3. Bölüm

2. Bölüm

Mavera
ll.mavera

 

2. Bölüm: Travma

Yağmurlu bir sabahtı yine. Kendimi bulduğum ilk yer İpek'in odası olmuştu. İpek Karaca , bayılıyorum bu kızın tarzına. Hem şık hem kibar giyinmeyi çok iyi biliyordu. Üstünde boğazlı kazağı, uzun eteği ve topuklu çizmeleri ayrı bir hava katmıştı ona. Koyu kahve saçları, yuvarlak yüzü, çekik gözleri... Arpa ile okuduğumuz okulda tanışmıştık yine İpekle. Onunda hayali İtalya da psikoloji okumaktı. İnat kız, sürekli İtalya da psikoloji istiyorum diye dolanırdı koridorlarda. Başardı, şuan onun odasında hastası olarak bulunuyordum. Bütün hayatıma şahit olan, yaşadığım her travmayı bilen ve söylediklerini dinleyebileceğim başka psikolog bulamazdım. Ayrıca başka bir doktor olsaydı çoktan mesleğim elimden alınmış , Kadıköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde yatıyor olurdum.

“ Her seferinde bu tür davalar canımı yakıyor. O kadınları dinlerken boğuluyor gibi hissediyorum. Uzatmak istediğim yardım elini her seferinde engelliyorlar. Daha çok içim yanıyor. Bu dava da bir de benim gibi bir kız çocuğu var . İddianame için tanıklığı gerekiyor ama korkuyorum. Neden korktuğumu bile bilmiyorum. Bu kadar güçsüz müyüm ben İpek? Bu kadar çaresiz miyim? “

Diğer hastalarıyla masanın karşısındaki koltuğunda konuşurken benim önümde ki sandalyeye oturup konuşurdu benimle. Yaklaştı ve gözlerimin içine bakarak konuştu .

“ Kendini görüyorsun o kızda. Kendinle yüzleşmekten kendini bir başkasından dinlemekten korkuyorsun ama bundan kaçamazsın. Bu zamana kadar kaçtığın bastırdığın duygularını paylaşan bir sürü insan var bu dünyada ve sen bu insanların içinde farklısın çünkü güçlüsün. Korku güçsüzlük değildir. Asıl güç korkuyla yüzleşmek tır. “

“ Yapamadım ben annemi kurtaramadım. Kendimi kontrol edemedim. Ben bir... “

Cümleler boğazıma dizildi. Kendime itiraf edemediğim gerçekleri söylemek çok zor gelmişti. O gün kendimi kontrol edememiştim. Kaybettiğim bilincim felaketlere yol açmıştı. İpek bunların hepsini biliyordu ve benim yapamadığımı o yaptı.

“ Sen bir cinayet işledin. Korkma bunu söylemekten çünkü dünyadan bir pislik temizledin. Sen o adamı öldürmeseydin o anneni öldürecekti. Yapman gerekeni yaptın Umay. “

“Hukuk böyle söylemez. Bunu başkaları öğrense çoktan hapisteydim ben. “

“ Hukuk , adaleti sağlamak içindir Umay. Bunu adın kadar iyi biliyorsun. Asıl adalet içinde bulunduğumuz düzen değil. Asıl adalet senin yaptığındı. Sesi çıkmayan insanların sesi olmak haklarını savunmaktır işte adalet. Bırak başkaları anlamasın. Ben senin neyi neden yaptığını biliyorum. Şimdi kalk Umay Lara Demirel. Yüzleşmen gereken bir kız çocuğu var. “

                                              ***

“ Hilâl o su değil asit. Bir yerlerine dökülürse Hacettepe de öğrendiğin tıp bilgin bir işe yaramaz, bırak şunu. “

“ Biliyorum asit olduğunu herhalde. Sakar mıyım ben? Dökecek değilim. İlgimi çekti bakıyorum sadece”

İpek'in yanından çıktıktan sonra Ayşen'in kızına ulaştım. Yarın görüşmek istediğini söyleyince bizde Hilâl ile Arpa’nın yanına laboratuvarına geldik. Hilâl gurubun üçüncüsü, Hilâl Karasu. Siyah uzun ve dalgalı saçları, mavi gözleriyle dolanıyordu laboratuvarda . Onunda hayali hep tıp okumaktı. Yapma yorulursun dedik ama kafaya koymuştu. Dediğimiz gibi çok yoruldu , kütüphanelerde sabahladı ama o da bizim gibi başardı. Şimdi en ufak hastalığımızda yanında bittiğimiz doktorumuz oldu. Biz üçümüz lise de aynı sınıftaydık. O zamandan beri benim ailem oldular. Onlar benim her sırrımı bilen kara kutularım ve suç ortaklarımdı.

“ Arpa hadi işini bitir bir önce çıkalım . Gece' ye gideriz buradan. “

“ Bir İskender yiyemedik içimde kaldı. “

“ Kızım boş ver şimdi İskender'i. Senin yakışıklı hakim çocukluk aşkın çıkmadı mı yani? “

Hilal’in olanlardan bugün haberi olmuştu. Yaman mesajda hakimin dosyasının mahkeme kararıyla kapandığını söyledi. Dosya dediğim de sadece kişisel bilgileriydi. Onlara bile kısıtlama konulmuştu. Bu adamda gerçekten bir tuhaflık vardı.

“ Hayır, dosya gizli ancak ceza mahkemesi açabilir dosyayı. “

“ Biz bu adamın kim olduğunu kendi yöntemlerimizle öğreneceğiz demek oluyor. “ Arpa'nın aklında bir şeyler döndüğü belliydi. Devam etti sözüne. “ Mekana gidiyoruz, fırsat sana. Çağır hakimi senin barmenin sertlerinden birini ısmarlarsın. Her erkek dökülür böyle ortamlarda. “

“ Arkadaş erkeklerin kitabını yazdı zanneder duyan da.” durdu ve düşündü. “Şaka bir yana mantıklı. Çağır biz de görelim şu yakışıklıydı. “

Hilal’den de onay geldiğine göre itiraz etme hakkım yoktu. Bana da mantıklı gelmişti.

Adliyeden sordurup telefon numarasına ulaşabildim. O kadar da gizemli değilmiş.

Mesaj gelen numarayı girdim. Telefon bir süre çaldıktan sonra açıldı.

“ Emredin sayın savcım. “ dedi yine bütün kibarlığıyla. Nereden biliyordu arayanın ben olduğumu? Bir gizem daha.

“ Arayanın ben olduğumu nasıl bildiniz? “

“ Numaranız bende daha önceden vardı savcım. Emrinizi bekliyorum. “

Yüreğim ağzıma gelmişti neredeyse. Nasıl davet edeceğimi bilemiyordum bu yüzden paniklemiştim. Heyecanımı belli etmemeye çalışarak cevap verdim.

“ Arkadaşlarımla bugün bana ait bir mekanda vakit geçirecektik. Müsaitseniz gelmenizi çok isterim. Size eşlik etmek isteyen arkadaşlarınız olursa onları da bekleriz demek için aramıştım. Hem iddianamenin son durumunu bildiririm size. “

“ Davetinize icabet edeceğim sayın savcım. Görüşmek üzere. “ dedi ve telefonu kapattım.

                                                          ***

Saatler sonra Gece de birlikteydik. 3 kız benim evimde hazırlanıp çıkmıştık. Rahat rahat hazırlandığımız için saatlerimizi almıştı ama içimizde müthiş görünüyorsun. Hilâl gözleriyle aynı tonda mini bir elbise giymişti. Arpa favori renginden vazgeçmeyip siyah seçmişti. O da Hilâl gibi mini tercih etmişti. Benim üstümde ise saten kumaşlı kahverengi uzun ve yırtmacı derin kolları askılı bir elbise vardı. Sevdiğimiz renkleri giymek bizim mekana her geldiğimizde yaptığımız bir gelenekti diyebilirim. İkinci geleneğimiz ise pop müzik açıp eğlenmek olurdu ama bugün ki misafirlerimiz önemliydi. Kafaları sağlam tutmamız gerekiyordu.

“ Umay bakıyorum da misafirlere özel şarkı listesini değiştirmiştir. “ niye bu kadar dikkatlisin ki Arpa?

“ Bizim Serdar Ortaç listesi bugün olmaz Arpa tanesi. Bugün dağıtamayız. “

“ Hiçbir şey içmeyecek miyiz? Ne demek içmiyoruz? Bizim Gece de içmediğimiz gün olmadı, olamaz. “

Hilâl ve kafaları dağıtma isteği artık bizi şaşırtmıyor.

“ Tamam gülüm. Gelsinler birer kokteyl alırız en azından. “

“ Ay dön çabuk gelenlere bak! “ diye cevap verdi Hilâl.

Hilal’in sözüyle arkamı döndüğümde yine o köyü gözlerle karşılaştım. Yanında esmer tenli siyah kıvırcık saçlı mavi gözlü bir arkadaşı vardı. Arkadaşının üstünde siyah polo yaka tişörtü ve siyah kumaş pantolonu varken onun üstünde benim elbisem ile aynı tonda polo yaka tişörtü ve bej rengi kumaş pantolonu vardı. Kurmak saçlarını kıyafetleriyle öne çıkarmıştı. Uzaktan bize doğru geliyorlardı ve ben gözlerinin içini buradan göre biliyordum. Bu adam gerçek miydi? Yoksa hayallerimi süsleyen miydi?

“ Hoş geldiniz sayın hakim “ dedim gülen bir yüzle.

“ Hoş bulduk sayın savcım. “ dedi ve başıyla kızları selamladı. Söz yanındakini arkadaşına geçti. O an Hilâl'le bakıştıklarını fark ettim.

“ Eğlenceli bir gece dilerim hanımlar. Kaya Yıldırım . “ dedi elini Hilâl'e uzatarak.

“ Hilâl Karasu. Tanıştığıma memnun oldum.” deyip elini tuttu.

Kaya hepimizi şaşırtarak Hilal’in elini öpünce arkadan Arpayla bir bakıştık. Onunda gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Şaşırmayan tek kişi Hilâl'di. Onun cilvesi ve Kaya'nın çapkınlığı gözle görülebiliyordu. Ortamın havasını değiştirmek için söze ben girdim.

“ Kızlarla birer kokteyl alacağız. Size de önerdiğim iki içecek ısmarlayabilirim beyler. “

“ Tavsiyelerinizi merak ediyoruz savcım. “ dedi gözlerimin içine bakarak.

O gözlerimin içine baktıkça heyecanım arttı. Kaya da onaylayınca siparişleri vermek için masadan ayrıldım. Arkama bakmadan kaçmak istiyor gibiydim. Bir yandan da masada kalmıştı aklım. Siparişleri verip beklerken düşüncelere dalmıştım. Boşluğa baktığımın farkında bile değildim. Aklımı kurcalayan az önce ayrıldığım masada uzun uzun bakıştığımdı hakimdi, Rüzgar'dı. Hakkında istediklerimi öğrenememiştim. Öğrenmek istediklerimi de sormaya nasıl cesaret edeceğimi bilmiyordum. Çekingen biri olmasam da bu konularda iyiyim diyemezdim.

“ Bu dalgınlığınızı neye borçluyuz savcım ?“

Rüzgardı beni merak eden, peşimden gelmişti. Karşıma oturdu ve sorusunun cevabını uzun uzun bekledi. Başını eğip gözlerimin içine baktığında zihnimi okuduğunu hissettim. Anlatmadan anlayabilir miydi beni? Anlar mısın Rüzgar? Nolur anla beni.

“ Üstünüzdeki tişörtün rengi çok güzelmiş, çok beğendim. Biliyor musunuz benim en sevdiğim renk. Bakın elbisemle aynı tonda. Ne tesadüf değil mi? “

Benim başarısız olan konuyu değiştirme çabama kahkahasıyla karşılık verdi. Gamzelerin olduğunu yeni fark etmiştim. Gülüşü içimi ısıtmıştı ama işin gerçeği ellerim üşümüştü. Farkında bile değildim. Sadece gülüşünü izlemek istedim. Neden böyle hissediyordum hiç tanımadığım bir adam yüzünden? Kimsin sen?

“ En sevdiğiniz renk olduğunu biliyorum savcım. Bugün bu renkte bir elbise seçeceğinizi de tahmin etmiştim. Kıyafetlerimizin aynı ton olması tesadüf değil, sizi tanıdığımı bilmenizi istediğim bir seçim. “ dedi ve yüzünü tatlı bir tebessüm kapladı. Yalan yok, şok içindeydim. Nereden biliyordu bunu? Beni tanıdığını neye dayanarak söylüyordu? Ben onu tanımıyordum ama tanımak istiyordum. Gir kızım buradan konuya.

“ Beni nasıl tanıyabildiğinizi bilmiyorum ama sizi tanımadığımı biliyorum sayın hakim. Siz kendinizi bana tanıtır mısınız? “ben sözümü bitirir bitirmez arkadaki şarkının değiştiğini fark ettim. Giderdi Hoşuma şarkısı çalıyordu , evet. Bunun üstüne tam da siparişler geldi ve benim bardağımın altında bir not bulunuyordu. Elime alıp okuyacakken barmen bana bu notu gönderenin buradan çıkıp eve gittiğimde okumamı söylediğini belirtti.

“ Sanırım gizli bir hayranınız var savcım. “

“ Sanırım. “ dedim gülerek. İçecekleri alıp masaya doğru geçtik. Sorudan kaçtı mı kurtuldu mu bilmiyordum ama cevapsız kaldı bunun farkındaydım. Masaya geldiğimizde Kaya ve Hilal’i derin bir sohbet halinde Arpayı da onlara iğrenen gözlerle bakarken bulduk. Arpa değişmezdi, aşktan midesi bulanırdı. Bu kızın büyük sözlerini yutacağı günü iple çekiyordum.

“ Kaya sen nelerle meşgulsün? Seni biraz da biz tanıyalım. “

“ Ay şirkette üst düzey yöneticiymiş. “ diye atladı Hilâl hevesle. Onun bile hâline Kaya gülerken Arpa göz devirdi.

“ Bırak da adam kendi konuşsun. Ağzı yok mu onun? “

Hilâl rezil olduğunu hissederek dönüp Arpaya ters ters baktı. Sessiz konuşmaya çalıştı.

“Sen niye beni rezil ediyorsun ya? Yoluma taş koyma. “

“Adamın ağzının içine düşeceksin Hilal , kendine gel. “ dedi Arpa. Birbirlerine girmelerine az kalmıştı ki gelen davetsiz misafirin sesi dikkatleri dağıttı.

“ Selamlar herkese. “ döndü bana baktı ve yanıma yaklaştı. Gelen Yaman'dı. Tam ban sarılacakken “ Hoş geldin , canım kuzenim de senin burada olduğumuzdan nasıl haberin oldu.?” bakışlarımdan anlamıştı rahatsız olduğumu.

“ Bizim çocuklar söyledi bende seni görmek istedim. “ dedi. Masadaki herkesin gözleri bizim üzerimizdeydi çünkü bakışlarımızla anlaşıyorduk ve bu bakışı biliyorum. Rüzgar'ı kıskandığı çok belliydi. Dönüp Rüzgar'a baktığımda ise beni seyrettiğini fark ettim. Gözlerini okumaya çalıştığımda anladım, Yaman'ın benim için yerinin neresi olduğunu çözmeye çalışıyordu. Yaman benim için aile yadigârıydı. Benim için ötesi olamazdı.

“ Arkadaşım seni görmek isteseydi çağırırdı değil mi? “

Arpa'nın Yaman'a olan ayrı bir siniri vardı. Ona göre Yaman'ın duyguları asla sağlıklı değildi. Şuan haklı olduğunu fark edebiliyorum çünkü bakışlarıyla Rüzgar'ı ezmeye çalışıyordu ama başarılı olamamasının sebebi Rüzgar'ın sadece bana bakıyor olmasıydı.

“ Kuzenimi görmek istedim. Bu saatte mekanda kimlerle birlikte merak ettim. İzin mi almam gerekiyordu? “

“ Kendi mekanında kimlerle birlikte olduğu seni ne ilgilendirir? Başına bir şey gelmiş olsa zaten haberin olurdu komiser. “ bu sefer gardını alan Hilal'di. Kızlar gittikçe geriliyor ben ise ne yapacağımı bilmez bir haldeydim. Sinirliydim ama belli edemiyordum. Ortamın gerginliği almaya karar veren Kaya oldu.

“ Hanımlar bence daha fazla gerilmeye gerek yok. Saat geç oldu epey de eğlenceli vakit geçirdik. İsterseniz bu gece sonlandıralım bu şekilde. Arkadaşlar sorunlarını kendi aralarında hallederler eminim. “ dedi. Herkeste bunu onaylayıp dağıldı. Kızlarla vedalaştık. İkisi de Yamanla konuşmayı fazla uzatmamamı söyledi. Onlar gittikten sonra Yamanla konuşmaya başladım. Rüzgar’ın ise nerede olduğunu hiç görmedim , vedalaşmadık bile.

“ Yaman ne yapmaya çalışıyorsun? Davet ettiğim insanlar vardı. Beni nasıl bir durumda bıraktığının farkında mısın? Benim korunmaya ihtiyacım mı var? “ yürüye yürüye dışarı çıkmıştık. Sinirliydim ve bağırdığımı fark etmiyordum.

“ Sen o adam hakkında ne biliyorsun kızım? O herif senin çocukluk aşkın çıkmadı biliyorsun değil mi? Hakkında hiçbir bilgi yok. Belki manyağın teki nereden biliyorsun? “

“ Yaman çok saçmalıyorsun ve eminim bunları kıskandığın için yapıyorsun. İş arkadaşım sonuçta, istediğim yerde isteğim zaman görüşürüm. Seni ne ilgilendirir? “

“ Umay , kimse seni benden alamaz. Anladın mı beni? Kıskandığım da yok benim. Konuşmuyorsun bir daha bu herifle. Yürü eve gidi... “ koluma tutmaya yeltendiği an elini sıkıca tutup bana dokunmasını engelleyen biri oldu. Kafamı şaşkınlıkla kaldırdığımda Rüzgar’ı gördüm. Bu sefer gözlerinde dinginliği değil âdeta harlanmış bir ateş görmüştüm.

“ Dokunma, geldiğinde elini sıkmak bile istemeyen bir kadını kolundan tutup hiçbir yere götüremezsin . “sesi tehditler savururken kurabileceği en masum cümleyi kurmuştu. Sakin kalmaya çalışırcasına kolunu bıraktı ve bana dönüp gözlerimin içine baktı. “ Burada kalmak istemezseniz evinize bırakabilirim savcım. “ dedi. Ben dönüp Yaman' baktığımda kavga çıkarmak üzere gibi duruyordu. Şuan onunla gitmeliydim. Hem kavga etmelerine engel olmak için hemde içimde bağıran sesi dinlemek istediğim için onunla gitmeliydim. Yaman'ın konuşmasına fırsat vermeden ben girdim araya.

“ Hiç konuşma Yaman. Birbirimize öfkeliyiz, kalbimi kırmak istemiyorum. Yaptığın hatanın farkına var ve öyle konuşalım. “ dedim ve benim ne kadar ciddi olduğumu fark ettiği için mecburen itiraz edemedi. Bende Rüzgar'a dönüp “ Düşündüğünüz için teşekkür ederim. Aslında benim için iyi olur. Kızların arabasıyla gelmiştim , arabam burada değil. “ dedim. Cevabıma gülümsemesiyle karşılık verdi

Yaman'ın şaşkınlığı gözlerinden belliydi kabul etmemi beklemiyordu. “ Umay... “ sözünü tamamlamadan ben cevap verdim.

“ Sakın! Daha fazla haddini aşıp beni kalbini kırmaya zorlama. İyi geceler Yaman.” dedim ve arkama bakmadan yürüdüm. Rüzgar da yanımdaydı , arabasına doğru ilerliyorduk. Hızlanıp bir iki adım önüme geçti ve bana sağ koltuğun kapısını açtı.

“ Buyurun Savcı Umay Lara Demirel. “ dedi yine bütün nezaketiyle. Tam bir balo erkeğiydi. Az önce Yaman’ın kolunu kıracak kadar sıkı tutan ve öldürecekmiş gibi bakan o değildi sanki. Her hâliyle şaşırtmayı başarıyordu. Gülümseyerek teşekkür ettim.

Bir süre ikimizde sessizdik. Ne söyleyebilirdim ki? Kendimi rezil olmuş gibi hissediyordum.

“ Utanmanıza gerek yok savcım. Kabahat öyle bir saygısızlığı size yapma cesaretinde bulunandaydı. Kendinizi sorumlu hissetmeyin , rica ediyorum “ kim olduğunu bilmediğim gibi bir de özel güçleri mi çıkmıştı bu adamın başıma? Zihnimi nasıl okudun be adam?

“ Nasıl anladınız bunu hissettiğimi? “ dedim şaşkınlıkla.

“ Gözlerinizden ... Hayal kırıklığına uğradınız, sinirlendiniz ama bunları arkadaşlarınızın yanında yaşamak sizi mahcup etti. Ela gözleriniz çok şeffaf savcım. Hislerinizi anlatabiliyor. “ söyledikleri kalbimde yankılanıyor gibiydi. Anlatmadan anlamıştı. Bende ona zaten ne olur beni anla demiştim içimden. Sesimi duymuş sesimi duymadan.

“ Teşekkür ederim. “ dedim gözlerinin içine bakarak. İkimizin de aynımı anda yüzünü tebessüm kapladı. “ Anladığınız için... Ben anlatmadan hissettiğiniz için... “

“ O teşekkürü gözlerinize borçlusunuz sayın savcım. “ yola bakmıyordu artık. Gözlerime dalmıştı. Gözler kalbin aynası dedikleri miydi bu? Hiç inanmazdım ben buna. O beni anlıyordu ama ben onun gözlerinde her şeyi çözemiyordum. Kendimi Cemal Süreyya'nın şiirinde buldum.

Belki de konuşuyordur gözlerin

Ama ben gözce bilmiyorum ki ;

Sessizce biliyorum

Usulca biliyorum

Masumca biliyorum ...

Evimin önüne geldiğimizde arabadan indi, aynı centilmenlikle kapımı açtı.

“ Geldiğiniz, beni bıraktığınız ve “ yutkundum bir an “ yardımınız için teşekkür ederim. Mahcup oldum size karşı. “ utancımdan yanaklarım kızarmıştı. Yüzüne bile bakamıyordum. Bunu fark etmiş olmalı ki başını eğdi gözleri gözlerime kavuşsun istemiş gibi.

“ Mahcup olmanızı gerektirecek bir durum yok sayın savcım. Davetiniz için asıl ben teşekkür ederim. Keyifli bir geceydi. Lütfen sizde tadınızın kaçmasına müsaade etmeyin. “ yine gülümsedi yine kayboldum. Ayaklarım yere değmiyor, kalbim bir daha hiç atmayacakmış gibi atıyordu. Belli etmemek için şekilden şekle giriyordum. Konuyu değiştirmek ve davadan da söz etmek istedim.

“ İddianame süreci hakkında da bilgi veremedim. Kafam o kadar...”

“ Süreçten haberim var savcım telaşa kapılmayın. Yarın ki konuşmanızın faydası olacaktır. İddianameye güveniyorum çünkü güvenebileceğim güçlü bir savcı var karşımda. Üstesinden gelirsiniz. “ sözleri güven doluydu. Yarın ki konuşmanın benim için zor olacağını hissetmiş de söylemişti sanki bu sözleri. Belki de farkında değildi ama bana çok büyük bir cesaret vermişti.

“ Güveninizi boşa çıkarmayacağım. “ dedim gülümseyerek.

“ Ondan şüphem yok. “ dedi gülümseyerek. “ Hava serinledi. Dilerseniz evinize geçin artık. “ sabahtan beri adamı kapının önünde tutuyordum biraz daha kalsın diye. E haklı tabi.

“ Haklısınız ben eve geçeyim , saatte de geç oldu. Size iyi geceler dilerim. “

“ İyi geceler dilerim sayın savcım. “ dedi başını eğerek. Benimle konuşurken hiç gülümsemesi eksik olmamıştı yüzünden. Onun gülüşü karanlığın içindeki ışık olmuştu benim için. Bütün gecemi aydınlatmış uzun süre uykuya dalamamıştım .

                                   ***

O sabah kapının çalmasına uyandım. Gelen her kimse sinirimi bozmuştu. Israrla zile basıyordu ve ben gece çok geç bir saatte yattığım için deli gibi uykuluydum. Yataktan kendimi kazıyarak kalkıp kapıyı açtım.

“ Gülüsü günaydın. Bak ben geldim arpa tanen. Hilâl ameliyatım var diye yakınınca ben tek geldim.“ içeri daldı bende kapıyı kapattım. Dönüp bana baktığında pijamalarımı görünce “ Bu saate kadar uyuyor muydun? “dedi.

“ Sana da günaydın Elay. Evet, uyandırmasaydın uyuyordum. “

“ Elay dediğine göre sıkıntı büyük. O davada ki kızla ilgili değil mi? Dün gitmediğine göre bugün gideceksin. “

“ Evet, bugün gitmem gerekiyor. “ boşluğa dalıp gitmişti gözlerim. Ruhum gitme derken zihnim o kızı kurtarmak için yapmalısın diyordu. Bu iki ses kafamın içinde çınlamaya başlamıştı artık.

“ Gitmek istemiyor gibisin gülüsü. Yapmak zorundasın bunu biliyorsun. “ yaklaşıp konuşmaya devam etti. “ Sana ihtiyacı var o anne kızın. Bunun için hukuk okumak istedin hep. Senin elinden tutulmadı ama sen başkalarının elinden tutmak istedin. “

“ Ben bir katilim. Kanlı ellerimle kime nasıl yardım edebilirim? “ gözlerim dolmuştu artık. Bir yandan başım dönüyordu. Her yer bulanıktı. Tıpkı zihnim gibi...

“ Senin öldürdüğün herifler kadınların kız çocuklarının canına kast eden ruh hastalarıydı. Kötüyle savaşırken her zaman iyi olamazsın. Ayrıca senin kadar bizde suçluyuz. Vücudundaki her yarayı Hilal sardı. O cesetlerin sahte kayıtlarını ben girdim. Bunları sana inandığımız için yaptık. “ gözlerimin içine baktı “ İnan bana yine olsa yine yaparım. “

“ Kötüyle savaşırken kötü olursam tarafım değişmiş olur. Her ne olursa olsun çocukları , eşleri , sevenleri vardı bu insanların. Ben nasıl hesap veririm? “

“ Kimsenin senden hesap sormaya hakkı yok. O canileri içeri çıkacaklardı. O zaman buna mecbur kalmazdın. “yanından uzaklaşıp içeri doğru ilerledim. Koltuğa kendimi bıraktım. Bir ceset gibi hissediyordum bir katilken.

“ Düşmeyeceksin Umay Lara Demirel. “ kapının önünde dururken söyledi bunu. Sonra hızlı adımlarla karşıma geçti. Ayakta dikilirken devam etti sözlerine. “ Kurtarmak gereken Elifler , yüzleşmen gereken de bir Umay var. Kalk ve görevini yap savcı. “

                                                            ***

İki saat sonra Arpayı laboratuvara bırakmış Ayşe’nin bana gönderdiği adresteydim. Arabayı park edip indim. Yürüyordum ama yürüdüğümü bile fark etmiyordum. Korkularımla yüzleşmeye gidiyordum o eve. İçimdeki küçük kızı başka bir kızın gözlerinde görmeye gidiyordum. Onunla konuşurken kontrolü kaybetme ihtimali yüreğimi daraltıyordu. Evin kapısının önündeydim. Ayaklarım geri geri gitmek isterken ben kapıyı çalmak zorunda olduğunu biliyordum. Mecburiyetimi biraz da olsa kabullenip kapıyı çaldım. Açılan kapıda Ayşen'in kız kardeşi vardı. Kızı Elif teyzesinin yanına giderek kaçmıştı. Kendimi düşündüm de Umay'ın kaçacak yeri yoktu. O kendine hem anne hem baba olmaya mahkumdu. Zihnini susturmak için yazardı sadece. Aslında bedenini kaçıracak yeri olmayınca ruhunu kaçırmak istemişti ama şuan ruhunda bedenini de kaçıramazdı. Burada kalıp kendisiyle benzer yaraları taşıyan o kızı dinlemeliydi.

İçeri girdim yavaş adımlarla. Ayşen'in kardeşi beni elinden geldiğince güzel ağırlamaya çalıştı. İki katlı küçük bir evdi burası. Kadının eşi evde yoktu. Olayları kendi açısından anlatıp yakındı. Biraz daha dinlersem kendimi kontrol edemezdim. Kadının dolan gözleri içimdeki yangını körüklüyordu. Elif'i çağırmasını rica ettim konuşup bu işi bir an önce halletmeliydim. Teyzesi odasından Elif’i çağırmaya gittiğinde ben çoktan dalıp gitmiştim. Söze nereden başlayacağımı bilmiyordum. Ne ağırdı bir çocuktan babasının annesinde bıraktığı izleri anlatmasını istemek? Benim dilim varacak mıydı bunları sormaya?

Salonun kapısından içeri Elif girdiğinde var olan kaygılarım daha da artmıştı. Orta boyluydu, kumral ve düz saçları vardı. Gözlerinin yeşili o kadar güzeldi ki... Şu güzel gözlerdeki inancı bile kırmayı başarmışlardı. Ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuştu. O yavaş adımlarla yanıma doğru yürümeye başlayınca bende ayağa kalktım.

“ Elif... “ adını benim ağzımdan duyunca gözlerimin içine baktı. Ölü bir insanın gözlerinden farksızdı gözleri. Gördüğüm manzara kelimeleri boğazıma dizmiş, dizilen kelimeler yutkunmama sebep olmuştu. “ Adım Umay. Tanıştığıma memnun oldum. “ diyebildim sadece. Çocuk gibi konuşmuştum farkındaydım. Onunla çocuk olmak istiyordum.

Yan yana koltuğa oturduğumuzda dizlerimi ona doğru çevirdim. O ise hiç kafasını kaldırmadan konuştu benimle.

“ Siz o savcısınız. “ kafasını yavaşça kaldırıp gözlerimin içine baktı. “ Anneme yardım eden o savcı...” dedi. Bu bakış bir teşekkürdü. Dile gelemeyen bir teşekkür...

“ Evet ben o savcıyım. “ teşekkürünü kabul edercesine gülümsedim. “ ama bugün senin yanında sadece Umay'ım. İfade almaya gelen bir savcı gibi değil de seni anlamak isteyen bir abla gibi gör beni. “ sözlerim ona güven vermişti. Hissettiği güven duygusu yüzüne bir tebessüm yerleştirdi. Bir kez daha adaletin yokluğu canımı yakmıştı. Bu gülümsemeyi soldurmaya kimsenin hakkı yoktu.

“ Anlatmaya nereden başlayacağımı bilmiyorum. “dedi yere bakarak. Küçük Umay'a da sorsam nereden başlayacağını bilemezdi. Yaşaması kadar anlatması da zordu.

“ Olayları anlatmak zorunda değilsin. Bana kalbindekini anlat Elif.” Eğildim ve ona baktım. “ Ne hissediyorsun? Önemli olan bu. “

“ Korku ve çaresizlik. “ dedi ve kan çanağı gözleri doldu. “ Benim hiç gücüm yetmedi babama engel olmaya annemi korumaya... Elimden gelmeyenler beni çok çaresiz hissettirdi ve o çaresizlik beni korkutuyor. Daha kötüsü olursa... “yutkundu ve devamımı getiremedi. Yüreğimde onun yaşadıklarını anlayan bir çocuk vardı sanki. Anlıyordum ve acı vericiydi.

“ En cesur insanlar hiç korkmayanlar mıdır ? “ sorunun cevabını ben verdim . “ Hayır, en cesur insanlar korkularıyla yüzleşenlerdir. Sen korkmakta haklısın. Yaşadıkların çok zor ama cesur olmak istiyorsan korkularından kaçma Elif. “ sözlerimi bitirdiğim de dönüp bana baktı. İstediğime ulaşmıştım. Gülümsediğinde gözlerine umut geldiğini gördüm. Bütün çabamın artık anlamı daha büyüktü.

“ Korkularımla nasıl yüzleşeceğim? “ dedi Elif. Güzel bir konuya değinmişti. Neyse ki ben bu soruya hazırlıklıydım.

“ Sana bir hediye vermek istiyorum. “kabanımın cebinde paketle duran kalemi çıkarıp verdim ona. “ Kalem en güzel başlangıçtır. Yazdıkça özgür olursun ve özgürlük sana güç verir. “ derin bir nefes aldım. Benim de gözlerimin dolduğunu yeni fark etmiştim. “ Umay kalemleri çok seviyordu. “dedim ve gözümden akan bir damla gözyaşını sildim. Bana bunları yaşatan üvey babamdı. Anneme uyguladığı şiddetin haddi hesabı yoktu ve bende hiçbirinde engel olamamıştım. Kaçış yolum yazmak, yoldaşımda kalemlerimdi. O çığlıkları susturan tek şey buydu.

Ellerin titriyordu ve ben kontrolü kaybetmemek için kendimi kasıyordum. Bu sefer Elif bulmaya çalıştı gözlerimi.

“ Bende Umay gibi olacağım. Söz veriyorum. “

                                                               ***

Kaldırımda yürüyordum , başım dönüyor ve ellerim titriyordu. Kendimi kaybetmemek için Elif’le sohbeti uzatmadan müsaade istemiştim. Onun tanıklığını yazdığı yazılardan derleyerek iddianameye ekleyecektim. Bunları düşünürken yere bakan gözlerimi karşıya kaldırıp baktığımda kanım çekilmişti. Arabamın kapısı açıktı ve maskeli bir adam arabam da bir şeyler arıyordu. Görür görmez koşmaya başladım. Adam beni fark ettiğinde kaçmaya yeltendi ama ben yetişip kolunu yakaladım.

“Dur! “nefes nefeseydim bir yandan hâlâ başım dönüyordu. “ Ne arıyordun? Neyi çalmak istedin? “ellerinde hiçbir şey yoktu. Yüzü de mask eden görünmüyordu. Adamın bir elimle kolunu sıkarken diğer elimle cebine bakmak istedim ama o da diğer eliyle cebinden bıçağı çıkardı. Aniden kolumu kesti ve ben can havliyle tuttuğum kolu bırakıp kendi kolumu tuttum. Adamın peşinden bağırsam da artık kaçıp gitmişti. Koluma baktığımda yaranın çok derin olduğunu fark etmiştim ki yere kanlar bile damlıyor.

“ Kahretsin! Ne ara bu kadar zayıf oldun kızım ya! Paslanmışım gerçekten. “

Arabadan kolumu saracak bir bez alacaktım ki yaklaşan ses beni alıkoydu.

“ Savcı! “ koşarak geldi yanıma. Bileğimi tuttu ve kanlar içindeki koluma baktı. “ Yetişemedim savcı... Bağışla beni , seni koruyamadım o heriften. “ gözleri dolmuştu neredeyse. Benim için bu kadar endişelenen adam o hakimdi. Rüzgar... Köyü gözlerin sahibi... Cebinden uzun bir mendil çıkardı ve bileğimi sarmaya başladı. Her an kırılabilecek değerli bir eşyayı tutar gibi davranıyordu.

“ Yaran çok derin savcı. Pansumana ihtiyacın var. “ dedi ve gözlerimin içine baktı. Göz göze geldiğimizde bir farklılık olduğunu anladı. Arabaya gelene kadar ağlamıştım. “ Kanayan başka bir yara var sanki? “ kafasını biraz yana yatırdı ve “ Öyle mi savcı? “ dedi.

“ O yarayı konuşmanın ne yeri ne zamanı.” dedim ve derin bir nefes verdim. “ Ayrıca pansumana gerek yok. İlk defa yaralanmıyorum. “ dedim ama belli ki bunu söylemem pek bir işe yaramayacaktı.

“ Sayın savcım... “ aramızdaki mesafeyi azalttı. “ Fikrinizi sormamıştım. Konu sizsiniz, pansumana ihtiyacınız var ve hastaneye gideceğiz. “yürüdü ve diğer tarafa geçip sağ koltuğun kapısını açtı. Başka şansım olmadığını anlayınca yanına yürüdüm ve arabaya binmeden önce bende ona yaklaşıp konuşmaya başladım.

“ Tek bir şartım var. Hilal'in çalıştığı hastaneye gideceğiz. “ dedim

“ Emriniz olur savcım, buyurun lütfen. “ dedi gülümseyerek.

                                                           ***

“ Umay... “ bana seslenen Hilal’di. Yanıma gelip sıkıca sarıldı. Hemen koluma bakmak istedi. O dokunmadan ben uzattım kolumu.

“ Endişelenme, bir şey yok. Ufak bir sıyrık sadece. “ dedim ve Rüzgar'ın sardığı bezi çıkardım kolumdan. Bez tamamen kan olmuştu ve kanama durmuyordu.

“ Savcı ! “ dedi Rüzgar buz gibi sesiyle. “ Ufak bir sıyrık dediğin yara hâlâ kanamaya devam ediyor. Hatırlatmak isterim. “ çok bil sen zaten her şeyi.

“ Umay bu sıyrık değil gülüm ciddi bir yara. Pansuman yapıp sarmak zorundayım. “ diye ekledi Hilal de sağ olsun. Çekmeceden bir iğne alıp getirdi.

“ İğne gerekli mi? “ sen hakimsin ne karışıyorsun doktorun işine.

“ Umay'a narkoz vermeden dokunamam. Bilinci yerindeyken asla sakin durmaz. “ dedi Hilal. Haklıydı ama ben bilincimi kaybetmek istemiyordum çünkü çok zor bir gün geçirmiştim ve kaybedeceğim bilinç , her şeye sebep olabilirdi.

“ Hayır!” dedim bağırarak. “İstemiyorum, yaklaşma sakın! O iğneyi istemiyorum”

“ Umay pansuman yapmak zorundayım, biliyorsun. “

“ Hayır, asla! Olmaz bugün kontrolü kaybedecek. Toparlayamam biliyorsun sende bunu. “ellerim titriyordu artık. Çok zor toparlamıştım bugün kendimi. Şimdi verilecek narkoz beni mahvedebilirdi. Duruma Rüzgar müdahale etti.

“ Savcı... “ dedi gözlerimin içine bakarak. “ Sakin ol, kimse sana istemediğini zorla yaptırmayacak yaptıramaz. İzin vermem. Söz veriyorum. “dedi. Cümleleri ve bana hissettirdiği güven içimdeki fırtınayı d indirmişti. Hilal’e döndü ve “ Biz çıkalım. Onun biraz yalnız kalmaya ihtiyacı var. “ dedi. Hilâl de onaylayınca odadan çıktılar.

                                                                    ***

Rüzgar kapıyı yavaşça kapattı ve Hilal'i durdurdu.

“ O ... “ derin bir nefes verdi . “ Savcı kimseye dokunamıyor mu? “ dedi.

“ Hayır, kriz anlarında bunu zihni yok ediyor. O an hiçbir şey düşünemiyor ama günlük hayatında zihni temasa izin vermiyor. Kaç senelik arkadaşım ve zor anları haricinde ona ben bile hiç dokunmadım . “ diye açıkladı Hilal.

“ Ama bana... “

“ Ama size dokundu ve kriz anında değildi. Farkındayım ama sebebini inanın bilmiyorum.”

“ Demek hâlâ bedenin beni hatırlıyor. “ dedi mırıldanarak.

“ Efendim? “ Hilal ne dediğini duymamıştı.

“ İzniniz olursa savcının pansumanını ben yapmak isterim. “

“ Eğer bilginiz varsa izin verebilirim. “

“ Savcının canını yakacak hiçbir riski almam , emin olun. Daha önce çok pansuman yaptım. “

                                                                   ***

Elimizi yüzümü yıkamış ve sakinleşmeyecek başarmıştım. Söylemesem de kolumda ki yara canımı acıtıyordu. Narkozu kabul etmesem de pansumana ihtiyacım olduğunun farkındaydım. Yaklaşık on dakika sonra kapı açıldı. İçeri gelen Rüzgar’dı.

“ Müsaade var mı savcı? “ dedi kapının önünden gülümseyerek. Yine çok güzel gülüyordu ve gülüşü beni bu dünyadan başka bir dünyaya götürüyordu. Bana ait bir dünyaya...

“Elbette.” dedim başımı sallayarak. Oturduğum sedyenin önüne geldi ve koluma baktı. Kanama durmuştu ama yara hâlâ açıktı.

“ Pansumanı ben yapacağım. “ dedi

“ Ne! Nasıl yani? “ çok yönlü müsün be adam. Onu da biliyorsun...

“ Korkmayın savcım. Elbette pansuman yapmayı biliyorum. “ dedi gülerek. Etrafta sargı bezini ve diğer gerekenleri arıyordu. Aradıklarını bulup aldı ve yanıma koydu. Sargı bezini açmaya başladı ama ben hâlâ çok gergindim.

“ Ben buna nasıl... “sözümü kesip koyu gözlerini gözlerime kitledi. Elim ayağım titriyordu heyecandan. Bana doğru yaklaştı ve aramızdaki mesafe iyice azalmıştı.

“ Yaparsın Umay. Daha önce yaptın ve yine yaparsın. Sana dokunacağım ve bu sana çok iyi hissettirecek. Güven bana. “ bileğimi yavaşça kavradı ve pamukla pansumana başladı. Canım yanıyordu ama o bir an bile gözlerini benden ayırmadığı için hissettiğim acı önemini yitiriyordu. Haklıydı dokunuşu bana çok iyi hissettiriyordu.

Umay demişti. Adımı ilk defa ondan duymak beni tozlu anıların ine sürüklerse de görüntü bulanıktı. Neden böyle hissettiğimi bilmiyordum. Gözlerimi asla o koyu gözlerden ayıramıyordum. O ise koluma bakmadan pansuman yapıyordu ve ben onun dokunmasına izin veriyordum. İki günde sınırlarımı aşmıştı ve ben daha çok almak istiyordum.

Birden göz temasını kesip kulağıma eğildi.

“ Yaparsın demiştim savcı. “ dedi ve kokumu öğrenmek istermiş gibi derin bir nefes aldı. Kulağımın dibinde aldığı nefesi geri geri verdi. Bütün tenim karıncalanmıştı. Bu yakınlıkta bende onun kokusunu alabiliyordum. Tarif edemem ama bu koku bana gökyüzünü anımsatmıştı. Sanki bu koku benim özgürlüğünü. İçimdeki zincirleri kırıyordu.

Yavaşça geri çekildi ve malzemeleri toparlamaya başladı. Yüzüme bakmadığı anlarda bile gülümsüyordu.

“ Sizce sizi yaralayan adam... “ burnundan soludu bir an “ arabanızda neyi aramış olabilir? “ konuyu ne güzel değiştirmişti.

“ Bir şey çaldığına eminim ama ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. “

“ Arabada değerli bir eşyanız var mıydı? “

“ Hayır, arabada sadece dosyalarım vardı. “

“ Girdiniz bir davayla ilgili olabilir mi? “

“ Önemli olan tek dosya Ayşen Yılmaz’ın darp raporuydu. Diğerleri herkesin bileceği prosedür dosyalarıydı. “durup bir an düşündüm. “ Çalınan dosya bu olabilir mi? “

“ Sanmam. Darp raporunun yenisini alabiliriz. Neden çalmak istesinler ? “ dedi. İkimizde dalıp düşündük. Çalınan dosya bu ise yenisini alabileceğimiz illa ki akıllarına gelmiştir. O rapor neye engel olabilirdi ki en fazla ? Soruya bulduğum cevap tüylerimin ürpermesine sebep oldu. Darp raporu bir sigortaydı. Ayşen’in başına bir şey gelse bu raporla çok rahat bir sanık olabilirken rapor ortadan kalkar ve cinayeti temizlerlerse... Rüzgar da hızla bana döndü. Onun da gözlerinde korku vardı ve ikimizin ağzından da aynı cümle döküldü.

“ Ayşen'i öldürecek! “

                                                              ***

“ Motorun mu varmış senin? “ hastanenin otoparkındaydık ve önümüzdeki simsiyah en sevdiğim model motor Rüzgar’ındı. Kendi kaskını takarken bana da diğerini uzattı.

“ Savcı geliyor musun yoksa ben tek mi gideyim? “

Şu İstanbul beyefendisinden asla motor beklemezdim ama hiç sorun değildi çünkü motorlara bayılırdım. Şuan ki konumuz çok ciddiydi bu nedenle sorgulamadan arkasına bindim. Son süratle Ayşen'in evine varmıştık. Kaldıkları yurtta Kenan'ın elinden bir şey gelmezdi ama bir bahaneyle eve çağırırsa istediğini yapabilirdi. Bu yüzden ilk durağımız burasıydı. Motordan iner inmez ikimizde kapıya doğru koştuk. İçeriden bağırış seslerini duyunca Rüzgar kapıyı kırmak için geriye açıldı.

“ Geri çekil savcı ve içeride çok dikkatli ol. “ dedi. Başımla onu onayladım. Tek bir omuz hamlesiyle kırmıştı kapıyı. Karşılaştığımız manzara travmalarımı tetikleme yeni çok müsaitti. Ayşen eli kolu bağlanmış hâlde yerdeydi ve dizlerinin üzerine çökmüştü. Kenan elinde silahla tam karşısındaydı ve arkası bize dönüktü. Rüzgar Kenan'ın boynunu koluyla kavradı ve diğer eliyle cebinden çıkardığı silahını kafasına dayadı. Boynunu öyle bir sıkıyordu ki Kenan’ın yüzü mosmor olmuştu. Can havliyle elindeki silahı yere attı ve çırpınmaya başladı. Silahını alıp belime koydum ve Ayşen'in ellerini çözmek için yanına gittim. Ben Ayşen’i sakinleştirmeye çalışırken Rüzgar da Kenan'ı doğduğuna pişman etmekle meşguldü. Yüzüne bir kafa attı ve yerde yakasını tuttu.

“ Şu kadınlara saygı duymayı bir türlü öğrenemediniz amına koyayım. “ arkasına döndü. Bize baktı. “ Duyduklarınız ve duyacaklarınız için özür dilerim hanımlar. “ dedi.

“ Hak ediyor her hakareti o orospu çocuğu.. “ dedim

“ Hiç yakışmıyor savcım. “ dedi gülerek.

“ Şu hâlde bile gülüyorsun ya ne diyebilirim.” Ayşen'in ellerini yeni çözmüş tüm. “ Ayşen, iyi misin? Duyabiliyor musun beni? “

“ İyiyim, çok... “ nefesi kesiliyordu. “ çok korkmuştum. “

“ Geçti gitti bak buradayız biz. Sakın korkma . “onun kalkmasına yardım edip başka bir odaya götürdüm. Uzanıp dinlemesini söyleyerek odadan çıktım ve Rüzgar'ın yanına döndüm. Ben döndüğümde Kenan yerde ağzı yüzü kaymış vaziyette baygındı. Bu sahne bana ilk cinayetini hatırlatmıştı. O hatıra kafamın içinde milyonlarca sese sebep olmuştu. O seslerle ise artık ben, ben değildim.

“ Ellerine sağlık. “ dedim yutkunarak. “ İçeri gidip Ayşen' e bakar mısın? Ambulans istiyorsa çağıralım. “ dedim ama gözlerimi hiç Kenan dan ayırmamıştım.

“ Emriniz olur savcım. Dikkat edin. “ dedi. Eminim yine bana gülümsemişti ama ben gözlerimi Kenan dan hiç ayırmamıştım.

5 dakika sonra

Rüzgar Ayaz Vural

Ayşen Yılmaz'la biraz konuşmuş ve iyi olduğuna emin olunca ambulansı çağırmamıştım. Savcının yanına dönmek için odadan çıktığımda beklemediğim bir şeyle karşılaştım. Kimse yoktu, ne savcı ne de Kenan. Panikle evin her tarafını aradım. Yakın çevreyi de dolaştım ama hiçbir iz yoktu. Korku bütün yüreğimi kaplamıştı. Onu kaybedemezdim. Titreyen ellerimle telefonu tutuyordum.

“ Bana onu korumamı söyledin ve ben onu bulamıyorum. “ nefesim daralıyordu gittikçe. “ Yalvarırım bana söyle. Umay nerede ? “ gidemezdi. Onu bir daha kaybedemezdim. Yeni bulmuşken onu kaybedemezdim.

“ ... “

                                                          ***

Umay Lara Demirel

“ Niye yaptın lan bunu karına ? “ bir yumruk daha. “ Ne istedin kadının canından? “ bir yumruk daha. “ Kızın var senin oğlun var. Nasıl bir babasın sen? “ bir kaç yumruk daha...

Neredeydik ve nasıl geldik hiçbir fikrim yoktu. Gözüm dönmüştü ve sadece bu adamı parçalamak istiyordum.

“ Benden boşanmak istedi. O benim malım. Benden kimse alamaz. “ dedi boğuk bir sesle. Bu cevap benim zihnimde çınlamalara sebep olmuştu. Yerdeydi ve ben tepesindeydim. Yediği yumruklar yetmemişti belli ki. Uzun bir bıçak aldım çekmeceden ve tepesine tekrar çöküp boynuna dayadım.

“ Bir daha söyle. Söyle! “ sesim yankılanınca anlamıştım depoda olduğumuzu.

“ Sende o cesaret yok sav... “sözünün devamı gelmeden kalbinin tam ortasına saplamıştım bıçağı. Sonra defalarca her yerine...

Önümde artık bir ceset yatıyordu. Paramparçaydı ve her tarafım kan olmuştu. Köşeye çekilip ağlamaya başlamıştım. Ellerine baktıkça daha çok ağlıyordum. Bir kez daha kontrolü kaybetmiş ve bir can almıştım. Artık boğulmak üzereydim ama hâlâ ağlıyordum. Benim hıçkırıklarımdan başka hiçbir ses yok diye düşünürken onun sesi yankılandı.

“ Umay ! “ koşup geldi yine beni uzaktan görünce. Tam yanıma varacaktı ki yerde paramparça duran Kenan’ın cesedini gördü. Gözleri korkuyla açıldı ve bana baktı. Durmadı yanıma geldi ve bana sımsıkı sarıldı ve ben Rüzgar’ın kollarında hâlâ bağıra bağıra ağlıyordum.

“ Umay geldim. Buradayım güzelim ağlama yalvarırım. “ saçlarımı okşuyordu bir yandan.

“ Ben yine katil oldum. Ben Elif'e ne diyeceğim? Babasını öldürdüm. “ hâlâ bağırmaya ve ağlamaya devam ediyordum.

“ Hayır. Hayır, sen onun annesini kurtardın. Babasının ona zararından başka bir şeyi olmadı.” Söylediklerine rağmen daha çok bağırıp ağlıyordum ama o bana sarılmayı bırakmıyordu. “ Umay yalvarırım ağlama. Mahvoluyorum güzelim yapma nolursun. “

“ Ben iğrenç bir katilim. Her şeyi mahvettim. “ Artık çığlık atıyordum. O ise kulağıma eğildi.

“ Hayır iğrenç bir katil değilsin. Sen... “ dedi ve durakladı. Derim bir nefes aldı. “yakamoz güzeli. “ dedi ve benim çığlıklarımı durduran da bu sözü oldu.

“ Ne dedin sen? “

Yakamoz güzeli bendim. Yakamoz... Denize vuran ay ışığı... Deniz korkularımı ay ise hayallerimi temsil ediyordu. İkisinin birleşimi bendim. Ve ruhumu en iyi bilen için ben yakamoz güzeliydim...

                                                                          ***

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 04.12.2024 18:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Mavera / 𝚈𝙰𝙺𝙰𝙼𝙾𝚉𝚄𝙽 𝚂𝙾𝙽𝚄 / 2. Bölüm
Mavera
𝚈𝙰𝙺𝙰𝙼𝙾𝚉𝚄𝙽 𝚂𝙾𝙽𝚄

33 Okunma

8 Oy

0 Takip
3
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...