9. Bölüm
Özlem / Duygularımın esiri | texting / 8. Bölüm

8. Bölüm

Özlem
longingly_

Bugün basketbol maçı vardı. Basketbol takımının kaptanı Akgün'dü, ancak yapmış olduğu hata yüzünden takım kaptanlığıdan alınmıştı. Yerine Ayaz'ı kaptan yapmışlardı. Okulun spor salonu her zamanki gibi tıklım tıklım doluydu. Herkes, Ayaz’ın kaptanlık yaptığı basketbol takımının maçı için heyecanla bağırıyor, tezahüratlar yapıyordu. Ben ise kalabalığın arasında sıkışmış, kenara çekilmeye çalışıyordum. Sporla ya da bu tür etkinliklerle ilgim yoktu, ama Akgün’ün zoruyla buradaydım. “Takımı desteklemek gerek,” demişti. Onun ısrarına dayanamadım. Ancak şuan kendisi yoktu. Güya hasta olmuş falan filan.

Maç başladığında gözlerim ister istemez Ayaz’ı aradı. Sahadaki enerjisi farklıydı; dikkat çekici, güçlü, ve bir o kadar da odaklanmış. Siyah forması, hafif dağınık siyah saçları ve oyuna olan tutkusu... Kendini tamamen maça vermişti. Ama ben, onun bir parçasının sürekli bana doğru döndüğünü fark ediyordum.

Ayaz’ın gözleri birkaç kez tribünlere kaydı. İlk başta bana öyle geliyor sandım, ama sonra… hayır, gerçekten bana bakıyordu. O sert, soğuk bakışları her zamanki gibi içimi ürpertiyordu, ama bu kez farklı bir şey vardı. Sanki bir şey söylemek istiyor ama kelimeleri bulamıyordu.

Kalabalık bağırıyor, takımının her hareketine tezahürat ediyordu. Ancak Ayaz’ın yüzünde sadece sakin bir kararlılık vardı. Sahadaki diğer oyuncular heyecanla hareket ederken o, her zamanki gibi kontrollüydü. Bir ara topu kaptığında salon adeta çığlıklarla inledi. O sırada gözleri yine benimkilere kilitlendi. Kalbim yerinden çıkacak gibi oldu.

Kendi kendime, "Sadece bakıyor, bunda büyütülecek bir şey yok," dedim. Ama bu düşünce, kalbimdeki hızlı çarpıntıyı susturamadı.

Bir ara top dışarı çıktığında, tam önümde durdu. Hafifçe eğilip topu aldı, ama kalkarken bana baktı. Öylece. Hiçbir şey söylemedi, ama bakışları beni tamamen yerimde dondurdu. Ne öfke vardı o anda, ne de sertlik. Sadece… bir derinlik.

Beni anlamaya mı çalışıyor? diye düşündüm. Bu düşünce içimde büyük bir karışıklık yarattı.

Maç sona erdiğinde, Ayaz ve takımı kazanan taraftı. Herkes sevinçle sahaya atıldı, ama ben yerimde kalmış, onun hareketlerini izliyordum. Sanki etrafımdaki kalabalık yok olmuştu.

Tam o sırada, ter içinde kalmış bir halde yanıma geldi. Elinde bir kahve vardı. Hafifçe uzatırken, "Bunu al," dedi. Sesi yorgundu ama sıcak bir tonla konuşuyordu.

"Bu... benim için mi?" diye sordum şaşkınca.

"Başka kime olacak?" diye cevap verdi hafif alaycı bir gülümsemeyle. Gözleri ise hâlâ derin ve biraz da yorgun bir ifadeyle bakıyordu.

Kahveyi elime aldım ve teşekkür etmek için dudaklarımı araladım ama o, çoktan arkasını dönmüş ve arkadaşlarının yanına yürümüştü. Elimde tuttuğum kahve, o anın bir hatırası gibi hissettirdi. Kahveye olan bağımlılığımı biliyor muydu?

O gün, spor salonundan çıkarken hissettiklerimi anlatmak çok zor. Onun bakışları, bana kahve vermesi, bir yandan sıcak ama bir yandan mesafeli tavrı... Hepsi kalbimde bir fırtına kopardı.

Kafam karışıktı. Ayaz gerçekten ne düşünüyordu? Yoksa ben mi her şeyi büyütüyordum? Onunla yüzleşmek istesem de, göz göze geldiğimizde bile kendimi kaybediyordum.

---

Sınıfta herkes kendi hâlindeydi, ama Melisa ve grubu benimle uğraşmadan rahat durmazdı, bunu biliyordum. Sessizce kitabımı okumaya çalışırken, Melisa'nın ayak sesleri sıramın yanında durdu. Gölgesi kitabımın üzerine düşüyordu. Derin bir nefes alıp başımı kaldırmadan okumaya devam ettim, ama onun alaycı sesi hemen kulağımı tırmaladı.

"Yine yalnız takılıyorsun, Gece," dedi. Sesindeki küçümseme o kadar yoğundu ki, nefesimi tuttuğumu fark ettim.

"Bu beni rahatsız etmiyor," dedim, sesimi sakin tutmaya çalışarak.

Melisa bir kahkaha attı. "Tabii ki etmiyordur. Sonuçta yalnızlık senin alışkın olduğun bir şey, değil mi? Annen seni terk ederken de yalnızdın."

Bu söz, bir darbe gibi ruhuma çarptı. Yutkunmaya çalıştım, ama boğazımdaki düğüm büyüyordu. Ona cevap vermemek için kendimi zorladım. Melisa, susmamın onu daha da cesaretlendirdiğini biliyordu.

"Ah, üzgünüm," diye devam etti. "Belki de kitapların seni teselli ediyordur. Kim bilir, belki bir gün biri gelir ve seni kurtarır? Yoksa kurtulmayı beklemiyor musun?"

Yanındaki kızlar da onunla birlikte kıkırdadı. Parmak uçlarım masaya bastırıyordu, sakin kalmaya çalışıyordum ama bu kolay değildi.

Kitabıma eğilmişken bir anda Melisa kitabımı çekip aldı. "Bakalım ne okuyormuşsun," diyerek kitabı sayfalarını karıştırmaya başladı. "Aa, klasiklerden biri. Gerçekten mi, Gece? Bu mu seni mutlu ediyor?"

"Evet, kitabımı geri verir misin?" dedim, bu sefer biraz daha kararlı bir sesle.

Ama Melisa beni dinlemiyordu. Kitabı elinde döndürüp bana bakarak alaycı bir şekilde konuşmaya devam etti. "Biliyor musun, belki de yalnızlık senin üzerine yapışmış bir lanet gibi. Kimse seni istemiyor çünkü... işte, kim olduğunu biliyoruz."

Bu kadarına artık dayanamamıştım. "Beni rahat bırak Melisa!" dedim, sesim kontrolsüzce yükseldi. Ama bu tepki onu daha da keyiflendiriyordu.

"Aa, Gece sinirlendi," dedi, sanki eğlenceli bir şaka yapıyormuş gibi. "Küçük yalnız Gece kendini savunuyor. Ne tatlı."

Tam o sırada kapının açılmasıyla tüm sınıf dönüp bakınca Ayaz'ı gördüm. Gözleri doğrudan bana ve ardından Melisa'nın elindeki kitaba çevrildi. Hızlı adımlarla yanımıza geldi. Yüzünde öfkeyle karışık bir ifade vardı.

"Melisa, ne yapıyorsun?" dedi, sesi keskin ve kararlıydı.

Melisa bir an için dondu, sonra kendini toparlayıp her zamanki o sahte gülümsemesini takındı. "Hiçbir şey. Sadece biraz şakalaşıyorduk, değil mi Gece?"

Ayaz'ın bakışları, Melisa'nın yalanını bir anda çürüttü. Elini Melisa'nın elindeki kitaba uzattı ve kitabı nazik ama kararlı bir şekilde aldı. "Şakalaşmak başkasını rahatsız etmekse, bence durmalısın," dedi.

Melisa şaşkınlıkla bir adım geri çekildi. "Abartıyorsun, Ayaz," dedi, sesi artık eskisi kadar özgüvenli değildi.

Ayaz, ona daha da sert bir bakış attı. "Bir daha Gece'ye bu şekilde yaklaştığını görmeyeyim."

Melisa, onun bu net ve kararlı tavrı karşısında bir şey diyemeden yanındaki kızlarla birlikte uzaklaştı.

Kitabı bana uzatırken, Ayaz gözlerime baktı. "İyi misin?" diye sordu.

Başımı salladım. "Evet... teşekkür ederim."

"Bundan sonra bu kadar sessiz kalma," dedi. Sesi yumuşak ama yine de bir uyarı taşıyordu.

Ayaz, Melisa'ya dönüp hâlâ sert bir bakış atarken sırasına geçti. Ama fark ettim ki ara sıra dönüp bana bakıyordu. Onun bu davranışlarının ardındaki gerçek neydi? Anlayamıyordum.

O anki, Melisa'nın alayları kadar Ayaz'ın müdahalesi de aklımda kaldı. Onun bu çelişkili tavırlarını çözmek sandığımdan daha zor olacaktı.

Ders başlamış, öğretmenimiz sınıfa girmişti. Hoca elinde tuttuğu kitapları masaya bıraktıktan sonra hepimize dönüp gülümsedi. "Bugün biraz farklı bir konu konuşacağız," dedi. "Aile bağları ve hayatta bizi şekillendiren insanlar üzerine düşünelim. Hepinizden kendi hayatınızdan örnekler vermenizi isteyeceğim."

Bu cümle, içimde hemen bir sıkıntı yarattı. "Aile bağları" konusu, benim için konuşulması gereken en son şeydi. Başımı önüme eğdim, kitaplarımla meşgul görünmeye çalıştım. Ama Melisa'nın gözleri üzerimdeydi, bunu hissediyordum. Akgün'ün yanımda olmasını istedim.

Hoca sınıfa birkaç soru sormaya başladı. "Ailenizden birisi, size ilham veren ya da sizi zorlayan bir olay anlatarak başlayabilirsiniz," dedi. Sıra Melisa'ya geldiğinde, fırsatı kaçırmayacağını biliyordum.

Melisa gülümseyerek ayağa kalktı. "Aile konusuna bayılırım hocam," dedi ve bir an beni süzdü. "Sonuçta aile, insanı insan yapan en önemli şeydir, değil mi?"

Hoca başını sallayarak onayladı. Melisa devam etti. "Ama tabii, herkesin ailesi öyle olmayabilir. Kimileri ailesiz büyür, kimileri ise terk edilir." Gözlerini doğrudan bana diktiğinde, ne kadar kötü niyetli olduğunu artık gizlemiyordu.

Sınıfta birkaç kişi kıkırdamaya başladı. Melisa, alaycı bir sesle ekledi: "Bazı insanlar da var ki, ne yaparlarsa yapsınlar bir yere ait olamazlar. Sanki onların yanında olmak bile kötü şans getirir gibi."

Bu sözleri duyduğumda mideme bir yumru oturdu. Ne yapacağımı bilemeden yere baktım. Hocanın bile bu yorumu fark etmediğini görmek canımı daha da sıktı.

Tam Melisa daha fazla şey söyleyecek gibiyken, Ayaz ayağa kalktı. Sandalyenin ayaklarının sertçe zemine çarpması sınıfta yankılandı. Herkes bir anda ona döndü.

"Yeter artık," dedi, sesi o kadar sertti ki Melisa bile afalladı. "Ne dediğini farkında mısın?"

Melisa, şaşkınlığını saklamaya çalışarak bir kahkaha attı. "Ben sadece genel konuşuyorum, Ayaz. Ne bu sertlik?"

Ayaz bir adım ona doğru yaklaştı. "Genel konuşmak mı? Herkes senin kimi hedef aldığını biliyor. Bu saçmalıklara devam edeceksen, bana kalırsa otur ve sessiz kal. Kimse senin kötü niyetini dinlemek zorunda değil."

Melisa bir şey söylemeye çalıştı ama Ayaz'ın bakışlarındaki ciddiyet onu susturdu. Geri adım atıp yerine oturdu.

Ayaz tekrar yerine oturduğunda, sınıfta sessizlik hâkimdi. Melisa'nın yüzü kızarmış, hoca bile bir an için konuyu toparlamaya çalışıyordu.

Ayaz göz ucuyla bana baktı, ama ben ona dönüp teşekkür bile edemedim. Hâlâ yaşadığım şokun etkisindeydim. Onun sertliği, korumacı tavrı beni düşündürüyordu.

Bu olanlardan sonra ders boyunca sessiz kaldım. Ama ne Melisa'nın söyledikleri, ne de Ayaz’ın beni savunması bir türlü aklımdan çıkmıyordu.

---

Teneffüste biraz olsun hava almak için koridora çıktım. İçimde hâlâ ders sırasında yaşananların ağırlığı vardı. Gözlerim yerde, sessizce ilerlerken birinin bana doğru yürüdüğünü fark ettim. Başımı kaldırdığımda Melisa'nın gruptaki yakın arkadaşı ve ondan hoşlandığını bildiğim Umut’un bana doğru geldiğini gördüm.

"Hey, Gece!" dedi. Sesi kaba ve tehditkârdı. Durup ona baktım, ama cevap vermedim. Umut bunun üzerine biraz daha yaklaştı. Gözlerinde bir tür meydan okuma vardı.

"Ne oldu? Konuşamıyor musun?" diye alay etti. Melisa'nın söylediklerinden sonra gelen bu tavır beni iyice sinirlendirmişti. "Beni rahat bırak, Umut," dedim, biraz daha kararlı bir şekilde.

Ama o rahat durmadı. "Rahat mı bırakayım? Melisa'yı aşağılamayı bırak o zaman! Sınıfta herkes duydu, senin yüzünden Ayaz ona bağırdı. Kendi hâlinde takılıyorsun ama sorun hep sensin."

Sözleri keskin bir bıçak gibiydi. Cevap vermeden arkamı dönmek istedim, ama Umut hızla önüme geçerek beni durdurdu. "Kaçmaya mı çalışıyorsun? Melisa'nın neden senden nefret ettiğini şimdi daha iyi anlıyorum."

Arkasından gelen bir kahkaha sesiyle sinirlerim iyice gerildi. "Beni bırak," dedim tekrar, ama bu kez sesim titriyordu. Umut buna aldırmadı ve aniden omuzlarımdan tutup beni sertçe itti.

Dengemi kaybedip bir adım geriye sendeledim. Tam düşmek üzereyken bir el beni sırtımdan destekledi. Başımı çevirdiğimde Ayaz'ı gördüm. Gözleri öfkeyle doluydu, ama bu öfke bana değil, Umut’a yönelmişti.

"Ne yapıyorsun, Umut?" diye sordu Ayaz, sesi soğuk ve tehditkârdı.

Umut biraz geri adım attı, ama hâlâ kibirli bir tavırla konuşmaya devam etti. "Hiçbir şey, sadece biraz konuşuyorduk."

Ayaz bir adım daha yaklaştı. Omuzları gerilmiş, tüm vücudu sanki kavga etmeye hazır gibiydi. "Buna konuşmak mı diyorsun? Gece'yi itmek, ona bağırmak mı konuşmak oluyor?"

Umut, Ayaz'ın tavrından etkilenmişti, ama bunu belli etmemeye çalışıyordu. "Sadece... Selin için—"

Ayaz onun sözünü sert bir şekilde kesti. "Melisa'nın ne düşündüğü beni ilgilendirmiyor. Ama bir daha Gece'ye dokunduğunu görürsem, bunun bedelini ödersin. Anladın mı?"

Umut, Ayaz'ın ciddi olduğunu fark edince sessizce başını salladı ve hızla oradan uzaklaştı.

Ayaz, arkasından bir süre baktıktan sonra bana döndü. Gözleri, az önceki öfkesinden arınmış, daha yumuşak bir ifadeyle benimkilerle buluştu.

"İyi misin?" diye sordu, sesi bu kez endişeliydi.

"Evet," diye mırıldandım. Ama gözlerim hâlâ yerdeydi. Az önce yaşananların şokunu atlatamamıştım.

"Bir şey söylemen gerektiğinde sessiz kalma," dedi. Sesi hâlâ yumuşaktı, ama altındaki sertlik dikkatimi çekti. "Bu insanlar senin zayıflığını kullanır. Kendini savunman gerekiyor."

Başımı salladım. "Teşekkür ederim," dedim neredeyse fısıldayarak.

Ayaz bir süre daha bana baktı, sonra başını sallayıp koridorun diğer ucuna doğru yürümeye başladı. Onun bu koruyucu ama bir o kadar da uzak tavrı beni karmaşık duygular içinde bırakıyordu. Sanki bana yardım ederken bile bir mesafeyi korumaya çalışıyordu.

Bu olaydan sonra Ayaz'ın bana olan bu çelişkili davranışlarını daha fazla sorgulamaya başlamıştım. Ama bir yandan da, onun beni koruduğu anları unutamıyordum.

Her şey çok karmaşık. Kendimi anlayamıyorum artık. Ne zaman Ayaz'ı görsem, hissettiğim duygular beni yerle bir ediyor. Ona kızgın mıyım? Minnettar mı? Yoksa… ondan hoşlanıyor muyum?

Bu düşünce aklıma geldiği an içimde bir ürpertiyle geri çekilmek istiyorum. Hayır, bu mümkün değil. Ondan hoşlanamam. O bana olan nefretini saklamıyor bile.

Ama bir yandan, o koridorda beni savunduğu an gözlerimin önünden gitmiyor. Sert bakışları, öfkesinin keskinliği… Herkes susmuşken, o benim yanımda durdu. Gözlerimdeki korkuyu fark etti mi acaba? Yoksa sadece adalet duygusuyla mı hareket etti?

En kötüsü ise bakışları… Sınıfta göz göze geldiğimiz her an, o soğuk, mesafeli bakışları beni hem yaralıyor hem de düşüncelere sürüklüyor. Sanki beni görmek istemiyor gibi, ama bir yandan da bakmadan duramıyor.

Basketbol maçında da aynı şey olmuştu. O kadar insanın arasında neden sürekli bana baktı? Bir ara topu almak için tribünlere yaklaştığında, beni fark ettiği anda yüzünde bir anlık bir tereddüt gördüm. O an kalbim duracak gibi oldu. Bu ne demekti?

Beni neden bu kadar etkiliyor? Daha da kötüsü, neden onun hakkındaki bu çelişkilerden kurtulamıyorum? Bir yanım uzak dur diyor; o, nefret dolu biri. Diğer yanım ise onun bana dokunan o sıcak, korumacı yanını hatırlatıyor.

Kendime sürekli, "Ondan hoşlanamazsın," diye tekrarlıyorum. Ama kalbimle savaşmak ne kadar zor. Onun adını düşündüğümde bile içimde bir sıcaklık yükseliyor. Ama sonra hemen, gözlerindeki o soğuk ifadeyi hatırlayıp kendimi frenliyorum.

Ayaz bana sadece yardım etti, hepsi bu. Bu konuda başka anlamlar çıkarmamalıyım. Oysa zihnim her defasında beni başka bir yola sürüklüyor. Onunla geçirdiğim anları hatırlayıp duruyorum. Sanki her şey bir şekilde beni ona itiyor.

Bir süre daha bu duygularla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum. Ama bir şeyden eminim: Ayaz beni farkında olmadan etkiliyor ve bu durum beni yavaş yavaş içine çekiyor. Bu, engel olamadığım bir uçurum gibi. Ne kadar kaçmaya çalışsam da, her zaman onun varlığında buluyorum kendimi.

Eveeettt biraz geç attım bölümü🥺

Sınav haftası falan o yüzden gecikti.

Nasıl buldunuz bölümü.

Bol bol yorumlar atar mısınız kuzularım🫂

Beklemede kalın🤎🍫

 

Bölüm : 16.01.2025 17:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...