
Sebrê rabe destê xwe li nava destê mi bixîne,
Çend rojeka mi li nava qîz û bûkê êlê,
Ji xwe ra bigerine.
Aqûbeta min û te,
Va bû aqûbeta Mem û Zîne.
Sabrım, hele kalk elimi tut,
Birkaç gün beni kızlar ve gelinlerin içinde,
Kendine gezdir.
Akıbetimiz,
Mem ve Zin'in akıbeti oldu.
~
Kalp neden yerinde durmadan dört nala koşardı? Ya korkmuştur, ya heyecanlamıştır veya aşırı sevinmiştir. Bu duygular olmadan âdeta durgun ve saf bir denize benzer. Kimseye bir zararı olmaz kendi halinde akıp gider. Ama kalp ritmi hızlanırsa bu seferde fırtınaya maruz kalmış denize benzer. Kimseye zarar vermekten çekinmez, önüne geleni oraya buraya savurur. Ama benimki şu anda böyle değildi.
Maran Ağa kalbimi dört nala koşturmayı başarmıştı. Az önceki hareketinden dolayı kendimi kaybetmiştim ve tepki vereceğimi şaşırmıştım. Ama o dudaklar nedense şifa gibi gelmişti. Aşağıda yaşananları sanki hiç yaşamamış gibiydik.
Dudaklarımdan çok sanki ruhuma dokunmuş gibiydi. Belime yerleştirdiği elleri bedenimi yakarken bende yumuşacık saçlarına ellerimi dolamıştım. Ve sanki uzun zamandır bunu bekliyormuşuz gibi öpüşüyorduk.
Dudakları benim dudaklarımda kaybolurken yavaşlamaya başladık. Anın etkisiyle beni kendine daha çok çekti ve dudaklarımız ayrıldı. Ama ruhumuz hâlâ birdi. Alnını alnıma yaslarken yoğun nefes alışverişlerimiz yüzlerimize vuruyordu.
" Ağam." Nefes nefese söylediğim şeyle elini belimden çekti ve yanağıma yerleştirdi. Her iki eli de yanaklarımdayken konuştu.
" Efendim güzelim." Abilerim de arada bu şekilde hitap ederdi. Ama bunu onun ağzından duymak beni daha çok heyecanlandırdı.
" Biz ne yapıyoruz?" Soruyu sormam ile hafif gülmüştü.
" Bilmem. Sen söyle, ne yapıyoruz?" Yanaklarım kızarınca başımı yere eğdim ama ellerini yanaklarımda olduğu için buna izin vermedi.
" Sanırım öpüştük." Utançla söylediğim şeyle bu sefer gür bir kahkaha attı. Alnını benimkilerden ayırıp yoğun bakışlarını gözlerime dikti.
" Sanırım seni utandırmak hoşuma gidiyor."
" Ağam!" Hafif şakadan kızmam ile bu sefer tekrar bir elini belime yerleştirdi. Beni kendine daha çok çekerken kendimi bulutlarda gibi hissettim.
" Seni bu şekilde gülerken görmek çok güzel. Sen hep gül olur mu?" İltifatı hoşuma giderken daha çok gülümsedim.
" Teşekkür ederim."
" Ne için?" Diye sorması ile aklıma her şey geldi. Çünkü bana gerçekten çok iyi gelmişti.
" Her şey için."
" Karıma yardım etmemek gibi bir lüksüm yok. " Yoğun bakışları yüzümü talan ederken kalbim dakikalardır yüksek ritimde atıyordu.
Dediği şeyle dayanamadım ve yüzüne yaklaşıp yanağına nazik bir öpücük kondurdum. Hızlıca geri çekildim çünkü çok utanmıştım. Yaptığım şeyle hafifçe şaşırırken utanmamı görmesiyle büyük büyük bir kahkaha attı ve o güzel gamzelerini tekrar önüme serdi.
" Kendi yaptığı şeye utananı da ilk defa
görüyorum. "
" Maran!"
" He kurban?" Şiveli konuşmasıyla bende güldüm ve birlikte gülümseyerek birbirimize baktık. Kendimi hayatımda hiç bu kadar huzurlu ve güzel hissetmemiştim.
" Ahsen." Birden onun ciddileşmesiyle bende kendime geldim. Gözlerinde az öncekine göre daha az yoğunluk vardı ve onun yerini biraz acıma bırakmıştı.
" Efendim." Sesim nedense titremişti. Korkudan mı heyecandan mı anlayamamıştım.
" Ne kadar zorluk çektiğinin farkındayım ve sana bir fikir sunacağım." Dediği şeyle merakla tek kaşımı kaldırdım.
" Nedir bu fikrin Ağam?" Merakla sorunca elleriyle ellerimi tuttu.
" Bir süre konaktan uzaklaşalım ne dersin? Hatta mümkünse ben şehir dışına bile çıkmak isterim. " İstekli söylediği şeylerle şaşırmıştım. Böyle bir teklif beklemiyordum. Beni düşünmesi hoşuma gitmişti. " Nefes alırsın biraz. Duvarlar üstüne üstüne geliyor, bunun farkındayım. Seni az da olsa ferahlatırsam ne mutlu bana."
Dediği gibi gerçekten de duvarlar üstüme üstüme geliyordu ve nasıl kurtulacaktın hiç bilmiyordum.
" Yani daha önce hiç şehir dışına çıkmadım ve kendimi nasıl hissederim bilmiyorum." Hiç şehir dışına çıkmamıştım ve Mardin havası dışında başka bir memleketin havasını solumamıştım.
" Sen hiç merak etme. Ben seni huzurlu hissetirmeye çalışacağım ve elimden ne geliyorsa en iyisini yapmaya çalışacağım. Bana güven." Bu kadar güven verici konuşması beni heyecanlandırmıştı ve kendimi iyi hissetmeme yardımcı olmuştu.
" Sana güveniyorum." Dedim gülümseyerek. Karnımda kelebekler uçarken her birinin kanadı Maran sayesindeydi. Ve bu gerçekten çok garip hissettiriyordu.
Sıcak dudaklarını alnına yaklaştırıp derin bir öpücük kondurdu. Anın etkisiyle gözümü kapatırken neden bu duygulara bu kadar geç kaldığımı kendime sormadım değil açıkçası.
" O zaman hazırlan." Demesiyle ayrıldık ve ben şokla ona döndüm.
" Şimdi mi gidiyoruz?"
" Evet. Hatta her şey hazır, bir tek senin onayın gerekiyordu. Onu da almış bulundum." Bu kadar çabuk gitmeyi beklemiyordum açıkçası. Kendime bir şans vermeyi denedim. Uzun zamandır kalbimde bir sıkışıklık hissediyordum. Olayların içinden çıkamadığım için yüreğim tepki veriyordu artık. Ferahlamak istiyordu. Belki de bu bir yol olabilirdi.
" Peki o zaman ben bavulları hazırlayayım." Dedim ve onun sıcaklığından kopmuş oldum. Hafif bir baş dönmesi yaşamış gibi oldum ama daha sonra kendime geldim. Onun kokusundan mahrum kalmak nedense kötü hissettirmişti.
O hemen banyoya ilerlerken ben de bavulumu alıp gardırobuma yaklaştım. Daha sonra bir kapağını açtım. İçinde bir sürü çiçekli elbisem vardı. Oldum olası çiçek desenli elbiseleri çok sevmişimdir.
Hemen gerekli olan tüm kıyafetlerimi ve kişisel malzemelerimi yerleştirdim bavuluma. Her şey hazır olunca sıra gelmişti kendimi hazırlamaya. Bavulu yerleştirirken giymek için ayırdığım kıyafetlerimi elime aldım. Altıma beyaz ve geniş olan kumaş bir pantolon, üstüme de yazlık olan mavi bir gömlek giydim. Gömleğin yakalarını pantolonunun içine koyup bir kemer taktım.
Aynadan kendime baktığımda çok güzeldim ama sanırım biraz yüzüme de bakmam gerekiyordu. Çünkü üzgünlükten yüzüm çökmüştü ve gözaltlarım siyahtı. Hemen makyaj masama geçtim ve elime bir kapatıcı aldım. O sırada da banyodan Maran Ağa çıktı.
Tesadüfe bak!
O da mavi, yakalı bir tişört, altında da beyaz kumaş pantolon giymişti. Ve aşırı karizmatik duruyordu. Anlaşılan o da banyoda hazırlanmıştı.
İnsan mısın be adam!
Ayak adımları bana yaklaşıyor gibiydi. Ben kirpiklerime rimel sürerken o yanıma gelmişti bile.
" Ne tesadüf? Ne kadar da uyumlu giyinmişiz." Gülümseyerek söylediği şeyle ben de gülümsedim.
" Allah'ın takdiri." Dedim bende.
Kapatıcımı bitirmiş, maskaramı sürmüş rujumu açmıştım. Dudaklarıma hafif bir renk veriyordu sadece. Sürmek için dudağıma uzanınca aynadan arkamdaki kocama bakakaldım. Her zamanki hareketi olan; elllerini cebine atmış, kafasını hafif omzuna doğru yatırmıştı ve beni izliyordu.
" Ne?" Diye bir anda sordum.
" Çok güzelsin." Dedi hiç düşünmeden. Ani iltifatı ile kafamı eğince hafif kıkırdama sesini duymuştum.
" Teşekkür ederim." Dedim hafif utançla. Böyle şeylere çok alışık değildim ve ne yapacağımı bilemiyordum.
" Güzelliğin için teşekkür etmene gerek yok. "
Allah'ım bu adam bana kalp krizi geçirtecek.
Neden bu aralar iç sesim haklı çıkıyordu?
Dediği şeye gülümsedim ve kafamı kendime çevirip rujumu sürdüm. Ortaya güzel bir görüntü çıktığından emin olunca ayağa kalktım ve ona döndüm.
" Gidebiliriz." Dedim ona dönüp. Bana bakarken ki dikkati bozulmuş olucakki hemen eski haline döndü. ' Tamam ' anlamında kafasını salladı. Daha sonra ' beni takip et' bakışı attı.
Odadan çıkınca kâbusum olan merdivenlere ilerledik ve aşağı indik. Kimseye görünmek ve görmek istemiyordum. O yüzden hızla Maran Ağa'nın arkasına geçtim. O da zaten direkt konağın avlusuna ilerliyordu. Biraz yürüdükten sonra durduk ve bende durdum. Karşıdan gelen arabaya baktım. Beni nişanlanırken kolumdan tutup bu konağa getirdiği arabaydı.
Şimdi düşünüyordum da başıma her ne geliyorsa Maran Ağa hep arkamdaydı. Beni döven, tecavüz eden, iftira atan, bebeğimi öldürenler arasında en iyisi oydu. Bu zamana kadar elinden ne geliyorsa bana yardım etmişti. Şimdi de sırf kendimi iyi hissetmem için beni konaktan uzaklaştırıyordu.
Aşık olmak için daha neyi bekliyorsun Ahsen?
Bilmem. Belki de aşık olmuşumdur ama nasıl davranacağımı bilmiyorumdur.
Karısından gelen lüks araca baktım. Hemen gelip anında yanımızda durdu. Sürücü kısmından Mert inerken hızla Maran'a döndü.
" İşler biraz sana kaldı Mert'im hakkını helal et." Dedi Maran elini Mert'in omzuna vurup.
" Estağfurullah abi. Siz eğlencenize bakın." Dedi eli önünde bağlı.
" Söyle o Ali'ye de kadınlarla uğraşmasın gelsin adam gibi şirkete çalışsın!" Diye bir tembihte bulundu.
" Abi her aradığımda yoldayım geliyorum diyor ama arkadan kadın sesleri geliyor. Biz de anlamıyoruz onu." Dedi Mert bilmezcesine.
" Bir gün gelsin karşıma göstericem ben ona! Geçen zaten bizim arabaların bir tanesinde kadınla bastım onu kardeşi diye tanıttı. Kadın da benim önümde suratına yapıştırdı tokadı." Dedi sinirle." Bir gün ben başka yerlerine yapıştırcam da haberi yok." İmâ ile konuşmam ile elimi ağzıma dayayıp gülmemi durdurmaya çalıştım.
" Abi kendi telefon numarasını ezbere bilmiyor, benimkini biliyor nerden öğrenmişse artık. Sarhoşken bir kadın onun numarasını almak istemiş, manyak benim numaramı vermiş kendi numarası zannedip." Sabırlı bir nefes alıp devam etti." Bir aydır kadınla uğraşıyorum takmış bana."
" Şerefsiz. Gördüğün an de ki Ağam senin gırtlağını kesecek." Sanırım ben bile korkmuştum.
" Tamam abi." Maran kafasını salladı ve şoför koltuğuna geçti. " Yenge." Bana seslendi gibi anlayıp ona döndüm. " Abime güvenin. Kendinizi iyi hissedeceğinden şüpheniz olmasın." Dedi benim içimi kavuracak şekilde. Yüzünde sanki bir olay yaşamışta benim de yaşamamı istiyordu. Sanırım bu adamda benim bilmediğim nice şeyler vardı.
Kafamı gülümseyerek salladım. O da ' iyi tatiller' deyip bizden uzaklaştı. Maran ile nerdeyse aynı boydalardı ve iri yapılıydı. Az önceki konuşmalarından ve Mert'in bana az önceki şeyi söylemesinden dolayı birbirlerine ne kadar güvendiğini anlamış oldum.
Hemen Maran yanındaki koltuğa oturdum ve kemerimi taktım. Araba çalışınca kendimi geri yasladım.
" Yol boyu dengbej dinlemek ister misin?" Diye bir anda sordu. Hızla ona döndüm ve gülümseyerek başımı aşağı yukarı salladım.
" Şarkı zevklerimizin uymasına çok sevindim." Dedim. O ise arabayı sürüyordu ve konaktan uzaklaşmaya başlamıştık.
" Bakalım daha nelerimiz uyacak birbirine." Dedi sanki bir şeyi imâ edercesine.
Ahsen sen cennetlik olmalısın.
İç sesimi anlamazken kendimi sorguya çektim. Ama burdan ne çıkartabilirim anlamamıştım.
O hafif sırıtırken ben de mal gibi ona bakıyordum. Direksiyondaki bir elini ses düğmesine ilerletip sesi açtı. Arkadan hafif bir dengbej çalmaya başlamıştı.
" Ee peki nereye gidiyoruz?" Dedim merakla. Evet her şeyi konuşmuştuk ve nereye gideceğimizi merak ediyordum açıkcası.
" Tahmin et." Allah aşkına neyi tahmin edecektim seksen bir tane seçenekten?
" Nerden bileyim ben acaba? Bir sürü seçenek var Ağam." Dedim hafif kızarcasına.
" Bilmem sallarsan tutturursun diye
düşünmüştüm. "
" Aa bak ben sallayınca tutuyor biliyor musun?" Dedim ciddi ciddi. Gerçekten bazen seçenekler arasında sallayınca tutturuyordum.
" E hadi bir de burda salla bakalım tutucak mı?" Dedi alayla karışık.
" Neden sırıtıyorsun? Yoksa tutturamayacağımı mı düşünüyorsun?" Dedim birden sinirle. Teessüf edercesine bir anda bana baktı.
" Ya bir şey demedim ki, nasıl anladın acaba?" Dedi masum masum. Öyle bir baktı ki bir an alaylı bakıyor gibime gelmişti.
" Öyle bir baktın ki, ne yapabilirim?" Dedim bende kendimi savunurcasına.
" Tamam o zaman, hadi tahmin et. Tutarsa eğer sen benden bir şey iste, eğer tutturamazsan ben senden bir şey isteyeceğim." Dedi sanki iddiaya girerek.
" Tamam hadi!" Dedim bende baş kaldırarak. Benim kafa kaldırdığını görünceye her iki yanında belli olan gamzelerini göstererek bir kahkaha attı.
" Bakıyorum da çok hoşuna gitti. " Dedi keyifle. Ben de onun gülmesiyle güldüm.
" Çünkü tahminlerime güveniyorum. " Dedim kendimden emin.
" E hadi bakalım hodri meydan!" Dedi o da bana meydan okurcasına. " Sana bir kıyak da geçeyim, üç hakkın var." Dedi. Kıyak da maşallah yani!
" Allah razı olsun ya!" Dedim alayla. Tekrar ciddi olup düşünmeye başladım. " O zaman en çok bilinen İstanbul!" Dedim hızla. E nede olsa turistik bir yerdi ve tarihiydi.
" Bir hakkın gitti."
" İzmir?" Başını iki yana salladı olumsuz anlamda. Tek bir hakkım kalmıştı. " Doğu tarafında mı?" Diye sordum. En azından seçeneklerimi azaltırım.
" Ben diyorum buradan uzaklaşacağım, sen diyorsun doğu?" Bunu demesiyle doğu olmadığını anladım.
Biraz düşündüm. Acaba neresi olabilir? Yani hava sıcak olduğundan herhalde bol deniz olan bir yere götürecek diye düşündüm. Buldum!
" Antalya!" Diye bağırdım kendime hakim olamayıp. Bence bu sefer doğru diye düşündüm. Başka tatil yeri kalmamıştı bence.
Ama gür kahkahasını duyunca yüzüm düştü. Ya acaba başka neresi olabilir? Acaba Muğla falan mı?
" Bilemedin ki?" Dedi alttan alttan bakarken.
" Neresi artık söyler misin?" Dedim artık sinirlenerek. Bu halime daha çok gülüp bana döndü.
" İtalya." Demesiyle beynimden vuruldum.
İtalya?
E hani seksen bir seçeneğimiz vardı?
Duyduğumla kaşlarım çatıldı ve sinirle ona baktım. E hile yapmıştı? Ben ereden bilecektim acaba yurtdışındaki şehirlere gideceğimizi?
" Ne?" Dedim şaşkınca.
" Evet, İtalya."
" Ya ben sabahtandır seksen bir şehrin içinde dolanıyorum. Desene yurtdışında diye."
" Valla kendini çok kaptırmıştın, durduramadım." Dedi sanki çok güzel bir şey yapmış gibi.
" Allah'ım sabır." Dedim elimi alnıma dayarak.
" Ama hile var burda!" Dedim isyan ederek.
" Niye hile varmış? Bilemedin işte şehri. Ayrıca ben illak Türkiye' de olucak demedim ki? " Dedi kendini savunurcasına.
Derin bir iç çekip tekrar ona döndüm. " Gerçekten İtalya'ya mı gideceğiz?" Evet anlamında başını sallayınca tekrar sordum. " Arabayla?" Dedim mal bir şekilde.
" Arabayla gideceğimizi kim söyledi? Şu anda uçağa gidiyoruz."
" Anladım."
Arkadan dengbej çalarken bende düşüncelere dalıp kendimi arkaya yasladım. Adeta ruhunu işleyen bu müzik notaları beni şarkı haline getirmişti.
Bu müzik anlayana güzeldi. Ama sorun şuydu ki herkes anlayamazdı.
Arabaya sessizlik çökünce kendimi birden uykuya dalmış bir şekilde buldum. Bu uyku bana iyi gelirken bir kıpırtı hissettim. Anın etkisiyle gözlerimi yavaşça açtım ve arabanın durmuş olduğunu gördüm.
Sol tarafıma bakınca Maran'ı gördüm. Ve onun yanında bir çift gamze. İçim giderken bakmıştım ve bir anda bana dönünce yakalanmış gibi hissedip başımı cama çevirmiştim hızla.
" Geldik uyuyan güzel. Hadi kalk artık."
" Neden uyandırmadın beni?"
" Uyandırıyorum işte." Dedi gülümseyerek. Bende gözümü ovuşturarak onun arabadan inmesini izledim. Tam bende kapıyı açacaktım ki kapı kendisi açıldı. Yani başkası açtı.
Kimin açtığına baktığımda korumalardan biriydi. Alışık değildim böyle şeylere, dolayısıyla değişik hissetmiştim. Evde ve ya dışarda olsun kendi işimi hep kendim yapmışımdır.
Gülümseyerek teşekkür ettim ve etrafa baktım. Kocaman bir uçağın önüne gelmiştik ve aşırı derecede güzeldi.
Bir dakika!
Üstünde Ahsen Arslanoğlu mu yazıyordu yoksa ben mi yanlış görüyordum?
Gerçekten benim adım yazıyordu. Anladığım kadarıyla bu bana mehir olarak verdiği uçaktı. O kadar şaşırmıştım ki kendime ait bir uçak olması enteresan bir şeydi.
Hızla korumalarla konuşan Maran' a doğru yürüdüm.
" Ağam bu uçak benim mi?" Dedim şaşırmışcasına.
" Evet senin Ahsen." Dedi gözündeki pahalı gözlüğü çıkarırken. Allah'ım bu kadar yakışıklı olmamalıydın Maran!
" Ama bu çok büyük."
" Küçük istersen o da var." Dedi alayla. Göz devirip tekrar uçağa baktım hayranlıkla. Hayret göz devirmeme sinirlenmemişti.
Bavulları yerleştiren korumaları izledikten bir süre sonra Maran'ın sesini duydum.
" Ahsen hadi gel biniyoruz." Başımı sallayıp heyecanla kocama ilerledim. Uçağın merdivenlerinden çıktıktan sonra ultra lüks bir yerle karşılaştım. Koltukları açık renk olduklarından dolayı insana ayrı bir huzur veriyordu. Rahat ve huzurlu bir yolculuk yapacağımızdan hiç şüphem yoktu.
" İstediğin yere oturabilirsin." Maran'ın dediğini duyunca ilk önce onun oturmasını bekledim. Çünkü itiraf edeyim ki hayatımda hiç uçağa binmemiştim ve korkuyordum.
Koltuklar tekli olduğu için ben de Maran'ın yanındaki tekli koltuğa oturdum. Göğsüm inip kalkarken korkamaya başlamıştım. Çünkü uçak artık uçuyordu ve biz havadaydık. Bir anda dayanamadım ve sordum.
" Ağam bu yere düşmez dimi?" Dedim masum masum ve korkarcasına. Maran ise hızla bana döndü ve benim halimi gördüğünde yerinde dikleşti. Anlaşılan beni böyle beklemiyordu. Çünkü resmen koltuğa kendimi yapıştırmıştım korkudan. Ellerim her iki yana tutunmuştu.
" Ahsen iyi misin? Yükseklik korkun falan mı var yoksa?" Dedi kaşlarını çatarken.
" Yükseklik korkum yok ama ben hayatımda hiç uçağa binmedim. O yüzden biraz stres oldum. " Dedim bende yüzümdeki gergin ifadeyle.
Birden elimin üstünde sıcak eller hissettim. Baş parmağını hareket ettirdi güven verircesine. " Gayet güvendesin Ahsen. Sen keyfine bak olur mu? Korkmana hiç gerek yok tamam mı? Ben buradayım." Gerçekten beni teselli etmeyi başarmıştı. Şimdi biraz olsun daha iyiydim. Evet dediği gibi o vardı yanımda. Onun olduğu yerde bana bir şey olmazdı
Gülümseyerek bende elini sıktım ve korkmadığımı ona hissetirmeye çalıştım. Bu adamdan herkese lazımdı. Ama böyle kişiler zor bulunuyordu bende bu bulanlardandım. Rabbim nasip ettimi en iyisini de nasip ediyordu. Bunca yıl acılarla büyürken bir anda bana bu cennet kapılarını açan adama baktım. O da bana bakıyordu ve bakışlarımızı ayırmadık hiçbir şekilde. Sanki birbirimizin ruhunu okuyormuşcasına gözlüyorduk.
Birden bakışmamızı bölen ince ve tiz sesli bir kadın sesi duyduk. Bakışlarımız ona döndü.
Bu kız niye aşırı derecede güzeldi peki!
SON..
Bölüm nasıldı dostlarrr?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |