Satır aralarına düşüncelerinizi yorumlarınızı duygularınızı yazarsanız çokkk sevinirim
Bilgisayarının başından son konrtollerini yapmış , hediyesini çoktan hazır etmişken kalktı. Yarın bir ton işi vardı, babası onu fazla zorluyordu bu aralar, eh haklıydı başa geçme zamanı gelmişti neredeyse.
Yatmadan önce babasına vermesi gereken belgeleri götürmesi gerekliydi, sabah unuturdu yoksa.
Evin kapısını kapatma gereği duymadan terliklerini ayağına geçirerek indi merdivenleri, evin kapısı açıktı, uyumamışlardı demek ki. Bahçe kapısı da açık olduğundan oraya adımladı.
Oradalardı, sandalyelerini almış el ele kahvelerini içerek sohbet ediyorlardı.
- sevgilimiz yanımızda değil ya vurun yüzümüze. Sağolun kahve içinde içmeyeceğim ben ısrar etmeyin lütfen.
- anam sultan beni niye çağırmıyorsunuz bir kahveyi çok mu gördünüz bana?
- çalışıyordun ya oğlum AAA üstüme iyilik sağlık
- acıtasyon yapma lan karıma, yürü git.
Kendini yanlarındaki sandalyeye atarken söylendi bu sefer de
- iremi özledim, gelsin artık yavrum ya
Salih bey bu söylediklerine bıyık altından güldü, oğlunun bu halleri fazlasıyla komikti. 21 yaşında değilde 15 yaşında gibiydi.
- sal lan kızımı da , bir kafa dinlesin sensiz.
Ömer babasının İremi bu denli benimsemesine bayılıyordu. Babası ona her kızım dediğinde evde kendine öyle neşeyle anlatırdı ki mutluluğunu, ölürdü ona.
Diğer aileyle ne yaşıyorlar bilmiyordu lakin orada rahat olmadığını biliyordu. Kaçırsa mıydı ki?
Şortunun cebinden düşecek gibi duran telefonunu aldı. Özel numara aradığını görünce kaşları çatıldı, neden arıyordu bu saatte?
- Alo, Ömer Özgen ile mı görüşüyorum?
- Ömer bey sizi .......... karakolundan arıyorum , yanımda irem hanım var. Gelmenizi rica edeceğim.
Panikle kalktı oturduğu yerden, İrem karakolda ne arıyordu?
- evet kendisi iyi gelirseniz onu size emanet edeceğim.
- geliyorum lütfen bir süre daha göz kulak olun ona
Telefonunu kapatarak kendisini merakla izleyen ailesine döndü,
- tamam telefonu aldık şimdi nerden bulucaz kızı abi, kaçırdılar mi ki?
Ensesine okkalı bir şaplak atarak ters ters baktı kardeşine, oda korkmuyor değildi.
Bora besmele çekerek abisini aradı, o iki üç çalış sırtından terler akitıyordu resmen, ne diyecekti abisine kızı kaybettik mi
- nerdesiniz Bora? Üç saat olacak ortalıkta yoksunuz.
Bir süre ses gelmedi karşıdan, ' inme indirdik koskoca adama!' diye fısıldadı acar.
- NEREDE KAYBETTINIZ LAN KIZI!! ULAN SİZE EMANET ETTİK DEMİ BİRDE??!!?! PEŞİNİZDEN SESI SOLUĞU ÇIKMADAN GELEN KIZI KAYIP EDİYORSUNUZ.
- Yemin olsun dikkat ediyordum ona, dalgınlığıma geldi abi.
Telefonunu bulduk ama onu kaybettiğimiz yerden epey uzakta yolun ortasındaydı telefon abi. Birşey yapmış olmasınlar kıza? Ne yapıcaz abi?
Bora zaten gergindi korkuyordu ireme bir şey olacak diye Yahya daha da korkutmuştu onu.
Yahyada hissetmiş olacak ki sesindeki korkuyu sakinleşmek için derin nefesler aldı,
- konum atın bize geliyoruz, karakola gidelim oradan ayrılmayın bire yere sakın.
Bora telefonu kapattığında babasını aradı açmasını umarak. Üç dört çalışta açıldı telefon, kendine tezat babasının sesi neşeli çıkıyordu.
- baba, İrem kaybolmuş, yürüy-
- karakoldaymış, salih beyler almış aradılar beni. Onlarda kalacak bugün. Biz geç geleceğiz haberiniz olsun.
-n-ne ? Ne zaman haberin oldu senin.
- yarım saat oluyor sanırım- merhaba Vefik. Yahya kapatıyorum oğlum.
Telefon yüzüne kapanmıştı. Yukarı odasına çıkarken yavuz Aras ve günere hazırlanmaları için seslendi, kardeşini kendi görse iyi olurdu.
...
Salih beyin arabasıyla yaklaşık on dakikada gelmişlerdi karakola, iceri girdiklerinde sol tarafta duran danışmaya ulaştılar, amirin odasında olduğunu öğrendiğinde daha da meraklandi her biri. Ne arıyordu burada ?
İçeride karşılıklı oturan sevgilisi ve amiri görünce içine su serpildi tepeden tırnağa baktı sevgilisine birşeyi var mı diye, görünürde birşey yoktu. Hızla sarıldı oturan bedene ardından yüzünü elleri arasına alarak nasıl olduğunu sordu. Amir oturdugu yerden kalkıp kendi yerine geçti.
- buyrun oturun neler olduğunu anlatalım.
Salih bey ve Aynur hanımda iremin iyi olduğuna kanaat getirmiş ve yan yana olan koltuklara oturmuşlardı, ömerse iremin yanındaydı.
- b-ben o evdekilerin numarasını bilmeyince sizi aramak mecburiyetinde kaldım, üzgünüm.
- yavrum saçmalama tabiki bizi arayacaksın. Telefonun nerede senin neden buradasın?
- Düşürmüşüm telefonumu. biz bora ve acarla dışarı çıkmıştık onlar birşeye bakmak için uzaklaştılar, bende onları beklerken iki kişi geldi birşey kullanıyorlardı , satıcı sandılar beni , üstüme gelince bende onlara hap diye naneli şekerlerimi verdim, kafaları zaten ayık değildi pek sanırım o arada kaçtım ordan. Telefonumu düşürmüşüm yolda da , kaçarken buranın ışıklarını görünce geldim direkt.
- sana birşey yapmadılar değil mi?
Başını olumsuz anlamda salladı.
- bir dahakine daha dikkatli ol , bora ve Acar kim bilmiyorum ama bir daha akşamları onlarla çıkmasan iyi edersin.
- tamam teşekkürler herşey için Cahit abi
Çıktılarında Aynur hanım sıkıca sarıldı kendisine.
- ahh yavrum nereden bulur böyle şeyler hep seni anlamıyorum ki.
- kızım ben Selim beyi arayayım merak etmişlerdir.
Pek sanmıyordu merak ettiklerini ama onayladı onu. Onlar arabaya geçerken Salih beyde konuşup gelmişti. Dediğine göre kendi evine gidecekti bugün. Arka koltukta sevgilisine sarılmıştı. Anın heyecanıyla ortaya çıkmayan korkusu şimdi gösteriyordu kendini.
Gözleri dolmak için yer arıyordu resmen.
Eve vardıklarında direkt yukarı çıktılar ömer de fark etmişti ondaki durgunluğu. Evin kapısını kapatır kapatmaz çöktü yere. Elleri titremeye başlamıştı. Kapının yanına çöktü yavaşça. Başı zonklamaya başlamıştı bile.
- İrem, yavrum bana bak, yüzünü elleri arasına alarak kendisine çevirdi, şekerin düştü mü çıktı mı hm? Yanındayım senin birşey olmayacak, ona göre hareket edelim tamam mı güzelim?
Ömer küçük bedenini kucağına aldıgı gibi banyoya ilerledi. Klozetin kapağını açarak önüne oturdu sevgilisini bırakmadan. Tek eli belini sararken tek eliyle şapkasını baş örtüsünü çıkartıyor, bir yandan da kısık sesle konuşuyordu onunla bilinci açık kalması ve rahatlaması için.
- iyiyiz , sadece biraz sakinleşelim. Hadi bebeğim. Bir şey olmayacak.
Ömerden uzaklaşarak daha çok eğildi klozete, bağlamadığı saçlarını tek eliyle topladı yine sevgilisi. rahatladığında geri çekilmiş bir çift kol tarafından ayağa kaldırılmıştı. Yarı açık gözleriyle iyice yıkamıştı ağzını.
- bana bir bak, görüşün nasıl?
- dumanlı , gözlerim yanıyor! Diyerek ağlamaya başladı bu seferde.
- şşşt ağlama geçecek güzelim, yorulduğun için öyle. Şimdi birazcık yürüyelim seninle.
- mutfağa gidelim. Şekerini ölçeceğim ve düşüreceğiz. Anladın mı ?
Sevgilisinin görüşü kadar zihnide dumanlıydı şuan.
Bir elini sevgilisinin beline atarak yürüttü onu mutfağa, bacakları ne kadar titriyor da olsa onu yürütmek zorundaydı.
Mutfağa geldiklerinde masaya oturtarak çekmeceden şeker aletini aldı aceleyle.
Stripi yerleştirip kalem iğneyle deldi parmağının ucunu, ilk çıkan kanı pamuk yardımıyla silerek bir kere daha sıktı parmağının ucunu, kanı stripe alarak beş saniye kadar bekledi. 247.
Tek eliyle yüzünü sıvazladı. İlk defa başlarına gelmiyordu bu durum. İlk başlarda direkt hastenin yolunu tutsalarda orada yaptıkları şeyde yanlızca beklemekti. Kayda değer bir tedavi yöntemi yoktu halen. Oraya gidince daha çok yoruluyordu İrem evde kalıp düşürmek tercihiydi.
- güzelim, duyuyorsun değil mi beni?
Ufak bir baş sallaması aldı, şekerin 247. Hastaneye gidelim mi?
Gözyaşları akmaya devam ederken başını saga sola salladı bu seferde.
- odamıza gidelim, üstünü değiştirelim. Terlisin, hasta olacaksın.
Üzerine daha ince birşeyler giydirip, mutfağa geçti. Büyük bir bardağa serince su kattı, odaya dönerken çalan kapıyla duraksadı. Annesi gelse seslendirdi başka biriydi gelen.
Kapıyı açtığında karşısında gördüğü kişiler gayet beklenmedikti.
Yahya dişini sıkarak girdi içeri arkasından da diğerleri. Birbirlerinden hiç haz etmiyorlardı o kesindi. Koridorun ucundaki odayı göstererek geçmelerini söyledi.
- bekleyin iki dakika, geliyoruz.
Kapının tam karşısındaki koltuğa oturdu Yahya, niye bekliyorlardı?
- oturunsanıza oğlum, dikilmeyin başımda.
- abi yanlış zamanda mı geldik acaba
Yanına sokulan boranın ensesine sertçe vurdu, kulağına fısıldayarak konuştu bora gibi
- siktirtme yanlış zamanını, kes sesini otur.
Bir kaç dakika geçmeden yüzü kızarmış, yanakları gözyaşları dan mütevellit parlayan kardeşi girdi görüş açısına.
Ömer olacak pust beline elini sarmış tutarken geliyorlardı yanlarına.
Içeri girdiklerinde yorgun olduğu herhalinden belli olsa bile gülümsedi onlara titreyen elini hafifçe salladı karşındaki koltuğa otururken.
İlk tepki veren yavuz oldu aralarında en endişeli ve sinirli olan bariz Yavuzdu. Ayaklanarak önünde diz çöktü kızın. Yerde oturmasına karşın koltuklarında boyundan mıdır nedir eşitti boyları.
- sen iyi misin güzelim, biri birşey yapmadı sana demi. Hm?
- yok yapmadı kimse birşey, i-iyiyim ben.
Yüzünü avcumun içine aldı bu kez, kız manyak titriyordu.
- hastaneye gidelim o halde, gel kucağıma. Abi senin arabanın arkaya oturtayım beni-
- olmaz öyle, neden daha önce gitmediniz ki hem?
Sertçe baktı yanlarında dikilen çocuğa. Niye götürmemişti bu avel?
- bakmayı kes, hastanede birşey yapamıyorlar şekere. İlk kez başımıza gelmiyor aksinize.
' Ömer...' diye uyardı onu sevgilisi kısık sesiyle. Omuz silkmekle yetindi o da.
- İrem, biz özür dileriz. O kadar uzaklaşmayacaktık, seni orda bırakmamız hataydı. ( Yok musuldur o) Üzgünüz gerçekten.
Bora da acarda başı öne eğilmiş özür diliyorlardı. Olan olmuştu artık yapacak birşey yoktu.
- özür dilediniz çözüldü mü yani!
- ne lütfen İrem, o adamlar birşey yapsaydı sana ya yolda bayılıp kalsaydın. Ya da herhangi başka birşey olsaydı o zamanda gelip özür mü dileyecekti yine?
- bana bak çocuk, senle konuşan falan yok. Şuan yapabilecekleri tek şey özür dileyip yardımcı olmak. Onu da aralarında çözecekler. Her sike karışma.
-farkında değilsin sanırım ama bahsi geçen kişi benim karım. Doğumundan beri ayağına taş değdirmediğim karım.
- abi yeter. Sonra çözün meselenizi. İrem ne oldugunu bize de anlatır mısın.
- ben köprünün başında beklerken iki adam geldi, uyuşturucu tüketiyorlardı sanırım. Kafaları ayık değildi beni satıcı sandılar. Bende cebimdeki şeker kutusunu verip kaçtım. Yolda telefonumu düşürdüm sokağın birinde ışık görünce o tarafa ilerledim.
- telefonun bizde, al. Karakola yakın düşürmüşsün kadının biri bulmuş.
- İrem gerçekten özür dileriz.
- Acar bir sorun çıkmadı sonuçta, o yüzden sorun değil gerçekten.
- sarılayım mı sana bir ? Lütfen.
Oturduğu yerde açtı kollarını gülümseyerek, o da isterdi üçüzüne sarılmayı.
Topluca sarılmışlardı böylece, sevgilisinin iyi olduğunu görünce birşey dememişti Ömer. Sanırım bugün misafirleri vardı.
- bugün kalacak mısın burada ?
- hm hm, şey sizde kalmak ister misiniz, yani kalırsanız memnun olurum gerçekten!
- OLUR. abi siz gidebilirsiniz ben kalıyom.
Acar sanki itiraz edeceklerini gibi hızlıca konuşmuştu ardından günerde.
Yahya ve Yavuz'a bakmıştı bunu derken. Aras abilerinin kararına bağlıydı diğerleri kalmak için can atarken. Yahya ise ÖMer yüzünden kalmak istemiyordu.
Mutfaktan elimde bardakla geldi Ömer, iremin yanına gelip su içmesine yardımcı olurken gözü yahyadaydı.
- kalıyorlar kalıyorlar. Sabaha kadar buradayız bugün!!
Gülerek saçlarında öptü sevgilisinin. Çok seviyordu be.
- daha iyi misin, bir daha ölçelim şekerini.
- iyiyim iyiyim hatta birşeyler hazırlayayım ben-
- yok öyle otur oturduğun yerde kızım, ne güne duruyoruz biz?
- aynen sen dinlen biz yardımcı oluruz.
- gel kollarıma ben götürürüm seni.
- kucağına alma onu , yavuz tam 'saane dalyarak ' diyecek olsa da kendini tutması iyi olmuştu, yürümesi şekerinin düşmesine yardımcı olur.
İremin belinden tutarak kalkmasına yardımcı oldu mutfağa geldiklerinde tezgahın karşısındaki masaya oturttu belinden tuttuğu kızı. Sevgilisi önüne tekrar bir bardak su bıraktı.
Abileri ve üçüzleri izlerken tekrar ölçtü şekerini. Düşmüştü daha iyiydi, ama birazdan uyurdu muhtemelen.
Bu ' ben acıktım sizde benimle yemek zorundasınız ' demekti.
ÖMERİ İSTİYORUM. AŞIRI CİDDİYİM.1
Okur Yorumları | Yorum Ekle |