
-yazardan
Merve’yle Büşra çıktıktan sonra Furkan Rümeysa’yı da alıp içeri geçti. Furkan yine aynı düşüncelere kapılmıştı, ne yaparsa yapsın bu kız hayatına bir noktadan sonra hep dahil oluyordu, aklında kalmamalıydı, her ne kadar kendini kaptırsa da onu engelleyen tek bir şey vardı, Rabbi! O yüzden istiğfarını çekip kafede gözüne kestirdiği bir masaya oturdu, Rümeysa da onu takip edip karşısına geçti, Rümeysa'nın eli ayağına dolaşıyordu, imkansız gözüyle baksa da olmuştu, onunla bir yola gireceklerdi, Rümeysa kendini bildi bileli Furkan'dan hoşlanıyordu, hatta hoşlanmaktan da öteydi duyguları.
"Ne içersin." Heyecandan dili dolanır diye korkuyordu, Furkan’ın karşısında kekeleyip kendini rezil etmek istemezdi.
"Sade kahve alabilirim." Furkan gözlerine bakmamaya özen gösterip konuşmasına devam etti.
"Peki, bakar mısınız?" Elini kaldırıp birini çağırdı, garsonlardan biri yaklaştı.
"Buyurun efendim." Eliyle alnını ve gözlerini ovuşturdu, aklını toparlamakta zorlanıyordu.
"Bir sade kahve bir de çay alabilir miyiz?" Garson elindeki deftere siparişleri yazdı.
"Tabi efendim."Furkan yine düşüncelere dalmıştı, acaba içeceklerin gelmesini beklese miydi,yoksa direk konuşmaya başlasa mıydı? Bu konu daha fazla uzasın istemiyordu.
"Rümeysa, bence uzatmaya gerek yok." Rümeysa'nın içi içine sığmıyordu, onun için de uzatmaya gerek yoktu, bir an önce adının koyulmasını istiyordu.
"Bence de, zaten babam da dün evde bu konu hakkında benimle konuştu, o da artık olacaksa olsun dedi." Furkan bir an duraksadı, onun kastettiği bu değildi.
"Sen beni yanlış anladın galiba, çok üzgünüm ama ben yapamam, aileni de boşuna bekletmek istemem."
Rümeysa kulaklarına inanamamıştı, olumsuz karar alması onu çok şaşırtmıştı, burnunun sızladığını hissetti, dolu gözlerini Furkan'a çevirdi.
"Ama anlamıyorum. Neden?" Furkan onu kırmaktan imtina ediyordu.
"Neden mi arıyorsun?" Rümeysa’ya göre olmaması için bir neden yoktu, sebebini merak ediyordu.
"Tabiki de, bir nedeni olmalı." Konuşmalarının ortasında garson siparişleri getirdi.
"Rümeysa, ben sana zaten hiç o gözle bakmamıştım, bu görüşmeyi kabul etmem istediğimden değildi, annemi kırmamak içindi, sen de böyle düşünüyorsun diye rahattım ama inan bana aklımdaki hiçbir şey değişmedi, hala sana o gözle bakmıyorum."
Rümeysa artık son raddeye geldiğini hissetti, konuşma sırasının onda olduğunu düşünüyordu.
"O kız değil mi?" Furkan bir an afallasa da Rümeysa'nın ne kasdettiğini anlamamıştı.
"Anlamadım?" Rümeysa’nın gözlerinden alev fışkıracaktı.
"Onu seviyorsun değil mi?" Furkan konuşmanın tatsız bir yere varacağını hissetti.
"Rümeysa kimden bahsediyorsun?"
"Merve’den." Artık gözyaşları akmaya başlamıştı. Furkan Merve adını duyunca şaşırdı.
"Lütfen, ağlama, ben özür dilerim.” Rümeysa sözünü kesip hıçkırıklarının arasından konuşmaya başladı.
"İnkar da etmiyorsun, bilmiyorum mu sandın, iki kez o kız sizde kaldı, her sabah sizin evin yanındaki duvardan seni gözetliyor, bu son olayda da anladım ki kesinlikle o kız yüzünden beni istemiyorsun, ya resmen yanınızda ben varken bile birbirinize baktınız…Furkan Solmaz,sen Merve'ye...” yutkunma ihtiyacı hissedip devam etti. “Utanmasanız kapının önünde aşkınızı haykıracaktınız."
Sesi son cümlesinde haddinden fazla çıkmıştı.
"Haddini aşma Rümeysa." Furkan her ne kadar dikkatli konuşmaya çalışsa da Rümeysa’nın tavırlarından hoşlanmamıştı.
"Haddini aşan ben miyim acaba?” Furkan son noktayı koymanın zamanı geldiğini anlayarak söze başladı.
"Seninle bu saatten sonra konuşmak bile bana anlamsız geliyor, o yüzden devam etmek çok mantıksız, yazık ki ben sana açıklama yapma nezaketinde bulundum, şimdi bana bak ve beni iyi dinle, bir daha sakın karşıma çıkma, böyle olsun istemezdim ama beni bu raddeye sen getirdin, üzgünüm."
Onları dinleyen birinin olduğundan bi'haberdiler. Büşra taksiye binmeden önce telefonunu masada unuttuğunu farkedip geri dönmüştü, duydukları karşısında şoka uğradı, konuşmalarının bittiğini anladığında farkedilmeden Merve'nin yanına döndü ve taksiye bindi.
Furkan masadan kalkıp gitti, hesabı ödeyip arabasına atladı, aklı sadece ve sadece Rümeysa'nın dediklerindeydi.
"Beni mi gözetliyor, neden? Af Allah'ım, sen yardım et, şeytanın vesveselerinden koru Ya Rabbim!"
Arabasını kenara çekip aşağı indi, kapısını kapatırken arabanın arka koltuğuna gözü kaydı. O an aklına Merve'nin kekeleyerek konuşması geldi, yüzündeki buruk tebessümle kapıyı kapattı, bu duygulara uzun zamandır sahipti ama yanlıştı, olmazdı, sonu yoktu belki ama yine de içinde bir umudun yeşermesine engel olamadı.
"Allah'ım! Sen kalbime mukayyed ol, onu karşıma sen çıkardın Rabbim, o gün belki de tek çareyi sen de bulup kendimi huzuruna atmasaydım hiç karşılaşmamış olacaktık, el açıp sadece huzur istedim senden Allah'ım, yaşadıklarımı unutturacak bir huzur, sen bana öyle bir şey verdin ki huzurun ta kendisi gibi ama onunla huzur bulmamam gerek. Hem haramda huzur ararsam, huzur bana haram olur, sanki benim huzurum onun gülüşünde saklı. Allah'ım ne diyorum ben. Oğlum Furkan kendine gel. Ne olur beni senin istemediğin yollara girmekten koru."
Daha fazla konuşmak istemedi. Kendisini hiç olmadığı kadar yorgun hissediyordu. Bugünün böyle geçmesini istemiyordu, bildiği tek bir şey vardı, Rabbim hiçbir şeyi boşuna yaratmazdı. Bunun verdiği dinginlikle camiye doğru yürüdü. Aslında biliyordu o yüce makama durunca her şeyin düzeleceğini, huzur buydu aslında, Furkan'ın amacı belliydi, mevlasına döndüğü zamanki huzuru hayatının her anında hissetmek istiyordu, istediğinin verildiğini düşünüyordu. Huzuru ilahi'den Furkan'a bahşedilen huzur.
…
Sabahın en mükemmel saatinde Furkan İlahi davetin sesiyle uyandı, kıyafetlerini giyinip dışarı çıktı, sabah namazını eda etmek için camiye gidiyordu, Ahmet Amca'nın dükkanda olduğunu bildiği için onu da almak istedi. Ahmet Amca karısını kaybettiğinden beri onu çok özlüyordu, uyumayı kendine helal görmediği için karısının hatıraları olan evinde fazla zaman geçiremiyordu, o yüzden genelde hep dükkanında dururdu, dükkana yaklaştıkça saç diplerinden ayak ucuna kadar bir ürperti geldi, havanın soğuk olmasındandır deyip üstünde pek durmasa da nefesinin sıklaştığını hissetti, kendisindeki bu değişik duygulara anlam verememişti.
Dükkanın kapısından içeri bakıp Ahmet Amca'ya seslendi.
"Selamun Aleyküm Ahmet Amca."
O an Furkan istemeden de olsa yandaki kıza baktı, bakmasıyla olduğu yere çakılmıştı, içinden geçen tek şey imtihanının zorluğuydu, gözleri sadece anlık birbirlerine dokunmuştu, yaptığı hatadan sebep Rabbi’nden bin kez af dilemesi gerektiğini düşünüyordu.
"Aleyküm Selam Furkan oğlum." Ahmet Amca'nın karşılık vermesiyle kendini toparladı.
"Gelmiyor musun? Namaza geç kalacağız."
"Geleceğim geleceğim, hadi kızım şimdiye parayı getirmiştin."
Yine aynı hatayı yapıp ona baktı, bu sefer daha uzun baktı, bakmamalıydı ama kendine şaşırıyordu, bu kadar aciz olmamalıydı. Aniden çıkıp gitti Merve, o da en az onun kadar şaşkındı çünkü, arabasından parayı alan Merve arkadaşlarının sorularını cevaplamadan dükkana döndü, parayı bırakıp arkasını döndü, hemen oradan uzaklaşması gerekiyordu.
"Dur kızım paranın üstünü unuttun."
Dediğiyle Merve durdu ama kendisinde geri gelecek gücü bulamadı. Arkasını dönüp 'Gerek yok, kalsın..." deyip gitti.
"Fesuphanallah! Neyse artan parayı camideki yardım kutusuna atarız. Hadi Furkan Oğlum gidelim yeterince geç kaldık zaten."
Furkan hiç konuşmadan başını sallamıştı. Ne diyebilirdi ki? Hala kendisindeki bu hallerin etkisi altındaydı, camiye girdiklerinde istiğfar çekip Mevlanın huzuruna durdu, namaz bittikten sonra ellerini açıp dua etti.
"Allah'ım ona her ne oldu bilmiyorum ama Sen ona doğru yolu göster, şeytanın tutsağı olmaktan, nefsine uymaktan kurtar onu Rabbim."
Yine Rabbine sığınmıştı, başka kim vardı zaten. Ne olduğunu bilmiyordu, tek istediği onun da Mevla'ya yaklaşmasıydı. Kalp çarpıntısı ilk günki gibi yerli yerindeydi. Artık kesinlikle biliyordu. O ona Mevla'nın armağanıydı ve Mevla'nın rızası doğrultusunda yapması gerekeni yapmak istiyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |