14. Bölüm

14. Bölüm

Elifff
love_21

İyi insan mutluluk, kötü insan tecrübe, yanlış insan ders, mükemmel insan iz bırakır...

 

~

Kalp bazen dayanamazdı herşeye. O kadar çok üzülürdü ki insan, kalp daha fazla dayanamayıp çökerdi dibe. Organların arasında kaybolup giderdi aniden. Kendini görünmez eder, kişinin kalpsiz olduğunu kendisine inandırmaya çalışırdı. Beyin üstlenirdi bu görevi. Üzülen, dibe çöken, kendini kötü hisseden kalpti fakat bunu sinyallerle gönderip kişiye hissettiren beyindi. Ne kadar garip öyle değil mi?

Belki de kalp, beyin dışında başka kimseyle muhabbet etmek istemiyordu. Kendisini taşıyan, göğsünün tam sol tarafında bulunduran sahibine bile muhabbeti kesiyor ve bunu beyine söyleyip, onun aracılığı ile kişiye naklediyordu.

Bende de tıpkı böyleydi. Kalbim vardı ama artık hissetmiyordum. O kadar hüzünlüydü ki kalbim herkesle muhabbeti kesmişti. Beynimle bile. Çünkü eğer onunla konuşsaydı ben hissiz olmazdım. Kalp üzülünce beyine iletir, beyin ise algılayıp kişinin de bu duyguya hapsolmasına sebep olurdu. Ama ben üzülemiyordum çünkü beynimden herhangi bir sinyal alamıyordum. Kalbim âdeta içe çekilmiş, herkesle irtibatı kesmişti. Şu an bulunduğum ortamdan ayrılmak istiyordum. Tam bir derdim bitiyor, hemen sonra başka bir dert beni buluyordu.

Yüksek, bariton ve hafif yaşlı çıkan sese herkes bakmıştı. Ve anında herkes tanımıştı. Sonuçta koskoca Bozkurt aşiretinin büyüklerinden olan Bawer Ağa idi.

Ağalı'ğı batsın!

İç sesime hak verdim. Kalbim göğüs kafesinde yerinde durmaksızın atarken birden aramızdaki en büyük olan Ahmet Ağa öne atıldı.

" Hayırdır Bawer? Ne diye destursuz girersin konağıma!" Uyarı niteliğinde söylediği cümle ile amcam daha çok sinirlenmişe benziyordu.

" Sen onu oğlun Maran'a sorsana!" Hiddetle konuşmasıyla birden herkesin odağı Maran oldu. Tabiki amcamın neden buraya geldiğini ben, Azad abim ve Maran biliyorduk. Oğlu Demir için gelmişti. " Oğluma yapmadığını bırakmamış!" Sanki haklıymıs gibi oğlunu savunması zoruma gitmişti.

Yanımdaki bir hareketlilik görünce bakışlarım Baran abime kaydı. Her iki ellerini de yumruk yapmış, derin nefes alışverişleri duyuluyordu. Yüzündeki sinir ve öfke gözünü karartmış gibiydi ve kimse onu tutamayacak gibi duruyordu.

" Amca sen oğlunun neler yaptığını biliyor musun?" Baran abimden önce Azad abim öne atıldı. " Sen dua et gebertmedik o piçi!" Abimin öfke dolu sesini duyduğunda yavaş yavaş kapının ardından bize doğru yaklaşıyordu. Normalde korumalar izin vermezdi ama Maran'ın bakışlarından anlamış olmalılardı bir sorun olmayacağını. Sağ tarafımda Baran abim, sol tarafımda Azad abim ve onun yanında Maran Ağa vardı. Birkaç adım ilerimizde ise Ahmet Ağa duruyordu. Arkamızda hiç eksik olmayan Mert ve Ali de bulunuyordu. Biraz uzaktan izleyen Zehra Hanım, Rojin ve diğer konağın kadınları bulunuyordu. Ortam oldukça kalabalıktı yani.

Amcam adımları bize yaklaşınca durdu. Gözlerindeki öfke ve sinir patlaması tıpkı oğluna benziyordu. Bir insan babasına bu kadar benzememeliydi. Sıfat olarak da benzediği için, karşımda sanki Demir varmışcasına hissettiriyordu.

" Sen sus Azad!" Bir elini kaldırıp işaret parmağını abime doğru salladı. " Oğlumu nasıl yaraladığını hatırlatmama gerek yok herhalde." O konu biraz karışıktı açıkçası.

" Yalnız senin oğlun beni öldürmeye yemin etmişti!"

Evet o zaman o kadar çok korkmuştum ki bir an abimi kaybedeceğim için yanıp tutuşmuştum.

" Sevdiği kadını elinden aldığın için olabilir mi? Birbirlerini seviyorlardı onlar! Ama sen naptın? Bile bile onları ayırdın! Ve işin sonunda da patlayan benin oğlum oldu! Ne yapsaydı? Sevdiği kızı elinden aldı diye alnından mı öpseydi?" Öfke tüm bedenini kaplamışken abime patlıyor gibiydi.

" Senin oğlun tam bir piskopattı! Tıpkı benim kardeşim gibi o kızı da hamile bıraktı! Kıza takıntılıydı, zevk için onunla birlikteydi. Sevdiği kız filan değildi amca! Artık oğlunun ne piç bir insan olduğunu anla!" Abimi ilk defa bu kadar sinirli görmüştüm. Normalde, duygularını çok fazla ifade etmezdi.

" Amca yeter artık! Oğluna her ne yapmışlarsa iyi yapmışlar! Elimden bir kaza çıkmadan çık bu evden!" Baran abim çok bile dayanmıştı. Eğer amcam üzerine giderse kimse onu durduramazdı.

" Ne yaparsın Baran? Yoksa öldürür müsün? Neden gerçekler zorunuza gidiyor?" Amcam sinirle Baran abime dönerken, abim sorduğu soru karşısında kaşlarını çatmıştı.

" Asıl gerçekleri biz sana söylüyoruz amca! Senin oğlun bir şerefsiz ve sen bunu kabul etmeyip gelip burda bize onu savunuyorsun! Dilan'a yapmadığını bırakmadı! Abim senin şerefsiz oğlundan Dilan'ı aldığında kız abimin ayaklarına kapanacaktı neredeyse! Ona Demir'den kurtardığı için teşekküre dair hiç bir şey bırakmadı." Evet en çok da ben şahittim Dilan'ın yaşadıklarına. Çünkü abim Dilan'ı ondan aldıktan sonra bir süreliğine bizim konağa getirmişti. Ve konakta ona arkadaşlık eden tek ben olmuştum. O kadar üzülmüştüm ki kıza, hamile bir kadına bile tecavüz etmeye kalkmıştı şerefsiz Demir! Ona şiddet uygulamıştı. Bize geldiğinden bedeninde mor olmayan yer yoktu neredeyse.

O hâliyle bile kendini güçlü tutmuş, bebeğine sarılmıştı. Tıpkı benimde bir zamanlar olduğu gibi. Biz o kadar şiddete rağmen nasıl bebeğini düşürmediğine hayretle bakmıştık. Demek ki bebek de annesinden destek alarak kendini dinç tutmuştu.

Tam amcam bir şey diyecekti ki, ben hızla iki abimin önüne geçip şerefsiz amcamın karşısında durdum. Herkesin odak noktası ben olurken amcam da benden bunu beklemiyor olacaktı. Ama artık yeterdi! Bundan sonra kendime yemin etmiş, böyle durumlarda kendimi ezdirmeyecektim!

" Amca!" Sinirle söylenmem ile bana küçümseyici bir bakış attı. Ondan birkaç santim uzun olduğum için kendimle gurur duydum. " Eğer bir derdin varsa gel yüzüme söyle! Bütün bu yaşananlarda başrol benim çünkü!" Söylediklerimde kararlıydım! Ailesinden şiddet gören bendim, zorla tecavüze uğrayan bendim, tecavüzle oluşan bebeğimin kaybeden bendim, zorla evlendirilen bendim, bir hafta kalpsizleşen bendim!

" Ooo Ahsen Hanım yürek yemişiz sanki." Hafif sırıtması ile bu sefer ben ona küçümseyici bir bakış attım." Hayırdır bu cesaret nerden geliyor?" Birden hemen arkamda bulunan Maran'a baktığına şahit oldum. Fakat baktığı anda gözlerinde bir korku tohumu yeşermişti. Maran Ağa ona nasıl baktıysa biraz(!) korkmuşa benziyordu.

" Siz yarattınız bu Ahsen'i amca. Ben de böyle olmak istemezdim. Ama sizin sayenizde böyle olmak zorundayız. Kendimizi savunmadığımızda, aciz olduğumuzda, sessiz olduğumuzda ne olduğunu bana gösterdiniz. Ve ben bunu ne kadar pis bir şey olduğunu ögrendim. Bana bunu öğrettiğiniz için teşekkür ederim. Ama şimdi gerçek Ahsen'i görmeye hazır olun! Çünkü ben bu şehire devir atlatacağım! Bu şehir benim bu duruma gelmemi sağladı. Ama ben Mardin'in başkalarına zarar vermesine göz yumamıyorum. Bu şehiri baştan sona evrim geçireceğim! Bu da benim yeminimdir!" Herkes suspus olurken içeride insanı korkutan bir sessizlik meydana geldi. Kimse benden böyle bir çıkış beklemezken tam tersine, hemen göz açıma giren Ahmet Ağa'nın gözlerinde gurur görmüştüm.

" Sen kadınsın? Ne yapabilirsin ki!" Amcama o söylediklerimde gram etikisi olmamıştı. Zaten bende böyle kaltak birinin hemen anlamasını beklemiyordum. Görüp anlayacaklardı illaki!

" Laflarına dikkat et! " Baran abimin arkamdan konuşmasına aldırmadım ve amcamın gözlerinin içine bakmaya devam ettim.

" Hâlâ nasıl savunabiliyorsun?" Anlamamazlıkla ona baktım. Oğlunun yapmadığı şerefsizlik kalmamıştı ve ona rağmen oğlunun yanında durabiliyordu. " Dilan'a neler yaptı bilmiyor musun Bawer Ağa!" Yavaştan sakinliğimi kaybetmeye başlamıştım.

" Ses tonuna dikkat edesin yeğen!" Uyarısını aldırmadan konuşmama devam ettim. Bundan sonra hiçbir şeyi umursamak yoktu.

" Abim Dilan'ı bize getirdiğinde o kadının hamile haliyle morartmadığı yer bırakmamıştı!" Onun hâlâ işaret parmağı yukarıdayken alttan bana bakıyordu. " Hâlâ nasıl birbirlerini seviyordu diyebiliyorsun? Zaten ondan sonra bana takmaya başladı! Bana tecavüz etti! Ben ondan hamile kaldım! Ve daha küçücük bir bebeğin suçu yokken uçtu gitti bu dünyadan? Sadece benim ve Dilan üzerinden de anlama!" Sesim artık ciddi anlamda çok yüksekti. " Eminim ben ve Dilan gibi birçok kadına aynı şeyi yaşatmıştırda sizin haberiniz yoktur! O yüzden bana gelip de böyle şerefsizlik yapan birisini savunmayın!" Son cümlem konakta yankı yaparken gözümden tek damla yaş akmıyordu. Hissizleşmiştim ve kalbimi hissediyor durumda değildim. Bana hiçbir şeyi seçme hakkı tanımamışlardı. Bana insanmışım gibi davranmamışlardı. Bundan sonrada benden insanmışım gibi davranmamı beklemesinlerdi.

" Olabilir! İhtiyaç duymuş olabilir! Kendini kaybedip yapmış olabilir! Bir kere yapıp daha sonra zevk için ihtiyaç duymuş olamaz mı?" Bunu söyleyen bir insan olamazdı. Bunu söyleyen bir kul olamazdı! Ne kadar iğrenç bir düşünceyi bu böyle!

Söyledikleriyle yüz hatlarım genişlerken yanımda bir hareketlilik hissettim. Bir saniye sonradan ise amcamın yere boyladığını. Herkesin çığlık ve şaşkınlık nidaları yüklenirken ben yine tepkisizdim. Maran Ağa yumruk attığı adamın üzerine çullanırken beni arkasına almıştı. Amcamın ise kırılan burnunun çatlama sesini herkes duymuştu.

İlk yumrukta yere düşmeyen amcam, Maran'ın yakasından tutup tekrar kafa atmasıyla yeri boylamıştı.

" Lan it şerefizi! Hâlâ ihtiyaç duyduğu için yapıyor diyorsun! Bu cümlen bile seni gebertmem için bir sebep! Büyüğüm demem vallahi Mardin meydanında asarım seni! Seni oğlununki gibi sikini alır kızarmış şişe boğarım göt herif!" Bağırması âdeta Mardin'i inletirken hiç kimse dokunamıyordu. Çünkü herkes biliyordu ki Maran Ağa'yı şu anda kimse durduramazdı. Tutan olursa da yanan kendisi olurdu. Bu yüzden herkes şaşkınlıkla izlemeye başladı. Kimse müdahale etmedi.

Yüzündeki kızgınlı oldukça gün yüzündeydi ve yüzü sinirden kızarmıştı. Öfkeli yüzü gerçekten korkuç gözüküyordu. Öfkeli yüzünü iki kere görmüştüm. Birisi Demir'e kızgın şiş ile dalarken, ikinci ise şu anda idi. Ama dalmaması için bir sebep yoktu çünkü amcamın dediklerini ben bile birkaç saniye sindirmemiştim zihnime. O kadar iğrenç bir düşünceydi ki!

En sonunda Bawer Ağa'nın dayanamayacağını anlayınca duruma Ahmet Ağa müdahale etti. Hızlıca oğluna yaklaştı ve " Oğlum tamam yeter artık! Bak adam bayılacak." Maran Ağa ilk başta dinlemese de bir kaç yumruk daha atınca vuruşlarını durdurdu. Yavaşça ayağa kalktı, hafif kanlı elleri dikkatimi çekmişti. İçi henüz rahat etmiş gibi de değildi sanki ve devam etmek istiyordu. Sanırım aralarındaki çok büyük nefretti. Çünkü sırf bu laflarından dolayı gebertmeye çalıştığını düşünmüyordum.

" Mert!" Maran'ın sesi ile Mert hızla yanında belirirken ona eğilerek bir şeyler söyledi ve ona en yakın ben olmama rağmen bir şey duymamıştım. Mert ise aldığı sert emirle hızla Bawer Ağa'ya ilerledi. Koskoca adamı büyük cüssesiyle hızla kaldırdı. Daha sonra yavaşça konağın dışına ilerletti. İçeride en başta sessizlik olunca ilk konuşan Baran abim oldu.

" Abiciğim." Bana söylediğini anlayarak ona döndüm. " Şu anda konuşmak için oldukça yorgunsun. Birkaç gün dinlen, ben Maran'a söyleyeceğim buluşuruz. Biz bugün senin iyi olup olmadığını görmeye geldik. Üzerindeki yorgunluktan ne zaman arındığını hissedersen konuşabiliriz." Gülümseyerek söylediği şeyle hafifçe başımı salladım. Haklıydı. Kendimi şu anda aşırı yorgun hissediyordum. Ama her an bir enerji patlaması da yaşayabilirdim. Ne yapacağımı kestiremiyordum artık.

" Evet abiciğim biz şimdi gideceğiz. Birkaç gün sonra veya kendini ne zaman iyi hissedersen seninle herşeyi konuşacağız. Tamam?" Azad abimin sorusu ile de başımı sallamam dışında bir cevap bulamadım. Kollarını açıp beni beklerken hızla ona sarıldım. " Dikkat et kendine olur mu güzelim?" Sorusuyla ağzımı hafifçe oynattım.

" Lütfen bir dahakine beni bu kadar yalnız bırakmayın." Üzgünce söylediğim şeyle Azad abimin kollarının arasından çıktım. Bu sefer Baran abim beni kolları arasına aldı. Dediğim şeyi duymuş olacak ki cevap verdi.

" İnan ki kaç kere konuşmak istedim. Ama bu kocan olacak şahıs izin vermedi!" Yalancı bir kızgınlıkla söylediğiyle hafifçe gülümsedim. Beni kendinden ayırıp yüzüme baktı. " Sen hep böyle gül olur mu?" Daha çok tebessüm ederken ikisi de başımın üzerinden öpmüştü. Daha sonra Maran Ağa'yla ve ortamdakilerle vedalaşıp konaktan çıktılar.

Bakışlar anında bana dönerken benim gözlerim ise Maran Ağa'daydı. Elleri vurmaktan soyulmuştu ve kanıyordu. Bu görüntü bende huzursuz bir tepki uyandırınca nedenini anlayamamıştım. Yanımda beliren Zehra Hanım'ı yeni fark edince ona döndüm. Az önce gülümseyen yüzüm gitmiş onun yerine ifadesiz bir kimliğe bürünmüştüm.

" Kızım." Kaynanamın acı barındıran sesi âdeta içime işlerken bana acımasını istemiyordum.

" Durumun nasıl evladım? İyisindir inşallah." İyi değildim ve çok kötüydüm. Kendime gelmem için birkaç güne daha ihtiyacım vardı ama kendimi zorlayarak biraz daha azaltabilirdim. Çünkü abimlerle bir an önce konuşmak istiyordum.

" İyiyim. Teşekkürler." Kısa bir cevap verirken bir çift kahverengi gözün üzerimde olduğunu biliyordum. Siyah bir eşofman ve tişört vardı üzerimde. Mardin'in sıcağı artık üzerimizdeydi ve kavuruyordu her yeri.

Cevabım karşısında " Aç mısın evladım? Bir şey hazırlatayım mı sana?" Dedi bir anne şefkatiyle. Annemin göstermediği sevgiyi iliklerime kadar hissederken, onunda en az benim kadar üzüldüğüne emindim. 'Neden bu kadına bu kadar çektirdin?'diye kendime soru sormadım değil açıkçası.

" Aç değilim Zehra Hanım. Odama çıkmak istiyorum. " Yalnız kalmak istediğimi anlamış olucak ki kafasını aşağı yukarı salladı. Herkesin odak noktası ben iken Maran Ağa'nın bana yaklaştığını hissettim.

Bu ailenin bana ne kadar verdiğini anlamaya başlamıştım. Zehra Hanım eminim ki bu bir hafta boyunca bir şey yememişti üzüntüden. Çünkü onunda zayıfladığını görüyordum. Ahmet Ağa ise hem karısı hem de bana yanmış olacak ki üzgünce bakıyordu ikimize. Devran ve Rojin de bana acıyarak bakıyordu. Zaten insanların bana acınacak şekilde bakmalarından sıkılmıştım.

Gözlerim etrafta gezinirken bakışlarım ilk önce Dilşah halada durdu. Kendisi ikinci katta durmuş merdivenlerin aşağısından bizi izliyordu. Gözlerinden nasıl baktığını kestiremiyordum ama sanki gülünçlü bir ifade vardı. Yüzündeki her bir santim sanki zafer kazanmışcasına kıvrılmıştı. Dudaklarındaki hafif tebessüm ise bunun deliliydi.

Yanında bulunan konaktaki hizmetçilerden birkaçıydı. Fakat benim bakışlarımı buz iken karartan bir kişi vardı. Gözlerim anında kararıp sabahın aydınlığını göremez hale büründü. Ruhum içinde bulunduğu benden rahatsız olmaya başladı. Beynime şimşekler çakılırken, olanlar bir bir gözümün önünden geçti.

Bana korkuyla ve tedirginlikle bakan kızı gördüm. Halasının yanına âdeta sinmişti ve sanki benden kaçmaya çalışıyor gibiydi. Narin'in bebeğime yaptıkları gözüm önüne gelince yüzüm anında gevşedi. Vücudum ters tepkiler vermek istemiyordu ama bu konak izin vermiyordu bana!

Bu kadının hâlâ ne işi vardı bu konakta? Masum bir bebeğin canına kıydığı için neden cezalandırılmamıştı? Anlaşılan kimsenin onun yaptığından haberi yoktu. Ben de o kadar üzülmüştüm ki bu adi kadın aklıma dahi gelmemişti.

Gözümü yukarıdaki kadından çekip zaten bana bakan Maran Ağa'ya çevirdim. Kızgın gözlerle ona bakarken, yüzümün ani değişimine şaşırmış gibiydi.

" Bu kadının hâlâ ne işi va bu konakta Ağam!" Herkes benden gelen bu soru karşısında kaşlarını çatarken benim bakışlarım Maran Ağa'daydı. Bana anlamazcasına bakıyordu.

" Kızım ne oldu? Kimden bahsediyorsun?" Ahmet Ağa'nın sesini duyunca hızla ona döndüm. Yüzüne bir kaç saniye baktıktan sonra tekrar yüzümü yine Maran Ağa'yı bulmuştu.

" Kardeşinizin kızı olan caniden bahsediyorum Ağam." Ahmet Ağa'ya cevap verir vermez karşımdaki adamın kaşları daha çok çatıldı.

" Neyden bahsediyorsun Ahsen? Açıkça konuş!" Hafiften anlamış olacaktı ki benden mantıklı bir açıklama bekliyor gibiydi.

" Belki yıllardır konağınızda tuttuğunuz bu kadın benim bebeğimin canına kast etti!" Bağırmam ile konak âdeta inledi. İnsanı korkutan bir sessizlik ortalığı boğdu. Etrafımdaki bedenler şaşkınlık nidaları çıkartırken benim kulağım ve bakışlarım kocamdaydı.

Söylediklerim ile donmuş bir şekilde bana bakarken dediklerime inanmıyor gibiydi. Yüzündeki damarlar hafiften belirginleşmeye başlamıştı. Öfkenin başlangıcını haber ettiren yüzün gerilmesinide yavaş yavaş seyrettim.

Herkes yukarıdaki Narin'e bakarken kimse ondan böyle birşey beklemiyor olacaktı. Fakat o, bu dünyadaki en masum canlı olan bebeğime kıymıştı. Beni merdivenlerden iteleyip bebeğimi benden almıştı.

Maran Ağa'nın gözerini öfke bürünürken kimse onun ne yapacağını kestiremiyordu!

~

 

Yeni bölüm nasıldı dostlarrr?

Umarım keyif almışsınızdırr

Sizce Maran Narin'e ne yapcak, tahminlerinizi bekliyorumm.

Bölüm : 15.03.2025 17:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...