20. Bölüm

19. Bölüm | yarı texting

Özlem
longingly_

Tatlı biri: Bir kerede ben yazmadan yazsana

Gece: yok

Tatlı biri: Ama şimdi bende bekliyorum belki??

Gece: Bekleme

Tatlı biri: Niye böyle soğuksun ki

Gece: Sabahın 7sinde uyanınca böyle oluyor

Tatlı biri: Hm..

Gece: Hm hmm..

Tatlı biri: Dün eğlendin mi

Gece: Evet Ayaz'cım sağ olsun çok eğlendimmm

Tatlı biri: Ayazcın mı

Tatlı biri: Samimiyeti ilerlettiniz mi

Tatlı biri: noluyo

Gece: bir şey olmuyor

Gece: Dün beraber takıldık sadece

Tatlı biri: Anladım.

Tatlı biri: Ve sen söylemesende ben gördüm zaten

Gece: Sende mi vardııınn

Gece: Nerdeydin

Gece: Niye hiç yanıma gelmedin

Gece: zaten kim olduğunu bilmiyorum

Tatlı biri: Ayaz'la eğleniyordun gelmek istemedim

Gece: Anlıyorum...

Tatlı biri: Neyse okula hazırlanacaksın sanırım

Tatlı biri: Ben tutmayayım seni

Tatlı biri: Konuşuruz sonra

Gece: Pekii

Trip atıyor prenses. Deli midir nedir? Sabahın köründe uyanmanın siniri zaten üstümde, bir de beyefendinin tribini çekiyoruz. Çok sinirlendim. Rutin işlerimi halledip, dolabımı açtım, giyecek bir şeyler bakıyordum. İlk iki ders bedendi, rahat giyinmek istiyordum.

Elime ilk geçen siyah eşofman takımını aldım, üzerime geçirdim. Saçımı üstten bağlayıp, mutfağa ilerledim. Dolabı açıp bakındım, bir şey yemek istemediğime kanaat getirip, çıkmaya karar verdim. Ayakkabılarımı giyip kapıyı kilitledim ve asansörün gelmesini bekledim. Ben beklerken karşı dairenin kapısı açıldı ve Ayaz çıktı. Eh, bir zahmet o da okula gidiyor. Beyefendi her zaman ki gibi simsiyah giymişti. Tam o anda idrak ettim bugün bende baştan aşağı simsiyah giymiştim. Uyumlu olduğumuzu düşünmeye başlayınca, farkında olmadan sırıtmaya başlamıştım.

O farketmesin diye kafamı çevirdim, sırıtmamı durdurmıyorum. Bu sabah ki gülme isteğimde nerden çıkmıştı?

Bir anda Ayaz'ın "bu gülümsemeni neye borçluyuz?" Diyen sesini yanımda duyunca irkildim.

"Düşünüyorum," dedim.

"Neyi?" Dediğinde seni diyemedim.

"Her şeyi," demeye karar verdim.

"Benide mi düşünüyorsun?" Dediğinde bozguna uğradım. Gözlerimi kaçırarak

"Yo," dedim.

"Her şey dedin benide içine kattın,"

"Sen her şey misin?"

"Her şeyin değil miyim?" Diyerek bana takılmıştı. Tam cevap verecektim, asansör kapısı açılmıştı. Hemen kendimi içeri attım.

"Günaydın bu arada," dedim sorusundan kaçarcasına.

"Günaydın güzellik," dediğinde tüm kan yanaklarıma toplanmıştı. Çok utandım.

Yanaklarıma bakıp yüzünde muzip bir gülümseme oluştu. Emin değilim ama yanaklarımın kızarmasını seviyor gibiydi.

"Sen hep böyle utanınca kızarır mısın?"

"Utandığımı kim söyledi?"

"Yanakların,"

"Yanaklarım konuşuyor mu?"

"Ne alaka,"

"Yanakların söyledi dedin,"

"Kızardı yanakların ondan dedim,"

"Anladım."

"İyi," dedikten saniyeler sonra asansör açılmıştı. Dışarıya çıktığımızda ona dönüp, "okulda görüşürüz," deyip ilerlemeye koyulmuştum. Ancak arkamdan Ayaz'ın "Gece sen salak mısın?" Demesiyle durdum. Noluyo ya.

"Ben mi?" Dedim şaşkınca

"Evet sen,"

Niye ki?"

"Aynı okula gidiyoruz ya hani benimle gelsene ne diye hemen kaçıyorsun ki?"

"Kaçmadım ki,"

"Kaçtın sus."

"Tamam,"

"Arabaya binsene artık."

"Niyeki?"

"Gece sabrımla mı oynuyorsun?"

"Hayır,"

"Bin artık arabaya."

"Tamam çok ısrar ettin bineyim bari," diyerek bağlı saçımı savurmaya çalıştım. Hareketim onu güldürmüştü. O da arabaya binip okula doğru sürmeye başladı.

---

Sessizlik içinde okula gelmiştik. Ders beden olduğu için, sınıfa girmek yerine spor salonuna indik. Hoca kısa bir yoklama alıp biz kızları serbest bıraktı, erkekler ise basketbol çalışıyordu. İki takıma ayrılmışlardı. Ayaz bir takımın kaptanı, Emir ise diğer takımın kaptanı. Emir sınıftaki en sorunlu çocuklardan biriydi. Basketbolda kötü değildi, ancak çokta iyi değildi. Takımlarına oyuncu seçmeleri için hoca süre tanıdı. Ayaz, Güney ve Akgün'ü özellikle seçmişti, diğer seçtiği 2 kişi ise olsa da olur olmasada. Çünkü Ayaz emindi; Güney Akgün ve kendisi ile kazanacağına.

Diğer takımdan Emir ise takımına 4 kişi seçmişti. Ve hoca maçı başlatmıştı.

Gözlerim hep Ayaz'ın üzerindeydi, başka bir yere baksam bile bir şekilde gözlerim onu buluyordu. Bundan rahatsız değildim. Onu izlemek hoşuma gidiyordu ancak birileri farkedecek ve yargılayacaklar diye çekiniyordum.

Misal, Melisa yanıma gelip;

"Seni çok görüyorum Ayaz'a bakarken. Ne iş?"

Diye sorması gibi.

"Yanlış görüyorsun Melisa," diyerek geçiştirmeye çalıştım. Ancak Melisa hiçte bırakacak gibi değildi.

"Yanlış ya da doğru görmeyeyim," dediğinde umursamadım ve cevap vermedim.

Tabiri caizse duyuldu attım. Cevap vermemem onu sinirlendirmiş olacak ki,

"Bana cevap ver Gece!" Diye sesini yükseltti.

"Bağırma kulağımın dibinde Melisa,"

"O zaman cevap ver bana"

"Sus."

"Gece sinirlenmeye başlıyorum."

"Çok korktum."

"Sinir etme beni!"

"Sinirlensene ya."

"Çıldıracağım."

"Tamam, az ileride çıldır maçı kaçırıyorum senin yüzünden."

"Ayaz'ı izlemeyi kes." Çok sinirlendi sanırım.

"Allah göz vermiş bakayım diye Melisa." Umursamaz tavrım onu daha da sinirlendiriyordu.

"Ayaz'dan uzak duracaksın," dediğinde ne tür sıkıntıları olduğunu ciddi ciddi sorgulamaya başlamıştım.

"Ayaz senin neyin de karışıyorsun?"

"Ayaz'ı seviyorum ve seni onun yanında görmeye katlanamıyorum," diyerek aslında bildiğim şeyi söylemişti. "Pekâlâ Melisa'cığım, o dediğini yaparım. Ama Ayaz yapar mı bilmem. Ben ne kadar onun yanındaysam o da bir o kadar benim yanımda," dediğimde sinirden renk değiştiriyordu. Bukalemun mübarek.

"Hah! Ayaz'ın seni sevdiğini mi düşünüyorsun?" Küçümsercesine konuşması sinirlerimi bozuyor.

"Hangi anlamda? Ya da neden olmasın?"

"Gece sen kimsin ki Ayaz seni sevsin?"

"Ben prenses gibi kızım, tam Ayaz'a göre." Dediğimde bir anda Ayaz'ın,

"Tam bana göre mi?" diye sorması ile vücudumdaki tüm kanların yanağıma toplandığına eminim. Çok utandım. Rezil oldum. Dönüpte Ayaz'a bakamıyordum. Çünkü yüzünde alaycı gülüş olduğuna eminim. Bu nerden çıkmıştı ya, en son maç yapıyorlardı.

Bir anda bir beden önümde belirince çok endişelendim. Kıyafetlerinden belli olduğu üzere Ayaz'dı. Bakmak istemiyordum yüzüne ama biraz daha yaklaşsa hiç hoş olmayacaktı. Tam kafamı kaldırıp yüzüne bakacaktım ki, Ayaz'ın parmakları çenemi sardı ve hafifçe kafamı kaldırıp ona bakmamı sağladı.

Niye bu kadar uzundu ki. Gülümseyerek utançtan kızaran yanaklarıma bakıyordu. Parmağının tersi ile yanağımı okşadı. Kalbimi durdurmak içinse bu çabası doğru yoldaydı. Zira az sonra heyecanla 180i bulan kalp atışım yüzünden ölecektim. Çok heyecanlandım ama.

Ayaz'ın yumuşak ve muzır bir şekilde,

"Demek tam bana göresin?" Demesi ile kendime gelmiştim.

"Şey... Eee ben şaka yapmıştım sen yanlış zamanda.. ayy yani yanlış anladın, yani sana göre değilim ben," tek nefeste konuşmamı komik bulmuş olacak ki kendini tutamayıp güldü. "Niye bana göre olmayasın ki? Ha bir de prensestin değil mi?"

"Yok. Prenseste değilim, sen o an duyduğun şeyleri unut tamam mı," çocuk tembihler gibi konuşmam hoşuna gidiyordu ve bunu gizlemiyordu.

"Yok sen prensesmişsin, hem de bana göre olanından."

"Yok ya sen yanlış anlıyon beni."

"Doğru anlıyorum sus."

"Sende sus, utanıyorum."

"Biraz anlatsana nasıl bana göresin?"

"Anlatmayacağım işte, o Melisa'yıda döveceğim onun yüzünden rezil oldum. Nerde o?" Diyerek etrafıma baktım. Bir kaç adım ileride Melisa'nın renkten renge girerek, Ayaz ve bana baktığını gördüm. Daha çok bana bakıyordu, sanki sevgilisini elinden almışım ve onun yüzünden beni öldürmek istiyor gibiydi.

Onu umursamadan kafamı kaldırıp Ayaz'a baktım, o zaten bana bakıyordu.

"Siz en son maç yapıyordunuz?"

"Siz kavga ediyordunuz bizde maçı bıraktık sizi izlemeye başladık, iyi yaptık bence."

"Çok iyi yapmışsınız," dalga geçercesine konuşmama karşılık, "evet yoksa nerden bilecektim tam bana göre bir prenses olduğunu," dedi.

Ters ters bakıp, "susar mısın?" Dedim. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

"Tamam sustum."

---

İkinci derse girdiğimizde hoca kızların voleybol oynayacağını söyleyip terk etmişti olay yerini.

Kızlar voleybol oynayacak, erkekler de izleyip dalga geçecekmiş gibi bir tablo vardı. Ayaz ve diğerleri kenarda durmuş, kollarını göğsünde bağlayarak bizi izliyordu. Yüzlerinde o tipik "bakalım ne kadar beceriksizsiniz" ifadesi vardı. Sinir olmamak elde değildi.

Topu sektirerek sahaya girdim, bizim takımın yanına yanaşıp dizlerimi esnettim. "Hadi kızlar, rezil olmayalım. Bunlara derslerini verelim," diye fısıldadım.

Dilara kahkaha attı. "Sanki çok iddialıyız da."

Karşıdan Melisa gözlerini devirdi. "Gece, boşuna kasma, en son topa vurayım derken kendini yere yapıştırdın."

Ayaz’ın sesini duydum o sırada. "Gece, dikkat et, geçen sefer kendi takımına sayı kaybettirdin yanlışlıkla."

Dişlerimi sıktım. "O bir stratejiydi, anlayamazsınız." Aslında değildi. Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde, attığım top bize değil karşı takıma sayı kazandırdı. Şok olmuştum.

Güney kahkahayı bastı. "Tabii, kesinlikle. Rakip takıma destek vererek kendi takımını şaşırtma stratejisi."

Topu havaya fırlatıp avuçlarımla kavradım. "İyi izleyin de biraz ders alın."

Oyun başladı. İlk birkaç dakika fena gitmiyordu. Paslar düzgün gidiyor, topu fileye düzgünce gönderiyorduk. Ama sonra sıra bana geldi. Servis atmak için gerildim, nefesimi tuttum ve topa güçlü bir şekilde vurdum.

Ve… top fileye takılıp yere düştü.

Bir saniye sessizlik oldu. Sonra Ayaz’ın sesi yükseldi: "Harika strateji! Rakibi şaşırtmak için topu hiç göndermemek. Yeni bir seviye!"

Erkekler kahkahayı patlattı. Sinirle Ayaz’a döndüm, gözlerimi kıstım. "Beni bir sahaya bırak da bak kim kimi şaşırtıyor."

Ayaz umursamazca gülümsedi. "Prenses, en son sen sahaya çıktığında kendi takımına saldırmıştın." Yine prenses dedi, sabrımla oynuyor.

"Yanlışlıkla oldu!"

Güney kahkahalar içinde "Tamam, tamam," diye ellerini kaldırdı. "Bence devam edelim, yoksa Gece gerçekten Ayaz’a saldıracak."

Ayaz gözlerini kısarak bana baktı, hafifçe eğildi. "Kazanırsanız sana kahve ısmarlıyorum, ama kaybedersen…"

"Eğer kaybedersem ne olacak?"

Gülümseyerek yerine yaslandı. "O zaman bir hafta boyunca benim kantin sıramı bekliyorsun."

Gözlerimi kıstım. "Pekâlâ. Ama kazandığımızda kahvemi nasıl içtiğimi bilmen gerekiyor."

"Öğrenmek için sabırsızlanıyorum," dedi, kaşlarını kaldırarak.

İçimde garip bir hisle topu elime aldım ve oyuna döndüm. Ama arada bir Ayaz’ın bana gülümseyerek bakışlarını yakaladığımda, konsantrasyonum ister istemez dağılıyordu.

Oyun devam ederken kafamın bir köşesinde Ayaz’ın bakışları vardı. Resmen gözleriyle üzerimde baskı kuruyordu. Sırf ona inat iyi oynamalıydım.

Dilara’dan gelen pası yakaladım, topu havaya kaldırıp güçlü bir şekilde vurdum. Bu sefer top düzgün bir şekilde karşı tarafa geçti ve sayı kazandık. Takım arkadaşlarım sevinçle bağırırken göz ucuyla Ayaz’a baktım.

Kollarını göğsünde birleştirmiş, dudaklarının kenarında belli belirsiz bir gülümsemeyle beni izliyordu.

"Vay be, bu sefer doğru yere vurdu," diye mırıldandı alaycı bir şekilde.

Elimi belime koyup kaşlarımı çattım. "Sürekli konuşacağına sahaya in de bir görelim bakalım sen nasıl oynuyorsun?"

Ayaz başını hafif yana eğerek düşündü. "Hmmm… yok. Eğlenceli olan buradan izlemek."

Akgün araya girdi. "Aynen, Gece'nin odaklanmaya çalışırken nasıl saçmaladığını görmek paha biçilemez."

"Çok komiksiniz gerçekten," diye homurdandım ve oyun devam etti.

---

Maç bittiğinde biz kazanmıştık. Erkekler kaybettiğimizi iddia etse de, hocalar açıkça bizim takımın kazandığını söyledi.

Soyunma odasına giderken Ayaz yanıma yaklaştı. "Kahveni nasıl içeceğini söyle bakalım."

Kollarımı göğsümde birleştirip hafifçe yanına yaklaştım. "Önce kabul et bakalım, sen kaybettin. O yüzden kahvemi güzel alman lazım."

Ayaz hafifçe gülerek başını salladı. "Tamam, tamam. Peki, nasıl içersin?"

"Bilmiyor musun?" diye kaşlarımı kaldırdım.

Ayaz omuz silkti. "Şu an öğrendiğimi varsayalım."

Başımı iki yana salladım, abartılı bir şekilde iç çektim. "Ne yazık ki… çok basit. Bol sütlü, az şekerli."

Ayaz kaşlarını kaldırdı. "Bunu bilmeliydim. Tatlı seviyorsun."

Göz kırptı ve kantine doğru ilerledi.

Ona bakakaldım.

Bu çocuğun tavırlarına nasıl alışacağım ben?

---

Ders boştu bazı kişiler dışarıda bazıları sınıfta, sıkıldığım için anonim şahısına yazmaya karar verdim. Ne yazacağımı bilmez bir şekilde telefonla bakışıyordum.

Gece: Sabah niye bana trip attın?

Gece: çok sinirlendim.

Tatlı biri: Trip mi atmışım

Gece: evet????

Tatlı biri: Hm.. prenses olmak istemişimdir.

Tatlı biri: senin gibi

Gece:???

Gece: benim gibi??????

Gece: Sen yine neyi ima ediyon

Tatlı biri: bir şey ima etmiyorum

Tatlı biri: Senin dersin yok mu?

Gece: Asıl senin yok mu?

Gece: hadi benimki boş sen???

Tatlı biri: Kaçtım

Gece: kime

Tatlı biri: Ne demek kime

Tatlı biri: Nereye diye sorsana kocaya kaçmışım gibi kime diyorsun

Gece: niye kaçtın

Tatlı biri: kaçmadım

Gece: az önce kaçtım dedin

Tatlı biri: Öyle mi demişim

Gece: dedin ya

Tatlı biri: Gece,

Tatlı biri: Bir anda oldu yani bir anda içimden geldi sorgulama

Tatlı biri: aşırı hoşuma gidiyorsun

Gece:

Tatlı biri: Güldürme milletin içinde

Gece: pardon.

Gece: soruma cevap alamadım

Tatlı biri: Gece soruyu boşver seni yiyesim var

Gece: Ya bana durup durup böyle şeyler deme

Gece: utanıyorum

Gece: Daha önce hiç kimse demediği için alışık değilim

Tatlı biri: Alış o zaman

Gece: Tamam alışırım

Tatlı biri: Güzelim sonra konuşalım mı kapatmam gerek telefonu

Gece: Tamamm

Telefonu çantama koyup dışarıyı izlemeye başladım. İlgisi garip bir şekilde Ayaz'ı anımsatıyordu. Yanımda hareketlilik hissetmemle kafamı çevirdim. Yanımda oturan Ayaz artık çokta şaşırmama sebep olmuyordu. Bir kaç haftadır bana karşı fazlasıyla ilgili. Hoşuma gidiyordu. Rahatsız değildim yani. Ayaz her kızın olmak istediği bir kişiydi. Çünkü kız çevresi yoktu, kızlar etrafında çok dolanıyordu ama kimseye yüz vermiyordu. Hatta şu zamana kadar ilk defa bir kızla böyle samimi olduğuna şahit oluyordum. O kişide bendim.

Yine gururlandım.

Daldığım düşüncelerden Ayaz'ın sesi ile çıktım.

"Ne düşünüyorsun?" Seni.

"Bir şey düşünmüyorum."

"Hiç öyle gelmedi dalmış gidiyordun."

"Akşam ne yesem diye düşünüyordum." Ne saçmalıyorum yine.

"Aç mısın?"

"Hayır ne alaka?"

"Akşam yemeğini şimdiden düşünüyorsun ya açsın sandım."

"Aç olsam ne yapacaksın ki?"

"Okulu ekeriz, yemek yemeye gideriz." Ne diyo bu beni kaçırmak istiyor.

"Ben okulu ekmek istemiyorum."

"Benimle istersin ama."

"Yooo,"

"Gece, okul çıkışı bir şeyler yapalım mı?" Bir şeyler? Neler?

"Ne gibi?" Baştan aşağı süzdü, verdiği cevapla dumura uğradım.

"Bana geçelim." Eve atmak istiyor beni tövbe estağfurullah.

"Bana geçelim sana niye geçelim ki?"

"Beni eve atmak istiyorsan hemen şimdi söylebilirsin."

"Sen beni eve atmak istiyorsun sanırım."

"Otelede gidebiliriz."

"Ayaz ne diyon ya." Hoşuma giden gülümsemesiyle yine kalbimi hızlandırdı.

"Şaka yapıyorum. Seninle gitmek istediğim bir yer var ama sürpriz olsun sana, gidelim mi?"

Ayaz'la vakit geçirecek olma düşüncesi aşırı cazip geldiği için hiç düşünmeden "olur," dedim.

"Pekâlâ, çıkışta beraberiz."

"Beraberiz," demem

le. Yanağımdan makas alıp yerine geçti.

Heyecanla bir an önce zamanın geçmesini bekledim. Hislerimin farkındayım kaçmak gibi bir düşüncem yok. Ayaz'a aşıktım. İlgisi hoşuma gidiyordu. Onda sevmediğim şeyleri bile seviyordum...

 

 

Selaaamm

​​​​​​Aşırı hoşuma gidiyor bunlaarr

Oylarınızı bekliyorum

Instagram: wattylongingly

Bölüm : 02.02.2025 13:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...