6. Bölüm

4. Bölüm / Şüpheler ve İstekler

Cansu
lily_lily

Merhaba, güzellerim :))

​​Biz geldik, biraz geç geldik ama olsun ♡

Geçmiş doğum günümüz kutlu olsun, o zaman...

17 OCAK

Okyanus'cuğumuzun doğum günü, canım benim ;)

Şuanda ben kitabımız için çok önemli ve fazlasıyla ileride olan bölümlerimizi de aynı zamanda yazıyorum. İlk bölümleri de sizler için tekrar tekrar düzenleyerek atıyorum.

Neyse güzellerim, bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın, lütfen ♡

Mehmet Bey yeni öğrendiğim kadarı ile Albay, benim mesleğimi biliyormuş gibi bakıyordu. Albay olduğunu yeni öğrenebildiğim için mesleğimi bildiğini yeni anlayabiliyordum.

 

Göz göze geldiğimiz an artık tekmil vermem gerektiği anladım. Buradan da kurtuluş yoktu, malesef.

 

O da benim yapacağım şeyi anlamış gibi hayır anlamında başını sallamıştı. Nasıl yani bana kızması gerekmez miydi? Tekmil vermemem büyük bir sorumsuzluktu!

 

Sanırım, oğlunun ne yapacağını merak ediyor ve görmek istiyordu.

 

Albay Mehmet Kızıl, oğlunu savunmak ve oğlunu uyarmak yerine tarafsızca oğlunun ne yapacağını bekliyor gibi görünüyordu.

 

Oğlunu uyarmamasını takdir ediyordum.

 

"Baba, bu kadın benim ismimi nereden biliyor? Siz mi söylediniz?" diyen Teğmen'e, Mehmet Bey cevap olarak sadece hayır anlamında başını sallamıştı.

 

O sırada Çiçek Hanımın konuşması ile herkes ona döndü, ben de dahil.

 

"Çocuklar, lütfen. Tartışmayı bırakın ve sessiz olun." diyen Çiçek Hanım ile herkes ona döndü. Kadının suratında ağlamaklı bir ifade vardı.

 

"İyi misin, hayatım?" dedi, Mehmet Bey.

 

"İyi misin, anne? Üzgünüm." dedi, Teğmen.

 

"İyi misiniz, Çiçek Hanım?" dedim. Çiçek Hanım konuşmam ile burnunu çekti.

 

Ağlamamak için zor duruyor gibiydi. O an onu bu kadar üzen şeyin ne olduğunu çok merak ettim.

 

Her haliyle o kadar güzel bir kadındı ki...

 

"Ben iyiyim, Mehmet. Lütfen, artık söyle." dedi, Çiçek Hanım.

 

"Tamam, canım." dedikten sonra Mehmet Bey, destek olurcasına Çiçek Hanım'ın elini sıkıca tuttu.

 

"Çocuklar, önemli bir durum olmasa sizi çağırmazdım. Biliyorsunuz." dedi ve devam etti, Mehmet Bey.

 

Bu adam aynı zamanda Albay olduğu için şuan epey rahatsızdım. Odada bir de Binbaşı vardı.

 

Benim burada ne işim vardı?

 

Hastane odasında üzerimde bulunan hastane kıyafetiyle otururken Albay ve Binbaşı'nın ailesi ile ne gibi bir konuşma yapacaktık, acaba?

 

Mehmet Bey, bu kadar süredir uzayan konuyu dile getirdi. Yavaş bir şekilde de söylemedi, böyle bir şeyi hızla söyledi.

 

"Yıllar önce bizden giden kardeşiniz, Okyanus olabilir... Bunları ben de yeni öğreniyorum ve dna testi yaptırmak istiyoruz!" dedi, Mehmet Bey.

 

Kardeşiniz? Bu da nereden çıkmıştı! Ben kimsenin kardeşi değildim!

 

Dna testi? Buna asla izin vereceğimi sanmıyorum! Karşımda Albay veya Binbaşı dahil kim olursa olsun...

 

Bizden giden? Bizden giden de ne demek?

 

Bu adam neyden bahsediyordu?

 

Neyden bahsettiğini çok iyi biliyorsun!

 

Öyleyse bizden giden de ne demekti?

 

Anlamak bile istemiyorum.

 

"Anlamadım?" dedim.

 

Önce bana sormaları gerekmiyor muydu?

 

"Okyanus, sen bizim kızımız olabilirsin." dedi, Mehmet Bey ya da Albay mı demeliyim?

 

Bunu söylemesi ile Çiçek Hanım daha şiddetli ağlamaya başladı. Mehmet Bey ise kendini epey zor tutuyordu. Adam koskoca Albaydı ama kendini zor tutuyordu.

 

Şuanda odada Çiçek Hanımın sesinden başka bir ses duyulmuyordu. Oğulları da hiç bir şey diyememişti.

 

Bakışlarımın odağı Mehmet Bey olduğu için onların tepkilerini görememiştim.

 

Kendim bile ne tepki vereceğimi bilemiyordum ki!

 

Hastane odasında üzerimde bulunan hastane kıyafetiyle otururken Albay ve Binbaşı'nın ailesi ile böyle bir konuşmayı yapmayı beklemiyordum. Evet, hiç beklemiyordum.

 

"Bir şey demeyecek misin?" dedi, Mehmet Bey. Bu adam bir de Albaydı. Ben ne diyeyim ki?

 

Bu insanların biyolojik olarak ailem çıkmasını bir tek on sekiz yaşına girmemiş Okyanus isterdi. Ben istemezdim. Ben ailemi bulmayı da istemezdim. Ben hiç bir şey istemezdim.

 

"Ben sizi anlayamadım." dedim mırıldanarak.

 

Ya da anlamak istemedim...

 

Ya da anlamazlıktan geliyorum...

 

Ben bile bilemiyorum ki! Bilmiyorum...

 

Beni duyduklarını sanmıyordum. Bir şeyler söylemeliydim. Sonuçta karşımda koskocaman Albay vardı. Peki ya ne demeliydim?

 

"On sekiz yıldan fazladır kızımızı arıyoruz." deyip hıçkırarak ağlamaya devam eden Çiçek Hanım ile bakışlarım ona döndü.

 

On sekiz yıl da ne demekti?

 

Ben yirmi altı yaşındayım. Hatta yirmi yedi olacağım. Bu da ne demek?

 

"Sen bizim kızımız olabilirsin. Dna testi yaptıralım, kızım." dedi, Mehmet Bey.

 

Ben bunu kaldıramam.

 

"Sormadık, üzgünüm. Dna testi yaptırabilir miyiz, kızım?" dedi, Mehmet Bey.

 

Evet, sormadınız.

 

Sorsanız da... Sorsanız da benim için bir şey değişemez ki...

 

Çok geç kalınmış bir durumdu ve çok geç kalınmış durumları kimse düzeltemezdi.

 

On sekiz yaşına girmeden önceki anlarımdan birinde bu olayı yaşıyor olsaydım, çok mutlu olurdum.

 

O kız çok mutlu olurdu.

 

O sevinirdi. O gerçek ailesinin onlar gibi çıkmamasına çok sevinirdi.

 

Ben mutlu olmam. Benim bir aileye ihtiyacım yoktu ve artık bunu umursamıyordum.

 

O yüzden bu dna testi asla

yapılmayacaktı. Dna testini asla yaptırmayacaktım. Bu kaldıramayacağım kadar ağır gelirdi.

 

Üstelik bu saçma durumda Deniz komutanımın da yanımda olacağını asla tahmin edemezdim.

 

Hem Mehmet Bey, Albaydı. Yani komutanımdı. Ona de diyebilirdim ki?

 

Rütbesini kullanmasa bile... Bu garip geliyordu.

 

Her şey çok yanlıştı. Zaten...

 

Hastane odasında üzerimde bulunan hastane kıyafetiyle otururken Albay ve Binbaşı'nın ailesi ile konuştuğumuz gibi bana gerçek ailem olma ihtimalleri olduğunu söylüyorlardı ve yanımda Deniz komutanım da vardı.

 

Şuan da gerçeklik sıfırdı!

 

Peki ya, böyle bir ihtimal varsa?

 

Düşünmek bile istemiyorum.

 

Onlar benim gerçek ailem olabilir miydi?

 

Ne diyeceğimi bilemedim... Vereceğim bir cevap yoktu çünkü evet demeyecektim.

 

Malesef ki, bir aileye ihtiyacım olmadığını yalnızlıktan beter geçirdiğim yıllarda anlayabilmiştim.

 

Düzgün bir şekilde bunu kabul etmeyeceğimi söylemeliydim.

 

O sırada beni sarsacak bir şey oldu.

 

Kalbimi sıcacık yapan ama kalbimin yerinden çıkmasına sebep olabilecek kadar atmasına sebep olan bir şey oldu.

 

Deniz Akif, kendimi kontrol etme çabamı anlamış gibi kimsenin görmediği şekilde tutmaya başladığı belimdeki elini sırtıma çıkararak beni rahatlatmak ister gibi bir hafiflikte sıvazlayarak sadece benim duyabileceğim bir şekilde fısıldadı.

 

"Sakin ol." dedi. Deniz Akif'in sesi, beni bir anlık rahatlatırken bunu kimsenin duymadığına emindim.

 

"Hayır... Bunu istemiyorum." dedim, bir anda. Bunu odadakilere söylemiştim.

 

Zaten Deniz Akif'in yaptığı hareket ile kendimi odadan soyutlanmış hissediyordum, onunla beraber...

 

Sarsıldım.

 

Bu adam benim olmayan dengemi de yerle bir ediyordu!

 

Ayrıca da çok düzgün bir şekilde söylemiştim. Gerçekten!

 

"Kızım..." diyen Çiçek Hanım daha fazla ağlamaya başlayınca ona bakamadım.

 

Başımı hafifçe eğdim ve bakışlarımı ellerime kaydırdım. Bu kadının ağlaması beni fazlasıyla üzüyordu!

 

Bakışlarım bir az önce sadece Mehmet Bey de olduğu için diğerlerinin nasıl bir tepki verdiklerini görememiştim.

 

Hafifçe başımı kaldırıp Çiçek Hanım hariç diğerlerini incelemeye başladım.

 

Gözlerim en yakınımızda bulunan savcıya kaydı. Bana bakıyordu. Kısa bir süre bakışlarım onda oyalanırken tepkisiz bir şekilde bana bakması sürdü. Duygusuz değil de tepkisiz bir şekilde... Demek ki, duygularını çok iyi saklayabiliyordu.

 

O an düşündüm ki...

 

Benim bir abim olabilirdi. Hatta birden bile fazla abim olabilirdi. Gerçek ailem onlar ise, gerçek ailem ile büyüseydim. Belki...

 

Ondan sonra kafamı tam yanımda oturan Teğmen ve Binbaşıya çeviremedim. Aynı şekilde Çiçek Hanım'ın yanında oturan doktora da bakamadım.

 

Şu ortamdan bir an önce çıkmak istiyordum!

 

Görevde vurulmuştum ve bana anestezi vermişlerdi. Evet, şuan da ameliyattayım ve gerçek dışı şeyler görüyorum. Kabul!

 

Tamam ama o zaman bana anestezi verdiklerini nereden bilecektim ki?

 

Saçmalık!

 

Böyle sorunlar ile karşılaştığımız her zaman gittiğim hastane vardı ve timde bunu bilerek beni oraya götürüyorlardı çünkü ben anestezi kullanmalarını istemiyordum. Bilincimin kapanması...

 

O sırada Çiçek Hanımın söylediği şey ile kafamı ona çevirdim. Hıçkırıklarının arasında konuşmuştu.

 

"Ailenin kim olduğunu merak etmiyor musun, kızım?" dedi, Çiçek Hanım.

 

Ailemin olmadığı kanısına nasıl varmıştı ki!

 

"Bu kanıya nereden vardınız?" dedim, ses tonumu normal tutmaya çalışırken. Hatta kendime hakim olmaya çalışırken mi demeliyim? Bunu dışarıdan belli etmesemde her an bir dengesizlik yapabileceğimden korkuyordum. Kendime hakim olmalıydım!

 

İkisi de bir şey demedi. Hiç biri bir şey demedi!

 

Mehmet Bey'in Albay olsa bile mesleğimden dolayı hakkımda pek fazla bilgi alabildiğini sanmıyordum. O zaman bu da ne demekti?

 

Ufak bir sessizlik sonrasında Mehmet Bey tekrar konuştu. Bu sefer bakışlarımı ona yönelttim.

 

"Doğum günün de Uras ile uyuşuyor ama emin değilsin. Eğer bizim kızımızsan ikizinin doğum günü ile aynı gün doğmuşsundur." dedi, Mehmet Bey.

 

İkizin? İkizim? Ne? Benim ikizim mi vardı?

 

Bu adam her şeyi ani bir şekilde söylüyordu! Bu kesin!

 

Bu odada en küçük olan kişi Teğmen olduğuna göre o benim ikizim olabilir miydi?

 

Uras demişti zaten!

 

Şimdi ben, bununla ikiz olabilir miydim?

 

Evet, bu! Bu çocuk ile ikiz miydim?

 

Aslında doğum günüm kimliğimde yazıyordu ama doğru olup olmadığına emin değildim.

 

Hiç bir şey hatırlamadığım için bu konu hakkında pek bir fikrim yoktu ama kötü olan ne olduysa hep o gün olmuştu!

 

Her şey yalan ise doğum tarihim doğru muydu?

 

Bir anda Mehmet Bey'in dediği ile bakışlarım yanımda duran Teğmene kaydı, o da bana bakıyordu. Dehşetli bir ifade ile ona baktım.

 

Bu kadar söylenen garip değilmiş de onunla ikiz olmam imkansızmış gibi ona baktım.

 

Eğer onların kızıysam bir ikizim vardı ve doğum tarihim doğruydu.

 

Önden vaatlerini söylüyorlardı, resmen!

 

Gerginlikle tekrardan etrafı incelemeye başladım. Deniz Akif, yanımdayken savcı da çok yakınımızdaydı ve Teğmen ile Binbaşı yanımızdaki koltukta oturuyorken doktor, Çiçek Hanım ve Mehmet Bey tam karşımızda ama en uzağımızdaydı.

 

Küçük bir sessizlikten sonra savcının konuşmasını beklemiyordum ama o konuştu.

 

"Baba, böyle bir şeyi bize neden daha önce söylemedin?" diye konuşmaya dahil olan kişi savcıydı.

 

Savcı, Emir Savcı! Evet, ismini hatırladım.

 

Bu aile eğer benim öz ailem ise ben daha abimin ismini bile bilmiyordum ki...

 

"Hep beraber öğrenin istedik, oğlum." dedi, Çiçek Hanım.

 

Biraz daha sakinleşmiş gibiydi. Onu üzmek istememiştim ama o zaten benim yüzümden üzülüyormuş ya...

 

O sırada hiç konuşmasını beklemediğim kişilerden olan doktorun konuşması ile bakışlarım ona döndü.

 

"Hem bana çok benziyorsun..." diyerek söze bir anda giren doktor da gözlerimi gezdirdim. Benziyor muyduk?

 

Sarı saçlarım ve ela gözlerim ile doktora o kadar çok benziyordum ki!

 

Sahteliğim bile benziyordu!

 

"Yani, dna testi yapmadan bilemeyiz..." diyen doktordan bakışlarımı çekerek derin bir nefes aldım ve konuştum.

 

"Bilmek istemiyorum." dedim.

 

Anlamıyorlardı.

 

Her ne olursa olsun bu biraz kaba olmuştu.

 

Şuan düşününce böyle bir şey olsa da olmasa da yirmi altı yaşında olan Okyanus bunu kabullenmezdi ama bazı şeyleri bilmek isterdim çünkü hatırlamıyordum.

 

Hatırlayamıyordum.

 

Sekiz yaşında yetimhaneye verilmiş olabilirdim. Hatırlamıyordum. Bunu bana yeşil gözlü çocuk söylemişti. Zaten on yaşından sonra ise...

 

On yaşındaki kız çocuğu bir daha eskiye dönememişti... Şuan dönüp hiç bir şeyi düzeltemeyeceği gibi...

 

Sekiz yıl vardı, hayatımı daha da beter yapabilen...

 

Evet, bilmiyordum. Zaten hiç bir zaman bazı şeyler kesin değildi çünkü hatırlayamıyordum.

 

"On sekiz yıldır kızımızı arıyoruz. Ben hissediyorum, kızım... Hem sen Güneş'e de fazlasıyla benziyorsun." dedi bir umutla, Çiçek Hanım.

 

Güneş, doktor olandı.

 

Benzemek mi?

 

O da dış görünüşümün sahteliğine kanmıştı!

 

O sırada gerginliğimden dolayı bir anlık hissedemediğim şey ile derin bir nefes aldım. Rahatlamak yerine kalbim daha da fazla atmaya başlayınca saniyelik bir şekilde soluğum tıkandı. Hemen toparlayabildim.

 

Deniz Akif, kendimi kontrol etme çabamı anlamış gibi kimsenin görmediği şekilde tuttuğu belimdeki elini sırtıma çıkararak beni rahatlatmak ister gibi bir hafiflikte sıvazlayarak sadece benim duyabileceğim bir şekilde fısıldadı.

 

"Sakinleş... Yanındayım." dedi.

 

Son söylediğini o kadar sessiz söylemişti ki, içime işlenmişti.

 

Yanımda...

 

Çok fazla hoşuma gitmişti!

 

Bunu söylediği için, desteğini hissederek rahatlamam gerekmiyor muydu? Nefesim nereye kaçmıştı?

 

Bu adamın yaptığı her hareket beni etkiliyordu. Tabi ki, bunu benim dışımda kimse duymamış ve fark etmemişti.

 

Hem birinin yanında olmak ne anlama gelirdi ki?

 

Ben bunu hiç bilmiyordum...

 

Mehmet Beyin konuşması ile yaşadığım etkilenmeden bir anda çıkarak tekrardan onlara odaklanmıştım.

 

"Seni zorlayamayız, kızım. Bize kalsa hemen yapalım şu dna testini ama sen yine de bir düşün." dedi, Mehmet Bey.

 

Çiçek Hanımın elini sıkıca tutarken çok hafif bir şekilde gülümsedi. Bana gülümsedi. Belki de gülümsemedi, bilmiyorum.

 

Karşımdaki hakkında hiç bir şey bilmediğim Mehmet Bey, komutanım olan bir Albay veya şu yaşıma kadar tanımadığım öz baba...

 

Hangisiydi? Bilmiyordum. Hiç bir zaman da bilememiştim. Bilmek istemeyeceğim gibi...

 

Hangisi olduğu önemli miydi?

 

Öz baba... Babam, değil! Öz baba...

 

Tanımadığım... Ya da tanıyamadığım...

 

Albay... Komutanım. Sadece...

 

Mehmet Bey... Hakkında hiç bir şey bilmediğim. Yine tanımadığım bir insan olarak...

 

Yirmi altı yıl... On sekiz yıl...

 

Hiç fark etmezdi. Az bir zaman değildi.

.

Oy vermeyi ve bölüm hakkında düşüncelerinizi yorum olarak atmayı unutmayınız, canlarım ♡

Size ileri bölümleri yazıyor olarak iletmeliyim ki, bu bölüm bile Okyanus'un geçmişi ile ilgili hiç bir şeyi bilmiyoruz.

Evet, hala şu hastane odasından çıkamadık. JSJDJSJS

Umarım ki, diğer bölümde şu hastane odasında çıkacağız ;)

Ayrıca Albay hariç hiç kimsenin Okyanus'un asker olduğunu bilmiyor. Tamam, Okyanus'ta bir şeyler olduğunu anladılar ama kesinlikle bilmiyorlar. Bu yüzden diğer bölümler keyifli olacak gibi gözüküyor :) Hadi bakalım, hayırlısı...

En yakın zamanda görüşelim :)

Benim yazılarım hariç, bölüm;

1813 kelime...

Bölüm : 31.01.2025 23:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...