
Hayat siz plan kurarken yaşadıklarınızdır esasen, son bir kaç yılda bunu beynime ince ince nakşetmiştim aslında, hiçbir şeyin benim elimde olmadığının pek tabi farkındaydım, kırık cam parçaları dolu bir yolda çıplak ayak yürümek zorundaydım, ayaklarım kanaya kanaya geçiyordum bu yolları, içim acıya acıya devam ediyordum, tam bitti derken daha derine batıyordu, hayatım can kırıklarıyla dolup taşıyordu.
“Merve! Bunu izlemelisin!”
Büşra elinde telefonla yanıma gelip bir şeyler göstermeye çalışsa da gözlerimi Furkan’dan ayırmıyordum, benim aksime o yere bakıyordu.
“Şu an sırası değil Büşra!” Furkan’ın konuşmaya devam etmesini bekliyordum lakin Büşra pes edecek gibi değildi.
“Merve deden! Serbest bırakmışlar!” Söylediği şeyle aniden ona doğru döndüm, ne demek serbest kalmıştı? Elinden telefonu alıp videoyu izlemeye başladım.
Dedem adliye kapısının önünde kendisine uzatılan mikrofonlara tek tek cevap veriyordu, iyice bir incelediğimde epeyce zayıfladığını farkettim, göz altları mosmor olmuş yüzü çökmüştü ama görüntüsüne tezat bir şekilde dimdik duruyordu.
“Efendim, üzerinizdeki suçlamalar hakkında bir açıklama yapacak mısınız?” Muhabir sorusunu sorarken yüzüne pişkin bir ifade takındı.
“Aklanıp dışarı çıkmam yeterince açık ve net olarak gösteriyor ki bu asılsız iddiaların hiçbiri doğru değil, hayatımın her döneminde beni düşürmek isteyenler oldu ve olacakta, bunu yadırgamıyorum, işime taş koymak isteyenler asla durmayacak, adalete güvenim sonsuz olduğundan hepsinin üstesinden geleceğimden eminim!”
Öfke bütün damarlarıma işlerken bir yandan da korku sarıp sarmalıyordu bedenimi, ya yarım bıraktığı işi bitirmeye gelirse, ya benim yüzümden birine zarar gelirse, beynim işlevini kaybetmek üzereydi, iki cümlelik konuşmadan sonra korumalarının yardımıyla arabaya binip başka hiçbir soruyu cevaplamadı. Yerime oturmadan önce telefonumdan gelen bildirim sesiyle hepimiz o tarafa doğru döndük. Ağır adımlarla telefonuma uzanıp açtım, ekranda beliren isimle gerginliğimi iyice arttı, vakit kaybetmeden mesajı açtım.
gönderen: Bilinmeyen Numara
Sakın tasalanma, başladığım işi yarım bırakmaya hiç niyetim yok!
Telefon korkuyla elimden düşerken Furkan düşmemem için sımsıkı tuttu, yer ayağımın altından kayıp gidiyor gibiydi, kulaklarımın uğultusu etraftaki sesleri bastırıyordu, ondan deli gibi korkuyordum, nasıl olurda aklanmıştı aklım almıyordu.
“Burayı bulabilmesi mümkün mü?” Furkan’ın sesi benden daha endişeli çıkmıştı.
“Bu şüpheyle burada kalamazsınız! Başka bir yere gitmeniz şart!” Büşra haklıydı, burada olduğum çoğu kişi tarafından aşikâr olmuştu, Furkan’ın yardımıyla koltuğa oturup kafamı ellerimin arasına aldım, parmaklarımı yukarı aşağı sürtüp saçlarımı karıştırdım.
“Bu mümkün değil, hani çıkamazdı, hani layığını bulacaktı, bu nasıl yargı, bu nasıl adalet!” Yerimde duramayacağımı anladığımdan ayağa kalkıp sağa sola yürümeye başladım.
“Hemen, hemen gidiyoruz buradan! Bir saniye bile kalamayız! Bizi asla bulamayacağı bir yere gitmemiz lazım önce, sonrasına sonra bakarız!”
Furkan yanıma gelip kollarını bedenime sımsıkı doladı, onun sarılmasıyla gözlerimdeki yaşlar peşi sıra akmaya başladı.
“Merve’m! Sakin ol sevdiğim, sana bir şey olmasına izin verir miyim ben! Toparlanman gerek, eşyalarımızı toplayıp bir an önce gidelim buradan!” Kafamı olumlu anlamda sallayıp Furkan’dan ayrıldım, gözyaşlarımı silip yüzüme kararlı bir ifade takındım.
“Ondan korkmayacağım, size zarar gelmesine de asla izin vermeyeceğim!” Büşra’ya dönüp konuşmaya devam ettim. “Sen Esma’yı da alıp İstanbul’a dön, bizim nereye gideceğimizi sizin bile bilmemeniz gerek!” Büşra’nın gözlerindeki tereddüt her ne kadar yerli yerinde dursa da haklı olduğumu bildiğinden kafa sallamakla yetindi. “Furkan, sen kızları havaalanına götür ben de kalan eşyalarımızı toplayıp yanınıza geleceğim!” Kafasını olumsuz anlamda salladı.
“Seni yalnız bırakamam!” Yanına iyice sokulup sağ elimi yanağına koydum. “Sevgilim birlikte buradan ayrılmamız daha riskli, bu köyde tanıdıkları çok, biz gitmeden haber uçururlarsa o zaman kaçamadan yakalanırız!” Haklı olduğumu biliyordu bilmesine ama endişelenmeden edemiyordu.
Elif’i arayıp bize güvenilir iki araba ayarlamasını istedim, Furkanları yolcu ettikten sonra odama çıkıp eşyalarımı hazırlamaya koyuldum, serinkanlı olmam gerekiyordu, sevdiklerim için! Elime valizimi aldığımda yatağın üzerinde boylu boyunca serili olan nikah elbiseme baktım, son kez ona dokunmak istediğim için eğilip eteklerini kavradım, ipek elbise parmaklarımdan kayıp giderken hayatımın ellerimden kayıp gittiğini hissettim, gözümden akan yaşa mani olamadım, kapının açılma sesiyle o yöne döndüm.
“Canım, araban hazır, kimseye görünmeden dağ yolundan ineceksin merkeze, Furkan’ın yanına gidince bana haber verirsin, ona göre tembihlerim herkesi!” Yaptıkları benim için çok büyük şeylerdi, yanına gidip ona sımsıkı sarıldım.
“Sana ne kadar teşekkür etsem az, iyi ki varsın!”
Aynı şekilde sarılmama karşılık verdi. “Lafı bile olmaz, siz iyi olun o bana yeter, hadi geç kalmayalım!” Kafamı olumlu anlamda sallayıp valizimi elime aldım, buradaki kapıları belkide sonsuza kadar kapatıyordum, arabaya binince düşünme fırsatım oldu, plan ve hazırlık telaşından kendimi güçlü tutmaya çalışsamda göğsümdeki serçe son çırpınışlarını yaşıyor gibiydi. Yollar beni ordan oraya savururken ilk defa tek değildim. Bu fedakarlığı hakediyor muydum? Furkan’ı peşimden sürüklemek ne kadar doğruydu? İzbe yollardan merkeze inip Furkan’ın yanına vardım, elindeki pasaportları bana uzatıp elimi sımsıkı tuttu.
“Can özüm! Kızları yolladım, biletleri vesaire her şeyi hallettim, uçağımız bir buçuk saat sonra kalkacak, yavaştan içeri geçelim istersen!” İçeri doğru beni yönlendireceği sırada elini tutup onu engelledim, gözlerime ne var dercesine baktı.
“Furkan, birlikte olmamız her ne kadar tehlikeli olsa da yanımda olmayı tercih ettiğin için teşekkür ederim, iyi ki varsın!” Cümlemi bitirmemle kollarını sımsıkı sardı, kafasını boynuma gömüp derin bir nefes alınca baştan ayağa titredim. “Sen de bana iyi ki yarsın sevdiğim!” Yeniden elimi sımsıkı tutup yürümeye başladı, peşinden giderken içim eriye eriye izledim onu, varlığı huzurdu! Güvenlik bölgelerinden geçerken bir an olsun elimi bırakmadı, kapının girişindeki Rize-İzmir yazını görüp oraya yöneldik.
“İzmir’e gideceksek neden pasaportumu istedin?” Bir yandan yürürken diğer yandan da sorumu cevapladı. “Aktarma yapacağız, Rize’den Amsterdam’a direkt uçuş yok.” Dediğiyle gözlerim açıldı. “Amsterdam mı?” Kafasını olumlu anlamda salladı. “Evet bitanem, düşündüm de yurtdışına ani bir kararla çıktığımız için herhangi bir yere gidemezdik, orada babama ait bir ev var, annemin dahi bundan haberi yok, o yüzden en mantıklı yer olarak orayı düşündüm.” Ne derse kabulümdü. Onunla istediği her yere gözüm kapalı giderdim.
Uçağa bindiğimizde cam kenarına ben geçtim, yolcu tarafına bir kız binince Furkan yer değişmemizi istediğinden orta koltukta yolculuğumu bitirdim.
Apar topar yaptığımız nikaha mı, birbirimizi tam olarak tanıyamamamıza mı sitem etsem bilemedim? Düşününce kendime çeki düzen vermem gerektiğini hissettim, belli belirsiz bir sürü sorun yaşanmıştı, ölüm ensemde her an hükmünü sürerken artık kesin karar vermiştim, kendimi toparlayacaktım, ben bu kadar kendini bırakan bir kız değildim, hayata karşı bu kadar savunmasız olmayı kendime yakıştıramıyordum, ayağımdaki manevi prangalardan kurtulmalıydım, içimde yeşeren umutlarla daha bir sıktım Furkan’ın elini. Artık sadece kendim için değil şu Furkan içinde yaşamalıydım, gözlerime sımsıcak gülümsemesini bahşedince ümitlerim daha bir yeşerdi. Elbette ki konuşacak çok şeyimiz vardı, elbette ki bana söylediği şeyi unutmuş değildim, lakin arada soluk almam gerektiğini kendime hatırlatmam gerekiyordu.
İzmir’e ayak bastığımız esnada her ne kadar birbirimize belli etmesekte ikimiz de gergindik. Valizlerimiz ellerimizde dış hatlara geçip işlemleri hallettik. İlk kez Amsterdam’a gideceğim için heyecanlanmıştım, tabi Furkan’la gitmemin payı da büyüktü. Belli belirsiz kelimeler dışında uzun bir konuşmamız olmamıştı. O da ben de dikkat çekecek hiçbir şey yapmak istemiyorduk. Sakince uçağımıza doğru yürürken Furkan’ın ani duraksamasıyla sırtına yapıştım, ne oluyor dememe kalmadan hızlı adımlarla duvar kenarından geçip kısa bir koridorda durduk. Gözlerine anlamadığımı belirtircesine endişeyle baktım.
“Bir sorun mu var?” Hızlı inip çıkan göğsü işlerin yolunda gitmediğinin habercisiydi. Sorumu yanıtlamadan önce duvar kenarından kafasını usulca uzatıp etrafı kolaçan etti, ardından geri dönüp valizi açtı, hala bir şey söylememesi gerginliğimi arttırıyordu, elleri hızlıca eşyaların arasında gezerken ne aradığını anlamaya çalıştım, valizin içinden çıkardığı şapkayı kafasına geçirip gözlerini kapatacak derecede indirdi.
“Merve, ben gelene kadar sakın buradan ayrılma, hemen döneceğim!” Ağzımı açıp cümlelerimi sıralamama fırsat vermeden gitti, öylece arkasından bakmakla yetindim, az çok bir sorun olduğunun farkındaydım ama konuşmadığımız için olayın boyutunu bilmiyordum, eş zamanlı sıklaşan nefesimi düzene sokmaya çalışsam da yaşadığım adrenalin buna izin vermiyordu. Furkan yanıma geldiğinde üstündeki koyu yeşil, kısa kol gömlekle, bacaklarındaki krem kot şorta bakınca üzerini ne zaman değiştiğini anlamadım, üstelik hiç onun tarzı değildi. Elindeki poşeti bana uzatıp lavaboyu işaret etti.
“Endişelenme ama takip ediliyor olabiliriz, şimdi içeriye geçip bu aldıklarımı giymeni istiyorum, şapkayı ve gözlüğü takmayı da unutma!” Kafamı olumlu anlamda sallayıp içeri geçtim, titreyen ellerimi göz ardı edip acele etmem gerektiğini bildiğimden işe koyuldum, poşetin içinden çıkan koyu yeşil elbiseyi üstümdekileri çıkarmadan kafamdan geçirdim, krem rengi gömleği elbise sıfır kol olduğundan aldığını anlayıp onuda üstüme geçirip uçlarını önümde bağladım, hasır şapkayı ve kahverengi güneş gözlüklerinide taktığımda hazırdım, Furkan’ın yanına gittiğimde onun da benim gibi hasır bir şapka ve kahverengi gözlük taktığını gördüm, kıyafetlerimizdeki uyuma takılmadan edemedim, sessizce elimden tutup olduğumuz yerden çıktık, birilerinden kaçan bir çift gibi değil de düğünden sonra balayına giden çiftler gibiydik, o an olduğumuz durumu unutmak istedim, mutlu ve tatile giden yeni evli bir kızmışım gibi içimi tatlı bir heyecan kapladı, ister istemez adımlarım hafif zıplar şekildeydi, Furkan gözlerini üzerime diktiğinde gözlüğün altından bana nasıl baktığını merak etmiştim, dudaklarının kıvrılmasını saniye saniye beynime nakşederken ne ara geldiğimizi bilmediğim uçağa bindik. Yerimize geçerken Furkan elimi bırakıp oturacağım yere geçmem için hafif dizlerini büküp koltuğu sağ eliyle işaret etti, bu teklifine karşılık parmak uçlarımla tuttuğum elbisemle birlikte reverans yaptım, hareketime karşı erkeksi bir kahkaha atıp yanıma geçti.
“Mutluluğun mutluluğum olacak Merve’m, gülen yüzün hiç solmayacak, bu da sana sözüm olsun!” Bakışmalarımıza engel olan gözlüklerden kurtulup harelerimi Furkan’a diktim, içimden ona doğru ılık ılık akan bir şeyler vardı, bana dokunmadan bile bedenimde var gibiydi, usulca boynuma sokulup derin bir nefes aldığında baştan ayağı buz kestiğimi hissettim, başım döner gibi olduğundan gözlerimi açıp kapattım.
“Aldım kabul ettim.” Cevabımın ardından attığım ufak kıkırdamalara karşılık Furakn’ın gözlerinin koyulaştığını anbean izlerken ondaki bu duygu değişimine anlam veremedim, yoksa kızmış mıydı? Anında yüzümü asıp önüne döndüm ki gerisin geri parmak uçlarıyla çenemi kavrayıp beni kendine döndürdü.
“Bir sorun mu var?” İstemsiz bana kızdığını düşünüp yüzümü asmıştım. “Hayır!” Elimi avucunun içine alıp kucağına koydu, başparmağıyla avucumun içine usulca daireler çizerken bir yandan da konuşmaya devam etti.
“O zaman neden suratını astın?” Dudaklarını sıkıca birbirine bastırıp bütün nefesini burnundan boşalttı. “Hadi gel sana bir hikaye anlatayım!” Koltuğuna geri yaslanıp omuzuna birkaç kez vurunca oraya yaslanmamı istediğini anladım, çekindiğimi anlamış olacak ki kafamı yavaşça tutup omuzuna yaslanmamı sağladı. Kokusunu buram buram içime çekerken sesine kulak verdim.
“Bundan birkaç yıl önce kendi halinde okuldan işe, işten eve giden bir adamdım, dostum diyebileceğim insanlar bir elin parmaklarını geçmezdi, onlarla da sürekli bir araya gelmezdik.” Bana kendini anlatacağını anladığımdan istemsiz bir heyecan kapladı benliğimi, onu tanımama fırsat veriyordu ve ben yaşadığım mutluluğu tarif bile edemezdim. “Doğduğumdan beri o gördüğün evde yaşıyorum, okullarımın hepsini İstanbul’da bitirdim, iş hayatına atılmayı planladığım sırada babamı kaybettik.” Son söylediği cümlede kasılan bedenini hissetmek bana acı verdi, kelimeleri dudaklarımda mühürleyerek sadece elini tutmakla yetindim. “Kendimi kaybettim, yalpaladım, bocaladım, ayağa kalkmak çok zordu benim için, ta ki elimden tutan kadın gelene kadar…” Kenetlediğimiz ellerimizi dudaklarına götürerek minik bir buseyi elimin tersine bahşedince benden bahsettiğini bildiğim halde bunu göstererek onaylaması ayaklarımı yerden kesmeye yetti.
“On yedi yaşımda kaybettim annemle babamı.” Konuşmayı devralınca susup pür dikkat beni dinledi. “Liseyi bırakıp Rize’ye gittim, o adam beni yanında istemeyince gidecek başka bir yerim yoktu, annemle babamın nasıl öldüğünü o adamın bildiğini öğrendim gelen bir telefonla, hiç düşünmeden uçağa atlayıp evine gittim, bana türlü türlü oyunlar oynadı, onun yüzünden katil olduğumu sandım, tüm bunlar tamamiyle beni mahvetmemiş gibi hayatımdaki herkesin katilinin o olduğunu öğrendim, can kurtaran değil can alan bir mafya olduğunu öğrendim.” Soluklanıp dudağıma buruk bir tebessüm kondurdum. “Tüm bu hengamenin arasında seni buldum, tam her şey bitti derken nefes almaya yeniden başladım, ölümü bile düşünmüştüm ben Furkan…” Kollarını etrafıma sımsıkı sarıp başımın üstüne sıcak bir öpücük kondurdu. “Şşş… Sakın Merve’m, bir daha o güzel ağzından ölüm lafı duymak istemiyorum, hadi dinlen biraz, yolumuz uzun, konuşacak bol bol vaktimiz var.” Dediğini dinleyip kendimi onun kollarına teslim ettim, peşi sıra ağırlıktan gözlerim kendiliğinden kapandı, uykuya geçmeden evvel aklıma gelen şeyle gözlerimi açtım, doğrulup gözlerimi Furkan’a diktim, onca hengamenin arasında unuttuğum soruyu sordum
“Annemle babamı öldüren adamın kim olduğunu bildiğini söylemiştin!” Derince bir yutkunup gözlerime hapsetti bakışlarını, gözlerinden bile anlamıştım bildiğini. “Kim?”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |