
Elimdeki nota bakarken yürümeyi unutmuş bir şekilde bir kaç saniyedir olduğum yerde duruyordum. Başımı nottan kaldırıp etrafıma baktım,gözlerimi yavaşça yumup geri açıp kendimi toparlamaya çalıştım bir nevi. Bacaklarıma yürü emrini verip Alaz'ın önüme geçmemesini sağlayacak kadar hızlı yürümeye başladım.
Adımların sarsak olduğunun,omuzlarımın çökük, gözlerimin renginin bir kaç ton karardığının farkındaydım. Şu an elimden gelen omuzlarımı dikleştirmekti. Diğer ikisini istesem de yapamazdım. Kafamdaki bu kadar düşünceyle güçlü bir şekilde yürüyemezdim,bedenimi saran sinirle gözlerimin daha da kararmasından başka bir şey gelmezdi elimden.
Hızlı hızlı yürüyordum, bunun da fazlasıyla farkındaydım. Bir an önce eve gidip bu not saçmalığını çözmem gerekiyordu.
Kendi kendime güldüm yine; bu, bu ara sürekli yaptığım bir şeydi. Çözebileceğimden emin olmasamda en azından ne yapmam gerektiğine karar verirdim.
Adımlarımı bacaklarımı zorlayarak biraz daha hızlandırdım.Arkamdaki adım sesleri de biraz daha hızlandı. Bu da kimdi?
Eve gitmem için dar sokaklardan geçmem gerekti. Dar ve ıssız. Bugüne kadar bana hiçbir rahatsızlık vermeyen sokaklar, şu an rahatsızlık veriyordu. Arkadaki adım sesleri canımı sıkıyordu. Sokağın bitişine gelince yavaşça başımı arkaya çevirdim, gelene baktım. Ne? Alaz.
Alaz peşimden geliyordu. Olduğum yerde durup ona döndüm;
" neden takip ediyorsun beni?" sorum onu şaşırtmıştı. Genelde duygularını belli etmezdi. Ya düz bakardı,ya da alayla gülerdi. Şu an kaşlarını çatmış yüzüme bakıyordu. Omuzlarını dikleştirip bana doğru yürümeye başladı,aramızda bir kaç adım kalacak kadar yakınıma gelince durdu;
" dedim ki dertsiz başıma biraz dert sarayım" kaşlarımı çatıp yüzüne bakmaya devam ettim;
"ne saçmalıyorsun sen" güldü. Şaşırmayacağım bir şekilde.
" Aynı soruyu bende sana soracaktım. Ne saçmalıyorsun kızım sen?"
Başımı biraz daha havaya kaldırdım. Ben kısa bir kız değildim. O fazla uzundu. Onunla göz göze gelmek için boynumu ağrıtıyordum.
" Diyorum ki,neden beni takip ediyorsun. Okuldan çıktığımızdan beridir peşimdesin. Derdin ne "
Bana bir adım daha yaklaştı;
" seni takip etmiyorum. Evime gidiyorum." deyip arkasını döndü, önüme geçti. Olduğum yerde durmuş söylediği şeyi kavramaya çalışıyordum.
Eve gitmem gerekti. Sedef evde tek başınaydı. Alaz'ın gittiği yöne doğru döndüm,sığınağıma doğru yürüdüm. Hala önümdeydi. Nerde oturuyordu bu çocuk?
Şu anki durumumuz bana sabahı hatırlatmıştı yine o önde ben arkada...
Bakışlarımı daha fazla üzerinde gezdirmek istemiyordum, o güzel endamı kafamı bulandırıyordu.
Bakışlarımı bacaklarıma çevirdim, kilo mu almışım ne? Sanki bacaklarım kalınlaşmış gibi. Off, düşündüğüm şeyin saçmalığı yüzünden kendimi tokatlayabilirdim. Hiçbir zaman kilosunu, saçını başını düşünen bir kız olmamıştım. Benim kaygılarım insanlara güzel görünmek istemek kadar basit bir şey olmamıştı hiçbir zaman. Bana dayak yememek için ne yapmam gerektiğini öğretmişlerdi. Yemek yerken kendimden başka kimseyi düşünmemem gerektiğini öğretmişlerdi. Onlar omuzlarıma yüklenip düşmem için fırsat kollarken ben omuzlarımın hep dik, bakışlarımın hep korkusuz olması gerektiğini öğrenmiştim. Merhamet etmeyi, insan olmayı öğrenmiştim. Bunları düşünürken aklıma yine Sedef geldi. Kafamı yavaşça kaldırıp evime iyice yaklaştım. Alaz gitmişti. Burada oturmuyordu demek.
Kapının önüne gelince arkamdan ıslıkla bir Melodi yükseldi. Kafamı çevirip arkaya baktığımda elinde market poşetiyle Alaz'ı gördüm.
Buradaydı.
Hala.
Ben dalmış ona bakarken sabah çıktığı apartmana yaklaştı ve merdivenleri tırmandı.Benim kontrolümde olmadan
"burada mı oturuyorsun?" dedim. Bunu söylediğim için kendime sonra çok kızacaktım. Beyimiz arkasına bile dönemeye tenezzül etmeden
"evet" dedi, apartmandan içeri girdi.
Ellerim buz kesmişti. Salak Çığlık burda ona bakacağına içeri girsene.
Adımlarımı içeri yönlendirip merdivenlerden indim. Anahtarla kapıyı açıp içeri girdikten sonra Sedef' e seslendim. Bir kaç saniye sonra mutfaktan fırlamıştı zaten.
"hoşgeldinnn" tebessüm ettim
"hoşbuldum,ben üstümü değiştirip biraz uzanacağım bana söylemek istediğin bir şey yok değil mi evle ilgili bir sorun.." sözümü kesip kaşlarını havaya kaldırdı ve
"yok yok. Sadece yemek hazırlamıştım senin icin. Yeriz diye düşünmüştüm ama sen yorgunsun aç değilsen uyu biraz" bunları söylerken üzgündü,eğer şimdi arkamı dönüp odama gidersem kırılırdı.
"Açım aslında. Bir şeyler hazırlamaya üşendiğim için en azından uyurken açlığımı unuturum diye düşünmüştüm"dedim. Bunu söylediğim anda gözlerinin içi parlamaya başlamıştı. Hissettiği mutluluk içime huzur dolduruyordu.
"hadi o zaman sana çok güzel yemekler yaptım. Gel de yiyelim. " Ellerini çırparak mutfağa doğru yürüdü. Arkasından yüzümde ne zaman oluştuğunu bilmediğim ufak bir tebessümle onu takip ettim.
Eli lezzetliydi. Sessiz bir şekilde yemeğimizi yedikten sonra beraber masayı topladık. Ona salona geçip dinlenmesini biraz uyuyacağımı söyledim ve saatlerdir beklediğim anı yaşamak için odama yöneldim.
Yatağıma oturdum ve cebimdeki kağıdı yavaşça çıkardım. Cümlenin beynimde yarattığı yıkımın etkisini artırarak aynı cümleyi defalarca okudum.
Yıllar öncesine götürüyordu bu cümle beni. Yıllar öncesine...
Sırtımdaki sigara yanıklarına,küçük Çığlık'ın gözlerindeki yaşlara...
Bu cümle bu gün beni o küçük ve kaybolmuş kızın kalbindeki mezara götürüyordu...
Kontrol edilmek istemiyordum. Takip edilmek istemiyordum.
Birilerinin gözlerini üzerimde istemiyordum ben.
İçindeki çığlıkları susturmayan Çığlık olarak kalmak istiyordum.
Gözlerimi yavaşça kapattım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.Belki bir korkaktım ama benim kaçış yolum uykuydu. Gözlerimi daha sıkı yumdum ve bundan seneler önce kendime verdiğim sözü tutmak için kendime uyu emrini verdim. Ağlamak acizlikti. Ben aciz değildim.
Bu düşüncelerle uyuyakalmışım zaten. Sabah her zamanki gibi yine alarmın sesiyle uyandım. İhtiyaçlarımı giderip salona geçtim. Sedef hazırlanmış, sabah haberlerini izliyordu.
"günaydın" diye seslendim ona. Gözlerini üzerime çevirip cıvıl cıvıl bir sesle
"günaydın" dedi benim gibi. Tabi o ı'ları biraz uzatmıştı.
"sabah sabah bu ne neşe sen neden uyanıp hazırlandın bu saatte"dedim. Yüzü bir anda düştü,etrafı bir hayal kırıklığı sardı bir anda. "hani kayıt yaptıracaktık senin okuluna"Kaşlarımı havaya kaldırıp gülümsedim ona
"ha unutmuşum ben onu kusura bakma lütfen hadi çıkalım da yaptıralım kaydını" Gülümsedi genişçe.
Nerdeyse günümüzün tamamı sedefin kayıt işlemlerini yapmakla geçmişti. Kayıt işlemleri bittikten sonra Sedef eve dönmüştü bense son 3 derse girmek için okulda kalmıştım. İki ders edebiyattan sonra bir saatlik müzik dersi için müzik sınıfına inmiştik. Kendimi bildim bileli müzikle iç içeydim. Müzik benim ruhumun şifasıydı. İçeri girdiğim anda gitarlara doğru yürüdüm ve birini elime alıp parmaklarımı o zarif tellerde gezdirdim. Herhangi bir notada gezdirmiştim parmaklarımı. Bu bile bana güven veriyordu. Parmaklarımın gitarın ince belinde oluşu, parmak uçlarımda dünyayı dolaşıyormuşum gibi hissetmeme sebep olan teller...
Oturduğum sandalyede daldığım düşüncelerden uyanma sebebim yanıma çekilen sandalyeydi. Kafamı gitardan kaldırıp yanıma oturan kişiye baktım. Alaz. Bu çocuk neden bu kadar etrafımda geziyordu?
Görmemezlikten gelip dikkatimi tekrar elimdeki gitara çevirdim. Parmaklarımı tellere değdirmeye devam ettim. Bugün burada kalacaktım. Onlar çıktıktan sonra gitar çalacaktım.
Bunu aklıma not ettikten sonra kalkıp sahneye bakan sandalyelerden birine geçtim.Okulda en çok ısındığım hoca müzik hocasıydı.
Hoca geldikten sonra bir açıklama yapacağını söyledi,sahneye geçip konuşmaya başladı.
"evet arkadaşlar 2 ay sonra liseler arası müzik yarışması yapılacak. Şarkı söylemek isteyen ya da herhangi bir müzik aleti çalabilen ve aynı zaman da kendine güvenen arkadaşlar başvuru yapabilir. Önce okul içinde bir eleme yapıp daha sonra müzik yarışmasına katılacak arkadaşları bulacağız. Şimdi serbestsiniz. " Deyip sahneden indi.
Konuşma bittikten sonra kulaklığı kulağıma takıp herhangi bir şarkı açıp kendimi müziğin ritmine bıraktım. Parmaklarım gitara dokunmak için deliriyordu. Sınıfta herkes kendi halinde takılıyordu. Duygularından kaçmanın tek yolu kulaklığımdı.
Zilin çalmasıyla sınıfın boşalmasi bir oldu. Onlar aceleyle sınıftan çıkmaya çalışırken ben oyalanıp sınıfın boşalmasını bekliyordum.Sonunda yalnız kalabilmiştim. Küçük adımlarla saheye yönelip merdivenlerden çıktım ve gitarı elime aldım.Bir sandalye çekip oturduktan sonra gitarı kucağıma iyice yerleştirip kafamdaki sözleri notalara dökmeye başladım. Bu ara sürekli dinlediğim bir şarkıydı.
Gökyüzümden düşen şu yıldız
Ellerimden kayan gezegen
Gözlerinden akan yağmuru
Hangi deniz biriktirir ki
Öfkemi yenip göklere serin
Ben bu ormanda ıssız bir evim
Kaldırımlardan düşer bedenim
Elinde değil gözlerindeyim
Yağmurda titreyen o kedi benim
Dünyam dört duvar bir kafes gibi
Kurtulmak istedim gücüm yetmedi
Yılmış bir bulut ağlar evrene
Tüm hata benim öfkem kendime
Öfkemi yenip göklere serin
Ben bu ormanda ıssız bir evim
Kaldırımlardan düşer bedenim
Elinde değil gözlerindeyim
Yağmurda titreyen o kedi benim
Derin bir nefes alıp gözlerimi açtım. Gözlerimi parmaklarıma kitledim. Ben düşüncelere dalmış şekilde o sandalyede otururken bi anda alkış sesi yükseldi salondan. Hızla kafamı kaldırıp sesin geldiği yöne baktığımda müzik hocasını gülümseyerek bana bakarken görmüştüm.
" Çığlık mükemmeldi. Dinlerken nefes almayı unuttum. 4 senedir bu okuldasın ve ben seni yeni keşfediyorum. Bu şarkı yarışmasına sen katılacaksın. İtiraz istemiyorum. " Ayşegül hocadan aldığım duygular yüzünden kafamdaki cümleyi kurmakta zorlanıyordum. Mutluluk, şaşkınlık,heyecan,tatmin... Hızla başımı sağa sola salladım
" hayır hocam ben katılamam o yarışmaya üzgünüm " elimdeki gitarı oturduğum sandalyeye bıraktım " müsaadenizle" deyip çıkmak için kapıya yöneldim. Kapıdan çıkmak üzereyken
" Çığlık,eğer o sahneye çıkıp yarışmayı kazanırsan ki eminim ki kazanacaksın sene sonunda genel ortalamanda ciddi bir yükselme olacak,ortalaman gideceğin üniversiteyi de etkileyecek biliyorsun" yönümü Ayşegül hocaya çevirdim.
" Lütfen izin verin biraz düşüneyim." Başını aşağı yukarı salladı.
" peki ama inan kazanacaksın. Çok güzel bir sesin var. " tebessüm ettim sakince
" teşekkürler,iyi akşamlar" deyip çıktım müzik sınıfından.
Okuldan çıktığım gibi kulaklığımı kulağıma taktım ve kendime izin verdim. Yağmur yağıyordu. Küçükken gök gürültüsünden korktuğum için sabaha kadar uyuyamazdım. Ne elimi tutacak bir el,ne de bana güven verecek biri olmamıştı.
Yediğim dayaklardan sonra kimse yaralarımı sarmamıştı. Hep dışlanan çocuk olmuştum. Yurttaki diğer çocukların da hayatı kolay değildi ama onlar en azından gece kendi yataklarında uyuyabiliyorlardı. Beni onlardan ayrı yatırıyorlardı küçükken. Çünkü ben ağlamaya başladığım zaman onlar da ağlıyordu. Ağladığım için de dayak yerdim üstelik. Orada çalışan hademe ben ağladıkça beni daha çok döverdi. Karanlık bir hücrede ceza alırdım hep. Karanlıktan korkmamayı o hücrede öğrenmiştim ben. Bana hayatımın derslerini o yurtta vermişlerdi. Korkmam gereken karanlık değildi,fareler, böcekler değildi. İnsanlardan korkmalıydım. Aciz gördükleri anda onlar, yakar yıkardı seni.
İçimdeki çığlıkları en son o gece dışarı vurmuştum. Hatırlamak bile istemediğim o gece...
Yağmur gittikçe şiddetleniyordu. Ağladığımı dışarıdan bakan biri anlamazdı sanırım eğer gözlerime bakmasaydı. Yürüyecek mecalim yoktu. Olduğum yere çöküp günlerce ağlamak istiyordum. Bu son acizliğim olsun istiyordum.
Bir ara sokak lambasının altında çözüldü bacaklarım.
"Nihat Ünal- Vişneli Şarkı" lütfen burada açın.
Yavaşca düştüm yere.
Kulağımdaki kulaklığı çekiştirerek çıkardım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim. Şarkı başa sarmıştı. Omuzlarım sarsıla sarsıla bağıra bağıra ağlıyordum.
Oyuncağını yitirmiş küçük bir kız çocuğu gibi. Geçmişime ağlıyordum. O geceye ağlıyordum. Güven duygumun katillerine ağlıyordum. "nedeeeenn,neden,nedeeeenn" söylediğim tek kelime,kendime sorduğum tek soru. Neden?
Üşüyordum. Hem de çok.
Sebebi soğuk değildi...
Kimsesizlikti.
Hıçkırıklarım dinmek yerine nefesimi kesecek kadar şiddetleniyordu sanki. Ben ağlamaya devam ederken bi anda bir el omuzlarından tuttu. Kendimi koruyacak mecalim bile yoktu. Ağlamaya devam ettim. Hiç durmadan. Arkamdaki kişi ellerini omuzlarımdan çekmeden bekliyordu. İşte şimdi tanımadığım o kişiden korkuyordum. Kendimi öne doğru çekip ellerinin omuzlarımı bırakmasını sağladım. Kim olduğunu öğrenmek için arkamı döndüm. Alaz...
Elimde değil gözlerindeyim...
Merhaba 🌸🌸 Yeni bölüm geldii!!! Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Devam edebilmek için beni heveslendirin. Okunma sayıları hevesimi kırıyor. Mutlu kalın💗🌸
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |