Ve ben birisi ile konuşmaya başladım........
Cihan ve liyan diyince aklınıza ilk ne geliyor.
Aptal sinan elinde tuttuğu çatalı hayvanca pastaya batırdı.
"Abi, " Diyerek ağzına götürmüş ve çiğnerken "hayır yani bizden niye saklıyorsunuz. Saklanacak şey mi öpüştüyseniz öpüştünüz ne diyecektim söyleseniz gelin birde hep ber-"
Cihanın "Sinan." Diye bağırması ile ben sıçramıştım. Serdar, "kız korktu. " Dediğinde cihan arkasını dönmeye çalıştı.
"Sinan gevşekliği bırak! Adam gibi dur. " Dediğinde gerçekten de sinirlendiği belliydi. Ses tonundan
Öfkesi elle tutulur bir hal alırken ikisi atışıyordu. sırtımı biraz daha cihana yasladım.
Sırtımı onun sırtına yaslamış sinanların gitmesini bekliyordum.
"Cihan gitsek mi? " Diye sordum. Onların gideceği yoktu... ve de hiç biri ile yüzyüze gelemeyecek kadar utanıyordum.
Öpüşmemizi kutlamak istemiştim sadece, baş başa olacaktık.
"Liyan çık arkamdan, " Diyerek öne doğru gidecekken üzerindeki kazağı kavradım. "Lütfen! " Dedim sızılanarak
"Eline sağlık liyancım çok güzel olmuş pasta Allah sevişme pastalarınızı da yemeyi nasip etsin. " Dediğinde cihanın kazağını bırakmıştım. Gidip kavga etmesi için. Ya da sinana vurması için bırakmıştım o an. Ama cihan beni şaşırtarak sadece "amin." Demişti.
" Sinan bir daha ağzını açarsan yemin ediyorum ki... " Diyerek susmuştu.
Ya sinan diyeceği şeyi anlamıştı.
Ya da cihan ağzını oynatarak sessizce söylemişti.
Göğsümde birleştirdiğim ellerimi çözerek cihanın arkasından çıktım.
"Hepinizide istemiyorum. " Diyerek kapıya doğru koştum. Sinan, "Lan." Dese de umursamadım.
Kapıyı açtığımda karşımda olan ali ile bir iki adım geri gittim. Yutkunarak başımı öne eğdiğimde bileğime sarılan el ile omzumun gerisinden cihana baktım. Bileğimden çekerek geri çekmişti beni.
"Nereye fındık, " Diyerek burnuma vurdu.
Aliye döndüğünde göz kırpmıştı. Ali ise bizi umursmadan içeri girdi.
"takılın siz, " Diyerek beni yönlendirmiş ve dışarı çıkmıştık.
"Aliyi görünce çok geriliyorum. " Dedim cihanın yüzüne bakmaya çalışarak
"Ali'nin zamana ihtiyacı var sadece, " Diye mırıldandı.
"Peki neden beni sevmiyor? " Dedim başımı kaldırarak yüzüne bakmaya çalışırken.
"Seninle ilgili bir şey değil liyan, ali. " Diyerek yutkundu. "Sadece ali biraz psikolojik olarak iyi değil. " Dedi.
"Ama benim ne suçum var da bir tek bana kötü davranıyor. "
"Davranmaz söylerim ona, " Dediğinde omuz silktim.
"Eğer sana karşı bir şeyler hissettiğimi söylersem durulacaktır. En azından yüz yüze gelebilirsiniz. " Dedi
Konuşurken arabaya varmıştık. Yolcu kapısını benim için açtığında hava yeni yeni kararıyordu. "Nereye, " Desem de bir cevap alamadan arabaya bindirildim.
Kendiside arabanın etrafından dolaşarak kendi sürücü koltuğuna oturdu. Arabanın kontağını çalıştırıp bana göz kırptı.
"Öpüşmemizi kutlamaya gitmek istemez misin? " Diye sorduğunda elim ile yüzümü kapattım.
"Liyan açar mısın yüzünü? " Dediğinde omuz silktim. Bacaklarımı kendime çekerek arabanın kapasına sırtımı yasladım.
"Utanıyorum." Dediğimde bir yandan da bana uzattığı elinden kurtulmaya çalışıyordum.
"Eğer burada restorant olsaydı seni mum ışığında yiyebileceğimiz romantik bir yemeye çıkarırdım. Ama şansımıza küsmeliyiz ki burada sadece tost ve balık yiyebileceğimiz bir yer var. Seçimini yap hadi, "
Dediğinde ellerimi yüzümden indirdim. "Balık yiyelim mi? " Dedim.
Az önce pasta yemiştik ama yine de canım çok çekmişti.
"Köyün içinde mi var? " Dediğimde başını olumlu anlamda salladı. "İki bin kişilik köyden bahsediyoruz. " Dedi. "Hem satın alıyorlar hemde orada yiyebiliyorlar. " Diye açıkladı.
" Ali bizim şey yaptığımızı duyarsa kızar mı? " Dedim konudan bağımsız ama aklıma takılan soruyu sorarak,
"Saçmalama lütfen." Diye uyardı.
"Bizim özelimiz kimseyi alakadar etmez aynı şekilde sizin tarafı da, " Dediğinde gülümsedim. Sanki şey gibiydik.
Evli. Ve sizin taraf bizim taraf gibi konuşmalara başlamış gibi...
"Derin nerede? " Diye sordum merakla
" Bilmiyorum. " Dediğinde umursamaz görünüyordu.
"Cihan." Diye mırıldandım. Yoldan bakışlarını bir kaç saniyeliğine çekerek bana döndü.
"Biz seninle hiç konuşamadık. " Dediğimde "neyi? " Diye sordu çok geçmeden.
" Bir şeyleri konuşalım istiyorum. " Diye sızlandım. Neyi konuşmak iatediğimi bilmesem de,
"Ne konuşalım. " Dedi ilgili bir ifade ile
"Bana aşıkta olacak mısın? " Diye sorduğumda "olabilir." Dedi.
"Peki şimdi bana karşı ne var içinde? Öpüşünce aşık oldun mu diye merak ediyorum. " Dedim. Öyle olmasını umarak
"Hoşlanıyorum. " Dedi. kısa bir duraksama sonrası, "sadece hislerim vardı. Ve bu hislerin hoşlantı olduğunu anladım." Dedi.
Etraf yavaş yavaş kendini zifiriye bırakırken gökyüzünün hakimiyetini ay almıştı.
"Birde aşık olacak mısın? " Dedim.
"Duygularımdan önce emin olmam gerek seninle paylaşabilmek için. " Diyerek umutlanmamı istemediğini belli etti.
"Olsun, " Dedim. Diyecek bri şey bulamayarak
"Peki eğer aşık olursan evlenir miyiz bir de? " Merak ettiğim o kadar çok şey vardı ki
"Benim aşık olmam ile mi oluyor o işler? " Diye sordu tek kaşını kaldırarak
"Bilmem belki evlilik için sadece benim aşık olmam yetersiz gibi geldi. "
Başını iki yana da eğerek boynunu kütlettiğinde hızla ona döndüm. "Boynunu kıracaksın! " Dediğimde şaşırmış bir şekilde kısa bir anlık duraksamanın ardından "dikkat ederim. " Demişti.
Bir süre daha gittikten sonra ara sokaklardan çarşıya çıkmıştık.
Cihan arabanın kontağını kapatarak bana döndü.
"Senin şu montsuz çıkma işini ne yapacağız? " Diye sorduğunda omuz silktim.
"Beni dışarı sen çıkardın. " Diyerek suçu ona attım.
Cihan bir şey demereyerek üzerinde ki montu çıkarırken gelen telefon ile elini cebine attı.
Ekrana kısa bir an baktıktan sonra açıp kulağına götürdü.
Bana kadar ulaşan sinanın, "çıkarma montunu aslanım. liyanın montunu aldık biz beş dakikaya ordayız. " Diyen sesi ile aynadan arkaya baktım. Cihan, "geldiğiniz yolun amına koyayım. " Demişti.
Telefondan kahkaha sesleri yükselirken Cihan, " İnşallah. " Dedi yükselttiği gür sesiyle "inşallah sabahki konuşmalarımızıda dinlemişsinizdir de o kulaklarınızı sikerim. " Dedikten sonra öne doğru uzanarak öndeki kabloları söktü.
"Burda bekle, " Diyerek arabadan indiğinde kapıyı sertçe kapatması ile yerimde sıçramıştım.
Arabada dinleme cihazı mı vardı?
Aradan geçen bir kaç dakikanın ardından cihan telefonu kapatarak kapımı açtı.
"Geliyorlar birazdan burada olurlar. " Dediğinde bedenimi ona doğru çevirdim. Dışarıdan ayaz gelmemesi için kapı ile arabanın arasında duruyordu.
"Bizi duydular mı? " Diye sorduğumda sıkıntı ile başını olumlu anlamda salladı. "Arabada cihaz olduğu tamamen çıkmış aklımdan. " Dedi
"Ne zamandan beri var? " Diye sordum. O kadar çok şey konuşmuştuk ki arabada sormaya korkmuştum.
"Derini almaya gittiğim gün takıldı. Sadece kayıt değil kamera sinyal falan, " Diye geçiştirdi. Onunda bu duruma canı sıkıldığı bi hayli ortadaydı.
"Cihan ben çok utanıyorum. " Dediğimde bir elini başkmın arkasına atarak göğsüne yasladı.
Başımın üzerini öperken bende, " Ben sadece sen varsın diye demiştim." Dedim. Çenesini başıma yaslamadan hemen önce, "çok haklısın bir tanem." Demişti.
Yükselen korna sesi ile cihan başını kaldırdı ikimizinde bakışları arka tarafa döndüğünde arabadan ilk inen sinan olmuştu.
Elinde cihanın bana verdiği mont ile yanımıza geldi. Yüzündeki alaylı sırıtış cihanın yanına varıncaya kadar sürmüştü.
Cihan ensesinden yakaladığı Sinan'ın kafasını arabanın arka kapısına hızla geçirmişti. Ben çığlık attığımda cihan benim varlığımı yeni hatırlamış olacak ki, "siktir." Diye mırıldandı.
Sinanın ensesini bırakarak elindeki montu asılarak aldı. "Geçin içeri, " Dediğinde sinan yine yüzündeki pişkin ifade ile önünde durduğumuz yere girdi.
Cihan bana dönerek, "Göz bebeklerin bile titriyor. " Dediğinde kendime gelmek için başımı iki yana salladım.
Yanıma gelerek montumu giymem için tuttuğunda bir kolumu giydim. Cihan montu arkamdan uzatırken
"Hep mi sinirli birisin? " Diye sordum. Benim yanımda sözlerine bile dikkat ederdi.
"Değilim." Dese de sesinde herhangi bir inandırıcılık yoktu. Montumu giydirdikten sonra önümdeki fermuarı çekti.
"Üzgünüm fındık. " Diyerek burnumu tutarak yanağımı öptü.
Tamam mantıklı düşünce yanımda birisini öldürmüştü. Bu yaptığı ise normal bir şeydi. Hem sinandı sonuçta bana yapmamıştı ki
"Hadi, " Dediğinde omuzlarına tutunarak arabadan indim.
Birlikte içeri doğru giderken diğerleri çoktan girmişti.
Ben önde olduğum için kapıyı iterken
Mahçup bir ses tonu ile, "başbaşa kalacaktık ama, " Dedi durumu ima ederken ona doğru dönerek omuz silktim. "Sorun değil. " Dediğimde açtığım kapıdan içeri girdi. Sonuçta o çağırmamış geldiklerine de hoşnut olmamıştı Bende içeri girdiğimde masada gördüğüm derin ile kaşlarımı çattım.
Sorundu. Hani öpüşmemizi kutlayacaktık?
Cihan önden giderken derinin yanına oturmaması için hızla yanına gittim.
Ali, Serdar ve Sinan bir tarafta derin ise tek başına diğer tarafta oturuyordu. Cihan duvar kenarına geçip oturduğunda kaşlarımı çattım.
Ben mi oturacaktım ortaya derinin yanına. Serdar. "Liyan otursana, " Dediğinde ayağımı sertçe zemine vurarak yanlarına gittim. Cihan oturduğu yerden geri çektiği sandalyeye oturdum.
"Söylediniz mi? " Diye soran Cihandı. Sinan, "gelirken aradık, " Demişti. Kesin derinin istediği şeyi söylemişlerdi.
Ve en kötüsü de şimdi derin yanımda konuşmaya başlayacaktı.
Susmak bilmeyecek kulağımı deşecekti.
Sinan ile yer değiştirsem. Cihana uzak kalacaktım.
Serdar ile yer değiştirsem alinin yanında oturacaktım. Düşüncesi bile irkilmeme neden oldu.
Ali ile yer değiştiremezdim. Bunu ona bile söyleyemezdim. Ali ile cihan yer değiştirse cihan derin ile karşılıklı oturacaktı.
Belki derin ayağı ile cihanın bacağını okşardı. Başımı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım. Düşündükçe sinirleniyordum. Derine kısa bir an baktıktan sonra sandalyemin yönünü Cihana doğru çevirdim. Sağ bacağımı onun dizlerinin üzerine bıraktığımda bana döndü.
Omuz silkerek sırtımı sandalyeye yasladım.
Cihanda benim gibi sırtını sandalyeye yaslayarak ellini bacağımın üzerine koydu.
"Yenileri de getirseydiniz. " Dediğinde sinan başını olumsuz anlamda salladı.
"Kutlama yapmaya geldik ne işleri var! " Dediğinde ilk ali anlamsızca baktı. Ardından derin,
Bizim arabadaki konuşmalarımızı onlar duymamışlardı demek ki,
Sinan bana döndüğünde kaşlarımı kaldırdım söylememesi için.
Bakışları bende iken, " Ne kutlaması olacak canım. " Dedi bakışları derine döndüğünde alide masadaki sürahiden kendine su katıyordu.
"Liyan ve cihan sevgili oldularda onu kutlayacaktık. " Dediğinde bir an nefes alamadığımı hissettim. Cihanın bacağımdaki kasılan elinden onunda böyle bir şey beklemediği ortadaydı.
sadece Cihan ile hislerimiz vardı.
Derine dönme cesareti gösteremesem de Ali'nin sürahiyi sertçe masaya bıraktığını göz ucuyla görmüş çarpma sesi ile gözlerimi kapattıp bir kaç saniye sonra açmıştım.
Ali suyu içerken tepkisini göz ucuyla izliyordum. Derin bir şey diyemezken cihan diğer dizini hızla sallıyordu.
Ali bardağı da sürahi gibi masaya sertçe bıraktığında sinan ona dönmeden, "yarrasın koçum. " Demişti anlamlandıramadığım ima dolu ses tonu ile
Alinin sessizliği hal ve hareketleri beni korkutuyordu. Ve cihana kızmasından korkuyordum.
Ortamdaki gerici havanın dağılması için, "sevgili değiliz. " Demiştim.
Sinan göz devirdiğinde Cihan tepkisiz kalmıştı. Bacağımı okşamaya başladığında huylanarak dudaklarımı birbirine bastırdım.
Bacağımın iç kısmını parmaklarını kırarak okşarken bacağımı çekmeye çalıştım. Fena derecede huylandırıyordu.
Adam büyük bir tepsi ile bize doğru gelerek tepsiyi ortaya bıraktı.
Kızarmış balıkların üzerinden duman çıkarken, "şalgam mı vereyim? " Diye sormuştu. Cihanın bakışları bana döndüğünde, omuz silktim.
Cihan, "Derin sen, " Diye sorduğunda
Derin güler gibi bir ses çıkardı. "İçerim şalgam. " Diyerek biraz eğilerek cihanın yüzüne bakarken sinirle nefesimi dışarı vererek bende eğilerek cihanı görmesini engelledim. Bacağımı cihanın dizinden indirdiğimde sinan tabağına balık koyuyordu.
Cihan ise, " İki şişe şalgam birde kola, " Demişti. Adam başını sallayarak almaya gittiğinde Cihan, "Sardalya, " Dedi balığı işaret ederek serdar, "az var sanki, " Dediğinde sinan, "üç kilo, " Demişti. Gözlerimi sonuna kadar açarak serdara döndüm.
Beni zorlasan 4 tane belki yerdim.
Cihan, "Ver abim. " Dediğinde elini arkamdan uzatarak büyük iki şişe şalgamı ve kolayı almıştı.
Onları masaya bıraktıktan sonra tepsiyi de almıştı. "Liyan tabağımı alsana, " Dediğinde onun önünden tabağı çektim. Önüne tepsiyi koyduğunda bir bardağı boş bırakarak tüm bardaklara şalgam doldurdu.
Birini bana uzatarak, "derine verir misin? " Dediğinde elinden alarak derine uzattım. Tabi bu sırada bakışlarım balıklardaydı. Derin bardağı aldığında cihan diğerlerine de uzatıyordu. Bedenini bana doğru çevirerek, "acısız şerbet gibi, benimkinin tadına bak içebilirsen şalgam katayım. İçemezsen kola, " Demişti. Dudaklarıma uzattığı bardağından bir yudum alarak yüzümü buruşturdum.
"İğrenç, " Diyerek başımı geri çektim. Cihan mimiklerime karşılık üst dudağı alayla yukarı kıvrıldı. "Adı güzel gelmişti. " Dediğimde1
"Seni alıştırmam gerek şalgama çok faydalı, " Dese de başkmı iki yana salladım. Tatsız tuzsuzdu iğrençti.
Bardağıma kola katarak önüme bıraktı. Benim önümden kendi tabağını alıp içine balık koydu.
Daha sonra benim tabağıma da balık koyarken sırtımı yaslayarak onu bekledim.
Tabağı önüme bıraktığında gördüğüm balıklarla cihana döndüm. "Bitiremem, " Diyerek tabağı tekrar ona uzatsamda "şimdi başlarsan elbet bitirsin, " Dedi.
Nefesimi dışarı bırakarak tabağı tekrar masaya bıraktım. Herkes başlamıştı yemeye çatalla balığı çevirdim. Kılçıklarını ayıklamak için gördüğüm kılçıkları çatalımla eti ilr birlikte kenara ayırıyordum.
Sinan, " Öyle mi yenir hiç, " Dediğinde cihanın bakışları tabağıma döndü. Sinana, "dön önüne, " Dediğinde ona hala sinirli olduğu bariz belliydi.
Tabağımı önüne doğru biraz çekerek eliyle balığı ayıkladı. Ben kılçığın ağzıma batmasından korkarken serdar sadece iskeletini çıkarmış geri kalanını hiç bakmadan yiyordu.
Cihan dakikalar boyunca benim 12 tane balığımı ayıklamıştı.
"Al bakalım. " Diyerek önüme bıraktı. ellerini peçete ile sildi.
Cihanın ayıkladığı balıkları yerken
Cihan ara ara tabağımı kontrol ediyordu.
"Çatalını verir misin? " Dediğinde yüzüne bakarak ucunda balık olan çatalımı ona uzattım. Çataldaki balığı dudaklarıma uzatarak yerdikten sonra kendi tabağındakileri de çatala batırarak benim tabağıma koydu. "Sırt kısmı boy uzatıyor. " Diyerek kendi balıklarında ki sırt kısımlarını benim tabağıma bıraktı.
Çatalımı geri bana verdiğinde adam "kusura bakmayın. " Diyerek elindeki salata tabağı ile gelmişti.
Serdar, "sağ olasın abim, " Dediğinde adam, "afiyet olsun. " Diyerek gitmişti.
Cihan, "utanmadan ye şunu, " Dediğinde omuz silktim utanmıyordum. Sadece ali varken pek rahat davranamıyordum.
"Yoksa benim mi yedirmemi bekliyorsyn nazlı bebek, " Dediğinde sesi kısık olmasına rağmen sinan şalgam suyunu içerken bizi dinliyordu.
"Kendim yerim. " Diyerek tekrar balıklardan yerken cihan tabağıma salatadan koymuştu. Bardağıma biraz daha kola ekleyerek, "bitir biraz daha ekleyeceğim. " Dedi.
Dediği gibide yaptı 4 balığı daha ayıklayıp tabağıma bıraktı. Tabağımdaki balıkları bitirmiş
Salatadan ise sadece yeşillikleri yemiş domatesleri bırakmıştım.
Kola mı bitirdiğimde Cihana dönerek, "ellerimi nerede yıkayacağum. " Dedim. Balığa elimi değirmesem bile ağzım yağlıydı.
Yiyecekleri elime değirmekten de nefret ederdim.
Cihan, " Gel dediğinde, " Birlikte ayağı kalkarak lavaboya gittik plastik kapısı olan yerin kapısını açtığında benim geçmem için bekledi. Plastik kapının arkasında el yıkama lavabosu ve bir tane daha kapı vardı. Ellerimi sabun ile ağzımı da sadece su ile yıkadım. Hala kapıda bekleyen cihan, "masadan al peçete, " Demişti. Ben çıktıktan sonra o girmişti. Kapının yanındaki masadan aldığım peçete ile elimi sildim. Cihan da ellerini yıkadıktan sonra kurutmuş ve benim elimdeki peçete ile birlikte ikisinide alarak lavabonun içindeki çöpe atmıştı.
Tekrar masaya geçtiğimizde yerlerimize oturduk masayı toplayan adam "kahve çay vereyim mi? " Diye sormuştu. "Birazdan nöbete gideceğim kahve iyi olur. " Diyen serdar ve " Bende bir sade kahve alırım. " Diyen derin ile birlikte Cihan bana döndü. "Ne içmek istersin? " Diye sorduğunda "sen ne içersen, " Demiştim. ne çaycı biriydim ne de kahve çok tüketen sadece yazın buzlu kahve severdim. "Orta mı? " Dediğinde başımı olumlu anlamda salladım. Cihan aliye kısa bir an bakarak "iki şekerli, " Dedi sonra derine baktı, "bir sade, üç orta. " Demişti. Derinin içtiği kahveden ona neydi?
Ali ellerini yıkamak için kalktığında sinanda peşinden ayağa kalkmıştı.
Derinin suskunluğu pek hayra alamet olmasa da canıma deysindi ki susuyordu.
10 dakikanın ardından kahveler geldiğinde ali oturuşunu düzeltti.
Adam kahveleri şekerli, sade. Diyerek dağıtırken cihan aldığı kahveyi önüme bırakmıştı tepside kalan son kahveyi kendine aldığında adam, tekrar "Afiyet olsun. " Diyerek gitmişti.
Cihan kahvesini dudaklarına götürürken kolunu tutarak durdurdum. Kahvesine ben uzanarak, "köpüğünü ben içeyim. " Dedim. Eğilerek onun kahvesinin üzerinden köpüğünü içtim. Gülümseyerek başımı kaldırdığım da cihan ile göz göze geldik. üst dudağıma bulaşan kahveyi alt dudağım ile emdim.
Kahvelerin sadece köpüğünü içmeyi severdim.1
Önüme dönerek kendi kahvemi içerken cihan kolunu sandalyemin sırtına koydu. Kahveyi masama koyararak omzumun üzerinden geri dönerek cihanın sandalyenin sırtındaki eline baktım.
Derin ile el ele tutuşuyor olabilirdi. Durduk yere kolunu attığına göre...
Elinin sandalyeyi kavradığını fark edince rahat bir nefes verdim.
Sinan, "Canım bir rakı çekti anlatamam. " Derken kendinden geçmişti resmen.
"Sorma benimde, " Diye onaylamıştı serdar.
Ali, "kayseriye dönünce kurarız sofra, " Demişti. Derin elini çenesine koyarak konuşulanları dinliyordu.
"Pehlivan çakalına yıkalım hesabı, " Diyen sinan a serdar kahkaha atmıştı.
"Kaç para verdin lan Pandora ya," Dediğinde sinan "iki bin, " Dedi sanki bu sorunun sorulmasını bekliyor gibiydi.
"Pehlivana mı aldın? " Diye sorduğumda serdar, " Yok kardeşim. " Dedi "fatmagüle aldı. " Diyerek alaycı bakışlarını sürdürmeye devam etti.
Cihan başını bana doğru çevirerek "pehlivanın fake hesabı, " Diye açıkladı.
"Fake mi? Neden aldın o zaman? " Dediğinde serdar, "cevap ver kıza, " Dedi.
"Kandırdı piç. " Dedi sinan düşünceli bir şekilde,
Cihan, "sana da alalım mı pandora, " Demişti. pandora' nın ilgimi çektiğini düşünmüş olmalıydı.
"Bende mi pehlivan gibi nude atayım? " Dediğimde serdar içmekte olduğu kahveyi son anda yutarak elini ağzına götürürken masadaki ali de dahil olmak üzere herkes gülmüştü.
"Attı dimi lan, " Serdar gülmekten zar zor konuşabilmişti. Ali, "Sinan kızardın. " Dediğinde sinan yutkunarak cihana baktı.
"Cihan sen biliyorsun, " Diye atılan serdar. İle cihan başını olumlu anlamda salladı. "Ne attı lan pehlivan. Yoksa a- " Dediğinde Cihan beni kendine doğru çekerek göğsüne yasladı. "Liyan var! Doğru konuş, " Diye uyardı.
Sinan Cihana arka çıkarak, "aynen abi kızların yanında... " Diyerek onaylamaz bir biçimde söylendi.
Serdar, "liyanın kulağını kapat öyle söyle, " Dediğinde
Derin, "ben neyim? " Diye atılmıştı.
"Madem özel konuşacaktınız getirmeseydiniz, " Diye saçma bir çıkışmada bulundu. "Hesabı öderim. " Diyerek ayağı kalktı. "Sonrada okula geçerim. " Dediğinde Cihan bana, "Bir saniye, " Diyerek göğsünden kaldırmıştı. O da derinin arkasından ayağı kalktığında
"Derin ben hallederim. " Diyerek durdurmaya çalışmıştı. Cihanın bu tavrına sinir olmuştum. Ona mı kalmıştı. İkisi kasaya gittiğinde aralarında ufak çaplı konuşmalar geçiyordu. Derin çantasından çıkardığı nakit parayı adama uzatırken cihan kolunu tutarak "lütfen, " Diye ısrarcı olmuştu.
Serdar, "hesabı kadın öder erkek öder kavgalarından nefret yani parası olan ödesin abi çok saçma, " Demişti sevmediği ses tonundna bile belliydi.
"Bir dahakine sen öde, " Diyen cihanın sesi ile bakışlarımı serdar dan çekerek cihana çevirdim. Yemeye mi çıkacaklardı? Derin oflayarak göz devirmişti. Derin ile göz göze gelince bir süre bana baktı. Yüzünde ukala bir İfade ile cihana döndü. "Bir dahakine bendensin, " Dediğinde cihan başını olumlu anlamda sallamıştı. Cihan ödemeyi yaparken derinde ellerini önünde birleştirmiş bekliyordu.
Cihan arkasına döndüğünde Bakışlarının hedefi ben oldum. Bana döndüğü an bende önüme dönmüştüm.
Adım sesleri bana doğru yaklaşırken
Eğer şuan nevşehirde olsaydık yanımda param olurdu ve benimlede aynı diyologa girerdi.
Derin ile belki aynı konumda olurduk
Şuan yanımda para olmasını isterdim.
Cihan arkamda durduğunda gözlerimi açarak Sinan'a döndüm.
"Beni sinan götürsün, " Dediğimde aynı arabada olacağım ali bile umrumda değildi.
Cihan yanıma geçerek dizlerinin üzerine çöktü.
"O nedenmiş? " Diye sorduğunda ona bakmamakta kararlıydım.
Sinandan bir cevap bekliyordum.
Sinan hala ona baktığımu fark edince
"Götüreyim tabi, " Demişti ayağa kalktığında cihan elimi tutarak ayağı kalktı. "Arkadan gelirsiniz, " Diyerek beni oturduğum yerden kaldırdı.
Hızla asılarak elimi onun elinden kurtararak ellerimi cebime soktum.
"Bizim arabayla liyan! " Dediğinde çattığım kaşlarımın altından cihana uzunca bakarak önden gittim. "Ne bu tavırlar anlasam... " Dediğini duysam da tepki vermedim.
Arabanın yanına hızlı adımlarla giderek arka kapıyı açarak arkaya oturdum.
Cihanda geldiğinde sürücü koltuğuna oturmuştu. Derin bizim arabaya doğru yöneldiğinde göz devirdim.
Ön kapıyı açtığında Cihan derin bir nefes verdi. Onun için sorun değildi tabiki seve seve otururdu yan yana
Oturmuşluğu vardı sonuçta. Derin kapıyı açtığında Cihan, "koltuk ıslak derin arkada otursan? " Diye sormuştu birde benim yanıma oturtacaktı. Sinirlerim bozulmuştu.
Ve derine bana davrandığı gibi davranıyordu.
Belkide bana karşı bir şey hissetmediği içindir.
Derin arka koltuğa oturduğunda arabayı çalıştırmıştı.
Yol boyunca kimseden çıt çıkmamıştı.
Başımı cama yaslayarak yolun bitmesini beklemiştim.
Aptal adam, liyan oturacak diyememişti.
Araba durduğunda akşam saat 9 a geliyordu. Arabadan hızla inip dikkatlice karakola girdim. Her zaman kaldığım odaya girerek kapıyı çarptım. Işığı açarak montumu çıkardım.
Yatakta oturarak cihanın gelmesini bekledim.
Aptal adam beni sinirlendirmek için elinden geleni yapıyordu.
Kapı çaldığında bir tepki vermeden oturmaya devam ettim. "Liyan, " Diyen sesini duyunca yüzümü buruşturdum. Sesi bile sinir bozucuydu.
Kapı açıldığında yüzümü pencereye çevirdim. "Anlat hadi neye küstük, " Dediğinde sessiz kaldım.
"Ne olduğunu anlatmadan benim anlamamı bekleme liyan, " Dediğinde ona döndüm.
"Senden bir şey beklemiyorum zaten," Diyerek eğilerek ayakkabılarımı çıkardım. "Neden tavır aldın? "
Sırtımı duvara yaslayarak bacaklarımı kendime çektim.
"Bana ne olduğunu anlat ki sana açıklamasını yapayım. " Dediğinde sanki sabrı tükenmiş gibiydi.
"Derin sinirimi bozuyor. Sende, " Dedim.
Ben söylemesem üstelemeyerek tamam diyecekti sanki ve aramız daha da açılacaktı.
"Ne yaptım ben, " Dediğinde alayla gülsem de gözlerim dolmuştu.
"Randevulaştınız." Dedim bir dahaki yemeye çıktıklarında derin hanım öderdi hesabı
"Ben yatıyordum değil mi niye kaldırdın beni sanane derinden! " Diye bağırdım dayanamayarak
"Aptalsın.aptal Cihan, derine de aşık olacaksın, " Dedim
"Bana nasıl davranıyorsun ona da öyle davranıyorsun sen benden hoşlanmıyorsun sadece acıyorsun. " Dediğimde gözlerini sinirle kapattı.
"Derine de bana davrandığın gibi davranırsan benim ne ayrıcalığım kalır ki, " Dedim bu sefer daha sakin ama daha yıpranmış bir ses tonu ile
"Kafanda kurma diyorum sana! gel bana sor ama kafanda kurma, " Dediğinde başımı iki yana salladım.
"Yalan mı? " Dedim ellerimle gözlerimi silerek
"Hesabı ona mı ödeteyim liyan? Zaten üç kuruş maaş alacak misafir burda o mu ödeseydi? " Dedi ama masada serdarlarda vardı. Onlar ödeseydi.
"Kızın parası var mı yok mu onu dahi bilmiyoruz. Gurur yapıp ödeyecekti. Hesabı, "
Ama konuştukça ağlayasım geliyordu.
"Cihan onunla konuşma sen benim cihanımsın. " Dedim ağlayarak çok bile dayanmıştım ağlamamak için
"Sen beni sevdiğini hiç belli etmiyorsun." Dedim
"İyi davranıyorsun ama herkese iyi davranıyorsun. Ben beni daha çok sevmeni istiyorum. Sen azıcık bile sevmiyorsun. " Dedim belkide konu bu değildi. Sadece içimde çok şey vardı ve bu da tuzu biberi olmuştu.
Sinirlenerek yataktan kalktım.
"Bende hesabı ödemek isteseydim. Derin gibi-"
"Kıyaslama kendini kimseyle, " Diyerek cümlemi tamamlama izin vermedi.
"Bilmiyorum liyan bende. İkinize de aynı davranmıyorum. Senin bendeki yerini gösterebilsem... "
"Nasıl yönetirim hiç bir fikrim yok öpmek istiyorum ama bu sefer senin gözünde amacı niyeti kötü bir adam olmak istemiyorum. Daha ne söylemem gerek bilmiyorum çünkü ne hissedersem ilk gelip sana söylüyorum. " Konu bu da değildi. Sanırım ikimizin de sadece sinirleri bozulmuştu.
"Bende isterdim bir şey olduğunda gel ilk bana anlat ama sen telefona sarılıyorsun. Pehlivan' a anlatmak için, sevgini göstermiyorsun diye beni suçlayamazsın çünkü sende böyle davranıyorsun. "
"Ama ben pehlivanın koluna dokunmadım! " Diye bağırdım
Gücüm yetmese de onu göğsünden itmeye çalıştım.
" Derini arabaya çağırdın sen çok pisliksin! "
"Sen gözümün önünde pehlivana sarılmadın mı liyan? " Diye sordu.
"Üstelik sana olan hislerimi daha bir önceki gece pehlivan ile paylaşmıştım ve, " Diyerek sustu.
"Kız üç adamla aynı arabada mı gitseydi? Sen varsın diye bindi arabaya, " Dediğinde aklıma beni göğsünden kaldırıp derinin arkasından gitmesi geliyordu.
"Beni sevmiyorsun! " Diyerek uzanarak saçını asıldım.
Saçını tutup kendime doğru çekerken ilk an afallasa da daha sonra tepki vermeden sinirimin geçmesini bekledi.
"Sadece beni sevmek zorundasın! " Diye bağırdım. Saçını asılmayı bırakarak kolunu ısırdım.
Etkilenmemiş bir halde bekliyordu.
"Acıyorsun değil mi bana? " Dedim.
Burada tek başımaydım. Annemin olmadığını söylemiştim. Yengemletin beni dövdüğünü...
"Ben sana anlattıktan sonra acıdın. Annem yok diye kimse sevmiyor diye yalan söyledin. " Başını iki yana salladı.
"Bütün bunları sadece derinin kolunu tuttuğum için mi kafan da kurdun? " Dedi. Başını iki yana salladı.
"Beni seviyor musun? " Diye sordum.
Seviyorum demesini istiyordum. Ne ara bu hale geldim. Bilmiyorum. Hangi ara beni sevmesini isteyecek derin yüzünden kavga edecek kadar. Düşünür olmuştum onu...
"Sen söyle babam yok diye mi benimle ilgileniyorsun? " Diye sorduğunda ağzım açık kalmıştı.
"Ne saçmalıyorsun? " Diye sorduğumda gülümsedi.
"Sarılıp uyuyalım o zaman. " Dedim tavırlı bir şekilde
"Yat o zaman. " Diye bana ayak uydurdu.
Yatağa uzandığımda iyice kayarak duvar kenarına yattım. Ellerimi karnımın üzerine koyarak yanıma uzanmasını bekledim.
Ayakkabılarını çıkardıktan sonra sobanın yanındaki odunlardan sobaya atmıştı kabanını ve uzun kollu polarınıda çıkararak kısa kollu yeşil Tsihörtü ile kalmıştı.
Ben arsızca onu izlerken ışığı kapatmaya gitmiş kapattıktan sonra pencereye bakmıştı.
"Perdeleri kapatmadan ışığı açma bir daha, " Dedi yatağa doğru gelerek
"Etraf adam dolu, " Diyerek yatağa oturdu. Bana doğru dönerek uzandığında kolunu başımın altına koyarak bedenimi yanına çekti.
Çenesi başımın üzerindeyken bende yan dönerek kolumu beline sardım.
Odanın ışığı açıldığında gözlerimi açarak yatakta doğruldum.
Yatağın boş olmasıyla gözlerim odada cihanı ararken kapıda gördüğüm kerim ile yutkundum.
"Cihan Seni bekliyor. " Dediğinde saatten bi haberdim. Pencereye bakarak hala karanlık olan havayla karşılaşınca hala gece olduğunu anladım.
"Devriyeye çıktı. " Dedi pürüzlü çıkan sesi ile
"Geri dönüyor seni yoldan alacakmış, " Dediğinde başımı sallayarak yataktan kalktım. Cihan neden onu gönderdiğine dair bir fikrim olmasa da
Ayakkabılarımı giyerken bir yandan da ayılmaya çalışıyordum.
"Aslında benidye götürecekti. " Diyerek tekrar pencereye baktım.
Öksürerek ayağı kalktım. Hava fena derecede soğuktu. Soba yansa da duvar kenarında yattığım için oradan soğuk almış olmalıydım.
Montumu giyerek kerime döndüm. Kapıda beni bekliyordu.
"Ben çıkarım yola, gelme istersen. Zaten hava soğuk," Dedim. Sanırım bahsettiği yol asfalt olan yoldu.
"Herkes kalktı sayılır görmesinler seni, ben götürürüm. " Dediğinde başımı tamam anlamında salladım.
Birlikte karakoldan çıktığımızda yüzüne vuran rüzgar ile bir an nefes alamadım. Çok soğuktu hava
Kerim karakolun arkasına doğru gittiğinde bende onu takip ettim. Elleri cebinde seri bir şekilde yürüyordu.
"Kerim." Dediğimde sertçe verdiği nefes susmamı sağlamıştı.
Kollarımı birleştirerek peşinden ilerlemeye devam ettim. Sabahın ayazı tokat gibi çarpıyordu.
Cihan ile devriye ye çıkmak istemeseydim keşke hiç,
Öksürerek kollarımı daha sıkı sardım kendime buz tutmuş zeminde sağlam adımlar atmaya çalışıyordum. Düşmemek için
Yaklaşık 10 dakika boyunca yürümüştük.
"Ben gelmek istemiyorum daha fazla," dedim yutkunarak yola çıkmıyor aksine daha da ormanın içine giriyorduk.
"Yürü, " Diyen donuk sesi emir veren ses tonu. başımı iki yana salladım.
"Cihanı arayalım. Geri dönmek istiyorum. " Dedim etrafıma bakarak
"Gördüğün yerde cihan. " Dediğinde onun baktığı yere döndüm.
Karşıda olan eski taş eve baktım.
"Seni bırakıp döneceğim şimdi yine başına bela alacaksın cihan ile papaz etme beni, " Dediğinde başımı olumlu anlamda salladım.
" Liyana öyle söyle dedi sanırım şu öpüşme şeyini kutlayacak, " Dediğinde kızardığımı hissettim.
Bunu kerime kendi mi söylemişti.
Yoksa sinan mı çenesini tutamamıştı bilmiyordum.
Sadece çok fazla heyecanlanmıştım.
Tekrar öksürerek nefesimi düzenlemeye çalıştım. Kerimin peşinden giderken, bir yandan da elimle saçlarımı düzeltiyordum.
Yine fotoğraf çekilebilirdik ve uyku halinden çıkmalıydım.
karın ayazı enseme soğuk bir nefes gibi çarpsa da umursamadım.
Keşke uğraşmasaydı. Bu soğukta
Esneyerek gözlerimi kırpıştırdım.
Eve yaklaştıkça içim kıpır kıpır oluyor cihanı görünce ne tepki vereceğimi ne tepki vermem gerektiğini kestiremiyordum.
Kerim evin önünde durduğunda bende onunla birlikte durdum.
"Gir içeri liyan. " Dediğinde sesindeki belirsizlik ve titreşime bir anlam veremesem de "teşekkür ederim. " Dedim.
Dikkatli ve hızlıca kapıya doğru koştum. Kapının tahta kapısını açarak yutkundum. Ne diyecektim şimdi? Çok utanıyordum.
İçeri girerek arkamı dönerek kapıyı kapatırken kerime gülümsedim.
Arkamı dönerek bir adım attım.
Taş evde iki tahta kapı daha vardı.
Ve içeri girere girmez mutfak sağda solda ise iki tane divan vardı.
Divanın üzerinde mavi dosyalar
Duruyordu. Cihanın içeriden çıkıp gelmesini beklerken
Arkamda kalan kapı açıldığında
"Erken gelmişsiniz, " Diyen sesini duyunca yerimde taş kesilmiştim.
Elindeki eldivenleri çıkaran Ali ile ne yapacağımı bilemeyerek geriye doğru bir adım attım. "Ali abi. " Demiştim.
Pehlivan ile bu konuyu konuştuğumuzda ali har kimse adı ile hitap etmene takılmaz demişti.
O günden sonra aliye abi demeye karar vermiştim. Birde abi demediğim için kızmasın diye,
"Biraz konuşalım istedim. " Dediğinde divanı işaret etti.
"Otursana, " Dediğinde başımı iki yana sallayarak reddettim.
"Gideyim ben nolur. " Diyerek arkasındaki kapıya yöneldiğimde kolumu sıkıca tutarak durdurdu beni.
"Konuşalım." Diyerek kolumu bırakmadan divanların oraya doğru itti. Düşebileceğim bir kuvvet ile itmese de bir kaç adım geriye savrulmuşrum.
"Bunlar da kaldı ortada, " Diyerek ağır hareketlerle topladı. Bende divana oturmuştum.
Bedenim yine kontrolümün dışında titreme gibi reaksiyonlar verirken
Nefesimi düzenlemeye çalışıyordum.
"İyi bir başlangıç yapanadık. " Dediğinde bakışlarımı aliye çevirdim.
"Ama bu hiç anlaşamayacağımız anlamına gelmiyor değil mi? " Dediğinde başımı iki yana salladım.
"Gündüz konuşuruz, şimdi gidelim cihan da gelmiştir zaten. " Dedim. Dilini damağına vurarak onaylamaz anlamda homurdandı.
"Seni yatağından kaldırıp buraya kadar getirdiysem. Geri de yatırmalıyım değil mi? " Dediğinde yüz ifadesini görünce başımj iki yana salladım.
"Gideyim ne olur. " Dedim ayağa kalkarak bu konuşmanın sonu nereye varcak biliyordum.
Bu konuşmaların sonunu çok görmüş
O da benim gibi ayağı kalktığında
Kaşları ile mavi dosyayı işaret etti.
"Sadece bir kaç saat. Sonra istediğini al götür. " Dediğinde anlamazcasına yüzüne baktım. "Ne götüreyim? " Diye sorduğumda
Başını yukarı kaldırarak bir kaç saniye bekledi. "Dosyalar, işinize yarayacak pek çok şey var al incele istiyorsan önce? " Diye sorduğunda başımı iki yana salladım.
Yutkunmakta güçlük çekerken iki gözümden de ardı ardına yaşlar süzülüyordu.
"Kerim! " Diye bağırdım kapıya doğru.
"Kerim yardım et! " Diye tekrar ettim.
"Ali giderim yemin ederim gelmem kalmam yanınızda gideyim lütfen. " Dedim olacaklardan korkarak.
Keşke dakikalar öncesine geri dönebilsem.
"Cihan ile konuşmam yemin ederim. " Dedim burnumu çekerek istediği bu muydu? Cihan ile konuşmam
Yutkunarak geriye doğru bir kaç adım attım. Korkuyu her bir zerremde hissediyordum.
"Kerim! " Diye bir kez daha bağırdım.
"Kerim gideli çok oldu. " Üzerime doğru adımlarken bende geriye kaçıyordum.
"Aramızda kalır. Cihan ile devam edersin. Ne istersen elinde olur liyan gel yanıma, " Dediğinde başımı iki yaba salladım.
"Ali nolur gideyim. Söylemem kimseye bir şey giderim burdan yemin ederim."
"Gidemezsin, " Dediğinde kapıya baktım. Kilitli değildi.
"Dosyada ne var? " Diye sordum. Gözlerini kısarak yüzüne bir gülümseme kondurdu.
'Vay' der gibi başını sallayarak dosyaya baktığında bende vakit kaybetmeden kapıya koştum.
Kapının kolunu tuttuğum an eş zamanlı olarak o da kolumdan tutmuştu.
"Ali bırak yalvarırım. " Dedim. Ağladığım için sesim boğuk çıkmıştı.
Onun beni anlayıp anlamadığı ise meçhuldü.
Hıçkırarak onu itmeye çalıştım.
"Boşuna uğraşma, " Diyerek saçımı tuttuğunda başımı yüzüne çevirdim.
Burnunu yanağıma sürterek boynuma indiğinde elleri sırtımdan belime doğru indiyordu.
Boynumu ısırdığında başımın döndüğünü hissettim. Onu itmeye çalışamayacak kadar yoğun ağrı ile bir an boşluğa düşüyormuş gibi hissettiğin an ali boynumdan başını kaldırmıştı.1
"Liyan? " Dediğinde gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum. "Gitmek istiyorum. " Dedim zar zor.
"Kahpe, " Diyerek divana doğru ittiğinde tezgahın üstündeki sepet dikkatimi çekmişti.
Ali kemerini çıkarırken, korku ile duvara tutundum. İnşallah döverdi.
İnşallah o yüzden çıkarıyordur.
Lütfen onun için çıkarmış olsun.
"Cihan! " Diye bağırdım. Pencereye bakarken "cihan nolur gel! " Dediğimde sesim kısılmıştı sonlara doğru.
"Ellerinş uzat! " Dediğinde başımı iki yana sallayarak ellerimi arkamda sakladım.
"Sabrımı zorlama, " Dediğinde başımı yine iki yana salladım.
Divanın üzerindeki kumandayı ona doğru fırlattım. O kolayca kumandadan kurtulurken bende mutfağa doğru koştum.
Sepetin yanına uulaştığımda ali arkamdan gelerek saçımu tutumuştu.
Sepetteki bıçağı aldığımda saçımdan tutarak beni kendine doğru çevirdi.
Elimdeki bıçağı görünce alayla, "hiç durma, " Dedi yapabileceğime ihtimal vermiyordu.
Ama bende kendime en çok bu konuda güveniyorum.
Gözümü kırpmadan yapabileceğime inanıyordum.
Öyle de oldu. Onun gözlerine bakarken Bıçağın yönünü elimde değiştirerek sapladım. çünkü bu an bitecekti.
Kurtuluş buydu. Buna inancım vardı. Biteceğine ihtimal veriyordum.
Acı buraya kadardı. Buraya kadar işlemişti. Bu an a kadar acıtmıştı.
Selam

Okur Yorumları | Yorum Ekle |
17.93k Okunma |
1.13k Oy |
0 Takip |
49 Bölümlü Kitap |