28. Bölüm

28. Bölüm

Solita
llsolita

Sellam.

 

Sınır sadece yorum lütfen

 

Bölüm iğrenç oldu. üzgünüm,

Ayrı kalmalarını yazamadım birleştiremedim. Yüzleşme olsun istedim onu da yapamadım. Okurken çok çok çok acemi olduğumu unutmayın lütfen çünkü yapamadım.

 

Daha sonra değiştireceğim 🩷

 

Neden geç geldiği bölümün sonunda yazıyor olacak 💖💖

 

Keyifli okumalar.

 

28.BÖLÜM

~ derdini bana anlat

 

Cihan tekrar arkasını dönerek bana bakarak "efendim," Dedi. Bakışlarım boynundaki izde iken cihan bana doğru bir adım atıp,

 

"Bir şey mi oldu? " Diye sordu.

Kadın onu beklerken onun bakışları bendeydi.

 

Bizde mi uzaktan böyle görünüyorduk?

 

"Boynun, " Dediğimde elinin sırtı boynuna gitti.

 

Gözlerimin önü kararıyor gibi hissetsemde öyle bir şey yoktu. Sadece beynimin bir oyunuydu.

 

"Önemli bir şey değil, " Dediğinde herhangi bir tepki vermedim. "Liyan," Bana seslendiğinde irkilerek bakışlarımı ona çevirdim.

 

"İyiyim bir şeyim yok, " Dediğinde başımı salladım. Boynunda uzun ve kalın çizgi mor renge dönmüştü.

Kötü görünen yara beni ağlamaya itiyordu.

 

Ya da gördüğüm manzara cihanın yanındaki kadın, bana soğuk davranması hangi görüntü kavrayamıyordum.

 

Cihan üzerindeki kazağı çekiştirerek boynunu gizlemeye çalışarak kerime, "içeri götür. " Dedi.

 

Kerim elini koluma koyduğunda geriye doğru adım attım.

"Ben giderim. " Diyerek arkamı döndüğümde kadının sesini duymuştum. "Yaradan midesi bulandı sanırım, "

 

"Kerim sende, " Diye emir verdiğinde kerim bana yetişemesin diye adımlarımı hızlandırdım.

 

"Daha dik dur da anlamasınlar. " Dediğinde olduğum yerde durdum.

"Ne, " Diye fısıldadığım.

 

"Girelim içeri, " Diyerek umursamaz bir tavır takındı.

 

"Ne demek istedin. " Diye bir kez daha sorduğumda yüzünde ukala bir gülüş belirdi.

 

"İçeri girelim dememden mi bahsediyorsun? " Dedi. "Ayak altında dolaşma dedi sana emrine uyuyoruz."

 

Dediğinde kaşlarımı çattım. "Öyle dedi değil mi? " Diye sorduğumda başını olumlu anlamda salladı.

 

"Hadi dolaşma ayak altında, " Dediğinde yürümeyi bırakmış içeri geçmemi bekliyordu. İçeri geçecek iken pehlivan, "liyan! " Diye bağırmıştı.

 

Arkamı döndüğümde "vedalaşalım." Dedi. Bana doğru aksayan adımlarla gelerek kollarını açtığında aramızda kalan bir kaç adımı da ben kapatarak kollarının arasına girdim.

 

"Neye üzüldün. " Diye kulağıma fısıldayarak söylediğinde omuz silktim.

 

"Cihan ayak altında dolaşma dedi. "

 

"Demez."

 

"İma etti. "

 

"Etmez, " Diyerek arkadaşının arkasında oldu.

 

"Sen gidince ben yanlız kalacağım. " Dediğimde "ağlama sakın. " Diye uyardı.

 

Elleri sırtımda gevşek bir şekilde dururken birbirimize dert yanıyorduk.

 

"Kalmayacaksın yanlız sinan var. " Dedi.

 

Bu an hayatımın hangi dönüm noktasıydı bilmiyorum. Burada en yakın olduğum kişi cihan iken sinan demişti. Sinan var demişti. Oysa cihan yanında hep demesini beklemiştim.

 

Ellerimi sırtından indirerek bir adım geri çıktım. "Gözürüşürüz." Dedim ve arkamı döndüm. Belki de günler sonra pişman olacağım şeyi yapmıştım. Belki saatler sonra keşke pehlivan ile bir kaç samiye de olsa fazla konuşsaydım diyecektim.

Biliyordum kendimi.

 

"Ben senin arkadaşınım! " Arkamdan seslendiğinde hızlanarak içeri girdim. Kendimi odaya atarak kapının arkasına oturdum.

 

Gözlerimden yaşlar sırasıyla düşerken bacaklarımı kendime çektim.

 

Sinan söylemiş olmalıydı bir arkadaşımın olmadığını ya da cihan görevdeyken konuştuklarımız şeyler aklında kalmıştı.

 

Pehlivan benim ilk arkadaşımdı.

Tek arkadaşımdı.

Ve artık yoktu

 

Sinan ile pehlivan ile olduğumuz gibi değildik.

 

Ya cihan? Onunla artık hiç bir şey değildik. Aramıza ördüğü duvarlar. Gün geçtikçe değil saatler, dakikalar işledikçe duvarlar boyumu aşıyordu.

 

Ne düşüneceğimi bilemiyordum.

Hislerimi kendime bile anlatamıyordum.

Cihana kendimi nasıl açıklayacaktım

 

Üstelik barışmak için ne yapacağımı bile bilmiyordum.

Ne söylemem gerektiğini.

Hisler nasıl dile dökülür bilmiyordum.

Buna gerek var mıydı onu da bilmiyordum.

 

Yerimden kalkarak kapıyı iki kez kilitledim. Yatağa doğru giderek kendimi yatağa attım.

 

🪅🪅🪅

 

"Liyan uyuyor musun? " Sinanın kapının önünden gelen sesini bir kez daha duymazdan gelerek battaniyeyi başıma kadar çektim.

 

"Liyan çık artık, " Kapı aralıksız çalınsada umrumda değildi.

 

Neredeyse akşam olmuştu. Ve ben hala yataktan çıkmamıştım çıkmakta istemiyordum. Kalkıp ne yapacaktım ki? Ayak altında dolaşmıyordum ne zararım vardı ki bu kadar ısrar ediyorlardı.

 

Sinan, "Liyan aç artık kapıyı bize mi küstün? " Dedi.

 

"Sinan defol git! " Diye bağırdığımda boğuk sesim kulağıma ulaşınca yüzümü buruşturdum. Bağırmak bana göre değildi...

 

"Liyan ne olduğunu bari söyle," Dediğinde kulaklarımı kapattım.

Kimseyi duymak istemiyordum.

 

Buradan gitmek istiyordum.

Kapının önündeki sesler kesildiğinde rahat bir nefes verdim. Ellerimi kulaklatımdan çekerek yana koydum.

 

Ağlayınca burnum akıyordu.

Ve peçete olmadığı için ağlayamıyordum da,

 

Kapı tekrar çaldığında sinirle ofladım.

"Liyan gel de bizimle birlikte otur içeride, " Gelen cihanın sesi ile yatakta doğruldum.

 

"Cihan, " Dediğimde

 

"Efendim." Dedi. Buradaydı gerçektende

 

Yataktan kalkarak kapıya doğru giderek kapıyı açtım. Karşımda duran cihan ile gülümsedim. "Barıştın mı benimle? " Diye sorduğumda başını iki yana salladı. "Küsmedim liyan sana nereden çıkardın onu? " Diye sordu. Ama şuan bile belliydi barışmadığı ses tonu hep olduğu gibi değildi.

 

"Sesinden, " Dediğimde cevap vermeyerek, "içeri gel. " Dedi.

 

Cihan önden ilerlediğinde bende peşinden gittim. İçeriye girdiğimizde

Alinin de burada olması beni germişti.

 

Hele ki o kadının burada olması...

 

Cihan pencere önündeki koltuğa oturduğunda çekinsemde yanına oturdum.

 

Sinan, "sana da hazırlayalım mı yemek? " Diye sorduğunda başımı iki yana salladım.

 

"Yemedin mi? " Diyerek cihan bana döndüğünde bende sinana baktım.

 

"Kapıyı açmadı ki, " Dediğinde bende bakışlarımı cihana çevirdim. "Midem bulanıyor. " Dediğimde başını sallayarak önüne döndü.

 

" Yatmadan yersin. " Dedi.

 

Kadın kucağında ki tepsiyi sinana uzatarak, "teşekkürler, " Dediğinde sinan anlamaz bir şekilde kadına bakmış ardından elinden alarak masaya koymuştu.

 

"Sen? asker olduğunu sanmıyorum. " Diye bana döndüğünde göz devirdim.

 

"Değilim." Diye mırıldandım. Kadının bakışları bu sefer kerime döndü. Hepsi ile tek tek muhabbet ederken ben ise oturduğum yerde sessizce oturmaya devam etmiştim. Cihanda ara ara sohbete katılsada bana bir daha hiç dönmemişti.

 

Beni öylece oturmam için mi çağırmıştı. Ya da ali ilk gün benim konuşmamdan bile rahatsız ikn neden o kadından rahatsız olmuyordu. O da cihanın arabasından inmişti. Ne farkımız vardı?

 

Yazarın Anlatımı

 

Derin ortama çok çabuk uyum sağlamış timdeki herkes ile sohbet içerisindeydi.

 

"Yeni gelenler nerede? " Diye sormuştu Ali'ye dönerek ali, " Dinleniyorlar, " Dediğinde derin gülerek, "iyi yordun onları, " Demişti. Pehlivan ın acilen gitmesi ve tedavi altına alınmasının yanında Ata, Akif ve pehlivsnında yerine biri gelmesi gerekiyordu. Bu yüzden gönüllü olan bir öğretmen ile birlikte bir otobüs tutulmuş ve gelmeleri sağlanmıştı. Dönüşte de yine aynı şekilde güvenlik önlemleri ile gece çökmeden gönderilmişlerdi.

 

"Yasak tam olsrak ne zaman biter? " Derinin bitmek bilmeyen soruları sinanın canını sıkıyordu. Sadece sinanın değil liyanın da öyleydi.

 

Liyan kendinin bile anlamlandıramadığı duygulsr içerisindeydi.

Burada bir köşede oturuyor olmak, derinin üniversiteden ya da günlük yaşantısından örnekler vererek anlattıkları liyanın içinde heves olarak kaldığı şeylerdi.

 

Elinden alınanlardı.

Derinin hiperaktif ve konuşkan tavrı ile herkesle çok çabuk içli dışlı olması liyanın imrenerek bakması...

 

Liyan hiç bir zaman böyle olmamıştı.

Kimseyle bu kadar samimi olmamıştı.

Cihan ile günlerce hatta haftalar sonra belli bir mesafeye gelmişlerdi.

 

Belli bir samimiyete ulaşmışlardı. Ama liyan bunuda kaybetmişti.

 

İlk arkadaşı burada olmuştu.

İlk kez burada biri ile sohbet etmişlerdi. Kendini anlatabildiği

Açıklamaları için dinlemişlerdi.

 

Şuan ise liyanın her şey gözünün önümden geçiyordu.

İlk arkadaşını kaybettiği için ağlamak istiyordu.

 

Kendi duygularının ağırlığını göğsünde hissetsede ulaşamıyordu.

 

Böyle bir kenarda oturuyor olmak bile onun özgüvenini kırıyor. Ama sohbete girme cesareti gösteremiyordu.

 

Liyan yerinde hareketlenerek ayağı kalktığında cihanın bakışları ona döndü. "Uykum geldi. " Diye kısaca açıklayarak odadan çıkmıştı.

 

Yorgun ve bitkin adımları odasının önüne kadar gitti. Kapının kulpundaki eli hissiz ve güçsüzse güç uygulayarak aşağı indirdi.

 

Açtığı kapıdan içeri girdiğinde ardından kapıyı kapatamayacak kadar güçsüz hissediyordu kendisini kendini direkt yatağa bıraktığında üzerini bile örtemeden gözlerini kapattı.

 

"Liyan, " Ona seslenen cihan ile gözlerini kırpıştırarak açmayı denedi.

 

"Ne oldu? " Diye sorarak içeri girip kapıyı arkasından sessizce örttü.

 

Liyan, "Bir şey yok, " Diyerek istifini bozmadan yatmaya devam etti. Cihan yatağın yanında dizlerinin üzerine çökerek liyan'ın hizzasında kaldı.

 

"Emin misin? " Diye sorduğunda liyan başını olumlu anlamda salladı.

 

"Bana eskisi gibi davranmıyorsun. " Dediğinde cihan, başını hafifçe sağa yatırdı.

"İstediğin bu değil mi? " Diye sorduğunda liyan başını yattığı yerde iki yana salladı.

 

"Boynuna ne oldu? " Diye bir kez daha sorduğunda. Cevap vermez diye tahmin etse de, "Ali yaptı. " Dedi.

Liyan Kaşlarını çatarak gözlerimi boynunda gezdirdi.

 

"İp izi arkadan boğmaya çalıştı, " Açıkladığında "acıyor mu? " Diye sordu liyan merakla

 

Başını iki yana salladı. "Acımıyor. Yemek getirmemi ister misin? " Diye sordu. Liyan mide bulantısı yeni aklına gelmiş gibi yüzünü buruşturdu

"aç değilim. "

 

"Gidiyorum o zaman ben. " Dediğinde başımı sallayarak onayladı.

 

Eskisi gibi olamayacaklarını bir kez daha anladı liyan.

 

Cihan aklı liyan da kalsa da dışarı çıkarak kapıyı yavaşça örttü.

 

 

Ertesi günde dünün aynısıydı liyan için derin'in liyanla herhangi bir diyaloğu yoktu ama konuşuyor olması bile liyanı rahatsız ediyordu.

 

Time yeni gelen üç kişi ile birlikte tanışmak görüşmek için karakoldaki misafir odasında kahvaltıya oturmuşlardı.

 

Dün gece karakolda kalan derin ve liyanda onlara eşlik ediyordu.

 

Masada koyu bir sohbet dönsede liyan yine mide bulantısını bahane ederek hiç bir şey yememişti.

 

Tabağı ile oynarken derin durmadan bir şeyler anlatıyordu.

Liyan ile bire bir muhattaplığı olmasada liyan konuşmasını bile istemiyordu.

 

Konuşması bile batıyordu.

İmreniyordu işin aslı,

 

"Küçükken pilli bebek koleksiyonum vardı. Onları karşıma alır. Öğretmencilik oynardım. Annemde her hafta yenisini alır getirirdi. "

 

Liyan duydukları ile kafasını kaldırarak derine baktı.

 

"Buz patenine gidersik düzenli olarak, ailemde benim gibi sıcak kanlıdır. Tanısanız seversiniz. Bir gün sizinlede tanıştırmatı çok isterim. " Demişti karşısında bulunan 8 adama,

 

Liyan dudaklarını oynatarak, 'vay be, ' dedi. Erkekleri ailesi ile tanıştırmak istiyordu. Üstelik karşısında 8 erkek vardı kurduğu samimiyet rahatsız ediciydi daha kimseyi tanımıyordu.

 

Liyan kendisine göre güvenebilirdi hepsine çünkü yanında cihan vardı.

Derinin yanında cihan olmamaaına rağmen böyle olması...

 

"Liyan sen yine mi yemiyorsun? " Sinanın sözleri ile herkesin bakışı liyana döndü.

 

"Yiyorum." Diye mırıldanarak bakışlarını kaçırdı.

 

Yeni gelenlerden biri olan ömer, "sen albayın kızı mısın? " Diye sormuştu merak ile

 

Liyan başını kaldırarak cihana baktı. Kendisini ne diye tanıtması gerektiği hakkında en ufak bir fikri yoktu.

 

"Liyan benimle birlikte burada kalıyor." Cihanın sözleri kimse için yeterli olmasa da "anladım." Demişti ömer.

 

"Ömer ben, " Demişti tanışmak maksatlı, liyan da samimiyetten uzak bir ses tonu ile, "liyan." Demişti.

 

Diğer ikisi ömer kadar özgüvenli değildi. Ya da adı herneyse karışarında olan yüzbaşı ali ve kıdemli üsteğmen cihan ın oturması onlar için başlı başına bir gerginlik sebebiydi.

 

Ve kerimde bunu anlamış olacak ki, dirseğini masaya yaslamış çatalı ile yanyana oturan adamlara doğru salladı. "Siz tanışıyor muydunuz? " Diye sorduğunda

 

"Tanışıyoruz komutanım. " Diye aldığı yanıt ile sağ dudağı yukarı kıvrıldı.

Acemilikleri toy halleri, bir yıl önce kendiside öyleydi sanki kendi halini izliyordu.

 

"Cihan komutanımın kanalında tanıştık. " Dedi. Cihan duydukları ile oturduğu yerde dikleşerek liyana baktı.

 

Tekrar yeni gelenlere dönerek, "benim olduğumu nereden biliyorsunuz? " Diye sorma ihtiyacı duydu.

 

Dayısı kanalı öğrendikten sonra ismini kullanmaması konusunda sıkı bir nutuk çekmişti.

 

"Yüzünüz komutanım. " Dediğinde cihana yeni dank etmiş gibi, "doğru, " Diye mırıldandı.

 

Hala ara ara bir şey anladı mı diye liyanı kontrol ediyordu.

 

"Komutanım o videolarda ki herifleri canlı iken mi o hale getiriyorsunuz yoksa öldükten sonra-" Derken cihanın öksürmesi ile cümlesi yarıda kalmıştı.

 

Cihan, "Yener! " Dediğinde derin, "ne oluyor ne kanalı? " Diye sormuştu.

 

Cihan, "ölüler pek ilgimi çekmiyor. " Dedi. Yenere itafen derin hala ne olduğunu anlamaya çalışırken liyan oralı bile olmuyordu.

 

Hatta duyduğu bile meçuldü.

 

"Ya biri bana anlatabilir mi? " Derinin ısrarlarına ali, " Askerlerin olduğu bir grup, " Demişti.

 

Derin tatmin olmasa da üstelemeden tabağında son kalan zeytini yedi.

 

Liyan sırtını dikleştirerek cihana döndü, " Ben biraz uzanayım. " Diyerek sandalyeyi geriye ittiğinde

Cihan, " Gitme bir yere! " Diyerek onu durdurmuştu. Ekmek sepetine uzanarak bir dilim ekmek aldı.

"Derini okula götüreceğiz şimdi, " Diyerek ekmeğin üzerine tereyağı ve bal sürdü.

 

Sandalyeden kalktığında liyana,

" Hadi, " Demişti. Liyan ayağı kalktığında kapıya doğru yürüdü.

Cihan derine, " Kahvaltını bitirdikten sonra gelirsin arabadayız, " Diyerek liyanın peşinden çıkmıştı.

 

Liyan dışarı çıktığında etrafı görünce gülümsedi. Arkasına dönerek, "cihan bak! " Demişti. Etraf bembeyaz olmuştu. kar yavaş yavaş tutuyordu.

 

Hala düşen karlar ile liyan koşarak dışarı çıktı. "Üzerin ince liyan arabaya! " Cihanın uyarısını takmayarak dilini dışarı çıkardı. Diline kar tanesi düşmesini beklerken cihan yanına giderek elindeki ekmeği liyanın ağzına tıkıştırdı.

 

"Sözüm niye dinlenmiyor! " Diyerek ekmeği işaret etti. "Bitecek, " Diyerek liyanın daha fazla soğuğa maruz kalmasını istemeyerek liyanın kazağının ense kısmından tutarak arabaya doğru hızla ilerletmişti.

 

Ön kapıyı liyan için açtığında liyan cihanın ellerinin arasından kurtularak hızla ön koltuğa tımandı.

 

Cihan kapıyı kapatarak kendi koltuğuna yerleşti.

Arabanın kontağını çalıştırarak ısıtıcıyı açtı. Liyana döndüğünde liyan elindeki ekmeği bitirmek üzere olduğunu gördü. "Bir tane daha ister misin? " Diye sorduğunda biraz daha yapmadığı için pişmanlık duymuştu.

 

"Zor yiyorum. " Liyandan aldığı cevaptan tatmin olmasa da bir şey demedi.

 

"Arkada montun var. Bizimkilerin aynısını kamuflaj desenli ama bedenine göre, " Dediğinde liyan omzunun üzerinden arkaya baktı.

 

"Sağ ol. " Diyerek derin geliyor mu diye aynayı kontrol etti.

 

"Derini almaya neden sen gittin? " Cihan beklemediği soru karşısında bir kaç saniye sessiz kalsa da, "benden istendi. " Diye yanıtladı.

 

"Bana küssün değil mi hâlâ, " Liyanın alınganlıkla dile getirdiği cümle ile cihan ofladı.

 

"Küsmedim. Liyan tamam? Küsmedim. Çocuk muyum ben? " Dedi.

 

Liyan omuz silkerek karşılık verdi umrunda değildi. Başını cama yaslayarak yağan kar tanelerini izledi. Çok geçmeden arabaya derin gelmişti. Liyanın ön koltukta olduğunu görünce arka koltuğa yerleşmişti.

 

Araba hareket ederek okula doğru yola çıktığında derin telefon ile konuşuyordu. Liyan ister istemez konuştuklarını duyuyor. Ama umursamamaya çalışıyordu.

 

Ama her ne kadar öyle olmasını umsada öyle olmuyordu.

 

Duyduklarına imrenmeden edemiyordu. Dünden beri anlattıkları beyninin içinde dönüp duruyor ve kıza sinir oluyordu.

 

Bu siniri de kızın küçüklüğünü anlatıp durmasıydı.

 

Edindiği hobileri anlatması

 

Arkadaşlarını anlatması. Bizene diye düşünüyordu. Ama öyle değildi. Ali ile bile belli bir samimiyete gelmişti derin kendisinden ise nefret ediyordu.

 

Nedeni neydi onu dahi bilmiyordu.

 

Cihanın uzak davranması kendini yanlız hissettiriyor iken birde üzerine ali kendisini fazlalık gibi bu kız ise tarif edemediği duygular içinde olmasına sebebiyet veriyordu.

 

Özellikle dün akşam derin anlattıkları ile cihan ilgilenmişti. Herkesin dikkatini çekmişti. Derinin keman çalması.

 

Cihanın derine keman ile ilgili bir kaç şey sorması... Liyanın solunu daha da hırpalamıştı. Cihan derini keman çalıyor diye sever diye korkmuştu.

 

Kendini iyi hissetmiyordu.

Kalbi sıkışıyormuş gibi hissediyor.

Nefesi daralıyordu.

Nefes alıp verişi güçleşiyordu.

 

Cihan, "Derin, " Diye seslendiğin de cihana ilk liyan dönmüştü.

 

Cihan aynadan derine bakarak "montu verir misin? " Dediğinde derin yanında duran montu öne doğru uzatmıştı. "Liyan giy, " Demişti cihan

 

Liyan uzatılan montu alarak üzerine geçirdiğinde "kar biraz daha tutunca seni götürürüm kar oynamaya dılsrda oyalanmak yok! " Diye liyanı uyardığında derin bu hallerine göz devirdi. Araba okulun bahçesine girdiğinde cihan arabayı seri manevralar ile park etmiş ve kontağı kapatmıştı.

 

"Siz geçin ben valizleri indiririm. " Dediğinde ilk inen derin olmuştu. Derin hızla okulun açık kapısından içeri girdiğinde liyan da arabadan inmişti.

 

Derinin arkasından ilerlerken derin sınıfa odalara bakıyor. Memnuniyetle gülümsüyordu.

 

"Sen mi temizledin buraları, " Diye liyana bulaştığında liyan anlamayarak, "hayır, " Diye mırıldandı.

 

Derin kızın tavırlarını sevmemiş hatta sğrekli ilgi bekleyen biri olduğu kararına varmıştı.

 

Cihan elinde iki valiz ile geldiğinde liyan ile daha önce kaldıkları odaya götürerek bıraktı valizleri.

 

"Sen bak derin. Eksik bir şey varsa söyle yarına kadar halledelim. " Demişti. Eski öğretmen kalp krizinden ölünce iki ay boyunca okul kapatılmış yeni öğretmenç beklemişti. Derinde bunu duyunca hemen bu hafta okulu başlatmak istemişti.

 

"Liyancım yardım eder misin? " Diyerek valizlerin yanına gittiğinde valizi açarak neyi nereye koyacağını kafasında tartıyordu.

 

Cihan, " Önce sınafa bak istersen kıyafetlerini sonra ayarla, " Dediğinde derin "yok, " Demişti.

 

"Liyan kıyafetleri halledetken biz bakarız eksiklere, " Dedi.

 

Liyan yine duymazlıktan gelerek açtığı valizine bakarken gördüğü kedili kupa ile cihana döndü, "cihan tavşanımı gördün mü? " Diye sordu.

 

Derin samimiyetten uzak bir gülümseme dudaklarına kondurarak cihandan önce, "dün geldiğimde görsüğümüz beyazlı tavşanı mı diyor? " Diye cihana sorduğunda liyan,

" Evet! " Diyerek atılmıştı.

 

"Nerede tavşanım? " Diye sorduğunda

 

Derin tek kaşını kaldırmış saniyeler sonra indirerek, " Tavşanı bulunca odama aldım yattığım odadaydı. " Diyerek umursamazca söylediğinde liyan hızla cihana döndü.

 

"Cihan benim tavşanım! " Dediğinde derin gülerek liyana baktı. "Bana söyleyeceksin onu, " Diyerek göz devirdi. "Ne cihanış! " Diyerek geçiştirdiğinde. Liyan hala cihana bakıyordu.

 

"Neden tavşanımı ona verdin? " Diye sorduğunda derin ise kendisi ile muhattap olmadığı için sıkılmıştı.

Düşüncesini bir kez daha onayladı. Şımarık ve korkak bir kızdı.

 

Cihanın sessiz kalması liyanı daha da sinirlendirerek, "artık onun munoldu tavşanım! " Demişti.

 

Ciham ise liyanın ani yükselmesine anlam verememiş ne olduğunu sorguluyordu. Liyan a "saçmalama, "

 

Dese de liyan omuz silkti.

"Onun olmuş işte, " Dediğinde cihan, "liyan! " Diyerek uyarmıştı.

 

Gereksiz yere yükseldiğini düşünüyordu.

 

"Senin tavşanın. sana aldım ben onu ama lütfen bu tavrına son ver, " Dediğinde liyan omuz silkti.

 

Ve burada durmanın anlamsız olduğunu düşünerek dışarı çıktı.

Buzlu zeminde hem dikkatli hem de hızla yürürken cihana içinden küfürler yağdırıyordu.

 

Kendisini savunmamıştı.

Tavşanı ona almıştı onundu tavşan ama derinin almasına izin vermişti!

 

Cihan, " Liyan nereye! " Diye arkasından seslenerek peşinden ilerlerken liyanı alt dudağını büzmüştü. Adımlarını biraz daha hızlandırdı.

 

Okulun bahçesinden çıktı.

Okulun etrafı demirler ile çevriliydi direkt karşıds sıralı evler ile bir sokak alt ve üstünde ayrı evler vardı. Köyün içinde ama bir dağın kenarındaydı okul

 

Liyan geldikleri yöne döndüğünde

Cihan liyana daha da yaklaşarak kolunu tutmuştu.

 

"Bana ne istediğini söylemezsen sana yardımcı olamam. " Dediğinde liyan kaşlarını çattı. "İstemiyorum senden bir şey, " Diyerek tekrar önüne döndüğünde

 

Cihan, " Liyan! " Demişti.

Sert çıkan sesi her zamanki gibi değildi. Ve bu liyanı durdurmaya yetmişti.

 

"Bana ne istediğini söyle! " Dediğinde liyan ellerini göğsünde birleştirdi.

 

"Tavşanımı ona verdin! " Diye bağırdığında cihan yüzünü buruşturdu.

 

"Vermedim kimseye tavşan. " Dediğinde liyan inanmadığını belli ederek göz devirdi.

 

"Verdin tabi artık onu sevdiğin için hemde, " Dediğinde cihan rahatsızca etrafa baktı. "Ne sevmesi kızım ne saçmalıyorsun? " Diye sorduğunda

 

"Benimle de o yüzden küstün." Dedi. "Hatta, " Diyerek üzerindeki montun fermuranı açarak üzerinden bir çırpıda çıkararak cihana fırlattı.

 

"Al bunuda derine ver! " Dediğinde

Asıl öfkesi bu değildi. Bu sadece sile getirebildiği basit bahanelerdi.

 

"Liyan giy montu, " Diyerek liyana bir adım attığında liyan iki adım geriledi.

 

"Git derine ver! " Diye bir kez daha bağırdığında cihan liyanı susturamayacağını anladı.

 

"Ne olduğunu anlat tamam bağır istediğin kadar ama neye sinirlendin onu söyle, " Dediğinde liyanın çenesi titredi. "Söylemiycem hiç bir şey tamam mı git derinin yanına, " Diyerek iki adım atarak cihanın yanına giderek göğsünden itti.

 

Yerdeki montun üzerine basarak defalarca cihana

"git! " Diyerek göğsünden itti.

 

Cihan ise tepki vermeden sinirini çıkarmasını bekliyordu. "Ağlama, " Dediğinde liyan geri çekilerek gözlerinin altını koluyla sildi.

 

"Ayak altında dolaşmıycam işte daha ne git başımdan, " Dediğinde cihan kaşlarını çattı. "O ne demek! " Diye sorduğunda liyan sessiz kaldı.

 

Cihan, " O ne demek! " Diye liyana bir kez daha sorduğunda

 

"Öyle dedin derinle geldiğinizde bana, " Dedi. Cihan kısa bir süre olayları tekrar. Kafasında canlandırmış ve alayla gülmüştü.

 

"Kerim mi söyledi böyle yoksa pehlivan ile sarıldığınız da k mu söyledi? " Dediğinde

 

"Ne fark eder! " Dedi liyan sesini biraz daha yükselterek, "ne fark edecek? " Dedi.

 

Cihan ise sinirle gülerek başını yukarı kaldı.

 

"Fark eder! Tamam? " Diyerek bakışlarını liyanın gözlerine çevirdi.

 

"Ben nasıl o an derin yaradan tiksindi dediğinde siklemediysem sende umursamayacaksın! gelip bana sor bana açık açık sor çünkü yüz kişi gelse bana senin hakkında konuşlasalar ben yine senin iki dudağının arasından çıkacak olan şeye inanırım liyan. " Dedi.

 

Ama o ne derse desin liyanı ikna etmiyordu. Liyan bildiğinden şaşmıyordu. Öfkesinin sebebi bu olmadığı için ikna olmuyordu.

 

"Ne istiyorsun liyan ne hissettiğini bana söylemeyeceksin de kime söyleyeceksin. " Dedi sakince ikisi arasında olan problemi sadece ikisi halledebilirlerdi. cihana göre liyana göre ise susarak, unutarak yaşanmamış sayarak

 

"İstemiyorum hiç bir şey, gitmek istiyorum. " Dedi.

 

"Benden mi kaçıyorsun beni mi istemiyorsun? " Diye sordu

 

Liyan, " Sen beni istemiyorsun asıl! " Dediğinde cihan işin uzayacağını anlamıştı. Aklı hala liyanın üzerinin inceliğinde olsa da bir şekilde idare ediyordu.

 

" Neden istemiyorum. Ne yapıyorum da sana batıyor. " Dedi. " Tek sorun derin mi? "Diye sorarken bile sorunun derin olduğuna inanamıyordu.

Sıradan bir öğretmenin liyana ne gibi zararı olabilirdi.

 

"Sen giderken bana haber vermedin hep verirdin. " Liyan sürekli içindekileri söylemekten kaçınıyor daha yüzeysel şeyleri ele alıyordu.

 

"Geldim. Uyuyordun liyan nasıl uyandırsaydım seni? " Dediğinde ikna olmak istemezcesine başını iki yana salladı.

 

"O geldi diye uyandırmadın her şeyimi ona vereceksin. "

 

"Neden vereyim liyan yapma bunu bu mu? derdin! "

 

"O keman çalmayı biliyor. " Dediğinde cihan başını iki yana salladı liyanı asla anlayamıyor ne istediğini çözemiyordu.

 

"O keman çalıyor diye onu seviceksin. Ben bilmiyorum diye küstün benimle

Onun annesi de seviyor onu, " Dediğinde cihan duyduğu şeyi tam idrak edememişti.

 

"Ali bile sevdi onu, ben onun gibi değilim diye istemiyor beni. Sende öyle pehlivana demişsin biraz özgüvenini yerine getir diye, "

 

"Dedim. Ama ben seni değiştirmek için değil. Doğru anlıyorum değil mi seni istediğim birine çevirmeye çalıştığımı söylüyorsun? " Diye sordu

Liyan başını iki yana salladı. Anlatmak istediği şey o değildi.

Derin gibi olmak istediğini anlatamıyordu.

 

Hislerini dile getiremiyordu.

Dile gelmiyordu hiç bir his

 

"İyi hissetmiyorum." Dese de cihanın pes etme gibi bir niyeti yoktu.

Üzerine doğru bir adım atarak

 

"Neden iyi hissetmediğini söyle o halde," dediğinde liyan, inlercesine,"istemiyorum." Dedi1

 

Asıl sorun derinin gelmesiydi.

Cihanın kendisine gösterdiği ilgiyi

Derine göstermesini istemiyordu.

Kıskanıyordu.

Hemde çok

 

"Ben onun gibi değilim." Diye bağırdı liyan. "Benim annem feminist mi ne boksa ondanmış," dedi nefes nefese

 

"Bende onun gibi olurum diye çıkarmadılar evden yıllarca," dedi. Asıl sorun bu değildi. hisettiği şey tam olarak bunun boşluğunda değildi.

 

Ama artık anlatmak istiyordu.

Birilerine bir şeyleri anlatmak istiyordu.

Birilerinin varlığını hissetmek istiyordu en çok,

 

"Hiç bir şeyim olmadı derin gibi olmadım. İnsan yüzü bile görmedim.

Derin benim gibi değil. Derinin her şeyi var." Cihan anlatacağı her şeyi ilgi ile dinliyordu.

 

"Derin arkadaşlarınla da anlaştı. Bana verdiğin her şeyi derine vereceksin. Derine değer vereceksin!" Dedi.

Oysa derin daha dün görmüştü.

Derin ile iki kez aynı ortamda bulunmuştu.

 

Sadece beş saat.

Ama bu bile yetmişti ona

Cihanın onu seveceğine o kadar inandırmıştı ki kendini.

 

Derinin özgüveni.

Derinin konuşması,

Derinin keman çalmayı biliyor oluşu.

Cihan ile arabayla gelmeleri.

 

Cihanı elinden alacağını düşünüyordu.

Artık kendisini istemeyeceğine

 

Çünkü hep böyle olmuştu.

 

"Benim anlatacak hiç bir şeyim yoktu.

Olsada anlatamıyorum kendimi.

Onun anlatacak bir dünya anısı var.

Benim bir avuç bile etmeyecek şeyler var. Seninle sohbet bile etmedik ama onunla ettin." Dedi.

 

"Onun annesi de var. Her şeyi var." Dedi. Yakında cihanı da olacak diye düşündü.

 

"Pehlivan ne yaşamadıysan cihana söyle dedi. Ben sana saçımı sever misin diyecektim. Sen benimle küstün ben sana ne yaptım ki,"1

 

"Beni istemeyen sizsiniz. Ali istemiyor ve zarar vericek bana hissediyorum. Biliyorum." Dedi.

 

Cihan duydukları ile anladıkları aynı şey değildi.

 

"Bende istiyorum onun gibi yaşamayı," dedi itiraf ederek.

 

Cihan duyuyordu. Ama duymak yetmiyordu ona,

hissetmek istiyordu.

 

Liyana doğru bir adım attığında liyan geriye doğru bri adım attı.

 

Gelmesini istemiyordu. Ona anlattıklarından sonra kendisine gösterdiği tavrın değişmesini hiç istemiyordu.

 

Cihan liyanın kızaran burnuna baktı.

Yanaklarına,

Dudaklarına...

Nefes alsam nasıl olurdu diye sordu kendi kendine.

 

Elini uzatarak kararlılıkla liyana attığı bir adımda, liyan panikleyerek ellerini yüzüne götürmüştü.

Bir adım geriye gitmek isterken yerdeki buz ile kayarak düştüğünde elleri hala yüzündeydi.

 

"Liyan," dedi. "Ben sana vurmam ki," dediğinde anlattıklarından sonra Şidettin geride bıraktıkları mı diye düşündü. Gözlerinin önünden binlerce senaryo geçti.

 

Yere dizlerinin üzerine çöktü.

Liyanı kollarındam tutarak kaçmasına fırsat vermeyerek göğsüne yasladı.

 

Ellerini Libya'nın beline sardığın da saçlarının üzerini öptü

Kararlıydı. Liyan'ın saçlarını okşarken onu dinlemeye...

 

Selamlar 🩷

 

Sizce hangisi daha çok Cihan karar verin hemen ve sondaki yazıyı okuyun🩷🩷

 

 

 

 

 

 

 

Öncelikle bölüm 1 k okunmaya ulaşınca yeni bölüm gelecektir geçen bölüm hariç o civarlar okunuyor zaten.

 

1.1 k 1.8 k arası önceki bölüm az okundu sadece bu durumda da arkadaşlarınıza atabilirsinizzz

(Zorba arkadaşlarınız olmasın lütfen, djdnjd)

 

Yorum istiyorummmm

 

Ve dün yazmam gereken az bir kısmı yazamadım.

 

Karakolluk olduk da

Bugünde dedemlere gitmiştik ve benim indernetim yoktu.

Ve sonra koşa koşa geldim bölüm attım size 🩷🩷🩷

Bölüm : 25.10.2024 11:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...