
Selammm
Yeni bölüm ile burdayım. Herkesin sevdiği o askeri kurgu olan ve benimde en sevdiğim kitaplarımdan biri olan Sınırdaki Aşkın devamı ile burdayım.
6.BÖLÜM
Gerçekler ve Yalanlar
“Bazı şeylerin asla affı olmazdı bunlardan birisi ise yalanlardı.”
☠︎Araf’ın Anlatımı☠︎
Adımı nereden biliyordu?
O kız… Luna.
Kafamın içinde yankılanıyordu sesi. Sanki beynimin içine kazınmış gibi.
Efsa onunla beraberdi ve ben, bu durumun hiçbir parçasına hâkim değildim. Sinirle yumruklarımı sıktım. “Selam söyle.” demişti. Bunu bilerek yapmıştı. Bana meydan okurcasına.
Askeri üsse doğru ilerleyen Efsa’yı uzaktan izliyordum. Adımlarında hâlâ bir masumiyet vardı. Dünya ona henüz gerçek yüzünü göstermemişti. Ama o kız… Luna, o yüzü temsil ediyordu.
Bir süre sonra telsizimden bir ses geldi.
“Kandemir, yerinde misin?”
“Buradayım.” dedim kısa ve keskin bir ses tonuyla.
“Dikkat et, bölgede yalnız değilsin. Bilinmeyen bir kişi hareketlilik yaratıyor. Emir net: Gözlem yap, çatışma yok.”
Derin bir nefes aldım. Gözlerim hâlâ Efsa’nın gittiği yönde, kalbimde ise ağır bir baskı vardı. Birileri oyunu bozuyordu. Ve o birileri Luna’dan başkası değildi.
𝄞𝄞𝄞𝄞
☀︎Efsa’nın Anlatımı☀︎
Askeri üsse doğru yürürken aklım karmakarışıktı. Luna… garipti. Hem tehlikeli hem de güven verici. Ona karşı içimde tarif edemediğim bir çekim vardı. Ama aynı zamanda da korkuyordum.
Kafamı kaldırdım. Gökyüzü kararmıştı. Üste birkaç asker gördüm, biri bana doğru yaklaştı.
“Efsa Hanım, sizi bekliyorlardı.” dedi.
Ben şaşkınlıkla duraksadım. “Beni mi?”
“Evet. Astsubay Başçavuş Kağan Alatuğ sizi görmek istiyor.”
İçim ürperdi. Abimden bahsediliyordu. Onun adı ilk defa bir başkasının ağzından bu kadar ağır çıkmıştı. Daha önce hiç tanımadığım bir yanım sanki açığa çıkıyordu.
Askerin ardından yürürken bir şey hissettim. Arkama baktım. Karanlığın içinde bir çift göz üzerimdeydi. Sanki gölgeler bana bakıyordu. İçimi ürperten o bakışların Arafa ait olduğuna adım kadar emindim.
Ama Araf orda değildi.
“Hayal mi görüyorum?” diye mırıldandım.
Kapı açıldığında önümde Araf duruyordu. Yüzünde keskin bir ifade vardı. Göz göze geldiğimiz an, bana bir şey söylemeden önce derin bir nefes aldı.
“Efsa… çok dikkatli olmalısın.” dedi.
“Ne oldu?” dedim endişeyle.
Araf’ın gözleri kararmıştı. Dudaklarından çıkan tek kelimeydi beni susturan:
“Bir kaç terörist görüldü yakınlarda.”
☀︎Efsa’nın Anlatımı☀︎
Araf’ın gözlerindeki o sertlik… aynı anda hem ürkütücü hem de güven vericiydi. Uzun bir süre konuşmadık. O sadece bana baktı, ben ise ne diyeceğimi bilemeden susup kaldım.
“Efsa…” dedi alçak bir sesle. Sanki ismimi söylerken, içimde bir şeyler kırıldı.
“Beni neden buraya çağırdın?” dedim, fısıltıya yakın bir sesle.
Yaklaştı. Yüzü yüzüme neredeyse değecek kadar yakındı. Sesinde alıştığım sertlik yoktu, aksine yumuşak ve korumacı bir ton vardı:
“Çünkü seni tehlikede bırakmak istemiyorum. Burada kalmak, senin için güvenli değil.”
Kalbim hızla çarpıyordu. Onun bu yanını hiç görmemiştim. Hep soğuk, mesafeli ve gizemliydi. Ama şimdi… başka bir şey vardı.
Dudaklarımı araladım, bir şey söyleyecektim ama kelimeler boğazıma takıldı. O sırada elini uzattı ve yüzüme dokundu. Parmakları yanaklarımda, bakışları gözlerimdeydi.
“Sen… benim en zayıf noktamsın.” dedi.
İçimden bir ses, bunu yanlış olduğunu söylüyordu. O bir askerdi, ben ise sıradan bir kız. Ama o an hiçbir şeyin önemi yoktu. Sadece bize ait bir sessizlik vardı.
Yaklaştı… dudaklarıma dokunacak kadar. Gözlerimi kapattım. Kalbim yerinden fırlayacak gibiydi.
Ama tam o anda, odanın kapısı sertçe açıldı.
☠︎Araf’ın Anlatımı☠︎
Dudaklarım Efsa’ya değmek üzereydi ki kapı hızla çarparak açıldı. İçeri giren gölgenin kim olduğunu anlamak için dönmeme bile gerek yoktu.
“Kağan…” dedim dişlerimi sıkarak.
Efsa hızla arkasına döndü. Gözlerindeki şaşkınlık yerini utanca bıraktı. Kağan’ın gözlerinde ise öfke vardı, kelimenin tam anlamıyla gözlerimle beni delip geçiyordu.
“Sen… kardeşimle ne yapıyorsun Kandemir?” dedi tok ve sert bir sesle.
Bir anda odadaki hava buz kesildi.
Efsa ne diyeceğini bilemiyor, ben ise Kağan’ın öfkesine rağmen sakin kalmaya çalışıyordum.
“Onu koruyorum.” dedim. Sesim ne fazla yüksek ne de fazla alçaktı. “Bunu sen de biliyorsun Kağan.”
Ama Kağan’ın yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi.
“Koruyorsun öyle mi? Kardeşimi dudaklarının arasında koruyacaksın herhalde?” dedi öfkeyle.
Efsa başını öne eğdi. Kağan’ın bakışları bıçak gibi kesiciydi.
Ona yaklaşarak gözlerinin içine baktım.
“Kağan… burası benim bölgem. Kardeşin tehlikede. İster kabul et, ister etme… onu korumak benim görevim.”
“Görev…” diye homurdandı Kağan. “Görev dediğin şeyin içine duygularını karıştırırsan, hepimizi yakarsın Kandemir.”
Biz birbirimize yasaklıydık o benim sadece abimdi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |