26. Bölüm

25. Bölüm

Özlem
longingly_

 

Sabahın ilk ışıkları pencereden süzülerek odayı aydınlatıyordu. Gözlerimi açtığımda Ayaz’ın sırtı bana dönüktü. Sessizce nefes alıp veriyor, uyumaya devam ediyordu. Hafifçe gülümsedim. Yanımda böyle rahat uyuması hoşuma gidiyordu. Şöyle bir gerindim ve yavaşça yana doğru kıvrıldım.

“Uyanma vakti,” diye fısıldadım ama tepki yoktu.

Yavaşça elimle omzuna dokundum. “Ayaz,” dedim tatlı bir sesle. “Günaydınnn.”

Cevap gelmeyince biraz daha yaklaşıp başımı omzuna koydum. “Hadi ama, kalk. Okula geç kalacağız.”

Ayaz hafifçe kıpırdandı ama gözlerini açmadı. Derin bir nefes aldı ve sonra mırıldandı. “Beş dakika daha.”

Kaşlarımı çattım. “Beş dakika falan yok, kalk!”

Beni duymazdan geliyordu. Ben de hemen planımı devreye soktum. Hızla battaniyeyi üstünden çektim.

“Gece, yapma.”

“Yaparım, çünkü kalkmıyorsun!”

Ayaz gözlerini yarı araladı, uykulu bakışlarla bana baktı. Saçları biraz dağılmıştı ve o haliyle bile sinir bozucu derecede yakışıklıydı.

Başını yastığa gömüp, “Beni böyle seviyorsun değil mi?” diye mırıldandı.

“Hayır! Okula geç kalırsak seni hiç sevmem.”

Yavaşça doğruldu, gözlerini ovuşturdu. “Tamam, tamam, kalkıyorum.”

Ben yatağın ucunda otururken o yavaş hareketlerle kalktı ve tişörtünü düzeltti. Bir an duraksayıp bana baktı. “Sen ne bakıyorsun?”

Gözlerimi kısarak başımı yana eğdim. “Sadece düşünüyorum… Keşke her sabah burada kalsan, çünkü seni uyandırmak aşırı eğlenceli.”

Gözlerini devirdi. “Bundan zevk alıyor olman biraz ürkütücü.”

Kıkırdayarak ayağa kalktım. “Peki, kahvaltı mı yapacağız yoksa direkt hazırlanıyor muyuz?”

Ayaz hızlıca telefonuna baktı. “Ben önce eve gidip üstümü değiştireceğim. Yarım saat içinde kapına gelirim, tamam mı?”

Başımı salladım. “Tamam. Ama fazla geç kalma yoksa seni affetmem.”

Ayaz hafifçe eğildi, parmağını çeneme dokundurdu. “Affettirmenin yollarını bulurum.”

Ve göz kırparak kapıdan çıktı.

Ayaz söz verdiği gibi yarım saat içinde geldi. Arabaya bindiğimde elinde bir kahve vardı ve bana uzattı.

“Sabahları enerjik oluyorsun ama yine de kahveni eksik etmemen gerektiğini düşündüm.”

Kahveyi aldım, gözlerim mutlulukla parladı. “Beni şımartmaya devam edersen bağımlın olurum.”

Direksiyona bakarak hafifçe güldü. “Sen zaten şımarıklığın vücut bulmuş halisin.”

Bir yudum aldıktan sonra ona döndüm. “Eğer şımarık oluyorsam, bu tamamen senin suçun.”

“Benim suçum mu?”

“Tabii ki! Sabah erkenden uyanmama rağmen keyifli olmamın tek sebebi sensin.”

Ayaz bir an bana baktı, sonra başını hafifçe yana eğdi. “Bu beni mutlu etmeli mi?”

“Elbette!” dedim neşeyle.

Bir süre sessizlik oldu. Araba okulun otoparkına yaklaşıyordu. Ayaz birden konuştu.

“Gece.”

“Hımm?”

“Bu sabah uyandığında yanımda olmaktan mutlu oldun mu?”

Sorusu bir anda beni hazırlıksız yakaladı.

Yanaklarım kızardı ama belli etmemek için hemen pencereye baktım. “Bilmiyorum… Düşünmem lazım.”

Ayaz gözlerini devirdi. “Eğer düşündüğünde ‘evet’ diyorsan, her sabah yanında uyanmaya hazırım.”

Bu cümle beni o kadar şaşırttı ki kahvemi neredeyse döküyordum. Ona baktım, ama bakışlarını yoldan ayırmamıştı. Sanki sıradan bir şey söylüyormuş gibi rahattı.

“Şaka yapıyorsun.”

“Hiç de değil.”

Arabayı park edip bana döndü. Gözleri ciddiydi ama dudaklarının kenarında hafif bir gülümseme vardı.

“Beni yanında istemiyor musun?”

Kelimeler ağzımdan çıkmadan, arabadan indi. Beni dumur halde bırakıp okula doğru yürümeye başladı.

Kendime geldikten sonra hızla peşinden koştum. “Bunu konuşacağız Ayaz!”

“Tabii ki, küçük cadı.”

Ve bu kez gerçekten bana göz kırptı.

Ayaz’ın ardından hızlı adımlarla yürüdüm. Onun yanımda oluşuna öyle alışmıştım ki, sabah sabah bu kadar güzel bir sohbet ettikten sonra yanımdan ayrılması mümkün değildi. Kapının önüne geldiğimizde, herkesin koridorda olduğunu gördüm. Her zamanki gibi, gruplar halinde muhabbet eden öğrenciler, kantine koşanlar, son dakikada ödev yetiştirenler… Hepsi bildiğimiz manzaraydı.

Ama benim umurumda olan tek şey vardı: Ayaz’ın yanımda oturması.

Sınıfa girdim ve her zamanki yerime yürüdüm. Çantamı masaya koydum, Ayaz’ı kolundan tuttum ve yanımdaki sandalyeye çektim.

“Oturuyorsun.”

Ayaz hafif kaşlarını kaldırdı. “Zorla mı?”

Ona baştan aşağı baktım ve gülümsedim “Benim yanımda oturmak istemiyor musun?”

Ayaz gözlerini devirdi ama hafifçe gülümseyerek sandalyesine oturdu. “Ne kadar ısrarcı olduğunu unutmuşum.”

Tam yerine yerleşmişti ki, bir ses duyduk.

“Vay, vay, vay… kanka hatırlıyor musun ben bunu en son Akgün ve Dilara sevgili olduğunda yaşamıştım.”

Güney.

Başını hafifçe yana eğmiş, kollarını göğsünde bağlamış şekilde bize bakıyordu. Yüzündeki ifade, tamamen ‘ihanete uğramış dost’ modundaydı. Bir anda yükseldi.

“Bunu bana nasıl yaparsın, Ayaz?” diye dramatik bir şekilde iç geçirdi. “Biz aynı sırada yan yana oturan iki iyi dosttuk. Ama sen, benim sevgili arkadaşımı kandırıp onun yanına mı geçtin? Satıldın kardeşim, yazıklar olsun.”

Kıkırdayarak Güney’e baktım. “Ayaz benim sevgilim, Güney. Yanımda oturması çok doğal.” Güney şaşırmış gibi kaşlarını kaldırdı daha sonra zaten beklediği bir şeymiş gibi,

başını iki yana salladı. “Bunu nasıl bu kadar kolay söylüyorsun? Bizim Ayaz’la uzun bir tarihimiz vardı. Düşünsene, kaç senelik dostluğumuz var. Onu elimden aldın.”

Ayaz gözlerini Güney’e dikti. “Bana böyle dram yapma, sabah sabah kafam kaldırmaz.”

Güney ellerini havaya kaldırdı. “Bak, bak, bak! Bir de sesini yükseltiyor! Eskiden bana böyle bağırmazdı. Sen geldin, Ayaz bey değişti Gece.”

Kahkaha atmamak için dudaklarımı ısırdım ama Ayaz’ın göz devirişini görünce kendimi tutamadım. “Güney, eğer çok istiyorsan, ben de seni şımartabilirim.”

Güney bir an düşündü, sonra başını iki yana salladı. “Yok, sen ona yap, ben istemem. Ayaz’ı o hallere düşürmen eğlenceli oluyor.”

Ayaz kaşlarını kaldırdı. “Ne hale düşmüşüm ben?”

Güney ve ben aynı anda cevap verdik. “Şımarık biri oldun.”

Ayaz derin bir nefes aldı, sonra kafasını sıraya koydu. “İkiniz de hayatımı zorlaştırıyorsunuz.”

Güney sandalyeye otururken, bana göz kırptı. “Eee, sevgili hayatı nasıl gidiyor? O her şeyi sorgulayan Ayaz, tatlı biri olmaya başladı mı?”

Ayaz gözlerini kaldırmadan mırıldandı. “Güney, gerçekten çok konuşuyorsun.”

Güney ellerini başının arkasına koyup rahatça yaslandı. “Hep konuşuyordum. Ama sen artık cevap vermiyorsun, Gece’ye konsantre olmuşsun.”

Ben başımı sallayarak gülümsedim. “Güney, Ayaz benim sevgilim. Tabii ki bana konsantre olacak.”

Ayaz kıkırdayarak başını kaldırdı ve bana baktı. “Senin için her şeye konsantre olurum, küçük cadı.”

Güney bir an duraksadı, sonra dramına devam etti. “Artık araya giremiyorum. Tamamen kaybettim Ayaz’ı.”

Ayaz gülümseyerek ona omzunu silkti. “Alışsan iyi olur.”

Güney iç çekti. “Ah be dostum… Çok satıldım ama neyse, Gece’ye feda olsun.”

Dersin başlamasına birkaç dakika kalmıştı ama Güney’in dram gösterisi devam ediyordu. Ayaz sabırla başını sıraya koyarken ben de gülerek onları izliyordum. Okul böyle daha eğlenceliydi.

Dersin bitiş zili çaldığında, ben daha yerimden kalkmadan Ayaz kolumdan tuttu.

“Hadi, acıkmışsındır.”

Ona sırıtıp baktım. “Beni tanıyorsun.”

Güney yanımızdan geçerken kaşlarını kaldırdı. “Sizi baş başa bırakayım mı?”

Ayaz hiç düşünmeden cevap verdi. “Bırak.”

Güney elini kalbine götürüp dramatik bir şekilde başını iki yana salladı. “Ah… Zaten bir işe yaramıyormuşum.” Sonra omzunu silkerek uzaklaştı.

Ayaz elimi tutup kantine doğru yönlendirdi. Ben mutlu bir şekilde onun peşinden sürüklendim. Merdivenlerden inerken birden duraksadım.

“Ayaz?”

“Hm?”

“Beni sırtında taşır mısın?”

Ayaz durdu, bana yan gözle baktı. “Şu an ciddi misin?”

Ben başımı sallayarak gözlerimi kocaman açtım. “Evet.”

Ayaz derin bir nefes aldı. “Beni zorluyorsun.”

“Evet.”

Bir saniye boyunca düşündü, sonra aniden önüme geçti, sırtını eğdi. “Hadi.”

Şokla göz kırptım. “Gerçekten mi?”

“Yok, şaka yaptım.”

Sinirle ona vurdum. “Ayaz!”

Kıkırdayarak ilerledi, ben de ona yetişmek için hızlı adımlarla yürüdüm. Sonunda kantine vardığımızda, masaların büyük çoğunluğu doluydu ama biz her zamanki köşemizi bulduk. Sandalyeye oturur oturmaz hemen Ayaz’ın koluna yaslandım.

Ayaz bana göz ucuyla baktı. “Şımarıklığın dozu biraz fazla mı oldu?”

Ben daha da şımarık bir şekilde başımı onun omzuna yasladım. “Beğenmiyor musun?”

Ayaz hafifçe gülümsedi, sonra eliyle saçlarımı karıştırdı. “Fena değil.”

Ben hemen başımı kaldırdım. “Şimdi mi?”

“Ne şimdi mi?”

“Daha tatlı olmaya başladın.”

Ayaz gözlerini devirdi. “Sana yaramasın diye düşünüyorum ama...”

Tam cevap verecekken, birden yanımdaki tost paketine uzandı ve tostun köşesini kopardı.

Bunu yapmasını beklemiyordum. “HEY! O benimdi!”

Ayaz çiğnerken umursamaz bir ifadeyle omzunu silkti. “Artık değil.”

Ağzımı açıp kapadım. “Sen… Sen cidden yedin mi?”

“Hm-hm.”

Gözlerimi kıstım, sonra hızlıca elimi uzatıp onun önündeki meyve suyunu aldım. Pipeti ağzıma götürüp sertçe çektim.

Ayaz bana kaşlarını kaldırarak baktı. “Gerçekten mi?”

“Artık değil.” dedim, az önce yaptığı gibi omzumu silkip.

Ayaz gülümsedi. “Rekabet hoşuma gitmeye başladı.”

Ben de sırıttım. “Ben kazanırım.”

Ayaz bana eğilip fısıldadı. “Sanmam, küçük cadı.”

Gözlerim parladı. “Göreceğiz.”

Böyle birbirimizle uğraşarak yemeğimizi yerken, Güney uzaktan başını sallıyordu. “Bunlar iyice koptu…”

Ama umurumda değildi. Ayaz’la şakalaşmak, onun yanımda olması, günümü mükemmel yapıyordu.

Ayaz’la hâlâ ufak çaplı bir “yemeğime dokunma” savaşı veriyorduk ki, Akgün, Dilara ve Güney masamıza doğru yaklaştı. Güney’nin yüzünde her zamanki muzur gülüşü vardı.

Güney, bize şöyle bir bakıp kaşlarını kaldırdı. “Bölmeyelim, siz şu an flörtleşiyor musunuz? Çünkü eğer öyleyse, gözlerimi kapatıp gitmeyi düşünüyorum.”

Ayaz gayet sakin bir şekilde patates kızartmasını ağzına attı. “Gidebilirsin.”

Güney anında dramatik bir şekilde başını iki yana salladı. “Bak, Ayaz. Eskiden cool bir adamdın, serttin, karizmatiktin. Ama Gece’nin yanındayken seni izlemek… Ne bileyim, korkutucu değil, eğlenceli geliyor.”

Ben hemen araya girdim. “Demek eğlenceli? Ben zaten eğlenceliyim.”

Akgün başını sallayarak ekledi. “Gece, sen şımarıklıkta level atladın, haberin olsun.”

Dilara kıkırdayarak sandalyesine oturdu. “Ayaz da hiç ses etmiyor, bence çocuk şokta. Ne yapacağını bilemiyor.”

Ayaz kaşlarını kaldırarak Dilara’ya döndü. “Ne yapacağımı çok iyi biliyorum.”

Sonra aniden elini başıma koyup saçlarımı karmakarışık etti.

Ben çığlık attım. “AYAZ! SAÇIM! Bunu neden yaptın!”

Güney kahkahalarla gülerken, Akgün bile dayanamayarak kıkırdadı.

Dilara başını iki yana salladı. “Ayaz, ne ara bu kadar Gece’ye uyum sağladın?”

Ayaz umursamaz bir ifadeyle omzunu silkti. “Sevgiliyiz ya?”

Güney hemen söze atladı. “Oha, böyle mi başlıyoruz artık cümlelere? Sevgiliyiz ya, o yüzden mantıklı düşünemiyorum. Sevgiliyiz ya, o yüzden saçını dağıttım.”

Akgün de gülerek ekledi. “Sevgiliyiz ya, o yüzden Ayaz artık eskisi gibi cool değil.”

Ayaz gayet sakin bir şekilde elindeki meyve suyunu içti. Sonra bardağı masaya koydu ve bana döndü. “Gece, sevgiliyiz ya...”

Gözlerim parladı. “Hıı?”

Ayaz aniden yüzünü bana iyice yaklaştırıp alçak bir sesle, “O yüzden her istediğimi yapabilirim,” dedi.

Ben dona kaldım. Güney kahkahalar attı. “OF! AYAZ’DAN KONTRA ATAK!”

Dilara gözlerini devirdi. “Bu masada aşk fazla yoğun. Ben gidiyorum.”

Ben kendimi toparlayıp Ayaz’ı dürttüm. “Beni ezemezsin!”

Ama Ayaz gülümseyerek saçımı tekrar karıştırdı. “Şımarıklıkta seviye atlamışsın ama.”

Ben gözlerimi kısıp, “Senin gibi sevgilim olduğu için,” dedim, dilimi çıkartarak.

Güney başını iki yana salladı. “Bu ikili bizi tüketecek.”

Akgün iç geçirdi. “Ve bu daha ilk haftaları.”

Ama umurumda değildi. Çünkü Ayaz yanımdaydı ve eğleniyordum.

 

 

Ağlicam şimdi kapağı değişmeye çalışıyorum çarpılmış gibi bir görüntü oluşuyor 🥲

Yaa Güney'e çok üzülüyorum...

Sürekli bölüm atasım geliyor iyi yapıyorum değil miiiii

 

 

Bölüm : 09.02.2025 22:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...