
Ayaz'ın Ağzından
Akgün’ün doğum günü partisi için hazırlanmam gerekiyordu ama aklım hâlâ Gece’deydi. O yüzden mesaj attım.
Ayaz: Aşağıda seni bekliyorum, beraber gidelim.
Birkaç dakika sonra apartmanın kapısı açıldı ve Gece dışarı çıktı. Onu gördüğüm anda, nefesimin kesildiğini fark ettim.
Sade bir elbise giymişti ama ona inanılmaz yakışmıştı. Saçları hafif dalgalıydı, yüzünde makyajın çok az dokunduğu doğal bir güzellik vardı. Ama en çok dikkatimi çeken gözleriydi... Bir şey saklıydı içinde. Hafif bir burukluk, belki de bir hayal kırıklığı.
Arabanın yanında beklerken göz göze geldik. Kendi kendime, bu kadar uzun süre izlememin saçma olduğunu hatırlatıp kapıyı açtım. “Güzel görünüyorsun.” Fazlasıyla güzeldi.
Gece, anında yanaklarına yayılan sıcaklıkla gözlerini kaçırdı. “Teşekkür ederim.”
Arabaya bindik ve yola çıktık. Yol boyunca eğlenceli bir sohbet dönüyordu. Gece, Dilara’nın Akgün için alacağı hediye konusunda bana fikir danışmasını anlattı.
“Sen ne önerdin?” diye sordum.
“Onunla dalga geçmesini sağlayacak bir şey,” dedi sırıtarak.
Güldüm. “Yani Akgün’ün ömrü boyunca Dilara’dan intikam almak için uğraşacağı bir hediye?”
“Kesinlikle.”
Yolda geçen her dakika, içimde ona dair bir şeylerin şekillendiğini hissettim. Daha önce farkında olmadan bastırdığım duyguların yüzeye çıktığını...
---
Partiye vardığımızda Gece başka bir masaya geçmişti. Ben de çocuklarla oturdum ama gözüm sürekli onun üzerindeydi.
Güldüğünde, omzunu silkerek bir şeyi geçiştirdiğinde, kahvesini yudumlarken dudaklarına istemsizce düşen o ufak gülümsemede...
O kadar dikkat kesilmiş olmalıyım ki, Güney omzuma dokununca fark ettim. “Oğlum, kaç saattir ne anlatıyoruz haberin var mı?”
Kafamı çevirdim, bir an bozuntuya vermemeye çalıştım. “Tabii ki var.”
Güney kaşlarını kaldırdı. “İyi. O zaman, Akgün’ün yarın ne yapacağını anlat.”
Tükendim. “Ulan siz de hep en zor soruları soruyorsunuz.”
Güney imâlı bir şekilde bana bakıp, "biz mi zor soruyoruz yoksa aşık adamın aklı bizde değil mi?" Dediğinde, Akgün'de aynı imâ ile "Tartışılır kanka," demişti. Umursamadım. Çünkü bir şey desem kendimi ele verirdim.
---
Doğum günü pastası geldiğinde herkes Akgün’ü kutluyordu. Ancak o sırada gözüm, biraz ötede duran Gece’ye takıldı. İnsanların içinde duruyordu ama onlardan biri gibi görünmüyordu. Yalnızdı.
İçimde bir şey sıkıştı.
Ortam hâlâ hareketliydi. İnsanlar sohbet ediyor, kahkahalar havada uçuşuyordu. Müzik daha yavaş bir ritme geçmişti. Loş ışıklar ve fondaki hafif melodi, ortamı daha sıcak ve samimi kılıyordu.
Tam masamıza doğru ilerlerken Akgün’ün sesi duyuldu. “E hadi artık! Çiftler dans etsin!”
Gözlerimi devirdim. Akgün’ün ortamı şenlendirmek için yaptığı şeyler artık beni şaşırtmıyordu. İnsanlar yavaş yavaş pistin ortasına doğru yönelmeye başladı.
Tam bir köşeye çekilecekken, Gece’nin koluma hafifçe dokunduğunu hissettim. Başımı ona çevirdiğimde bana bakıyordu.
“Dans edelim mi?” diye sordu, hafif bir gülümsemeyle.
İçimde istemsizce bir kıpırtı oluştu. “Emin misin?”
Gece kaşlarını kaldırdı. “Yoksa kötü dans mı ediyorsun?”
Güldüm. “Beni hafife alma, Gece.”
“Elimde kanıt yok,” diyerek meydan okurcasına gülümsedi. Aslında vardı. Okulun yaptığı partide Gece ile dans etmiştik. Şaşırmıştım.
Ve bu kız... Beni her zaman şaşırtmayı başarıyordu. Elimi ona uzattım. “O zaman hadi bakalım.”
Elimi tuttuğunda, dokunuşu şaşırtıcı derecede sıcaktı. Onu dans pistine doğru yönlendirdim. Etrafımızda diğer çiftler de vardı ama şu an hiçbirini umursamıyordum.
Ellerimi nazikçe beline koydum, o da ellerini omuzlarıma yerleştirdi. Müzik başladığında yavaşça hareket etmeye başladık.
Gece başını hafifçe yana eğerek bana baktı. “Fena değilsin.”
Göz kırptım. “Sana demiştim.”
Bir süre sessizlik içinde dans ettik. Gözleri gözlerime kilitlenmişti. Sanki aramızdaki tüm duvarlar bir anlığına yıkılmıştı.
Hafif eğilip, Doğum günün kutlu olsun Gece," Dedim. Şaşırmıştı, ama mutlu da olmuştu. Gözlerinden okunuyordu.
Sonra, sesi biraz daha alçalarak konuştu. “Ayaz…”
“Efendim?”
Gözlerini kaçırdı. “Bugün benim doğum günüm olduğunu nereden biliyordun?”
Bir an duraksadım ama kendimi hemen toparladım. “Sence bilmemem mümkün müydü?”
Gözlerini tekrar bana dikti. “Kimse bilmiyordu.”
Omuz silktim. “Ben biliyordum.”
Gece’nin yüzü hafifçe yumuşadı. Bir şey söyleyecek gibi oldu ama sonra sustu.
O an, Gece’nin gözlerine bakarken içimden geçenleri engelleyemedim. Onu böyle yakından görmek… Aramızdaki mesafenin bu kadar azalması… Daha önce hiç bu kadar güçlü hissetmemiştim.
Gece’nin sesi tekrar yükseldi. “Bir şey diyeceğim ama egonu şişireceğim diye korkuyorum.”
Gülerek başımı eğdim. “Bence söyle.”
Derin bir nefes aldı. “Bu geceyi… sayende sevdim.”
O an kalbim, hiç olmadığı kadar hızlı attı.
Gülümsemem ister istemez genişledi. Gece'nin sözleri, içimde bir yerlere dokunmuştu. Onu mutlu edebilmiş olmam… Her zamankinden farklı hissettirdi.
Dans etmeye devam ederken, gözlerim farkında olmadan onun yüzüne kaydı. Elmacık kemikleri hafif kızarmıştı, gözleri ışıldıyordu. Sanki içten içe bir şeyleri fark etmeye başlıyordu ama kendine bile itiraf edemiyordu.
Ben de mi edebiliyordum?
Yutkundum ve biraz daha yaklaştım. “Bu geceyi sayemde sevdin, öyle mi?”
Gece başını hafifçe salladı. “Fazla böbürlenme ama…”
Güldüm. “Beni tanıyorsun, Gece. Böyle bir şeyi sonsuza kadar kullanabilirim.”
Gözlerini devirdi ama gülümsemesini saklayamadı. Ellerini hafifçe omuzlarımdan çekti, artık dansın sonuna gelmiştik. Fakat ben hâlâ onun yakınında olmak istiyordum.
Tam geri çekilecekken, Gece’nin gözü masadaki Dilara ve Akgün’e kaydı. Onlar da dans ediyordu, ama çok daha iç içe. Gece’nin bakışları bir an dalıp gitti, sonra hafifçe dudağını ısırdı.
“Ne oldu?” diye sordum.
Başını iki yana salladı. “Hiç… Sadece… Akgün’e bakınca…”
Kaşlarımı hafifçe çattım. “Ne olmuş Akgün’e?”
Gece gözlerini bana çevirdi. “Sen hiç… birinin doğum günü için beklentiye girdin mi?”
Boğazım kurudu. Ne demek istediğini anladım. Ama cevabım, düşündüğünden biraz farklıydı.
“Ben mi?” Hafifçe başımı iki yana salladım. “Bugüne kadar tek beklentim… bazı insanların hep yanımda kalmasıydı.”
Gece bir an sessiz kaldı. Sonra kafasını yana eğip merakla sordu. “Bu insanlar kim?”
Gözlerim onu buldu. Hafifçe gülümsedim. “Belki şu an karşımda duran biri olabilir.”
Gece’nin gözleri büyüdü, yanaklarına sıcak bir kızarıklık yayıldı.
Tam o anda şarkı sona erdi, insanlar yerine dönerken Gece de hızla geri çekildi.
“şey… Sanırım biraz hava almalıyım,” dedi aceleyle.
Kaçıyordu.
Ama ben de peşinden gitmeye kararlıydım.
Gece dışarı çıktığında onu biraz bekledim, sonra ben de sessizce peşine takıldım.
Dışarıda, hafif serin bir hava vardı. Gece, bahçedeki ahşap banka oturmuş, gökyüzüne bakıyordu. Yanına gidip duraksadım.
“Beni yalnız bırakacağını sanmıştım,” dedi usulca.
Başımı iki yana salladım. “Beni tanımıyorsun sanırım, Gece.”
Gülümsedi. Ama gülümsemesinin arkasında kırılgan bir hüzün vardı.
Yanına oturdum, birkaç saniye sessizlik içinde yıldızları izledik.
Sonra, bir cesaretle elimi cebime attım. Küçük bir kutu çıkardım.
Gece kaşlarını çattı. “Bu ne?”
Kutuyu açıp ona uzattım. İçinde küçük, zarif bir bileklik vardı.
Gözleri büyüdü. “Ayaz… Bu…”
“Hediyen,” dedim sakince.
Gece nefesini tuttu. “Ama… Bunu neden…”
Sırıttım. “Çünkü bugün senin de doğum günün.”
Bir anda gözleri doldu, ama hemen başını yana çevirdi. Güçlü görünmek istiyordu. Ama sesi titriyordu.
“Kimse hatırlamadı,” dedi fısıltıyla.
“Ben hatırladım,” dedim.
Ve o an, durup düşünmeden yaptım.
Gece’ye doğru eğildim, kollarımı ona doladım. Önce şaşırdı, nefesi kesildi, ama sonra ellerini hafifçe sırtıma koydu.
Sarılmam uzun sürmedi. Ama etkisi… Gece için de benim için de derindi.
Sonra geri çekildim, gözlerine baktım.
Ve anlık bir cesaretle…
Elimi kaldırıp yanağını tuttum. Başımı hafifçe eğerek, yanağına küçük bir öpücük kondurdum.
Gece nefesini tuttu, ben de.
Sonra fısıltıyla, “İyi ki doğdun, Gece,” dedim.
---
Akgün’ün doğum günü partisinde kalabalığın içinde gözlerim yine onu arıyor. Gece… O siyah elbisesiyle salonun en dikkat çekeni. Işıklar yüzüne vurdukça gözlerindeki parıltıyı daha net görebiliyorum. İçimden derin bir nefes aldım.
Bir süre onu izledikten sonra bardaktan bir yudum aldım. Yanıma biri yaklaştı. Tanıdık bir kız ama adı umurumda değil. Gülümseyerek bir şeyler söylüyor, koluma hafifçe dokunuyor. Normalde böyle şeyleri umursamam ama gözlerim yine Gece’yi arıyor.
Ve o an…
Beni izlediğini fark ediyorum.
Bakışlarımız kısa bir an çarpışıyor, sonra hızla gözlerini kaçırdı. Ama yüzündeki ifadenin farkındayım.
Beni kıskanıyor muydu?
Bu düşünce yüzüme belli belirsiz bir gülümseme yerleştirirken Gece’nin hareket ettiğini gördüm. Akgün’ün yanından ayrılıp başka bir gruba geçti. Sonra fark ettim ki… Bir çocukla konuşuyor. Üstelik rahat bir şekilde gülümsüyor. O gülümseme… Beni sinirlendirmeye yetiyor.
Beni sinirlendirmek için mi yapıyor? Yoksa gerçekten o çocuğun söylediği şeyleri mi komik buluyor?
Dudağımı sıkarak bardaktaki buzu dişlerimin arasında ezdim. Gözlerimi ondan ayırmadan izliyorum. Bir hareket beklemeye başladım. Amaçladığı şey buysa, tebrikler. Çünkü içimde istemediğim bir his yükseldi.
Ve sonra, o çocuğun omzuna hafifçe dokunarak gülüyor.
İşte o an bardağı masaya bıraktım. Artık burada duramam.
Salonun kalabalığından sıyrılıp arka tarafa, biraz daha sessiz bir koridora çıktım. Birkaç saniye boyunca derin nefes alarak sakinleşmeye çalışıyorum. Ama nafile. O görüntü aklımdan çıkmıyor.
Birkaç dakika sonra Gece’yi yalnız bir anında yakaladım. Koridorda balkona çıkarken önüme geçtim. Geri adım atacakken elimle kapıyı tuttum.
Gözleri büyüdü ama kendini hemen toparladı.
“Ne yapıyorsun, Ayaz?” diye sordu.
Kollarımı göğsümde bağlayarak ona yaklaşıyorum. “Bunu asıl ben sana sormalıyım. Partinin tadını çıkardığını söylüyorsun ama sence de biraz abartmadın mı?”
Kaşlarını kaldırıyor, sanki hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi. Ama gözlerindeki kıvılcımı yakalıyorum.
“Abartmak mı?” diyor masum bir sesle.
“Evet.” Hafifçe eğilip gözlerine daha dikkatli baktım.. “Beni sinirlendirmek için mi yaptın, yoksa gerçekten o çocuğun söylediklerine mi güldün?”
Bir an için donup kaldı. Ama sonra dudaklarını büzerek gülümsedi.
“Seninle ne alakası var?” diye sordu. “Partide herkes eğleniyor.”
“Öyle mi?” Hafifçe başımı yana eğiyorum. “O zaman neden beni izlediğini fark ettiğimde yüzünü çevirdin?”
Gece’nin nefesi hızlandır. Ama belli etmemeye çalıştı.
Sonra omzumu iterek geçmeye çalıştı ama izin vermedim.
“Cevap ver, Gece.”
Bu oyun burada bitmeyecek. Kazananı da ben olacağım.
Yaa kuzularımm...
Ayaz'cımın ağzından yazmaya karar verdim.😌
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi alayımmm.
En hoşunuza giden kısım hangisiydiii??
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 23.24k Okunma |
1.45k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |