

"Derya sen ciddi misin?"
"Evet Yağmur evet."
"Kızım bu mükemmel bir haber teyze oluyorum ben ya,teyze oluyorum. "
Bana baktı yaşlı gözlerle.
"Yağmur ya Emir bebeğimizi istemezse ya bunun bir hata olduğunu düşünürse ne yapacağım ben?"
Elleri ile yüzünü kapatarak ağlamaya devem etti.
"Derya'm ne derse desin hem senin gibi kızı bulmuş hem çocuk yapmış bir de istemeyecek mi ha şaşarım aklına onun. Hem biz ne güne duruyoruz biz onun teyzeleriyiz biz yeğenimize de sana da çok iyi bakarız."dedim gülümseyerek.
"Hem sen ne istiyorsun?Bebişi istiyor musun istemiyor musun onu düşün."
"İstiyorum Yağmur onu çok istiyorum ve umarım Emir de onu ister çünkü bu benim için çok önemli. "
Onu kendime çekip sarıldım. Bana yılıştı hemen saçlarına öpücükler kondurdum.
Derya'yı yatağına uzandırdım ve başına oturdum.
"Bunları Eylül ve Merve'ye söyleme lütfen ben kendimi ne zaman rahat hissedersem o zaman anlatmak istiyorum."
" Tamam bebişim sen bir şey istiyor musun yapayım?"
Bana döndü heyecanla yemek Derya'nın kırmızı çizgisiydi.
" Hımm sen çok güzel sarma sarıyorsun Yağmur sarma sarar mısın bana ?"
Gülümseyerek ona döndüm " Tabii ki de benim bebişlerim ister de yapmaz mıyım hadi siz dinlenin ben gidip yapayım."
Kalkıp sarma için malzemeleri hazırlamaya gittim.
~ 1 SAAT SONRA ~
Her sardığım sarmayı Derya yemeye çalışıyordu.
Tekrar girişimde bulunduğunda elini tuttum " Derya karnın ağrır yeme."
"Ama canım çekti Yağmur bir tane lütfen."
"Olmaz dedim bak az kaldı bitireyim bunu tencereyi koyalım ateşe. "
Hüzünlü bir şekilde "Tamam." dedi.
"Emir ne zaman dönecek görevden?"
Elini masaya koyup başını yasladı.
"Bilmiyorum ki gelsin de konuşayım onunla ya."
"Konuşun bir tanem ne yapacağınızı bilin."
Tencereyi ocağa koydum ve etrafı temizlemeye başladım.
Temizlik bittikten sonra kendime sade bol köpüklü bir Türk kahvesi yapmaya başladım.
Derya'nın karşısına geçip kahvemi koyarak oturdum.
Tam kahveden bir yudum alacakken kapı çaldı.
"Eylül ve Merve'nin gelmesi için erken değil mi?" diye sordu Derya haklıydı daha erkendi.
Kalkıp kapıyı açmaya gittim.
Kapıyı açtığımda karşımda siyah saçlı beyaz tenli mavi gözlü 1.80 boylarında en fazla 20 gösteren bir adam vardı.
"Buyurun kime bakmıştınız?"
Gülümsediğinde gamzeleri ortaya çıktı.
"Merhaba ben karşı tarafa taşındım da komşularla yeni yeni tanışıyorum buyurun herkese dağıttım bir burası kaldı."
Elindeki keki bana uzattı.
"Zahmet etmeseydiniz."
"Ne zahmeti benim işim bu zaten aşçıyım ben."
Buna şaşırmıştım apartmana ilk defa normal birisi taşınmıştı.
"Peki çok teşekkür ederiz size de hayırlı olsun yeni eviniz."
"Rica ederim iyi günler. "
"Size de." diyerek kapıyı kapattım.
Birinin apartmana taşındığını hiç duymamıştım.
Ama en azından normal biriydi aşağıdaki dedikoducu kadınlar gibi değildi.
Elimde tuttuğum keke baktım karşımızda tanımadığımız biri vardı . Kekte bir şey olmadığı ne malumdu.
Mutfağa girip keki bir kenara koydum Derya bana dönmüştü merakla.
"Kimdi gelen?"
"Yeni bir komşu taşınmış karşıya aşçıymış kek verdi." dedim.
"Güzel, ben odamdayım yemek olunca görüşürüz." dedi ve odasına gitti.
Bende yerime oturup kahvemi içmeye başladım.
~ SAAT 20.00 ~
Herkes sessiz bir şekilde yemeğini yerken onlara göz attım.
Derya iştahla önündeki sarmaları yiyordu.
Merve'nin de ondan farkı yoktu.
Eylül ise pek aç gibi durmuyordu tabağında ki sarmaları bölüp duruyordu.
"Eylül neden yemiyorsun?"
Bana döndü şaşkın gözlerle.
"Pek iştahım yok."
Pek inanmamıştım canı bir şeye sıkılmış gibi duruyordu.
"Emin misin ?"
Başını salladı bunun üstünde durmak istemiyordu.
...........
Herkes uyumuşken odamı temizleme perilerim tutmuştu.
Kitaplığımı temizlerken eski günlüklerim gözüme takılmıştı.
Siyah sert kapaklı defteri alıp yatağıma uzandım . Kapağı açıp incelerken bir tarih gözüme takılmıştı.
Bu Yağız ile en sevdiğim anılarımdan birisiydi.
01 Ocak 2019
Bugünün bitmemesi için her şeyi yapabilirdim . Bugün resmen Yağız'a ne kadar aşık olduğumu bir kere daha anlamıştım.
Yağız benim için doğru olan tek erkekti buna daha emin olmuştum bugün.
Bir gün belki de cidden Yağız ile evlenme şansım olursa işte o gün dünyalar benim olurdu.
Bugün bir şarkı sözü duydum çok hoşuma gitti tekrar tekrar dinledim resmen şarkıyı.
Çok sevdiğim bir şarkıcı olan Edip Akbayram'ın "Sokağın Tavanı Kadar" şarkısıydı.
Belki de bu şarkıyı Yağız'a da atmalıyım onun da çok seveceğinden eminim.
Hatta gitar ile çalabilirdim bu şarkıyı bunu unutmadan bir yere not alacağım aklıma takıldı.
....
Günlüğü okumaya devam edecekken telefonumun çaldığını duydum.
Elime alıp arayana baktım, annem arıyordu ne zamandır aramıyordu özlemiştim onu.
Telefonu açtım hemen "Efendim canım annem." dedim hissettiğim hasretle.
"Kızım nasılsın uyumadın mı daha sen ?"
Sesini duyunca gülümsedim " Uyumadım anne birazdan uyuyacağım."
"Uyu kızım uyu anneni arama zaten senin annen yok Adana'da onu düşünmüyorsun ki! "
Gözlerimin dolduğunu hissettim cidden çok özlemiştim annemi.
" Annem çok yoğunum bu aralar yoksa seni aramaz mıyım bir tanem." yanında olsaydım sarılıp ona yılışırdım.
"Özletme kendini kızım benim senden başka kimim var ki sende tek bırakma bu anneni. "
Annem haklıydı kimse annemle konuşmazdı akrabalarımdan.
12 yıl önce annem babamın kendisini aldattığını görmüş ikisini de doğduğuna pişman edip babamdan boşanmıştı.
O zamandan beri hiç bir akrabamız onunla konuşmadı.
Kendi ailesi bile ona lanetler etmişti 'Sen nasıl böyle iğrenç bir kadınsın sen nefret ediyoruz.' demişlerdi sanki her şey annemin suçuymuş gibi.
"Öyle deme annem sana gel yanımda kal diyorum Diyarbakır memleketimiz kadar olmasa da sevebileceğin bir yer. "
"Olmaz kızım ben memleketimi bırakamam."
"Peki annem sen nasıl istersen." dedim nefesimi sıkıntıyla vererek.
"Tamam kızım hadi sen uyu bende uyumaya gidiyorum sakın beni aramamazlık etme."
"Tamam annem hadi iyi geceler."
"Sana da." diyerek kapattı
Günlüğü komodine bırakıp yorganımı üstüme çekerek gözlerimi kapattım.
...............
Karanlık bir ormanda koşuyordum neden koştuğumu bilmiyordum ama kalbim hızlanıyor ellerim ve ayaklarım titriyordu.
"Neredeyim ben?" diye fısıldadım etrafıma bakarken nedensizce gözlerim doluyor ayaklarım vücudumu taşıyamıyordu.
Düşeceğimi hissediyordum "Kimse yok mu ?" Diye çığlıklar atıyordum artık yere düşmüştüm kalkamıyordum ellerimin sarmaşıklar tarafından dolandığını hissediyordum.
Artık ormanda değildim bir depoda sandalyenin üstünde oturuyordum.
Benden kim ne istiyordu ben ne yapmıştım gözlerimden akan yaşlar... Ah onlar yaş değil kandı.
"Bir küçücük aslancık varmış" bu şarkı... Bunu söyleyen kimdi nerden biliyordu.
"Kırlarda ko ko koşar oynarmış" sesi yükselmişti resmen bağırarak söylüyordu şarkıyı.
Karşımda bir silüet oluşmaya başladı.
"Babası onu pek çok severmiş" silüet daha da belirginleşti. BİR GENÇ KIZ VARDI karşımda nasıl yani beni burada tutan bir genç kız mıydı ama neden ben ne yapmıştım ki ona ne suçum vardı?
"Sen benim ca ca canımsın dermiş" dişlerini göstererek gülümsemeye başladı.
Kalbim sıkışıyordu karşımda ki genç kız en fazla 15 yaşında gözüküyordu . Kumral dalgalı saçları omuzlarına dökülmüş kahve gözleri yuvarlak gözlüğünün arkasından sinsice bakıyordu.
"Sen de kimsin dedim?" dedim sesim kısılıyordu resmen.
Karşıma geçip ellerini cebine atarak bana bakmaya başladı . "Daha şarkımız bitmemişti neden bu kadar acelecisin benim güzel kızım." ne saçmalıyordu bu kız?
"Ne saçmalıyorsun sen!" dedim daha da kısılan sesimle.
"Ah kendimi tanıtmadım değil mi ?" dedi sahte bir düşünceyle.
"Bana genelde yazar hanım derler,senin hayatını da ben yazdım biliyor musun?" diyordu heyecanla ama ben hiçbir şeyi umursamıyordum.
" Ah Yağmur sen ne kadarda aptalsın kızım bunca yıl Yağız diye tutturdun sonuç ne oldu seni terk etti şimdi de yüzsüz gibi karşına çıktı sence de bunlar garip değil mi?"
" Bunlar seni ilgilendirmez." diyordum sakin sesimle.
"Ama ben kendimi tanıttım sana tatlım ben senin hayatını ezbere biliyorum ve bundan sonra beraberiz sen istesen de istemesen de."
Eline aldığı balta ile üzerime yürümeye başladı...
.............
Gözlerimi açıp oturur pozisyona geçtim gördüğüm kabus beni cidden etkilemişti o kızı tanıdığımı düşünüyorum belki daha önce tanıdığım birisiydi.
Ellerimle terden sırılsıklam olmuş yüzümü ovdum ve yüzüme yapışan saçlarımı geriye ittim.
Boğazım kurumuştu ve komodinin üstünde bıraktığım sürahi yerinde yoktu oflayarak ayağa kalktım daha hava bile aydınlanmamıştı.
Terliğimi giyip mutfağa doğru yürümeye başladım . Herkes uyuduğu için ses çıkarmamaya özen gösterdim.
Mutfağa girdiğimde Eylül'ü bu saatte çalışırken buldum.
"Eylül ne yapıyorsun bu saatte?" diye sordum merakla.
Sesimi duyunca irkilerek bana döndü " Uyku tutmadı çalışmaya karar verdim." dedi umursamaz bir sesle.
Başımı sallayarak dolaptan bir sürahi çıkarıp su doldurmaya başladım.
"Derya sanki bu günlerde çok mu üzgün?"
Kaşlarım kendiliğinden çatılırken Eylül'e döndüm " Asker sevgilisi görevde ya ondandır."
"Bilmem bana garip geldi hem çok uykusu geliyor Derya bu kadar uykucu değildi hepimizden erken uyandırdı."
Umarım ağzından bir şey kaçırmazsın Yağmur diyordu iç sesim ve ona katılıyorum.
"Abartma Eylül her zaman ki Derya işte sevgilisi ile ayrı diye depresyona girdi yine kendince." dedim ellerimi boş ver anlamında sallarken arkama döndüm dolan sürahiden dolaptan bardak çıkararak biraz içtim.
"Abartmıyorum Yağmur ama neyse." diyerek sustu Eylül.
"Tamam Eylül sana iyi çalışmalar bende artık uyandığıma göre uyuyamam yürüyüşe çıkacağım gelmek ister misin?" diyerek bir soru yönelttim.
"Hayır sana iyi yürüyüşler."
"Sağol" diyerek mutfaktan çıkıp odam girdim hemen dolabımdan kıyafetlerimi seçtim.
Siyah eşofman ve sweatshirt takımımı giyip dışarı çıktım,telefonumdan karışık bir şarkı açtım.
Şebnem Ferah - Mayın Tarlası çalmaya başladı.
Hafif tempolu yürümeye başladım. Şebnem'in sesi kulağıma gelmeye başladığında bile heyecanlanmıştım.
Mayın tarlasında dolaşıp durmuşum, aşk sanıp da
Herkes arkamdan bağırmış, kimseyi duymamışım
Tempomu artırıp koşmaya başladım.
Savaş filmlerinde olur ya yaralı yaralı devam etmişim
Sonuna kadar aşk ya yanımdasın sanmışım
Sözleri resmen yaşadığım bir hayat gibi hissediyordum ve koşmaya devam ediyordum.
Mayın tarlasında yürüyüp durmuşum aşk sanıp da
Tel örgülerde durmamış bir delikten geçmişim
Her şey bana dur demiş kulağım darbe almış duymamışım
Sonuna kadar aşk ya sadece inanmışım
Gözlerimin dolduğunu hissediyordum kulaklarım çınlıyor başım ağrıyordu ama hissetmemek için çabalıyordum.
Duygularım bile bana düşman çabalarım boşaydı. 'Neden ' diyordu iç sesim bir sebebi yoktu sevmiştim seviliyorum sanmıştım ben de hep sanmışım.
Kulaklığımdaki şarkı değişmişti tekrar Şebnem'den bir şarkıydı.
Denize açılmadım sevmeye, sevilmeye
Anlaşıldı sevmek gibisi yok
Yağmura soyundum yavaş yavaş yağar diye
Damlalarda süt gibisi yok
Kopma noktası gibi hissettiğim bir zamandı " Allah belanı versin." diyerek fısıldadım.
.........
Derin bir koşudan sonra duşumu alıp okula gelmiştim şimdiyse öğretmenler odasında tek başıma oturmuş Eray'ın hediye ettiği İntihar Dükkanı 'nı okuyordum.
Kitaba dalmışken ayak sesleri duydum öğretmen arkadaşlarımdan biri gelmiş olmalıydı.
Kapının açılma sesini duyunca oraya baktım. Genç bir kız gelmişti. Bir dakika bu rüyamda gördüğüm kıza ne kadar benziyordu öyle.
Genç kız içeri girip kapıyı kapattı ona baktığımı fark edince gülümsedi.
"Merhaba Yağmur." dedi ellerini göğsünün üstünde bağlayarak.
Yağmur mu? Adımı nerden biliyordu? "Buyurun." dedim sakin bir sesle.
Bana doğru yaklaşmaya başladı yavaşça "Geleyim de seni ziyaret edeyim dedim dün rüyana girerek artık beraber olduğumuzu belli etmiştim hatırlıyorsan." dedi kendinden emin bir sesle.
Titrediğimi hissediyorum ama ona belli etmemeye gayret ederek ayağa kalktım nasıl olabilirdi böyle bir şey o sadece bir rüyaydı.
Sanki iç sesimi duymuş gibi " O sadece bir rüya değildi kızım dediğim gibi artık her zaman yanındayım ve beni sadece sen görebilirsin." dedi dişlerini göstererek gülümseyerek.
"Sen nasıl gerçek olabilirsin hem beni yazdığını iddia ediyorsun,o zaman neden mutlu bir hayat yazmadın bana da neden Yağız ve beni ayırdın onu söyle? " inanmak istemiyordum ama soru sormak istiyordum merak ettiğim çok şey vardı.
Masaya oturup ayaklarını sallamaya başladı sorduğum sorulara bir cevap bekliyordum.
Birden bana döndü ve konuşmaya başladı " Ben gerçek değilim Yağmur ama senin zihninden de asla çıkmayacak biriyim. Diğer soruna geçeyim Yağız seni hiçbir zaman hak etmedi bu ilişkiyi bitirmek en sağlıklısıydı ikiniz için ama böyle bir son olacağını düşünemedim biraz fazla kaçırdım ne yapalım." dedi umursamaz bir sesle.
"Sen cidden kafayı yemişsin sana inanmıyorum."
Omuzlarını silkti "İster iman ister inanma ama bil ki yanında olan kişi sadece ben ve Eray."
Birden ayağa kalktı ve yanıma yürümeye başladı " Söylesene Yağmur sen kime güveniyorsun dur tahmin edeyim."dedi ve her kelimesinde bir adım daha yaklaşıyordu yanıma.
"Seni 4 yıl terk etmiş sonra bir anda tekrardan yanına gelen Yağız mı?"kendimi geriye çekiyordum.
" Yoksa eski sevgilinle konuşup sana hiçbir şeyi açıklamayan Eylül mü? " biraz daha geriye çekildim.
" Ailesi olmayan alkolik hiçbir şeyi umursayan Merve mi?" duvara yaklaşıyordum.
"Yoksa başkasının hayatı olacak Derya mı?" duvara resmen yapışmış bir vaziyette ona bakıyordum ve bu onu çok mutlu etmişti.
"Hiçbiri yanında değil artık Yağmur anla artık ne yapayım lan daha senin için çık hepsini unut kendi hayatında kal lan hiçbirinin sikinde olmayacaksın seni düşünen bir Eray bir ben gözlerini aç artık başka bir şey demiyorum ve gidiyorum daha sonra tekrar geleceğim."
Tam gidecekken ona seslendim " Dur." Arkasını dönüp bana bir bakış attı. Her şeyi biliyordu ve benden kaç yaş küçük bir kıza inanmak istemesem de başka bir yol bulamıyordum.
" Eğer beni bir gün öldüreceksen lütfen mezarıma sadece sen gel." dedim yere bakarak. Artık gücüm yoktu ya da ben hissedemiyordum.
Buruk bir gülümsemeyle "Tamam." dedi ve gitti.
..........
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |