Saf sevginin aşk ile harmanlanmış hali.
Onun bana verdiği değer hep aynıydı.
Ve bana anlatırdı bende onu bir hevesle dinlerdim. Aşkı da sevgiyi de Serkan'ın sevgililerini anlatması ile öğrenmiştim.
Hemde olması gerektiğinden kat be kat fazla şımarıklardı.
Ama ailemin korktuğu onların şımarıklıklarının sonucu değil benimde onlar gibi olmam dı
16 yaşına geldiğimde alınmıştı telefonum. Bana ait olsada halamlar elimden alır. Bakarlardı.
nereye bakıyorum. Kiminle konuşuyorum diye,
Bu yüzden eğer kötü bir şey yaparsam verecekleri cezadan ve sonuçlarından korkardım.
Telefondan bir şey bakmaya cesaret edemez birine numaramı vermeye korkardım. Çevremde de kimse yoktu zaten.
Bazen annemin mezarına mardine gider. Dayımlar tarafından şiddete uğrar ve eve gelirdi.
O zamanlarda dayımlardan ölesiye korkardım beni de döverler diye,
Halamın, 'şükür et ki bizimle yaşıyorsun canım. Dayınlar gibi katillerin elinde olsan neler olur kim bilir? '
Dayımlardan ölesiye kadar korkmam 15 yaşıma kadar sürmüştü. Dayımlar eve gelmiş ve kavga gürültü ile beni alıp götürmüşlerdi.
Yol boyu korkudan tir tir titremiş ne olacağını düşünmüştüm. Ama korktuğumun aksine vardığımız da ve orada kaldığım iki gün boyunca bana çok iyi davrannışlardı.
Rüya gibi geçen iki günün ardından babam polislerle gelmiş ve beni almıştı.
Eve döndüğümde sırayla herkesten azar yemiş ve bana soğuk davranlamalarına neden olmuştum.
Halam nankör olduğumu söyleyip kendi evladımdan ayırdım mı diyor
Amcam ise neden polisi aramadığımı
Babaannem ise orada iki gün boyunca ne olduğunu a dan z ye anlattırmıştı.
Şuan o yaşadıklarımı düşünce her şeyi kabullenerek ve susarak geçirmiştim.
Şuan olsa ne tepki vereceğimi düşünsem de değişen bir şey olmayacağının farkındaydım.
Üniversite sınavından evde çalışma ile yüksek bir puan alsam da tercihlerimi amcam yapmıştı.
Oysa hayal ettiğim bu değildi.
Sınava hazırlanırken dayım beni arayıp mardine gelebilirsin burada sana ev tutarız ya da bizimle yaşarsın demiş büyük dayım ise nerede istersen okursun. Şehir seç yeter. Demişti. Kazanasam bile dayımlar özel bir üniversiteye göndereceklerdi.
Serkan gibi her an dışarı çıkabilecek ve bir sürü arkadaş çevrem olacağını düşünür sevinir ve daha sıkı çalışırdım.
Puan açıklandıktan sonra iki dayım da bana meslek ve üniversite arayışına girmişler ve 4 yıllık hemşirelik ve ya mimarlıkta karar vermiştik. Tercihlerimi bu iki meslek üzerinden yapacaktım. Ama tercih yapacağım zaman amcam benim yerime yaptığını söylemiş ve sistemin şifresini vermemişti.
Açıktan bitirdiğim lisenin sonunda yine açıktan iki yıllık bir bölüm olduğunu duyunca bir gün boyunca odamdan çıkmamış babamın yanına gitmiştim. Ama zaten babamın yanında oturan amcam ve yengem ben konuşurken araya girmiş ve babamı manipüle etmeyi başarmıştı.
Amcam ile arama mesafe koyduğumda amcam benim iyiliğim için olduğunu bu bölümün önünün daha açık olduğunu söylemişti.
Ama amcama karşı kırgınlığım hiç geçmemişti. Konusu açılınca nereden bilebilirdim senin aklında meslek olduğunu ya da pişmanım gibi bir çok şey söylemişti.
Ama ben sınava bir hevesle çalışmış sayısal sözelin ne olduğunu bile bilmeden bütün dersleri çalışmıştım.
Gözlerimi açarak amcamları düşünmemeye çalıştım.
Yataktan kalkarak battaniyeyi sırtıma attım. Sobanın hala yanıyor olması ve odaya bırakılmış ısıtıcı olması beni düşündürsede umursamadım.
Güneş biraz biraz kendini belli ederken dışarıda fırtına olduğu belli eden uğultular vardı.
Dün uyuduktan sonra sinan akşam yemeği getirerek uyandırmıştı. Sonrada gözüme uyku girmemişti. Sabaha kadar yatakta dönüp durduktan sonra biraz uyuyabilmiş ardından tekrar uyanmıştım.
Cihandan hala ses seda yoktu. Göreve gitmediği sürece hep gelir gelmeyi bırakın yanından ayırmazdı beni.
Yataktan kalkarak sobanın dibine oturdum. Sıcaklık mayıştırırken aynı zaman da uykumu getiriyordu ama biliyordum ki uyumak için yatağa girdiğim an düşünüp duracak ve uyuyamayacaktım.
"Uyanık mısın? " Kapının önünden gelen sinanın sesi ile kapıya döndüm.
"Uyandım." Diye seslendiğimde içeri girmişti. "Kahvaltı getirecektim de, " Dediğinde akşam ki yemeklet aklıma geldi.
"Midem hala bulanıyor. " Dedim. Akşam ki tavuk yemeği midemi bozmuştu. Bir şey yiyebileceğimi sanmıyordum. "Kahvaltı yapmana engel bir şey göremedim? " Demiş ve ona diktiğim bakışlardan sonra "tamam." Demişti pes edercesine
"Sadece çay ve simit ye mideni tutsun, " Dediğinde kabul ederek başımı salladım. "Getireyim o zaman. " Dediğinde "tamam." Diye mırıldandım.
Sinan dışarı çıkarken, "sinan, " Diye seslendim. Kapıdan çıkmak üzere iken bana döndü.
"Pehlivan nerede? " Diye sordum. Aklım onda kalmıştı. "Hazırlanıyor. Gidecek bir saate, " Dediğinde "yaa, " Sızılandım. "Ben veda etmedim. "
"Şuan sırası olduğunu sanmıyorum liyan daha sonea onu görüntülü ararız. " Dediğinde başımı iki yana salladım.
"Görmek istiyorum en azından sorsan gelir belki yanıma ya da ben gitsem? " Diyerek başımı hafifçe sağa doğru yatırmıştım
"Birde, " Dediğimde yüÜnde çarpık bir gülümseme oluştu. "Cihan mı? " Dediğinde başımı hızla olumlu anlamda salladım.
"Gelecek olan otobüsü karşılamaya gitti. " Dediğinde yüzüm asıldı.
Neden bana haber vermemişti. Aramız bozuk diye hepten mi bağı kesmişti.
Oysa nereye gitse benide götürürdü.
Yanından ayırmaz. Her daim haber verirdi.
"İyi." Dediğimde sinan hayretle, " Bana niye trip atıyorsun? " Diye sordu.
"Git sinan! " Diye bağırdığımda
"Tövbe yarabbim. " Diyerek odadan çıkmış kapıyı ardından kapatmıştı.
Aptal Cihan. Artık değer de vermiyordu bana,
O bana bir çok şey söylemişti ben ona kızmış mıydım?
Akşam burada olan tavşanım şuan ortalıkta görünmüyordu.
Ayağımı hızla yere vurdum. Ben ona ne yapmıştım sa sanki serkan yüzünden bana kızıyordu. Bundan daha saçma bir şey olamazdı.
Kapıya biri vurduğunda bakışlarımı kapıya çevirdim. "Sinan? " Diye seslendiğimde tekrar vurmuştu kapıya "cihan sen misin? " Diye sorduğumda alinin olmamaaı için dua ediyordum.
Kapının kolunu aşağı indirerek giren pehlivanı görünce rahat bir nefes verdim. "Pehlivan! " Diyerek hızla ona ilerleyerek ona sarıldığımda o da aynı şekilde karşılık vermişti.
"Bir benim adımı söylemedin. " Derken durgun sesi beni endişendirmişti.
"Gelmezsin sandım. " Diyerek ayrıldığımda iki parmağının arasına burnumu sıkıştırdı. "Vedalaşmaya geldim. " Dediğinde morarmış gözaltlatında gezdi bakışlarım.
Kızarmış gözlerinde dolandı durdu.
"Ağladın mı? " Diye sorduğumda
"İyi olmalısın pehlivan. " Dediğimde
Yatağa doğru giderek yatağa oturdu.
"Boşver şimdi bunları. Sen nasılsın? Cihan ile kavga etmişsiniz. " Dediğinde şaşırmıştım.
"Sen nereden biliyorsun ya, " Diye sordum.
"Dün cihanın suratı sirke satıyordu. "
"Dün birlikte miydiniz. " Dedim.
Buruk bir gülümseme oluştu yüzünde. "Nereye gidecekti başka? Geneleve mi, " Alayla dalga geçtiğinde kaşlarımı çattım. "Komik mi? " Diye sordum.
"Gidince ne olacak? " Diye sordum. Onu üzmek istemesem de ne olacağını merak etmiştim.
"Doktor ayarlanacak istanbulda, "
"Korkuyor musun? " Diye sordum.
"Korkuyorum." Dedi. "Ama, " Dediğinde yurkunmuştu.
"Sevgilim ne der bilmiyorum. Arıyorum açmıyor. Benden duysun. İsterdim. " Dediğinde "ne? " Diye fısıldadım.
"Kerim ona haber vermişti. " Dediğimde nefesim takılı kalmıştı.
"Biliyor yani, " Dediğinde "sanırım." Dedim.
"Cihan söyletti moral versin sana diye söyleyeceklerdi. "
"Aradığımsa açmadığına göre, " Diyerek yutkundu.
"Ben daha ne yapayım liyan? Ben onu mutlu etmek için daha ne yapayım. "
Diyecek bir şeyim teselli cümlelerim olmadığı için sessiz kaldım.
"Adıma bile bahane buluyor ben ne yapayım liyan anneannem koymuş adımı. Benim elimde miydi? " Dediğinde sol gözünden bir damla yaş düştü.
lütfen, " Başını iki yana salladı kafasını eğer göz yaşını hızla sildi.
"Ben anlamadım şimdi. Bitti mi açmayacak mı gelmeyecek mi yanıma, " Dediğinde "pehlivan, " Dedim. "Üzülme lütfen belki baika bir şey olmuştur belkide aramamışlardır ben duyduğumu söyledim. "
Başını iki yana salladı. "Ondan beklerim. Severim, seviyorum. Ama yapar der."
"Neyse ki ördüğüm atkıyı vermedin. " Diye kendi kendime konuştum.
"Nasıl devam edeceğim şimdi? Ayağımın kesileceğine mi yanayım mesleğimin gittiğine mi iki yıldır. Gözümden sakındığım kızın böyle yapmasına mı? " Dedi yutkunup devam etti.
"Üst üste mi gelir hepsi. nasıl unutacağım ben bunları nasıl atlatayım. "
Pehlivan karşımda kendi kendini yiyip bitirirken teseli edecek bir tek cümlem bile yoktu.
Burada İlk defa şahit olduğum şeylerden biride buydu. Burada sürekli yoğun bir acı vardı ve teselli edecek tek bir cümle bile yoktu.
Üzülme denmeyecek kadar acı verici,
"Sana salep yapayım mı? " Diye sordum. Ne zaman beni suskun görse bana dediği şey buydu.
Sinanında öyleydi kim beni üzgün görse salep yapayım mı derdi.
Başını ağır ağır iki yana salladı,
"Askerim ben, " Diyerek başını havaya kaldırdı. "Bacağım kopsa omzuma alır yürümeye devam ederim. "
"Tekin doğan. " Dediğimde benimle birlikte o da gülümsedi.
"Salep i gerçekten kötü olduğum bir anda yap bana şuanki her şey geçiçi, "
"Eğer olur da bacağın kesilirse tepkin ne olur? " Diye sordum.
Merak etmiştim. Güçlü kalabilecek miydi. Yoksa her şey bitti mi diyecekti.
"Yapayını taktırırım." Her şeye bir çözüm yolu üretiyordu. Her şeye bir çözümü bir yolu vardı ona göre
Ayağa kalktığında aynı zamanda kapı çaldı. Pehlivan bana göz ucu ile baktıktan sonra, " Gel, " Diye seslendi kapıya doğru.
İçeri giren sinanın elinde tepside üç simit üç te çay vardı.
Pehlivsn tepsiyi süzüp, " Bu ne bu?" Diye sordu. " Böyle mi bakıyorsun kıza? " Diye sorduğunda ağlamak istemiştim. Cihan olsaydı cihan da böyle derdi. Cihan ile benzerlikleri canımı sıkmıştı.
" Kendisi istedi. " Diyerek pehlivanın yanından geçerek yanıma geldi. Çaya
Uzanarak aldım. Çaya şekeri kattıktan sorna simitide almıştım.
Sinan, "Gel simit ye öyle git. " Dediğinde pehlivan onu kırmayarak simit ve çay almıştı.
Üçümüz birlikte çay ve simit yerken pehlivan yine dalgındı.
"Ne düşünüyorsun. " Diye sorduğumda "öyle, " Dedi.
Korktuğunu düşünüyordum. Kim korkmazdı ki, ayağının kesilme ihtimali vardı.
Dahası, sevgilisinin her şeyi bilip onu aramaması da vardı.
" İyi misin? " Sinan'ın sorusu ile pehlivan yerinde doğrularak kendine
"Nasıl hissettiğini sormadım? "
"Onu da söyleyeyim dedim. Ve inan bana düşünmek iyi geldi akşamki gibi değilim. " Sanırım akşam hep beraberlerdi. Acaba sohbet ederlerken cihan ne konuşmuştu.
" Hepimizin bir eksiği var solunda, bedeninde benim de bu, " Dediğinde söyleyeceklerine dikkat kesildim.
"Başka kimin eksiği var ki?" Dayanamayarak sorduğum soruya sinan cevap verdi. "Fark etmedin mi? " Dediğinde "neyi, " Dedim.
Yoksa cihanın mıydı bir eksiği olan solunda eksiği olan o muydu yoksa
Sevgilisinden ayeı kaldığı için miydi?
Yoksa sevdiği biri vardı da onunla mı görüşemiyorlardı.
Yoksa bedeninde mi bir sıkıntı vardı.
Allahım ne olur bedeninde bir sıkıntısı olsun. Amin
"Kerimin serçe parmağı yok, " Dediğinde "hii, " Diye anlamsız bir tepki verdim. "Gerçekten mi? " Diye sorarken başını salladı. Bak yanında bir şey deme parmağına da meraktan bakma anlar sonra, " Dediğinde ağır ağır başımı salladım.
Çalan kapı, "komutanım." Diye yükselen ses ile sinan omuzlarını dikleştirdi. Yüksek ve gür sesi ile, "gel," Diye seslendi.
Asker içeri girip bakışları doğrudan sinanı hedef alırken, "cihan üsteğmenim geldi. Sizi bekliyor. " Dedi.
Bende heveslenerek ayağı kalktığımda pehlivan ve sinanın bakışları bana döndü. "Bide beni mi? " Diye sorduğumda askerin bakışları hala dimdik karşıdaydı. Sinan, "Tamam. Çıkabilirsin. " Dediğinde asker dikkat çekerek çıkmıştı odadan.
"Ben gideceğim. O yüzden liyan. " Pehlivanın sesi düşüncelerimden beni uzaklaştırdı.
"Bende geleyim dışarı nolur. " Dediğimde sinan, " Gel, " Demişti.
Pehlivan sinan a döndüğünde sinan bakışlarından rahatsız olmuş gibi,
" Ne? " Diye sordu. "Dünden beri cihanı bekliyor konuşsunlar. " Dediğinde pehlivsn ağzının içinden homurdanarak, "daha da bok ettin. " Dediğini duymuştum. Bir anlam veremedim.
Sinanda ayağı kalktığında hep birlikte dışarı çıkmıştık.
Dışarıda hatrı sayılır bir kalabalık elinde valiz ile bekleyen kerim vardı.
Sinan etrafa göz gezdirirken aynı zamanda bakışlarını pehlivandan kaçırıyordu.
Pehlivan ise ilk kerimin yanına gitmiş onunla sarılıp vedalaşmışlardı.
Elinden valizi alırken bahçedeki otobüsün içine göz gezdirsemde cihan görünmüyordu.
Sinan yanımda ağlamamak için kendisini sıkarken pehlivan da tek tek arkadaşları ile vedalaşıyordu.
"Cihan nerede? " Diye sinana sorduğumda nefesini sessizce iç çeker gibi dışarı bıraktı. "Buralardadır." Dediğinde etrafıma bir kez daha bakındım. "Yok ama," Diye mırıldandım.
Sinan'ın otobüse doğru gittiği görünce bende peşinden otobüse doğru ilerlerken cihanın arabasını gördüğümde olduğum yerde kalmıştım, Buradaydı. Sürücü kapısı açıldığında hevesle yanıma gelmesini beklerken eş zamanlı olarak açılan yolcu kapısı ile gözlerimi kıstım.
Arabadan inen kadın, Saçlarını düzeltti. Etrafa göz gezdirerek cihanın yanına gittiğinde beraber bu tarafa doğru geliyorlardı. Kerim yanıma gelerek, "bir sorun mu? " Var diye sorduğunda "hayır." Diyerek çattığım kaşlarımı düzelltim.
Kadının topuklu ayakkabıları zeminde tok bir ses çıkarırken bu ses aynı zamanda beynimin içinde yankılanıyordu. Kendinden emin bir şekilde cihanın yanında yürürken bakışlarımı cihana çevirdim.
Yanımıza yaklaştıklarında kerim öne atılarak cihan ile tokalaşmıştı.
Onlar tokalaşırken yanlarında bekleyen kadın soğuğu hissetmiş olacak ki kırmızı ruj olan dudaklarını birbirine sıkıca bastırmış yerinde sallanıyordu.
Cihan göz ucuyla kadına bakmış ardından bakışları kısa süreliğine de olsa bana dönmüştü. Ardından tekrar kadına döndüğünde boynunda gördüğüm iz ile resmen dona kalmıştım. Bir ize birde kadına bakarken, "cihan, " Diye seslendim.2
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
17.89k Okunma |
1.13k Oy |
0 Takip |
49 Bölümlü Kitap |