BÖLÜM 1
BİR ÇIKIŞ YOLU
MANGA - HAYAT BU İŞTE [SLOWED+REVERB]
12 Aralık, 2020
SAAT, 20.00
KARS/ MERKEZ
Kars'ın soğuğu insanın içini titretir. Dondurur, ölü gibi buzdan farksız bir kalbe sahip olur insanoğlunda. Fakat üstünde katbekat ağır yünden yapılmış lüks markalı bir montun ve parmağında pahalı bir yüzük takarsan ısınırsın. İçin ısınır, tenine kal gelir. Nefesinin sıcaklığını hissedersin. Yaşarsın, yaşadığını sanarlar.
Aynaya aralıksız bir şekilde bakarken gözlerine odaklanıyor kömür gözlü kadın. Yüzündeki memnuniyetsizlik, gözlerinde taşıdığı hüzün ve verdiği onca mücadeleye rağmen duran dik bedenine güç katarak sanki karşısındaki düşmanına saldıracakmış gibi bakıyordu. Üstüne kefen diye giydiği beyaz gelinliğine dokunuyor parmak uçları. Göğsünden sırtına ve beline kayan dantel işleme soğuk dinlemeksizin beyaz tenli kadını süslüyordu. Kuaförde maşa yaptırdığı siyah saçlarının üstüne uzun bir duvağın rahatsızlığını hissediyor ve ağlamamak için tuttuğu gözyaşlarını içine akıtmaktan başka çaresi olmadığının da farkındaydı.
Elindeki çiçek, kulağındaki küpeler ve boynundaki pırlantalı kolye zengin birine gittiğinin en belirgin göstergesiydi. Ne de olsa Karacaların geliniydi, tabi ki de süslü gözükecekti. Oysa pahalı mücevherlerde, makyajda gözü yoktu.
Ruhu can çekişe çekişe gitmek isterken izin vermeyen ama gitsin diye kendini motive eden Zişan. Kardeşine korumak pahasına babasının zulmüne katlanan, kardeşi için okulunu bırakıp çalışan Zişan. Beyaz teni, siyah saçları, kömür harelerine yapılmış siyah göz makyajı... bu Zişan değil ki..
Zişan böyle süslenmezdi, doğal güzelliği ile adını Kars'a duyurmuştu . Keşke duyurmasaydı.
Arka kapının tıklanma sesini duydu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Kapının gıcırtısı bedenini titretti. Gelen kişinin adım seslerini işitti. Tepki vermedi. Arkasındaki kişinin varlığını hissetti, gözlerini açtı. Aynaya bakmaya devam etti. Sol elinde onun elini hissetti.
Tepkisizliğini korumaya devam ederken arkasındaki kişi onun sessizliğinden ürkmüştü. Zişan, aynaya bakmaktan vazgeçip ona doğru döndü. Gözlerine baktı dik dik. Korkusuzca. Karşısındaki adam gelen müstakbel kocasıydı. Mutlu değildi ama kötüydü. Yüz hatları korkunçtu. İfadesiz, nemrut birine benziyordu. Öyle tanıtılmıştı...
Zişan inat etti, boyun eğmedi. Gözlerine odaklandı ifadesizce. Siyah saçları, yeni tıraş olmuş sakallarıyla, heybetli vücudunun üstüne giydiği damatlıkla karşısındaydı Korhan Karaca.
"Bizi bekliyorlar." Dedi kendinden emin kalın sesiyle. Ardından biraz yan tarafına dönüp kolunu aralık yaptı. Elini koysun diye bekledi.
Bir şeyler söylemek istedi ama sustu, ne derse desin buradan dönüş yoktu, çıkmaz bir sokaktaydı Zişan.
Zişan koydu elini, hafifçe tuttu kolunu. Biraz eğilerek diğer eli ile gelinliğinin etek kısmından hafifçe yukarı doğru tuttu. Ve odadan çıktılar.
Alkışladılar, tezahürat ettiler, gülümsediler sanki severek evleniyorlarmış gibi herkes mutluydu ama ikili beş karış suratla pistin ortasına geldiklerinde durup dans etmeye başladılar.
Zişan, Korhan'ın sol omzundan ailesine, çevresindekilere baktı. Annesi, babası, abileri, küçük kız kardeşi, hepsi vardı. Küçük kız kardeşine baktı uzun uzun. Ona da sıra gelecekti. Onu da okutmadan evlendireceklerdi çünkü ailesi zenginliğe düşkün biriydiler. Özellikle babası ve en büyük abisi at yarışlarında zengin olma umuduyla evdeki eşyaları bile satmışlardı. Annesi bağırıp çağırıp nefretini kussa da para geldiğini görünce susmuştu. Fakat kız kardeşi o küçük yaşında sessizce ağlamak dışında hiçbir şey yapamamıştı.
Korhan Karaca, Karacaların tek erkek varisi. Hem aşireti hem de aile şirketlerine bakan ve soylarının devamını ettirebilecek adam. Dedesi Ragıp Karaca'ya kafa tuta tuta kendisini de önündeki kadını da yakan adamdı Korhan Karaca.
Pek konuşkan biri değildi, sevmeyi sevilmeyi pek bilmezdi. Abisinin ölümünden sonra kimseyi yanına yaklaştırmayan, nemrut bir adamdı. Ama bir şekilde ailesinin sözlerinden caydıramadı.
Söz verdik, söz bizde namustur! Evleneceksin ve yuvanı kuracaksın Korhan yoksa bu işin sonu rahmetli abin gibi olur!
Ragıp Karaca'nın sözüne söz söyledi ama yine burada. Gücü de aklı da yetmedi. Yaktı Zişan'ın başını.
Korhan, dans ettiği kadına baktı. Tuhaftı, müstakbel karısı fakir bir aileden zengin bir aileye gelin gidiyordu ama mutsuzdu, umurunda bile değildi.
Ama güzelliği hakkında hiçbir şey düşünmedi, makyaj yapan herkes çirkinden güzele döner diye umursamadı.
Dans bitti. Nikah masasına oturdular. Nikah memuru geldi. Sordu. Kabul etiller. İmzaladılar. Evlendiler...
Prangalarının kilidini kaybettiler. Kafalarını çevirip birbirlerinin gözlerine baktılar. Sessizce ilk boyun eğişlerine şahit oldular.
Bunlar hepsi sadece iki dakika kırk altı saniye sürdü.
Zişan'ın hayatını da geleceğini de sadece iki dakika kırk altı saniye de mahvettiler.
Korhan ise yeni bir sorumluluk ile baş başaydı.
Bundan sonra yapması gerekeni yapacaktı Zişan. Adı gibi şan ve şerefli olup boyun eğmeyecekti. Gerekirse kendi canını yakacaktı ama ezdirmeyecekti. Bunun içinse tek bir şey kalıyor.
Meyve suyu içmek. Önüne konulan meyve suyunu içmek için eline aldı. İlk önce rengine baktı, tupturuncu. Kokusunu kokladı, limon sıkılmıştı. Kars'ın soğuğuna karşı vitamin içmekten başka bir şey gelmedi elinden.
İçti. Herkes eğlenirken o umursamazca içti. Aslında eline bir dal sigara bile verseler zehir demez onu da içerdi.
Geleceği ellerinden kayıp gitti, mücadele ettiği ne varsa her şey anlamsız oldu. Parmağındaki karatlık yüzük, gelinlik diye giydiği kefen ve masanın üstündeki evlilik cüzdanı bir kez daha değersiz olduğunu yüzüne tokat atarak fark ettirmişti.
Biten bardağını masaya bırakıp gözü garsonların tepsisindeki meyve suyundaydı. Gözleri annesinde durdu. Göz göze geldiler. Annesi ayağa kalkıp yanına geldi.
"Daha ne kadar oturacaksın. Kalk oyna kocanın gözüne gir. Kaynanan çok kötü bakıyor bak. Hadi!" diyerek zorluyordu.
"Zişan!" diye ağzının içinde tısladı.
"Gördüğün gibi meyve suyumu içiyorum." Dedi yanlarına gelen garsondan bir tane daha istedi. Hemen yenisi gelince ondan da yudum ala ala sakince içti.
"Kızım aklını kullan aklını. Bu adamdan sana hayır gelir neden anlamıyorsun?"
"Ne hayrı be ne hayrı!" deyince istemsizce güldü.
"Ne oluyor burada?" diye yanlarına geldi Korhan. Annesi hemen dikelip önünü kapatıp ellerini önünde tuttu.
"Beyim, anne kız arasında işte lavaboya gitmesi gerekiyormuş. Hadi kızım." Dedi ve zorla Zişan'ı yerinden kaldırdı. Korhan, inanmamıştı. Annesini, babasını ve abilerinin nasıl biri olduğunu görmeyecek kadar kör değildi. Kadının yapmacık kibarlığı ve gülümsemesi sinirini bozmuştu.
Lavaboya girdiklerinde annesi kolunu çimlikledi.
"Ne yapıyorsun ya, canımı acıttın." Diye kolunu tuttu Zişan.
"Bana bak kız, ayağını denk alacaksın bu gerdekte olacak! Yoksa bozuk diye seni kapının önüne koyarlar! El aleme rezil rüsfa oluruz!" diyerek sinirle üstüne yürüdü.
"Tek derdin gerdek mi! Senin kızın zorla gidiyor zorla, biraz acı bana!" diye isyan etti. O konuyu defalarca kez konuşmuşlardı yetmedi düğün gecesi bile konuşuyorlardı. Annesinin merhametsiz, para düşkünü oluşu canını acıtmakla kalmayıp ona olan sevgisi bitip tükenmişti.
"Yapmayıp ne yapacaksın, kedi gibi uslu uslu otur diye almadılar. Erkek torun versin diye aldılar. Biz bu konuyu kaç defa konuştuk Zişan!"
"İnatçı keçi, hanım ağa olacaksın ama sen hala burnunun dikine git." Diyerek arkasını dönüp dolanmaya başladı.
"Şunun şurasında kardeşinin on sekiz olmasına kaç ay kaldı, bir ay. Baban onu da evlendirecek. Biz seni kurtardık sen de kardeşini kurtar."
"Siz beni değil kendinizi kurtardınız şimdi de Beylem'i öne sürme bana!" diye bağıra çağıra annesine yaklaştı.
"Ben değil baban yapıyor. Duydum kardeşine görücü bulmuş. Çok para vereceklermiş. Sence baban bunu geri çevirir mi?" Dedi annesi ve geri çekilip yazmasını düzeltti.
Zişan duyduklarını sindiremedi. Babasının bu kadar kötü olacağını biliyordu ama duymak daha ağır geldi ona. Eğer annesinin dedikleri doğruysa kardeşi çok acı çekecekti en azından kendisi daha yirmi bir yaşındaydı hallederdi ama Beylem daha yeni on sekiz olacaktı. Çocuktu...
"Saçma sapan konuşma, okutacaktınız hani. Bana söz vermiştin! Evlenirsem okuyacaktı ne oldu ona!" diye sinirle daha da annesinin üstüne yürüdü.
"Her söylediğimiz gerçek olsaydı zengin olurduk zengin!"
"Paraya bir türlü doyamadınız be! Siz neden böylesiniz ya! Bir kere de bizi düşünün kızlarınızı düşünün! Biz daha çok küçüğüz neden anlamak istemiyorsunuz!" diye bağıra çağıra isyan etti. Akıttığı yaşlarını sildi rahatsızca.
"Bana duygu sömürüsü yapma Zişan eğer gerdek olmazsa eğer adamın koynuna girmezsen andım olsun seni öldürmekten beter ederim. Babandan daha kötü yaparım bilesin! Şimdi yüzünü sil gülümse, millet zorla evleniyor sanacak. Laf vereceksin. Aklını kullan salak kızım aklını!" diye kolunu sıkı sıkı tutup tehdit etti annesi.
"Çık dışarıya. Çık dışarıya, Allah sizi kahretsin!" diye bağırıp kolunu kurtardı. Annesi ise hiçbir şey söylemeden çekip gitti. Tekti, yapayalnızdı. Soğuk mermere dokundurduğu ellerine kuvvet vererek eğildi.
"Allah'ım bana yardım et ne olur bir çıkış yolu göster bana, yapmak istemiyorum. Onu istemiyorum." Diye ağlamaya devam etti.
Bir karar vermesi gerekiyordu. Kardeşini kurtarması için bir şeyler yapması gerekiyordu. Korhan'a Beylem'de bizimle yaşasın onu da okutur musun, dese kabul eder miydi?
Etmezdi, ettirmezlerdi. Ailesine bir servet verdik hala bizden bir şeyler istiyorlar, deyip aciz duruma düşürtürlerdi. Gururuna yediremezdi. Bir çözüm yolu bulmalıydı. Bulamadı ya da biz öyle sandık...
Korhan, Zişan'ın lavabodan çıktığını görünce bir iç çekti. Zişan, kimseye bakmadan tekrar sandalyesine oturdu. Yeni katılan meyve suyu bardağını aldı.
"Beyim, arabalar hazır. İsterseniz takı törenine başlayalım." Diyen adamına bakıp onayladı. Tekrar Zişan'a baktığında meyve suyusunu bitirmişti.
Ne kadar da çok içti bugün. Seviyor herhalde... dedi içinden Korhan. Ardından karısının yanına varıp,
"Takı töreni başlayacak, gel." Dedi ılımlıca amacı karısını korkutmamaktı. Çünkü zorla evlendirildiği birinden çekinmesini, korkmasını istemiyordu.
Takı töreni olurken arada bir Zişan sürekli alnındaki terleri bir peçeteyle siliyordu. Ve birçok kişi takılan altınların ağırlığını taşıyamadığını düşünüyordu.
Zişan kuru öksürükle başladı törene. Hatta ciğerlerine gelemeyen hava yüzünden nefes alamıyordu.
"Zişan, iyi misin?" Zişan yere doğru eğilip öksürmeye devam ediyordu.
"Ne-nefes a-ala-mıyorum." Diye konuştu Zişan. "Has-ta neye gi-delim." dediğinde Korhan hemen üstündeki altınları çıkardı. Ardından Zişan'ın üstündeki kırmızı takı kurdelesini çıkardı. Ağlayarak öksürmeye devam ederken eli sürekli boğazında durup geçmesini istiyordu Zişan. Ciğerleri sanki patlayacakmış gibi hissediyordu. Herkes panikle ne yapacağını şaşırmış sadece Zişan'ın acı öksürükleri duyuluyordu lüks salonda.
Birkaç adım attılar fakat Zişan öksürmekten önüne bile göremezken, belini dik tutup nefes bile alamazken Korhan Zişan'ı kucağına almaktan başka çaresi kalmadı. Hızlıca çıkışa götürüp arabasının ön koltuğuna oturttu. Ardından kendisi şoför koltuğuna oturup hastaneye sürdü arabayı.
Düğün gelinin rahatsızlanmasıyla erken bitti. Davetliler gitti. Takılar erkek tarafında kaldı. Herkes gelinin halini konuştu. Zişan'ın annesi, babası kızlarına gitmek istedi fakat Korhan'ın annesi Roza Karaca ufak bir rahatsızlıktır diyerek kimseyi göndermedi. Kendileri de gitmedi.
Yolda sürekli konuşmaya çalışıyordu Korhan.
"Zişan ne oldu anlamıyorum yeter artık öksürme geldik işte!" diye öksürüğün geçmesini istiyordu. "Keyfimden... yap- mıyorum." Diye üste çıkmaya çalışıyordu. Önüne geçen arabalara korna çalıyor ve sürekli sollama yapıp hızlı gidiyordu.
Nefes alamadığı her an gözlerinin önünden hayatı bir film şeridi gibi geçiyordu Zişan'ın. Geçtikçe, ağlıyordu...
Acı çekiyordu, korkuyordu. İliklerine kadar korkuyu hissediyordu. Öksürdüğü vakit akıttığı gözyaşları makyajını mahvetti. Gözlerinden çenesine kadar akan siyah lekeler kurumadan bir diğerini ekleye ekleye hastaneye gidiyordu.
Korhan hastaneye vardıklarında bağıra çağıra sedye istedi. Sedye geldikten sonra Zişan'ı yatırıp içeriye girdiler. Zişan'ın öksürükleri daha da artmıştı. Yüzü nefessizlikten kıpkırmızı olmuştu.
"Ne oldu?" diye gelen hemşireye baktı.
"Bilmiyorum, düğünümüz vardı. Öksürmeye başladı. Nefes alamıyorum dedi ben de buraya getirdim." Demekle yetindi.
Dakikalar geçti. Korhan bunaltıdan papyonunu çıkardı. Üstündeki ceketi geride duran adamına verdi. Gömleğinin üstten ilk üç düğmesini açtı, kolundaki düğmeleri de çıkarıp dirseklerine kadar katladı. Huzursuzdu. İyi hissetmiyordu. Doktor çıktı.
"Zehirlenmiş." Dediğinde durdu.
"Zişan hanımı solunum cihazına bağladık. Kan değerlerini sürekli kontrol altına tutuyoruz fakat karınızın ne ile zehirlendiğini bilmek zorundayız. Yoksa size bir faydamız dokunmayacak." Dediğinde Korhan'ın nevri döndü ama sakindi. Şimdilik.
"Ne demek fayda dokunmayacak. Doktor değil misin? Bulun bir şey yapın midesini yıkayın, kusturun ama bir şeyler yapın."
"Elimizden gelen her şeyi yapıyoruz zaten. Kan değerleri normal midesinde hiçbir şey yok. Alınan zehir ne mideye ne kana hiçbir zarar vermemiş. Ancak bu solunum ve öksürük bize gösteriyor ki bu zehir direkt olarak akciğerleri üzerinde etkili olmuş. Bu nedenle karınızın ne ile zehirlenmiş olduğunu bildirmek durumundasınız. Bu sıradan bir zehirlenme vakası değil."
"Bilmiyorum ki ben." Dedi boğazı düğümlenmişti. Doktor konuştukça siniri geçmiş, darmadağın olmuştu.
"Hangi yol ile aldığını biliyor musunuz yiyecek, içecek, solunum hatta damar yoluyla da olabilir. Bakın beyefendi bu zehir çok ciddi bir zehir bu zehri getirmek zorundasınız." Dedi, tam bir şey diyecekken doktor başını iki yana sallayıp üzgünce arkasına dönüp gitti.
Gece yarısı sancılı geçti. Aldığı nefesler şimdilik idare etse de zehir bulunana kadar hep bir diken üstündeydi. Uyuyordu. Huzurluydu. En azından istemediği zorbalığa maruz kalmamıştı. Bu hasta hali devam ederse bir süre kafası rahattı.
"Ve gece yarısından sonra başlar tehlikeli hakikatlerin baş döndürücü sarhoşluğu."
MICHEL CIORAN
🧃
Zişan, benim güçlü kızım.
Ailesine istediğiniz gibi sövebilirsiniz. Üzülmem aksine bilinçli olduğunuz için mutlu olurum.
Korhan Karaca?
Zişan?
Uzun bir yolculuk olacak bizim için...
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...
Hoşçakalın...
Wattpad: letter_magic
Çizgi studio: zentallyy
Instagram: zentallyy
Okur Yorumları | Yorum Ekle |