
Tü nizani?
Derdê dilê mi pir e.
Mereqa dilê mî gelek e.
Sebrê.
Îro çendê mi temam bû,
Birinê mi kewa xwe girtine
Tu derdê mi tevra meke,
Birînê mi teze neke.
Sen bilmez misin?
Gönlümün derdi çoktur,
Merakı da fazladır.
Sabrım.
Kaç günümdür dolmuş,
Yaralarım kabuk bağlamış,
Dertlerimi arıtma,
Yaralarımı tazeleme.
Şakiro
~
Sevilmek duygusu ne kadar güzel bir şeymiş... Bu duyguyu şu yaşıma kadar tatmadığım için kendime kızıyordum. Keşke daha önceden tatsaymışım bunu...
Hastaneden çıkalı bir saat filan olmuştu. Şimdi odamda dinleniyorum. Gecenin sessizliği o kadar güzeldi ki beni mayıştırıyordu. Bir de şu Mardin'in sıcağı! İnsanı mahvediyordu. Yatağımda uzanırken üzerime sıcak olduğu için çarşafı atmamıştım. Akşam yemeğini yeni yemiştik. Maran her ne kadar 'yemeğini odana getireceğim' dese de kabul etmemiş, gidip aşağıda masada yemiştim herkesle birlikte. Sanarsın ölümden dönmüştüm. Alt tarafı bir bayılma geçirmiştim ve oldukça abartıyorlardı.
Yatağımda hafif oturmuş, sırtımı yatak başlığına yaslamıştım. Sıkıldığım için de vestiyerin üzerinde bulunan kitabı okumaya başlamıştım. Sanırım Maran'ındı. Ben de kitap okumayı çok severdim, çünkü dost olabileceğim tek şey kitaplarım olmuştu. Bu yüzden baba evindeki odamda büyük bir kitaplığım vardı. Hepsini okumuştum ve her kitap bitirdiğimde Baran abim yeni bir kitap alıyordu. Her türde kitap okurdum fakat roman okumaya ayrı bir zevkim vardı.
Hafif gelen bir tıkırtı sesi ile düşüncelerimden ayrılıp kitabımı vestiyere bıraktım. Yerimden daha çok doğrulup kapıyı tıklatan kişiyi daha çok beklememek için ' gel' dedim.
" Yenge." Rojin'i görmem ile yüzümde kocaman bir gülümseme meydana geldi. Çok tatlıydı ve aynı zamanda çok güzel bir kızdı. Bu ailenin kızları çok güzel, erkekleri ise oldukça yakışıklıydı.
" Gel Rojin gel." Kapıyı kapatıp yanıma ilerledi ve yanı başıma yavaşça oturdu.
" Nasıl oldun?" Endişe ile sorduğu soru ile gülümsemem daha da büyüdü. Merak edilmek hoşuma gidiyordu.
" Çok iyiyim çok teşekkür ederim. Bana çok güzel bakıyorsunuz. Hakkınız ödeyemem." Dedim minnet duygusu ile. Baba evinde şu yaşıma kadar bana böyle güzel bakmamışlardı. Ama çok şükürki onlardan az da olsa uzaklaşmıştım.
" Bu ilgiyi görmeyi en çok sen hak ediyorsun yenge. Bebek taşımak öyle kolay olmasa gerek." Gülümseyerek söylediği şey ile elini tuttum. Aramızda kısa bir sessizlik geçti ve o tekrar konuştu." Yenge nasıl bayıldın peki? Az çok annem anlattı ama senden dinlemek içimi daha çok rahatlatacak." Sorduğu soru ile gözlerim yüzüne kaydı. Saçlarını gelişigüzel topladığı için nur yüzü daha çok ortadaydı.
" Bende çok hatırlamıyorum aslında ama şunu söyleyeyim ki, midem bulanınca banyoya gittim ve içimi boşalttım. Sonra da başım döndü ve bayıldım. Arkamdan da banyo kapısını kilitlediğim için endişelenmişler benim için. Maran banyoya kapıyı kırarak girmiş." En sonda oldukça şaşırarak söylediğim için hafif kıkırdamıştı.
" Anladım. Ben o sırada orda olmadığım için olanlara şahit olamadım. " ' Anladım ' dercesine kafamı sallayınca bu sefer tekrar konuştu. " Ah be yengem! Bunları yaşayacak ne yaptın? Keşke bahtın güzel olsaydı." Üzgünce söylediği şeyle yüzüm acındırıcı bir hâle büründü. Ben de bilmiyordum ki ne yaptığımı.
" Bir bilsem! Tutunduğum tek dal bu karnımdaki bebeğim. Tek derdim onu korumak başka bir sığınağım yok zaten. " O da üzgünce kafasını eğince tuttuğum elimi daha da kavradı ve güven verircesine sıktı.
" Sen abime de güven. O seni senden daha çok koruyacak buna eminim. Ağalığı aldığından beri bütün Mardin mutlu. Kimse onun kadar güçlü ve cesaretli değil. Sevenleri ayırmıyor, cahilleri susturuyor, düşmanlarını kıskandırıyor, sevdiklerine de çok değer veriyor. Ve inan bana sana ne kadar verdiğini biz hastanede gördük. Her ne kadar omuzları dimdik olsa da gözerindeki yıkılışı ailesi olarak hepimiz gördük." Benim için mi bu kadar yıkılmıştı?" Bak ben Devran abimi de çok severim ama Maran abim benim için çok değerlidir. Bakma böyle soğuk, ifadesiz durduğuna. Pamuk gibidir esasında. Bunu dışarıya çok göstermeyi sevmez. Hatta zaman zaman bize bile göstermez. Ben onun sayesinde okuyorum biliyor musun?" Kaşlarım sorgularcasına çatılmıştı." Amcam kendi kızı okumuyor diye benim de okumama karşıydı. Hatta bir ara onun baskılarına dayanamayıp bir kaç ay okulumu dondurdum ben." Üzgünce anlattıkları şeylerle bende üzülmüştüm.
Çünkü bende okumak çok istemiştim ama ailem liseyi bitirene kadar burnumdan getirmişti. Üniversite sınavında çok güzel bir puan çıkarmıştım ama annem ve babam gerisine müsade etmemişti. " Peki sonra ne oldu?" Merakla sorumu sorunca eğik olan başını kaldırdı.
" O zaman şansım yaver gitti ki abim aşiretin başına geçti. Amcama karşı geldi. Tabi öncesinde de çok kızmıştı izin vermediği için. Ama Ağa olunca daha da yükseldi ve herkese söz geçirdiği için amcam altta kaldı. O kadar kızdı ve karşı geldi ki ona, amcam put gibi kaldı. Çünkü okumama müsade edip etmemesi ona kalmamıştı. Daha sonra üniversiteme devam ettim. Bana en çok destek olan Maran abim oldu. Gerektiğinde derslerimde yardım etti. Yani kısacası onun sayesinde buralara kadar geldim." Maran gözümde daha çok büyürken onunla gurur duymuştum. Rabbim bana çok güzel bir koca vermişti. Ona binlerce kez şükredebilirdim.
" Peki ya baban neredeydi bu dönemde?" Kafamda bulunan soru işaretini sormadan edememiştim.
" Babam ve annem o sırada umreye gitmişti. Ne amcam ne de abim bu olayları onların kulağına götürdü. Daha sonra döndüklerinde ben okuluma devam ediyordum ama en nihayetinde öğrenince amcam ve babam biraz atıştılar birbirleriyle. Daha sonra olay bu şekilde unutulup gitti." Rojin bence çok şanslı birisiydi böyle bir abiye sahip olduğu için. Ben de oldukça şanslıydım abilerim için fakat annem ve babam o kadar sinsiydi ki bana her ne olursa olsun onlardan gizlemeyi beceriyorlardı.
" Çok şanslısın böyle bir abin olduğu için." Ortam üzgün bir haldeyken gülümsedim ve ona baktım.
" Sen de çok şanslısın artık çünkü kendisi artık senin kocan." Söylediği şeyle yüzümün kızardığını hissetmiştim." Bunda utanılacak ne var Ahsen?" Gülerek söylediği şeyle bende sırıttım. " Abimi sevmeye, aşık olmaya çalış olur mu?" Pat diye söylediği şeyle döndüm kaldım. Gür bir kahkaha atmasıyla bir tepki veremedim.
Maran Ağa'ya aşık biri olmak nasıl bir şeydi? Şöyle bir düşünüyordum da acaba nasıl olurdu? Peki ya onun sevdiği biri varsa?
Yüzüne put gibi bakarken bir dakika sonra yüzümde sorgulayıcı bir ifade bulundu merak ettiğim şeyle. O da buna takılmış olacak ki " Ne merak ediyorsan sor Ahsen, çekinme." Dedi bir fısıltıya yakın bir şekilde. Sormak istemesem de içindeki meraka engel olamıyordum.
İlk önce yutkundum, kalbim hızla atarken sebebini anlamamıştı. Galiba alacağı cevaptan korkuyordu.
En sonda cesaretimi topladım ve " Ya sevdiği varsa?" Diye sordum. Derin bir 'oh' çekerken içim rahatlamıştım. Sonunda içimdekini dışa vurmuştum.
Rojin yüz ifademe gür bir kahkaha attı. Gözlerim şaşkınca açılırken ben de biraz gülmüştüm. Ama içimdeki korku biraz daha büyümüştü. Ya sevdiği varsa?
" Ay alemsin yenge ya. " Hâlâ gülüyordu ve beni meraklandırıyordu. " Merak etme abim birisini sevse bile evlendiği kadına asla ihanet etmez. " Bu sefer gerçekten fısıltı ile konuştu ve verdiği cevap ile yüzümün ifadesi rahatladı. " Ama aşık olduğu biri olmadığına eminim. Kızlar çok dolanır etrafında, Mardinde'ki çoğu kızlar onunla evlenme hayaliyla yaşarlar. Sen de onların hayalini yaşıyorsun canım." Keyifle söylediği şeyle çok şaşırmıştım aslında. Evet Maran çok yakışıklıydı ama bu kadar hayranı olduğunu bilmiyordum.
" Ama o hiç kimseyi takmaz kafasına. Şimdiye kadar tek derdi ailesi, dostları ve işleridir." Bir sır vermek istercesine kafasını bana doğru yaklaştırdı. Benim de istemsiz olarak kafam eğilmişti. " Ama sana bir şey diyeyim mi?" Merak edercesine ona baktım. Kalbim neden rahat durmuyordu? Uzunca bir sessizlik olunca istemsiz bir şekilde konuşmuştum.
" Hadi Rojin konuşacak mısın?" Merak duygum yüzde yüz olmuştu. O da merakımı gidermek adına konuştu.
" Abim sana farklı bakıyor." Dedi. Kalbimin maratonu daha da hızlanırken karnımda kelebekler âdeta dans etti.
" N-nasıl yani?" Kekelerek söylediğim şeyle gözlerini gözlerime odakladı.
" Yani nasıl diyeyim, normalde kızlarla arası hiç yoktur. Bir kere bile sevgilisi olmadı veya flörtü çünkü dikkatini çekmiyor hiçbir kız. Ama sana bakarken çok ilgili ve sanki senden bir adım bekliyor gibi." Kaşlarımı çatmam ile daha da meraklanırken devam etti. " Yaşadıklarından dolayı o da çok üzgün ve inan ki en az senin kadar o da çok yorgun. Onun benim veya senin gibi dayandığı abisi vesayire yok. " Sanki Maran'da bir şey görmüş gibiydi ve söyleyemiyordu.
" Ağalık yorgunluğundan mı bahsediyorsun?" Dedim bahsettiği şeyi anlamazcasına.
" Tabiki o da var ama o ruhsal bir karıncalanma duymak istiyor ve açıkçası ben bunu senden istediğini düşünüyorum. Senin ve kendisinin yaşadıkları bu duygularını geriye itiyor ama onun ön plana çıkmasını istiyor gibi de." Rojin'in abisini ne kadar tanıdığına şimdi şahit olmuştum. Abisinin ruhunu ezbere biliyor gibi konuşuyordu. İşte anladım ki onlar da tıpkı ben ve Baran abim gibiydi.
" Peki sen nereden biliyorsun hiç sevmediği biri olmadığını?" Hâlâ sessizce konuşuyorduk ve bu daha gerici gibi geliyordu. Ama kendimi Rojin'in yanında rahat gibi hissediyordum.
" Abim bana herşeyini anlatır Ahsen. Normalde kendini başkalarını açmayı sevmez. Mesela birkaç kere senin Azad abinden bahsetti bana. Bana kendini nasıl açıyorsa ona da kendisini açtığını söyledi. Uzun yıllardır dost olduğunu biliyorum. " Demek abimle uzun yıllar arkadaşlardı. Ama ben onu hiç görmemiştim. Bu nasıl bir tesadüftü bilmiyordum. Kısa bir nefes aldı ve devam etti.
" Arada bilerekten bu konuları açarım ona ve her seferinde ' boş işler bunlar' diye söylenirdi. Ve gerçekten konuşurken tek bir duygu olmazdı gözünde. Onunla aramızda küçüklükten beri değişik bir bağ var ve ne olursa olsun birbirimizden hiçbir şey saklamayız. Ronya ablam ve Devran abimle de çok ilgilenir ama benimle ayrı bir bağı vardır Ahsen. Bu bir anda olan bir şey değil küçüklükten beri bu şekildeyiz."
Onu çok güzel anlıyordum çünkü tıpkı onun gibi bende Baran abimle bu şekildeyim. İnsan ister istemez bir kardeşi ile daha çok yakın oluyordu. Ona sırrını açıklamak istiyordu.
" Bu duyguyu çok iyi bilirim Rojin, ben ve Baran abim de böyleyiz." Baran ismini duyunca yüzünde sanki daha çok hüzünlenme olmuştu. Veya ben yanlış düşünüyordum. " Yani ister istemez kendimi ona yakın hissediyorum. " O da kafasını sallıyordu.
" Yani kısaca abim senden bir şey bekliyor gibime geliyor. Benden duymuş olma ama öyle sanki."
Demek benden bir atak bekliyordu. Ama ne yapacağımı bilmiyordum ki. Ben bu zamana kadar hiç böyle bir duygu yaşamadım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Sanırım onunla da biraz konuşmam gerekecekti. Bu konuya açıklama getirmek zorundaydık.
' Anladım' dercesine kafamı sallayınca sanki yeni aklıma gelmiş gibi tekrar Rojin'e döndüm. " Maran nerde peki?" Gerçekten en son yemekten sonra odaya çıkmıştı. Dinlenmem konusunda ısrar ettikten sonra işi olduğunu söyleyip çıkmıştı.
" Noldu yenge abimi mi özledin?" Diye alayla sorunca bu sefer omzuna acımayacak şekilde vurdum. Yüzü buruşunca abarttığını anlamıştım.
" Saçmalamaz mısın Rojin!" Hafif kızgın sesimle ona parmağımı salladım. Hemen sonra kapının tıklama sesini duymuştum. Sinirim kısa sürerken yüzümde gülümse peyda oldu. Deli bir kızdı.
İçeri tüm heybeti kocam girerken, altında siyah bir pantolon, üzerindeki beyaz gömleği ve alnına bir kaç tutam saç döküldüğünü görünce ne kadar yakışıklı ve karizmatik olduğunu yine anlamıştım.
" Hayırdır kızlar gülme sesleriniz dışardan duyuluyor." Hafif sırıtarak söylediği şeyle ben kızarmıştım açıkçası. Rojin ise sinsi sinsi bana bakıyordu.
" Abi yengem seni merak etmiş de onu söylüyordu." Söylediği şeyle gözlerim fal taşı gibi açılırken, Rojin'e kızgınca bakmıştım.
" Rojin!" Söylenmemle hızla yataktan ayağımı sarkıttım. Ona geldiğimi anlamış olacak ki hızla kapıya koştu.
" Çaya gelmeyi unutmayın çifte kumrular!" Alayla söylediği şeyle yüzüm renkten renge girerken yüzümü elimle kapattım.
Kapının kapanma sesini duyunca Rojin'in gittiğini anlamıştım. Ama arkasından neyi bıraktığını bilmiyordu deli kız! Adım sesleri yakınlaştıkça, kalbim de yerinden çıkarcasına atıyordu.
Kızım sen aşık olmuşsun!
İç sesimin sevinçe söylediği şeye inanmak istemedim. Gerçekten aşık mı olmuştum Maran'a?
" Ahsen sen beni mi merak ettin?" Maran Ağa'nın sesini yanımda duyunca elimi yüzümden kaldırdım ve dibimde olan kocama baktım. Onun da yüzünde hafif bir sırıtış vardı ve iki yanındaki gamzeleri biraz belli oluyordu.
" Sadece uzun zamandır yoksun, nerede olduğunu sordum." Kısa bir açıklama yaparken bile utanmıştım. O ise hafifçe gülmüştü.
" Çalışma odamdaydım. Bir şeye ihtiyacın olduysa telefon edebilirdin." Kafamı olumsuz bir şekilde salladım' bir şeye ihtiyacım yok ' dercesine.
Az önce Rojin'in bana anlattıkları zihnimde canladı ve gururla baktım yüzüne. Mükemmel bir insan olduğunu anlamıştım ve bu kişi benim kocamdı. Çok güzel bir insandı ama keşke bahtıda onun gibi güzel olsaydı. Benim gibi başkasından hamile birisini kendisine almasaydı. Kendine yakışan, güzel birisini tercih etseymiş keşke.
Sen bütün mankenlere taş çıkarırsın Ahsen.
İç sesim hep konuşurdu ama ben takmazdım.
" Ahsen!" Maran'ın hafif yüksek sesini duyunca gözüm ona kaydı hızla.
" Hı" ağzımdan istemsizce bu çıkarken o gözlerime derince bakıyordu.
" Sana sesleniyorum duymuyorsun. Diyorum ki daha iyi misin? " Endişe ile sorduğu soru ile gülümsedim ve cevap verdim.
" İyiyim çok teşekkür ederim. Ailen ve sen çok güzel baktınız bana. Kendimi hiç bu kadar huzurlu ve rahat hissetmemiştim." Minnet duygusu ile ona bakarken o da dik omuzları ile gözlerimin içine içine bakıyordu.
Kim bu zamanda böyle birisini kendisine eş yapıp bakardı ki? Maran gerçekten muhteşem bir insandı ve onu övmeye kelimeler yetmezdi. Ona sarılmak istiyordum geçen göğsüne sarıldığım gibi ama cesaret edemiyordum. O geniş omuzları bana güven veriyordu ve kendimi iyi hissettiriyordu.
Göğsüne hasretle bakarken birden üzerimde bir ağırlık hissettim. Ve anlık olarak kendimi Maran'ın altında buldum.
Bunu ben bile beklemiyordum!
Şu an onun altındaydım. O üstten bana bakarken göğsüm hızla inip kalkıyordu. Karnımdaki kelebekler artık dans etme evresini geçmiş coşuyorlardı. Gözlerimdeki kor ateş kendini ele vermişti ve onda da aynı şeyi gördüğüme emindim.
Elim ise refleks ile omzuna tutunmuştu ama ordan bile elimi hareket ettiremiyordum. O kadar ki heyecenlanmıştım. Aman Allah'ım bu nasıl bir duyguydu? İnsan nefes alıyor ama aynı zamanda alamıyordu. İnsan vücudu var ama hissetmiyordu.
Yaptığı şeyle gözlerim fal taşı gibi açılırken onun yüzünde hoşuna gidiyormuşcasına bir ifade vardı. Resmen altında kalmıştım ve bundan zevk alıyordu.
" Maran..." Dedim yaptığı şeye inanamazken.
" Hanımağam..." Bu sefer karşı gelmedim dediği şeye." Neden sarılmıyorsun?" Söyledikleriyle kaşlarım çatılırken yüzümün aksine vücudum yan tepki göstermekten korkuyordu.
" Neden sarılayım?" Ne diyeceğimi bilemezken bir anda konuşmak için konuşmuştum. Ne diyebilirdim ki?
" Sarılmak istiyorsun ve sarılmıyorsun yavrum." Nasıl anlamıştı ona sarılmak istediğimi? Ama gerçekten o anlamasaydı asla sarılamayacaktım ve kendimi eksik hissedecektim. Yüzüm utançla eğilirken mahçup gibi hissetmiştim. O ise anında elini çeneme koyup başımı yukarı kaldırıp kendi yüzüyle aynı hizaya getirdi. " Utanma Ahsen. Ben senin kocanım ve zor bir durumdayken bana sarılman en doğal hakkın." Bakışlarım ondayken gerçekten de Rojin'in dediği gibi bir farklı bakıyordu bana. Gözlerinde nasıl bir duygu barındırıyordu anlamış değildim veya anlamak istemiyordum bilmiyordum, ama farklı baktığı belliydi.
Daha çok konuşmadan omzundaki ellerimi çektim ve kollarımı onun beline dolayıp sıkıca sarıldım. O da üzerimde kalmayıp kendini yanıma attı ve yatakta ona sarıldım. O da kollarını hızla bana doladı ve beni kendine çekti. Okyanus kokusu anında burnuma nüfus ederken daha sindim ona. Göğsüne kafamı yatırdım ve kendimi güvenli kollara bıraktım.
Sanki en çok buna ihtiyacım varmışcasına istemsizce daha çok sarıldım ona. Bir ara saçlarımın arasında dudağını hissettim ve kendimi cennet bahçesinde buldum. O kadar güzel ve yumuşak öpmüştü ki mayışmamak imkansızdı. Birkaç dakika sonra bir kolunu belimden ayırdı ve üzerimize çarşaf atıp tekrar kolunu belime attı. Kendini bana daha çok bastırınca yüzümde hafif bir gülümseme peyda oldu.
" Sen hep böyle gül olur mu?" Diye söylendi fısıltı ile. Daha sonrada kendimi o kolların arasında huzurlu bir uykuya bırakmıştım...
~
" Rojin, kızım abinle yengen ne diye gelmedi çay içmeye?" Ahmet Ağa ağır şivesi ile kızına sorusunu yöneltirken rahat rahat avluda oturmuş, bu sessiz ve muhteşem havanın keyfini çıkarıyordu. Bütün aile oturmuştu fakat gelini ve oğlu yoktu. Hele de oğlu bu saatleri hiç kaçırmazdı çünkü kendisi çay içmeyi çok severdi.
" Baba aslında çağırdım ama unuttular herhalde ben bir gideyim yine bakayım." Ahmet Ağa kafasını kızına sallayınca, Devran kardeşine yöneldi.
" Kızım belki yalnız kalmak istiyorlardır. Ne de olsa yeni evliler." İmâ ile söylediği şeyle Ahmet Ağa'nın şaplağı ensesinde patladı. Yüzünü hızla buruştururken" Tamam baba ya bir şey demedik." Dedi pes edercesine. Rojin abisinin sözüne aldırmayıp hemen konağın merdivenlerine yöneldi ve karı kocanın odasına çıktı.
İçeri girmeden önce kapıyı yavaşça tıklattı. " Yenge çaya gelmiyor musunuz?" Diye sordu en başta. Fakat içerden çıt yoktu. " Abi sen bu saatleri kaçırmazdın hani." Dedi bu sefer abisine yönelerek. Yine ikiliden ses gelmemişti. " Bakın giriyorum odaya. " Belki cevap gelir diye bir dakikaya yakın bekledi ama yine ses yoktu. En sonda dayanamadı ve kapıyı yavaşça açtı.
İçeri girer girmez çok güzel bir manzara ile karşılaşmıştı. Yengesi abisine sanki bırakmak istemezcesine sıkıca sarılmış, kafasını göğsüne koymuştu. Abisi de kollarını yengesinin beline sarmış, kafasını onun saçlarına gömmüştü. Hayatında gördüğü en güzel manzara olabilirdi. O kadar tatlı görünüyorlardı ki Rojin hep böyle kalsın istedi.
İkisinin bahtıda oldukça kötüydü ama ilaç olarak birbirlerini bulmuş gibiydiler. İkisi birbirine sıkıca bağlamışlardı ve sanki kimse onları ayıramayacakmış gibi birbilerine tutunmuşlardı.
Rojin kapının yanından sıyrılıp hemen yatağın oraya geldi. Birkaç dakika bu muhteşem manzarayı izledi. Daha sonra eli cebindeki telefonuna yöneldi. Hemen kamerayı açıp kadraja ikisininde aldı ve fotoğraflarını çekti. Daha sonra üzerlerinden hafif sıyrılmış olan çarşafı üzerlerine çekip odadan yavaşça çıktı.
Onlar ise huzurla uyumaya devam ettiler...
~
Hayatımda hiç bu kadar huzurlu bir yatak bulmadığıma emindim. Adeta beni bulutlara çıkarıyor orda güzel bir seyehata çıkartıp keyiflendiriyordu. Daha önce hiç birisi ile böyle uyumadığım için de alışık değildim ve garip hissediyordum.
Gözlerim yavaşça açılırken, açık olan perdeden güneş yüzüme vurmuştu. Ne ara uyumuştuk da sabah olmuştu? Bulunduğum konuma baktığımda ise adeta Maran Ağa'ya koala gibi yapışmıştım. Bu kadar yakınlık fazlaydı bana göre. İçimdeki kelebekler dansla birlikte coşarken kalbimde maraton gibi koşuyordu. Yavaşça kafamı kaldırdım ve dibimde bulunan Maran'a baktım.
Yüzü özenle işlenmiş gibiydi; geniş alnı, uzun kirpikleri, şu an gözü kapalı olsa da çölü anımsatan gözleri, yapılı burnu ve hafif dolgun dudakları ile her kızın hayallerini süsleyen bir adamdı. Geniş omzunda ise ben vardım ve yayılmıştım üzerinde. Utançtan yüzümün rengi kırmızı olmaya başlayınca kalkmak için eylemde bulundum.
Tam bacaklarımı sarkmak için hamlede bulunacaktım ki güçlü kollar buna engel oldu. Kendimi tekrar sıcak kolları arasında bulduğumda kalbimin ritmi yine değişti. Gözlerimde fal taşı gibi açılınca korkmuş gibi ağzımdan 'hi' diye bir ses çıkarken,o sanki hiç yeni uyanmamış gibi ışıltılı gözlerle bana bakıyordu. Bir kolu kafamın üstünde, bir kolu da belime dolanmış şekildeydi.
" Ağam ne yapıyorsun?" Diye sordum şaşkınca. Keyifle yüzüme bakarken ben altında nefessiz kalmış gibiydim.
" Bilmem. Ne yapıyorum hanımağam?" Diye soru sordu.
" Soruya soruyla cevap verme ağam!" Dedim yalancı bir kızgınlıkla. Yüzünü daha da yakınlaştırınca, heyecandan ölücek gibi hissediyordum.
" Hayret hanımağa dememe kızmadın. Normalde isyan ederdin." Konuyu her seferinde değiştiriyordu ve bu benim daha da sinirlerimi bozuyordu.
" Maran bırak beni! Kahvaltıya inip yardım etmem gerekiyor. Bak ayıp olucak babanlara da, zaten dün akşam çay saatine de gitmedik." Diye söyledim ondan kaçmak adına. Dün akşam ne olduysa üzerimize hastane yorgunluğu gelmiş olacakki hemen yatakta bayılmıştık. Y
Sen tabi buldun rahat yerini! Yat keyfim yat.
İç sesimi umursamazken ellerimi Maran Ağa'nın omzuna koyup itme derdindeydim. Ama insan bir milimde mi hareket etmezdi ya?
" Merak etme hiç sorun etmemişlerdir akşam çay için. Ayrıca sen niye kahvaltıya inip yardım ediyorsun ki?" Dediği şeyle kaşlarımı çattım." Sen bu konağın hanımağasısın ve iş yapmaman gerekiyor." Diye konuştu. İyi de ben iş yapmadan duramazdım ki!
" Saçmalama Ağam! Öyle şey asla olmaz, ben de yardım edeceğim. Hem ben çok sıkılırım eğer iş yapmazsam." Diye söylendim isyan ederek. " Hem bak güneş çok vuruyor yüzüme gözümü açamıyorum." Güneş tam benim yattığım yere vurduğu için gözlerimi açmakta çok zorlanıyordum.
" Sabah güneşi güzele vururmuş zaten." Diye iltifat edince renkten renge girmiştim. Bu adam beni utandırmaya bayılıyordu. Utandığımı gördüğünde odanın içine onun gür kahkahası yankı yaptı. Bundan yararlanıp hızla onu ittim ve kendimi banyoya attım.
Arkamdan gülme seslerini daha da işitirken, elimle yüzümü kapattım ve musluğu açtım. Yüzüme soğuk suyu vurduğumda bir ürperme gelse de çok umursamadım. Kısaca yüzümü de kuruladım ve cesaret edip banyo kapısını açtım. Maran'ı yatakta telefonuyla ilgilenirken gördüğümde daha o bana bakmadan ben gözlerimi ondan kaçırdım. Hafif sırıttığını göz ucuyla görsem de bakmadım yine.
Hemen dolaba ilerleyip kendime uygun güzel bir elbise alıp banyoya tekrar girdim. Üzerime hızla geçirdim ve saçlarıma da büyük dalgalar yaptım. Zaten pürüzsüz olan yüzüme de ruj, maskara ve çok da koyu olmayacak şekilde göz kalemi sürdüm. Daha sonra kendimi banyonun dışına attım. Dolabın önünde gömleğinin düğmelerini ilikleyen kocam tüm ihtişamıyla karşımdaydı.
" Ben aşağı mutfağa gidiyorum." Dedim kısa bir bilgilendirme yaparak. Gözlerine bakmaya çekiniyordum ama o bana utanmazca bakıyordu.
Ondan kaçmak için hızlı davrandım ve kapıyı açıp kendimi odanın dışına attım. İçerden Maran'ın konuşma sesini duysam da utandığım için benden şikayetçi olduğunu anlamıştım.
Koridorun başında bakış açıma Narin girince yüzümdeki hafif olan gülümseme silindi. Hiç onu umursamadan hızla merdivenlere yöneldim.
" Ahsen!" Diye onun sesini duyunca adımlarım merdivenlerin ilk basamağına basmadan durdu ve ona döndü. " Selam da mı vermiyorsun ya?" Diye sordu alayla. Benden birkaç santim kısa olduğu için ona üstten bakıyordum ve bu oldukça hoşuma gidiyordu. Ama onun sanki herşeyi biliyormuş gibi başının yükseklerde olması sinirlerimi bozuyordu.
" Unutmuşumdur belki Narin. Sen ver o zaman selamını." Dedim bende yalancı bir gülümseme ile. Kıskanç dolu bakışlarını üzerimde gezindirirken benden tiksiniyor gibiydi. Zaten bakışlarından benden nefret ettiğini açıkça belli ediyordu.
Biz de bayılıyoruz herhalde ona!
" Ne o? Hanımağa olmuşsun da havalara girmişsin Ahsen." Söyledikleri ile tek kaşım havalanırken etraf oldukça sessizdi. Sanki biz bu konakta tek gibiydik.
" Evet hanımağayım var mı bir diyeceğin?" Dedim bende üste çıkmak için. Kendimi bundan sonra kimseye ezdirmemekte kararlıydım.
" Var bir diyeceğim." Dedi tiksinti dolu bakışlarını yüzümde gezdirirken. " Karnındaki bebek Maran Ağam'dan değil ve sen bundan tiksinmelisin!" Dedi beni hançerlemiş gibi. Bebeğim benim kırmızı noktamdı ve kimse beni onunla yaralayamazdı.
" Neden tikisinecekmişim? O benim kanımdan bir parça ve o küçük bedenin hiçbir suçu yok bu olanlardan!" Dedim sesim hafif de olsa yüksek çıkarak. O da bana hafifçe yaklaştı.
" O bebek bizim soyumuzdan değil ve sende bu bebekle nasıl hanımağa olduğunu düşünürsün? Bize yakışır olan bir hanımağa bizim soyumuzdan gelen bir bebek getirmeli dünyaya!" Dedi benden daha yüksek çıkan sesi ile.
" İstersen seni ilgilendirmeyen konular üzerinde o küçük beynini yorma Narin! Eğer ben Maran'ın karısıysam bu konağında hanımağasıyım ve sende benim sözümün üzerine söz söyleyemezsin! Ayrıca hanımağalığım sana kalmadı! Kıskanıyorsan kıskanıyorum de sonra da işine git!" Bu sefer sesim olduğundan daha yüksek sesle çıkınca o daha da sinirlenmişti.
" Hayırdır sen? Daha başkasından yaptığın bebekle dün konağa gelmişsin ve ağamın koynuna girmişsin yüzsüz gibi! Bana sesini yükseltme!" Sözledikleri aklımda şimşek etkisi yaratırken ne olduğunu idrak edememiştim. Asla kendi isteğimle olan bir durum değildi hamile olmam. Ayrıca ben kimsenin koynuna filan da girmemiştim.
" Haddini bil Narin! Sen de biliyorsun ki bu bebek benim isteğimle olmadı! Ayrıca ben senin bildiğin insanlar gibi değilim kimsenin koynuna filan girmedim! Beni etrafındaki insanlara benzetmekten vazgeç! O laflarına da dikkat et!" Dedim bütün sinirimi ondan çıkarırcasına bağırınca karnımda bir hareketlenme hissettim. Daha sonra aklıma doktorun stresten uzak dur kelimesi geldi.
" Ne olur dikkat etmezsem?" Sanki daha çok üzerime geliyordu ve dengemi kaybediyor gibiydim.
" Bence dikkat et ben bir şey yapmadan karşında Maran'ı bulabilirsin!" Dedim bende bağırarak. Şimdiye kadar nasıl kimseyi görmemiştim etrafta ve hâlâ hiç kimse yoktu.
" Ne oldu şimdi de Ağamın arkasına mı atıyorsun kendini?" Daha üzerime üzerime gelirken adımlarım da geri gidiyordu. Yavaş ve küçük adımlar atıyordum ve karnım berbat bir durumdaydı. Bebeğimi koruma iç güdüsüyle ellerimi karnıma yerleştirdim.
" Narin yeter artık! Sen kendini ne zannediyorsun?" Bağırmaktan boğazımın tahriş olduğuna emindim ama ne yapsam da onun altında kalmamakta kararlıydım.
Geri giden adımlarım artık durmuş çünkü atıcak bir adım bırakmamıştı. Narin de gelmeyi bırakmıştı ve yüzünde şeytani bir gülümseme vardı. Kendimi boşlukta hissederken, ayağımın merdivenlere doğru kaydığını ve yüzümü de merdivenlere ağır darbe ile çarptığını hissettim.
" AH!" Diye bağırırken uzun olan merdivenlerden şaftım dönercesine yuvarlanıyordum. Kafamın üzerinde yıldızlar dönerken, vücudumun her yerinde keskin bir acı hissetmeye başlamıştım. Ellerim ise hâlâ karnımdaydı çünkü onu korumak dışında başka bir görevim yokmuş gibi düşünüyordum.
Daha dün stresten ve tehlikelerden uzak durmam gerektiğini doktor bana söylerken, bugün kendimi içinde buluyordum. Ben ondan ne kadar kaçmak istesem de o yine beni buluyordu. Birkaç saat mutlu gibi olsam da bu dünya beni üzgün görmekten zevk alıyor gibiydi.
Vücudum artık aldığı darbelere ve acılara dayanamayacağını anlayınca kendini ele verdi. İlk önce ellerim karnımdan düştü, daha sonra ise tüm vücudum kendini bıraktı. Fakat alacağı asıl darbenin bu olduğundan da bihaberdi...
SON...
Evettt dostlar bölüm nasıldı?
Sizce diğer bölümde bizi neler bekliyor?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |