23. Bölüm

21

Ria
leyuza

 

 

Selamlarr ve iyi geceler.

 

Hızlı bir giriş yapalım, satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin lütfennn.

 

Hadi Bismillah

 

 

****************

 

 

 

- KAYBOLDUK! Ne güzel. Bı bu gelmemişti başıma. Yemin ederim ederim isyan etmiyorum ama neden tüm hersey beni buluyor Allah'ım!

- ya bir dur buluruz şimdi

- yarım saat oldu Erhan dönüp duruyor gibiyiz.

Tam o an çokta uzak olmayan bir ses duydum, keçi sesi. Birşey Mee lemisti.

- Erhan, benim duyduğumu duymadın değil mi? Lütfen duymamış ol kafamda kuruyor olayım!

- duydum. Su taraftan geliyor.

Sesin geldiği tarafa ilerlemeye başlayınca kolundan yakaladım hemen. Salak mıydı bu çocuk?

- ne yapıyorsun Erhan! Korku filmindeki ana karakter falan değiliz kendine gel ölüp gideriz burada. Leşimizi zor bulurlar valla. Hem bana emanetsin, dikkatli ol.

İki ihtimal vardı, ya bu keçi bir çobana aitti, ya da ölü bir kadına. İki seçenekte kötüydü mesela.

Çobana aitse geri kalanı olmalıydı, ve birde çoban köpekleri bu nedenle ikinci ihtimal olması için herşeyimi verirdim. Sonuçta biz aldatmamıştık kadını ya! Bize bir şey yapacagını sanmıyordum.

- ERHAN! İREM! NEREDESİNİZ? SES VERİN?

Polattı bu. Kurtulmuştuk.

- ABİ BURDAYIZ!

Erhan koşar adım sese ilerleyince yetişmek için bende hızlandım. Sonunda Polat görüş açıma girdiğinde yavaşladım, hızlı yürümek bile bacaklarımı ağrıtıyor nefesimi kesmeye yetıyordu. Henüz on yedimde ellliklere taş çıkartırdım.

- siz gittiğiniz yönü bilmeden nereye yürüyorsunuz. Madem evi bulamayacaksın yanına bulabilecek birini alsana, ne diye çocuğu da götürüyorsun kendinle?

- B-ben -

- yürüyün sizi bekliyor herkes.

Hatalıydım biliyorum lakin bu kadar kaba olmasına gerek yoktu. Sanki erhanı ormanın ortasında bırakıp geri gelmiştim.

Gidene kadar tek kelime etmedim. Polatla konuşmak istemiyordum zaten. Delirtiyordu beni. Yoksa Polat çok istiyordu benimle konuşmayı.

Evin dışında kimseyi göremeyince içeri girdik, mutfakta Yahya vardı üç dört kişide koltuklara oturmuştu. Polat kimsenin konuşmasına müsaade etmeden ne olduğunu anlattı.

- kaybolmuşlar eve çok uzak değillerdi neyse ki!

- en azından biraz mantarımız ve böğürtlenimiz var! İrem abla böğürtlen buldu.

Ne kadar tatmin edici bir cümle bu Erhancım. Teşekkür ederim yinede.

- bir şeyler atıştıralım ve yüzmeye gidelim. Gelin buraya.

Herkes giderken Bora ya yemeğe gelmeyecegimi soyledim. Üstümü değiştirip mayolarimi giydim. Iyileşmeye niyeti olmayan yaralarıma biraz daha krem sürdüm , emmesini beklerken kapım açıldı. Cemre gelmişti,canım kuzenim.

- ERHANDAN UZAK DUR

- ne saçmalıyorsun yine?

- herkesi tarafına çektin bi erhan kalmıştı şimdi ona da mı göz diktin, onu nasıl kandıracaksın peki söylesene hm?

- bunu yapınca elime ne gececeğini sanıyorsun tam olarak?

- bilmiyorum belki para belki başka birşey lakin bu aileden tek birşey dahi almamanı sağlayacağım.

- paranız umrumda değil ve birşeyde istemiyorum sandığının aksine.

- aile peki, aile mi istiyorsun? Bir tek seni seven seni gözeten aile. Paraya muhtaç değilsin belki ama bir aileye muhtaçsın değil mi? Gerçek ailen başka bir kızı severken kıskanmadığını söyleyebilir misin?

-saçmalamayı kes. Çık şu odadan.

- doğru bir noktaya değindim değilmi? Ahahahah! Ezik.

İlk başta istemiştim bir aile doğruydu, lakin ben herkesle bir aile olmak istemiştim tek benim gözetildiğim nurun kapı dışarı edildiği bir aile değil. Hoş, olmamıştı zaten. Yüzüme vurması acınası hissettirmisti gözlerim dolmuştu.

- CEMRE ÇIK DIŞARI.

- Siz ne bagırıyorsunuz?

Polatta gelmişti, ne güzel.

- İrem bana biraz sinirlendi sanırım, birşey yok abicim. Gidiyordum tam.

Cemre çıkarken Polatla göz göze geldik. İnanmıştı. Cemreye inanmıştı.

Halen kapıda olsa da umursamayarak çantamdan güneş kremimi aramaya başladım , çok geçmeden buldum da. Polatta kapımı kapatıp çıkıp gitti odamdan.

Biraz gözlerimi dinlendirmek istesemde pek başarılı olamadım.

Kapım çalınca yatağımda doğruldum, yahyaydı gelen

- İrem, gidiyoruz hadi.

- tamam, geliyorum.

- bak bakayım sen bana, yanıma yaklaştı iyice, niye bozuk moralin senin ?

- bozuk değil, yorgunum biraz.

Tek kaşını kaldırıp ' öyle mi olmuş' der gibi baktı bana

- üstelemiyorum ama at üstünden o yorgunluğu, akşama sana bir sürprizim var, daha erken de olabilir gerçi emin değilim.

- neymiş sürpriz?

- söyleyecek olsam sürpriz olmaz değilmi yavrum?

- sürprizleri sevmediğimi söylemiş miydim?

- daha erken söyleseydin düşünebilirdim ama hayır. Hem hadi kızım bekliyorlar bizi.

- dur çantamı alayım çıkalım.

Yine yürüyerek gidiyorduk. Şikayetçi miydim hayır, en arkada yahyayla yürümek güzeldi öndekiler hızlı yürüse bile Yahya bana ayak uyduruyor hızlı yürümeme gerek kalmıyordu.

- yüzme biliyorsun değil mi?

- tabiki. Çok severim hem.

-İyi o halde. Diğerleri de biliyor pek kıyıda durmazlar. Yine de yanlız gitme, ne olur ne olmaz.

- dikkat ederim, endişen olmasın.

Kolunu omzuma atıp yürümeye devam etti. Benim bi abim vardı ve bu gerçek kendini giderek belli ediyordu. Yüzümde engelleyemediğim bir tebessüm peydahlandı.

 

 

***************

 

Nur önde yürümesine rağmen bi gözü arkada abisiyle olan kızdaydı. Ne ara bu kadar yakınlaşmışlardı. Abisi bariz sınırları olan biriydi ve bu kadar kısa sürede bu kadar yakınlaşacaklarını asla düşünmemişti. Kolunu omzuna attığında ise iyice şaşırmış sinirlenmişti. Abisi onun herşeyiydi, yeri gelir babası, yeri gelir annesi , arkadaşı olurdu. İlk aşkıydı onun. Kaybedemezdi.

Kumsala vardıklarında esyalarını bir araya koydular bazıları direkt suya koşarken, bazıları - Polat ve yahya- kumda uzanmayı tercih etmişlerdi. Kendilerini emekli ebeveynler gibi hissediyorlardı.

- güneş kremi sürmemi ister misin sırtına?

- olur güzelim, gel.

Yavaş hareketlerle yahyanın sırtına sürdü güneş kremini, yanarsa akşam çok acısını çekerdi. Ömer ve zaferden biliyordu. Onlar çok gülse de sevgilisi acı çekmişti sonucunda.

İşini bitirdiğinde kalktı arkasından,

- bende sana süreyim mi?

- sırtıma mı?

Mayosu kapalıydı ama kendi bilirdi tabii.

Yahya da dediği şeyin saçmalığını fark edince kendini düzeltti

- yüzüne de sürebilirim ?

- o olur işte, hiç hayır demem.

Hem yahyanın sürmesini bekliyor hemde sohbet ediyorlardı, diğerleri ise sudaydı. Kendilerince eğleniyorlardı.

- Bitti yavrum, gidebilirsin. Dikkat et, onlar deli oynar biraz.

- tamamdırr

Onlarla oynayacak değildi oynamak da istemiyordu açıkça. Çantaskndan gözlüğünü alıp taktı büyük bir çabayla . Diğerlerinin bir kaç metre ötesinden girdi suya yeterli derinliğe ulaştıgında daldı. Yüzmektem çok dalmayı severdi zaten. Birde buranın altı çok güzeldi. Az derinleştikten sonra mercanlar vardı bir kere.

Saat dörde gelirken epey yorulmuşlardı. Sürekli suda değillerdi çıkıp dışarıda kale de yapmışlardı. Yahya ve Polat son yarım saatleri olduğunu söyleyerek geri göndermişti onları suya.

Kıyıdan yirmi metre kadar olsa gerek ileride ki kayadan suya atlama kararı almışlardı onlarda. Atladıkları büyük kaya dışında etrafında çarpabilecekleri bir şey yoktu. Güvenliydi.

Hep beraber çıktılar geniş kayaya, Polat onların bir fotografını çekti, ondan sonra da İrem çıktı. Erkekler atlamada yarış yapsa da kızlar daha temkinliydi.

- Abimden uzak dur.

İlk başta üstüne alınmadı İrem. Lakin tekrarladıgında nura döndü

- niye öldürecek falan mıyım abini?

- sonradan gelipte evin düzenini bozamazsın!

İrem Kaya'nın kenarına oturdu, henüz atlamak gibi bir niyeti yoktu, manzara çok güzeldi.

- birşey bozduğum falan yok. Aslen hiç birşey yaptığım yok. Kafanızda kurup benimle atışıyorsunuz. Ama umrumda değil. Eğer bir şikayetiniz varsa da yapabileceğim hiç birşey yok bu konuda.

- yapabileceğin bir şey var, defolup gidebilirsin mesela?

Kısık sesli bir kahkaha attı.

- o konuda da birşey yapamam. Sabretmen gerekiyor yanlızca.

Ben yaşımı doldurana kadar diye geçirdi içinden. Tam o sırada nurun sesi daha yakından geldi, arkasındaydı görmüyordu onu. Başını çevirdiği de sırtından bir çift el tarafından itildi kayadan. Dengesini bir ihtimal koruyup düşebilirdi lakin, o arkasına bakmaya çalışıyordu o esnada.

#sözler serefsiz oldu fonu gibi hissettiriyor burası#

Dengesini kaybetti, savrularak düştü kayadan. Oturduğu kayaya çarpmasına neden oldu bu, suya düştü. Yüzüne eskisi gitmeden yeni bir yara eklendi. Kaya'nın altındaki berrak su kırmızının açık tonlarına bürünmeye başladı.

Yüzmeyi biliyordu, lakin çıkmadı sudan. Kırk saniye durdu suyun içinde işte o fark etti diğerleri de. Yavuz suya girerek çıkartmaya çabaladı. Yahya koşarak girdi suya. Yavuzun kucağında çıktı İrem sudan. Diğerlerine göstermemeye çalışarak çıkmaya çalıştı sudan. Eli ayağı boşalmıştı sanki. Abisi yetişti yardımına, o kucakladı kardeşini. Sudan çıktıklarında yere yatırdılar. Basında geniş bir yarık oluşmuş durmaksızın kanıyordu. Onu görür görmez Polat koşarak arabayı almaya gitti.

- ABİ, ABİ BAŞI KANIYOR!

- Karan sakin ol oğlum. Yavuz başına havluyu tut çok bastırma. Kanını alsın.

Bunu derken ciğerlerinde ki suyu çıkarmaya çalışıyordu. Burnunu kapatarak agzına kuvvetlice iki kere üfledi, ardından kalp masajı yaptı.

Dışarıdan panik yapmıyor bilinçli bir şekilde uyguluyor görünse de içinde fırtınalar kopuyordu.

' Allah'ım lütfen alma onu bizden. dayanamam lutfen geri ver onu bana'

Otuz kalp masajından sonra tekrar üfledi ağzına. İşte o seferde mutluluktan bit damla yaş altı gözünden

' çok şükür '

Kucağında ki kız nefes alsa da. Gözlerini açamadı. Başı hala daha kanıyordu. Kardeşini kucagına alıp ayağa kalktığı sırada Polat arabayı getirmiş kapılarını açmıştı.

Yahya kucağına aldığı kardeşini sarsmadan kaldırıp koştu arabaya.

- POLAT, HIZLI SÜR!

Delirecek gibiydi, kardeşi ilk defa emanet olmuştu kendine. Annesinden babasından da değildi emaneti. Sahip çıkamamıştı küçücük kıza.

- lütfen, lütfen sağ salim gel bana. Lütfen güzel kızım, bu kadar erken gitme benden.

Tekrar haykırdı kucağındaki kıza. İyi olsundu. Başka hiçbir şey istemiyordu daha.

Hastaneye gelmeleri fazlaca uzun sürmüştü yahyanın nezdinde. Polat acil kapasına yanaştığında indi hızlıca.

- LÜTFEN YARDIM EDİN! BAŞI KANIYOR !

Önüne geçen bir kaç doktorla birlikte sedyeye yatırdı kardeşini. Ameliyat kapısına kadar elini bırakmasa da durmak zorunda kaldı. İşte o an gözünden bir damla yaş aktı. O kollarındayken güçlü kalabilmişti.

Yaslandığı duvarda kayarak çöktü yere. Elleriyle başını tuttu. Kafası patlayacak gibiydi, göz yaşları dur durak bilmiyordu.

- Yahya sakin ol oğlum, sapasağlam çıkacak içeriden yanında birinin olmasına ihtiyacı olacak. Dik dur. Hadi elini yüzünü bir yıkayalım. Üstünü değiştirelim durma böyle.

beyaz tişörtü yeni bir desen edinmişti kardeşinin kanıyla. Üstüne baktığında daha çok yaş aktı gözünden. Bağıra bağıra ağlayacaktı az daha.

Polat'ın cebindeki telefonu çaldığında arayana baktı bir süre. Açmalıydı lakin ne diyecekti?

- selamün aleyküm, nerdesiniz?

- .... Hastanedeyiz. İremin, onun başı yarıldı. Ameliyathanede.

- SİKTİR! HANGİ HASTANE?!?!

- Merkezdeki.

Buraya kadardı konuşma, birazdan gelecek ve yüz yüze görüşeceklerdi.

Yaklaşık on beş dakika gergin bir bekleyişle geçti. İçeriden yanlız iki hemşire çıkmıştı lakin hiç birşey söylememiş koşarak gitmişlerdi.

- İREM NEREDE! NE YAPTINIZ YİNE KIZA!?!

Yahyanın yakasına yapışmış sarsıyordu sertçe. Haklıydı başını kaldırmadı Yahya. Kaldıramadı.

- Çek lan elini kolunu, biz ne yaptık?

- Ne mi yaptınız, ne yapmadınız lan - gözünden bir damla yaş aktı onunda, kaybetme korkusunu iliklerine kadar yaşıyordu herşeyiydi onun- o kız bir buçuk aydır o evde kaç kere kriz geçirdi kaç kere ağladı bana haberin varmı senin. Hayatında hiç olmayan şeyler oluyor VE HEPSİ SİZİN YÜZÜNÜZDEN. Siktiniz hayatımızı.

- Ömer sakin ol kardeşim, otur şuraya. Şikayetin kimseye faydası yok şuanda.

Ömerle gelen zafer sakin olma görevini üstlenmişti. Hem arkadaşı hem sevgilisi şuan panik ve dehşet içindeydiler.

- birşey olmayacak, İrem güçlü kızdır. Öyle ufak birşey koymaz ona, benden iyi biliyorsunuz bunu. Sapasağlam çıkar ordan.

Sena sevgilisine sarılıp ağlamaya devam etti. Korkuyordu o da herkes gibi.

 

 

*****************

 

1580 kelime.

 

Yürü be Ömer, arkandayım.

Zaferi çok seviyorum btw

Umarım beğenirsiniz oylarınızı eksik etmeyin canımlarr

Öpüldünüz:3

 

 

​​

Bölüm : 15.02.2025 01:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...