26. Bölüm

23

Ria
leyuza

Selam selam selam ve hayırlı Ramazanlar, oruç nasıl gidiyor?

yeni bölüm geldi! artık birşeyleri açıklığa kavuşturalım değil mi?

Yorumlarınızı eksik etmeyinn

İyi okumalarr

 

________________________

 

 

- İrem dikkat eder misin?

- ediyorum zaten ya!

Sevgilim kesinlikle uslanmazdı. Hastaneden bugün çıkıyorduk ve dünden beri enerjisini asla kaybetmemişti. Hoş şikayetçi değildim ama kendini yaralayacagından korkuyorum. Başı sargılıydı bu kızın ve bir yerlerden - yatak, koltuktan- atlayıp duruyordu.

(Atlayıp dediğim hafif zıplayarak iner çıkarsınız veya oturrsunuz ya o)

Son işlemleri halledip geldiğimde seslenerek girdim odaya. Üstünü değiştirecekti.

- İrem hazır mısın yavrum?

Yatakta ayakları aşağı sarkarken yatmıştı, gözleri kapalıydı. Benim ince sweatlerimden birini giyip kafasına çekmişti şapkasını.

- biraz dinlensek de öyle çıksak yola olmaz mı?

Son on dokuz saattir oldugu gibi gülmüyordu. Durgundu. Doktorun bahsettiği şey olsa gerekti.

Yanına iyice yaklaşarak başını okşadım, alnına değerek ateşini kontrol ettim. Ne olur ne olmazdı.

- ağrın var mı?

- başım ağrıyor, kollarımda bacaklarımda. Ölüyor muyum?

- saçmalama. Olabilir bu ağrılar. Doktoru çağıracağım son bir kez kontrol etsin tamam mı?

Başıyla beni onayladığında en hızlı şekilde çağırdım doktoru. Genel muayenelerini yaptı tekrar. Manik atağının bittiğini ve ağrıların normal olduğunu söyleyerek reçete yazdı. Umarım ağrısı çok uzun sürmezdi. Acı çeken ifadesi delirtiyordu beni!

Doktor gittikten sonra son kez göz gezdirdim odaya. Herhangi bir eşyamız yoktu. Diğerlerini de zafer ve sena çoktan arabaya taşımışlardı.

- gitmeye hazır olduğumuza göre hadi bakalım.

Bir elimi dizlerinin altından diğerini ise boynundan kavrayarak kaldırdım yataktan. Ani sarsılmayla irkilse de bir şey demedi. Daha çok sokuldu göğsüme. Dayanamadım sevgilime, yüzüme yaklaştırıp yüzünün her bir karışını gidene dek öptüm.

- arabaya bineceğiz başına dikkat et.

Oldugu yerde doğrulduğunda arabanın arka koltuğuna oturttum. Öbür taraftan binerek yanına oturdum. Zafer ve Sena önde oturacak, arabayı değişerek süreceklerdi.

- zafer bir eczaneye uğrayalım birde markete. Yolumuz uzun.

- bakayım dururum - göz ucuyla İreme bakıp konuştu- Suskunluk yemini mi ettin kızım, anlatsana birşeyler.

- Yoruldum. Başım ağrıyor.

- olur o kadar, ameliyat geçirdin, ağrımaması şaşırtıcı olurdu. Şarkı açayım ister misin?

- fark etmez, uyuyacağım ben biraz.

- henüz uyuma, markete uğrayacağız.

Yüzünü buruşturdu, dizime yatıp gözlerini kapattı.

- inmeyeceğim.

- niye güzelim, in bir etrafa bak.

Araba durduğunda kaldırdım onu, etrafına bakıp geri yattı.

- gelirken de inmemiştim hem şu eczacı tanıyor beni, inmeyeceğim.

Camın ardından baktım eczaneye. Tek kişi vardı içeride

- nerden tanıyor seni?

- geldiğimiz gün yüzüme orada pansuman yaptırmaya gelmiştik.

Koca sehirde bula bula onun yanında ki marketi bulmuştu zaferde.

- tanıyorsa bile ne olacak yavrum.

- sevgilim gerçekten yorgunum.

Biliyordum yorgun olduğunu, sadece gözünün ışıltısını arıyordum.

Oturduğumuz koltuğun arka tarafını yatırdım bagajda duran ince örtüyü alıp kucagıma çektim sevgilimi. Geriye kayarak koluma yatırdım. Dudağına minik bir buse kondurdum, aynısını o da bana yaptı. İyice sardım onu göğsümde.

 

***********

Yola çıkalı bir saat kadar olmuştu. Arkada ömerle irem uyumasalarda hala daha yatıyorlardı. Radyoda sakin bir melodi çalıyor. Zafer ve sena atışıyordu. Her ne kadar ciddi olmasalar da onlar için komik bir durumdu.

- neden hiç biri gelmedi?

Ömer kucagındaki sevgilisine baktı hafifçe geri çekilirken.

- kim? Nereye gelmedi yavrum?

- onlar, Yahya, neden gelmedi? Bora? Yavuz?

Ömer duraksadı ne diyeceğini bilemedi,

- biz, biz borayla sabah yüzmeye bile gitmiştik. Beraber de uyumuştuk. Hiç mi merak etmediler beni?

- olur mu öyle sey, niye sevmesinler seni? Hem abin geldi, senin yanına girdi, konuştu seninle. Ben gönderdim onu.

- gerçekten mi, konuştu mu benimle?

Yüzünü okşarken onayladı onu.

- biliyor musun biz yavuzla kahvaltı hazırladık, hatta sabah Borayla yüzmeye gittiğim için küstü bana yavuz çiçekte olmuştu çok komikti.

Anlattıklarıyla tebessüm etti.

- İrem o eve gitmek istiyor musun? Hemen saga sola salladı başını, peki kardeşlerine görüşmek istiyor musun?

- istiyorum. Abimleri çok sevdim ben Ömer. Sana kızınca onlara şikayet etmek istiyorum, beraber birşeyler yapalım istiyorum.

Gözünden akan yaşı hemen sildi, Yahya ya dedikleri düştü aklına. Umarım onu dinlemez uzak durmazdı kardeşinden.

Üç saatin sonunda anca varabilmişerdi.

Zafer onları bıraktığında Ömer annesine durumdan bahsettiğinden mütevellit onların kapısını çalmışlardı. Kapı açılıp Aynur hanım konuşana kadar birşey yoktu. Sakinlerdi, İrem ağlamıyordu, yorgundu yanlızca, çökmüştü.

Aynur hanım koşarak açtı kapıyı,

- HİİH! KIZIM NE OLDU SANA?

İşte o an gözlerinden yaşlar aktı,

- Anne...

Kollarını boynuna doladı sarsılarak ağladı koynunda. Aynur hanım da sardı evladını. Biricik kızını üzgün görmeye dayanamazdı.

Bir süre kaldılar kapıda ayakta. İkiside ağlıyordu. Aynur hanım kızını sımsıkı sarmıştı. Zorlukla, ayrılmadan içeri girdiler.

- Anne sen bari güçlü ol. Ağlarsan daha çok ağlar. Lütfen.

GÖzleri yaşlar içindeyken kafasını salladı. Tek eliyle yaşlarını sildi.

Kendine gelerek omuzlarından tuttu onu saran bedeni. Lavaboya gelerek elini yüzünü soğuk suyla yıkadı. Sakinleşmesi gerekiyordu. Yüzünü kurularken fark ettiği diğer yaralarla gözleri mümkünmüş gibi daha çok doldu. Akmasına izin vermedi.

- gel annem, yoruldun sen, dinlenelim biraz, hm.

​​​​​ Birşey demesine gerek kalmadan yatak odasına adımladı, üzerindeki sweati çıkarıp ince bir body giydirdi el çabukluğuyla. Ömer ise annesinin yanında olmasıyla rahatlamıştı. Ne yapacağını bilemiyordu bazı zamanlarda. Pekala, şikayetçi değildi bu durumdan, asla da olmazdı.

Aynur hanım iremi koluna yatırarak sarıldı. Kapıdan kendilerini izleyen oğlu ise kapıyı çekerek uzaklaştı oradan.

Salonda oturup olanları düşünüyordu, şimdi ne olacaktı? Sevgilisi o eve gitmeyecekti istese bile izin veremeyecekti. Lakin abileri, kardeşleri vardı. Onlarla görüşmesinden de pek memnun olduğu söylenemezdi. Sanki yanlarında sürekli çöküyordu.

Düşünerek bir saatini geçirdi koltukta. Kapı açılınca gözlerini çevirebildi daldığı yerden. Babası gelmişti.

- oğlum, hoşgeldiniz, İrem nerede? İyi değil mi?

- hoşbulduk baba, annemle yatıyorlar. Birbirlerini görünce dayanamadı ikiside. Ağladılar biraz.

- ah Aynurum ah. İrem nasıl, anlatmadın da oğlum. Üstün körü geçiştirdin bizi!

- o, iyi değil baba. Heryeri yara bere içinde. Yüzünde morluklar var, kimin yaptığını dahi bilmiyorum. Yanımdan her ayrılışında daha kötü halde geliyor karşıma baba! Ne yapacağımı şaşırıyorum elim ayağım bağlanıyor sanki.

Oğlunu kendine çekerek erkekçe sarıldı. Başını başına yaslayıp gözlerine baktı.

- sen fark etmeden böyle düşünsen bile içerdeki kızın herşeyisin Ömer. Seninle beraber geldi o buralara. Şimdiye kadar yanlız değildiniz bundan sonrada olmayacaksınız. Anneniz ve babanız burda. Bırak bazı şeyleri biz üstlenelim. Onun sana seninde ona ihityacın var. Yıpratmayın kendinizi bu kadar siz size lazımsınız. Şimdi kalk sende bir kendine gel.

Babasına hafifçe tebessüm etti ve dediği gibi yaptı.

....

Saçlarımda hissettiğim elle araladım gözlerimi. Aynur anne yoktu yanımda. Ömer vardı. Uyanmam için fısıldıyordu kulağıma.

- uyanmalısın artık, dayanamıyorum ısırıcam yoksa su yanaklarından.

- fısıldayarak nasıl uyandıracaksın bebeğim.

- böyle uyandıracağım.

Yüzüme eğilerek dudaklarım hizasına geldi. Sertçe öptü, alt dudağımı ısırdığı vakit geri çekilmeye çalışsamda yatak izin vermemişti.

Nefes nefese ayrıldığımız da gülerek baktı yüzüme yaklaşıp boynuma da sert bir öpücük bıraktığında güldüm.

- çok güzelsin....

- gözlerim mi şişmiş?

Gülerek salladı başını. Onu yatağa yanıma yatırıp karnına oturdum, çünkü hareket edemesindi.

- demek benle dalga geçiyorsun hm?

- haşa, nasıl yapabilirim öyle bir densizlik!

Çok seviyordum ben bu çocugu!!

Tek hamlede belimden tutup yatakta oturur hale geldip, kucağında benle kalktı ayağa. Güçlü sevgilim benim.

Çok seviyorum ben çocugu söylemiş miydim? Aşırı sevgiden ağlayacaktım şimdi. Başımı omzuna koyup izin verdim götürmesine. Bir yandan ensesindeki saçlarla oynuyordum.

Odadaki banyoya geldiğimizde lavabonun tezgahına oturttu beni.

- haline bak, harpten çıkmış gibisin. Tokan nereye kayboldu? Dağılmış saçların her bir tarafa.

- toplarsın.

- toplarım. Küçükkende saçlarınıben toplardım. Bir tutam saçın vardı zaten, beceremezdim biraz acıtırdım ama ses etmezdin bana. Bir kere ağlamadın önümde otururken. Şimdi sulu göz oldun.

Burnumu iki parmağıyla sıktığında geri kaçtım

- olmadım ki! Sadece, ağlamam gerekti!

- gerekmesin ağlaman. Benim canımdan can gidiyor sen ağlayınca ne yapacağımı bilemiyorum.

Gözlerim tekrar dolduğunda ikimizde güldük.

- Ömer, teşekkür ederim, ve özür dilerim. Sürekli sorun çıkarıyorum ve sen sürekli bir kere bile şikayet etmeden ilgileniyorsun herşeyle. Her zaman yanımda olduğun için teşekkür ederim-

Cenemden tutup eğdiğim başımı kaldırdı. Dudaklarımız tekrar buluştu. Alnını alnıma dayadı gözlerime baktı.

- Ben istesen de istemesen de her zaman yanında olacağım. Seninle her zaman herseye rağmen ilgileneceğim, çünkü seni seviyorum. Asla pişman değilim seni sevmekten, bu teşekkür etmen veya özür dilemeni gerektiren bir şey değil. Ben ne kadar senin yanında oluyorsam sende benim yanımda oluyorsun güzelim. Ama lütfen dikkat et olur mu? Yaralanmanı istemiyorum.

Başımda ki sargıyı okşadı.

Çok seviyorum ben bu çocuğu!

Üstümü başımı düzenledikten sonra çıktık oradan. Giymem için rahat bir kaç eşya ve eşarp getirmişti, düşünceli sevgilim.

Aynur teyzemin sofra hazır bağırışıyla çıktık odadan. Mutfağa ilk girdiğimde salih amca karşıladı beni

- kızım, geçmiş olsun yavrum. İyisin değil mi?

- iyiyim iyiyim. Ufak bir kaza yalnızca.

- ufak görmesek inanacağız İrem. Dikkat et kendine kızım. Haydi geç. Acıkmışsındır.

- sağol baba bende acıkmıştım!

- sende geç bari. Gönlüm elvermedi.

Ömer'in yakınmaları komikti. Şakalaştıklarını biliyordum ama çok hoşuma gidiyordu ne yapayım.

Salih amca tabagımı tıka basa doldurduğunda Ömer'in hala daha boş olan tabağına bakarak sırıttım.

- ezik.

Ağzımı oynatarak söylediklerimle güldü bana, görüşeceğiz bakışı attığında onu görmezden gelmeyi seçtim.

- küçükken de böyleydiniz siz. Hala daha aynısınız.

- birşey yapmıyoruz ki

- birşey yapmıyoruz ki

Aynı anda söylediklerimizde güldüler.

- sen dört yaşındayken Ömer yeni okula başlamıştı, o gidince oynayacak kimse olmadığı için yeni bir kaç arkadaş bulmuşsun kendine parkta. Eve de çağırdın onları, Ömer eve gelip seni başkalarıyla görünce sinirlenip yanınıza gelmişti. Diğer çocukları sevmediği için oyununuzu bozmuş, kızmıştın ona, kovmuşsun da oyundan. Oynadığınız yerin ortasına oturdu kaldıramadık. Sende sinirden etrafında dört dönmüştün en son ağlayınca kalkmıştı ordan.

- iyi ki yapmışım. Ne demek başkasıyla oynamak.

- dört yaşındaymışım. Çok kötüsün Ömer.

- bende seni seviyorum hayatım. Hadi afiyet olsun.

 

___________________

 

1400.

En kısa zamanda yeni bölüm geliyorr

10 mart doğum günüm söylemiş miydim?

​​​​​​Yorumlarınızı ve oylarınızı dört gözle bekliyorumm

Öpüldünüz canımlar:3

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 06.03.2025 16:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...