8. Bölüm

Bölüm 8- Son Kağıt Parçası

Luzia
luzia_0

Herkese selam!

Güzel bir bölüm ile karşınızdayım. Umarım sizde seversiniz, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım lütfen. Sizden tek ricam bu okunuyor fakat asla bir etkileşim olmuyor.

İyi okumalar...🤍

 

 

Bölüm 8- Son Kâğıt Parçası

 

Düşünün. Çünkü henüz yasaklanmadı.

George Orwell - 1984

 

Yazarın Anlatımıyla

Erendiz Nur’u travmatik bir şekilde kaybetmesinin üzerinden neredeyse 3 ay geçmişti. Üstleri ona iyi olmadığını ikinci bir emre kadar görevden uzaklaştırıldığını söylemişti. Daha ilk evresinde olan kişilik bölünmesini onca eğitimine rağmen anlayamamıştı. Bu dengesiz düşünce ve eylemlerin geçeceğine kendini inandırarak bir şekilde 3 aydır evdeydi. Kafasında konuşan sesi bastıramamak onu daha çok deli ediyordu. Aslında onun gerçek Nur olmadığı düşüncesi onu deli ediyor bu sebeple ona kendi içinde bile Dilara diyemiyordu. Ne kadar kabul etmek istemese de Dilara’nın anlattığına göre Nur’un yerine geçtiği zamanlarda gerçek anlamda ondan hoşlanmaya başlamış ve evlilik düşüncesi doğmuştu. Bu sebeple kafasında ki ses çoğunlukla aslında Nur’a değil de Dilara’ya âşık olduğunu söylüyordu. Kendi çapında yaptığı araştırmadan hiçbir şey çıkmamıştı. Neden yanına bir ajan yerleştirildiğini anlayamadığı gibi Dilara’nın çalıştığı sözde şirketi de bulamamıştı. Acaba kendi beyninin oyunu muydu diye düşünmeye başlamış ve her gün yaptığı gibi tekrar Dilara’nın telefonunu aramıştı. Telefon yanında çalınca histerik bir şekilde gülmüş ve saçlarını yolmaya başlamıştı1

“Aptal, aptal Erendiz. Ha Dilara öldü, hayır Nurdu Nur öldü. Değildi, kim öldü o zaman? Hatırladım Nurdu.”

Bir anda kafasını kaldırmış ve odasında ki aynaya doğru bakmaya başlamıştı,

“Tekrar asker olman gerek. Hayır tabi ki askerliğe geri dönemem, beni uzaklaştırdılar. Bu senin problemin sorularının cevaplarını bu şekilde bulabileceksin ancak. Geri dönemem!”2

Her bir cümle ile kişilik değiştirdiğinin farkında değildi. Konuştuğu kişi kendisiydi, fakat o bunu anlayamayacak kadar kendinde değildi.1

“Her şeyi ben mi söyleyeceğim? Sen Erendiz Furkan Kılıçsın belgelerle oyna” kendi dediği cümleyi uzun uzun düşündü evet haklıydı içindeki o ses. Gerisi basitti, bu yalnızlıktan kurtulamadıkça içindeki ikinci kişiliği Furkan sürekli geceleri ortaya çıkıyor ve ona planını anlatıyordu. Bunları birine iyilik olsun diye yaptığını sanan Erendiz belki o olaylardan sonra yalnız olmasaydı bu kadar kötü olmayacaktı fakat tüm hastaların hikayesi aynı değil midir? Ya çok kalabalıklardır ya da kendi sesleri yankılanacak kadar yalnız. O Dilara'dan kalan son kâğıt parçasını okşayacak ve her şeyini ona anlatacak kadar yalnızdı.1

 

Lavin Asena Karayel

Erendiz neredeyse bir hafta önce yaşanan o karma karışık durumdan sonra sorgu odasında iyice dengesiz davranmış ve gece olunca biriyle konuşacağını söyleyerek bizim çıkmamızı istemişti. Biz de ona bir oyun oynayarak gece olduğunu ve çıkacağımızı söylemiş ve diğer bölüme geçerek ne yapacağını izlemiştik. Kendi kendine konuşmuş, bağırmış, kızmış, özür dilemişti. Elleri kelepçeli olmasına rağmen unutarak bir ara kağıdım nerede diye kriz geçirmiş sonra ise bayılmıştı. Cezai ehliyeti bile yoktu muhtemelen. Çünkü bu dengesizlik benim tahminimce psikolojik bir rahatsızlıktan gelebilirdi. Bu krizi gördükten sonra ise onu kliniğe yatırmış ve gerçek Erendiz Kılıç hakkında gerçek bir rapor almıştım. Gerçek ismi Erendiz Furkan Kılıçtı ikinci ismini silmiş ve ona yakın rütbeye sahip birini nasıl yaptıysa saf dışı bırakarak onun yerine geçmişti. Tahmin ettiğim gibi dengesizliklerinden dolayı ikinci bir emre kadar uzaklaştırılmıştı. Burada sebep olarak karısının ölümü yazıyordu. Yaşlar ve hikâyede uyuşmayınca başka bir hikâye anlattığına emin olmuştum. Erendiz düşündüğüm şeyi yapmamıştı peki ama aslında gelmesi gereken Erendiz Kılıç yapmış mıydı?1

Her gün yaptığım gibi klinikte Erendiz'in doktorundan son durumu ile alakalı bilgileri alıyordum. Bir yandan da tabi ki görev devam ediyordu. En son Alberto Watson adını almış ama onunda öldüğünü Erendiz'den duyduğum için bir de kendim teyit etmiştim. Alberto Watson’ın aslında ölmediği bilgisine ulaşınca işin içinde Erendiz’in de olduğu bütün işleri tekrar kontrol etmiştim. Neyse ki sadece Alberto yalandı. O adamı araştırdığım da hiçbir pis işe rastlamamıştım. Hatta o kadar temizdi ki şüphe çekiyordu. Tek bir ceza bile yememişti. Tertemiz bir sayfa onun ya bir yem ya da herkesi güzel yollarla susturan biri olduğu ihtimalini açık ediyordu. Amato Cameron ile ilişkisi var mı yok mu öğrenmek için peşine adam takmıştım.

“Komutanım, Şahinden bilgi aldım. Az önce Jack Smith ülkeyi terk etmek için bilet almış.” Doktorla konuşmam bittikten sonra Batu’ya dönmüştüm. O da benim ona dönmemle devam etmişti. “Şifreli kanallarla şifreli bir mesajlaşma olmuş, bilişim uzmanlarımız onun üzerinde uğraşıyorlar şu an”

“Şu ara Erendiz, Amato falan derken Jack Smith’i unutmuşum. Şahinlerin yanına gidip bizzat onlardan dinlemek istiyorum.”

“Emredersiniz Komutanım!”

 

                                                                                                   

Şahin, Atlas, Miraç ve Yüksel’in yanına gelmiştik Mustafa abi ve Batuyla. Dinçel, Erendiz olayından sonra uzun bir süre görünmemiş ve Albaydan da kısa süreli izin aldığını duymuştum.1

“Çözebildiniz mi mesajlaşmayı?”

“Yarısını çözdük” dedi Miraç. Lafı bilgisayar başındaki Yüksel devam ettirdi;

“Smith, ‘Aslan Asya’ya göç etti’ yaklaşık iki dakika sonra ‘Aslan Asya’ya göç eder mi?’ mesajı geliyor buna da Smith bir buçuk saat sonra cevap veriyor ‘Bir Asya Aslanı’ ve hemen ardından olduğu yerin koordinatlarını atıyor fakat bu yazışma birkaç gün önce olmuş biz daha yeni keşfettiğimiz için oraya gittiğimiz de bir şey bulamadık.”

Atlas elindeki tabletle yanıma doğru yaklaştı “CIA’dan biriyle konuştuğunu biliyoruz, sembollerin birçoğu onların ambleminin farklı kombinasyonlarıydı.” ben bu amblemi ve sembolleri incelerken Mustafa Abi başına geçtiği bir bilgisayardan konuşmaya başladı “Yarısını çözdük dediniz değil mi?” “Evet” “Peki neden diğer yarısını çözemediniz. Ben söyleyeyim çünkü-”

Şahin geldiğimizden beri bizi ve olanları izlerken ilk defa konuşmaya başladı “çözemedik çünkü onlar aslında bir kod, şifre veya mesaj değildi. Bir harf atadığımızda cümle ortaya çıkıyor fakat o sayıları “sayı” olarak kullanmayı denemedik.” Mustafa Abi gururlu bir yüzle bize baktı “Okuyacak bu çocuk” derken Şahin’in sırtına pat pat vuruyordu. Batu kafası karışmış bir bakışla tablet ve bilgisayar ekranlarını inceliyordu. “Abi ben anlamadım yani attığı koordinatlar yalan mıydı, CIA ya bunun göstermelik bir koordinat olduğunu nasıl açıkladı?” Kafası karışmış suratı çok tatlıydı, içimdeki yanaklarını sıkma ve öpme hissini bastırarak düz bakışlarla “İlerleyen mesajlarda illaki bir şifre ile belirtmiştir” “Evet komutanım! Şu an baktım da cidden belirtiyormuş anlamlandıramamıştık” Miraç’a oku der gibi baktım. “Demiş ki, ‘Asya Aslanlarının türü tehlike altında her yerde bulunamazlar’ fala diye uzun bir bilgi vermişti. Bizde anlayamamıştık meğer koordinatların yalan olduğunu ve dikkatli bakmalarını söylüyormuş” ben o sırada sayılarla olası koordinatları çıkararak ekipleri farklı noktalara gönderiyordum. Türkiye’nin dört bir tarafında olabilirdi bu mesajları birkaç gün sonra bulmamız biletten haberdar olmak ve arama alanını daraltmak için fırsat kazandırmıştı aslında. “Aferin aslanlarıma” diye göz kırptığımda espriyi bir tek Batu anlamış ve kusarmış gibi yaparak gülmüştü, diğerleri ise aldıkları aferinden dolayı mutlulardı. Orada bir süre daha durarak her şeyi teyit ettikten sonra Mustafa abi evine gitti. Ben ve Batu ise askeriyeye gitmek için arabama binmiştik.

“Yüzbaşım size bir anımı anlatabilir miyim? Şu an aklıma geldi de.”

“Anlat bakalım.”

“Siz şu bir yıl kaldığınız görevdeydiniz, hafta sonu ziyaretçi günüydü ama nasıl canım hamburger çekti. Neyse dedim sipariş ettim, bir de not bıraktım, nizamiyeye girince yakınım gibi gir, almazlar yoksa dedim. Beklerken paketçi içeri girdi “Abimmmm” diye sarıldı. Bende “Kardeşimmm” diye sarıldım baktım paketçi ağlıyor yanımda yeni gelen bir çavuş vardı o da ağlıyor “Üsteğmenim siz ne zamandır görmediniz çok özlemiş” deyince kahkaha atmak istedim. “Sana bir hediyem var abim” deyip paketi verdikten sonra gitti. Arada hala aklıma gelir.” diyerek gülmüştü. Anlatırken bende gülmüş hatta bir ara göz yaşlarımı silmiştim. Güzel bir anıydı.

“Ne oldu sonra o paketçiye?”

“Rütbede miyiz?” bana beklentili bakışlar atınca dayanamadım.

“Değiliz, Batu”

“Oh be sana Lavin demeyi özlemişim kaç saattir diyemiyorum. Her neyse işte o paketçi küçükmüş daha askerliğini yapmaya bizim bölüğe atmışlar o zaman görmüştüm. Arada da yazar hala.”

Ben bana dediği ilk cümlede kalmıştım. Lavin ismimi aslında çok sevmezdim abim koymuştu çünkü yakınlarım Asena derdi bana fakat Batu öyle deyince Lavin ismimi daha bir sevmiştim.

“Eğer biraz daha böyle dersen bana adımı sevdireceksin Üsteğmenim.”

“Derim bende o zaman sana, hep derim Lavin diye. Hatta Lavinim de derim.”

O öyle dedikten hemen sonra arabayı sağa çekmiş cevap verecekken telefonum çalmaya başladı. Ağzıma lafımı tıktığı için Dinçel’e küfür ederek açmak istemiştim telefonu.

“Ne var lan! Saat kaç farkında mısın lan zirzop, yarın ara.” telefonu kapatacakken “Pee Wee’yi buldum” deyince telefonu hoparlöre aldım “O tek bir kişi değil” dedikten sonra telefon kapanmıştı. Ne kadar arasam da ulaşamamıştım. Başımı kaldırınca Batu'yla göz göze geldik acaba doğru söylüyor olabilir miydi?

 

Umarım güzel bir bölüm olmuştur. Fikirlerinizi okumak cidden isterim lütfen büyümek ve kendimi geliştirmek için yardımcı olun şimdiden teşekkürler. Yeni bölümde görüşmek üzere 🖤

Bölüm : 05.01.2025 20:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...