34. Bölüm

33. Bölüm

Özlem
longingly_

Sabahın kasveti içime oturmuştu ama Ayaz'ın mesajları içimdeki sıkıntıyı biraz olsun hafifletmişti. Yine de dünkü olayın ağırlığı üstümden kalkmamıştı. Hazırlanıp okula gitmeye karar verdim, çünkü eğer gitmezsem Ayaz beni gerçekten bulup sürükleyerek götürebilirdi. Derin bir nefes alıp yataktan kalktım. Bugün kötü hissetmek yoktu. Kendimi toplamam gerekiyordu.

Hazırlanıp evden çıktım. Okula vardığımda ilk iş Ayaz’ı aramak oldu ama o telefonu açmadı. Omzuma biri dokunduğunda hızla arkamı döndüm.

Akgün’dü.

“Gece, biraz konuşabilir miyiz?” dedi sessizce.

Başımla onaylayıp onunla birlikte bahçenin daha sakin bir köşesine yürüdüm. Yüzünde ciddiyet vardı.

“Nasıl hissediyorsun?” diye sordu.

Gözlerimi kaçırdım. “Ne bileyim… Kafam çok karışık. Sinirliyim ama… sanırım daha çok kırgınım.”

Akgün başını salladı. “Biliyorum, kolay değil. Ama… baban hakkında öğrendiklerin konusunda konuşmak istersen buradayım.”

Kelimeler boğazımda düğümlendi. Babam… Hayatta olduğunu bilmeden büyüdüğüm adam. Annemin yıllar sonra aniden karşıma çıkışı yetmezmiş gibi, onunla birlikte bir de küçük kardeşim olduğunu öğrenmek.

“Bilmiyorum, Akgün,” dedim. “Yani, onların gelmesi… Şimdi mi? Yıllar sonra mı?”

Akgün’ün bakışları yumuşadı. Beni kendine çekip sarıldı. Saçlarıma minik bir öpücük kondurdu. “Ne yaparsan yap, ne hissedersen hisset… yalnız değilsin, tamam mı? Biz kuzeniz ve ben hep yanındayım.”

Zoraki bir gülümsemeyle başımı salladım. Bu destek bile içimi bir nebze olsun rahatlatmıştı.

Derin bir nefes alıp okul binasına doğru yürüdüm. Dersler boyunca aklım karmakarışıktı ama Ayaz’ın varlığı her zamanki gibi beni biraz olsun sakinleştiriyordu.

Koridordan içeri girdiğimde Ayaz'ı hemen buldum. Sınıfın kapısına yaslanmış, kollarını göğsünde kavuşturmuş, yüzünde o hafif alaycı gülümsemeyle bana bakıyordu.

“İnanamıyorum, gerçekten zahmet edip geldin mi?” diye dalga geçti.

Gözlerimi devirdim. “Evet, prensim, sana layık olabilmek için okula teşrif ettim.”

Gülümsedi ve yanıma yaklaştı. “Şaka bir yana, iyi misin?”

Omuz silktim. “Bilmiyorum. Kafam çok karışık.”

Ayaz başını hafif yana eğdi. “Gece, ne istersen yapabilirsin. Onları hayatına almak zorunda değilsin. Ya da almak istiyorsan, bunun için acele etmek zorunda da değilsin.”

Derin bir nefes aldım. “Biliyorum ama… Bu kadar zaman neredelerdi? Beni neden istemediler? Şimdi neden buradalar?”

Ayaz bir an durdu, gözleri ciddileşti. “Bilmiyorum ama seni üzeceklerse onlara izin verme.”

O an gerçekten birinin beni anladığını hissettim. O kadar uzun zamandır yalnız olduğumu düşünüyordum ki… Ama Ayaz hep buradaydı.

Onun elini tuttum. “Senden önce her şeyi tek başıma çözmek zorundaydım.”

Baş parmağıyla avucumu okşadı. “Şimdi yalnız değilsin.”

Bu konuşmayı daha da derinleştirmek istemedim. Daha fazla dertleşmek yerine normal bir gün geçirmek istiyordum. O yüzden hızlıca konuyu değiştirdim.

“Kahve borcun vardı, hatırlıyor musun?”

Gözleri kısıldı. “Benim mi?”

Gözlerimi devirdim. “Evet senin. Dünkü mesajlara bak istersen.”

Telefonunu çıkarıp mesajlarıma baktı ve yüzü ekşidi. “Haksız olduğum anlardan birine daha hoş geldin.”

Kahkaha attım. “Çok az oluyor ama, değerini bil.”

“Hadi şu kahve işini halledelim. Ders başlamadan bir borç ödeyelim.”

Gözlerimi kısmıştım. “Hadi bakalım, kahve adamı ne kadar cömert olacak görelim.”

Ayaz kahkaha attı ve beni kantine doğru çekti. O an, her şeyin düzeleceğini hissettim. Kantine indiğimizde ben masalardan birine oturdum Ayaz ise ikimizede kahve almaya gitti.

Elinde kahvelerle dönüp oda oturdu karşıma.

Bakalım borcumu ödediğim kahve nasılmış?" diyerek bardağına uzandı. Bir yudum aldıktan sonra yüzünü buruşturdu. "Sıcakmış."

Kıkırdadım. "Kahve öyle içilir Ayaz Bey. Dikkatli olun, yakmayın kendinizi."

Ayaz gözlerini bana dikip kaşlarını hafifçe kaldırdı. "Önemsediğini duymak güzel."

Gözlerimi devirdim. "Ben her zaman önemsiyorum. Sen fark etmiyorsun sadece."

Ayaz gülümsedi ve elini elime koydu. "Fark ediyorum Gece. Her şeyin farkındayım. Mesela şu an, kahveyi değil, seni izlemek istediğimi de fark ediyorum."

Yanaklarım hafifçe ısındı. Gözlerimi kaçırarak fincanıma uzandım. Ama o, eliyle fincanın altına dokunup, dudaklarımdan önce kahveyi içmemi engelledi. "Önce bana bir şey söyle. Bugün neden okula gelmek istemedin?"

Yutkundum. Birkaç saniye düşündüm, ama ne desem boştu. Gözlerim kahve fincanının içinde kaybolurken Ayaz parmaklarını elime doladı. "Gece?"

Derin bir nefes alarak başımı kaldırdım. "Dün olanlar yüzünden… Annem, babam… ve o çocuk. Beni terk edenler birden hayatıma girdiler. Bunu hazmetmek kolay değil."

Ayaz başını hafifçe eğdi, gözlerindeki o şefkatle üzerime doğru eğildi. "Biliyorum güzelim. Kolay değil. Ama ben buradayım. Ve hiçbir yere gitmiyorum."

Beni sakinleştiren ses tonuyla gülümsedim. "Sadece… Kendimi çok garip hissediyorum. Bir yabancı gibi. Benim ailem olduğuna inanamıyorum."

Ayaz parmaklarıyla elimi sıktı. "Biliyorum. Ama seni her şeyinle kabul eden biri var. Ve o da şu an karşında oturuyor."

Gülümsedim. "Ne kadar romantik konuşuyorsun böyle?"

Ayaz omuz silkti. "Ne yapabilirim Gece’m? İçimden geliyor. Ayrıca bana ‘borçlusun’ kahveyle kurtulamazsın."

Kaşlarımı çattım. "Nasıl yani? Borç ödendi diye biliyordum ben?"

Başını iki yana salladı. "Hayır hayır. Senin gibi güzel bir kadına kahve ısmarlamak borç değil, zevktir. Ama borcunu hâlâ ödemedin."

Gözlerimi kıstım. "Ne istiyorsun peki?"

Sandalyemi yanına çekti. Hafifçe eğilip yanağıma usulca bir öpücük kondurdu. "İşte bu. Şimdi borç ödendi."

Gözlerimi devirerek gülümsedim. "Seni gerçekten anlamıyorum."

Ayaz kahkahasını bastı. "Ben de seni anlamıyorum ama seni çok seviyorum. Ve bu bana yetiyor."

Kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu. Elini sıkarak başımı omzuna yasladım. Kahve, borç ve hayatın karmaşıklığı bir yana, Ayaz yanımdaydı. Ve bu bana yetiyordu.

 

Şu sıralar bölüm yazmakta zorlanıyorum tüm ilham perileri bir anda yok oldu aklıma gelmiyoor🥲

Oy verip yorum yapmayı unutmayın güllerim

 

Bölüm : 09.03.2025 11:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...