Yol Ve İz
Yazarın anlatımı
Karanlık ve soğuk. Bir kasım gecesinin ilk düşen karının soğuğu, dışarıda kopan fırtınaya Liyan'ın içindeki kıyamet eşlik ediyordu.
Rüzgarın uğultusu ağaçların hışırtısı,Liyan'ın titremeleri,
Yolda ezilen dal parçaları, sonbaharın son demleriydi, Liyan'ın içinde ki hasar ise bitişin simgesi,
Saatlerce süren sessizliği liyan bozarak "nerey-" Diye soracakken
"Sus." Diyen. serkanın sert ve öfkeyle harlanmış gür sesi Liyan'ın yerine sinmesine sebep olmuştu.
Oysa o kadar heycanlıydı ki Liyan'ın, akşam üzeri hevesle hazırlanmış saçlarının iki tarafından da ön tutamlarını örmüş geri kalan saçlarını sırtında serbest bırakmıştı. Üzerine hevesle siyah elbisesini giymişti. Nadiren yaptığı makyajından yapmıştı.
Ona göre bugün bambaşka olacaktı.
Araba yolunu izini bilmediği bir yerde ani fren yapınca Liyan kemeri sıkıca kavraması ile öne çarpmaktan kurtulmuştu. Peki ya onu şuan işiteceği sözlerden Serkan'ın yapacaklarından nasıl kurtulacaktı.
"Serkan." Mırıldanması Serkan'ın direksiyonu daha sıkı kavramasına sebep olmuştu. Liyan, sakinleşmesini ve eskisi gibi davranmasını istiyordu. Serkan'ın ismini söylemesi bile Serkan'ı mutlu ederken şuan koruduğu öfkesi Liyan'ın saf bir korku ile beklemesi Serkan'ı daha da sinirlenmesine sebep oluyordu.
"Neden sakladın? " Serkanın sorusu ile Liyan yutkunarak gözlerini kapattı. "Beni bok gibi hissetiriyorsun. " Demesi ile tekrar açmıştı gözlerini. "Ve beni değiştiriyorsun. Ömrümde hayatımda yapmam dediklerimi söyleseler inanmayacağım şeyleri yapmama neden oluyorsun. " Sakinlikten uzak bir ses tonu ile konuşması Liyan'ın gözlerini dolmasına sebep olmuştu.1
"Özür dilerim." Liyan'ın söyleyebileceği açıklayabileceği tek şey buydu. " Bu yıkıma sen sebep oldun Liyan." Diyerek elini bir kez daha direksiyona geçirirken Liyan içindeki korkuyu bir kenara bırakmış Serkan'ın canın ne kadar yandığın düşüncesi kaplamıştı içini ve bu da kalbinde ufak bir ritim değişikliğine sebep olmuştu. Bu seferki korku kendisi için değildi Serkan'ın canı içindi.
"Bunu sen istedin beni bu hale sen soktun. Ve şimdi arabadan in. "
"Serkan-"
"İn dedim sana! " Serkan'ın bağırması, arabanın içinde sıkışmış gibi sürekli Liyan'ın kulaklarında yankı yapıyor, sürekli kelimeler tekrar tekrar zihninde canlanıyor kalbini tırmalayarak geçip gidiyordu.
Liyan sance kemerini çıkararak kapının kulpunu biraz kendine çekmiş ve aralamıştı. Dışarıdaki fırtına arabanın içine dolarken Serkan'ın gözleri buğulanmıştı. Liyan ise ağlıyordu.
Liyan koltuktan kalkarak dışarı çıktığında Serkan arabanın içine daha fazla soğuğun girmesine müsade etmeden arkasından kapıyı kapatmıştı. Kapanan kapının sesi ile Liyan irkilirken gözlerinin tek hedefi sürücü kapısıydı.
"Serkan." Diye bağırarak arabanın peşinden koşmuştu. Araba daha da hızlanıp gözden kayboluncaya dek koştu.
Nefes nefese kaldığında yere çökmüştü. Soğuk taşlı toprak yolun soğuğu içine işlerken avuç içleri yere koymuş soluklanıyor, daha doğrusu nefes almaya çalışıyordu.1
Ayazdan nasibini alan liyan çöktüğü yerden kalkarak etrafına göz gezdirdi.
Yukarıda ki dağ gibi yamaç olan yere bakarak gelen seslere kulak verdi. Uluma ve havlama seslerinin yanında gelen ayak sesleri.
Aşağısı uçurumdu. Ağlaması hıçkırığa dönerken eli ile ağzını kapatarak içine attı tüm acısını sızısını, çıplak olan bacakları ve kolları onu hasta edecek boyutta soğuğa birebir maruz kalırken bedeninin kapalı olan yerleri bile içini titretir olmuştu.
Şalı ve çantası arabada kalmış telefonunu saatler önce Serkan parçalara ayırmıştı.
Hala Serkan'ın bırakıp gittiğini konduramazken koşmaya başlamıştı Serkan'ın gittiği yöne belki az ileride bekliyordur diye.2
Yukarıda ki sesler gittikçe artarken Liyan gidecek bir yeri olmadığından çaresizlikten ve başına geleceklerin korkusundan tir tir titriyordu.
Ağlamaktan rimeli aklmış gözleri kızarmıştı.
Dudağındaki ruju ise hırsla sol koluna silmişti.
Yukarıdan gelen köpek sesleri ve ufak böceklerin rahatsız sesleri inletiyordu tüm dağı karanlığı aydınlatan bir tek ay ışığı vardı. Tek bir ışığın bile olmadığı bu dağ yolunda Liyan pişmanlıktan kavruluyordu. İçi içini yiyordu,aynı zamanda ağlıyordu.
Koşuyor Serkan'a yetişmeye çalışıyordu.
Rüzgar Liyan'ı savuracak kadar kuvvetli iken Liyan biran nefes alamadı. Çıkan rüzgar fırtınasından teni buz kesmişti.
Yamaç olan yerin dibine, yolun kenarına,gitmek istese de orada olan otlardan ve bitkilerinin içinde olabilecek hayvanlardan korkuyordu.
Yukarıda birileri olduğuna dair sesler gelince hızlı adımlarla rüzgara baş çıkarak yürümeye çalışmıştı.
Rüzgarın biran bile dinmediği karanlık yolda hıçkırıklara boğularak yerdeki lastik izlerini takip etti. On dakikadan fazla bir süre arara koşmuş bazende hızlı adımlarla yürümüştü.
Ellerini bedenine sararken burada hipotermi geçirip öleceğini düşünüyordu. Ama yukarıda olanların ona zarar vermesi yerine hipotermi geçirmeyi tercih ederdi.
Ayakları yürümekten sızım sızım sızlıyordu
Liyan'ın bedenini korku ele geçirmişti. Koşarak kaçmak istesede yerini belli etme korkusundan hızlı adımlarla yürümeye çalışıyordu.
İki kere karşısına akrep çıkmıştı. Her defasında bağıracakken üst tarafta kim ve ne olduklarını bilemediği şeylerden korkmuş irkilerek yere bakarak yürümeye devam etmişti.
Tik gibi bir şey olmuştu artık ayağına gelip bacağından tırmanacak gibi geliyordu akrep ve diğer böceklerin bu yüzden ayağını sık sık kontrol etmeyi ihmal etmiyordu.
Ve duyduğu ses yerinde öylece kalmasına yolu aydınlatan far ise kalbinin korku ile atmasına sebep olmuştu,kendisine yaklaşan araba motorunun sesi bu durumda olan birini mutlu etmesi gerekirken Liyan'ı huzursuz etmişti yolun ortasından kenara çekilmiş gecenin bu saatinde buradan geçen arabanın geçip gitmesini kendisini görmemesini istemişti.
Biliyorduki gecenin bu saatinde buradan bir kadın geçmez erkekler ise grup halinde içmek için çıkardı böyle dağa taşa.
Sarhoş erkek ya da erkekler. Bu düşünce Liyan'ı daha çok ağlatırken içinden dualar ediyordu.
Araba yanından geçti gitti sanarken az ileride durması Liyan'ın dudakları arasından bir küfür çıkmasına neden oldu.
Geri geri gelen araba ile arkasını döndüğünde arabada ani bir fren sesi ile durmuştu. Fren sesi ormanda yankılanmıştı. Liyan, bir kaç adım geriye gitmişti.
Gözlerini saniyelik kapatıp açmış ardından arkasına dönerek geldiği yöne yürümeye başlamıştı.
Göz bebekleri bile titrerken, arabanın kapısının açılma ve ardından kapının kapanma sesini işitince dehşetle omzunun arkasına baktı. Kendine doğru gelen uzun siyah kaşe kabanlı birisini görünce
Arkadan "Dur." Diyen gür bir ses duyduğunda hızını dahada arttırmaya çalıştı. Az önce titreyerek kat ettiği yolları tek nefeste, koşarak geri dönüyordu.
Tekrar " Koşma! " Diyen sesi duyduğunda bu sefer arkasında kalan adamda peşinden koşuyordu.
Silah sesini duyduğuda ise ayaklarını hareket ettirmeyi bıraktı,dizleri titrerken yerinde öylece kala kalmıştı.
Başının döndüğünü hissederken ne olacağı ile ilgili kafasında çeşitli senaryolar kuruyor ve bu sahnelerde korkusunu tetikliyordu,
"Orda kal. " Diyen sesini işitince belki bir ihtimal diyerek minik bir adım atığında arkasında kalan adamdan ses çıkmayınca tekrar koşmaya yeltenecekken arkasındaki adam bunu anlamış gibi "Kal dedim! " Diye tekrar etmişti.
Liyan gözlerini sımsıkı kapatarak buz kesmiş ellerini kulaklarına götürerek kapattı. Arkadan adamın sesi uzaktan gelsede Liyan duymak istemeyerek ellerini kulaklarına iyice bastırdı.
Ayak sesleri yaklaşırken, arkasındaki adam.
Arkasına döndüğünde bir elinde silah olan ve diğer eli ilede silahı destekleyen adamı görünce irkilerek geri çekilmişti aralarında her ne kadar 10 adım kadar bir mesafe olsa da bu mesafe bile çoktu Liyan için.
Genç adam ise karşısında küçücük bir çocuk gibi duran Liyan'ın gözlerine çevirdi bakışlarını,
"Ateş etme. " Diyen kırık ve güçsüz sesi ile bakışları silahına düştü, daha sonraysa kızın titreyen bedenine, korkuttuğunu anlayınca "siktir." Diyerek silahı alel acele beline sıkıştırmıştı.
Ne diyeceğini ne tepki vereceğini bilemeyerek "Bana iyi olduğunu söyleyebilir misin? " Diye saçmalamıştı.
Oysa her defasında bu dağda cesaretlerini buluyorlardı.
Afallaması bu yüzdendi belkide "Sana doğru gelsem?"Diye sormuştu. kızdan bir tepki gelmeyince "benden korkar mısın?" Diyerek bir adım daha attığında kızın geriye doğru kaçması ve gözlerini sımsıkı kapatmasını sağlamıştı. Gözlerinden akan rimel ve dağılmış ruju ile Cihan'ın aklına en olmadık, en kötü sahneleri getiriyordu.
"Tamam gelmiyorum." Diyerek bir elini aralarına uzattı. "Birini mi bekliyorsun?" Dediğinde kız başını olumsuz anlamda sallamıştı.
"Biri sana zarar mı verdi? Söyle bana." Dediğinde tek isteği bu halinin nedeni öğrenmekti.
"Hayır" Hıçkırdığı için y harfini uzatarak söylemişti. Cihan derin bir nefes vererek sinirle dişlerini birbirine bastırdı.
" Seni almaya gelecek olan var mı? "
" Nereye gidiyorsun peki?" Diye sormuştu mesafeli bir ses tonu ile kızın korkusu Cihan'ın içine endişe tohumları ekiyordu. Dağ da ki hainlerin ona zarar verdiği ve onunda bir şekilde kaçtığı aklına geliyordu
Kız kendini konuşmak zorunda hissediyordu. Cihan ses tonunu her ne kadar ılımlı ve yumuşak çıkarmaya çalışsa da ses tonu mesafesini ve soğukkanlılığını koruyordu.
"Hiç bir yere, " Diyen Liyan'a kısık gözlerle baktı Cihan. "Nasıl geldin buraya?" Diye sorarken aynı zamanda herhangi bir terslikte silahını alabilmek için tetikte bekliyordu.
Gözlerini ara ara kızın gözlerine değdirip ardından etrafı kolaçan ediyordu. Bir hareketlilik göremeyince, bakışlarını cevap alıncaya kadar ayırmamak üzere kızın gözlerine dikti.
"İyisin ve buradasın. Güvendesin. " Diyerek kızı sakinleştirmek amacı ile söze başladı Cihan. "Korkman gereken bir şey yok, sana zarar verecek biri de yok.Şimdi, " Diyerek ona doğru bir adım atarak "yanında telefonun var mı? " Diye sormuştu.
Liyan başını olumsuz anlamda sallayınca "arayabileceğin biri var mı? Seni buradan almaları için? " Diye sorduğunda Liyan tekrar başını olumsuz anlamda salladı. Arasa ailesinin vereceği tepkiden korkuyordu. Burada kalmaya devam etse başına geleceklerden.
Serkan'ı aramayı istesede dile getirmedi. "Ailen ile ben konuşurum onu dert etme" Dediğinde kızın gözlerindeki kararsızlığı anlamıştı.
" Arayamam. " Demişti. Sadece, Serkan'ın öğrendiği gerçekleri ailesi de öğrenirse verecekleri tepki çok sert olacaktı. Ve Serkan'ın söylemesinden korkuyordu.3
"Sana telefonumu versem? " Diye sorarak Liyan'a doğru bir adım attı.
"Arayabileceğin biri var mı? Gelip seni buradan alacak? " Diye sorduğunda aklından sadece Serkan'ı aramak geçiyordu ama bu seferde ne yapacak oldukları daha da korkutuyordu şuan bile hala burada olduğuna inanamıyordu.
" Telefonumu sana uzatıyorum. " Diyerek elini kabanının iç cebine atarak telefonunu çıkardı. Parmak izi ile tuş kilidini açarak Liyan'a uzattı. "Jandarmayı ara, bölge jandarma komutanlığının numarası kayıtlı " Demişti.
Liyan alıp almamak konusunda kararsız kaldığında "Yada 112 ara onlar bölge jandarma konutanlılığına bağlarlar." Demişti kendisine güvenip güvenmemediğini anlamayarak hala uzattığı telefonun ekranına dokunadak açık tuttu.
"Al hadi vaktimiz yok. " Diye sabırsız bir şekilde söylendiğinde Liyan hala alıp alama konusunda tereddüt ediyordu. Sanki telefonu almak için elini uzatsa kendine çekip alacak gibi hissediyordu. Ama bir yandan da öyle bir niyeti olsa şimdiye kadar yapardı diyordu.
Elini yavaşça uzatarak telefonu eline almıştı. "Arabamın plakasını okuyabiliyor musun? " Gelen soru ile Liyan bakışlarını karşısındaki adamın arkasında kalan arabaya ve plakasına çevirdi. Başını olumlu anlamda salladığında
"Adım Cihan... " Dedi bu kez karşısındaki adam "Cihan Dağkır. "
Liyan dediklerini yaparak önce 112 yi tuşlamış ardından bölge komutanlığına bağlanmıştı. Cihan'ın dediklerini karşı tarafa bir bir aktarırken telefonun ucundaki komutan Liyan'a Cihan ile gitmesi gerektiğini söylemişti sadece.
Telefonu kapattıktan sonra avucunun içinde sıkmıştı. "Sende kalsın şimdi gidelim. " Dediğinde Liyan sesin hapörlede olmadığından emindi duyması imkansız iken komutanın onunla git dediğini nasıl duymuş olduğuna takmıştı.
"Gelmek istemiyorum. " Diyen Liyan ile Cihan bakışlarını sabitlediğini yerden ayırarak Liyan'a baktı. " Burada kalırsan kurda kuşa yem olacaksın. Gel benimle, " Dediğinde Liyan yine başını olumsuz anlamda salladı.
Onunla gitmektende burada kalmaktan da çok korkuyordu."Bak korkuyorsun ama sana yaklaşmama izin ver. Gidelim buradan."Dediğinde. Liyan'ın akmakta olan gözyaşlarına yenisi eklendi. "Gelmek istemiyorum. " Dediğinde Cihan tekrar bakışlarını az önce çevirdiği yere çevirdi. Sırtını dikleştirerek,1
"Korkma benden tamam mı? " Diyerek yüzünü buruşturmuştu. "Burada kalırsan daha kötü şeyler olacak ve benden seni burada bırakmamı isteme, gel benimle" Diyerek elini uzattığında Liyan başını olumsuz anlamda salladı. "Çok korkuyorum. " Diyerek itiraf ettiğinde yeni bir krizin başlangıcı gibiydi bu itiraf.
"Korkma benden,sana zarar verecek bir şey yapmam."Diyerek Liyan'ı ikna etmeye çalışmaya devam etmişti.
"Arabayı kullanmak ister misin? Kullanmayı biliyorsan sen kulan ama gel benimle" Dediğinde ısrarcı olması Liyan'ı rahatsız ediyor hatta bu ısrarı korkutuyordu.
" Kullanmayı bilmiyorum. " Dedi ısrarından vazgeçer diye ama bu sefer Cihan yutkunarak"silahı vereyim." Diye yeni bir teklif sunmuştu. Ama amacı tamamen kendisine güvenmesini sağlamaktı.
Silahı hatırlamış gibi bakakışları beline kaymıştı.
"Kim getirdi seni buraya" Diye söylenerek Liyan'a doğru yöneldi. "Gitmemiz gerek" Dediğinde Liyan korku ile geri kaçmış "Ben kendim giderim"demişti.
Cihan gözlerini kapatarak içinden küfürler savursada gözlerini tekrar açıp " İzin vermezler iki adım atmana izin vermezler. " Demişti sakinlikle
Ama Liyan geldiği yola omzunun üzerinden bakarak, belki de bir şey yoktu amacı kendisini korkutmaktır diye düşünmüştü.
Cihan'ın yüksek ses ile "Gel yanıma! " Dediği an Liyan'ın arkasını dönüp koşması bir olmuştu.
Cihan elini beline atarak silahını tekrar çıkarmış kendilerini hedef alan adamı vurmuştu.Liyan olduğu yerde kalırken aynı yerden çıkan silah sesleri ile Cihan koşar adımlarla Liyan'ın yanına gitmişti.Hala silah sesleri duyulurken,Liyan'ın sırtını göğsüne yaslamış arkasından uzattığı silahlı elini karnına dolamış diğer eli ilede Liyan'ı tutarken adımları bile titremezken hızla dağın altında yolun kenarındaki otluk alana çekmişti kendilerini.
Liyan olayların şoku ile elleriyle sıkıca karnının üzerindeki ellere sarılmıştı.Karnını saran eli beline ulaşıyordu belinde hissettiği silahın sertliğinden kaçmak için kendi biraz daha yasladı Cihan'ın göğsüne
Cihan korktuğunu anlayarak "Geçecek." Diyerek Liyan'ı iyice sarmış Liyan'ın başını çenesinin altına saklamıştı boşta kalan eli ile Liyan'ın kulağını kapatmadan önce
Büyük avcunun içinde kalan kulaklarının soğukluğu ve aynı zamanda elinin temas ettiği yanakları buz gibiydi.
Cihan ellerini Liyan'dan ayırarak hızla üzerindeki kabanı çıkarıp Liyan'ın bedenine sardı. Ardından tekrar göğsüne yaslayıp kulaklarını kapattı.
Elinin altındaki beden titrerken başını kulaklarının hizasına eğedi.
Her ne kadar kulaklarını kapatsa da kendisi duyacağından emin bir şekilde " korkmamalısın" Demişti.
Cihan derin bir nefes vererek sakinleştirmek amacı ile kulağını kapattığı eli ile başını biraz okşayınca anında taş kesilen Liyan'ın vücudu ile yapmayı bıraktı.
"Birazdan bitecek ve senin ağladığına değmeyecek inan bana,"
"Bittiği zaman buradan kalkıcaz ve arabaya gidicez arabanın içi çok sıcak" Diyerek hala titremekte olan kızın dikkatini dağıtmak için uğraşıyordu.
"Buradan uzaklaşacağız. Önce seni ısıtacağız. Sonra güvenli bir yere geçeceğiz. " Diyerek silah seslerin nerden geldiğine ve ne kadar uzaklıkta olduklarını anlamak için dikkat kesildi.
Silah sesleri biraz durulunca bakışları kıza indi,"Kriz geçiriyorsun sanırım."Diyerek kendinden uzaklaştırdı biraz
"Silah sesleri kesildi. " Diyerek kızın irkilmelerine son vermek istedi ama yinede Liyan onu duymuyor gibiydi.
Ayağa kalkıp Liyan'ın kollarını tutup kendisi ile birlikte kaldırdı. Liyan'ın bakışları Cihan'ın gözlerine çıkarken Cihan düşmemesi için kabanı Liyan'ın omuzlarında sabitledi. "Bitti gitmemiz lazım hemen." Diyerek elini Liyan'ın beline koyarak yön gösterdi. Liyan'ın hızla yürümesini sağlarken o da etrafını kontrol ederek peşinden ilerliyordu.
Cihanın "Kim korkuttu seni bu kadar."Sorusu da cevapsız kalırken içten içe üzülüyordu kızın haline.
Aklına yeni gelmiş gibi "Yaran yok değil mi? " Diye sormuştu. Liyan hayır anlamında mırıldanırken,
Bakışları silahlı elindeydi silahın aniden ateş almasından korkuyordu.Gözleri dağa kaydığında korkuyla geri çekti bakışlarını.Yine birilerinin çıkmasından korkuyordu. Ama aralarında boy farkından dağda olan biri Cihan'ın yanındaki Liyan'ı göremezdi.Belkide uzun boyu ve iri bedeni Liyan'ı gizliyordu.
Arabanın yanına ulaştıklarında Cihan arka kapıyı açarak bedenini Liyan'a çevirdi. "Korkma. " Diye uyararak elleri ile belinden tutup kaldırarak yüksek olan arabaya oturmasını sağlamıştı. Elindeki silahı Liyan'a uzatırken bedenini geriye kaçırıp
"Yorgunsan uyuyabilirsin. " Dediğinde Liyan başı ile red etmiş ve başını öne eğmişti.
Cihan onu aynadan kontrol ederken
Liyan arkasında koltuğun sırtında olan montu aldığında 5 XL gibi duran monta baka kalmıştı asıl dikkatini çeken büyüklüğü değil üzerinde olan kamuflaj desenleriydi.
Bakışlarını tekrar aynaya çevirdiğinde ona bakmayı sürdüren Cihan montuna baktığını fark edince açıklama gereği duyarak,
"Askerim ben. " Demiş daha sonra kendini tanıtma amacı ile " Yüzbaşı Cihan Dağkır. "1
"O yüzden silahım var o yüzden ateş ettim. Korkma benden. "
8.05.2023
Neden bilmediğim bir şekilde gecenin üçünde yazmaya başladığım. Ve sabaha kadar yazıp uykusuz kalarak hastaneye gidecek oluşum. Değer misin kurgu?1
O kadar ani yazdım ki kızın adı daha belli değil kitabın adı da kapağıda
Ve sanki 3 kitabıma da düzenli bölüm atıyormuş gibi yeni kitaba başlamam 💆🏻♀️
(Yeni yazılmış halidir. Düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın lüfffttennnn)
1.Bölüm
Yazarın anlatımı
Karanlık ve soğuk. Bir kasım gecesinin ilk düşen karının soğuğu, dışarıda kopan fırtınaya Liyan'ın içindeki kıyamet eşlik ediyordu.
Rüzgarın uğultusu ağaçların hışırtısı,Liyan'ın titremeleri,
Yolda ezilen dal parçaları, sonbaharın son demleriydi, Liyan'ın içinde ki hasar ise bitişin simgesi,
Saatlerce süren sessizliği liyan bozarak "nerey-" Diye soracakken
"Sus." Diyen. serkanın sert ve öfkeyle harlanmış gür sesi Liyan'ın yerine sinmesine sebep olmuştu.
Oysa o kadar heycanlıydı ki Liyan'ın, akşam üzeri hevesle hazırlanmış saçlarının iki tarafından da ön tutamlarını örmüş geri kalan saçlarını sırtında serbest bırakmıştı. Üzerine hevesle siyah elbisesini giymişti. Nadiren yaptığı makyajından yapmıştı.
Ona göre bugün bambaşka olacaktı.
Araba yolunu izini bilmediği bir yerde ani fren yapınca Liyan kemeri sıkıca kavraması ile öne çarpmaktan kurtulmuştu. Peki ya onu şuan işiteceği sözlerden Serkan'ın yapacaklarından nasıl kurtulacaktı.
"Serkan." Mırıldanması Serkan'ın direksiyonu daha sıkı kavramasına sebep olmuştu. Liyan, sakinleşmesini ve eskisi gibi davranmasını istiyordu. Serkan'ın ismini söylemesi bile Serkan'ı mutlu ederken şuan koruduğu öfkesi Liyan'ın saf bir korku ile beklemesi Serkan'ı daha da sinirlenmesine sebep oluyordu.
"Neden sakladın? " Serkanın sorusu ile Liyan yutkunarak gözlerini kapattı. "Beni bok gibi hissetiriyorsun. " Demesi ile tekrar açmıştı gözlerini. "Ve beni değiştiriyorsun. Ömrümde hayatımda yapmam dediklerimi söyleseler inanmayacağım şeyleri yapmama neden oluyorsun. " Sakinlikten uzak bir ses tonu ile konuşması Liyan'ın gözlerini dolmasına sebep olmuştu.1
"Özür dilerim." Liyan'ın söyleyebileceği açıklayabileceği tek şey buydu. " Bu yıkıma sen sebep oldun Liyan." Diyerek elini bir kez daha direksiyona geçirirken Liyan içindeki korkuyu bir kenara bırakmış Serkan'ın canın ne kadar yandığın düşüncesi kaplamıştı içini ve bu da kalbinde ufak bir ritim değişikliğine sebep olmuştu. Bu seferki korku kendisi için değildi Serkan'ın canı içindi.
"Bunu sen istedin beni bu hale sen soktun. Ve şimdi arabadan in. "
"Serkan-"
"İn dedim sana! " Serkan'ın bağırması, arabanın içinde sıkışmış gibi sürekli Liyan'ın kulaklarında yankı yapıyor, sürekli kelimeler tekrar tekrar zihninde canlanıyor kalbini tırmalayarak geçip gidiyordu.
Liyan sance kemerini çıkararak kapının kulpunu biraz kendine çekmiş ve aralamıştı. Dışarıdaki fırtına arabanın içine dolarken Serkan'ın gözleri buğulanmıştı. Liyan ise ağlıyordu.
Liyan koltuktan kalkarak dışarı çıktığında Serkan arabanın içine daha fazla soğuğun girmesine müsade etmeden arkasından kapıyı kapatmıştı. Kapanan kapının sesi ile Liyan irkilirken gözlerinin tek hedefi sürücü kapısıydı.
"Serkan." Diye bağırarak arabanın peşinden koşmuştu. Araba daha da hızlanıp gözden kayboluncaya dek koştu.
Nefes nefese kaldığında yere çökmüştü. Soğuk taşlı toprak yolun soğuğu içine işlerken avuç içleri yere koymuş soluklanıyor, daha doğrusu nefes almaya çalışıyordu.1
Ayazdan nasibini alan liyan çöktüğü yerden kalkarak etrafına göz gezdirdi.
Yukarıda ki dağ gibi yamaç olan yere bakarak gelen seslere kulak verdi. Uluma ve havlama seslerinin yanında gelen ayak sesleri.
Aşağısı uçurumdu. Ağlaması hıçkırığa dönerken eli ile ağzını kapatarak içine attı tüm acısını sızısını, çıplak olan bacakları ve kolları onu hasta edecek boyutta soğuğa birebir maruz kalırken bedeninin kapalı olan yerleri bile içini titretir olmuştu.
Şalı ve çantası arabada kalmış telefonunu saatler önce Serkan parçalara ayırmıştı.
Hala Serkan'ın bırakıp gittiğini konduramazken koşmaya başlamıştı Serkan'ın gittiği yöne belki az ileride bekliyordur diye.2
Yukarıda ki sesler gittikçe artarken Liyan gidecek bir yeri olmadığından çaresizlikten ve başına geleceklerin korkusundan tir tir titriyordu.
Ağlamaktan rimeli aklmış gözleri kızarmıştı.
Dudağındaki ruju ise hırsla sol koluna silmişti.
Yukarıdan gelen köpek sesleri ve ufak böceklerin rahatsız sesleri inletiyordu tüm dağı karanlığı aydınlatan bir tek ay ışığı vardı. Tek bir ışığın bile olmadığı bu dağ yolunda Liyan pişmanlıktan kavruluyordu. İçi içini yiyordu,aynı zamanda ağlıyordu.
Koşuyor Serkan'a yetişmeye çalışıyordu.
Rüzgar Liyan'ı savuracak kadar kuvvetli iken Liyan biran nefes alamadı. Çıkan rüzgar fırtınasından teni buz kesmişti.
Yamaç olan yerin dibine, yolun kenarına,gitmek istese de orada olan otlardan ve bitkilerinin içinde olabilecek hayvanlardan korkuyordu.
Yukarıda birileri olduğuna dair sesler gelince hızlı adımlarla rüzgara baş çıkarak yürümeye çalışmıştı.
Rüzgarın biran bile dinmediği karanlık yolda hıçkırıklara boğularak yerdeki lastik izlerini takip etti. On dakikadan fazla bir süre arara koşmuş bazende hızlı adımlarla yürümüştü.
Ellerini bedenine sararken burada hipotermi geçirip öleceğini düşünüyordu. Ama yukarıda olanların ona zarar vermesi yerine hipotermi geçirmeyi tercih ederdi.
Ayakları yürümekten sızım sızım sızlıyordu
Liyan'ın bedenini korku ele geçirmişti. Koşarak kaçmak istesede yerini belli etme korkusundan hızlı adımlarla yürümeye çalışıyordu.
İki kere karşısına akrep çıkmıştı. Her defasında bağıracakken üst tarafta kim ve ne olduklarını bilemediği şeylerden korkmuş irkilerek yere bakarak yürümeye devam etmişti.
Tik gibi bir şey olmuştu artık ayağına gelip bacağından tırmanacak gibi geliyordu akrep ve diğer böceklerin bu yüzden ayağını sık sık kontrol etmeyi ihmal etmiyordu.
Ve duyduğu ses yerinde öylece kalmasına yolu aydınlatan far ise kalbinin korku ile atmasına sebep olmuştu,kendisine yaklaşan araba motorunun sesi bu durumda olan birini mutlu etmesi gerekirken Liyan'ı huzursuz etmişti yolun ortasından kenara çekilmiş gecenin bu saatinde buradan geçen arabanın geçip gitmesini kendisini görmemesini istemişti.
Biliyorduki gecenin bu saatinde buradan bir kadın geçmez erkekler ise grup halinde içmek için çıkardı böyle dağa taşa.
Sarhoş erkek ya da erkekler. Bu düşünce Liyan'ı daha çok ağlatırken içinden dualar ediyordu.
Araba yanından geçti gitti sanarken az ileride durması Liyan'ın dudakları arasından bir küfür çıkmasına neden oldu.
Geri geri gelen araba ile arkasını döndüğünde arabada ani bir fren sesi ile durmuştu. Fren sesi ormanda yankılanmıştı. Liyan, bir kaç adım geriye gitmişti.
Gözlerini saniyelik kapatıp açmış ardından arkasına dönerek geldiği yöne yürümeye başlamıştı.
Göz bebekleri bile titrerken, arabanın kapısının açılma ve ardından kapının kapanma sesini işitince dehşetle omzunun arkasına baktı. Kendine doğru gelen uzun siyah kaşe kabanlı birisini görünce
Arkadan "Dur." Diyen gür bir ses duyduğunda hızını dahada arttırmaya çalıştı. Az önce titreyerek kat ettiği yolları tek nefeste, koşarak geri dönüyordu.
Tekrar " Koşma! " Diyen sesi duyduğunda bu sefer arkasında kalan adamda peşinden koşuyordu.
Silah sesini duyduğuda ise ayaklarını hareket ettirmeyi bıraktı,dizleri titrerken yerinde öylece kala kalmıştı.
Başının döndüğünü hissederken ne olacağı ile ilgili kafasında çeşitli senaryolar kuruyor ve bu sahnelerde korkusunu tetikliyordu,
"Orda kal. " Diyen sesini işitince belki bir ihtimal diyerek minik bir adım atığında arkasında kalan adamdan ses çıkmayınca tekrar koşmaya yeltenecekken arkasındaki adam bunu anlamış gibi "Kal dedim! " Diye tekrar etmişti.
Liyan gözlerini sımsıkı kapatarak buz kesmiş ellerini kulaklarına götürerek kapattı. Arkadan adamın sesi uzaktan gelsede Liyan duymak istemeyerek ellerini kulaklarına iyice bastırdı.
Ayak sesleri yaklaşırken, arkasındaki adam.
Arkasına döndüğünde bir elinde silah olan ve diğer eli ilede silahı destekleyen adamı görünce irkilerek geri çekilmişti aralarında her ne kadar 10 adım kadar bir mesafe olsa da bu mesafe bile çoktu Liyan için.
Genç adam ise karşısında küçücük bir çocuk gibi duran Liyan'ın gözlerine çevirdi bakışlarını,
"Ateş etme. " Diyen kırık ve güçsüz sesi ile bakışları silahına düştü, daha sonraysa kızın titreyen bedenine, korkuttuğunu anlayınca "siktir." Diyerek silahı alel acele beline sıkıştırmıştı.
Ne diyeceğini ne tepki vereceğini bilemeyerek "Bana iyi olduğunu söyleyebilir misin? " Diye saçmalamıştı.
Oysa her defasında bu dağda cesaretlerini buluyorlardı.
Afallaması bu yüzdendi belkide "Sana doğru gelsem?"Diye sormuştu. kızdan bir tepki gelmeyince "benden korkar mısın?" Diyerek bir adım daha attığında kızın geriye doğru kaçması ve gözlerini sımsıkı kapatmasını sağlamıştı. Gözlerinden akan rimel ve dağılmış ruju ile Cihan'ın aklına en olmadık, en kötü sahneleri getiriyordu.
"Tamam gelmiyorum." Diyerek bir elini aralarına uzattı. "Birini mi bekliyorsun?" Dediğinde kız başını olumsuz anlamda sallamıştı.
"Biri sana zarar mı verdi? Söyle bana." Dediğinde tek isteği bu halinin nedeni öğrenmekti.
"Hayır" Hıçkırdığı için y harfini uzatarak söylemişti. Cihan derin bir nefes vererek sinirle dişlerini birbirine bastırdı.
" Seni almaya gelecek olan var mı? "
" Nereye gidiyorsun peki?" Diye sormuştu mesafeli bir ses tonu ile kızın korkusu Cihan'ın içine endişe tohumları ekiyordu. Dağ da ki hainlerin ona zarar verdiği ve onunda bir şekilde kaçtığı aklına geliyordu
Kız kendini konuşmak zorunda hissediyordu. Cihan ses tonunu her ne kadar ılımlı ve yumuşak çıkarmaya çalışsa da ses tonu mesafesini ve soğukkanlılığını koruyordu.
"Hiç bir yere, " Diyen Liyan'a kısık gözlerle baktı Cihan. "Nasıl geldin buraya?" Diye sorarken aynı zamanda herhangi bir terslikte silahını alabilmek için tetikte bekliyordu.
Gözlerini ara ara kızın gözlerine değdirip ardından etrafı kolaçan ediyordu. Bir hareketlilik göremeyince, bakışlarını cevap alıncaya kadar ayırmamak üzere kızın gözlerine dikti.
"İyisin ve buradasın. Güvendesin. " Diyerek kızı sakinleştirmek amacı ile söze başladı Cihan. "Korkman gereken bir şey yok, sana zarar verecek biri de yok.Şimdi, " Diyerek ona doğru bir adım atarak "yanında telefonun var mı? " Diye sormuştu.
Liyan başını olumsuz anlamda sallayınca "arayabileceğin biri var mı? Seni buradan almaları için? " Diye sorduğunda Liyan tekrar başını olumsuz anlamda salladı. Arasa ailesinin vereceği tepkiden korkuyordu. Burada kalmaya devam etse başına geleceklerden.
Serkan'ı aramayı istesede dile getirmedi. "Ailen ile ben konuşurum onu dert etme" Dediğinde kızın gözlerindeki kararsızlığı anlamıştı.
" Arayamam. " Demişti. Sadece, Serkan'ın öğrendiği gerçekleri ailesi de öğrenirse verecekleri tepki çok sert olacaktı. Ve Serkan'ın söylemesinden korkuyordu.3
"Sana telefonumu versem? " Diye sorarak Liyan'a doğru bir adım attı.
"Arayabileceğin biri var mı? Gelip seni buradan alacak? " Diye sorduğunda aklından sadece Serkan'ı aramak geçiyordu ama bu seferde ne yapacak oldukları daha da korkutuyordu şuan bile hala burada olduğuna inanamıyordu.
" Telefonumu sana uzatıyorum. " Diyerek elini kabanının iç cebine atarak telefonunu çıkardı. Parmak izi ile tuş kilidini açarak Liyan'a uzattı. "Jandarmayı ara, bölge jandarma komutanlığının numarası kayıtlı " Demişti.
Liyan alıp almamak konusunda kararsız kaldığında "Yada 112 ara onlar bölge jandarma konutanlılığına bağlarlar." Demişti kendisine güvenip güvenmemediğini anlamayarak hala uzattığı telefonun ekranına dokunadak açık tuttu.
"Al hadi vaktimiz yok. " Diye sabırsız bir şekilde söylendiğinde Liyan hala alıp alama konusunda tereddüt ediyordu. Sanki telefonu almak için elini uzatsa kendine çekip alacak gibi hissediyordu. Ama bir yandan da öyle bir niyeti olsa şimdiye kadar yapardı diyordu.
Elini yavaşça uzatarak telefonu eline almıştı. "Arabamın plakasını okuyabiliyor musun? " Gelen soru ile Liyan bakışlarını karşısındaki adamın arkasında kalan arabaya ve plakasına çevirdi. Başını olumlu anlamda salladığında
"Adım Cihan... " Dedi bu kez karşısındaki adam "Cihan Dağkır. "
Liyan dediklerini yaparak önce 112 yi tuşlamış ardından bölge komutanlığına bağlanmıştı. Cihan'ın dediklerini karşı tarafa bir bir aktarırken telefonun ucundaki komutan Liyan'a Cihan ile gitmesi gerektiğini söylemişti sadece.
Telefonu kapattıktan sonra avucunun içinde sıkmıştı. "Sende kalsın şimdi gidelim. " Dediğinde Liyan sesin hapörlede olmadığından emindi duyması imkansız iken komutanın onunla git dediğini nasıl duymuş olduğuna takmıştı.
"Gelmek istemiyorum. " Diyen Liyan ile Cihan bakışlarını sabitlediğini yerden ayırarak Liyan'a baktı. " Burada kalırsan kurda kuşa yem olacaksın. Gel benimle, " Dediğinde Liyan yine başını olumsuz anlamda salladı.
Onunla gitmektende burada kalmaktan da çok korkuyordu."Bak korkuyorsun ama sana yaklaşmama izin ver. Gidelim buradan."Dediğinde. Liyan'ın akmakta olan gözyaşlarına yenisi eklendi. "Gelmek istemiyorum. " Dediğinde Cihan tekrar bakışlarını az önce çevirdiği yere çevirdi. Sırtını dikleştirerek,1
"Korkma benden tamam mı? " Diyerek yüzünü buruşturmuştu. "Burada kalırsan daha kötü şeyler olacak ve benden seni burada bırakmamı isteme, gel benimle" Diyerek elini uzattığında Liyan başını olumsuz anlamda salladı. "Çok korkuyorum. " Diyerek itiraf ettiğinde yeni bir krizin başlangıcı gibiydi bu itiraf.
"Korkma benden,sana zarar verecek bir şey yapmam."Diyerek Liyan'ı ikna etmeye çalışmaya devam etmişti.
"Arabayı kullanmak ister misin? Kullanmayı biliyorsan sen kulan ama gel benimle" Dediğinde ısrarcı olması Liyan'ı rahatsız ediyor hatta bu ısrarı korkutuyordu.
" Kullanmayı bilmiyorum. " Dedi ısrarından vazgeçer diye ama bu sefer Cihan yutkunarak"silahı vereyim." Diye yeni bir teklif sunmuştu. Ama amacı tamamen kendisine güvenmesini sağlamaktı.
Silahı hatırlamış gibi bakakışları beline kaymıştı.
"Kim getirdi seni buraya" Diye söylenerek Liyan'a doğru yöneldi. "Gitmemiz gerek" Dediğinde Liyan korku ile geri kaçmış "Ben kendim giderim"demişti.
Cihan gözlerini kapatarak içinden küfürler savursada gözlerini tekrar açıp " İzin vermezler iki adım atmana izin vermezler. " Demişti sakinlikle
Ama Liyan geldiği yola omzunun üzerinden bakarak, belki de bir şey yoktu amacı kendisini korkutmaktır diye düşünmüştü.
Cihan'ın yüksek ses ile "Gel yanıma! " Dediği an Liyan'ın arkasını dönüp koşması bir olmuştu.
Cihan elini beline atarak silahını tekrar çıkarmış kendilerini hedef alan adamı vurmuştu.Liyan olduğu yerde kalırken aynı yerden çıkan silah sesleri ile Cihan koşar adımlarla Liyan'ın yanına gitmişti.Hala silah sesleri duyulurken,Liyan'ın sırtını göğsüne yaslamış arkasından uzattığı silahlı elini karnına dolamış diğer eli ilede Liyan'ı tutarken adımları bile titremezken hızla dağın altında yolun kenarındaki otluk alana çekmişti kendilerini.
Liyan olayların şoku ile elleriyle sıkıca karnının üzerindeki ellere sarılmıştı.Karnını saran eli beline ulaşıyordu belinde hissettiği silahın sertliğinden kaçmak için kendi biraz daha yasladı Cihan'ın göğsüne
Cihan korktuğunu anlayarak "Geçecek." Diyerek Liyan'ı iyice sarmış Liyan'ın başını çenesinin altına saklamıştı boşta kalan eli ile Liyan'ın kulağını kapatmadan önce
Büyük avcunun içinde kalan kulaklarının soğukluğu ve aynı zamanda elinin temas ettiği yanakları buz gibiydi.
Cihan ellerini Liyan'dan ayırarak hızla üzerindeki kabanı çıkarıp Liyan'ın bedenine sardı. Ardından tekrar göğsüne yaslayıp kulaklarını kapattı.
Elinin altındaki beden titrerken başını kulaklarının hizasına eğedi.
Her ne kadar kulaklarını kapatsa da kendisi duyacağından emin bir şekilde " korkmamalısın" Demişti.
Cihan derin bir nefes vererek sakinleştirmek amacı ile kulağını kapattığı eli ile başını biraz okşayınca anında taş kesilen Liyan'ın vücudu ile yapmayı bıraktı.
"Birazdan bitecek ve senin ağladığına değmeyecek inan bana,"
"Bittiği zaman buradan kalkıcaz ve arabaya gidicez arabanın içi çok sıcak" Diyerek hala titremekte olan kızın dikkatini dağıtmak için uğraşıyordu.
"Buradan uzaklaşacağız. Önce seni ısıtacağız. Sonra güvenli bir yere geçeceğiz. " Diyerek silah seslerin nerden geldiğine ve ne kadar uzaklıkta olduklarını anlamak için dikkat kesildi.
Silah sesleri biraz durulunca bakışları kıza indi,"Kriz geçiriyorsun sanırım."Diyerek kendinden uzaklaştırdı biraz
"Silah sesleri kesildi. " Diyerek kızın irkilmelerine son vermek istedi ama yinede Liyan onu duymuyor gibiydi.
Ayağa kalkıp Liyan'ın kollarını tutup kendisi ile birlikte kaldırdı. Liyan'ın bakışları Cihan'ın gözlerine çıkarken Cihan düşmemesi için kabanı Liyan'ın omuzlarında sabitledi. "Bitti gitmemiz lazım hemen." Diyerek elini Liyan'ın beline koyarak yön gösterdi. Liyan'ın hızla yürümesini sağlarken o da etrafını kontrol ederek peşinden ilerliyordu.
Cihanın "Kim korkuttu seni bu kadar."Sorusu da cevapsız kalırken içten içe üzülüyordu kızın haline.
Aklına yeni gelmiş gibi "Yaran yok değil mi? " Diye sormuştu. Liyan hayır anlamında mırıldanırken,
Bakışları silahlı elindeydi silahın aniden ateş almasından korkuyordu.Gözleri dağa kaydığında korkuyla geri çekti bakışlarını.Yine birilerinin çıkmasından korkuyordu. Ama aralarında boy farkından dağda olan biri Cihan'ın yanındaki Liyan'ı göremezdi.Belkide uzun boyu ve iri bedeni Liyan'ı gizliyordu.
Arabanın yanına ulaştıklarında Cihan arka kapıyı açarak bedenini Liyan'a çevirdi. "Korkma. " Diye uyararak elleri ile belinden tutup kaldırarak yüksek olan arabaya oturmasını sağlamıştı. Elindeki silahı Liyan'a uzatırken bedenini geriye kaçırıp
"Yorgunsan uyuyabilirsin. " Dediğinde Liyan başı ile red etmiş ve başını öne eğmişti.
Cihan onu aynadan kontrol ederken
Liyan arkasında koltuğun sırtında olan montu aldığında 5 XL gibi duran monta baka kalmıştı asıl dikkatini çeken büyüklüğü değil üzerinde olan kamuflaj desenleriydi.
Bakışlarını tekrar aynaya çevirdiğinde ona bakmayı sürdüren Cihan montuna baktığını fark edince açıklama gereği duyarak,
"Askerim ben. " Demiş daha sonra kendini tanıtma amacı ile " Yüzbaşı Cihan Dağkır. "1
"O yüzden silahım var o yüzden ateş ettim. Korkma benden. "
8.05.2023
Neden bilmediğim bir şekilde gecenin üçünde yazmaya başladığım. Ve sabaha kadar yazıp uykusuz kalarak hastaneye gidecek oluşum. Değer misin kurgu?1
O kadar ani yazdım ki kızın adı daha belli değil kitabın adı da kapağıda
Ve sanki 3 kitabıma da düzenli bölüm atıyormuş gibi yeni kitaba başlamam 💆🏻♀️
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
17.93k Okunma |
1.13k Oy |
0 Takip |
49 Bölümlü Kitap |