
Ayaz'ın ağzından...
Gece, yanımda otururken bacaklarını sandalyeye toplamış, kollarını göğsünde kavuşturmuştu. Voleybol oynayanların bağırtıları, arka bahçeye kadar ulaşıyordu ama benim için dünya, şu an yalnızca Gece’den ibaretti.
Başını bana çevirip gözlerini kıstı. “Ayaz.”
“Efendim?”
“Beni seviyor musun?”
Bir kaşımı kaldırıp ona baktım. Dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme vardı ve gözleri kurnazca parlıyordu. “Bu soruyu kaç kere sormayı planlıyorsun?”
Omuz silkti. “Her sorduğumda cevap alana kadar.”
İç geçirdim. “Seviyorum.”
Gece’nin yüzü aydınlandı, ama belli etmemek için hafifçe dudaklarını büzdü. Sonra, hiç beklemediğim bir şey yaptı. Yerinden doğrulup yanımdaki boşluğa yaklaştı ve aniden başını omzuma koydu.
Bütün vücudum anında gerildi. “Gece?”
“Şşş,” diye mırıldandı, kafasını omzuma daha da yaslayarak. “Beş saniyeliğine iyi kız olacağım.”
Bu neyin oyunuydu? Kıpırdamadan bekledim. Beş saniye falan geçti ama Gece hâlâ başını omzumdan çekmiyordu.
“Gece?” dedim uyarı verir gibi.
“Hıı?”
“Kalkmayı düşünüyor musun?”
“Hayır.”
Gözlerimi devirdim. “Bana böyle sırnaşınca ne geçiyor eline?”
Başını hafifçe kaldırıp gözlerini bana dikti. O gözlerde muzip bir pırıltı vardı. “Sana sırnaşınca senin suratındaki o şaşkın ifadeyi izleyebiliyorum.”
Kaşlarımı çattım. “Beni oyuncağın gibi mi görüyorsun?”
Çenesini elimdeki kola yaslayıp gözlerini kırpıştırdı. “Evet.”
Derin bir nefes aldım. Tam bir baş belasıydı. “Gece, çekil.”
“Hayır.”
“Elimi kolumu kıpırdatamıyorum.”
“Benim suçum ne?” diye sırıttı. “Bir sevgili olarak seni sevme hakkımı kullanıyorum.”
Ellerimi kaldırıp saçlarımı karıştırdım. “Benim sevgilim böyle şeyler yapmazdı.”
Başını bir anlığına kaldırıp gözlerini kocaman açtı. “Nasıl yani?”
Yüzümü ona döndürüp sırıttım. “Benim sevgilim havalı, ukala ve kendini beğenmiş biriydi. Şu an yanımda bana sarılan biri var. Bunu kim kaçırdı?”
Gece gözlerini kısıp kolumu sıktı. “Ne yani, sevgilim sana şımarmasın mı istiyorsun?”
“Ben böyle naz yapan Gece’yi tanımıyorum.”
“Tanış o zaman,” dedi, sonra elini uzatıp parmaklarını saçlarımın arasına geçirdi.
O an, beynim tamamen boşaldı. Gözlerimi kısarak ona baktım. “Ne yapıyorsun?”
“Sevgilimin saçlarıyla oynuyorum.”
Bana en masum ifadesini takınmıştı ama gözlerindeki şeytanlığı görmemek imkânsızdı. Derin bir nefes aldım. “Bunu yaptığının farkında mısın?”
Göz kırptı. “Elbette.”
Bir an gerçekten Gece’yi alıp dizlerimin üstüne çekmeyi düşündüm ama bu cadı, böyle şeylerden hoşlanıyordu. Onu tersiyle vurmak yerine, başka bir şey denemeye karar verdim.
Ellerimi beline doladım ve onu hafifçe kendime çektim. Şimdi aramızda neredeyse hiç mesafe kalmamıştı. Beni küçümseyen bakışları, bir anda dondu.
“Ee?” dedim. “Şimdi de şımarabiliyor musun?”
Gözlerini kaçırdı. “Ben... Öyle bir şey demedim.”
Gülümseyerek başımı ona yaklaştırdım, dudaklarımı kulağının hemen yanına getirip alçak bir sesle fısıldadım: “Devam etsene. Hadi, sevgilinin saçlarıyla oyna.”
Gece, ilk defa bu kadar afalladı. Bütün vücudu kaskatı kesildi, yanakları kızardı. O hep beni çıldırtan, sabrımı zorlayan Gece gitmişti. Karşımda tamamen savunmasız kalmış biri vardı.
Elimi belinden çekip çenesini tutarak yüzünü bana çevirdim. “Ne oldu, tatlım? Oynamıyorsun artık.”
Yutkundu, gözlerini kaçırdı. “Seninle oyun oynanmıyor.”
Kahkaha attım. “Öğrenmiş oldun.”
O an, çalan zil bizi kendimize getirdi. Gece hızla doğruldu ve sırtını düzeltti. Gözleri hala kaçak oynuyordu. Yanına biraz daha yaklaşıp yanağına hafifçe bir öpücük kondurdum.
“Sana sırnaşma iznin var,” dedim gülümseyerek. “Ama dikkatli ol, tatlım. Ben de oyuna katılırsam işler değişir.”
Gece, kaşlarını çattı ama hala yüzünde o hafif gülümseme vardı. “Bir gün intikam alacağım, Ayaz.”
Omuz silktim. “Bekliyorum.”
---
Dersler falan bitince eve gitmek için Gece'nin hazırlanmasını bekledim. Çantasını alıp koluma girdi ve arabaya doğru ilerledik. Arabanın kapısını açtığımda Gece, arabaya oturur oturmaz hemen ayakkabılarını çıkardı ve ayaklarını koltuğun üzerine topladı. Direksiyona geçip ona göz ucuyla baktım. “Bu kadar rahat olman şart mı?”
Omzunu silkti. “Arabada ayakkabı giyme zorunluluğum mu var?”
Kafamı iki yana sallayarak motoru çalıştırdım. “Bu rahat tavrın, gün geçtikçe artıyor.”
Ellerini ensesinin arkasına koyup arkasına yaslandı. “Ne yapayım, sevgilim var artık. Şımarmak benim hakkım.”
Kahkaha attım. “Gerçekten hiç utanmıyorsun.”
Göz kırptı. “Utanırsam eğlencesi kaçar.”
Başımı iki yana sallayarak yola odaklandım. Gece’nin ne zaman ne yapacağını asla kestiremiyordum. Tam bir baş belasıydı ama bunu sevdiğimi de inkâr edemezdim.
Araba sessizce ilerlerken Gece birden bana döndü. “Biliyor musun, ilk başta sana bu kadar alışacağımı hiç düşünmezdim.”
Gözlerimi yoldan ayırmadan kaşlarımı kaldırdım. “Neden?”
“Çünkü ilk tanıştığımızda buz gibiydin.”
Kafamı ona çevirdim. “Şimdi nasılım?”
Başını yana eğerek beni süzdü. “Şimdi de buz gibisin ama… sadece başkalarına karşı.”
Gülümsedim. “Ve bu, seni özel kılıyor.”
Bir an sessizlik oldu. Sonra Gece’nin sesi yumuşak bir şekilde duyuldu. “Seviyorum seni.”
Elimi direksiyondan çekip saçlarını karıştırdım. “Ben de seni seviyorum, minik baş belam.”
Gece sırıtarak başını geriye yasladı. “Biliyorum.”
Arabayı park ettikten sonra Gece’ye döndüm. “Benim eve gelsene.”
Kaşlarını kaldırdı. “Annen?”
“Annem işte.”
Gece bir an duraksadı, sonra şeytani bir gülümsemeyle koltuğa yaslandı. “O zaman hazırlanayım. Şık bir şeyler giyeceğim.”
Kaşlarımı çattım. “Gece, sadece yemek yiyeceğiz.”
Omuz silkti. “Olsun, güzel gözükmek istiyorum.”
İç geçirdim. “Tamam ama abartma.”
"Yemeği beraber hazırlayalım mı sevgilim?" Tatlı tatlı sorduğu soru karşısında heyecanlandım.
"Olur güzelim hazırlayalım."
Gece hızla arabadan inip kendi evine doğru yöneldi. Onun bu kadar heyecanlanmasını görmek hoşuma gitmişti. Ben de eve geçip üstümü değiştirdim. Bir kaç dakika sonra kapı çalınca açmaya gittim. Gece, üzerindeki spor kıyafetleri değiştirmiş, yerine vücuduna tam oturan siyah bir elbise giymişti. Hafif bir makyaj yapmış, saçlarını da dalgalandırmıştı.
Gözlerimi ona dikerek dudaklarımı araladım. “Gece…”
“Beğendin mi?” diye sordu, hafifçe başını yana eğerek.
Gözlerimi onun üzerinde gezdirdim. “Hayır.”
Kaşlarını çattı. “Ne?”
Elimi beline doladım ve onu kendime çektim. “Aşık oldum.”
Gece’nin yanakları kızardı ama kendini hemen toparladı. “Sen hep böyle mi konuşuyorsun?”
Göz kırptım. “Sadece seni görünce.”
Onu içeri çektim ve kapıyı kapattım. “Bunu neden yaptın?”
Omuz silkti. “Güzel görünmek istedim.”
Parmaklarımı çenesinin altına koyup yüzünü kaldırdım. “Sen her halinle güzelsin, Gece. Bunu bilmiyor musun?”
Kaçamak bir bakış attı. “Biliyorum… ama senin böyle şaşkın şaşkın bakmanı da seviyorum.”
Gülümsedim. “O zaman söyleyeyim: Beni büyüledin.”
Başını öne eğdi. “Abartıyorsun.”
Parmaklarımı yanağına götürüp hafifçe okşadım. “Senin gibi birini bulmak kolay değil, Gece.”
Bir an sessizlik oldu. Sonra Gece’nin sesi titrek bir şekilde duyuldu. “Gerçekten mi?”
Başımı eğip onun gözlerine baktım. “Gerçekten.”
Gece mutfağa girer girmez kollarını kavuşturup bana bakmaya başladı. “Tam olarak ne yapıyoruz?”
Elimdeki malzemeleri tezgaha koyarak ona göz kırptım. “Yemek yapıyoruz. Aç değilsin herhalde?”
Kaşlarını kaldırdı. “Ben hep açım.”
Gülerek başımı iki yana salladım. “Biliyorum.”
Gece yanımdan geçip tezgahta duran malzemelere göz attı. “Makarnayla yetinmeyeceğiz değil mi?”
“Tabii ki hayır.” Malzemeleri sayarak ekledim. “Tavuk, pilav ve salata yapacağız.”
Gece gözlerini kıstı. “Sen mutfakta iyi misin?”
Gülümsedim. “Bunu birazdan göreceksin.”
Önlüğü alıp boynuma geçirirken Gece’yi süzdüm. O ise ellerini beline koyup bana bakıyordu.
“Sen ne yapacaksın?” diye sordum.
Omuz silkti. “Ben sana bakacağım.”
Kaşlarımı kaldırdım. “Çalışmadan yemek yemek yok.”
Alt dudağını büküp yanıma sokuldu. “Ama ben çok yorgunum…”
Onun bu cilveli hali yüzünden istemsizce gülümsedim. Ellerimi beline dolayarak yanağına bir öpücük kondurdum. “O zaman sadece karıştır, tamam mı?”
Başını salladı. “Karıştırabilirim."
Gece’ye bıçak vermek istemediğim için tavukları ben doğramaya başladım. O ise mutfak tezgahına oturmuş, çenesini eline dayamış bir şekilde beni izliyordu.
“Kolların güzelmiş.”
Kaşlarımı kaldırarak ona döndüm. “Ne?”
Parmağıyla kolumu işaret etti. “Güçlü duruyorlar.”
Gülerek bıçağı bıraktım ve ona yaklaştım. “Beğendin yani?”
Gece yavaşça başını salladı. “Evet, ama en çok şu kaslarının hareket etmesini seviyorum.”
Göz kırptım. “O zaman sen de biraz çalış, belki senin de olur.”
Gözlerini devirdi. “Ben zaten mükemmelim.”
Kahkaha attım. “Evet, evet, tabii ki.”
Onun yanına yaklaşıp beline sarıldım ve yanağını öptüm. “Ama yine de sana bir şeyler öğretebilirim.”
Gece kıkırdayarak başını geriye attı. “Bana yemek yapmayı mı öğreteceksin?”
Başımı salladım. “Evet.”
“İyi şanslar.”
Gece’ye pirinçleri yıkama görevini verdim ama beş dakika sonra tezgahın her yeri su oldu. Ellerini beline koyup suçlu bir şekilde bana baktı.
“Bu senin suçun,” dedi.
Kaşlarımı kaldırdım. “Ben bir şey yapmadım.”
Parmağıyla beni işaret etti. “Sen bana yardım etmediğin için oldu.”
Gülerek ona yaklaştım ve elinden süzgeci aldım. “Pirinçleri yıkamak bile beceri ister, Gece.”
Kollarını kavuşturdu. “Bende her beceri var ama bunu saymıyorum.”
Başımı iki yana sallayarak suyu süzdüm ve ona döndüm. “O zaman yardım etmeli miyim?”
Gece gözlerini kısarak bana yaklaştı. “Evet.”
Yüzüme iyice sokulunca gözlerimi devirdim ama gülümsemekten kendimi alamadım. “Sen yardım istemek için fazla sırnaşıksın.”
Omuz silkti. “Sadece senden isterim.”
Başımı yana eğerek onu süzdüm. “Ve ben de sadece sana yardım ederim.”
Parmaklarımla çenesini tuttum ve hafifçe kaldırdım. Sonra hızla yanağına bir öpücük kondurdum.
“Bu kadar yeter mi?” diye fısıldadım.
Gece gözlerini kaçırarak arkasını döndü. “Hayır.”
Gülümsedim. “Neyse, önce yemeği bitirelim, sonra ne istersen olur.”
Gece domatesleri doğrarken birden kaşlarını çattı. “Ayaz, neden yemek yapmayı biliyorsun?”
Gülerek tezgaha yaslandım. “Çünkü öğrenmek zorundaydım?”
Kaşlarını kaldırdı. “Annem hep mutfakta, ben de bazen yardım ederim.”
Gece başını salladı. “Bende de bir şeyler öğretecek annem yok.”
Sesi hafifçe düştüğünde içimi bir burukluk kapladı. Yavaşça ona yaklaşıp sarıldım. “Ama benim var ve ben sana her şeyi öğretebilirim.”
Başı omzuma yaslandığında kollarımı sıktım. “Sana her şeyi öğretirim, Gece. Sadece yemek yapmayı değil.”
Yavaşça başını kaldırıp bana baktı. “Mesela?”
Gülümsedim. “Sevilmeyi.”
O an gözleri doldu ama hemen kendini toparladı ve yüzünü buruşturdu. “Beni duygusallaştırmaya çalışıyorsun.”
Parmağımla burnuna dokundum. “Çünkü bazen hislerini göstermen gerekiyor.”
Gözlerini kaçırarak başını salladı. “Peki.”
Tam o sırada tavuğun yanma kokusu geldi ve ikimiz de hızla ocağa döndük. Gece panikle tavaya uzandı ama elini yakıyordu. Hemen elini tutup geri çektim.
“Dikkat etsene!”
Kaşlarını kaldırarak bana baktı. “Beni düşündüğünü duydum.”
İç geçirerek başımı iki yana salladım. “Tabii ki düşünüyorum.”
Gece kıkırdadı. “Sen var ya, tam bir aşıksın.”
Elimi beline koyarak yanağına tekrar bir öpücük kondurdum. “Evet, sana.”
Gece ve ben, yemekleri masaya koyduktan sonra oturduk. Gece gözlerini kısıp yemeklere baktı.
“Bence çok güzel oldu.”
Gülümsedim. “Tabii ki, çünkü ben yaptım.”
Kaşlarını kaldırdı. “Ben de yardım ettim.”
Göz kırptım. “Evet, yıkım ekibi olarak.”
Elini masaya vurdu. “Bu hiç adil değil.”
Gülerek tabağıma uzandım. “Seninle yemek yapmak eğlenceliydi.”
Gece dudaklarını büzerek bana baktı. “Bunu sık sık yapalım mı?”
Gülümsedim. “Bunu sık sık yapalım.”
Gece çatalını alıp ağzına attı, sonra gözleri büyüdü. “Bu cidden çok güzel olmuş!”
Kaşlarımı kaldırarak ona baktım. “Şaşırdın mı?”
Başını salladı. “Evet.”
Elimi uzatıp yanağını okşadım. “Senin için her şeyi yaparım.”
Gözlerini devirip elimi tuttu. “Senin romantikliğine alışamıyorum.”
Gülerek çatalımı alıp yemeğe devam ettim. “Alışsan iyi olur, çünkü hiç geçmeyecek.”
Ve Gece’nin o minik gülümsemesi, bu anı daha da güzel yaptı.
Gece, yemek masasından kalktığı gibi kollarını iki yana açıp gerindi. “O kadar güzel yedik ki, hareket edemiyorum,” diye mırıldandı.
Göz ucuyla ona baktım. Hafifçe geriye yaslanmış, dudaklarında muzip bir gülümseme vardı. “Hareket edemiyorsan bulaşıkları ben mi yıkıyorum?” diye sordum, kaşlarımı kaldırarak.
“Hayır canım, beraber yıkıyoruz,” dedi, masum bir ifadeyle.
Mutfak tezgâhına yöneldiğinde peşinden gittim. Gece musluğu açıp suyun sıcak olup olmadığını kontrol ederken arkadan beline sarıldım. Hafifçe sıçradı ama sonra hızla toparlandı.
“Ayaz,” diye mırıldandı, başını hafifçe omzuma yaslayarak. “Bulaşıkları yıkamamız lazım.”
“Hı hı,” diye onayladım ama onu bırakmadım. Burnumu boynuna gömüp nefes aldım. “Yemekten sonra sen daha güzel kokuyorsun.”
Gece gülerek başını geriye attı. “Ayaz, çok fenasın!”
"Ben mi?” dedim, biraz daha sıkı sarılarak. “Ben sadece sevgilimi seviyorum.”
Gözlerini devirdi, ama yüzündeki gülümseme kaybolmadı. Ellerini suya sokup süngeri alırken beni hafifçe dirseğiyle dürttü. “Hadi şu bulaşıkları yıkayalım.”
Musluğu açıp yanına geçtim. O köpürtüyor, ben duruluyordum. Bir ara ona bakarken suyun sıcaklığına fazla dikkat etmediğim için elim hafifçe yandı.
“Lan!” diye elimi geri çektim.
Gece kahkaha attı. “Beceriksiz!”
Gözlerimi kısarak ona döndüm. “Demek beceriksizim, ha?”
Kafasını hızlıca salladı. “Aynen öyle!”
Bir anda musluğu ona çevirdim ve bir avuç suyu doğrudan yüzüne sıçrattım. Gece anında çığlık attı.
“Ayaz!” diye bağırırken, gözleri kocaman açılmıştı.
Kendi kahkahama engel olamadım. Ama intikamı çabuk geldi. Bulaşık süngerini kaptığı gibi göğsüme doğru sıkmaya başladı. Sıcak, köpüklü su tişörtümden süzülürken başımı iki yana salladım.
“Gece, yapma—”
“Bitti artık! Kaçamazsın!” diye bağırarak eline geçirdiği suyu üzerime sıçratmaya devam etti.
Sonunda ikimiz de sırılsıklam olmuştuk. Göz göze geldiğimizde ikimiz de kahkahalar atıyorduk. Gece bir an için nefesini düzenledi ve bana yaklaşarak parmak uçlarında yükseldi.
“Çok fenasın,” diye mırıldandı.
Başımı eğip dudaklarımı alnına değdirdim. “Öyleyim.”
O anın tatlılığı içimi ısıttı. Ellerim hala onun belindeydi, Gece’nin parmakları ise tişörtümün yakasını çekiştiriyordu.
“Bence üstünü değiştirmen gerek,” dedi göz kırparak.
Kaşlarımı kaldırdım. “Sen de bayağı ıslandın.”
“Eee, ne yapalım? Sen başlattın!”
“Ben bitiririm,” dedim, gülerek.
Gece kahkaha atarak arkasını döndü ama kaçmasına izin vermedim. Elini tuttum, kendime doğru çektim. “Sana bulaşıkları yıkayacağız demiştin. Daha kurulayacağız.”
“Sen kurula,” dedi, kaşlarını kaldırarak. “Ben gidip kuru bir şeyler giyeceğim.”
Gözlerim onu takip ederken içimde garip bir sıcaklık hissettim. Onunla her şey eğlenceliydi. Hatta bulaşık yıkamak bile.
Ve fark ettim ki… böyle anları hep yaşamak istiyordum.
Bulaşıkları yıkama işi bittikten sonra film izlemek için oturma salonuna geçtik. Oturduğum koltukta Gece yanıma oturmak yerine başını dizlerime koydu. "Anlamaz gözlerle ona baktğımda, "Sevgilim böyle izlemek istiyorum filmi," dediğinde sorun çıkartmadım. Film seçmeye çalışırken, Gece'nin düzenli nefesi ile ona baktım.
Gece’nin başı dizimde huzur içinde uyuyordu. Saçlarını nazikçe okşamaya başladım. Dokusu o kadar hoştu ki... Normalde dur durak bilmeyen, sürekli konuşan ve beni kızdıracak bir şeyler bulan Gece, şimdi sessiz ve sakindi. Dudakları hafif aralıktı, nefesi düzenliydi. Küçük bir çocuk gibi görünüyordu.
Ona bakarken içimde tuhaf bir his oluştu. Onun bu halini izlemek bile içimi rahatlatıyordu. Birinin yanında bu kadar huzurlu hissettiğim başka bir an hatırlamıyordum. Beni delirtecek kadar şımarık olabiliyordu ama aynı zamanda ona olan sevgim her geçen saniye artıyordu. O yanımdayken hiçbir şey eksik değildi.
Tam o sırada kapı açıldı ve annemin sesi salonu doldurdu.
"Ayaz?"
Başımı çevirip ona baktım. Kaşlarını çatmış, gözleri Gece’nin uyuyan bedenine dikilmişti. Memnun olmadığı her halinden belliydi.
"Anne, sessiz ol. Yeni uyudu."
Gözlerini kısıp bana baktı. Kollarını göğsünde bağladı.
"Bana açıklaman gereken bir şey var mı?"
İç çektim. "Gece’yle vakit geçiriyorduk, film izliyorduk. Uyuyakaldı."
"Bu kızı ve ailesini sevmediğimi biliyorsun, neden evimde?"
"Ailesinin daha doğrusu anne, annesinin yaptığı bir şeyin tüm suçlusu Gece'ymiş gibi davranmazsın. Şimdi uyuyan güzel sevgilimi uyandırmadan odana git."
"Gerçekten tercih ettiğin kız bu mu? O kadar kız varken?"
Dudaklarımı sıktım. Bu soruya verecek o kadar çok cevabım vardı ki… Ama gereksiz bir tartışmaya girmek istemiyordum.
"Anne, büyütme gözünü seveyim. Birazdan uyandıracağım."
Annem derin bir nefes aldıktan sonra gözlerini devirdi.
"Gece’nin ailesi bize zarar vermiş insanlar oğlum, bu kız ile olmanı istemiyorum. Ama sana karışmıyorum da. Bu kıza gereğinden fazla bağlanma."
Bu lafı duyunca içimde bir şeyler kopmuş gibi hissettim. Gözlerimi kısıp anneme baktım.
"Anlamıyorsun, anne." Sesim beklediğimden daha sert çıkmıştı. "O, benim için sadece bir sevgili değil. O benim ailem."
Annem bir an duraksadı. Söylediğim şeyin farkında bile değildim ama içimden geçen en doğru cümle buydu. Gece, benim ailemdi. Aile olmaktan ne anladığımı Gece sayesinde öğrenmiştim. O olmadan bir gün bile düşünemiyordum artık.
Annem hafifçe başını salladı ve hiçbir şey söylemeden mutfağa yöneldi.
Tekrar Gece’ye döndüm. Hâlâ uyuyordu. Saçlarını okşadım, yüzüne küçük bir öpücük kondurdum.
Fısıldayarak mırıldandım: "Seni çok seviyorum, Gece'm"
Gece’yi uyandırmak istemediğim için dikkatlice kucağıma aldım. Başını omzuma yaslamıştı, nefesi tenime hafifçe değiyordu. O kadar hafifti ki, nefes alıp almadığını kontrol etmek istedim bir an. Kollarımı sırtına doladım, onun sıcaklığı içime işliyordu. Tam odamın kapısına yönelmiştim ki, Gece mırıldandı.
"Ayaz…"
Bir an duraksadım. Uyandığını düşündüm ama sonra kollarını boynuma doladığını fark ettim. Gözleri hâlâ kapalıydı, bilinci yerinde gibi değildi ama sıkıca sarılmıştı bana.
"Bırakma."
İçimde bir şeyler sıkıştı sanki. Kollarımı daha da sıktım ona. Bırakmak mı? Onu bırakmam için bütün dünya tersine dönmeliydi.
Yavaşça kapıyı açtım ve onu yatağıma yatırdım. Ama kollarını bırakmadı. Daha da sıkı sarıldı. Hatta yüzünü boynuma gömdü.
"Gece, yatağa yatıyorsun, farkında mısın?" diye fısıldadım.
"Hıhı."
Kıpırdamadı bile. Ben de çaresiz bir şekilde derin bir nefes aldım.
"Gece, ben nasıl uyuyacağım peki?"
Kendini biraz daha çekiştirdi, beni de beraberinde yatağa düşürdü. Sonra tatlı bir sesle mırıldandı:
"Benimle."
Başımı yastığa yasladım ve gözlerimi kapattım. Bu kız, beni her geçen saniye daha da çaresiz bırakıyordu. Ama işin ilginç yanı, ben bu çaresizliği seviyordum.
Ağağağa bayıldıım bunlaraaa
Yorumlarınızı eksik etmeyiniz.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 23.24k Okunma |
1.45k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |