31. Bölüm

30. Bölüm

Özlem
longingly_

Ayaz gideli 10 dakika falan oluyordu ki o anda kapı çaldı. Kapıyı açtığım an zaman durdu.

Karşımda onlardan başkası olamazdı. Annem... Babam... ve yanlarında yabancı bir çocuk. Babam mı? Babamın öldüğünü sanıyordum. Yıllarca öldüğünü düşünmüştüm. Öyle biliyordum. Annem onu terk ettiğinde, ben henüz on üç yaşımdayken, bana hiçbir şey söylemeden gittiğinde, ben babamın öldüğünü bilerek büyüdüm. Ama işte buradalardı, üstelik yanlarında benden bir kaç yaş küçük biriyle.

Nefesim sıklaştı. Ellerim istemsizce titremeye başladı. Midemde bir şeyler ters dönüyordu, başım zonkluyordu.

"Ne işiniz var burada?" diye tısladım, sesim neredeyse tanınmaz haldeydi.

Annemin yüzünde sahte bir gülümseme vardı. "Gece, lütfen. Oturup konuşalım. Sana anlatmamız gereken çok şey var."

Gözlerimi kısıp babama döndüm. Onun varlığı bile midemi bulandırıyordu. "Sen... Sen yaşıyor musun?"

Adam gözlerini kaçırdı. Çocuk ise şaşkınlıkla bana bakıyordu. Annem bir adım attı, ben ise geriye çekildim.

"Benden uzak dur!" diye bağırdım. Göğsüm sıkışıyordu. "Benden ne istiyorsunuz?"

"Sadece konuşmaya geldik, Gece. Sana her şeyi anlatmak istiyoruz. Kardeşinle tanışmanı istiyoruz."

O an, içimde bir şeyler koptu. Kardeş mi? Kardeşim mi var? Annem, beni terk edip babamın yanına dönmüş, bir çocuk doğurmuş ve bana yıllarca hiçbir şey söylememişti. Oysa ben her gece annemi düşünerek büyümüştüm. Onu özlemiştim. Onu merak etmiştim. O ise başka bir çocuğa anne olmuştu.

Gözlerim karardı.

"Defolun!" diye bağırdım, sesim çığlığa dönüştü. "Defolun evimden!"

"Gece, lütfen dinle—"

Annem cümlesini bitiremeden, elime geçen ilk şeyi onlara doğru fırlattım. Masanın üzerindeki cam bardak yere düşüp paramparça oldu. Kalbim göğüs kafesimi delip geçecekmiş gibi çarpıyordu. Ellerim saçlarıma gitti, parmaklarım sinirle kıvranırken nefes almam zorlaştı.

"Beni terk ettin!" diye haykırdım. "Sen benim annem değilsin! Senin öldüğünğ bilerek büyüdüm ben. Sen de babam değilsin! Benim ailem yok!"

Babam sessizdi. Annem ağlamaklı bir ifadeyle bana bakıyordu. Küçük çocuk ise gözlerini bana dikmiş, korkuyla geriye çekilmişti. Gözlerinden bir anlığına kendimi gördüm; yalnız, korkmuş, annesi tarafından terk edilmiş bir çocuk... Ama hayır, o asla benim gibi olamazdı. Çünkü onun annesi vardı.

Annemin sesi titriyordu. "Seni seviyoruz, Gece."

Güldüm. Acı, öfkeli, delice bir kahkaha attım.

"Seviyor muydunuz? Beni gerçekten seviyor muydunuz? Peki, ben sokakta tek başıma kalırken neredeydiniz? Babamın öldüğüne inanıp yıllarca acı çekerken, neredeydiniz? Şimdi mi geldiniz bana sevginizi anlatmaya?"

Annem koluma dokunmaya çalıştı ama hızla geri çektim. "Dokunma bana!" dedim dişlerimi sıkarak. "Beni terk ettin sen. Benim için ölüden farksız değilsin."

Annemin gözyaşları yanaklarına süzülürken, konuştu. "Bize bir şans ver, Gece."

Bütün enerjim çekilmiş gibiydi. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Midem bulanıyordu. Ellerimi yumruk yaparak dişlerimi sıktım.

"Defolun dedim."

Annemin gözleri çaresizce bana baktı. Ama ben duygusuzca kapıyı açtım ve parmağımla dışarıyı işaret ettim. "Defolun. Yüzünüzü bir daha görmek istemiyorum. Yoksa... yoksa polise haber veririm."

Babam derin bir nefes aldı. "Benim için değerin yok Gece, annen istedi geldik, şimdi de gidiyoruz. Yürü Nihal." Nefes alamadım. Tanımadığı kızı sevmiyormuş. Annem hıçkırarak küçük çocuğun elini tuttu ve onu kapıya yönlendirdi. "Bir dakika," dememle durdular. "Benim yanımda bir kaç dakika zaman geçirdin mi? Neden sevmiyorsun?" Babam olacak adam bana döndü, gözlerinde nefretten başka bir şey yoktu. "Sen bizim evliliğimizin hatasısın Gece. Seni istemedim. Annenle evlenmeden önce girdiğimiz ilişki sonucu oldun. Hatasın. Senin yüzünden erken yaşta evlendik," yaşlar akmak üzere gözlerime akın etti. Ama o çektirdiği acıya rağmen devam etti. "Seni hiç bir zaman istemedim. Doğuma kadar annen ile yaşadım. Senin yüzünden evleri ayırdık. 13 sene boyunca annen ile aynı çatı altında kalamadık. Nefret ediyorum senden. Annenin sana sevgisi dinmek bilmedi, beş sene çok bile dayandı sensizliğe." "Sus artık defol git evimden!" Umursamadı dediklerimi, susmadı. "Beni boşanmakla tehdit etti de geldik, buraya gelmek ve senin yüzünü görmek gibi düşüncem yoktu. Annen istedi, nasibini aldı."

Annemin sesi ile ona döndüm. "Kes sesini artık Samet! O da senin çocuğun, kendi evladın gibi görmüyor musun? O zaman benim çocuğumu üzme!" Ağlamaklı ifade ile konuştuğunda içim sızladı. Canım yanıyordu, bu kadın yüzünden herkesin nefretini kazanmıştım. En basit örneği Ayaz, şuan beni seviyor olabilir ama annesi sevmiyor. Sebebi ise annem. "Evladın yüzüne bile bakmıyor Nihal," histerik bir gülüşle konuşan adama döndüm. "Evimden defol git!" Sanki bu anı bekliyormuş gibi hemen çıktı.

Anneme dönüp "Sende," dediğimde çocuğunun elini tutup kapıdan çıktılar. Çocuk bana bir anlığına bakakaldı, gözleri hüzün doluydu. Ama umurumda bile değildi. Onlar kapıdan çıkarken son bir kez bakmadan kapıyı yüzlerine çarptım.

Bacaklarım titredi. Göğsüm sıkıştı. Ve kendimi yere bırakırken, çığlık atarak ağlamaya başladım.

Sinir krizi geçiriyor gibiydim. Canım çok yanıyordu. Ailem sevmemişki beni başka insanlardan neden sevgi bekliyorsam. Nefes almak imkansız gibiydi. 13 yaşıma kadar çoğu günlerin annemsiz olduğunu hatırlıyorum. İşe gidiyorum dediği günlerde babamın yanına gittiğinin farkına daha yeni varıyordum. Bazı günler eve gelmezdi geceleri yalnız kalırdım. En çok korktuğum şeydi. Ama bir süre sonra alıştım.

Evimi nasıl bulmuşlardı hiç bir fikrim yoktu. Ama umrumda değildi. Kalbim ağrıyor, nefesim daralıyordu. Titremeye başladığımda bayılacak gibiydim. Durmak bilmeyen göz yaşları...

Kapının yumruklanış sesi evin içinde yankılanıyordu. Sanki biri kapıyı yerinden sökecekmiş gibi vuruyordu. Zihnimde çınlayan seslerle birlikte, derin nefesler alıp vermeye çalıştım. Ellerim titriyordu, kalbim hızla çarpıyordu. Zorla ayağa kalkarak kapıya yöneldim. Görüşüm bulanıktı, her şey etrafımda dönüyordu. Kapının koluna uzandım ama elimin titremesi durmuyordu. Kapıyı açtığım anda göremedim.

Ama kollarımı saran tanıdık bir sıcaklık vardı.

"Gece! Ne oldu sana?" Ayaz'ın sesi endişeyle doluydu. Nefesi hızlıydı, sanki koşa koşa gelmiş gibiydi. Beni kendine çekti, kolları etrafımı sardı ama ben konuşamıyordum. Boğazımda bir düğüm vardı, kelimeler çıkmıyordu.

"Gece, güzelim! Söyle ne oldu?!"

Beni sarsıyordu ama cevap veremiyordum. İçimde fırtınalar kopuyordu, annemin yüzü, babamın sesi, o çocuğun şaşkın bakışları gözümün önünden gitmiyordu.

Nefes almak zorlaştı. Göğsüm sıkışıyordu.

"Gece'm, nefes al! Hey! Bana bak, ben buradayım!"

Ayaz'ın sesi uzaklaştı, görüntüsü karardı. Dizlerimin bağı çözüldü, Ayaz'ın kollarında bir boşluk gibi süzülürken tek duyduğum şey onun panikle seslenişiydi.

"Gece! Gözlerini aç! Gece!"

Sonra her şey karardı.

---

Ayaz'ın ağzından;

Gece’nin gözlerinin kapanışını izlerken içimde bir şeyler kırılıyordu. Ellerimi yüzüne götürdüm, yanaklarına hafifçe vurdum. "Gece, gözlerini aç! Hadi, lütfen!" Sesim titriyordu. Hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyordum.

Titreyen ellerimle cebimden telefonumu çıkardım ve hızla ambulansı aradım. "Acil! Bir bayılma vakası, nefes alıyor ama bilinci kapalı!" Adresi verdim, ne kadar süreceğini sordum ama beklemek bile işkenceydi.

Gece’yi kollarımın arasına aldım, başını dizlerime yasladım. Saçlarını nazikçe geriye doğru sıvazladım, yanağına hafifçe dokundum. "Ne oldu sana?" diye fısıldadım. “Neler yaşadın?” saçlarını okşarken, gözümden bir damla yaş aktı. Benim güzel sevgilimi bu şekilde görmek canımı yakıyordu.

Tam o anda kapı tekrar açıldı. Annem içeri girdiğinde beni yerde Gece’yi tutarken görünce gözleri dehşetle büyüdü.

"Ayaz! Ne oldu ona?!"

"Bayıldı... Çok kötü şeyler olmuş olmalı. Şok geçirdi sanırım. Anne korkuyorum," Sesim zayıf ve kontrolsüzdü. "Oğlum sakin ol hiçbir şey olmayacak." "Çığlığı kulağımdan silinmiyor anne," dediğimde gözümden bir damla daha yaş aktı.

Annem hızla mutfağa yöneldi, eline kolonya aldı ve Gece’nin bileklerine, şakaklarına sürdü. Hafifçe yüzüne üfledi. "Gece, kızım, hadi uyan!"

Ben bir an bile onu bırakmadan, başı dizlerimde, onun uyanmasını bekliyordum. O kadar savunmasız görünüyordu ki içim sızladı. Ellerimi sımsıkı yumruk yaptım. Kimdi ona bunu yapan? Ne olmuştu?

Tam o anda uzaktan siren sesi duyuldu. "Ambulans geliyor!" diye mırıldandım, annemle göz göze geldik. Annemin gözlerinde endişe vardı.

Paramedikler içeri girip Gece'yi sedyeye alırken, ben de hemen peşlerinden çıktım. "Onunla geliyorum," dedim kesin bir ifadeyle.

Hastane odasında beklerken ellerimi saçlarımın arasına geçirdim. Yüzümde biriken yorgunluğu silmeye çalıştım. Derken, odadan gelen hafif bir hareketlilik dikkatimi çekti.

Gece yavaşça gözlerini açıyordu. Hızlıca yatağına yöneldim kenarına oturdum.

İçimde büyük bir rahatlama yayıldı ama o an Gece’nin gözlerindeki yaşları fark ettim. Hiçbir şey sormama gerek kalmadan, oturur pozisyona gelip aniden boynuma sarıldı.

"Ayaz…" Sesi kırık döküktü. Titriyordu. "Annemi gördüm… Babamı da."

Şok oldum.

"Ne?!"

Gece hıçkırarak devam etti. "Babamı ölü biliyordum. Ama annem onun yanına gitmiş. Ve…" Nefesi kesildi. Daha da sıkı sarıldı. "Bir kardeşim varmış…"

Donup kaldım. Kelimeler içimde birbirine çarpıyordu. Ne desem? Nasıl desem? Sadece tek bir şey yapabilirdim.

Onu sımsıkı sardım.

Parmaklarımı saçlarına daldırıp, yanağını öptüm. "Ben buradayım, tamam mı? Güzel Gece'm… Seni asla yalnız bırakmam. Asla."

Gece hıçkırarak kollarımda sarsıldı. "Ben ne yapacağım, Ayaz?"

Başını iki elimin arasına aldım, alnına uzun bir öpücük kondurdum. "Ne istersen onu yapacağız güzelim. Ama tek başına değilsin. Ben hep buradayım."

O an, birbirimize daha sıkı sarıldık. Sessizce, sadece kalplerimizin atışlarını duyarak…

Hastane odasının loş ışığında, Gece'yi hala kollarımda tutuyordum. Ellerim sırtında, parmaklarım saçlarının arasında geziniyordu. Kalbinin atışlarını duyabiliyordum. Onu böyle paramparça görmek, içimde tarifsiz bir öfke ve koruma isteği uyandırıyordu.

Gece'nin sesi hâlâ titriyordu. “Ayaz… Nasıl böyle bir şey yapabilirler? Yıllarca öldü sandığım adam… Annemle yeni bir hayat kurmuş. Benim varlığımı bile umursamamışlar."

Onun bu kadar kırılmış olduğunu görmek içimi yakıyordu. Avuçlarımı yüzüne götürdüm, baş parmağımla yanağındaki son yaşı sildim. "Sakın bir an bile kendini suçlama, Gece. Bunu yapan onlar. Senin hiçbir suçun yok."

Gece, gözlerini bana kaldırdı. O an içinde fırtınalar koptuğunu hissedebiliyordum. Ama gözlerinde bir şey daha vardı… Derin bir kırgınlık.

"Ben sevilmeye değer biri değil miyim, Ayaz?" diye sordu fısıltıyla.

İçim sıkıştı. Çenemi sıktım. Sonra hiç düşünmeden, avuçlarımı yüzüne alıp hafifçe kendime çektim. "Bunu bir daha sakın söyleme, yavrum. Sevilmeye senden daha değerli kimseyi tanımıyorum."

Gözleri bir an parladı ama yine de içinde bir güvensizlik vardı.

Kollarımı beline doladım ve onu kucağıma çekerek sırtını göğsüme yasladım. “Bak, benim yanımda güvendesin. Hep buradayım, tamam mı?”

Gece sessizce başını omzuma yasladı. Hastane odasının dışından hemşirelerin ayak sesleri geliyor, uzaktan boğuk konuşmalar duyuluyordu. Ama biz kendi dünyamızda gibiydik.

Bir süre hiç konuşmadık. Onun nefesini hissetmek, kalp atışlarının düzenli attığını duymak, biraz da olsa rahatladığını gösteriyordu.

Sonra usulca mırıldandı. “Eğer gitmezlerse ne yapacağım?”

Elimi onun parmaklarının arasına kaydırıp sıktım. “Sana kalmış. Eğer konuşmak istersen, yanında olacağım. Eğer gitmelerini istersen, onları bizzat ben göndereceğim.”

Gece hafifçe başını kaldırdı, gözlerini gözlerime dikti. Hafif yorgun bir gülümsemeyle, "Sana bazen fazla güveniyorum," dedi.

Gözlerimi kıstım. "Bu kötü bir şey mi?"

Başını iki yana salladı. "Hayır… Ama korkuyorum. Ya bir gün sen de gidersen?"

Bu soru, içimde bir şeyleri yerle bir etti. Ellerimi yüzüne götürdüm, gözlerine bakarak net bir şekilde konuştum. "Bunu aklından bile geçirme. Nereye gidersen, ben de oraya gelirim, Gece."

Gülümsedi. Sanki yaşadığı şeyleri unutmuş gibi dudağıma minik bir öpücük kondurup, "seni çok seviyorum Ayaz," dediğinde kalbim hızlandı. Elini sol göğsüme koyduğunda kalp atışımın hızı hoşuna gitmiş gibi gülümsemesi genişledi. "Bak sen minik sevgilime, hoşunuza mı gidiyor üzerimdeki etkiniz Gece hanım?"

"Çook, senin böyle heyecanlandığını görmek aşırı hoşuma gidiyor Ayaz'cım." İnanır mısın Gece benimde hoşuma gidiyor etkin.

"Güzel sevgilim, seni öyle çok seviyorum ki... Anlatılmaz yaşanır." Dememle kollarını boynuma doladı sıkı bir şekilde sarıldı bana. Ellerimi beline dolayıp kendime çektim bende ona sarıldım. Kafamı boynuna gömüp o güzel kokusunu içime çektim.

"Gece, annem sana yemek yapıyor. Seni öyle görünce gelinine bir şey olacak diye korktu. Hemen yemek yapmaya başladı." Dediklerime karşılık Gece gülmeye başladı.

"Yaaaa, annenin gelini miyim ben," şımarıkça konuşunca güldüm. "Ben seninle evleneceğim Gece." Şok olmuş gibiydi. "Ayaz, daha okuyacağım ben ne evliliği?"

"Okursun sevgilim, bizim evli olmamız okumana engel mi? Üniversite kazan, bende kazanayım ilk işim seninle evlenmek olacak." Gözleri açılmış bir şekilde bana bakıyordu. Dediklerim hoşuna gitmiş gibi gözleri parlıyordu.

"Gece, senden ayrı kalamam. Beraber yaşamak istiyorum. Üniversite tercihlerine yazdığın şehirlerin, aynısını yazacağım. Aynı ev, aynı şehir de yaşamalıyız. Okullarımız farklı olsa bile sorun değil."

"Ayaz yaaa." "Söyle Gece'm, söyle yavrum."

Kıkırdadı. "Neyseki birimiz gelecek planını yapmış. Tamam Ayaz'cım, evleniriz o zaman," dediğinde içimde anlamsız bir mutluluk oluştu. Gece ile evli olma fikri...

Hayatımda bundan daha güzel tek şey Gece'ydi.

Bir an sessizlik oldu. Sonra Gece, başını göğsüme yasladı ve gözlerini kapattı.

“Hadi, biraz uyu. Ben buradayım,” dedim, alnına hafif bir öpücük kondururken.

O an, her şeyden uzakta, sadece birbirimize sığınmıştık.

 

 

​​​​​​Ay ayyy bir anda fikir aklıma geldi yazdımmm.

Wattpad de ya da burada bildiğiniz texting kitabı var mıııııı

Yorumlarınızı bekliyorumm kuzumlarr

Bölüm : 22.02.2025 14:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...