34. Bölüm

34. Bölüm

𐙚˚࿔𝐿𝑖𝑚𝑎𝑦𝑃𝑎𝑟𝑒𝜗
limay_.miss

Aşklarım bölüm geldiii💞

 

Belki çok özlediniz bilemiyorum 🥺

 

Söz bir daha olamayacak bu kadar beklemeyeceğim

 

--------------------------------------

Gökçe odanın kapısını yavaşça araladı. İçeri adımını attığında içeride hâlâ o tanıdık sessizlik vardı. Kara, gözleri kapalı uzanıyordu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi... ama olmuştu. Kalbini parçalayan o kurşun, Gökçe'nin ruhunu da delip geçmişti.

 

"Beni mi bekliyordun?" dedi Gökçe, sesi iğne gibi.

 

Kara gözlerini açtı. Hafifçe gülümsedi. "Sen gecikirsen zaman geçmiyor."

 

Gökçe kaşlarını çattı, ama dudakları kıpırdadı. Sert olmaya çalışsa da içinde kıpırdayan o duygu, hâlâ onu bastırmaya direniyordu.

 

"İyileşmişsin," dedi.

 

"Görünüşte."

 

Tam o anda kapı aralandı.

 

"Gökçe, çorba istiyor musun? Kantinden aldım." Hasan, yüzünde her zamanki ciddi ifadeyle içeri uzandı.

 

Gökçe göz devirdi. "Hayır, istemiyorum Hasan. Teşekkür ederim."

 

Kara alaycı bir bakış attı. "Bir gün yalnız kalmayı başaracağız, belki."

 

Hasan, hiç istifini bozmadan içeriye geldi, çorbayı masaya koydu. "Ayran da aldım. Midene iyi gelir."

 

Gökçe sinirle Hasan'a baktı. "Mideme değil, sinirime dokunuyorsun şu an."

 

Hasan omuz silkti. "İyi. Sinir varsa yaşıyorsundur."

 

Kapı kapanır kapanmaz Kara doğruldu.

 

"Yanıma gel," dedi.

 

Sesi bu sefer daha derin, daha buyurgandı.

 

Gökçe durdu. "Yaralısın."

 

"Doktor değilim ama iyileştiğimi hissediyorum. Özellikle sen buradayken."

 

Gökçe birkaç adım attı, yatağın kenarına yaklaştı. Kara bir anda onun bileğini tuttu. Gözleri sertti ama elleri nazik.

 

"Doktor değilim ama iyileştiğimi hissediyorum. Özellikle sen buradayken."

 

Gökçe birkaç adım attı, yatağın kenarına yaklaştı. Kara bir anda onun bileğini tuttu. Gözleri sertti ama elleri nazik. "Bu kadar yakınıma gelip sonra kaçma."

 

"Kaçmıyorum," dedi Gökçe. "Gerekirse savaşırım. Ama neye karşı savaştığımı bilmiyorum Kara."

 

Kara elini yavaşça Gökçe'nin beline götürdü. Yüzü çok yakındı şimdi. "Belki de savaşman gereken ben değilim. Belki de kendinsin."

 

Tam Gökçe'nin nefesi kesilecekken...

 

Tık. Kapı yine açıldı.

 

"Telefonun çalıyor Gökçe. Annenmiş." Hasan, elinde telefonla içeri uzandı. Yüzünde hiçbir pişmanlık belirtisi yoktu.

 

Gökçe sinirle burnundan soludu. "Hasan... kapıyı çalmadığın bir anı hatırlamıyorum."

 

"Kapı kapalı değildi ki." Hasan telefonu masaya bıraktı ve kapıyı usulca kapattı.

 

Kara dudaklarını sıktı, başını yana çevirdi. "İlk fırsatta bu adamı görevden alacağım."

 

Gökçe gülümsedi. "Senin Hasan'a değil, kendine düşman olman lazım. Çünkü beni karıştıran kişi o değil."

 

O an göz göze geldiler. Aralarında kelimesiz, keskin bir yakınlık vardı. Dudaklar yakın, nefesler sıcak... ama kelimeler hâlâ çok uzak.

 

Kara yavaşça Gökçe'nin elini tuttu. Parmakları onun bileğini kavradığında Gökçe'nin teninde bir kıvılcım dolaştı. Gözlerini kaçırmak istiyordu ama başaramıyordu. Çünkü Kara'nın bakışı, tıpkı sesi gibi emirdi. "Artık sus," dedi Kara, alçak bir tonda. "Çünkü söylediklerinle aramızdaki gerçeği bozamıyorsun."

 

Gökçe tam bir şey söyleyecekti ki...

 

Kara, onun yüzüne biraz daha yaklaştı. Dudakları arasındaki mesafe yok denecek kadar azdı.

 

"Bir adım," dedi fısıltıyla.

 

"Sadece bir adım. Gerisini ben hallederim."

 

Gökçe'nin nefesi düzensizleşti. Kalbi atıyordu... Hem de delice.

 

Ama tam o an-

 

Tık tık tık.

 

Kapı açıldı.

 

Hasan.

 

Elinde bir çiçek buketiyle içeri girdi. "Sipariş ettiğin çiçekler geldi Kara. Üzerinde not vardı ama okuyamadım. Kadın eli gibi."

 

Kara hızla geri çekildi. Gökçe ise sinirle gözlerini kapattı. "Hasan," dedi Kara, dişlerini sıkarak. "Kapıyı çalmadan girmenin cezası nedir, biliyor musun?"

 

Hasan, umursamazca omuz silkti.

 

"Sizin bakışmalarınız, hastanın tansiyonunu yükseltir. Müdahale ettim."

 

Gökçe ayağa kalktı.

 

"Bak Hasan. Eğer içimizde ne varsa bastırmamıza yardım etmek için görevlendirildiysen, işini başarıyla yapıyorsun. Ama biraz daha böyle devam edersen, Kara iyileşmeden mezara gidecek."

 

Hasan, sırıtarak çıkarken, çiçekleri yatağın başına koydu. "Romantizm öldü sanıyordum, meğer yoğun bakımdaymış."

 

Kapı kapandı.

 

Bu kez Kara, Gökçe'ye daha kararlı baktı. "Bana karşı ne hissediyorsun bilmiyorum Gökçe, ama bildiğim bir şey varsa... Sen sustukça ben deliriyorum."

 

Hasan, sırıtarak çıkarken, çiçekleri yatağın başına koydu. "Romantizm öldü sanıyordum, meğer yoğun bakımdaymış."

 

Kapı kapandı.

 

Bu kez Kara, Gökçe'ye daha kararlı baktı. "Bana karşı ne hissediyorsun bilmiyorum Gökçe, ama bildiğim bir şey varsa... Sen sustukça ben deliriyorum."

 

Gökçe bir adım attı. "O zaman delirme. Ama ben de sustuğum sürece sadece gözlerime bakma. Çünkü orada sakladıklarım kelimelerden daha tehlikeli."

 

Bu kez Kara yerinden doğruldu, hâlâ hafif zayıf ama elleri sağlamdı. Elini Gökçe'nin beline doladı. "Neyi tehlikeli buluyorsan, oraya en çok yaklaşırım ben."

 

Gökçe gözlerini yumdu bir an. Dudakları titredi ama hiçbir şey söylemedi. Kalp atışları arasında sessizlik kayboldu.

 

Yine... Tik.

 

Kara ellerini havaya kaldırdı. "Yemin ederim bu adam robot."

 

Kapıdan bu sefer sadece Hasan'ın sesi duyuldu. "Ben burada olmasam, oda yanardı."

 

Kara bağırdı. "Tam da onu istiyoruz zaten!"

Bölüm : 19.05.2025 17:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...