4. Bölüm

4|NİFAK TOHUMLARI

Valzevan
letter_magic

BÖLÜM 4

"NİFAK TOHUMLARI"

"Sezen Aksu- Tükeneceğiz"

14 ARALIK 2020 GECESİ

SAAT, 02:00

KARS/ MERKEZ

"Acı çekmek, ölmekten daha çok cesaret ister."

NOPOLEON BONAPARTE

 

Kar yağışı durması gerekirken fırtına çıktı. Bu fırtına öyle şiddetli öyle öfkeli ki sanki birinin canı kor alevlere maruz kalmışçasına bir öfke vardı. Evlerin çatısının uçması, birinin nefessiz kalması ile eş değerdi. İçi soğuyor dışı öfke savuruyor ama içerisindekilere ceza veriyordu. Gece iki oldu ama uykusuz ve zorlu bekleyiş bitmedi. Her an son nefesini verecekmiş gibi sürekli kendini yokluyordu. Korkuyordu.

Ya uykumda nefes alamadığımı anlayamayıp ölürsem...

Ya fark edip birini çağıramazsam...

Düşüncesi içine sığmıyordu. Panik atak geçirmekten daha kötüydü, bu bambaşka bir his idi. Kimsenin hiçbir zaman anlayamayacağı bir his idi.

Elinde tuttuğu çiçek kartına bakıp gözlerini kapattı. Başı ağrıyordu, terliydi. Uyku ansızın atak yapmaya kalksa hemen yerinden zıplayıp burnuna takılan kabloları kontrol ediyordu. Gözlerini ovuşturup akıl sağlığını korumaya çalışıyordu. Parmakları kablolarından hiç ayrılmıyordu.

"Kimsin sen. Kafayı yiyeceğim artık." Sesi zor çıkmıştı. Ama çok bunalmıştı, çok yorulmuştu. Üç günde psikolojisi alt üst olmuştu. Odadan bir kez olsun dışarıya çıkmamıştı, kimse konuşmaya gelmemişti. Kimse ona bakmıyordu. Duvarlara içinden konuşmak yetmiyordu.

Korhan'da yoktu. Geçen geceden beri görmemişti, ne zaman gelecek diye düşüne düşüne kafayı yemişti. Dayanamadı gözyaşları, ruhu can çekişirken ağlamak bile zor geliyordu. Ağlamak için çok uğraştı ama ruhu izin vermedi ve kafasını yastığa gömerek çığlık attı. Onu sıkan ruhu rahat bıraksın diye bütün gücüyle çığlık attı.

Nefes almak için yastıktan uzaklaştı, yanaklarından aşağı süzülen damlaları fark edip yapmaya devam etti. Korhan geldi. Korkuyla yatağı üstüne çıkıp kafasını yastıktan uzaklaştı.

"Zişan bana bak, bana bak."

Bağıra çağıra ağlamaya devam etti. Bir eli boğazında diğer eli kalbindeydi. "Dayanamıyorum artık!"

Hıçkırıklarla dolu serzeniş devam ederken Korhan aralarında bulunan yastığı bir kenara fırlatıp yaklaştı. Zişan'a sıkı sıkı sarıldı, saçlarını okşadı. "Geçecek, söz verdim geçecek bunlar. Yalvarırım dayan, lütfen." Gözleri doldu ama kendini tuttu.

"Olmuyor ,anlasana, Yeter artık öleceksem öleyim de kurtulayım!"

"Deme öyle deme." Sıkı sıkı tutuyordu Zişan'ı.

"Allah'ım ne olur artık al canımı, yalvarırım beni yanına al dayanamıyorum. Nolur!" Son sözleri hançer gibi vücudunun her yerine vurdu Korhan'ın. Boğazı düğümlendi, gözlerinden yaşlar hücum etti. Bu lafların altında ezildi, çiğnendi. Yetersizliği yüzüne bir tokat gibi geçirdi. Uzunca sarıldılar ardından Zişan geri çekildi. Yüz yüze geldiler. Sessiz ağladıklarına şahit oldular. Gözleri birbirine değdi. Korhan baş parmağıyla Zişan'ın göz yaşlarını sildi.

"Almasın canını Zişan. Böyle almasın." Yutkundu. Hala ağlıyorlardı.

"Neden almasın canımı, ben sadece zorla evlendirdikleri kızım. Senin hiçbir şeyinim. Kurtulursun işte benden!"

"Böyle düşünmeyi bırak. İyileşeceksin."

"Hayır, iyileşmeyeceğim. Bazen canım nefes almak bile istemiyor." Son cümle ile içi dağlandı Korhan'ın. Konuşamadı. Zişan kafasını öne eğdi. İleri geri sallanmaya başladı. Ağlamasını durduramıyordu.

"Dışarıya çıkmak istiyorum." Zar zor konuştu. Nefesi hırıltılıydı. Korhan 'Tamam' diyerekten başını salladı. Zişan, günler sonra ilk defa ayağa kalkacaktı. Ayakları yere değdiğinde yerin soğukluğunu hissetti. Bir an bütün kemikleri ağrısı daha da şiddetlendi. Zehirden dolayı kemiklerinin ağrısına dayanamıyordu bu yüzden elinden geldiğince yatakta kıpırdamamaya çalışıyordu. Hastane terliklerini giydikten sonra yataktan kalktığında bir an dengesini kuramadı ve yerine tekrar oturdu. Korhan yanına gelip tutunmasını istedi. Korhan'ın koluna girip tekrardan denedi ve kalktı.

Yavaş adımlarla odadan çıktıktan sonra kapıdaki koruma hemen ayağa kalktı. Korhan, paltosunu Zişan'a giydirdi. Korhan ise sadece üstündeki gömlekle kalırken koruma kendisininkini vermeyi niyetlense de almadı.

İkisi de birbirlerine sarılarak dışarıya çıktılar. Kar fırtınası hala devam etse de kadın bunu hiç umursamadı.

"Fırtına var yine de kalalım mı?"

"Kalalım."

Kolunu Korhan'dan ayrılıp adımladı. Gözlerini kapattı. Ortamdaki fırtına seslerini dinledi. Havayı içine derinlemesine çekerek biraz önceki ağlamaklı halini geride bırakmaya çalıştı. Ağladığından yanakları ıslak olsa gerek soğukluğu içine kadar işledi. Zihni duruldu, başının ağrısı hafiften geçmeye başlamıştı. Ağrıyan boynunu geriye atıp bir süre öyle kaldı ardından eski haline getirip gözlerini açtı.

"Kardeşim geldi bugün." Konuyu değiştirmek istedi. Korhan sesini çıkarmadı.

"O, evden kaçmış. Bana sığındı. Bende onlara bir daha gitmeyeceğini benim himayemde kalacağını söyledim." Yutkundu. Sesi hırıltılı çıktığından yavaş konuşuyordu.

"Sizin otellerinizden birinde şimdi. Orada, kalabilir mi?"

"İstediği kadar kalabilir." Zişan hala ona bakmıyordu. Uzaklara dalmış kafasını toparlamaya çalışıyordu. Korhan ise arkadan ona bakıyordu. Halsizliğini, yorgunluğunu gördü. Başını eğip kendinden sessizce utandı. Gözyaşları akmaya devam etti. İçindeki öfke, çaresizlik hat safhadaydı.

"Benden sonra sana emanet." Dediğinde Zişan, Korhan kafasını kadına çevirdi.

"Lütfen, sözümü kesme. Zaten her şeyi orada açıkladım ama şunu bilmeni istiyorum." Gözyaşlarını tuttu elini omzunda sıkı sıkı tutmaya devam etti Zişan. Güçlü olmalıydı, pes etmemeliydi. Kendi rızası olmadan bu yola girmişti. Kaybetmeyi kabullenemezdi.

"Kardeşim benim her şeyim. Onun teline zarar gelsin tüm dünyayı karşıma alırım. Sadece onu ailem dediğim beş para etmez insanlardan uzak, kusursuz bir hayatı olsun istiyorum. Ve ben o imkanları sağlamadan ölmeye hiç niyetim yok ama ölürsem bunları sen yapacaksın."

Kafasını çevirip yandan bir bakış attı. "Mezarımda kemiklerimin titremesini istemezsin değil mi?"

Döndü ve birbirlerine baktılar. Adımlar attı. Gözleri ölüme bakar gibi hırsla Korhan'ın gözlerine baktı. Burun buruna geldiler.

"Titremesini istemezsin değil mi?" sadece ikisinin duyabileceği şekilde fısıldadı. Korhan başı eğik şekilde sağ sola salladı.

"Sadece bu değil, benim katilimin de icabına bak Korhan. Bak ki Korhan Karaca, bak ki bana olan can borcunu öde." Bunu öyle bir intikam ateşiyle söylemişti ki Korhan soğuktan değil de Zişan'dan titremişti. Buz kesmişti.

Zişan, ilk defa kendini bu kadar güçlü hissetti. Karşısındaki adamı öyle bir ikna etti ki bunun işe yaramamasından korkmamıştı bile. Haklıydı, mağdurdu, onların aşiret meseleleri yüzünden bu hale gelmişti. Gözlerindeki kararlılık, sesindeki korkutuculuk ilk defa işine yaramıştı böyle sözler hep filmlerde olur sanmıştı.

"Yapacak mısın?" göz bebekleri titredi Korhan'ın. "Yapacağım." Korhan bir adım daha atarak daha da dibine girdi. "Yeminim olsun. Aşiretim, namusum üzerine yemin olsun. Öyle bir ceza vereceğim ki sönmemiş kireç kuyularından kendine yer beğenecekler."

"Sakın kendi namusunu düşünme. Bundan böyle senin namusun da benim yeminin de. Ona göre yap ne yapacaksan."

Bunları söylerken nefesleri birbirine karıştı. Kelimeler bir bıçak gibi kesti ikisini. Yer ve gök şahit oldu yeminlerine. Bundan kaçışları yoktu, kısasa kısastı. Göz bebekleri titredi her ikisinin, kalplerinde katran karası intikam sararken nefisleri kan kırmızısına döndü.

İlk geri çekilen Zişan oldu. Yanından geçip boş koridorda yürüyerek zaferine acıyla gülümsedi. Nifak tohumlarını ekti, suladı. Şimdi ise meyvesini beklemek kaldı.

🧃

Sabahın ilk ışıklarında Korhan hastane odasında uyuyordu. Zişan ise yerinden kalkıp oda içindeki lavaboda özel ihtiyaçlarını karşıladı. Ardından ellerini sabunla yıkayıp durulayıp en son saç diplerine kadar su ile yıkadı. Boynuna, yüzüne, kollarına kadar hatta gerdanına kadar su ile ıslatıp terli halinden kurtulmak istedi. Ama olmadı, yetinmedi.

Düğün gecesinden kalma makyajdan eser yoktu ama gözaltları hala simsiyahtı. Siyah saçları, beyaz teni, kanlanmış renkli gözleri ve dudaklarıyla aynanın karşısından kendine baktı. Zehir, yüzünü çöktürmüştü. Bedeni zayıflamıştı. Kemik ağrıları hiç dinmemişti. Nefes almak bir lütuf gibiydi.

Geçecek, elbet geçecek sen odağından şaşma...

Lavabodan çıktı. Yeni nevresim takılan yatağına oturdu, pikesini üstüne çekti ve kanepede yatan Korhan'a baktı. Üstü başı perişandı, günler öncesinde giydiği gömleğini değiştirip siyah gömlek giymişti.

Zişan, onun hakkında umutlu hislere sahip değildi. Merhamet, özlem ya da aşk... bakması bile sebepsizdi. Gözlerini çekip diğer tarafında duran beyaz lalelere baktı. Bazıları solmuş bazıları ise solmaya yüz tutmuştu. Kimin gönderdiğini bulamamıştı.

Bir süre sonra hemşireler ilaçlarını değiştirdi, durumuna baktılar. Ama kimse kendisine bakıp da bir şey söylemiyordu. Doktorda gelmiyordu daha doğrusu o günden sonra hiç görmemişti.

Telefonun zil sesi çaldı. Korhan bir irkilmeye hemen uyanıp yerinde doğruldu. Gözlerini ovuşturup telefonuna baktı. Hemen açtı.

"Alo, evet, eyvallah, peki, hemen geliyorum." Telefonunu kapatıp Zişan'la göz göze geldiler.

"Gidiyor musun?" kıpırdamadı. "Evet. Sen iyi misin, bakmaya geldiler mi?" o sırada çoktan ceketini giyip gömleğinin yakalarını düzeltmişti.

"Baktılar." Hissettiklerini söylemedi. Korhan yavaşça yanına geldi. Yatağın kenarına oturdu ve elini Zişan'ın yüzüne değdirdi. Yine kıpırdamadı, umursamadı. Baktılar, baktılar, en sonunda Korhan yüzüne yaklaşıp kadının alnına küçük bir buse kondurdu. Ardından alınlarını birleştirdi. Saçlarını okşadı. Onu biraz olsun iyi hissettirmek istemişti. Gittiği yer canhıraş, karşısındakiler yalanlarla bezelenmiş gerçeklerdi.

Geri çekildi, çekilemedi. Biraz daha saçını okşadı, kokusunu içine çekti. Ardından hızla ayağa kalkıp gözlerinin içine baktı Korhan. Hiç ses etmeden çekip gitti.

Kapının çarpmasıyla irkildi Zişan. Biraz önce neler yaşandığını sorguladı. Gerçekten böyle mi davranmıştı ona. Evet, böyle şefkat dolu davranışı yaşamıştı. Ama bunu anlıkta olsa istemedi, hiç istemedi.

 

O varken olsun istiyordu. O bu hayatta nefes almazken kendisi nefes almak istemedi. Cihazlardan sesler çıktı. Daha dün nefes alamazsam diye korkarken şimdi ise bir boş vermişlik vardı. Göz bebekleri titredi. Ona olan özlemi hiddetlendi. Ciğerleri yanmaya başladı. Gözyaşlarından önünü göremez olsa da...

Onun silüetini gördü.

Siyahlar içinde kendisine bakıyordu.

O bir hayaldi sadece,biliyordu.

Zehirden değil ona olan aşkından yaşama tutunamadı.

Son sözleri,

"Sana veda etmeye hazır değilim." Olmuştu.

"Sana veda etmeye son bulmuştum." Demişti o.

 

Her şey bir anda anlamsız gelecek

İşte biz o gün tükeneceğiz..

🧃

 

Ah güzelim benim ne çektin benim elimden.

Bu sefer ölecek mi acaba?

Gördüğü kişi gerçek mi hayal mi?

Düşüncelerinizi çok merak ediyorum lütfen yorum yapmaktan çekinmeyin.

Oylarınızı da bekliyorum.

Sizi çok seviyorum

Sağlıklı kalın.

Sevgiler Z.

 

​​​​

Bölüm : 22.08.2024 22:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...