13. Bölüm

13. Bölüm

Elifff
love_21

Lawiko gidi pir gune ye.

Ez çi bikim gelo vê sinengê?

Ew gotina serê min e vê sibengê serê te ye.

Ez ki tera sond bixwim vê sibengê,

Xwedê xirav bike dil çetin e.

Gelî gundo cînarno,

Vê sibengê ki derdê kulê dine tev zêdeye.

 

Ey yiğidim, çok günahtır.

Ben ne edeyim?

O dedikodular ikimizin başınadır.

Sana yemin ederim,

Allah kahretsin gönül işi zordur.

Ey köylü ve komşular,

Bütün dert ve yaralardan daha zordur.

Şakiro

~

Ahsen'e dünya yüzü hiç gülmüyordu. Ne zaman mutlu olsa dünya yüzüne gerçeği tokat gibi vurup adeta çarpıyordu. Neye üzüleceğine bile şaşırıyordu bazen. Bebeğine mi üzülsün, peşini bırakmayan Demir'e mi kızsın, yoksa onu asla sevmek istemeyen anne ve babasına mı kızsın? Neye kızsın!

Şimdi ise merdivenlerden düşmüş yüzü kan içindeydi. Narin ise şok içindeydi çünkü kafasında böyle bir durum katiyen yoktu. Ne yapacağını şaşırmışken ortamdan kaçmak dışında bir çare bulamadı. Çünkü eğer kalırsa herşey ondan sorulurdu. Ve verebilecek bir cevabı yoktu. Çünkü suçlu olduğunu biliyordu ve Ahsen'i düşüren oydu. Tek dileği inşallah bebeğine bir şey olmamıştır düşüncesi oldu.

Anında ortamdan koşarak kendi odasına ilerledi. Tam bir saniye sonra da merdivenlerden gelen yüksek ses ile Maran çıktı odasından ve Ahsen'i gördü. Görmez olaydı ki, yüzü gözü kan olan bir adet Ahsen beklemiyordu karşısında. Hemen merdivenleri üçlü dörtlü inerek önünde diz çöktü karısının.

" AHSEN!" Diye gürledi adeta tüm konağı inleterek. " Ahsen, güzelim iyi misin? Beni duyabiliyor musun? Lütfen konuş benimle. Hadi yavrum duy beni!" Konuşmasının boş olduğunu bilse de bir umut cevap vermesini bekledi. O sırada ise tüm konak toplanmıştı ama kulakları korkudan hiçbir şeyi işitmiyordu.

" Abi! Ne oldu yengeme?" Karısının diğer tarafına diz çöken kardeşi Rojin'i görünce diyecek bir şey bulamadı, çünkü ne olduğunu o da bilmiyordu.

" Bilmiyorum!" Endişe ile konuşmasıyla anı hareketleriyle ne yaptığını bile kestiremiyordu. Her şey bir anda oluyordu. " Mert! Arabayı hazırla. ACİL!" En sonda boğazını acıtacak derecede bağırırken tüm konak toplanmıştı.

Zehra Hanım yine dert yanıyordu. Kızın kaderi için ağlıyordu. Daha yeni hastaneden gelmişken, tekrar böyle bir durum yaşamasına kahroluyordu. Maran Ağa kimseyi gözü görmezken karısını, bir kolunu sırtından bir kolunu da bacaklarından geçirerek kucağına aldı. Hızla arabaya doğru ilerlerken bu sefer Zehra Hanım gelmemişti. Onun yerine şimdi Rojin tutuyordu yengesinin elini.

Herşey aniden olduğu için Maran bile anlamadı ne ara karısını arka koltuğa oturtup, kendisinin şoför koltuğuna geçtiğini. Rojin ise yengesinin başını bacağına yaslanmış, arada nabzını kontrol ediyordu. Tıp okuduğu için biliyordu bu işleri.

" Abi sakin ol yengem düzenli nefes alıyor. Bir şey olmayacak ona." Dedi abisini rahatlatmak istercesine. Ama bebeği için aynı şeyi söyleyebilirmiydi bilmiyordu. Büyük bir darbe almıştı ve karnındaki bebeğin buna dayanacağını hiç sanmıyordu. Ama yine de bir mucize olup bebek kendini belli edebilirdi. Onu hastaneye gidince belli edecekti.

Kardeşinin söylediği şeyle az da olsa rahatlarken yinede içindeki ateşin sönmesine yetmemişti. En çok da bebek için korkuyordu çünkü eğer bebeğe bir şey olursa Ahsen kahrolurdu.

Maran on beş dakikalık yolu beş dakikaya gelince hemen koltuğundan indi ve hemen karısını kucağına alıp hastanenin girişine götürdü. Onları orda bekleyen doktorları tekrar görünce sedyeye doğru götürdü. Doktor kadın önceki geldiğinde gelen doktordu.

" Ne oldu?" Doktorun soğuk kanlı bir şekilde soru sormasıyla Maran'da konuşmasını istedi. Genç adam ise kafası yerinde değildi ve konuşabilecek durumda değildi. Bebeğe ve karısına birşey olacak düşüncesiyle yiyip bitiriyordu kendisini.

Abisinin konuşmayacağını anlayınca" Bizde tam bilmiyoruz ama merdivenlerden yuvarlandı." Tecrübeli olduğundan abisi gibi olmayıp soğuk kanlılıkla cevap vermişti Rojin. Doktor başını Ahsen'e çevirip geçen geldiğinde ona dikkat etmesi gerektiğini söylemişti. Ahsen'in dikkat ettiğine emindi. Doktorunu dinlemeyecek kadar duyarsız bir kız değildi. Bunu anlamıştı doktoru Duru Hanım. Ona göre etrafındaki kişiler tehlikeliydi.

Duru hanım aldığı cevap karşısında başını aşağı yukarı salladı. Asistanına dönüp " Acil ameliyat- haneyi hazırlayın." Dedi. Hızla kırmızı alandan ilerlerken artık Maran ve Rojin içeri giremezdi. İkisininde en sonda gözleri bedeni sedye üzerinde duran masum Ahsen'de kaldı.

 

~

Ameliyathaneden kimse çıkmamıştı henüz. Tam üç saattir çıt yoktu ve Maran delirmek üzereydi. Bari bir bilgilendirme yapsalar bile kâfiydi. Ameliyathanenin önü oldukça kalabalıktı. Maran ve Rojin'den sonra, Zehra Hanım, Ahmet Ağa, Devran gelmişti. Maran'ın halası Dilşah hala bile gelmişti. Ve tabiki birçok koruma. Ahmet Ağa oturmuş yüzünü sıvazlıyordu. Zehra Hanım ise koltukta oturmuş öne arkaya gidiyor zikir çekip dua ediyordu. Rojin ise annesinin omuzuna başını yaslamış, derin düşüncelere dalmıştı. Maran'in ise hali hal değildi; meraktan ve stresten yerinde duramıyorum bir sağa bir sola gidiyordu. Kardeşi Devran da abisinin çaresiz halini seyredurmuştu.

Bir ara Narin'in hasteneye annesi geldiği gibi neden gelmediğini düşünse de en son aralarında yaşadıklarından dolayı gelmemesini gayet normal buldu. Narin'in Ahsen'den, karısının da ondan gaz etmediğini anlamıştı. Zaten ne gelse karısının başına geliyordu. Ama elinden bir şey gelmiyordu Maran'ın. En çok da bu sinirlerini bozuyordu ya! Karısı bu haldeyken eli kolu bağlı çaresizce bekliyordu.

" Ahsen Hanımın yakınları siz misiniz?" Hemşirenin sesini duymasıyla anında durdu ve ışık hızıyla ameliyattan çıkar hemşireye ve Duru hanıma döndü. Onun gibi diğer aile fertleri de toplanmıştı hızla.

" He biziz. Kızıma bir şey olmadı değil doktor?" Zehra hanım sorusunu doktora yöneltince Duru hanım bakışlarını alnında teq olan yaşlı kadına çevirdi.

" Ahsen iyi." Herkes derin bir nefes alırken Maran da az da olsa rahatlamıştı fakat hâlâ merak ettiği şeyi söylememişti doktor. Rojin de abisiyle aynı fikirdeyken abisinin soramadığını hızla sordu.

" P-peki bebek?" Herkes Rojin'in bu soruyu sormasıyla derin bir sessizliğe gömüldü. Tüm gözler Duru hanımdayken, o derince yutkundu.

" Bebek..." Gözlerindeki hüzün fark edilince herkesin sol tarafında rüzgar başladı. Bu rüzgar fırtınanın habercisiydi. " Maalesef." Maran artık olanları anlayınca her iki elini de yüzüne yerleştirip gözlerini kapattı. " Bebeği kaybettik. Başınız sağolsun." Aşiret bireylerinden feryatlar koparken Maran cümleyi idrak edememişti.

Ahsen'e nasıl açıklayacaktı?

Yüreğinde feryatlar koparken hiç böyle hissetmemişti. Tabiki bebek için de çok üzülmüştü ama Ahsen için daha çok üzülmüştü. Çünkü Ahsen'in yaşadıklarının tek dayanağının o bebek olduğunu biliyordu. Şimdi onu ayakta tutacak hiçbir şeyi kalmamıştı. Ve bu dünyada onu hayatta tutanın artık ortada olmadığını nasıl karısına söyleyecekti?

Hayat bir kere bile karısına gülümsemezken, onun ayakta tutan şeyi kim ondan almıştı peki? Merdivenlerde Ahsen'in ne kadar dikkatli olacağını biliyordu ama tek bir kayma ile bu kadar hasar da alamazdı. Sanki biri onu hızla itmiş gibiydi ve uçurumdaymış gibi onun merdivenleri görmemesini sağlamıştı. Elbette karısına bunu yapanı bulacaktı!

 

~

Ben yine odam dışında başka bir yerdeydim!

Hastane kokusu buram buram burnuma gelirken yüzümü buruşturdum. Kapalı olan gözümden her yer karanlıkken, kulaklarım uğultulu duyuyordu. Geçen seferkinden daha şiddetli bir şekilde her yerim ağrıyordu. Sanki biri bana saatlerce sopayla darbe vurmuş da ben uyumuşum ve uyanmıştım. O duyguyu da babam sayesinden bilirken, ondan daha acı verici bir işkence olamazdı ve ben yine o işkenceyi çekmiş gibiydim.

Kulağındaki uğultular gidip onun yerini net sesler bırakırken, ilk sesini duyduğum doktorum olmuştu.

" İşte kendine geliyor." Kulaklarımın net duymasından sonra gözlerimi de açınca oldukça kalabalık bir tabloyla karşılaştım. Oda ağzına kadar dolu gibiydi. Sol yamacımda oturan bir adet Rojin ve sağ yamacımda oturan bir adet Maran görüyordum. Zehra Hanım, Ahmet Ağa, Devran, Dilşah hala bile buradaydı. Ali ve Mert'i de görmüştüm sanki. Ve tabiki doktorum.

" Kendini nasıl hissediyorsun Ahsen?" Geçen sefer samimi olduğumuz için 'sizli" konuşmuyorduk.

" Her yerim ağrıyor." Ağzımı oynatmamla ne kadar susadığımı fark etmiştim. Tekrar doktorun konuşmasına fırsat vermeden" su" diye mırıldandım. Uzun bir süredir susuzluk çekiyor gibiydim ve dudaklarım kurumuştu. Maran'ın hareketlendiğini görüp yanımdaki masandan bir bardak su doldurup ağzıma bardağı yaklaştırdı. Kafamı kaldırdım ve elimi kaldırıp suyu aldım elinden. Bardaktaki suyu dibine kadar bitirip boğazımı ıslattım. Maran tekrar elimdeki bardağı alıp masaya bıraktı.

" Yenge nasılsın?" Rojin'in sorusuyla ona döndüm. O sırada bir hemşire yanıma gelip ağrılarımın azalması için olsa gerek bir iğne vurdu koluma. Alışık olduğum için çok da umursamamıştım acısına. Zaten bu acı mıydı? Benim için sinek ısırığı gibiydi.

Rojin'in sorusuyla hafifçe gülümseyip " İyiyim" dedim ama hiç iyi değildim. Bana ne olduğunu hatırlıyordum. Aniden hatırladığım şeyle kafamı hızla karnıma götürdüm. Ellerim de istemsiz oraya gidince endişe ile baktım oraya. " Bebeğim iyi değil mi doktor?" Bakışlarım doktoruma çıkınca yüzündeki acı ifadegi gördüm. Daha sonra gözlerim tek tek odadaki herkeste gezindi. Herkes bana acınırcasına bakıyordu. Bir tek Dilşah hala ifadesizdi. Maran'a bakmadan önce Rojin'e baktığımda gözlerinin dolmuş olduğunu fark ettim.

Doktordan hâlâ cevap beklerken o yere bakıyordu. Ne kimse cevap vermiyordu? Zehra Hanım da ağlıyor gibiydi. Hızla Maran'a döndüm. O d acı ile bana bakıyordu. " Ağam neden kimse konuşmuyor? Neden herkes ağlıyor? Bana ağlamayın çünkü ben gayet iyiyim." Bunu söylesem de zaten benim için ağlamadıklarını anlamıştım.

" Ahsen." Maran elini elime uzatınca elimi çektim. Acınacak derecede bana bakarken tekrar konuştum. " Bebeğime bir şey mi oldu Ağam!" Yutkunarak bana bakarken verecek bir cevabı yok gibiydi.

" Yenge..." Konuşan Rojin'e hızla döndüm." Bebek dayanamamış. Merdivenlerden çok yuvarlanmışsın. Maalesef. Artık cennete gitti." Dünya durdu. Son cümlesi uğultu gibi gelirken keşke hiç duymasaydım dedim. Kalbim sıkışıyor gibiydi ama tepki veremiyordum.

Bebeğim mi ölmüştü?

Benim tek varlığım o iken beni yalnız bırakmıştı.

Kalbim sıkışırken karnımda bir boşluk hissettim.p Artık kendimi kötü hissettiğimde elimi üzerine koyacak bir bebeğim yoktu. Gözlerim artık ağlayamıyordu. Çünkü tek bir tane yaş bırakmamışlardı. Ağlamaya devam bile takatim kalmamıştı.

Dediği şeyi yeni yeni idrak ederken tepkisizdim. Hiç kimseden ses çıkmıyordu ve sadece beni izliyorlardı. İnanamazcasına hızla Maran'a döndüm.

" M-maran..." İçi acırcasına bana bakarken boğazımdaki yumrudan dolayı yutkunmak zorunda kaldım. " Yalan de." Dedim tekrar inanmazcasına. Ciğerlerim yangına çevrilirken o sessiz kalmıştı.

Bebeğim ölmüştü...

Hâlâ inanamıyordum. Böyle olmamalıydı. O masumdu. O çok masumdu. Dünyadaki en masum kişiydi benim bebeğim. Ona bile kıymıştı bu dünya.

" Kızım... Çok üzgünüz." Zehra Hanımda yanıma gelip elimi sıktı. Dediği şeyle gözlerimden yaşlar akmaya başladı.

" Hayır. Hayır bebeğime bir şey olmadı." Kendimi kaybederken baş ağrım artıyordu." HAYIR O ÖLMEDİ!" Kendimi kaybederken debelenmeye başlamıştım.

Bu dünyada o kadar şey yaşamıştım ailemden dolayı. Fakat hayatımda son zamanlarımda çektiğim kadar da acı çekmemiştim. Son zamanlarda herşey üzerime geliyor gibi hissediyordum. Sanki bir el boğazımdan tutuyor ve beni bırakmıyordu. Kalbim bir baskı altındaydı ve eziliyordu. İşte bu zamanlarda hep bebeğime tutunmuştum. Ona güvenmiştim. Onunla konuşmuştum. Ona kendimi anlatmıştım.

Şimdi herşey daha da karmaşıktı ve en çok ihtiyacım olan kişi bebeğimdi. O da göçüp gitmişti bu dünyadan. Beni yapayalnız bırakmıştı.

Artık ne yaptığımı kestiremiyordum ne yaptığımı. Delirmiştim ve kendimi tutamayıp bağırmaya başlamıştım. Odadakiler üzerime gelip beni sakinleştirmeye çalıştırırken ben basbas bağırıyordum. Gözlerim kendiliğinden kapanırken son gördüğüm şey doktorun iğne vurmasıydı.

~

Bir Hafta Sonra

Yatağımda oturmuş bacaklarımı önüme getirmiş, kollarımı bacaklarıma sarmıştım. Sabah saatleriydi ve Maran ile farklı odalardaydık. Tan bir haftadır hastaneden çıkmıştım. Bu süreçte kendime hiç gelememiştim. Sadece yatağımda uzanıyor, kimseyle konuşmuyor, yemek bile yiyemiyordum. Maran ne kadar yanıma gelmek istesede Zehra Hanım gelmesini engelliyordu. Çünkü benim yalnız kalmak istediğimi söylüyordu. Tam bir haftadır odamdan çıkmıyorum. Psikolojim çok bozuktu ve kimsede bana bir şey demiyordu.

Yatağımda oturmuş her zamanki gibi duvarı izleyip derin düşüncelere dalıyordum. Birden kapının tıklanmasıyla bakışlarımı oraya çevirmedim. Cevap da vermedim. Az sonra kapı açıldı.

" Yenge." Rojin'in sesini duydum ama bir şey demedim. " Abilerin konağa geldi ve seni görmek istiyorlar." Bakışlarım hızla ona kayarken, daha akıllarına yeni mi geldim diye düşünmeden edemedim.

Bu berdel olayından sonra bile konuşmaya fırsat olmamıştı. Ne kadar da ihtiyacım vardı onlara. Yüksek ihtimalle bu bir hafta içerisinde gelmek istediler ama Maran izin vermemiştir diye düşündüm. Baran abim benim halimi çok merak etmiştir. O beni bu şekilde bırakmazdı.

" Yukarı mı gelsi-" Rojin'in sorusunu duymadan hızla yataktan kalktım. Işık hızı ile kapıdan nasıl çıkmıştım ve korkulu rüyam olan merdivenlerden inmiştim bilmiyordum.

Aşağıda oluşan topluluğu gördüğümde adımlarım yavaşladı. Herkes bana şaşkınca bakarken ben umursamıyordum. Çünkü bir hafta sonunda ilk defa odamdan çıkmıştım. Hafiften Maran Ağa'ya da baksamda hemen gözlerim abilerim aramıştım.

Bakış açıma Baran abim girerken diğer abimi görmemiştim. Yinede onun özlemiyle tutuşurken kimseyi gözüm görmüyordu. Salonda ayakta durmuş Maran Ağa'nın karşısındaydı. Adımlarım hızla o yöne doğru ilerledi. Adeta koşmuştum.

" Abi!" Tüm konak beni izlerken ben abime koştum. O da beni görür görmez bana adımlamaya başladı. Fevri hareketlerimden dolayı ne ara kendimi onun göğsünde bulmuştum bilmiyordum. Kollarımı boynuna dolarken. Kokusunu içime çektim. Onun da kollarım belimi bulurken özlemimi gidermek imkansız gibiydi.

" Kardeşim..." Konuşmasındaki o yoğun özlemi fark edince daha çok sindim ona. Dudağıma gelen tuzlu bir tat ile ağladığımı fark etmiştim.

" Güzelim..." İki elinden birini saçlarıma koyup okşadı. Daha sonra hafiften birbirimizden uzaklaşmaya başladık. O ise yüzümü iki elinin arasına aldı ve hasretle baktı." Nasılsın meleğim?" Diye sorunca sanki daha çok ağlayasım geldi. Ama ağlamadım. Gözümden sadece birkaç damla akmıştı. Zaten yeterince herkes bana acımıştı. Daha da acındırmak istemiyordum.

" Abi nerdesin sen? Seni çok özledim. Harap oldum, dayanacak kimsem kalmadı benim. Bebeğim yok artık." Kafasını iki yana sallarken o da kabullenemiyor gibiydi. Eminim hamile olduğumu Demir'den sonra öğrenmiştir diye tahmin ediyordum. Tüm Mardin biliyordu. Abilerim mi bilmeyecekti?

Acıyarak bana bakarken alnıma öpücük kondurdum. Gözlerimi kapatırken boğazımda sanki hiç geçmeyecek bir yumru oluştu. " Geldim buradayım abiciğim. " Dedi sakinleştirmek adına.

" Artık seni yalnız bırakmayacağım. Herşeyi baştan sona konuşacağız. Sen neler yaşamışsında bize söylememişsin kardeşim?" Bana güveniyordu ve yaşadıklarımı ona anlatmadığım için bana kızıyordu. Fakat defalarca kez anlatma isteği oluşmuştu içimde. Ama nafile." Ama artık ben yanındayım meleğim. Sana kimse dokunamayacak. O piç Demir'i de geberteceğim. İçin rahat olsun, tamam mı?" Dedikleri içimi az da olsa rahatlatırken tekrar beni kendine çekti ve sarıldı.

Herkes bize bakarken kimileri ağlıyor, kimileri de acıyarak bakıyordu bize. " Ahsen!" Azad abimin sesini duymam ile hızla Baran abimden ayrıldım ve sesin geldiği yöne baktım. Tüm heybeti ile sanki beni koruma altına alacakmış gibi dururken adınlarım hızla onu da buldu. O Baran abime kıyasen duygularını daha az ifade ettiği için yüzünde çok bir duygu barındırmıyordu. Fakat gözlerinden anlardım ben. Adeta hasretle turtuşuyordu bana karşı.

Adımlarım ona doğru koşarken bu sefer onun kolları arasına girdim. Sıcacık nefesini başımın üzerinde hissederken derin öpücüğünü başımın üzerinde hissetmiştim." Abi çok özledim seni de." Özlemle tutuşup yanarken sanki uzun yıllar ayrı kalmış gibiydik. Ama zaten bir birkaç hafta bana uzun seneler gibi gelmişti.

" Tabiki özleyeceksin Ahsen'im. Beni özlemeyeceksin de Baran abini mi özleyeceksin?" Şakayla karışık konuşurken uzun bir zaman sonra ilk defa yüzümde gülümseme belirdi. Kollarından yavaşça ayrıldım. Bakış açıma giren yüzü ile yanıp tutuştum tekrar hasretle. Herkes abimin yaptığı şakaya acı ile gülümserken ortam biraz olsun neşelenmişti. " Güzelim sarıldık ama konuşmanın sırası şu an değil. Ben seni ve Baran'ı bir yere götüreceğim orada uzun uzun konuşacağız."

Sunduğu fikir ile başımı aşağı yukarı salladım. Haklıydı. Burada rahat konuşamazdık. Rahat bir yerde olmamız gerekiyordu. Yaşadığım herşeyi bu konakta da konuşmak istemiyordum zaten.

Konuşmak için bir şey diyecekken birden yüksek sesli, bariton bir ses duydum. " AHSEN!" Beynim bu sesi algılarken kalbim göğüs kafesinden çıkarcasına atıyordu. Ben tek kelimesinden anlamıştım kim olduğunu. Ben de dahil herkes sesin sahibine yöneldi.

Konağın kapısının önünde tüm siniri ile Bawer Bozkurt duruyordu. Kendisi birkaç hafta önce kayınababam olacak kişi diye anılan amcamdı.

Yani Demir'in babası...

 

 SON

Evett arkadaşlar bölüm nasıldı?

Umarım beğenmişsinizdirrr

Bawer Ağa geldi ve sizce ne olacak?

 

 

Bölüm : 02.03.2025 18:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...