5. Bölüm

İlk Kez

Lucia_dark
luciadark

 

Merhaba, umarım bu bölümü seversiniz, aslında çoğu şeyin bu bölümden sonra başlamasını planlıyorum. Başlamadan bir yıldız parlatırsanız çok sevinirim. Teşekkür ederim💗

 

Karakterler hakkında yorumlarınızı yazmayı unutmayın☺️ destekleriniz için teşekkür ederim.

 

-----

 

 

 

Duyduklarımla kalbim hızlanırken yanlarından ayrılarak tablonun olduğu salona gittim. Arkamdan Vales'in gülüşünü duyuyordum. Jason ona ters bir bakış attıktan sonra peşimden geldi. Luke ise telefonundan mailleri kontrol ediyordu.

Tabloya ulaştığımda ilk sırada bizim maçımız olduğunu gördüm. Gerçekten de Vales ile eşleşmiştim ve bu beni korkutuyordu. Şüphesiz benden daha güçlüydü ve her sabah spor salonunda gördüğüme göre çok sıkı çalışıyor olmalıydı. Gerilmeye başladığımda diğerlerinin ismini kontrol ettim. Eş zamanlı elim boynuma gitti, gerginliğimi alması için ovalamaya başladım.

Gözlerim isimleri hızla tararken Jason'un ismini gördüm, maçı benim maçımdan sonraki gündü. Hemen altında da Luke vardı, neyseki birbirleriyle eşleşmemişlerdi. Rahat bir nefes alırken isimlere dikkat kesildim.

Jason bir kadınla eşleşmişti. Kadın 6. ekipten Amelia'ydı. Güçsüz olduğu söylenemezdi ama son zamanlarda ona pek sık rastlamıyordum. Hoşlandığım biri değildi bu yüzden Jason ile eşleşmesine üzülmemiştim.

Jason'un bizimle kalacağı kesindi.

Luke 1. ekibin açık ara en güçsüzüyle eşleşmişti. İsmi Jon olan bu adamın bunca zamandır nasıl arenadaydı anlayamamıştım. Önemli olan bu değildi çünkü Luke'un da bizimle kalacağı kesinleşmişti.

Ama kendim için emin değildim. Benim sonum da Jon veya Amelia gibi olabilirdi. Bugün biraz antrenman yapmak dışında yapabileceğim pek bir şey yoktu.

Gerilmiştim. Eğer başkan aklındakini uygular da oyunu kuralları gibi oynatırsa, arenanın yarısı ölecekti.

Bu vahşetti. İlk oyunumu oynadığımda ölen insanları gördüğümde kanım donmuştu. Midem bulanmıştı, gördüklerim yüzünden 3 oyuna katılamamıştım. Üstelik kimse bu olanları engellemeye cesaret edemiyordu. Bugüne kadar bu cesarete sahip sadece iki kişi çıkmıştı. Büyük ihtimalle başkan onları da ölen insanların yanına göndermişti.

Bu yüzden o günden beri herkes susuyordu. Kimsenin ölüme göz göre göre gitmeye niyeti yoktu. İnsanlar en azından oyunlarda şansını denemek istiyorlardı.

Bazılırının umudu ise pes etme yönündeydi. Pes ederek arenadan atılmak ve kendilerine yeni bir hayat kurmak.

İlk oyunlardan önce başkan pes edersek arenadan ayrılıp yeni bir hayata adım atacağımızı söylemişti. Bu yüzden ilk Rovanche oyununda yenilmek üzere olan herkes pes etmişti. Tabi o gün kimse arenadan çıktıktan sonra nefes almalarına bile izin verilmeyeceğini bilmiyordu.

Bende pes etmeyi düşünmüştüm ancak beni bile çıkarları için bağımlılıktan kurtaran başkanın, yalan söylemeyeceğinden emin olamadığım için sonuna kadar dövüşüp kazanmıştım.

Yenilen birkaç kişi orada can vermişti. Pes edenleri ise arena dışında ortadan kaldırıyorlardı. Burada olanların genellikle ailesi olmazdı ancak olanların ailelerine de yeterli yalanlar uydurarak, öldürdükleri adamın kahraman olduğuna ve onuruyla can verdiğine inandırırlardı. Onurlu ölümü içinse gösterişli bir cenaze töreni düzenlerler ve konuyu kapatırlardı.

Bu yüzden pes etmektense herkesin önünde ölmeyi tercih ederdim. Başıma ağrı girmişti, soğuk soğuk terliyordum. Yalana gerek yoktu.

Korkuyordum.

Bir kez daha Jason ve Luke ile zaman geçiremeyeceğimden, onları burada bırakıp gideceğimden, Vales'in kazanmasından korkuyordum.

İnsanların ölmesini istemiyordum. Bunu tek başıma engelleyemeyeceğimi biliyordum. Her oyundan önce korkardım zaten. Ancak o kadar çok oyuna katılmıştım ki artık soğukkanlılığım artmıştı.

Tabloyu incelemeye devam ederken gözlerim bir isimde takılı kaldı. Bu daha önce görmediğim bir isimdi. Kaşlarım çatıldı. Eşzamanlı Luke yanımıza ulaştı. Onun da gözleri o isimde takılı kaldığında hepimiz onun 1. Arenadan gelen lider olduğunu anladık.

Alexander Drake

Demek ismi buydu. Başkan onu tanıttığında hatırladığım kadarıyla ismini söylememişti. Oyunlara katılacağını belirtmişti ve gerçekten katılmış olması beni şaşırtmıştı.

"Laeith, ne düşünüyorsun?" Luke'un sözleriyle çatılan kaşlarım düzeldi.

"Bilmiyorum, her şey çok karışık geliyor. Baksanıza lider oyunlara gerçekten de katılmış."

"Bırak şimdi lideri Laeith. Sen iyi misin?" Jason söze atladığında cevap veremeden Luke konuştu.

"Evet Jason, Laeith baya iyi. Ne de olsa en iyi dövüşçülerden biriyle eşleşmiş bizim aksimize." Alayla konuştuğunda gerçekle bir kez daha yüzleştim ve elimi alnıma koydum.

"Tamam durun. Yapacak bir şey yok. Elimden gelenin en iyisini yapacağım." Hızla konuştuğumda hala gergindim. Jason kısık bir küfür savurdu. İkisi de sinirli görünüyorlardı.

"O adam bana gelmeliydi, o zaman ben onun.." Luke devam edemeden sözünü kestim.

"Luke, önemli değil." Yanına yaklaştım elini tutarak güven verici bir sesle konuştum. "Söz veriyorum hiçbirimize bir şey olmayacak.

Luke elini elimden çekerek yüzüme götürdü. Boyuma gelmek için üzerime doğru eğildi.

"Laeith, bilmiyorum kaçıncı oldu ama söz veriyorum sana bir şey olmasına izin vermeyeceğiz." Jason onu onayladı.

"Sakın endişelenme, gerekirse seni buradan çıkarırız ama sana hiç bir şey olmayacak." Kafamı iki yana salladım.

"Öyle bir şeye gerek kalmayacak, ben de size söz veriyorum ne size ne bana hiç bir şey olmayacak." Sözlerimi yinelediğimde Luke'un gözleri parladı. Umutla doldu.

Bulunduğumuz durum gerçekten de vahimdi. Bu durumda bizim kazanmaktan başka şansımız kalmıyordu. Sinirim bozuk bir şekilde sordum.

"Bence odaya geri dönelim." Gözlerim saate kaydı. "Nasıl olsa iki saat kalmış, bir saat dinleniriz sonra biraz ısınır maçıma çıkarım." Spor salonuna gitme fikrinden vazgeçmiş olmam onları endişelendirmiş görünüyordu.

"Pes mi ediyorsun yani? Tanrım şaka mı yapıyorsun?" Luke'un sözlerini Jason da destekledi.

"Bak böyle yaparsan gerçekten kaybedersin, sakın umudunu kaybedeyim deme." Beni uyardığında ofladım, çevreme göz gezdirdim.

İnsanlar toplanmaya devam ediyordu. Herkes bugün kimin maçı olduğunu öğrenmek istiyordu. Garip bakışlar altında kendimi baskıda hissederken yanımıza Amelia geldi. Bu Luke'un eşleştiği kadındı. Bizi es geçerek direkt Luke ile konuşmaya başladı.

"Rakibim burdaymış demek. Bende seni arıyordum." Amelia sakince konuştu. Luke ise anlamaz bakışlarla ona bakıyordu. Amelia Luke'un anlamadığını fark edince sözlerine devam etti.

"Sana bir anlaşma sunmaya geldim. Kabul edersen kılına bile zarar gelmeden buradan gidersin." Amelia kendinden emin konuşmuştu. Gerçekten de Luke'a karşı kazanabileceğini falan mı zannediyordu? Bu beni güldürürken Amelia bakışlarımı gördü ve bozulmuş bir ifadeyle bana döndü.

"Ne oldu Lider? Ekibinden birini elinden alacağımdan mı korktun?" Yeterince gerginken bu kadının sözleri sinirlerime dokunuyordu.

"Bunu yapabileceğini sanman güldürdü beni sadece. İşine bak Amelia, burada kimse kimseye teklif sunmaz. İnan bana kimse de sana güvenip bir teklifi kabul etmez. Hele kaybedecek biriyle hiç anlaşmazlar." Yaklaşarak fısıldadım. "Unuttun mu burada güçsüzlere yer yok." Sözlerim onu bozuntuya uğratırken pes etmeye niyeti yok gibiydi. Benden uzaklaşarak Luke'a yaklaştı.

"Artık senin adına liderin mi karar vermeye başladı Luke? Senin kendine ait fikirlerin yok mu? Neden bu kadının altında kalıyorsun?" Amelia bariz Luke'u aşağılayarak kızdırmaya çalışıyordu. Luke ise tepkisizdi.

"Sen beni aptal mı zannediyorsun Amelia. Bana teklif yapmaman gerektiğini öğrenemedin mi hala? Saçma tekliflere yer yok, ha teklifi kabul ettiysem emin ol bundan çıkar sağlayacak tek kişi yine ben olurum. Ümitlenme, buradan giden ben olmayacağım." Luke sakin bir şekilde söylemişti ancak tehdidi hissediliyordu. Luke'un karşısındaki Amelia değil de ben olsaydım çoktan tırsıp buradan tüymüştüm. Amelia ise daha çok bozulmuştu. Biraz kızarmıştı ve ellerinin titrediğini görebiliyordum. Evet, işte birini daha korkutmuştuk.

"Yani bir kadınla dövüşeceksin?" Amelia bıkmadan soru soruyordu. Luke tekrar cevapladı.

"Buna gerek kalmadan seni ortadan kaldırmamı ister misin? Bu ikimiz için de daha kolay olur bence." Elbette bir kadına vuracak değildi ancak bu kadın normal biri de değildi. Defalarca kez masum insanları öldürdüğüne şahit olmuştum. Hemde gözünü bile kırpmadan. Diğer ekiplerden duyduğum kadarıyla da buradaki birkaç kişiye tuzak kurmuş ve onları zehirleyerek acılar içinde ölmelerini sağlamıştı.

Tabii işinde profesyonel olduğu için ve burada böyle şeyler garip karşılanmadığı için ceza da almamıştı.

Oysa ben bile birine vurdum diye 2 gün aç bırakılmıştım.

Bazıları diğerlerinden üstündü işte. Bu arenanın da özelliği buydu.

Amelia tek kelime edemeden arkasını döndü ve sinirle gitti. Jason konuştu.

"Gerilme, o kadının bunu hak ettiğini biliyoruz."

"Gerçekten Luke sen masum birini öldürmeyeceksin." Gözlerim kısıldı ve devam ettim. " Bu kadın ölmeyi hak ediyor."

"Biliyorum ama bunu benim yerime bir kadın yapsaydı vicdanımı rahatlatabilirdim. Bir kadını öldürmek inanın hiç hoşuma gitmiyor." Luke hüzünle konuştu.

"İstersen rakipleri değişelim, işime gelir aslında." Gerginliği dağıtmak için konuştuğumda Luke gülümser gibi oldu. Jason ise söze atladı.

"Ne yapacaksın peki Luke?" Jason Luke'un pes etmesinden korkuyordu. Gözlerinde endişeyi okuyabiliyordum.

"Bakacağım bir çaresine. Gidelim hadi." Jason kafasını salladığında peşlerine takıldım. Muhtemelen spor salonuna gidiyorlardı. Bir şey demediklerine göre ne desem de fayda etmeyecekti bu yüzden sessizce yürümeye devam ettim.

Salona geldiğimizde birkaç tane ekip olduğunu gördüm. Çoğu antrenman yapıyordu ancak ringde dövüşen iki kişiye gözüm takıldı. Çünkü bir tanesi neredeyse tanınmayacak haldeydi ve yerde baygın bir şekilde yatıyordu. Elimdeki havluyu kenara atarak ringe yaklaştım. O sırada ekibim de onları görmüştü.

Dövüşü teknik olarak kazanan adamın arkası dönüktü. Kim olduğunu anlayamamıştım. Birden arkasını dönmesiyle göz göze geldik. Bu oydu.

Alexander Drake.

Gözlerim gördüğü şeyle yavaşça kısılırken kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı. Adam birini vahşice bayıltmış ve şuanda başında bekleyerek ellerindeki eldiveni çıkartıyordu. Fazlasıyla sakindi ve beni korkutan da tam olarak buydu.

Gözlerini kıstığında bakışları tehlikeli bir yavaşlıkla üzerimde gezindi. Dudaklarının kenarı kıvrıldı. Bense ona aynı bakışlarla karşılık veriyordum ancak şuan göründüğümün aksine fazla telaşlıydım. Jason'un kolumdan dürtmesiyle kendime geldim ve onlarla beraber salonun diğer ucuna geçtik.

Gözlerim gitmeden hemen önce tekrar ona takıldığında artık bana bakmadığını ve yanındaki birkaç adama birşeyler söylediğini gördüm. Sonunda bakışlarımı ondan kopardığımda kafam karışmıştı. Neden böyle bir şey yaptığını anlayamamıştım ve bu adam kesinlikle korkutucuydu. Geldiği ilk günden bir adamı neredeyse öldürüyordu. Gerçi, ölüp ölmediği bile belli değildi ya. Buradan hemen gitmesini diliyordum.

Salonun diğer ucuna geçtiğimizde ısınmak için koşmaya karar verdim. İkiliye bunu söylediğimde gidip su ve enerji verici haplardan alacaklarını söyleyerek yanımdan uzaklaştılar. Koşu bandına binerek orta tempoda koşmaya başladım. Kafam hala karışıktı ve görüşüm bulanıklaşıyordu. O adamın hali hala gözlerimin önünden gitmiyordu.

Bir anda vücuduma soğuk bir ürperti yayıldı. Eşzamanlı arkamda bir ses duymamla hızla arkama döndüm. Koşu bandından indim.

Gözlerim birden onu buldu. Yeni lideri. Kaşları çatıktı, yüzünde anlam veremediğim bir şaşırma ifadesi vardı.

Onu görmeme mi şaşırmıştı acaba. Cinayetine tanık olmama belki de. Bu yüzden yanıma sessiz kalmam için tehdit etmeye gelmiş olabilirdi.

Neler saçmalıyordum. Orada bir sürü kişi vardı tek tanık ben değildim ya. Değildim değil mi?

Saçma düşüncelerden beni sıyıran şey konuşması oldu. Alnımdaki soğuk ter şakaklarıma akıyordu. Streslenmiştim.

"O adam suçluydu." Bu sözleri beni afallattı.

"Ne?" Neyden bahsediyordu anlamamıştım.

"Öldürdüğüm adam. Suçluydu." Kendinden emin konuşması beni daha da gererken algılarım sonunda açılmıştı. Adamı tehdit olarak görüyordum bu yüzden her zamanki gibi olmalıydım. Dikkatli.

"Bunu neden bana söylüyorsun. Burada gördüğüm ilk ceset değil." Sesimi nihayet ayarlayarak konuştuğumda bakışları sertleşti. Kalp atışlarım tekrardan hızlanmıştı. Soğuk soğuk terliyordum.

"Onu gördüğünde hayatında ilk kez ceset görüyor gibiydin." Hafifçe yaklaştı, aynı anda ani refleksle bir adım geriye gittim. Dudaklarının kenarı kıvrıldı. Ondan korkmam hoşuna gitmiş olmalıydı.

Ancak kimseye kendimi güçsüz gösteremezdim. Bunun farkında bir adım öne attım ve aynı sertlikte cevap verdim.

"Geldiğin ilk gün bir adamı öldürmüş olman şaşırttı beni. Bu kadar cesaretlisin ama unutma, bu arena senin gibileri çok gördü. " Onu tehdit ettiğimde bakışları keskinleşti ve bir kez daha dudakları kıvrıldı. Onun bu rahatlığına şaşırmadan edemedim, çünkü ben onun tam aksine çok temkinliydim ve ona karşı savunma pozisyonumu almıştım.

"Eminim sen daha önce benim gibisini görmemişsindir. Tıpkı arenanın görmediği gibi." Benimle dalga geçtiği belli olurken sinirlenmeden edemedim. Bu onun daha da hoşuna giderken benden biraz uzaklaştı ve bakışlarını gözlerimde sabitledi.

"Emin ol senden daha fazlasını gördüm. Şuan hiçbiri burada değil, onlara ne oldu bilmek ister misin?" Biraz durdum ve benden uzaklaşmasını fırsat bilerek yaklaştım. "Hiçbiri benimle boy ölçüşemedi. Nereye gittiklerini de biliyorsundur sanırım." Açıkça ona meydan okuduğumda kaşları havalandı.

"Bana meydan okuyorsun. Bunu yapmanı tavsiye etmem." Kaşlarım çatıldı.

"Ben boş özgüven yapmam, senin aksine." Sözlerim onu sinirlendirmiş olacak ki kaşlarını çattı, tehlikeli bir sakinlikle hızla bir adım atmıştı ki bu beni korkuttu ve ondan önce iki adım geriye gittim. Yüzü birden gevşedi ve bana bakarak imada bulundu. Ondan kaçmam hoşuna gitmişti. Bir şey demeden arkasını döndü ve yavaşça uzaklaşarak spor salonundan çıktı. Aynı anda Jason ve Luke yanıma geldiğinde merakla bana bakıyorlardı.

"O, seninle mi konuşuyordu?" Jason arkasından bakarken bana sordu. Luke devam etti.

"Laeith, iyi misin? O adam sinirini bozacak bir şey söylemedi değil mi?" Tam olarak bunu söylemişti. Tek yaptığı şey beni aşağılayarak gitmek olmuştu. Üstelik bunu neredeyse hiç konuşmadan yapmıştı.

"Ha-hayır. Yanıma geldi, ringde bayılttığı adamın iyi biri olmadığını söyledi ve gitti." Luke tek kaşını kaldırdı.

"Bir şey olmadı yani?" İnanmamış gibiydi.

"Hayır, ne olacak ki?"

"Yüzün bembeyaz olmuş. Hala emin misin?" Luke beni sıkıştırırken telaşla cevap verdim. Bence o adamın beni aşağıladığını bilmelerine gerek yoktu.

"Çok koştum. Ondan olmuştur, yoruldum biraz."

"Yalnız koşunca yüz kızarır güzelim. Beyazlamaz. Tüm yüzünden kan çekilmiş gibi kalmışsın yani ben söyleyeyim." Luke dalga geçerken Jason da ona katıldı ve beraber sırıtmaya başladılar. Konuyu değiştirme ihtiyacı duydum.

Jason'dan su istedim ve kenara giderek yere oturdum. Suyu kafama dikerken düşündüğüm tek şey Alexander'dı. Onu düşündükçe tüylerim diken diken oluyor ve beynim tehlike sinyalleri veriyordu.

Bu adamda bir şeyler olduğunu hissediyordum. Bunu zamana bırakmaya karar vererek oturduğum yerden kalktım ve eldivenlerimi elime geçirerek ikilinin yanına gittim.

"Kim benimle dövüşmek ister?" Luke hevesle yanıma geldiğinde Jason'un payına kum torbası düşmüştü. Oflayarak yanımızdan ayrıldığında Luke ellerine eldivenlerini geçirmişti bile.

Birlikte boş ringlerden birine çıktık. İkimiz de pozisyonumuzu aldık. Luke başla anlamında elini kapatıp açtığında hızla ona bir yumruk savurdum. Elimden geldiğince ona zarar vermeden kendimi geliştirmeye çalışıyordum.

Yumruğunu çekilerek savuşturduğunda bacağıma tekme atmak için eğildi. Eğilmesini fırsat bilerek bacaklarımı sırtına doladım ve yere düşmemizi sağladım.

Yere düştüğümüzde ayrılmıştık. Luke hızla toparlanarak üstüme geldiğinde üstüste birkaç hamle yaptı ancak hepsini başarıyla savuşturdum. Kendimi takdir ederek Luke'a bir yumruk daha savurdum. Bu seferki isabet olunca Luke kenara doğru sarsıldı. Fırsatı bularak düşmesini sağlayacak şekilde ayağımla vurduğumda dengesi bozuldu ve zemine yapıştı.

Bu görüntü bana komik gelmişti.

" Ne gülüyorsun be manyak! Olabilir yani bizde insanız biz de yoruluyoruz." Luke toparlanmaya çalışarak konuştuğunda cevap verdim.

"Hey bölme dövüşü. Acındıramazsın kendini bana." Sözlerimle sert olmayacak bir tekme atmak için hareketlendim ancak ayağımı havada yakaladı ve beni yere düşürdü. Buna gülerken dilini çıkardı. Ancak ben aynı anda kollarımla onun dengesini yeniden sarstığımda bu ayağa kalkmam için fırsatım olmuştu.

Luke da benimle kalktığında epey yorulmuştuk. Hala savunma pozisyonundaydık. Luke elini burnuna götürerek akan kanı sildi. Hırsla bana bakıyordu. Bu durum keyfimi daha da yerine getirirken kapıdan giren kişiye gözüm takıldı.

O gelmişti, yine.

Alexander'a gözüm takılırken onun da gözleri beni buldu. Kaşları çatıldı, vücuduma tekrar soğuk bir ürperti yayıldı. Aynı anda kendimi yerde bulduğumda Luke bana sırıtıyordu. Yüzüstü düşmüştüm, Luke hemen beni çevirdi ve üzerime kıpırdamama izin vermeyecek şekilde uzandı.

Ellerim arkamda kalmıştı bu yüzden kurtulamıyordum. Luke ise hala sırıtıyordu ancak aklımdaki tek şey onun bana hala bakıp bakmadığıydı.

Daha ilk günden beni güçsüz bir rakip olarak görmesini istemiyordum. Kimsenin böyle görmesini istemezdim.

"Ne oldu tatlım, bu sefer de yenemedin beni." Luke dalga geçerken ona gülümsedim. "Hiç isteseydim yenerdim yok öyleydi yok böyleydi deme. Yenemedin işte. " Bakışları gurur doluydu. Aynı anda beni bıraktı ama bu sefer gıdıklamaya başladı. Dayanamayıp kahkaha attım.

"Luke burada değil. Evde uğraşırız birbirimizle. Dışarıda değil daha önce söylemiştim." Gülerken zorlukla konuştuğumda Luke beni bıraktı ve üzerimden kalktı. Kalkmama yardım ederken Alexander'ın hala olduğu yerde bana baktığını gördüm. Öfkeli görünüyordu. Buna anlam veremezken ayağa kalktım ve ringden çıktım. Ona bakışlarımın değmesine izin vermeden Jason'un olduğu tarafa gittim. Aynı anda hoparlörden anons yapıldı.

"Değerli arena ekipleri, herkesi beşinci kat spor salonuna davet ediyoruz. Oyunlarımız bir saat sonra başlıyor." Anons iki defa tekrar ettiğinde üçümüz de birbirimize baktık.

İşte şimdi başlıyorduk.

 

-----

 

Merhaba, kitabıma bir şans verip okuduysanız ve buraya kadar geldiyseniz hem tebrik hem teşekkür ederim💗 Bir yıldız parlatırsanız çok sevinirim.

 

.

.

​​​​

 

 

 

 

Bölüm : 21.12.2024 23:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...