
Geç geliyor çokkk üzgünüm sınavlarım bitti artık seri yazıcam
Iyi okumalar yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin lutfenn
___________________
yavuz eve girer girmez kardeşini aradı, bir kaç gündür görememişti onu. üç gündür odası ve müzik odası arasında mekik dokumuştu. diğerleri geldiğinde meşgul oldugunu söylüyor ya da uyuyordu. yok gibiydi koca evde.
- anne irem geldi mi?
- gelmedi, birşeyde demedi. neredeymiş ara da sor. karakollardan toplamayalım yine. hayır üç gündür odadan çıkmayıp sabahtan nereye gidiyorsa??
esma hanım söylenerek uzaklaştı yanından. anlaşılan sınava gireceğini başka kimseye söylememişti. sabah gittiğine göre en az sekiz saattir yoktu. saat sekize geliyordu. odasına geçip iremi aradı, telefonu komodinin üzerine koyarak hoparlörünü açtı. üç çalışın ardından açıldı telefon.
- efendim?
- ne zaman geliyorsun yavrum ve sınavın nasıl geçti?
- yarım saate evde olurum. görüşürüz.
aceleci tavrıyla kaşlarını çattı yavuz. elinde tuttuğu tişörtü kafasına geçirip telefonu eline aldı.
- neredesin, neyle geleceksin alayım seni.
- gerek yok gittiğim gibi gelebilirim.
sabah neyle gitmişti? bilmiyordu. evden biri götürmemişti o kesindi ama neyle gitmişti, tek başına mı gitmişti sınava?
aşağı kata, salona, inip beklemeye başladı, gelince öğrenecekti.
çok değil yirmi dakika kadar sonra dış kapının sesini duydu, hızla kalktı yerinden, yahya gelmişti.yüzü düştü, salona geri adımladı.
- hayırdır oğlum, sen birini mi bekliyon(kuzeytekinoğlu)
- iremi bekliyorum
- niye?
kapının çalmasıyla ikiside o tarafa döndü, asıl muhattapları gelmişti işte.
- neyle geldin?
Yavuz kapıyı kapatmadan atlamıştı,
- hoşbuldum
- hoşgeldin, neyle geldin? Nasıl geçti sınavın?
- ne sınavı? Ayrıca sazla mı gittin sınava, saz mı çalıyorsun?
Yahya çok yabancı kalmıştı konuya,
- taksiyle geldim, yetenek sınavından geliyorum, iyi geçti sınavım.
- Ömer getirir diye düşünmüştüm.
Düşünmemişti, aklına bile gelmemişti nasıl gideceği. Sormamıştı haliyle ama üç gündür konuşmanışlardi bile, bilmemesi normaldi.
- kendim bir yerlere gidebilme yeteneğine sahibim.
- söyleseydin beraber giderdik. Rahat giderdin en azından.
Sol omzunda takılı olan sazı kastediyordu, diğer elinde çantası vardı.
- gayet rahat gidip geldim. Gelseydin bile dışarıda beklemekten başka birşey yapamazdın, boşuna yorulmuş olurdun. Gerek yok.
Gerek vardı. Heyecandan ölecekti az daha sınav salonunda. Bir inat uğruna sevdiği adamı bile çağıramamıştı. Kendi başına birşeyler yapabilirdi , birilerine muhtaç değildi, anne babaya, bir abiye veya kardeşe. Kendi başına da yapardı herşeyi.
Herkes birinin desteğini alırken sınav salonunda, köşede oturmuş kendini sakinleştiriyordu. Sınavdan sonra da yalnızdı, parkın birinde bankta dört saat oturmuştu.
- hangi üniversiteninkine katıldın?
- ******* üniversitesi.
-Oraya girmek için ayağınla keman çalmak gerekiyor diyorlar Birde en az bir kaç müzik aleti çalabilmen gerekli.
- belkide çalabiliyorumdur. Neyse, yemeğe katılamayacağım, fazlasıyla yoruldum bugün. Size afiyet olsun.
Onları arkasında bırakarak, odasına çıktı.
Yemek vakti geldiğinde istediği gibi rahatsız etmemişlerdi onu, masada göremeyince Selim Xabey sorgulamıştı bu durumu
- İrem nerede?
- sınavdan geldi biraz önce, dinlenecekmiş.
- ne sınavı, hayır okuluda yok?
- ****** 'nin yetenek sınavı.
- Üç gün çalıp girmeyi mi düşünüyormuş o okula. Naz'ın oğlu Zahid bile o çalmayla çok çaba sarf etti girmek için.
- haberiniz var mıydı sizin bize söylemedi birşey.
- benim vardı haberim baba.
- iyi o halde. Tatil işini ne yaptınız. Hallettiniz mi işlerinizi?
- hallettik, Perşembe yola çıkıyoruz koya gideceğiz.
- iyi iyi, önden birilerini göndereyim alışverişi halletsinler siz yine alın gidin ekstralarınızı.
- iyi olur, alacagı olanlar yarın halletsin işlerini. Ertesi gün yola çıkıyoruz.
Masada daha fazla konuşulmadı, sessizce yediler yemeklerini ardından odalarına dağıldılar
Bora ise iremin kapısına damladı. Kapıyı hafifçe tıklatıp bekledi. Ses gelmeyince daha sert vurdu. İçeriden sert bir takırtı geldi, düşmüş olabileceğini düşünerek açtı kapıyı.
Çarşafa dolanmış, dağılmış kısa saçlarıyla yerde gözünü ovuyordu.
- iyi misin, uyandırdım mı?
Şişmiş gözleriyle yukarı baktı bu kez, zaten çekik olan gözleri görünmemek için herşeyi yapıyordu.
Etrafı taradı biraz, komodininin üzerindeki şişede durdu bakışları,
- su vereyim mi, susadın mı?
Cevap beklemeden aldı şişeyi eline yavaşça içirdi kardeşine. Gerçekten uykusu oldugunu varsaydı. Hiç konuşmamış gözleri tam açmamıştı, kendisi suyu yatağa koyarken başını geri atmış tekrar kapatmıştı gözlerini.
Küçük kardeşi fazlaca sevimliydi.
Onu dikkatlice yatağa taşıdı.
Yanına yatmak gibi bir düşüncesi asla olmamıştı ama kardeşini sabah kollarında buldu.
Kolunun biri yastık olarak kullanılmış diğeri ise belinden sarılmıştı. Kesinlikle kendi boyunun uzunluğundan dolayı, asla İrem kısa değil, kafası göğsüne gömülmüştü.
Hafifçe gülümseyerek gözlerini kapattı, biraz daha sarıldı kardeşine, bir süre daha tadını çıkarabilirdi bu anın.
************
Havasızlıktan bogulmama ramak kalmışken açtım gözlerimi. Hem havanın sıcaklığı hemde bana sarılan sıcaklık - sarılan demişken?
Kafamı kaldırıp borayı görmemle paniğe kapıldım, yavaş hareketlerle geri çekildim, en azından çalıştım. sarmalanmıştım, yerim çok rahattı.
ABİMLE YATIYORDUM!!!!!
ilk defa yanımda ömerden başka biriyle uyanmıştım. vucudumdaki tüm ateş yanaklarıma vurdu bir anda. bora gibi göüküyordu, zaten sarılır gibi bir konumda olduğumdan biraz daha sokuldum göğsüne. çok güzel de kokuyordu ve alttan yüzüde mükemmeldi.
oturup ağlayacaktım şimdi. BENİM ABİMDİ BU.
hafifçe hareketlenmesiyle kafamı gömüp gözlerimi kapattım.
- bende cok sevdim seninle yatmayı ama kalkmaliyiz.
Ne demek uyumuyordu. Kafamı kaldırmak yerine iyice gömdüm göğsüne.
- uyuyorum.
- Allah Allah uyuyor musun? Benim kaldırmam lazım o halde seni.
Elleri karnıma indi, tikim olmadığını bilmiyordu, ona rağmen gözümden yaş gelene kadar güldüm onunla. Güne mükemmel başlamıştım!!
- hadi yavrum işimiz var bugün
Yataktan saçım başım dağınık kalkarken ' ne işi ' diye sordum.
- yarın gidiyoruz tatile, bugün alışveriş yapacağız. Deniz mazlemelerin var mı?
- evimde var ama mayo almalıyım
- tamam bakalım bugün, ama ilk önce kahvaltı, çıkıyorum hazırlan gel haydi direkt çıkarız kahvaltıdan sonra.
- gelirim ben hemen, birde teşekkür ederim
Ne için teşekkür ettiğimi sormadı hafifçe gülümsedi, rica edip çıktı odadan.
Kısa bir duş alıp indim bende aşağı. Kahvaltıya geç kalmıştım anlaşılan başlamışlardı. Arasın yanına ayrılmıştı yerim. Sessizce oturdum, bende. Selim beyle kısa bir an gözlerimiz kesişti, çatalındaki lokmayı yedikten sonra kollarını masada birleştirerek direkt baktı yüzüme,
- dün sınava gitmişsin?
Derince yutkundum sert sözleri karşısında.
- e-evet, yetenek sınavım vardı.
- haber etseydin keşke!
- son günlerde aşağı katta enstrüman çalıyorum, biliyorsunuz en azından tahmin edersiniz diye düşünmüştüm.
- haber ver bir dahakine. Yarın tatile gidiyorsunuz kardeşlerin ve abilerinle haberin vardır umarım, bugün eksiklerinizi alın beraber, kart vermiştim sanada.
- tamam, teşekkürler.
Tabiki onun kartnna dokunmayacaktım, para için gelmiş veya birilerine muhtaç değildim. Annemle babamın bana bıraktıgı sayılı avantajlardan biriydi buda. Fazlaca param vardı*.
Bunu sesli söyleyip ortamı germedim.kahvaltıyı bitirdiğimizde Yahya ve yavuz selim beyle işe gitsede diğerleriyle gidecektik alışverişe.
Boranın arabasına Aras önde olacak şekilde sıkıştık. Arkada üçüzlerle beraber oturuyordum hemde nurun yanında!
-ilk üst kattaki mağazaya gidelim mayoyu ve diğerlerini alalım, daha sonra ek ihtiyaçlarınızı alırız.
Bora evdeki halinin aksine fazlasıyla kontrolcü ve planlı ilerliyordu.
Dediği gibi ilk üst kata çıktık, nurun bikini bakmaya gitmesiyle beraber bora ve günerde onunla gitti. Açık olmamasını istiyorlardı sanırım.
Kendilerine şort bakan Acar ve arası yanlız bırakarak haşemaların oldugu tarafa yöneldim. Bir sürü renkli haşema vardı ama ben mümkünse siyah ve penye bir haşema arıyordum. Kumaşı çok önemliydi, rahat yüzebilmeliydim ,Yoksa tüm tatilim heba olurdu .
Elimi attığım siyah takımı çıkardım askıdan, altı tayt, üstü ise boğazlı dizimin bir karış üstüne geliyordu, sağ tarafı belinden göğsüme doğru büzgülüydü. Üstü body gibiydi, belimden sonra uzunluğundan ötürü hafifçe bolluk vardı.Mayoların başörtüleri o kadar kötü yapılıyordu ki boğazının uzun ve tam kapatacak olmasına çok sevindim, bonemi takar rahat rahat girerdim suya.
Elimdekini bırakmadan bir kaç birşey daha aldım, güneş kremine baktım ama göremedim alt mağazalardan almam gerekiyordu. Alacağım başka birşey kalmadığında kasaya giderek ödedim aldıklarımı. Geriye güneş kremi ve bir kaç makyaj ürünleri almam gerekiyordu bunun içinde diğerlerini bulmalıydım. Hala daha çıkamamışlardı.
Hepsi ellerinde esyalarla nur ve boranın kavgasını izliyordu.
-ABİ ALICAM DİYORUM, BUNU BEGENDİM!
- nur,ip kızım bu İP İP! Neyini beğenip alacaksın.
Bu laf dalaşının uzayacağı kesindi, bunu istemiyordum hava zaten sıcaktı!
- karar veremediniz mi hala? Nur elindeki çok güzelmiş alıyorsun değil mi?
Nur bir bana bir elindekine baktı, ardından boraya gördün mü bakışı atarak kasaya yürüdü.
- al işte, illa alacak. Kızım sende olmamış falan desene şuna.
-hadi abi ya sabahtan beri bekliyoruz sizi kök salıcaz artık.
- abartma it. Yürüyün ödeyelim şunları, sen ne zaman ödedin?
- daha yeni.
- umarım kartla ödemişsindir.
- öyle yaptım.
Bana şüpheyle baksada doğruydu söylediklerim. Kartla ödemiştim ama hangi kartla?
Mağazadan çıkarken bora nurla bana dönerek konuştu,
- başka var mı alacağınız bir şey?
-güneş kremi ve bir kaç parça kıyafet almam gerek.
- onları alalım, diğerleri gelecek yemek yiyeceğiz beraber.
- isterseniz siz oturun ben alıp gelirim.
- acar veya güner seninle gelsin, veya nur alacak birşeyin varsa beraber gidin abim.
nur direkt redderek önden yürümeye başladı. kendim giderdim bora neden soruyosun birilerine!
- teşekkürler kendim giderim aşağı katta zaten. yanlız aldıklarımı götürürseniz çok memnun olurum.
bora tek kaşını kaldırıp baktı bana, elimdekileri ona yürüyen merdivenlere ilerledim. güneş kremi bir kaç nemlendirici ve dudak kalemi alacaktım. ah bir de seffaf maskara. üstüne tanımam akmaz etmez mükemmel ibr maskara kendileri.
gireceğim mağazayı bulmaya çalışırken ağzıma bir şeker attım. mağazaya varmadan sağ tarafımda gördüğüm lavaboya adımladım. ellerimi yıkayıp şalımı düzeltsem mükemmel olurdu. diğerlerini daha fazla bekletmemek adına hızlıca hallettim işimi. Çıkıp ellerimi ceketime kuruladım, hava üfleyen kurutma makineleri kadar pis birşey yoktu nezdimce. koridordan çıkarken geriye doğru çekilerek ağzımda bir sertlik hissettim.
hay anasını.
___________________________
1400 kelime.
üç gün önce bölümü yayınlamıştım. öyle sanmışım. üç gündür taslaktaymış aaaa
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |