4. Bölüm

Rakipler

Lucia_dark
luciadark

 

Merhaba, umarım son bölümü beğenmişsinizdir. Yeni geldiyseniz de bu hikayeye bir şans verin derim.

​​​​​​Hikayeler şiddet unsurları içerir. Hassas olanlar okumasın lütfen.

Bir yıldız parlatırsanız çok sevineceğim. Düşüncelerinizi da paylaşmayı sakın unutmayın. Destekleyen herkese teşekkür ediyorum. 🩷

​​​​​​

 

---------

 

Kalbim hızlanmaya başladığında yanlış görüp görmediğimi kontrol etmek için gözümü açıp kapadım. Gerçekten de doğru görmüştüm. Bu, sinirlerimin gerilmesine neden olurken aniden ayaklandım. Acilen Jason ve Luke'u bulmam gerekiyordu.

Odamdan telaşla dışarı fırladığımda ikisinin de koltukta uyuyakalmış olduklarını gördüm. Usulca yanlarına giderek elimle Jason'u dürttüm. Uyku mahmurluğuyla biraz söylendikten sonra nihayet gözlerini açtı. Karşısında beni görünce kaşları çatıldı, endişeli bir şekilde sordu.

"Bir şey mi oldu?" Gergin sesi bana sebepsizce güven verirken konuştum. "Başkan, mailleri göndermiş, gördünüz mü?" Jason'un bakışları aniden sertleşti ve koltuğun kenarında duran telefonuna uzandı. Aynı anda kollarını açıp gerildi ve mesajı okudu.

Gevşeyen kaşları bir anda bir kere daha çatıldı. Oyunun ismini gördüğünü anladım.

"Neden böyle bir oyunla başlamışlar ki?" Sesindeki endişe beni de korkuturken Luke sesler yüzünden uyandı.

"Ne oluyor, neden toplandık?" Henüz uykusundan tam olarak uyanamamıştı, yarım ağız kurduğu bu cümle gerginliğimizi biraz sildi.

"Başkan oyunları haber verdi de Luke, biz de nasıl öleceğiz acaba diye merak ettik o yüzden baktık. Bir şey yok yani uyu sen." Jason Luke ile dalga geçiyordu.

"Ha tamam o zaman." Luke tekrar başını koltuğa koyduğunda tam elime bir yastık alıp ona doğrultmuştum. Neyse ki gerek kalmadan bir anda kafasını kaldırdı.

"Ne dedin sen?" Eli hemen telefonuna gitti ve yaşadığı şokla ayağa fırladı. " Lan bari ilk oyun kolay olsaydı, ısınsaydık oğlum biraz." Bir eli belinde bir eli telefonunu tutuyordu. Sessiz kalarak dudaklarımı ısırdım.

"Neyse tamam sakin olalım. Biliyoruz ki itiraz edemeyiz. Zaten şu yaşadağımız korku da saçma şu an. Büyük ihtimalle hiç birimize bir şey olmayacak o yüzden gerginleşmeyelim yine." Jason'un haklı sözlerine ikimiz de cevap veremedik. Luke hala ayakta telefonuyla uğraşırken oflayarak kendimi koltuğa bıraktım. Başımı ellerimin arasına aldım.

Başkanın bahsettiği oyunda herkese rastgele bir rakip atanıyordu. Kafes dövüşlerinde kullanılan kafeslerde herkes sırasıyla kazanmak için kavga ediyordu. Rakip pes edene kadar dövüş devam ederdi ancak pes eden kişi de arenadan gönderilirdi. Arenadan çıkanların da yaşama ihtimalini göz önünde bulundurursak haliyle rakipler pes etmiyordu. Bu yüzden ölüme kadar gidiyordu ve bizi korkutanlardan biri de buydu. Ancak ne olursa olsun Jason veya Luke'un kaybedeceğini hiç zannetmiyordum. Ne de olsa arenanın en başarılı iki erkek dövüşçüleriydi.

Kendim içinse biraz endişeliydim. 1 yıl önceye kadar ben de kendimi en iyi dövüşçü sayabilirdim ancak son birkaç ayda yeterince antrenman yapmamıştım.

Bütün bunlar düşündükçe beynimi yoruyordu bu yüzden düşünmemeye karar verdim.

Aynı anda Luke yanıma oturdu. Bir kolunu omzuma attı.

"Korkmuyorsun değil mi lider?" İçinde hafif alay sezdiğim bu cümle gülümsememe neden oldu.

"Kimden korkacağım söyler misin Luke?" Alayla karşılık vererek geçen günkü dövüşümüze imada bulundum. Yüzü düşerken elini omzumdan çekti ve alınmış bir ifadeyle cevap verdi.

"Bunu halletiğimizi sanıyordum, kazandın çünkü ben izin verdim tatlım, yoksa biliyorsun ki bana karşı hiç kimsenin şansı yok, senin bile." Göz kırptı ve yanımdan kalktı. Sözlerine gülümsemekle yetindim. Hala oyun yüzünden gergindim. Kazanacağımızı bilsem bile buna engel olamıyordum, insanlar ölebilirdi ve bu isteyeceğimiz son şey bile olamazdı.

"E ben diyorum gidelim bir şeyler yiyelim. " Luke ikimizin anlamsız bakışlarından sonra devam etti. "Yani son kez dışarı çıkıp bir şeyler yapalım. Tembelliğe veda partisi olarak düşünebilirsiniz. Sonra gelir biraz çalışırız olmaz mı?" Sözleri bizi güldürdü.

"E iyi madem çıkalım bari. Akşam antrenman yapacağız ama değil mi?" Jason atladı.

"Bence yapmayalım, ne o sınava son gün çalışan öğrenci gibi. Ne işimize yarayacak, hakkını vererek biraz boş verelim." Luke onu onayladığını belirten bir ses çıkarırken bana döndü. Bakışları kabul etmesem bile beni dinlemeyeceğini gösteriyordu. Bir süre ciddi kaldıktan sonra dayanamayarak güldüm, böylece cevaplarını almış oldular.

Ekibimiz böyleydi işte. Liderdim ancak genelde karar bana ait olmazdı. Son kararı elbette ben verirdim ancak ben de ekibimi dinlemeyi tercih ederdim. Tüm umutlarım onları kaybetmemek yönündeydi. Onlar sahip olduğum tek ailemdi ve aynı ekipte olmazsak birbirimize mecburen düşman olacaktık. Bunu hiç istemiyordum.

Bir kaç saat sonra sahil kenarında bir parkta oturmuş pamuk şeker yiyorduk. Hava ılıktı. Biraz önce lunaparktaydık ve gayet eğlenceli geçmişti. Biraz yorulmuş biraz da midemiz bulanmıştı tabi. Luke benim ısrarlarımla hızlı trene binmişti ve indikten hemen sonra bir daha binmeyeceğine dair kendine sözler vermişti, biraz da kusmuştu tabi. Aslında ikisi de bu tarz yerleri pek sevmezlerdi ancak ben severdim. Bunu sadece onlar biliyordu zaten. Eğer 10 yaşımdaki halime , büyüyünce bir katil olacaksın bir de katil ekibinle lunaparkta oyun oynamaya gideceksin deseler muhtemelen gülüp geçerdim. Üstelik yarınımız bile şu anda belirsizdi ancak biz burada her şeyi boşvermiş, denizi dinliyorduk.

"Biz neden gittik ki lunaparka? Oğlum biz katil falan değil miyiz? Hayır öyle olmasak bile lunaparkta işimiz ne?" Luke hafif öğürerek konuştuktan sonra oturduğu yerde iyice yayıldı.

"Katil falan derken, katiliz direkt kardeşim." Jason parmaklarına yapışmış pamuk şekerle uğraşırken gülümsememe engel olamadım. Cümlesinin ver hareketinin uyumsuzluğu, komikliği daha da arttırdı ve anlamsızca gülmeye başladım.

"Ne gülüyorsun be. Sen sürükledin bizi peşinden. Hayır en azından bir şeyler içmeye falan gitseydik. Liseli ergenler gibi , bulduğumuz her fırsatta lunaparktayız lan." Luke da istemsizce bana katılırken konuşmaya başladım.

"Hayır yani gerçekten katiliz. Yarın ölüp ölmeyeceğimiz bile belirsizken burada oturmuş pamuk şeker yiyoruz." Jason istemsizce gerilirken devam ettim.

"Ama bence bu iyi bir şey. Hem siz de seviyorsunuz işte buraya gelmeyi. İtiraf edemiyorsunuz da beni suçluyorsunuz." Trip atar gibi bir ses çıkartarak hafifçe ters yöne döndüm. Pamuk şekerimi yemeye devam ettim.

"Lan küstü bir de. Bana bak zaten çok istedin diye son kalan kırmızı pamuk şekeri sana verdim bana kala kala bir şey mavisi kaldı. Konuşturmayın şimdi beni." Luke bana cevap verdiğinde Jason araya girdi.

" Bir şey mavisi ne lan. Öyle bir renk bile yok. Bir şey yeşili denir ona." Ben gülmeye başlamışken Luke tabi ki altta kalmadı.

"Sanane, bu bana göre bir şey mavisi. Ayrıca tadı da bozulmuş bunun." Yüzünü buruşturdu. Jason tam cevap vermek için ağzını açmıştı ki onu susturdum.

"Al benimkini ye, tadı kötüymüş zaten sevmedim ben." Luke elimdeki pamuk şekeri alırken yanımıza küçük bir kız çocuğu geldi. Kocaman parlak gözleriyle Luke'un elindeki pamuk şekere bakıyordu. Luke bakışları fark etmiş olacak ki bir anda pamuk şekeri avucunda sıkıştırıp ağzına soktu. Ağzı doluyken küçük kıza doğru ellerini kaldırdı ve pamuk şekerinin olmadığını gösterdi.

"Lan niye yedin, çocuğa verseydin ya." Jason'un sözlerine hak verdim. Bu sırada kız çocuğu üzgün gözlerle bana döndü. İçimden ailesinin nerede olduğunu merak ederken kıza pamuk şeker almak için ayağa kalktım. Tam o sırada Luke durdurdu beni.

"Dur dur, ben alacağım. Oturun ha ayrılmayın sakın beş dakikadan döneceğim." Ben otururken Luke ayağa kalktı ve 10 adım önümüzdeki pamuk şekerciye doğru yürüdü. Bir yandan da küçük kızla konuşuyordu.

"Yedim diye kızma sakın bana. Tadı kötü diye yedim, sana daha güzelini alacağım şimdi. " Bizden yavaşça uzaklaşırken Jason ve ben yüzümüzde gülümsemeyle onlara bakıyorduk.

Günün geri kalanı biraz daha gezmeyle geçti, zaten çok sürmeden de hava karardı ve tesise dönme kararı aldık. Çok yorulduğumu hissediyordum. Bu gece uyusam iyi olacaktı çünkü yarın oyunların ilk günüydü.

Odamıza girmek için kartı okutan Jason'un peşinden girdik. Kapıyı arkamdan kapatarak ceketimi astım. Yanlarından ayrılarak koltuğa oturdum. Hemen arkamdan onlar da geldiler ve rahatlama sesi çıkartarak oturdular.

"Yorulduk ama değdi, değil mi lider?" Luke gülümseyerek bana bakıyordu.

"Lunaparka gittik değecek tabi. Bir de kusmasaydın daha iyiydi ama olsun." Luke alınmış gibi ses çıkarttı.

"Beni ona zorla bindirdin manyak. Hani kötü değildi ölüyordum orada vallahi, benden erken kurtulacaktınız da şansa düşmedim." Triplenerek önüne döndüğünde ufak bir kahkaha attım.

"Tüh, suikast planımız boşa gitti Jason. Bir dahakine artık." Luke abartılı ve şaşkın bakışlarını bize çevirdi.

"Biliyordum." Hemen eliyle kalbini tuttu ve devam etti. "Bu acı günün geleceğini biliyordum. Çekemediniz tabi beni." Jason'a döndü. "Özellikle sen, kaslarımı ve dövüş yeteneklerimi kıskandın değil mi?" Kahkaham biraz daha artmışken Jason da gülüyordu.

"Neyini kıskanacağım lan senin. Uydurma." Jason cevap verince Luke gözlerini kısarak ona baktı ve iki parmağını gözüne götürüp sonra Jason'a çevirdi. Gözüm sende demek istiyordu.

Bu sırada başımın ağrıdığını hissettim. Yavaşça ayaklandım. Odama gidip uyumak iyi gelebilirdi.

"Laeith, nereye bu saatte. Daha çok erken." Uyumaya gideceğimi anlayan Jason kısık bakışlarını üzerime dikmişti. "Hem sen uyuyamazsın ki"

"Yarın yorucu bir gün. Uyurum ben, zaten son günlerde daha iyi hissediyorum, uyuyorum hemen. Siz de yatın geç olmadan." Jason sözlerime inanmadı, aynı anda Luke da tek kaşını kaldırarak bana baktı.

"Nedense ben öyle hatırlamıyorum. Sanki birkaç gün önce tüm gece uyumamıştın." Luke kısık gözleriyle bana bakarken Jason da benden bir cevap bekliyordu.

"Önceydi o. Yanlış hatırlıyorsun." Yalandı ancak şüphe çekmemek için emin bakışlar attım.

"Ben yanlış hatırladım o zaman." Luke inanmamıştı ama üstüne gitmiyordu. Sonuçta Jason'un beni zorlamaya devam edeceğini bildiğinden ortaya bir konu atmıştı, bu yeterdi.

"Laeith, yine o ilaçları kullanmıyorsun değil mi?" Jason'a cevap vermek istedim ancak veremedim. Yalan söylemek istemiyordum çünkü uyku hapı kullanıyordum. İşe yaramasa bile. Sessizliğimden anlamış olacak ki öfkeyle bir nefes verdi. Ayağa kalkarak odama yöneldi ve ben durduramadan benden önce girdi.

Peşinden bende girecekken Luke'a bakış atmayı ihmal etmedim. O da aynı bakışlarla bana karşılık verdi, tuhaf bu sefer geri adım atmamıştı.

Odama girdiğimde Jason'un çekmecelerimi karıştırdığını gördüm. Elinde de birkaç ilaç kutusu duruyordu. Bazıları ağrı kesiciler bazıları uyku hapları bazılarıysa antidepresandı.

Kullanmazdım ama antidepresanın bedenimi uyuşturmasını ve rahatlık vermesini seviyordum.

Jason aniden bana döndü. Elindeki kutuları kaldırdı.

"Antidepresan ha? Sen kendini öldürmeye falan mı çalışıyorsun Laeith. Bu kadehler ne burada, kaç kere içtin sen. Yine kendine dikkat etmemeye başlıyorsun." Öfkeli cümlelerinde haklıydı. Ancak beni rahatlatan tek şeyler bunlardı, elbette onlara mecbur kalmayı bende istemezdim ama mecburdum işte.

"Jason abartıyorsun. Ver ilaçlarımı, uyuyamıyorum tamam yalan söyledim. Ama biliyorsun uyumak zorundayım ve o ilaçlara ihtiyacım var."

"Laeith sen uyumuyorsun, sen kendini uyuşturuyorsun. Bunları kullanmayacaksın, gerekirse hastaneye gider ilaç alırız ama kafana göre kullanamazsın." Ne cevap vereceğimi bilemedim, sessiz kaldım. Nasıl olsa bir şekilde uyku hapı bulurdum. Kullanmak istemiyordum ancak bundan sonraki 30 gün kendime ve uykuma dikkat etmem gerekiyordu.

"Jason bana emir verme."

"Emir verme mi? Sen kendini öldürüyorsun Laeith. Bu sana çok basit gelebilir ama bunları istediğin her saat alarak zehirleniyorsun." Jason bir anda öfkelenip bağırmaya başlayınca odaya Luke da girdi.

"Ne oluyor lan." Cevap vermek yerine Jason'a döndüm. Beni önemsediğinin farkındaydım ama bana bu şekilde bağırması beni öfkelendirmişti. Beni düşünmesi bir yana, o ilaçlara ihtiyacım olduğunu adı gibi biliyordu. Dişlerimi sıkarak cevap verdim.

"Jason bu seni ilgilendirmez. Daha fazla tartışmak istemiyorum, kutuları bırak."

Jason tam daha da sinirlenip bağırmak üzereyken konuşmasına fırsat vermedim.

"Jason bu bir emirdir hemen onları bırak ve derhal odamdan çık." Bağırarak söylediğim cümleler onu durdurdu. Gözlerinde hala öfke vardı ancak emirlerime karşı gelemeyeceğini biliyordu. Ağır hareketlerle ilaçları yerine bıraktı ve aynı sinirle odadan çıkıp gitti. Luke da bana öfkeli bakış atmayı ihmal etmeden Jason'un peşine takıldı.

Beni önemsemeleri tabi ki beni öfkelendiren şey değildi. Benim o ilaçlara en azından şimdilik ihtiyacım vardı. Hele önümüzdeki günler yüzünden bırakmak için hiç doğru bir zaman değildi. Yatağıma oturdum. Aklıma istemsizce anılar geliyordu. Uzanarak yorgunlukla gözlerimi kapattım ve anıların beynime sürüklenmesine izin verdim.

"Sakin ol " diyordu bir ses. "Allah kahretsin, acele edin! Sakin ol güzelim iyi olacaksın. Söz veriyorum iyi olacaksın." Sesin sahibi endişeliydi. Hissetmiyordum, hiç bir şey hissetmiyordum. Başım ağrıyordu ama uyuşmuştum sanki. Uyumak istiyordum. Birileri beni zorluyor, hareket ettirmeye çalışıyordu, bağırışlar kulağıma çarpıyordu ancak kimin bağırdığını bile idrak edemiyordum.

Yattığım yerde gözlerimi araladım, sanırım yerdeydim. Etrafımda bir sürü insan vardı. Titriyordum ancak çok sıcaktı. Etrafımdaki her şey resmen dönüyordu. Midem bulanmıştı. Gözlerimi zorlukla aralayabiliyordum ancak görüşüm netleşemiyordu.Bu halde olmamın ise tek bir sorumlusu vardı.

Kendim.

Ben bir bağımlıydım. Uyuşturucu bağımlısı.

Ne kadar kendimi engellemek istesem de olmamıştı işte. İlk kez zorla vücuduma uyuşturucu enjekte edildiğinde tarifi imkansız bir hissizlik oluşmuştu. Vücudum zamanla bu hissizliğe bağlanmış, her zaman uyuşturucu istiyordu. Kimseden yardım alamamıştım. Korkmuştum, beni hastaneye bırakırlar ve orada unuturlar diye. Jason'u Luke'u düşünmüştüm. Eğer bağımlı olduğum ortaya çıkarsa ikisinin de işi tehlikeye girer, hatta ölüme kadar gidebilirdi.

İlk kez kendi evimde almıştım uyuşturucuyu.

Zorla verilmişti. Benden nefret eden ailem, beni öldürmek istediğinde kimsenin haberi olmasın diye benim için sessiz ve hissiz bir ölüm tercih etmişlerdi. Trajik.

Beni ormanda ölüme terk ettiklerinde, ölüme ilk defa bu kadar yaklaştığımı sanıyordum. Lakin yanılmıştım. Şu anda ölüme her şeyden daha yakındım.

O gün başkan beni bulmasaydı, çoktan bu dünyaya veda etmiştim. Ancak olmamıştı. Bana yardım etmişti ve bağımlılığımı gizleyeceğini, bana yardım edeceğini söylemişti.

Beni eğitmişti, sözünde durmuştu ancak bağımlılığımdan kurtaramamıştı. Vücudum her istediğinde kendime karşı gelemiyor, istediğini veriyordum.

Üstelik bu ortaya çıkarsa başkanın bile elinden bir şey gelmezdi. Tam olarak da burada sorun vardı çünkü bundan kurtulamıyordum. Gün geçtikçe vücudumu tatmin etmek için yine o yola başvuruyordum. En sonunda olacağı olmuştu işte. Fazla miktarda uyuşturucu almıştım, kendimi kaybetmiştim.

Kendime gelir gibi olduğumda birinin beni taşıdığını anladım. Gözlerimi hafif araladığımda Luke ile bakışlarımız kesişti.

"Korkma, yetiştireceğiz seni hastaneye. Söz veriyorum Laeith, söz veriyorum iyi olacaksın." O sırada yanımızda gelen ve önümüzdekileri telaşla ittiren Jason'u fark ettim. Bana baktığında güven verici bir şekilde kafasını salladı. Gördüğüm son şey de bunlar oldu zaten. Gözlerim kapandı. Eş zamanlı olarak Luke'un bağırışını duydum.

"Açın lan şu siktiğimin kapısını. Ölüyor, ellerimde gidiyor Jason. Buna izin veremem acele edin!"

Gözlerimi tekrar açtığımda hastanedeydim. Kolumda bir serum vardı. Başım çatlıyordu ve çok yorgun hissediyordum. Elimi kaldıracak halim yoktu. Yanımbaşımda duran Jason'u gördüm. Endişeli bakıyordu. Uyandığımı görünce hızla yanıma ulaştı, elini başıma koydu gözleri gözlerimi buldu.

"Şükürler olsun, iyisin Laeith." Mutluluktan gözleri dolunca kendime kızdım. Onlara bunu yaşatmaya hakkım yoktu. Başından beri bilmeleri gerekiyordu bağımlılığımı.

"Ölmedim." Zorlukla konuştum. Jason korku ve heyecanla başını salladı.

"İyisin, hayattasın." İdrak etmek ister gibi tekrar ettim.

"Ölmedim." Jason ellerini başımın iki yanına koydu, üzerime eğildi. Alnımdan öptü.

"Ölmedin kardeşim. Ölmedin güzelim. Hayattasın yemin ederim iyisin." Mutluluktan gözlerim doldu, yanağımdan göz yaşlarım süzüldüğünde Luke odaya gelmişti. Kapıyı açtığında dışarıda bekleyen adamları ve birkaç ekip liderini gördüm. Tabi bir de başkanı.

Luke geldiği gibi gözleri irileşti.

"Uyanmışsın. Tanrım, uyanmışsın." Sevinçle yanıma geldiğinde Jason uzaklaşmıştı. Sarılmak için yaklaştığında bir an sarılamayacağımı anlamış olacak ki vazgeçti. Bir adım geri çekildi.

"İyisin değil mi? Bir yerin ağrıyor mu?"

"Ağrımıyor. Hissetmiyorum bile." Jason araya girdi.

"Doktor bunun normal olduğunu söyledi. Aç mısın?" Başımı hayır anlamında salladım. Jason doktora haber vermek için dışarı çıktı.

Geri kalan her şey normaldi. Bir süre daha hastanede kaldıktan sonra nihayet tesise geri döndüm. Kendime geldiğimde Jason ve Luke bütün bunları gizlediğim için önce bana kızdılar . Ancak zamanla affettiler ve birbirimize hiç bir şeyi gizlemeyeceğimize dair söz verdik.

Ancak tekrar hastaneye gittim. Bu seferki kısa süreli de değildi. Bağımlılığımdan kurtulmak için gitmiştim bu kez. Gitmeyi hiç istememiştim ancak Jason ve Luke bu sefer beni zorlamışlardı. Söz hakkı bile tanınmamıştı neredeyse. Hastaneye beraber gitmiştik. Tam yedi ay hastanede kalmıştım. Her fırsatta beni ziyarete gelmişlerdi ancak yine de yalnızdım. Çok zorlu geçen bir süreçti.

Ancak başarmıştım. Sonunda bağımlılığımdan kurtulduğumda işlerime geri dönüp hayatımı yoluna koymak için her şeyi yapmıştım.

Anılar zihnimi işgal ederken tekrar başıma ağrı girmişti. Jason'un henüz bıraktığı kutulardan bir ağrı kesici buldum ve su kullanmadan yuttum. Sanki o günlere yaklaşmışım gibi hissediyordum. Odamda çok hap vardı, bana bir şey olmasından korkuyorlardı.

Ancak büyümüştüm. Uyuşturucu yoktu o hapların içinde, tabi kullandığım zamanlar ağrı kesici hap kutusunda uyuşturucu vardı. Gizlemenin en iyi yoluydu. Jason ve Luke da işte bu yüzden öfkelilerdi. Tekrar kendime bir şey yapabileceğimden korkuyorlardı. Ama artık o zamanlarda değildik, ben artık liderdim ve bana karışmamaları gerekiyordu çünkü ben ne yaptığımı gayet iyi biliyordum. Tekrar uyuşturucuya düşerek hayatımı bir kez daha karartmayacaktım. O hastaneye tekrar düşmeyecektim. Bunun için her şeyi yapardım.

Bunları düşünürken yanımda duran bir diğer hapı aldım ve onu da ağzımda yuvarladım. Uyku hapıydı bu sefer. Doktorun hap konusunda beni uyardığı geldi aklıma.

Fazla ve üstüste hap içmememi hatta gerekmediği sürece odamda bile bulundurmamam gerektiğini söylemişti. Dikkat etmiştim elimden geldiğince ancak üstünden de çok zaman geçmişti. Artık bir şey olacağını zannetmiyordum. Luke ve Jason da bu yüzden hassaslardı. Benim için endişeleniyorlardı.

Daha fazla düşünmemeye karar verdim. Zaten uyku hapı da etkisini göstermeye başlamıştı. Kendimi tekrar yatağa bırakarak uykunun bedenimi esir almasına izin verdim.

Sabah uyandığımda saatin altıya gelmek üzere olduğunu fark ettim. Hava aydınlanmamıştı. Daha fazla uyumak istemediğim için ayağa kalkarak giyindim.

Odadan çıktığımda ikisinin de çoktan uyanmış olduğunu fark ettim. Koltukta oturmuş sakince televizyon izliyorlardı. Sessizce yanlarına gittim. Beni fark ettiler ama dönüp bakmadılar bile. Jason ayağa kalktı. Kısa bir an bana döndü.

"Spor salonuna gitmek için uyanmanı bekliyorduk. İyi uyumuşsundur umarım." Dünkü olaya ufak bir laf çarptığında pişmanlıkla ona baktım. Aynı anda Luke da ayağa kalktı.

"Hadi gidelim artık." Bana bakmadan kapıya doğru yürüdüğünde söze girdim.

"Dün için özür dilerim. Haklısınız ama benim açımdan da bakın. O olayın üstünden çok zaman geçti artık iyiyim. Ne yaptığımın farkındayım ve biz çocuk değiliz." Boğazımdaki yumruyu yutkunarak yok ettim. Üzgündüm ama ağlamazdım. Ağlayamazdım. "Onların hiç biri düşündüğünüz şey değil, kendime bir kez daha bunu asla yapmam. Bu yüzden lütfen artık bana güvenin. En azından sizin güveninize ihtiyacım var." Gözlerim dolduğunda bunu kaçırdım. Luke da beni dinlemişti ve çatık kaşlarıyla bakıyordu.

"Biz sana güveniyoruz, hep güvendik. Böyle bir şeyi isteyerek yapmayacağını biliyoruz ama istemeyerek yapma ihtimalinden emin olamıyoruz. Laeith, senin için korkuyoruz. Aynı şeyleri yaşayamayız bize bunu tekrar yapma." Luke ciddiyetle konuştuğunda Jason ekledi. Yutkunarak gözlerimi kaçırdım.

"Sana ne olursa olsun güveniyoruz. Güvenliğinden emin olmak istiyorum Laeith ve sen istesen de istemesen de bunu yapacağım." Beni koruyor olmaları içimde güven duygusu oluştururken yavaşça ikisine yaklaştım.

"İyiyiz o zaman." Buruk tebessümle konuştum. Ona emir vererek zor durumda bırakmak istememiştim ve bunun için çok pişmandım. Ama bana güvenmiyor olmaları düşüncesi mantığımı devre dışı bırakarak beni öfkelendirmişti.

"İyiyiz." İkisi de aynı anda konuştuğunda gülümseyerek karşılık verdim ve birlikte odadan çıktık. Kapıyı kilitleyerek spor salonuna doğru yürümeye başladık.

Konuşmuş olmamız beni rahatlatırken arada etrafıma bakıp diğer ekiplerin olup olmadığını kontrol ediyordum. Şimdilik birkaç kişiye rastlamıştık. Henüz uyanmamış olmalılardı. Zaten oyunların başlamasına henüz dört saat vardı.

Uzun süredir antrenman yapmadığımız için son bir kez yapmak istiyordum. En son benim kadar iyi biriyle ne zaman birebir dövüştüğümü bile hatırlayamıyordum. Luke ve Jason kendi aralarında konuşuyorlardı.

"Bak birkaç saat kaldı zaten germe beni." Jason bıkkınlıkla Luke'a bakarak konuşmuştu.

"Ya oğlum ne germesi. Taktik veriyorum ben sana sen almıyorsun. Sonra orada herkesin önünde adam seni yere yapıştırdığında diyeceksin Luke ne kadar haklıymış keşke onu dinleseymişim diye." Luke umursamaz tavırla cevap verdi.

"Lan verdiğin taktik de taktik olsa bari. Saçmalama ya sus yürü." Luke tekrar cevap verecekti ki bize doğru gelen Vales'i gördü ve sustu. Gözleri kısıldı. Aynı anda Jason da ona döndüğünde kaşları çatıldı ve korumak ister gibi belli belirsiz bir adım önüme geçti. Sonunda Vales yanımıza ulaşmıştı. Onu en son dün görmüştüm ve benimle alay ettiği aklımın bir köşesinde yazılıydı.

"Merhaba." Vales sakince selam verirken Jason dişlerini sıktı. Luke tepkisiz bir şekilde izliyordu. Ufak bir sessizlikten sonra Jason cevap verdi.

"Sana da."

"Tam iki dakika önce eşleşmeler açıklandı. Maillere geldi mi bilmiyorum ama ana salonun tablosunda yazıyor. Gidip bakmak istersiniz diye düşündüm." Sözleriyle gerildim. Bunu hisseden Luke gözlerini bana çevirdi ve açıp kapattı. Güvenimi yerine getirirken Vales'e döndüm.

"Ee, bunu söylemek için mi geldin?" Vales memnun olmamıştı ama sözlerime güldü.

"Bir de seni görmek için diyelim." Sözlerine anlam veremezken Jason ve Luke kaşlarını biraz daha çatmışlardı ve her an adama saldıracak gibi görünüyorlardı.

"Ne diyorsun lan?" Luke istemsizce sözleirine öfkesini yansıtmıştı. Vales geciktirmeden cevap verdi.

"Rakibimi maç öncesi son kez görmek istedim."

 

--------

 

Kısa bir bölümdü, diğerleri kadar olmasa da. Elimden geldiğince uzun yazmaya çalışıyorum ama bölüm atma hızımı arttırarak telafi edebilirim bence😊

Hepinize teşekkür ederim.🩷

 

Bölüm : 04.12.2024 19:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...