9. Bölüm

9. Bölüm

Elifff
love_21

 

Ez çi bikim qeder yazikê ilahi ye.

Hele gundi cînarno.

Gilî gazın û loma dile minê rezîl mekin.

Çav û birîye reş o belek.

Şeva îşev ji xera minê xewna xwe da diye...

 

Şakiro

 

Ne yapayım kader yazılmış ilahidir.

Ey köylü ve komşular,

Benim rezil gönlümden şikayet etmeyin.

Kara gözleri ve kara kaşları,

Bu gece rüyamda gördüm...

 

~

 

Sokaklarda serbestçe dolaşmak vardı şimdiye. Bir kadın için oldukça zordu bu. Neden? Çünkü kadınlar güçsüzdü. Öyle bilinirdi. Onları alt etmek kolay olur.

Annesi avukat olan babası da memur olan bir oğlan var. Akli dengesi yerinde değil ve bu oğlanın kılıç koleksiyonu var. Bir gün yeni nişanlanmış, yüzü gözü temiz bir kız geldi şehir dışından. Kendi halinda takılan, daha yeni nişanlanan bir genç kız. Sokakta ilerlerken akıl hastası oğlan onu takip etti ve kuytu bir yerde biriktirdiği kılıçlardan birisiyle genç kızı acımasızca öldürdü. Nedeni sorulduğunda ise keyfince yaptığını söyledi. Annesi ise savunmak amaçlı oğlunun akli dengesinde sıkıntı olduğunu beyan etmişti.

İşte o kadın şimdi oğlunu tedavi ettirseydi belki de o kadın ölmeyecekti. Onun nişanlısının acısı, ailesinin acısı... Kelimeler yetmez acıyı anlatmaya. İşte böyle insanlardan dolayı ülke dünya bu haldeydi. Ahsen de böyle bir şey yaşamak zorunda değildi. Veya abisine göre kardeşi böyle bir şey yaşamak zorunda değildi.

Hatta onunki ölümden de beterdi. Kuzeninden zorla bebek olmuştu. Ve kendisi de şu an başkasıyla evliydi.

Evlendiği kişi ise dünyanın en iyi adamıydı.

O iyi adam Maran ise şimdi kendi karısını hamile bırakan adamı gebertmeye gidiyordu. O kadar zevk alacaktı ki her bir zerresine işkence ederken, o bile ömrü boyunca unutmayacaktı.

Tabi yaşarsa.

Şu anda dostuyla Demir'i sakladığı yere gidiyorlardı. Kendisi oldukça heyecanlıydı. Bakalım işkencelerini görünce ne yapacaktı? Unuttuğu şey ile yanında olan telefonunu eline aldı ve ' Mert' yazısının üzerinde bastı ve aramayı başlattı. Kısa bir süre sonra cevap gelmişti.

" Emredin Ağam." Dedi karşıda ki Mert' den. Şimdiye kadar kime ceza verdiyse hep yanında Mert'i bulundururdu.

" Koçum ben mekana geçiyorum sen gelebilirsin."

Sesindeki şehvet Mert'i bile heyecandırmıştı.

" Sen derken Ağam? Bir kaç arabayla gelmeyelim mi?" Dedi bu sefer merakla. Gerçekten de öyleydi. Her yere korumasız gitmezlerdi. Sonuçta dostları ne kadar varsa düşmanı da o kadar fazlaydı.

" Yok sen tek gel. Şimdi babam filan da merak eder. Onunla hiç uğraşamam. Ki zaten günün sonunda herkes son halini görecek." Son cümlesi oldukça gizem içeriyordu. Aklındakini Allah birirdi.

" Tamamdır Ağam." Dedi ve kapattılar telefonu.

Bulundukları yere vardıklarında mekana göre lüks arabalarından inmişlerdi. Şu an sadece içerde bir kaç koruma, Azad ve kendisi bulunuyordu. İndiklerinde birbirlerine bir bakış atıp pis mekana giriş yapmışlardı. Mekan, o piç için bile fazlaydı. Herkesin içinde parçalamak vardı ama herşeyin de bir zamanı vardı.

Bina önceden ateş almış ve her yeri siyahtı. Bulunduğu yer ise yangın sebebiyle uzun yıllar önce terk edilmişti. Bu yüzden yakınlarda kimsenin olmaması Maran Ağa'nın işine geliyordu. Vakit kaybetmeden dostuyla içeri giriş yaptı. Kapıdaki korumaya baş selamı verdi. Üç katlı bir yer olduğu için en üst kata çıkmalıydılar. Bu yüzden özensiz, tamamen betondan olan merdivenlere yöneldiler.

Azad birkaç kere gelmişti buraya yine Maran Ağa ile, bu yüzden az çok biliyordu. Şu anda bir şey konuşmak istemiyorlardı. Çünkü işler karışıktı.

Üst kata yaklaştıkça Demir'in bağırma sesleri kulaklarına geliyordu genç adamın.

" Bırakın lan beni! Ben bir şey yapmadım! Kendisi de istedi!" Hâlâ kendisini savunuyordu.

" Nerde o patronunuz olucak piç! Karşıma çıkamıyor mu yoksa?" Elleri ve ayakları bağlı olmasına rağmen hâlâ kendisini üstün görüyordu. Ağzını ise bilerekten kapatmamıştı. İstediği kadar bağarsındı, günün sonunda konuşamayacaktı ne de olsa.

" Biraz geç kaldım kusura bakma Demir Bey." Dedi bir anda Maran kata giriş yaparak. Demir sesin geldiği yöne döndüğünde ikiliyi görmesiyle dudakları iki yana kıvrıldı. Adamları biraz(!) hırpalamışltı Demir'i. Kaşı ve dudakları patlamıştı çünkü. Oldukça iyi yapmışlardı, zaten iyi bir spordan önce ısınmak gerekirdi.

" Ooo muhteşem ikili gelmiş." Dedi dilini dudaklarında gezdirirken. Azad elleri ve bacaklarına bağlı adama acıyarak baktı. Hâlâ şaka yapacak durumdaydı ya helal olsun.

" Umarım memnunsundur yerinden Demir." Maran Ağa'nın söylenmesiyle Demir daha çok sırıttı.

" Maran Ağa beni kaçırır da memnun olmaz mıyım ya?" Dedi bu sefer o da alayla. "Ben görücem şimdi senin memnuniyetini." Dedi bu sefer Azad. Yüzündeki alaylı ifade gitmiş yerine ciddi, Demir'e karşı tiksindirici bir ifade gelmişti.

" Bakın şunu söyleyeyim. Kendisi de istedi. Zorla dokunmadım be-"

" YALAN SÖYLEME LAN PİÇ KURUSU." Diye gürledi bir anda binayı yankılayan bir ses ile Azad. Dayanamıyordu artık. Anne ve babasının yanında güçlü durmaya çalışmıştı ama kardeşine yapılan bu pisliklik normal bir şey değildi.

Azad; dayanamamanın verdiği güç ile yüzüne o kadar sert bir yumruk attı ki, Demir'in dişinin kırılma sesini herkes duymuştu. Demir ise sabahtandır yediği dayaklardan daha şiddetli olan yumruk ile ses çıkarmadı fakat başı döndü ve yumruğun etkisi ile sandalyeyle birlikte yere düştü.

Demir sanki sabır damarlarına basıyormuş gibi kahkahayı bastı bu sefer. Azad'ın kaşları çatılırken, Maran ise birazdan yapacağı işkenler karşısında ağlayacak olan adamın gülüşünü seyrediyordu.

" Elin sertmiş Azad Ağa." Diye konuştu yerde yatılı pozisyonda duran Demir. Alayla söylediği şey ile Azad sabır çekercesine gözünü yumdu ve tekrar açtı. Bu adam gerçekten piskopattı. Alayla konuşan adamın yanına gidip sandalyeyle birlikte kaldırdı. Yakasından tuttu ve tiksindiği yüzüne baktı. Kardeşi bu yüze hiç durmadan bakmak zorunda kalmıştı o gece.

" Lan it! Nasıl kıydın sen benim kardeşime? Sen amcanın kızına dokunmaya nasıl cüret ediyorsun? Daha nikahlı bile değilsiniz! Zaten böyle de bir şey olamaz! Ben hayatta vermem sana kardeşimi! Şimdi seni burda gebertsem haklı değil miyim?" O tiksindirici yüz ifadesi ile Demir'e bakarken, Demir hâlâ sırıtıyordu. Azad'ın söyledikleri kendisinde bir tık bile etki yaratmazken dilini dudaklarında sapıkça gezdirdi.

" Lama kesilme lan başımıza amına koyduğumun çocuğu!" Demir dışında kimse sesin geldiği tarafa bakmamıştı çünkü kim olduğunu biliyorlardı.

Maran bakmamasına rağmen bu kişinin Mert olduğunu anlamıştı. Yeni gelmişti. O zaman en güvendiği adamı da yanında olduğuna göre yavaştan eğlenmeye başlayabilirlerdi.

Azad hiçbir sözün bu adamda etki olmadığını anladığı zaman geri çekildi ve Maran Ağa'nın yanına geçti. Demir ise yüzündeki sapık gülüşü Mert'in söylediği şey ile daha da kıvrıldı. " Ayıp oluyor ama lama falan." Dedi yine alayla karışık Demir. Mert'e baktığında kendisine sinirle bakıyordu.

" Lan hayvana hakaret ettim, çok bile sana!" Mert yengesine zorla dokunan adamı parçalamak istiyordu. Bakışlarını iki adım ötesinde duran Maran Ağa'ya çevirdi. Nasıl bu kadar sakin ve sabırlı durabiliyordu? Karısına dokunan bir it vardı karşısında. Ama Mert bundan daha çok korktu. Çünkü Ağa'sı sessiz ise ondan daha çok korkulması gerektiğini biliyordu. Demir henüz tanıyamamıştı onu.

Sandalyeye bağlı adam bakışlarını karşısındaki adamlarda teker teker gezindirdi. En sonda Maran Ağa'da durdu ve gözlerindeki kuytu derinliği görünce, kimseye belli etmek istemezcesine sessizce yutkundu. Ama tabiki Maran Ağa hemen fark etmişti. İşte Demir'i bu yüzden yenebilirdi. Karşısındaki kişileri aptal zannediyordu. Bir şey anlamaz zannediyordu. Herhalde şimdiye kadar karşılaştığı düşmanları aptal çıkmıştı. Şimdi zeki, acımasız biri çıkınca da aynı onlara ne muamele yapıyorsa Maran'a da aynı şeyi yapıyordu. Ama Maran kendisini tanıttıracaktı. Çünkü sınırını bu sefer fazlaca aşmıştı.

Demir hafif tırsmasına rağmen yüzündeki alaylı ifadeyi bozmadı. İlk önce bir kaç saniye sessizlik oldu.

Daha sonra Maran Ağa'nın; Demir'in geleceğinden daha parlak olan ayakkabısının sesi duyuldu.

Genç adamın adımları Demir'in önünde dururken, Demir bakışlarını yukarı kaldırdı. Genç adamın ifadesiz, soğuk yüzü onu daha da ürküttü. Yüzü her ne kadar soğuk olsa da gözü o kadar çok şey anlatıyordu ki, anlamayan kör olmalıydı.

" Demir?" Dedi Maran sakin sesi ile." Noldu korktun gibi." Demir bir şey demeden sessizce karşılık verdi. Artık yüzündeki alaylı ifade gitmişti. Yerine düz bir ifade yerleşmişti. Fakat gözü korktuğunu söylüyordu. " Bence de korkmalısın." Cebine koyduğu her iki elini çıkardı ve Demir'in tam karşısında eğildi. Adamın bağlı olan eline baktı. Uzun uzun düşündü. Demir ise daha çok ürktü bu sıfatına Maran'ın.

Genç adam, ellerini bağlı iplere götürdü. Demir'in ellerini çözmeye başladı. Herkes sessizce olanları izliyordu. Demir ise ifadesizdi ama Maran'ın ona bir şey yapacağı aşikârdı.

Demir'in elleri çözülünce morarmış olan bileklerini ovuşturdu. Kaç saattir bağlıydı ve uyuşmuştu. Maran çözdüğü ipleri yere attı ve Demir'in bileklerini elleri arasına aldı.

İlk önce Demir'in korkak keçi gibi baktığı yüzüne baktı. Yüzündeki ifadesiz yüzü gitti, onun yerine korkunç gülüşü peyda oldu yüzünde. " Demir." Dedi ve korkunç bir şekilde ona baktı." Bunu yapmamalıydın. Şimdi kim kurtaracak seni benden? SEN KARIMA NE YAPTIĞININ FARKINDA MISIN?" Dedi tüm binayı inleterek.

" Maran Ağa!" Bir kadın sesinin gelmesi ile Maran dışında herkes sesin geldiği tarafa baktı.

Maran arkası dönüktü bu yüzden bakamadı. Fakat sesini iki sokak öteden de olsa tanırdı.

Karısının ne işi vardı burada?

İlkten inanamadı o olduğuna ama ayağa kalkıp o yöne bakınca, karşısında omuzları dik, karnı hafif şiş, yüzü endişeli olan karısını beklemiyordu açıkçası.

" Ahsen?" Dedi Azad kendisinden önce davranarak. " Ne işin var senin burda kardeşim?" Maran Ağa karısının arkasında duran korumaya baktı. İlk geldiğinde burda değildi. Evden o getirmiş olmalıydı onu.

" Abi lütfen ben istedim gelmek!" Kocasının ve abisinin, arkasındaki korumaya öldürücü bakışlar atmasıyla açıklama gereği duydu.

" Ahsen! Çabuk, hemen git burdan!" Dedi kesin bir dille karısına doğru ilerlerken. Tam karısı konuşacakken Demir girdi araya.

" Ooo hayatım hoşgeldin. Nasılsın? Bebeğimiz nasıl?" Dediği söz ile Maran Ağa fişek gibi Demir'e döndü. Aynı şekilde diğer herkes de.

" SENİN DİLİNİ KOPARIRIM PUÇ HERİF! ŞEREFİNİ SİKTİĞİM ADİ KÖPEK!" dedi dayanamazcasına. Demir ise bağlı olmayan ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı.

" Tamam sakin be reis."

" Lan it birazdan geberip gideceksin! Hâlâ damarımıza basıyorsun. Sana daha çok işkence edelim diye mi?" Azad'ın konuşması ile Ahsen hızla ona döndü.

" Ne işkencesi? Direkt öldürsenize! Niye ellerinizi kirletesiniz?" Son cümlesini Maran Ağa'ya bakarak söylemişti.

" Sen karışma yenge." Dedi bu sefer Mert Ahsen'e bakarak.

" Ne demek sen karışma ya! Farkındaysanız bana dokundu o! Size değil!" Maran Ahsen'in sanki normalmiş gibi söylediği şeyler ile gözlerini yumdu. " BU YÜZDEN BEN ÖLDÜRÜCEM ONU!" dedi ve son noktayı koydu.

Maran ve Azad'ın gözleri büyüdü aynı anda " Asla!" Dediler. Azad kardeşinin o masum yüzüne baktı. Sadece yüzü değil kalbi de masumdu. Fakat bu olanlar masum kalmasına izin vermiyordu anlaşılan. " Elinin kirlenmesine izin veremem." Dedi bu sefer Azad kardeşinin omzuna dokunarak.

" Ahsen hemen burdan git! En başta gelmen hataydı." Dedi karısına doğru.

" Gitmiyorum! " Dedi inatla bu sefer Ahsen. Bütün olanları görmek istiyordu.

" Gidiceksin! Bu piçe yaptıklarımı görmeni istemiyorum! " Daha sonra gözlerini karısının karnına sabitledi. " Kötü etkilenebilirsin." Son cümlesi sakince çıkarken binada büyük bir sessizlik oldu.

" Etkilenmem! Alışığım." Tek kelime. Tek kelime Maran Ağa'nın kafasının karışmasına yetmişti.

Alışığım.

Maran sabrını çekerek önüne döndü. Anlaşılan karısı sözünden vazgeçmeyecekti. Bakışlarını tekrar karısını buraya getiren Ali'ye yöneltti. Bakışlarıdan korkan Ali, Maran Ağa'dan hızla çekti bakışlarını ve başını eğdi.

" Bakma ona öyle! Ben ısrar ettim. Sakın ona bir şey yapma!" Ahsen genç adama doğru hiddetle konuşurken bakışlarını çekti Ali'den.

Herşeyi boşverip önündeki asıl nefret ettiği adama baktı. Madem karısı da izlemek istiyordu izlesin bakalım.

İçerde bir dakikalık bir sessizlik oluşurken Maran az önceki gibi Demir'in önüne geçti ve ellerini tuttu.

Az önceki şaşkın yüzü gitmiş, şimdi Demir'e karşı korkuç yüzünü gösteriyordu. " En son ne diyorduk?" Dedi alayla karışık bir şekilde.

Ahsen'den

Şu an hayatımda hiç alışık olmadığım bir yerdeydim. Eski püskü bir yerdeydim ve bana zorla dokunan adamın cezası veriliyordu. Az kalsın ben görmeden yapacaklardı. İyi ki Ali'yi telefonda başkasıyla konuşurken duymuştum. Yoksa burda olamazdım. Her ne olduysa ben gelmeden yarım kalmıştı. Maran Ağa Demir'in önüne geçmiş ellerini tutmuştu. Ne yapacağını henüz anlamamıştım. Biraz belli olurdu ne de olsa.

" Heh!" Dedi Maran Ağa hatırlamış gibi." Benim karıma dokunuyordun." Ellerim stresten dolayı üşüyordu. Ben stres olunca üşümeye başlardım. Şimdi ise o başlamıştı. Bu yüzden kollarımı birbirine bağladım. " BUNU YAPMAYACAKTIN DEMİR!" Diye gürledi bir anda Maran ve kemik kırılma sesleri boş binada yankılandı. Aynı anda Demir'de bağırdı. O iğrenç sesi tıpkı o geceki gibi kulağıma geldiğinde kulaklarımı kapatmamak için zor duruyordum.

" Sen bu eller ile karıma dokunursun he! Öyle mi? O eller kırılmayacak mı zannettin sen?" Dedi Maran Ağa'da yeri göğü inleterek. Diğer elini de eline aldı ve onlarıda şiddetli bir ses çıkartarak kırdı. Gözlerimi yumdum. Yüzümü ifadesiz bırakmaya çalışıyordum. Ama çok zordu. Gözlerimi bir saniyeliğine yumdum ve açtım.

Maran Demir'den uzaklaşırken gözü kimseyi görmüyordu. Demir ise boğazı yırtılırcasına bağırıyordu. Ama umrumda bile değildi. O gece ben bağıramamıştım. Çünkü kimse duysun istememiştim.

" Ulan it! Geberticem seni!" Diye bağırdı acı içinde.

" Bu haldeyken mi? Birazdan öleceğini bile bile?" Dedi alayla Maran Ağa.

Sandalyede oturan Demir'e acımıyordum. Bana dokunurken de zerre acımamıştı. Ölmek bile ödül gelirdi ona. Maran ondan uzaklaştı. Demir ona bir şey yapmazdı çünkü el kemileri kırıldığı için bir yere dahi dokunamıyordu. Hareket ettiremiyordu.

Maran Ağa hemen yanımda duran korumasına döndü. Adını bilmiyordum fakat yanında bulundurduğuna göre ona güveniyor olmalıydı.

" Mert." Dedi ilk önce. " Hazır mı?" Dedi. Neyden bahsediyordu?

" Hazırdır Ağam. Hemen getireyim." Mert hızlıca merdivenlere yöneldi ve aşağı indi. Bir kaç dakika sonra geri dönmüştü. Fakat elinde tuttuğu şey ile gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.

Elinde ateşten çıkarılmış bir şiş bulunuyordu.

Ucundan çıkan hafif duman ve üzerinde bulunan ateş kıvılcımları ile taze ateşten çıkarıldığını anlamıştım. Mert elindekini Maran Ağa'ya verdi.

" Eveeet." Dedi Maran şakayla karışık." Bilirsin ben uzatmayı sevmem." Dedi. " En acı hamlem son hamlemdir. Dua et burda bir kadın var yoksa daha çok işkence çekerdin." Korkunç ifadesi Demir'i bulunca, Demir korku ile bir Maran'a bir de kızarmış şişe bakıyordu. Maran yine Demir'in önüne geldi. Herkes sessizce Maran'ın acımasızlığını izliyordu.

Maran Ağa'ya baktığımda yüzünde her şeyi barındırıyordu. Tiksinti, acımasızlık, şehvet. Her şey vardı. " Azad, karımın gözlerini kapat!." Dedi kesin bir dille. Abim bana doğru hareket ederken kendimi geri çektim. " Hayır!" Dedim inatla. "Kulaklarımı kapat!" Dedim düzelterek. Onun sesini duymak istemiyordum sadece. Abim dediğimi yaparak ellerini sıkıca kulaklarıma koydu ve sıkıca kapattı.

Hemen sonra Demir'in bağırış seslerini tekrar duydum. Kulaklarım kapalı olmasına rağmen yine de bağırış sesini duymuştum. Fakat merak ediyordum.

Maran neresini yakmıştı?

Yanımda duran abime baktığımda yüzü buruşuk bir şekilde Demir'e bakıyordu. Görmüştü neresi olduğunu. Mert'e baktığımda sırıtarak Demir'e bakıyordu. Bir tek ben görmüyorum! Çünkü Maran tam da benim önümdeydi ve o büyük cüssesi Demir'i görmemi engelliyordu.

Abimin ellerini kulağımdan çektim. Demir'in kulağımı sağır edecek derecedeki bağırışları bir anda arttı. Umursamamaya çalıştım. Hafif Maran'a yaklaşarak onun bir adım arkasına geçtim.

" Yenge gitme!"

" Ahsen gel buraya!" Abimin ve Mert'in uyarışlarını umursamdan Maran'ın sağ tarafına adımımı attım. Gözlerim gördüklerim ile fal taşı gibi açılırken, Demir'e tek yakışan cezanın bu olduğunu anlamıştım.

Maran; Demir'in erkekliğine şişi dayamıştı. Yakıyordu orayı.

Gerçekten ona ölümden de güzel tek güzel ceza bu olsa gerekti. Maran Ağa gerçekten de çok acımasızdı.

Sadece zalimlere karşı.

Evet sadece düşmanlarına böyleydi. Demir hak etmişti ama. Sadece bana değil Allah bilir kaç kadına zorla dokunmuştu. Keşke olmasaydı böyle bir şey. Keşke o gece annem ve babam evde olsaydı. Hayatımda anne ve babamı ilk o zaman istemiştim. Başka da istediğim bir zaman olmamıştı. Çünkü yanımda durduklarında, bana nefretli gözlerle bakmaktan başka bir şey yapmıyorlardı.

Demir'in bağırma sesleri o kadar şiddetliydi ki bir ara kulak zarım patlayacak zannetmiştim. Kaç saniyedir Maran erkekliğine bastırıyordu şişi tam bilmiyordum. Ama artık o çok sevdiği erkekliğini kullanamiyacağı aşikârdı. Gerçekten şu an gidip Maran Ağa'nın boynuna sarılmak istiyordum. Demir'e hayatında hiç unutamayacağı bir ders vermişti. Şimdi tek bir soru işareti vardı.

Acaba Demir'i öldürecek miydi?

Zaten Demir aldığı bu darbeden sonra hiç kimseye yaklaşmazdı. Aslında herkes bu haberi alsa hiçbir kadın da ona dokunmak istemezdi. Maran her halükarda çok iyi ceza vermişti.

Yüzüm ifadesizken kendimi hiçbir şekilde geri çekmedim. Sadece acı ile kıvranan Demir'in yüzünü izliyordum. Tıpkı o gece ki gibi. O zaman; ben acı çekerken, o zevk alıyordu. Şimdi o yanarken, ben zevkten dört köşeydim. Ne ara bu kadar ifadesiz, soğuk, donuklaşmıştım bilmiyordum. Ama sanırım yaşadıklarım beni bu hale getirmişti.

En sonunda Maran geri çekilirken Demir az da olsa rahatlamıştı fakat alt kısmı cayır cayır yanıyordu. Acıdan dolayı gözlerinden yaşlar gelirken, bağırmaktan sesi kısılmıştı. Sesi çıkmıyordu hiçbir şekilde.

" Ah! İt köpek! Nasıl yaparsın sen bunu bana?" Dedi sanki o hiçbir şey yapmamış gibi konuşuruken.

" Niye Demir? Az bile yaptım." Dedi bu sefer Maran Ağa zevkle konuşurken. Gözleri hâlâ ateşle bakıyordu ama içinin rahatladığı belliydi. Demir'in acı çekmesi onu rahatlatmıştı.

Maran'ın önüne geçmek istedim ama kolumdan tutan Maran ile durup ona baktım." Ahsen! Gitme yanına." Dedi emirvaki bir ses tonunda. " Lütfen ben biliyorum ne yapacağımı." Dedim ve kolumu çektim elleri arasından. Maran Ağa'nın önüne geçip tam da Demir'in karşısında durdum. Elleri erkekliğindeydi. Şiş pantolonunu da yırttığı için gözükmesin diye kapatıyordu. Ama zaten görebileceğimiz bir şey kalmamıştı ortada. Yanmıştı hepsi.

Bu halini görünce yüzümdeki ifadesiz, soğuk ifade gitti yerine tiksindirici bir ifade geldi. O ise yorgun gözler ile bana bakıyordu. Ağzından arada sesler çıkıyordu ama umursamıyordum. " Noldu Demir Bey?" Benden yardım istercesine bakıyordu." Sana yardım etmemi mi istiyorsun?" Ona yardım etmek mi? Asla." Sen o gece beni bıraktın mı? Ben sana 'beni bırak' diye çığlıklar atarken sen durdun mu?" Gözümde tekrar o anlar canladı. Ağlamak istemiyordum. Bu câninin yanında kendimi güçsüz göstermek istemiyordum.

Demir sesli soluk alıp verirken, gözleri karnıma kaydı. " Çocuğumu babasız mı büyüteceksin?" Aldığı cezaya rağmen sessiz de olsa konuşuyordu. Bunu duymam ile kaşlarım havlandı.

" BAK HÂLÂ ÇOCUĞUM DİYOR." Maran'ın Demir'in üzerine gelmek için hareket ettiğini görünce önüne geçerek engelledim. " Bırak Ağam. Konuşsun. Umrumda bile değil." Maran Ağa dururken sabır dilercesine nefes verdi. Bakışlarım tekrar Demir'e kaydı. " Çocuğumu senin gibi birisinin yanında yetiştireceğime, babasız olmasına tercih ederim. Ayrıca ben artık evliyim! İstesen de alamazsın beni! " Hiddetle konuşurken gözlerimden nefret fışkıyordu.

" Ben seni istemek dışında hiçbir şey yapmadım! Sadece seni isti-" sözlerine dayanamadığım için erkekliğine bir de ben ayağımla sert bir darbe vurdum.

Hadi bakalım şimdi de kullan o çok sevdiğin erkekliğini!

Benim vurmamla hepten giderken büyük bir çığlık attı binada. Tiksindirici yüzümle kendisine bakarken kendi yüzünü buruşturmuştu. " Ben hiç bir zaman senin olmadım! Olmayacağım! İnşallah aldığın cezayı iyicene çekersin! Ama beni unut artık! Benim artık bir sahibim var! Kendinle beni rüyanda bile yan yana koyma!" Dedim ve son sözümü de söyleyip önünden çekildim. Benim de Maran Ağa gibi içim rahatlarken bağarışları umrumda bile değildi. Zerre acımam yoktu.

Arkama döndüğümde Maran hariç herkes bana şaşkınlıkla bakarken gözüm hiçbirine bakmadı. Sadece Maran'ın yanına tekrar gelmiştim. Ona baktığımda ise yüzü ifadesizdi ama gözleri bir şeyler anlatıyor gibiydi. Bana bakmadığı için gözlerini göremiyordum.

Maran ise tekrar Demir'e yaklaştı ve önünde eğildi." Seni öldürmeyeceğim." Dediği şey ile yüzüm hızla kendisine dönerken diğerlerininde benden farkı yoktu. Mert benden önce davranmıştı.

" Abi ne demek öldürmeyeceğim! Hakkı ölümdür."

" Maran öldür şunu kurtulalım. " Mert'in ve abimin söylenmesi yetmemişti sanırım. Çünkü onları duymamıştı bile, bu yüzden Demir'e doğru konuşmaya devam etti.

" Ama bu şehirden hemen gideceksin. Hatta ülkeden bile gideceksin! Bir daha ne seni, ne aileni, ne de adını duyacağım." Demir ona şaşkınlık ile ona bakarken korku dolu bir sesle konuştu.

" Lan öldürsen daha iyiydi. Ben ve ailem yurtdışına nereye gideyim. Benim tek toprağım burasıdır!" Kendini savunmasıyla Maran Ağa hızla cevap verdi.

" Niye?" Dedi yüzünde gizem doluyken. " Kaçakçılık yaparken gayet de fazla tanıdığın vardı." Bir anda yüz ifadesi değişti, onun yerine sanki bir şey hatırlamış gibi tekrar konuştu." He onlar seni satmıştı değil mi?" Alayla konuşurken en sonda yüzünde tehlikeli bir sırıtış belirdi.

" Lan it! Onları bile sen tehtit ettin!" Demir onun yüzüne tükürcesine bağırırken ben girdim araya.

" Kocama sesini yüksetme!" Dedim ona kıyasen biraz daha alçak sesimle. Ama daha hiddetli ve nefret dolu çıkmıştı.

Maran yüzündeki ifadeyi bozarken yerine soğuk bir ifade yerleştirdi. Ayağa kalktı ve yanıma geldi. Demi''i umursamadan bileğimden tuttu ve merdivenlere doğru ilerlerken, Mert'in yanında durdu. " Gerisi sizde. Ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz." Dedi ona doğru. Hemen onun yanındaki abime de baktı.

" Siz gidin ben biraz daha bu piçin yanındayım." Maran onayladı ve abim kısaca bana baktı. "Kardeşim." Dedi sesi hüzünlü çıkarken. " En kısa zamanda konuşabilir miyiz?" Gerçekten o kadar olay oluyordu ki konuşmaya zaman kalmıyordu. Kafamı salladım ve onu onayladım. Yüzünde acı bir tebessüm belirirken Maran hareketlenmeye başladı.

Merdivenlere yönelip aşağı indik. Bileğimi çekmem istedim ama ısrarla çekmiyordu. Birden en alt kata indik ve durduk. Bana döndü. Gözlerini gözlerimden ayırmazken yavaşça ceketini, kaslı kollarında sıyırdı. Ve ceketinin sıcaklığını anında omzumda hissettim.

" Üşüyorsun." Dedi. Okyanus kokusu hâlâ ilk günkü gibi tazeyken cekete üşüdüğüm için daha da sarıldım. " Teşekkür ederim." Dedim ben de karşılık olarak. Yüzü ifadesiz olmasına rağmen gözleri az öncekine kıyasen sıcak bakıyordu. Önüne dönüp binanın kapısına doğru ilerledi. Ben de ona hızla yetiştim ve ikimizde binadan çıkış yaptık.

Bugün o; karısına zorla dokunan adama acı çektirerek rahatlamıştı, bense bana zorla dokunan adamı acı çekerken zevkle rahatlamıştım. İkimiz de sanki koskoca bir yükten kurtulmuş gibiydik...

 

SON...

 

Evett dostlar bölüm nasıldı?

Maran'ın işkence yöntemini sevdiniz mi?

Umarım bölümü severek okumuşsunuzdur.

Bölüm : 05.01.2025 01:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...