
Eve geldiğimde ilk iş odama çıktım, dolabımın üstündeki kocaman aynadan yansımama baktım, üzerimdekiler bana o kadar yabancıydı ki kendimi çok farklı hissediyordum, karşımdaki sanki Merve değilmiş gibi, eski halimi düşündükçe asıl Merve'den tiksiniyordum, o kıyafetler benden ailemi çalmıştı, şimdi nasıl olur da onlara özlem duyardım, bu annemle babama çok büyük haksızlık olurdu,tüm bunlar olmasaydı şuan annemle babam yanımda olacaktı, diplomamın sevincini yaşayacaktık, belki babam bana sürpriz olarak çok istediğim arabayı alırdı. Furkan'ın da arabası hiç fena değildi, hiç fena değildi dediğime bakmayın, mütevazi olmaya çalışıyorum, siyah bir Audi Q3’e sahipti, anlaşılan o da benim sevdiğim tipte arabalardan hoşlanıyordu, acaba ben daha önce Furkan'ı neden hiç görmemiştim, sonuçta iki sokak aşağımızda oturuyor ve ben o sokaktan kaç kere geçmişim ki kesinlikle görsem dikkatimi çekerdi. İstediğim hiçbir şey olmuyordu, umursamaz gibi görünsem de bilsem ki benim olabilmesinin bir ihtimali var, hiç düşünmeden yapardım. Bu arada ben kaç dakikadır aynanın önündeyim? Düşüncelerimi aynaya hapsedip dolabın kapağını açtım, üstümdekileri çıkarıp rahat bir şeyler giydim.
Salona inip atıştırmalık bir şeyler hazırladım. Oturmaya geçip televizyonu açtım, kanalları umarsızca zaplarken bir yandan da ekmeğimi ısırdım, aslında televizyon izlemeyi pek seven biri değildim ama bu koca evde yapacak hiçbir şeyim yoktu, en sonunda bir kanalda karar kılıp izlemeye başladım, film bitince mutfağa gidip tabak ve bardakları makineye yerleştirdim, saate baktığımda dokuzu beş geçiyordu. Hiç uykum yoktu. Acaba Büşra ne yapıyordu? Telefonumu alıp aradım. İkinci çalışta açtı.
"Buyur bebeğim." Laçkalığı üstündeydi yine, sesini yaya yaya konuştu.
"Uff Büşra zevzeklik yapma, evde misin?"
Yalnızlığın ne demek olduğunu gelip bana sorun, en ince ayrıntısına kadar anlatabilirim.
"Tamam patron ciddi olalım, evdeyim, buyur gel.”
Kahkaha atmayı da ihmal etmedi, şebek işte ne olacak!
"Çok sıkıldım, bir şeyler yapalım mı?" Furkan’a gidelim mesela!
"Aynen ya bizimkiler de gittiler, evde yalnız kaldım." Aklımdan geçeni tabiki de yapmayacaktım.
"Tamam ben mi geleyim, sen mi gelirsin?" Telefonda saniyelik bir sessizlik oldu.
"Benim daha iyi bir fikrim var." Yine ne geliyordu bakalım?
"Ne?" Bakalım aklında ne vardı.
"Dışarı çıkalım." Daha yaratıcı bir şeyler beklediğim kesindi ama bu da olabilirdi.
"Bana uyar, hazırlan çıkalım, kapının önünde buluşuruz.” Öpücük sesi telefondan kulağımı tırmaladı, yüzümü buruşturdum.
"Tamam bebek." Hiç vazgeçmiyordu, her ne kadar görmese de gözlerimi devirdim.
"Ayyy Büşra, hadi kapatıyorum."
Telefonu kapatıp odama çıktım, dolaptan beyaz kotumu ve su yeşili kolsuz gömleğimi alıp üzerime geçirdim, saçlarımı da sıkı bir at kuyruğu yaptıktan sonra hazırdım, çantamı alıp kapıdan çıktım, beyaz spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim, telefonumu arka cebimden alıp Büşra'yı aradım, meşgule attı, evinin önüne bakınca kapıdan çıktığını farkettim, üzerinde derin dekolteli kırmızı bir büstiyer, altında siyah deri şort, saçları sıkı bir at kuyruğu ve hafif gölgeli bir makyaj, karşımdaki kadına şaşkınlıktan açılmış gözlerimle baktım, anlamadığım biz nereye gidiyoruz ki böyle bir tiple çıktı? En iyisi kendisine sormaktı.
"Bu ne hal?” Çocuk gibi etrafında dönmeye başladı.
"Ay çok güzel oldum değil mi? Kesin gözlerini alamayacak benden." Ne saçmalıyordu bu kız?
"Affedersin! Anlamadım?" Aklından neler geçtiğinden bihaberdim.
"Tamam sıkı dur, az önce Melike beni aradı, yani sen tam aramadan önce ben de ne yapsam diye düşünüyordum."
Sohbet nereye gidecekti merak etmiştim doğrusu, yerinde duramamasından bir şeyler döndüğü belliydi, kolundan tutup durmasını sağladım, devam etmesini istedim.
"Eee?"
"Eeesi Volkan oradaymış ve çok rahatmış, böyle geçenki gibi esip gürlemiyormuş, hatta yanında kızlar da varmış." Son cümlesini biraz sinirli söyledi, acaba aklıma gelen şeyimi yapacaktı.
"Oraya mı gidiyoruz?" Masum bakışlarla yüzüme baktı, aklına gelen şeyle gözlerinin içinde ateş yandığını hissettim.
"Aynen öyle, onu doğduğuna pişman edeceğim, beni görünce dibi düşeceğinden eminim ama ben tabiki de yüz vermeyeceğim."
Tahmin etmesi zor değildi ama bunu yapmak istediğinden emin miydi orası tam bir muammaydı.
"Büşra emin misin, bak sonra pişman olma!”Söylediğim şeyle yüzü düştü.
"Merve lütfen, tek başıma bunu başaramam, sen yanımda olursan senden cesaret alırım." Pişman olacağı bir şey yapmasını istemiyordum.
"Peki ya babanlar eve gelirse. Bu kılıkla nasıl eve gireceksin? Hem de sen nereden buldun bunları?" Saçma da olsa bahaneler üretiyordum fakat pes edecek gibi değildi.
"Ya çok oldu bunları alalı. Hem babamlar gelse de sende kalacağımı söyler eve geçmem, o önemli değil. Sen söyle, geliyor musun, gelmiyor musun?"
Aslında yaptığımız çok yanlıştı ama onu yalnız bırakmak içime hiç sinmiyordu, cevap vermedikçe yüzü daha da düşüyordu, en azından ona göz kulak olurum diye düşünerek kabul ettim.
"Peki tamam ama sadece seni yalnız bırakmamak için, yoksa yaptığını doğru bulmuyorum." Üzerime atladı.
"Canım arkadaşım! Beni yalnız bırakmayacağını biliyordum." Kollarından kurtulup dağılan saçımı düzelttim.
"Hadi tamam, taksi çevirip gidelim hemen."
Yüzüne muzip bir ifade takınınca kabul etmenin pişmanlığını her saniye yaşayacağımı anlamıştım.
"Ne taksisi, araba varken!” Bu gece kafamı karıştıracağına yemin etmiş gibi bir hali vardı.
"Konuyu nereye bağlayacaksın merak ettim doğrusu?" Elini havaya kaldırıp kendine doğru çekti.
"Gel benimle." Kolumdan tutup çekiştirdi, garajın yanına geldiğimizde karanlıktan pek bir şey göremedim.
"Büşra ne yapıyorsun? Işığı açsana." Yanağımdan bir makas aldı, ben bu kadar gerginken onun bu rahatlığı hiç hoş değildi.
"İzle ve gör bebeğim..” Işıkları açtığında karşımdaki siyah arabayı görünce kalakaldım.
"Merve... Merve.... Hey kendine gel." Büşra'nın sarsmasıyla kendime geldim.
"Ama bu…" Karşımdaki siyah Corvette c7’yi görünce yutkunmam zorlaştı.
"Evet canım, babamın yeni oyuncağı." Gözlerim yuvalarından çıkacak sandım, araba tutkumdan vazgeçemiyordum.
"Aklımdan geçeni düşünmüyorsun değil mi?" Her ne kadar tutkuyla baksam da ben onun kadar vurdumduymaz değildim.
"Evet tatlım, tam da onu düşünüyorum." Gerçeklere dönmeliydim, her şeyin bir oluru vardı.
"Asla olmaz, bu delilik." Yüzüme ciddi olduğumu anlamasını sağlayacağım bir ifade takındım.
"Hadi ama Merve, ne kadar güzel araba kullandığını hatırlatmama gerek yok, bu fırsat bir daha elimize ne zaman geçecek."
Doğru insan olmak bazen işe yaramayabilirdi, şu an ne kadar inkar etsemde kendimi şoför koltuğunda hayal etmeden duramıyordum, pes ettim.
"Tamam, hadi binelim." Tek temennim günün sonunda pişman olmamaktı.
"İşte bu!”
Arabaya atladık ve yola çıktık, gaza her basışımda uçuyor gibi hissediyordum, direksiyonu sıkmama gerek kalmadan kendi akıp gidiyordu, arabalara olan düşkünlüğüm hep babam yüzündendi, bundan şikayetçi değildim, tek sorun; eğer arabalara düşkünseniz ama hepsini alma gibi bir imkanınız yoksa işte bu felaketti, vitesi her attığımda kalbim deli gibi çarpıyordu.
"İşte bu benim kızım!” Gaza getirme konusunda Büşra’nın üstüne yoktu, müziği açıp ön koltukta dans etmeye başladı.
"Bak kızım beni gaza getirme, zaten kontrolü ele almak çok zor." Telefonu uzatıp adresi girmesini istedim, çok geçmeden adrese vardık.
"Sanırım geldik." Navigasyonun vardınız sesi bir an da Büşra’daki bütün enerjiyi aldı götürdü.
"Tamam, şuraya park edeyim, bekle."
Arabayı barın garajına park edip indik, kapıdan geçtiğimizde kendimi bir tuhaf hissettim, buraya ait değildim, içeride boğulur gibi oldum, Büşra bir anda durunca ben de durdum, yüzü kaskatı kesilmişti, baktığı yöne kafamı çevirdim, dip dibe oturan bir çift vardı, kız erkeğin dibinde kıkırdıyordu, erkekse pek yüz vermiyor gibiydi.
"İyi misin?" Kolunu nazikçe tutup bana dönmesini sağladım, dönüp buruk bir tebessüm etti.
"Bundan daha iyi de olabilirdim."
"Bu…” O çocuğu gösterip konuştum. “O mu?"
Derin bir nefes verdi.
"Evet, o!" Elleriyle yüzünü ovuşturdu.
"Sakin ol arkadaşım." Saçlarını düzeltmeye başladı, sırıtışı büyüdü.
"Hadi gel şuna haddini bildirelim." Ani ruh değişimleri beni korkutuyordu.
"Ne yapacağız?" Kafamı olumsuz anlamda sallayıp peşinden gittim.
"Beni izle." Masalardan birine geçip oturduk, geldiğimiz yer bardan çok bir gece kulübü gibiydi, yanıma birinin yaklaştığını görünce ona döndüm.
"Selam güzellik." Bana mı diyordu bu?
"Hey sana diyorum, gerçi üstüne alınmaman normal, bu kılık buraya göre fazla mı şeker olmuş, ne?"
Karşımdaki pişmiş kelleyi biri alsa çok güzel olacaktı zira koltuğa sülük gibi yapışmıştı, işin tuhafıysa cevap vermediğim halde hala konuşuyor olmasıydı.
"Uzatma lütfen, kalkıp gider misin masamızdan?” Yüzündeki çapkın ifade yerini sinsiliğe bıraktı.
"Vayyy şeker ama asi, en sevdiğim." Asılması mide bulandırıcıydı, yüzümü buruşturmamdan ondan ne kadar tiksindiğim anlaşılıyordu.
"Hayda, çattık, git başımdan.” Öfkeyle elimi masaya vurdum, son yaptığım hareket işe yaramış olacak ki kalkmaya yeltendi.
"Tamam, tamam sakin ol, kalkıyorum, olurda beni özlersen şu masada olacağım."
Biraz ilerideki masayı işaret edip kalktı, yılışık bir de göz kırptı, bu erkekler ne kadar aptallar böyle. Furkan da mı, diyen iç sesime gözlerimi devirmekle yetindim, ardından karşımda otuz iki diş sırıtan Büşra'ya döndüm.
"Ne gülüyorsun?" Dalga geçmesi beni daha da öfkelendiriyordu.
"O neydi be öyle?" Kendime gelmek için silkelendim, olayı halledip bir an önce buradan gitmek istiyordum.
“Boşver ya, ne yapmayı düşünüyorsun?" Omuz silkti, sesindeki hüznü farkedebiliyordum.
"Hiçbir şey, beni farketmedi bile." İşin uzamasını engellemeliydim.
"Akıl vermek gibi olmasın ama kalk bize içecek bişeyler getir, önlerinden geçeceğin için farkeder seni." Dediğimle gözleri parladı.
"Harikasın, ben gidip geleyim, ne içersin?" Çocuk gibiydi, onu hiç böyle görmediğimi farkettim.
"Vişne suyu." Kafasını sallayıp heyecanla ayağa kalktı.
"Tamam, ben de ondan alırım." Büşra gittiğinde ben de yalnız kaldım, çocuk hala bana bakıyordu, elindeki içki şişesini bana uzatıp tek dikişte içti, havalı falan olduğunu mu sanıyordu? Büşra yanıma gelip bardağı uzattı, gözleri dolmuştu.
"Neyin var Büşra?" Endişeli bir şekilde ona döndüm.
"Beni farketmedi bile, yanındaki kızla ilgileniyordu." Kocaman sarılıp göğsüme yasladım.
"Çok mu seviyorsun onu?" Sırtını sıvazlayıp bana bakmasını sağladım.
"Evet, maalesef ki evet." Ne kadar sessiz ağlasada içindeki fırtınayı hissediyordum.
"Hadi kalk bir elini yüzünü yıkayalım, makyajın aktı, sonra da gideriz." Hiç konuşmadan dediğimi yapıp kalktı, lavaboya gidip elini yüzünü yıkadık, daha iyiydi, telefonu çalınca alıp açtı.
"Alo."
".........."
"Evet geldik ama pek bir şey olmadı, aslında hiçbir şey olmadı."
"..........."
"Burada mı?"
".........."
"Tamam ben bir Merve'ye sorayım."
Bana dönüp telefonu eliyle kapattı.
"Melike buradaymış, yanımıza gelmek istiyor, senin için uygun mu?" Biraz düşündükten sonra cevap verdim.
"Tamam olur." Yüzüme gülüp telefonu kulağına yaklaştırdı.
"Tamam gel bekliyoruz." Telefonu kapatıp içeri geçiyordu, kolunu tutup kendime çevirdim.
"İstersen gidelim." Önce düşünür gibi yaptı ardından cevap verdi.
"Hayır istemiyorum, önünde sonunda bununla yüzleşmem gerek değil mi?" Kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Kendini sıkıyorsun ama…” Derin bir nefes verdi.
"Boşver, gel."
Bu kez o beni kolumdan tutup içeri götürdü, masamıza oturduktan on dakika sonra Melike geldi, Büşra ile sarıldıktan sonra bana döndü, çekingenliği her halinden belliydi.
"Siz ne ara bu kadar samimi oldunuz?” Gözlerimi ikisi arasında çevirdim.
"Volkan olayından beri." Bunu diyen Büşra’ydı, ardından Melike konuşmayı devraldı.
"Volkan’ı çok eski tanırım, fazla bir samimiyetimiz olmasa da bir dönem arkadaştık.”
Melike'nin sözünü o Volkan denen çocuk kesti.
"Büşra senin burada ne işin var? Az önce görmüştüm ama ihtimal veremedim pek."
Hesap sormaya gelmişti anlaşılan.
"Ne demek ne işin var, burayı kapattında haberimiz mi yok?" Sesindeki titremeyi gizlemeye çalışıyordu.
"Neden böyle yapıyorsun diye sormayacağım, haklısın ama beni de bir dinlesen." Olaya karışmak istemediğimizden Melike ve ben susup onları izliyorduk.
"Ne dinleyeceğim seni, eğlencemi bozuyorsun."
Yapmacık tavırları kendini maalesef ki ele veriyordu.
"Yapma Büşra, buraya gelmen tesadüf sanki, benim için geldiğini biliyorum." Karışmayacağım diyorum ama olmuyor, kendini bir şey sanıyor resmen.
"Bana bak." Büşra Volkan’a doğru uzattığım parmağımı tutup sakince indirdi.
"Bir dakika Merve. Gel otur Volkan." Ne yapıyordu bu? Çok merak ettim gerçekten. Volkan da onu dinleyip oturdu. Niyeyse Volkan’ın yüzünde buruk bir gülüş vardı.
"Özledim seni, beni affedebilecek misin?" Büşra elini Volkan’ın yüzüne koyup gözlerinin derinliklerine bakmaya başladı.
"Neden böyle bir şey yaptın? Ben sana inanmıştım." Büşra'nın sesi çatallaşmaya başlamıştı. Ne olduğunu anlamadan öylece onları izliyorduk.
"İnan bana korktum, sadece korktum, sarhoştum ve hareketlerimi kontrol edemiyordum, kendime gelince çok pişman oldum, köpek gibi pişman oldum Büşra. Affet beni ne olur?"
Büşra daha çok yaklaştı. Hayır ya bu kadar kolay yelkenleri suya indirmemeliydi, diğer elini de yüzüne koydu, hiç konuşmuyordu, Volkan'ın gözlerinin içi parıldıyordu, eline küçük bir öpücük kondurdu.
"Demek pişmansın ha! Aptal seni!" Büşra bir anda tokatı Volkan’ın yüzüne bastı, şaşkınlık içinde olayı izliyorduk.
"Bunu yaptığım için ben hiç pişman değilim ama. Yürüyün kızlar gidiyoruz."
Melike de ben de hiç konuşmadan kalktık, Büşra önde biz arkada dışarı çıktık, Büşra ağlıyordu, gidip ona sarıldım, konuşmuyordu, ben de konuşmadım, bazen kelimeler hiçbir anlam yükleyemez ya bulunduğunuz ortama, işte şu an o andı, ağlamasına devam ederken arkamızdaki sesle birbirimizden ayrıldık, Volkan karşımıza geçmiş bize bakıyordu ama sinirli değildi, aksine gözleri dolu doluydu.
"Büşra." Başını sol tarafa yatırıp dolu gözlerle Büşra’ya baktı.
"Kızlar hadi gidelim." Büşra ise çatallaşan sesiyle zar zor konuşuyordu.
"Seni seviyorum." Büşra afallasa da arabaya doğru arkasına bakmadan yürüdü ve konuşmasına devam etti.
"Merve! Aç şu arabayı." Dediğini yapıp anahtarları çıkardım, arabayı açıp bindik, Melike geri dönüp gidiyordu.
"Melike hadi gel." Çok saçma bir şey yaptığımın farkındaydım ama niyeyse içimde bir yerlerde bu kıza karşı acıma hissi vardı.
"Bir daha tekrar etme mi falan mı bekliyorsun? Gel hadi."
Buruk bir gülümseme yollayıp arabaya bindi, Büşra zaten çoktan binmişti, Volkan hala bekliyordu, ben de binince arabayı çalıştırdım, oradan uzaklaşırken Büşra da arkasına bakıyordu, eline uzanıp tuttum.
"Sakinleş canım." Bana dönüp gülümsedi. Tabi ne kadar becerebildiyse.
"Çok zor Merve, o kelimeyi söyledi ya o an ne yapacağımı şaşırdım, sadece boynuna atlayasım geldi." Elinin üstünü okşayıp yola bakmaya devam ettim.
"Anlıyorum canım." Gözlerini silip gerçekten gülümsemeye çalıştı ama sadece çalıştı, çünkü ben onu tanıyordum, şu an kendi kendine iyi olduğunu ispatlamaya çalışıyordu.
"Aman illaki geçecek, neyse beni boşverin de ne yapıyoruz , gece daha yeni başlıyor." Yine aynı şeyi yapıyor, duygularından kaçıyordu.
"Sen ciddi misin?" Gözyaşlarını hızlıca sildi.
"Tabiki de. Hadi sahile inelim, deniz kıyısında otururuz." O yok saymamızı istiyorsa ben de ona istediğini verecektim.
"Kendini iyi hissedeceksen hadi gidelim." Arabayı döndürüp sahile sürdüm.
"Ben burada ineyim, siz yalnız takılmak istersiniz belki."
Melike'nin dediğiyle dikiz aynasından ona baktım, ardından Büşra bana baktı, ne düşündüğünü biliyordum, benim için sıkıntı yoktu, gülümseyerek olumlu olduğunu belli ettim, o da bana gülerek öpücük attı.
"İşin yoksa sen de gelsene Melike."
"Ya ben sizi yalnız bırakayım, konuşacaklarınız vardır, ayak bağı olmak istemem Büşra." Konuşma sırası bendeydi.
"Gelebilirsin." Benden çekindiğini biliyordum.
"Tabiki de, hem bu sayede tanışmış oluruz, tam olarak yani." Büşra kedi bakışı yapıp konuşmasına devam etti.
"Bak ağlarım sonra." Dudaklarını büzüp konuşmasına kahkaha attım, benim kahkahamla Melike de gülmeye başladı.
"Bence kabul et Melike, baksana vazgeçecek gibi değil."
"Peki tamam, geleyim madem." Büşra çocuk gibi ellerini çırptıktan sonra omzuma yumruk attı.
"Bugünü gamsızlar günü ilan ediyorum."
"Gamsızlar mı?" İkimiz de aynı anda sormuştuk. Neydi cidden şimdi bu?
"Evet! Herkese ve her şeye karşı gamsız olacağız, tamam mı kızlar?"
Son söylediğiyle gülmeye başladım, benimle beraber onlar da güldü, sahile geldiğimizde arabayı parkettim. Arabadan inip denize tam yakın olan yere geçtik, Büşra ayaklarını çıkarıp suya soktu, Melike de aynısını yaptı.
"Hadi Merve. Sen de gel." Kafamı olumsuz anlamda sallayıp yüzümü buruşturdum.
"Ben mi? Yok almayayım." Büşra ellerini iki yana açıp gel işareti yaptı.
"Hadisene, mızıkçılık yapma."
Deliydi bu kız! Dediğini yapıp ayakkabılarımı çıkardım, pantolonumu sıyırıp ayaklarımı soktum, su buz gibi olsada insana kendini iyi hissettiriyordu, biraz daha oyalandıktan sonra kıyıya oturduk, kafalarımızı geriye yaslayıp gökyüzünü seyrettik, kafamı çevirip Melike'ye baktım, göz göze geldiğimiz anda hemen gözlerimi kaçırdım, bilmiyorum ama hep bu kıza inanmak geliyordu içimden.
"Hadi gelin, bir oyun oynayacağız." Yine neler planlıyordu acaba.
"Ne oyunu?" Meraklandırmakta bir numara olan Büşra inadına konuşmuyordu.
"Banane söylemem, kabul edin oynamayı söyleyeceğim." Omuzlarını çocuk gibi sallamaya başladı.
"Bugün bizim günümüz değil mi? Ben kabul ediyorum." Melike’ye dönüp kafamı olumsuz anlamda salladım.
“Melike çok yanlış sularda yüzüyorsun. Söz konusu Büşra ise on kere düşünmeden karar veremezsin.” Büşra kollarımdan tutup kaldırdı.
"Hadi ama Merve gel şuraya." El mecbur kabul ettim, yanlarına geçip oturdum, Büşra ayağa kalkıp etrafa bakınmaya başladı, gözleri parlayıp bir yöne doğru gitti, anlaşılan aradığı şeyi bulmuştu, eline aldığı şişeyle yanımıza geçip oturdu.
"Sakın bana “doğruluk mu? cesaret mi?”oynayacağız deme."
"Hayır canım, o yaşları geçtik biz, bir kere çok klasik, benim daha manyak bir fikrim var. Şimdi beni dinleyin, ağzı soruyor bu tarafıda cevaplıyor, buraya dikkat! Sadece soru soracağız, soruyu cevaplamak istemeyen denize atlayacak."
Hay aksi. Bu neydi şimdi? Büşra tahmin ettiğimden de kaçık bir oyunla karşımıza gelmişti, aslında kabul etmezdim ama her şeye itiraz eden biri de olmak istemiyordum.
"Kabul." Kabul edeceğimi beklemiyor olacak ki şaşkınlıkla ağzı açıldı.
"İnanamıyorum Merve! Sen bir şey söylemeden kabul ettin." Bu söylediğine göz devirmekle yetindim.
"Ben de kabul ediyorum." Melike zaten dünden hazırdı.
"Tamam o zaman başlayalım." Büşra şişeyi çevirdi. Döndü, döndü, döndü, en sonunda durdu, hayır! Olamaz! İlk kurban ben miydim şimdi? Büşra kim bilir ne soracaktı bana?
"Vay canına hiç beklemiyordum, güzel bir başlangıç yapalım. Evet” eleri uzatarak devam etti “Merve Yılmaz. Çok merak ettiğim ve kesinlikle cevabını almak için can attığım bir soruyla karşındayım." Acaba ne soracaktı? İşte şimdiden pişman olmuştum.
"Hazırsan sorumu soruyorum? Kesinlikle cevabını istediğim şekilde vermelisin." Arkasından ne geldiğini merak ediyordum.
"Çok merak ettim doğrusu." Elini kalbime koyup konuşmaya başladı.
"İki kere evinde kalıp, iki kere de kapısını izleyip, bir kere de onu gördüğünde elini ayağına dolaştıran bu çocuk! Yani Furkan Solmaz. Senin için ne ifade ediyor?"
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |