Yeni okuyucalar gelmişken ve bizde 975 kişi olmuşken 8. Bölümü yazayım dedim 🤍
Tabi ben bölümü yazan atana kadar bin kişi pardon. Bin bir kişi olduk 🥺🥺🥺
İstediğiniz sahneler için buraya ya da dm den yazabilirsiniz.
Bu arada ben size cihan ın yaşını söyledim miii?
Yeni okuyucumuz ayorta2 ve @elifsu939 için
Yukarıda ki müziği açalım açalım <3

" İyi misin" diyen cihanın sesi ile anlık bir irkilme ile ona döndüm.
" Benim" dediğinde ise kafamı salladım sadece hâlâ çatının duvarına yaslanmış bir şekilde oturuyordum.
" Dalmışım...iyiyim. " dedim. Ayağa kalkarken
" İyisin... Ve dışarı çıkma demiştim sanki" dediğinde bakışlarımı yüzüne çevirdim.
Ona alttan bakmamak için ayağa kalkmıştım ama benden metrelerce yüksekte olduğunu hesaba katmamıştım. Metrelerce olmasada vardı aramızda bir pisa kulesi
" Üzgünüm." Dedim sadece kendimi haklı çıkarak ya da savunacak bir dal bulamadığımdan.
" İçeri geçelim mi? " Diyerek yol verdiğinde bir adım atacakken aklıma düşen anı adı altındaki gerçekler ile durup onun geçmesi için bekledim.
Benim geçmediğimi görerek o önden giderken bende arkasından takip ettim.
İçeriye girdiğinde kendini bir koltuğa atmıştı bende karşısındaki koltuğa oturdum.
"Seni köyden bir eve vermemi ister misin. Yasak kalkana kadar." Dediğinde kaşlarımı çatarak bakışlarımı yüzüne çevirdim.
" Yasak var söylemedim mi köye giriş çıkışlar durduruldu" demişti bakışlarımdan anlam çıkarmaya çalışırcasına
" Güvendiğim birinin evine yasaklar kalkana kadar. Ya da ben merkeze inene kadar."
" İstemiyorum." Demiştim. Cihan ise hafif tebessüm ederek anlayış ile kafasını salladı.
" Beni neden göndermek istedin." Diyerek yüzüne çevirdim yerdeki bakışlarımı.
" Göndermek istemedim." Dedi kaşlarını çatarak
" Orda daha mı güvende olurum." Dediğimde kafasını olumsuz anlamda salladı.
" Güvende miyim." Dedim sanki dağ başında kurda kuşa yem olmaktan o kurtarmamış gibi. bir kurşunla, toprak olmaktan kurtarmamış gibi sanki bulduğu yerde güvendeymişim gibi
" Bana emanetsin." Dedi gözleri milim titremeden
Öyle bir söyledi ki anlamadım diyemedim. Güvendeyim yani diyemedim.
Vakit akıp giderken kapı açılmıştı içeri koşuşturmaca ile sabahki kerim, sinan ve tanımadığım biri daha girip kapıyı aralık bırakarak cihan a döndüler. Tanımadığım adam cihan a asker selamı verdiğinde cihan kafa sallayınca eski haline döndü
"Cihan cenaze yarın sabaha alındı." Kerim cihan ile konuşurken tanımadığım adamın bakışları beni buldu kaşlarını çatarak bakmaya devam ederken önüme dönmüştüm.
Şaşkınlıkla " kız mı o lan" dediğinde sinan
" Kız kız baktım ben" demişti ikisinin konuşması ile onlara döndüğümde sinan " gördüm yani önceden " diyerek düzeltti cümlesini
" Ne işi var... Şey mi yani aşağıdakilerin akrab-"
" Ben getirdim." Dedi cihan bakışlarını sinan ve o çocuğun yüzünden ayırmadan " benim emanetim." Dedi bakışları bana dönerken. " Oturun daha gelecek olan varmı?" Diyerek konuyu dağıtmaya çalışmıştı.
Kerim " Aliler gelicek" diyerek cihan ın yanına oturduğunda bakışlarımı yere çevirerek göz devirdim. Çok lazımdı sanki derken kapıdan giren üç kişinin içinde ali de vardı
İti an...1
Cihan yerinden kalkarak " gelin devrem." diyerek birinin yanına gidip tokalaşmış ve sarılmıştı " başın sağolsun" demişti.
" Sağ olun" diyerek ayrıldıklarında alinin omzuna vurarak kalktığı yere işaret etmişti oturması için cihanda arkasındaki bana bakıp kaymam için kafası ile duvar kenarını işaret etmişti.
Kısık sesle " duvarın yanına otur." Demişti duvarın yanına iyice kayarak duvarın kenarına oturduğumda yanıma cihan oturmuş beni duvar ve kendi arasına hapsetmiş ali cihan ın kalktığı koltuğa oturan adamın yanına oturmuş kafasını koltuğun tepesine koymuş ellerini göğsünde birleştirmişti cihanın yanına iki kişi daha oturmuştu ama cihandan dolayı göremiyordum. Alinin sağında ve solunda da birileri oturuyordu ve karşı duvarın dibinde oturan sinan
7 erkek ile resmen aynı ortamdaydım.
Dışarı çıkmak istiyordum. Ama bu sefer arkamdan biri gelirse... En iyisi cihan ın yanında oturmaktı oturduğum yerde bacaklarımı kendime çekip ellerimde bacaklarımı satmıştım.
Bakışlarım tek tek hepsinin yüzünde geziniyordu.
" Kadının sesi çıktı" dedi ali bakışlarını tavandan çekmeden
" Konuştu mu yani" diyen kerim e başını salladı olumsuz yönde " sesi çıktı bağırdı sadece"
Onlar konuşurken gevşemeye çalışsamda olmuyordu cihan var desemde geçmiyordu cihan a biraz daha yaklaşıp " telefonun bende durabilir mi?" Dediğimde ikiletmeden elini cebine atıp telefonu bana uzattı telefonu alarak iki avcumun içine hapsettim.
" Akif hiç bahsetmemişti annesinin durumundan." Diyen birisine karşılık
"Neyden" diyene cihan "kendini suçluyordu." Dedi
" Annesi tecavüze uğradı. Ondan konuşamıyor kadın." Dediğinde bakışım cihanda dona kalmıştım.
" Yapma bee... Akif'in yanında mı." Dediğinde cihan ın başın sağolsun dediği çocuk " yengem akife o gün hamile kaldı." Demişti Akif'in kuzeni ya da akrabası olduğu tahmin ettiğim kişi
Ama ben hâlâ kadının tecavüze uğradığı yerde kalmıştım. Hâlâ yaşadığına " kadın intihar etmedi mi" diye kısık sesle mırıldandığımda Ali'nin " niye öldürsün kızım kadın kendini" diye bağırması ile irkilerek yerime daha çok sindim. " Bağırma kıza"
" Düzgün konuşsun o da kadın tecavüze uğradı diye niye öldürsün kendini tövbe yarabbim." Diyerek başını ellerinin arasına aldı.
" Ali kes sesini ! " Cihan da sesini yükselttiğinde avcumunda duran telefonu biraz daha sıkmıştım. Bir şey olursa Serkanı aramayı tekrar denerdim.
" Sinan kalk kulaklık getir." Diyen cihan a sinan kaşlarını çatarak baktı
" Telefona takılan" diyerek sinanı gönderip bana döndü " korkma bir şey yok" demişti sessizce
Sanki Ali'yi şikayet edecek gibi " ama ben-" demeye kalmadan göz yaşlarım akmaya başlamıştı.
Herkesin içinde bana bağırmasınaydı
" sinirleri bozuk o yüzden kötü bir şey demedin sen." Diyerek yüzüme gelen saçımı çekti " tamam mı" dediğinde kafamı salladım sadece
Bir damla onun onun eline düşerken elimi elinin üzerine koyarak silmiştim aceleyle " kalsaydı" dediğinde yüzüne çevirdim bakışlarımı1
"Al" diyen sinan kulaklığı cihan a uzatmıştı cihan kablolu kulaklığı almış ve tekrar bana dönmüştü tek elimde tuttuğum telefonu nazikçe elimden çekip alarak kulaklığı takmıştı.
Telefondan bir şeyler açarak elime geri vermişti. " Akşam konuşalım tamam mı?" Diyerek cevap beklemeden kulaklıkları takarak " istersen oyun yükleyeyim sana. Hatta dur... Barbie barbie izlemek ister misin?" Dediğinde hâlâ tepemizde olan sinan " oha cihan çocuk mu o demişti"2
" Ne bileyim lan kızlar barbie izlemez mi?"1
" Oyun mu?" dediğinde ali seslice nefesini verip " az daha avutunda tepemize çıkarın. Şimdiki Acımız yetmiyor." Demiş ve çıkıp gitmişti cihan kerime işaret vererek peşinden gönderdiğinde bana " izle bunu" diyerek telefonda açtığı şeyi oynatma tuşuna basarak açtı
Açtığı Malefiz filmini izlerken o ise önüne dönmüş Akif'in akrabasıyla konuşmaya başlamıştı.
Aradan geçen 45 dakikanın sonunda saat 7 olmuştu yavaştan askerler giderken cihanın da hareketlenmesi ile telefondan bakışlarımı çekip ona döndüm. "15-20 dakikalık işim var. Gelirim az sonra filmini izle" diyerek gittiğinde filmi izlemeye devam ettim.
Kapı dakikaların ardından tekrar açıldığında ali ve kucağında sabah yukarıdan gördüğüm çocuk vardı. Uyuyan çocuk ile birlikte içeri girerek bana ters ters bakarak karşımda ki koltuğa yatırdı.
Sonra tekrar bana baktı. Bakışları altında biraz geriye gitsemde bu odadan çıkmak istiyordum.
Telefon elimdeydi bir şey olursa diye hep telefona güveniyordum. Ama şimdi cihan a nasıl haber verecektim. Nasıl gelmesini isteyecektim. Ya da jandarmayı arayıp ne diyecektim.' Ali bana bakıyor' mu diyecektim.
Ali karşı koltuğa çocuğun yanında oturduğunda bile bakışlarını üzerimden çekmedi
(Ay parçam kitabımı okuyanlar anlamını bilir.)
Burada biraz daha kalacağını anlayıp ayağa kalkıp odadan çıkmak çıkmak için kapıyı açtığımda " gitme bir yere" demişti yerimde kalırken ne ona döndüm ne çıkabildim. Keşke kilitseleydim kapıyı
" Gel buraya liyan" dediğinde bu sefer hızla kendimi kapıdan dışarı atmıştım. Etrafa baktığımda kararmış olan hava ile başımı olumsuz anlamda sallayarak kendime saklanacak kuytu köşe aradım.
İçinde bulunduğumuz çatı odasının arkasında kalan kasarları gözüme kestirip oraya doğru ilerledim. Tahta kasaların arasına kendimi atıp sırtımı ağır olduğu belli olan kasalardan birine yaslamıştım.
'İt herif' diye mırıldandım kendi kendime ne güzel oturuyordum. Hava kararmaya yakın ne işim vardı benim dışarıda elimde ki telefona bakıp kendi telefonuma olan özlemim arttı
Kasaların arasında öylece otururken ne yapsam bilemiyordum. Hatta düşünecek bir şey bile bulamıyordum ki bu hayatta düşündüğüm tek şey serkandı.1
Elimdeki telefona tekrar gözlerim dediğinde acaba serkanı aramayı tekrar denese miydim? Belki bu sefer açardı.
Ama bu sefer sık boğaz ediyorum diye bu numarayı engelleme ihtimali vardı ve asıl o zaman ne yapardım.
"Liyan,Ne işin var orda." Kafamı kaldırarak gelen cihan a baktım. Elindeki poşeti bileğine takarak bir kaç adımda yanıma ulaşmıştı
"Kasada silahlar var gel buraya." Diyerek iki elini uzatmıştı.
Bende ellerimi uzatarak onun parmak uçlarını tuttuğumda aldırış etmeden kendine çekerek tek hamlede kaldırdı oturduğum yerden.
Ellerimi parmak uçlarından çekerek "Oturuyordum sadece." Diye yanıtladım. saniyeler önce sorduğu soruyu. " İçerde biri mi var." Diyerek ufak penceresinden gözünü kısarak içeri bakmaya çalıştı.
"Ali ve çocuk var." Dediğimde ise bakışlarını tekrar bana çevirdi.
"Tamam gel hadi diyerek sabah bahçeyi izlediğim duvarın önünü işaret etti. O önden giderken bende peşinde takip ederek duvarın yanına ulaştım. Etrafına bakınarak " bir saniye" diyerek adını gözetleme kulesi olarak bildiğim, yere doğru gidip içeriden aldığı üst üstte konulmuş iki tabure ile yanıma geldi
Tabureleri birbirinden ayırarak oturmam için birini bana uzattı.
Tabureyi alarak teşekkür ettim.
"Nasılsın liyan." Cihan kolunu betona yaslayarak benden cevap arar gibi bakışlarını yüzümde gezdirdi.
"İyiyim." Demekle yetindim sadece
" Sabah çıktın değil mi? Yani burada olanları gördün." Kafamı olumlu anlamda sallayarak onaylar şekilde mırıldandım. O da kafasını sallayarak "tamam." Demişti.
" Sabah gördüklerin aşağı köyden şu görünen köy varya..." Diyerek aşağıda kalan çatıları görünen evlerin tarafını işaret etti.
"Akif in annesi 17 yaşında iken...bak tam ordaki." Diyerek bu sefer. boş olduğu belli olan sadece beyaz toprağın göründüğü köyün yukarısındaki yeri işaret etti.
"Oraya neden gittiği belli değil ne söylememiş bildiğim kadarı ile ama kandırıldığı ya da su almaya gittiği düşünülüyor. Ordaykende içeride duydukların oluyor."
İçeride anlatılan şey tam olarak buydu.
" O günden sonra onu köyden bir kaç kişi bulup evine götürüyor. Belki kendindeydi gitmeye utandı, belki gidecek dermanı yoktu.
O günden sonra dili bağlanılıyor. Konuşamıyor yani ailesi bu durumu kabullenmeden akif e hamile olduğu öğreniliyor. Rafet amca da o zamanlar askerden yeni gelmiş ailesi vızık vızık kız arıyor.
Rafet amca da bir gün yaylaya çıkıyor. İki koyun yavrulu koyun birde keçisi ile orda görüyor mihriban teyzeyi uçurumun kenarında canına kıyacakken
Orda onu çekip alıyor. Ama rafet amca Mihriban teyzeye dokunduğu an mihriban teyze daha çok çırpınmış korku ile, boğuşma olmuş falan rafet amca mihriban teyzeyi kenara atmış uçurumdan uzaklaştırmak için keçide oyun sanmış rafet amcaya saldırmış rafet amca yere düştüğünde Mihriban teyze gülmüş... Bu kadarını anlattı tepedeki olayı mihribanım güldü bana dedi bir. o gün nasıl konuştular nasıl anlaştılar bilmiyorum. Kimse bilmez.
O gün eve gidip anasına haber veriyor istetmek için mihriban teyzeyi anası da babasıda razı gelmeyince kendi tek başına gidip istiyor. Mihriban teyzenin babası dünden razı veriyor. Sonra rafet amca çalışıyor. Tarla almışlar çadır kurmuş yaşamışlar sonra akif doğmuş çadırda yaşıyorlar kar kış
Rafet amca üzerine borç yapmış küçükte olsa ev yaptırmış çocuk hastalanacak diye saat 5 den 12.30 a kadar tarlada çalışırmış ondan sonra eve gelir mihriban teyzeleri alıp çobanlığa giderlermiş yanından ayırmazmış hiç rafet amca eşini ve oğlunu başlarına bir iş gelir diye
Mihriban teyze ne kadar istesede konuşamamış zamanla durumlarını toparlamışlar. Ve birde rafet amca ne kadar sevsede hep arkadaşça yaklaşmış hep sonradan bir çocukları daha oldu.
Ben gittim evlerine akif i askere almak için 6 ay kalacaktı sadece ama babasına destek olmak için uzattı
Evlerine gittiğimde bana emanet etmişti her görev için yola çıkacağımızda da bana emanet ederdi.
Diyerek baktığı alana bakmaya devam etti. "Hatta... O boş alan varya orayı biz yaktık akif ile " diyerek ufak bir tebessüm kondurdu yüzüne " az öncede kefenini sardım."
" Çok özleyeceksin." Dediğimde tebessümü biraz daha yayıldı yüzüne " çok sağ ol." Diyerek yaktıkları yere bakmaya devam etti.
"Sen erkeklerden mi korkuyorsun."
Dediğinde bakışlarımı ona çevirdim. Benimki çok başkaydı nefret gibi de istememe gibide
"Hayır." Diye mırıldandım. Duyduysa
Konuyu dağıtmak için " sabah bana kırıldın mı? " Demiştim teselli etme çabam aklıma düşttüğünde gözlerimi sımsıkı kapatmak istemiştim.
" Canın sağ olsun." Demek ile yetindi
Kırılmıştı. Ve kırıldım denek yerine canın sağ olsun diyordu.
Oysa ben kırılsamda ne kırıldığımı belli ediyordum. Ne de sorun yok diyebiliyordum.
" İntihar etmemiş mi dedin ya liyan neden dedin."
Diye bir soru daha yönetmişti. " Hiç sordum sadece... Bunu bana neden anlattın."
" Ölüncek bir şey değil öldürülecek bir şey olduğunu."
Diyerek ayağa kalktı. Bende kalktığımda önden yürüyerek kulübeye girecekken " akif ile sadece ordaki yeri, göğü, ağaçları yakmadık Akif'in öz babasını yaktık." Dedi ve içeri girdi.1
Canlı canlı yakmışlar mıydı sahiden.
Hak ettiğini bulması böyle oluyordu sanırsam.
Bende arkasından odaya girdiğimde ali çocuğun yanına uzanmıştı. gözleri kapalıda olsa uyuduğunu düşünmüyordum.
"Ali." Cihan ın sesi ile ali kapalı gözlerine aralamıştı. " Nöbetin var. Hadi saat geliyor." Ali yerinde doğrularak koltukta oturur vaziyette ayılmayı bekliyormuş gibi yaptı. Yaptı diyordum çünkü uyumuyordu eminim. Hem tek seferde seslenme ile uyanması imkansızdı.
Ali yerinden kalkarak koltuğun sırtına bıraktığı silahını alıp üzerini düzeltirken bende diğer koltuğa oturmuştum.
"Devriyen saat kaçta sinan özellikle sormamı istedi." Alinin esneyerek sorduğu soruya cihan "siktirsin lan." Diyerek yanıtlanimış ve uyuyan çocuğun üstünü örtmüştü
" İt ben devriyeye çıkana kadar nöbet yerinde uyuyacak. Söyle herkese geldiğimde uyuyanı görürsem köyün girişine postalarım."
"İyi, Hadi görüşürüz. Çocuğuda şununla yanlız bırakma " demiş ve kapıyı arkasından örterek gitmişti.
Pislik insan daha sabah tanışmıştık oysa ki, bu ön yargısı niyeydi böyle
"Telefonu verir misin." Diyen cihan ile. Alinin çıktığı kapıdan bakışlarımı ayırarak telefonu ona uzattım. Telefonu alarak çocuğun yanına oturmuştu o telefonu ile ilgilenirken bende pencereden dışarı izliyordum.
Aradan geçen dakikaların ardından elinde tepsi ve çanta ile siması tanıdık gelen biri girmişti. Elindeki tepsiyi köşede duran sehpaya tepsiyi yanınada çantayı bırakmıştı.
" Yemek kalmamış tost yaptık size."
"Afiyet olsun." Diyerek çıkmıştı odadan onun ardından cihan ayağa kalkarak tepsiyi bıraktığı yere gitmiş sehbayı alarak yanıma getirmişti.
Tostlardan birini bana uzattığında teşekkür ederek almıştım. "Çayın burda." Diyerek kendi tostunu aşıp yanıma oturmuştu.
Yarımdan da fazla olan tosttan sadece biraz kalmışken doymuştum. Ne kadar ziyan olmasın diye yemek istiyor olsamda daha fazlasını midemin almayacağını biliyordum.
Çayımdan bir yudum alarak tostunu çoktan bitirmiş olan cihan a dönerek
" Ben doydum bunu yemesem." Demiştim. Sanki ye dese yiyebilecek gibi kibarlık olsun diye sadece
" Bitir onu bak çok az kalmış gitmesin çöpe"
"Hiç yiyemem ki" diyerek tepsiye koymuştum. Daha fazla üstelemeden üzerindeki kırıntıları tek tek tepsiye koyarak bir tane peçete alıp bana uzattı. "Dudakların ketçap olmuş hep aynı oje gibi" dediğinde kaşlarımı çattım. Peçete ile dudaklarıma bulaşan ketçap ı silerken cihanda yarım bıraktığım tostu üç ısırıkta bitirmişti.
"Çay içer misin isteyeyim mi?" Kafamı olumsuz anlamda sallayarak. Zaten az kalan çayımı tek yudumda bitirmiştim. "Teşekkür ederim." Diyerek sehbaya bıraktığımda
Biraz sessizlikten sonra "konuşmak istediğin bir şey var mı?" Demişti.
Ona doğru dönerek sorarcasına "hayır?" Demiştim.
" Ben yatayım o zaman gece devriye atıcam. Ama kendini rahatsız hissedersen biraz daha oturabiliriz."
"Yok. Yok sen uyu uykusuz kalma."
Dediğimde ayaklanarak sehbayı alıp eski yerine koymuş ve banada duvardaki yüklükten yorgan ve yastık çıkarıp getirmişti. Sonra tekrar bir tane daha battaniye ve yastık çocuğun yanına gitmişti. Burda mı uyuyacaktı
Yok uyumazdı aynı odadayız çocuğu alıp giderdi sanırım.
Çocuğu biraz kenara ittiğinde yanına uzanmıştı. " Koltuğunu açmamı ister misin." Dediğinde "yok teşekkürler." Diye mırıldandım.
Yastığı koyarak bende uzanmıştım.
Devriyesi vardı. Birazdan giderdi en fazla yarım saat dururdu devriye sonuçta devriye...
Tam yarım saattir. Tavan ile bakıyordum. Gözümü kapatsam açtığım an yanıbaşımda bitiverecek gibi hissediyordum. Ve gözümü kırparken bile tedirginliğe yol açıyordu.
Cihanın tarafında bir hareketlilik olduğunda bende hızla yatakta oturur vaziyete geldim.
Cihan "uyandırdım mı?" Dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Alarm kurmayı unuttum." Diyerek telefonu eline alarak alarm kurdu sanırsam.
"Sana kıyafet vereyim mi getirttim. Hay Allah bak hiç aklıma gelmedi çarşafta sermemişiz öylece uyumuşum. "
Uyumuşum? Uyurken nasıl aklına alarm kurmak gelsindi de yalan yalan kesin yalan. Oysa cihan sabah çokta iyi biriydi.
"Gerek yok değiştirmesemde olur."
"Gerek yok." Tamam diyerek yerinden kalkarak gidip ışığı söndürmüştü
Çöken karanlık beni ciddi anlamda rahatsız ediyordu üstelik cihan ile aynı odadaydık kapı kilitli değildi
Ve cihan uyumuyordu uyurmuş gibi yapıyordu.
Tekrar yerine yattığında bende uzanmıştım.
Tek tek saniyeleri sayıyordum. Uyumak için tam 307 saniye geçti ve uyuyamayacağımı anlayarak arkamı dönmeyi denedim ama tam 6 saniye sonra ürkerek tekrar sırt üstü uzanmıştım.
Asla uyuyamıyorum Uyumak için saniyeleri saysam bile, şey birde saniyeleri gözüm açık sayıyordum.
Onunda milim kadar da olsa etkisi vardır belki.
Aradan geçen 12. Dakikanın sonunda yattığım yerden doğrulmuş "cihan." Demiştim.
Hafif bir şekilde mırıldandığında tekrar "cihan." Demiştim.
"Efendim. Liyan" diyerek dirseğinin üzerinde doğrulduğunda "çocuğu yanıma yatırana sen rahat edemedin." Demiştim
" Ben mi rahat edemedim. Uyumuştum liyan."
"Şey. özür dilerim uyandırdım. Ama çocuğu bana ver. Rahat yatarsın biz ikimiz sığarız." Demiştim. Ama uyuduğunada inanmıyordum. Adını söylediğimde uyanmıştı hemen nasıl uyuyorum diye birde bana yalan söyleyebilir ki
"Yok sen rahatsız olma uyu hadi."
Diyerek dirseğini indirip tekrar başını yastığa koyduğunda " yok yok hiç olmam zaten yeterince yük oluyorum ben olmasaydım çocuk burada sen orda rahat yatardın ve çocuk burda yatardı ve ben hiç rahatsız olmam valla bak ekmek Kur'an çar-"
"Tamam liyan. Sakin ol sesin titriyor. Tamam yaptırayım. Etme yemin."
Yataktan kalkarak pantalonunu hafifçe yukarı kaldırarak çocuğu kucağına almıştı.
"Dışarıya çıkayım mı pantolonunu değiştir istersen."
"Yok yatarım ben böyle kay sen çocuğu yatırayım." dediğinde hızla kenara kaymış çocuğa yer açmıştım.
Çocuğu yatırırken saçları ve kafası anlıma değse de kendimi tutarak ani bir tepki vermedim. Anın korkusu ile yani
"Çok terlemiş." Dedim çocuğun anlında biriken ter tanelerine bakarken bakarak. Cihan yatırdığı çocuğun anlını eli ile silmiş ateşini yoklamıştı.
"Ateşi yok ama sıcakladı sanırım. Üzerinizi örteyim mi?"
" Yok çocuk üşürse ben örterim."
"Tamam o zaman iyi geceler." Diyerek koltuğa gitmiş bedenini yüz üstü yatağa bırakmıştı.
Bende çocuğa bakarak ellerimi saçlarının arasından geçirdim. İpek gibi öyle yumuşacıktı ki ben kız olmama rağmen tutamlarım böyle değildi.
Çocuk yanımda olduğu için ufaktan gelen güven ile gözlerimi kapatmıştım. Çocuk vardı yanımda sonuçta gelemezdi. Ama çocuğun gitme ihtimali aklıma düştüğünde rahatsızca gözlerimi araladım.
Elimi uzatıp çocuğun elini kavrayıp tekrar gözlerimi kapattım. Gidemezdi böylece
Gözümü ara ara açıp cihan ın hâlâ yerinde yattığına emin olduktan sonra tekrar. Gözümü kapatıyordum.
Gözlerim öyle ağırlaşmıştı ki her an uykuya dalabilirdim. Ki öylede olmuştu. gözlerimi tekrar araladığımda cihan ayakta pantalonunun kemeri ile uğraşıyordu.
Hızla yataktan doğruluğumda "uyandırdım mı?" Diye sorduğunda sorusunu es geçerek "gidiyor musun." Demiştim. Kafasını olumlu anlamda sallayarak "bir iki saate gelirim." Dediğinde
"kapının kilidi varmı." Demiştim aceleyle uyumadan önce gitmesini istiyordum. Ama gidince daha tehlikeli olursa
"Buranın varda bulmak uzun sürer depoda diğer anahtarların arasında olması gerek."
"ÇOk uzun sürer yarın hallederler saat daha çok erken uyu hadi."
"Sen yokken biri girerse?" Dediğimde montunu üzerine geçirip "merdivenlere koyarım birini tamam mı uyu hadi sen. Korkma." Diyerek çıkıp gitmişti kolaydı sanki
Gidişinin ardından tekrar uzanmıştım. Ama tam gözümü kapatıyordum ki beynimin bir oyunu olduğuna emin olduğum. Kapının açılma sesi...
Gözümü kapadığım an aklıma gelen seneryolar ile yataktan kalkarak ayakabılarımı hızla ayağıma geçirdim. Çocuğun üzerini kontrol etmek için arkamı dönmüştüm ki pencerede gördüğüm adam ile çığlık atmıştım.
Adam attığım çığlık ile kapıya doğru ilerlerken ondan önce davranarak ben çıktım kapıdan hızla merdivenlere ilerlerken " ne oldu bacım birden birini mi gördün." Dediğini duymuş odanın içine girdiğini kapının gıcırtısından anlamıştım.
Karanlık koridoru hızla aşıp dışarıya çıktığımda dün geceden hafızamda kalan plaka ile arabasına bakınırken arka kırmızı ışıkları yanan ve park yerinden çıkmak üzere olan arabayı görünce hızla oraya doğru koştum.
Karanlığı sadece iki tane ışık aydınlatıyordu ve ben iki ışığı indiğim merdivenlerin pencesinde görüp buraya kadar. Gelebilmiştim.
Cihanın arabasının yanına vardığımda cihanda arabadan inmiş beni karşılamak! İçin bekliyordu ne ara fark etmişti beni
Yanına vardığımda hızla soluklanırken "bir şey mi oldu." Dediğinde kafamı olumlu anlamda salladım. Ama konuşamadım haliyle
"İyi misin." Yine kafamı sallayıp cevap vermemiştim. Bir türlü nefesimi düzenleyemiyordum. Ki buda daha çok nefessiz kalmamı sağlıyordu.
"Gel buraya." Diyerek kolumdan tutarak nazikçe ilerletmiş ön kapıyı açarak dünkü gibi ellerini belime yerleştirip koltuğa oturtmuştu
Kendi ise arka koltuktan su almış kapağını açıp bana uzatmıştı ben suyu içerken. Elinin birini açık kapıya koymuştu ayaklarım arabanın aşağısında kalırken ilk başta kapatacak diye korksamda elini kaldırarak kapıya koymuş yaslanmıştı
"Biraz daha iyi misin?" Dediğinde kafamı salladım. " Ne oldu "
" Pencerede biri vardı." Dediğimde gözleri kısıp bana bakmaya devam etmişti. "Bakma öyle çok...çok yabancıydı."
" Kesinlikle yabancı birisi." Diyerek eli ile bacaklarımı arabanın içine katıp kapıyı kapattı kendisi de arabanın etrafından dolaşıp sürücü koltuğuna oturduğunda dudaklarında yarım yamalak bir gülüş vardı.
Arabayı tekrar çalıştırıp geri geri giderek park yerinden çıktığında
"Dedim ya sana asker göndericem diye."
" Merdivenlerde durucak demiştin."
" Arada size bakmasınıda söylemiştim. İyi misiniz bir şeyiniz varmı falan gibisinden."
Arabada uzun bir sessizlik olurken konuşma ihtiyacı hissederek "beni nasıl gördün." Diye sormuştum.
" Sen bana doğru gelirken mi?"
" Hı hı evet." Dediğimde dudakları iki yana kıvrıldı.
" Sen kendini koşarken hızından dolayı görünmeyen road runner mi sanıyorsun." Diyerek gülümsemesi genişledi.
Oysaki Arabanın kör noktasındaydım diye demiştim.
Kafamı arabanın camına yasladığımda dünkü gibi ay ışığı etrafı aydınlatıyordu.
" Benim askerine güvenim sonsuzdur." Dediğinde cihan a döndüm. Gözlerini yine kısmıştı ve az önceki eğlenir tavrından eser yoktu. "Ama yinede. Bir şey yapmadı değil mi seni rahatsız edecek." Bakması yetmez miydi ki
" Yok. Olmadı." Diyerek tekrar başımı arabanın camına yasladım.
" 17 tane nöbet yerine gidicez kontrol için."
" İkimiz mi?" Tekrar dudakları kıvrılmıştı
" Yanımdasın ya, liyan ne yapayım ben gelene kadar beklemen için indireyim mi seni."
" ya Hayır manyak mısın indirme sakın." Dediğimde kafasını hafifçe sağlayıp " tövbe yarabbim." Demişti
" Bencede tövbe" diye mırıldanarak önüme döndüğümde " niye bırakayım seni, bırakmam ayrıca ben kontrol edicem sen arabada bekliyeceksin."
"Araç içi lambayı kapatayım mı rahatsız olur musun karanlıktan."
Dediğinde kafamı kaldırarak yanan lambaya baktım istemeden de olsa "aaa bu açık mıydı?" Diye hayretle sormuştum.
"Niye aydınlık sanıyorsun arabanın içini."
" Ay ışığı." Diye mırıldandığımda
" İyi değilsin. Uyumalısın." Diyerek cevap vermişti. İyi olmadığımı ağrıyan başımdan ve mide bulantımdan anlayabiliyorum. " Ve ışığı kapatmam gerekiyor." Dediğinde çaresizce kafamı olumlu anlamda salladım.
Viteste duran eli ile tepe lambasını kapatarak tekrar. Elini vitesin üzerine koydu.
Ben ise oluşan karanlığa sayıp sövüyordum. Yerime sinip gözlerimi kapattığımda sanki araba uçuruma doğru gidiyor hissine kapılarak hızla araladım gözlerimi
Cihana döndüğümde direkt yola bakıyordu ona baktığımı fark etmiş olacak ki bana döndüğünde göz kırpmıştı hızla önüme dönerken. " Bir şey mi oldu" sorusu ile olumsuz anlamda mırıltılar çıkararak koltuğun kenarını kavramıştım.
Gözlerimin önünden gitmeyen görüntü sanki az sonra olacak gibi hissediyordum. Gözlerimi kapadığımda aklımda beliren görüntünün bilinç altıma işlediği basit bir oyundu... oyun. Oyun.
Netim çok çok az kaldı. Ne zaman attırırım bilmiyorum. Çünkü 26 GB interneti attıralı bir buçuk hafta falan oldu.
Ve 3500 kelimeyi geçen bir bölüm oldu vuhuuu 🎡🌃
Cihan ın liyan a benzettiği road runner 👇🏻

Çok dikkat edin kendinize görüşmek üzere <3
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
17.95k Okunma |
1.13k Oy |
0 Takip |
49 Bölümlü Kitap |