
Ablasının soruları içerisinde ne diyeceğini bilemiyordu Şoför. Sedyeye zorda olsa yerleştirdiler, gömleği keserek çıkardılar. Kanın olduğu yer olduğu gibi pıhtılaşmıştı. Bedenindeki yaralar çoğu kanlar içerisindeydi. Hemen ameliyat kıyafetlerini giydiler ikisi de hemen, ellerine eldivenlerini geçirdikten sonra. Ameliyatta başladılar.
Atilla Ameliyat sırasında neler gördüğü ya da hatırladığını kimse bilmiyor ama ameliyat sırasında iki defa çığlık sesleri ile bağırdığı bir gerçek vardı. Saatler süren bir ameliyat sonunda bedeninde ki eksikler ve kanların fışkırttığı yerleri her yeri dikilmiş temizlemiş ve düzelmişlerdi. Ameliyat bittikten sonra Abla kardeş büyük bir nefes aldılar, saatler süren ve bu kadar dar alanda bu kadar büyük bir ameliyatta yakın iş görmeleri kendileri içinde bir macera ve güven kazandırmıştı. İkisi ameliyattan sonra Atilla’yı başka bir odaya daha sıcak ve daha rahat bir odaya almışlardı hayati tehlikesi olmaması kendisi için büyük bir şanstı. Böyle büyük bir ameliyattan sonra sıcak bir duş almak ikisine de iyi gelecekti hızlıca duş almak için yukarıya doğru çıktılar.
Birkaç saat sonra abla kardeş tekrardan Atilla’ya bakmak için aşağıya indiklerinde halen aynı şaşkınlığı yaşıyorlardı. Atilla’nın bedeninde ki yaraların nasıl oluştuğunu çok merak ediyorlardı.
“Gördün mü adamın bedeninde ki yaraları?”
“Gördüm Abla ama belki kaçarken olmuştur hemen kötü birisi diye yaftalama.”
“O yaralar sence kaçarken olabilecek kadar sade bir yaralar mı? aç gözünü bu adam kim bilmiyorum ama bedeninde tek sağlam yer bence kafası onu da göremediğim için bir şey demiyorum.”
“Adamın bedenin ki yaralar çok olabilir ama yeni kesilenleri ve kurşun yarasını görmedin mi ne kadar kötü ve vahşiydi.”
“Kızım sen gerçekten aptal mısın? Adamın bedenin farklı yerlerinden 4 kurşun çıkardık ve bedeninin çoğu yerinde kesilmeler var farklı silah aletleri ile farkında mısın bilmiyorum ama bu adamın olduğu her yerde ölümün olduğu belli.”
“Neden ölümü çağırıyorsun adam daha yeni hayata döndü belki.”
“Kızım adamın öleceğini söylemedim şu adamın ellerine bak bu adama madende işçi değil vahşetin işçisi gibi büyük ve yara bere içerisinde elleri var. Sert bir el haline gelmiş demek kaç yıldır ne iş yapıyorsa.” Abla kardeş konuşurken Atilla gözünü açtı, nerede olduğunu tam olarak anlayamıyordu, etrafa baktığında bir hastaneye benzer bir yer olduğunu fark etti ama etrafa kimsenin olmaması kafasını toparlamaya çalışıyordu. Etrafı yavaş şekilde derin nefesler alarak inceliyordu.
“Polisler mi beni yakaladı?” diye kendine sorduğunda ellerini rahat hareket ettirdiğini fark etti. “Daha yakalanmamışım anlaşılan, neredeyim o zaman” etrafı ne kadar anlamaya çalışsa da hastane dışında aklını net şekilde toplayamıyordu. Gözleri bir açılıp bir kapanıyordu, gözlerini her kapattığında savaşın ortasında kalmış halini görüyordu. Gözlerini uzun bir süre savaşın içerisinde savaşarak devam edercesine mücadeleye devam ediyordu. Bedeni sırılsıklam olmuştu sessi sonsuz bir döngü şeklinde çığlıklar ve acılar içerisinde bağırıyordu.
“Öldürdün, Öldürün. Artık beni Öldürün…” Sesi duyan abla kardeş hemen hızlıca aşağıya indiler, Atilla’nın sedye üzerinde çığlıklar atıyordu hemen gözleri Elektrokardiyografi (EKG) cihazına baktıklarında, nabzı çok yüksek şekilde attığını fark ettiler. Tansiyonu yükselmeye başlamıştı. Ablası hemen öne atılıp Atilla’yı sakinleştirmeye çalışıyordu. Kardeşi hemen bir sakinleştirici bulma umudu ile ilaç dolabına baktığında sakinleştiriciyi bulamadı.
“Abla sakinleştirici kalmamış. Ne yapacağız?”
“Şu an bende bilmiyorum. Adamı sakinleştirmemiz lazım, nabzı çok yüksek atıyor ve tansiyonu düştükçe düşüyor. Kalp krizi, taşikardi ya da beynine pıhtı atmadan sakinleşmesi lazım.”
Doktor kafası durmuş gibi birkaç dakika öylece Atila’ya doğru bakıyor ve can çekişmesini izliyordu. Kardeşi koluna dokunmasıyla kendine geldi.
“Abla bir şey yap adam ölecek.” Diye diye söylediğinde ablası kafası yerine geldi. Kardeşine doğru döndü.
“Bana hemen ilaç dolabından ‘Kalsiyum Kanal Blokerlerine’ ilacı hemen getir.” Hızlıca ilaç dolabına gitti ilacı aldığı gibi hemen enjektöre doldurdu ve ablasına doğru uzattı. Ablası hemen damar yoluna enjekte ettiğinde damarlarında dolaşan ilaç kısa bir süre içerisinde amacına ulaşmıştı, Atilla’nın nabzı yavaşlamaya başlamıştı tansiyonu normal seyrine dönmesi zaman alacaktı. Abla kardeş birbirlerine baktılar, her ikisi de Atilla’nın ölmesinden korkmuşlardı. Öylece ayakta uzun bir süre ikisi de Elektrokardiyografi (EKG) cihazına doğru bakıyorlardı.
“Abla ne oldu böyle?”
“Dur bir dakika, derin bir nefes alayım.” Her ikisi hem birbirine bakıp hem de Elektrokardiyografi (EKG) bakıp derin nefesler alıyorlardı. İkisi de hayatlarında yaşadıkları bu korkunun ve heyecanı hazmetmeye çalışıyorlardı. Atilla’nın normale döndüğünü görünce, ikisi de odadan çıkıp yukarıya bahçeye doğru çıktılar.
“Yaşadığımız şey ne? Ameliyatta bile böyle bir şey olmamıştı şimdi neden böyle oldu.”
“Bilmiyorum, bilmiyorum. Şu an kafam durmuş durumda ben yatacağım sabah düşünürüz.” Dedikten sonra odasına çıktı. Kardeşi de peşinden odasına doğru ilerledi. Her ikisi de kafalarında yine bir sorun olur mu düşüncesi ile yataklarına girmişlerdi ama aradan geçen birkaç dakika sonra iki kardeşin, odalarından çıkıp aşağıya Atilla’nın olduğu odaya doğru ilerlediler. Sandalye üzerinde oturuyorlardı.
“Sende bir şey olacak diye geldin değil mi?”
“Evet, adam bizim ellerimiz de ölürse lisansımızı kaybeder hapse düşeriz.” İkisinin de korkuları aynıydı Atilla’nın ölmesi ve hapse düşmeleri. Gözleri yarı açık yarı kapalı şekilde Atilla’ya doğru bakıyorlardı.
Atilla bir anda gözlerini açı etrafa bakındı, karşısında gördüğü kadınlara doğru seslendi.
“Pardon bakar mısınız? Pardon doktor nerede?” İkisi de Atilla’nın sessini duydukları gibi fırladılar yanına. Doktor konuşamaya başladı:
“Merhabalar ben Aslı Soya. Kardeşim sizi yolda arabanız içerisinde yaralı halde buldu ve buraya benim yanıma getirdi…”
“Beni buraya getiren kişiye söyleyin çok teşekkür ederim. Siz hemşire misiniz acaba?”
“Ben hemşire değilim Doktorum Genel Cerrahım. Kardeşim Hemşire.”
“Kardeşiniz neden polise gitmediğini size söyledi mi?”
Kardeşi öne doğru geldi Atilla’nın sorusuna cevap verdi:
“Sizi ben buldum Beyefendi. İsmin Asral Soya ‘Hastane olmaz olmaz’ değip durdunuz bende bir problem olmaması için sizi buraya Ablamın yanına getirdim.”
“Tekrardan bayıldığım zaman mı sana söyledim. Hatırladığım son şey ‘lütfen ölme lütfen ölme’ diye bir ses geliyordu kulağıma.”
Asral utanmıştı ama gerçekten yanında birisinin öldüğünü görmek onu daha çok üzüyordu.
“Evet bir insanın ölmesi beni her zaman üzer aslında. Sizi de o halde ölmüşsünüz ya da ölecek misiniz gibi görünce temennide bulunuyordum.” Asral aklında o polisler ve neden bu kadar çok kan kaybettiğini sormak istiyordu ama Ablası Aslı, bunu sormasının kendisi için yanlış bir yola doğru ilerleyeceğini düşünüyordu. Asral tam ağzını açıp konuşmaya devam edeceği sırada Aslı hemen Asral’ı kolundan tuttuğu gibi dışarıya doğru çıkardı.
“Sana adamın kim olduğunu bilmediğimiz için bir şeyler sorma diye kaç defa uyarmam gerekiyor. Önce bir dur heyecanlı olduğunu biliyorum ama önce adamın kim olduğunu neden polisten kaçtığını filan öğrenelim ondan sonra sor ne soracaksan.”
Asral bu düşünceye uymak istemiyordu ufak pencereden içeriye doğru baktığında Atilla’nın elini havaya kaldırmış, kendi kendine bir şeyler söylediğini fark etti. Bir süre olduğu yerden içeriye doğru bakıyordu. Atilla dikiş atılan ve mermi deliklerinin olduğu sarılı alana elini atıyordu. Bir süre sonra gözlerini kapatıp uykuya teslim oldu. Asral bu durumu garipsemişti tanımasa bile neden kendi kendine konuştuğunu merak ediyordu.
Yukarıya ablasının yanına çıktığında, ablasının sigara içerken gördü. Yavaş adımlar yanına yaklaştı.
“Hayırdır, sen sigara içmeyeceğini söylemiştin?” Ablası hemen sigarayı söndürmeye çalıştı ama söndüremedi. İçmeye devam etti.
“Evet, sigara içmeyeceğim dedim ama bu adamın bedeni beni çok ürküttü. Bedende ne arasan var. Kurşun, demirle kesilmeler, sigara ve bıçaklarla yapılan izler. Adamın bedeni sanki deneme tahtası ya da ölüm kapanı. Bu yaralar içerisinde halen yaşıyor ve sakin duruyor.”
“Seni şaşırtan şey, bedeninde ki yaralar her halde. Belki kötü bir çocukluk gençlik geçirmiştir. Sen o kadar kötü yerlerde çalıştın uyuşturucu bağımlısı ve psikolojik hastaların bedenleri gördün. Onlardan da korkmuştun hatırlıyor musun?”
“Asral her şeyi hatırlıyorum ama sen şunu hatırlayamıyorsun, bu adamın bedeni uyuşturucu psikolojik sorunları olanların sanki birleşmesi gibi duruyor. Sen anlamamakta ısrar ediyorsun. Sen bilirsin bu adam hızlıca iyileşip evden gitmesi daha iyi olacak gibi.”
Asral bir şey söylemek istemiyordu herkes odasına çekilmişti. Aslı’nın haklı olduğu konular olsa da Asral ablasını haklı görmek istemiyordu, “bir sorunu, bir problemi bu kadar saçma şekilde idrak etmesi ve anlatması” diye başlayan sonu gelmez kendisini haklı görme eylemi içerisindeydi.
Asral ve Aslı akılları içerisinde aşağıda yatan Atilla ile ilgili birçok hikâye ve olay kurarak uyuya kalmışlardı…
Sabah olduğundan Asral ve Aslı gözlerini açtıkları gibi içlerinde bir heyecan ve korku içerisinde aşağıya tanımadıkları yardım ettikleri adamı görmeye gittiler. Aşağıya indiler ikisi de birbirlerine bakıyorlardı. Sürgülü kapıyı bir hışım ile açtılar yavaş adımlarla sedyeye doğru ilerlediklerinde ses yapmamaya çalışıyorlardı. Sedyeye baktıklarında Atilla’nın orada olmadığını fark ettiler. Bir hışım ile evin her yerine bakmaya kara verdileri.
“Abla acaba adam gitti mi?”
“Saçma sapan konuşma Asral. Adam o yaralar ile nasıl gidecek burada bir yerdedir sen mutfağa filan bak bende bahçeye filan bakayım. İllaki evin içerisindedir, burada gidebileceği hiçbir yer yok.” Aslı’nın söyledikleri daha mantıklı geliyordu Asral’a gerçekten buradan gitmek gelmekten daha zor ve arabasının içerisinde benzin yok. Evin her yerine sıralarca bakmaya başladıklarında Aslı bahçede elinde fincan ile çay içerken yakalamıştı Atilla’yı.
“Asral gel, gel… bahçede senin kazazede.” Asral ablasının söylediklerini anlamadı ama gelmesini duyabildi. Aşağıya indiğinde Atilla’nın köşede elinde çay ile oturduğunu gördü.
“Neden burada çay içiyorsunuz, evin içerisinde içebilirdiniz?” diye sordu Aslı. Asral köşede öylece duruyordu Atilla’ya bakarak.
“Yok sadece sizi fazla tedirgin ve rahatsız etmemek için uyandığım gibi kendimi iyi hissediyordum bir çay yapıp içmek istedim mutfağınızı biraz kurcalamış oldum kusura bakmayın. Dışarısı daha iyi güzel bir manzaranız varmış aşağıdan bu kadar net gözükmüyordu.”
Atilla’nın konuşma tarzı her iki kardeşinde hoşuna gitmişti. Birbirlerine baktılar Atilla konuşmasına devam etti.
“Dün gece beni kurtardığınız, hastane ve polise gitmediğiniz için çok teşekkür ederim Asral Hanım.” Aslı ve Asral çok şaşkınlardı sadece dün gece tanışmalarına nazaran, hemen isimleri hatırlamış ve kimin kim olduğuna kadar fark etmişti.
“Önemli değil tabii ki sizin kararınızdı hastaneye gitmemek. Şimdi nasıl hissediyorsunuz?”
“Ağrım fazla yok ama sanki biraz halsiz gibiyim aklım sağlam değil sanki şu an onun dışında iyim. Siz bana bir ilaç ve en yakın benzin istasyonun yerini söylerseniz memnun olurum.”
İki kardeş birbirlerine baktılar. Bu yaranın içerisinde gidemeyeceğini ikisi de biliyorlardı.
“Hayır beyefendi, bu yaralar ile hiçbir yere gidemezsiniz. İyileşin nereye gitmek isterseniz gidin.” Dedi Asral. Ablasının yüzünden de aynı şeyleri söylemek geçtiği belli ediyordu. Atilla’nın neden bu kadar çabuk gitmeye çalıştığını ikisi de anlamadı.
“Ben size zahmetler veriyorum benim gitmem gerek bir yer var oraya gitmem gerek lütfen müsaade edin.” İkisi de şaşkın şekilde bakıyordu Atilla’ya fazla ısrar Atilla’yı ürkütür ya da başka bir sorun çıkar diye abla kardeş Atilla’nın tarafına geçmek durumda kaldılar.
“Nereye gideceksiniz?”
“Siz bana şu an tam olarak nerede olduğumu söyleye bilir misiniz?”
“Şu an tam olarak, Gülizar’dasınız. Siz nereye gitmek istiyorsunuz bu yaralı ve kanlı halinizle?” Asral lafını hiç esirgemeden laf söylemeye devam ediyordu. Atilla biraz durdu düşündü, bedenindeki yaralar kanla karışık şekilde dışarıya vurmasa bile kendisine saldıran adamlarla bu halde bir yere kadar savaşa bilirdi. Bu iki kadının gücünü kazanmasından yardım edeceğini biliyordu. Onları riske atmadan dengelemesi gerekiyordu. Gideceği yeri söylemedi.
“Tamam gideceğim yer zaten çok uzak buradan her halde, sizi dinleyip yaralarım iyi olana kadar size rahatsızlık vereyim.” Söylerken ki gülümsemesi Aslı ve Asral’ın hoşuna gitmişti nedensiz bir şekilde bir güven oluşmuştu Asral ile arasında. Aslı ilk geldiği gibi uzak ve mesafeli davranıyordu. Asral hemen kahvaltıyı hazırlamak için yerinden fırladı.
“Şimdi hemen bir çay demleyip kahvaltıyı hazırlıyorum hep beraber kahvaltı yapalım.”
Atilla bir şey diye diyecek durumda değildi bedenindeki ağrılar geri gelmişti ama hissetmiyordu. Asral’ın yüzüne bakıp sadece tebessüm etti. Aslı sadece Atilla’yı incelemekle meşguldü. Asral etrafın sessizliğinden dolayı canı sıkılmıştı hem ortamı düzeltmek hem de Aslı’nın radarlarını kapatmak için seslendi.
“Abla gel beraber hazırlayalım kahvaltıyı.”
“Sen tek başına hazırla, ben burada beyefendi ile konuşayım biraz. Size beyefendi diyorum ama ismini ne sizin? O kadar hayatınızı kurtardım, bir isminizi öğrenebilir miyim?”
Aslı’nın sorusu Asral’ın da dikkatinden kaçmadı o da merak ediyordu ama Atilla’ya sormak ile sormamak arasında kalmıştı. Atilla isminin tanınırlığında dolayı biraz ürküyordu. Her tarafta onu seven ve öldürmek isteyen birçok insan olduğunu yediği mermi ve bıçak yaralarından anlamıştı. Biraz durdu düşündü ne söyleyeceğini bilmiyordu ismini söylerse tanınacak ve belki de haber verilecekti düşmanlarına.
“Neden bu kadar düşündüğünüz sadece bir isim yoksa unuttunuz mu?” Aslı bunu sorarken ki niyeti netti ama Atilla’nın cevabını bu kadar geç ve düşüneceğini bilmiyordu.
“İsmim Timur.” Söylerken bile kendisi bu isimi nereden hatırladığını düşünüyordu.
“Çok güzel bir isminiz varmış Timur Bey. Bizim gibi aileniz eski Türkçe isimlere önem veriyormuş.”
“Öyle galiba ben tanımadım kendilerini, eski bir şey hatırlamak ya da düşünmek istemiyorum.”
BÖLÜMLER OKUMANIZI VE YORUM YAPMANIZI RİCA EDİYORUM.
KELİMLERDE HATA BULURSANIZ LÜTFEN SÖYLEYİN BAZEN YÜKLERKEN BAZI KELİMELERDE KAYMA VE HARF SİLMELER OLABİLİR.
İYİ OKUMALAR DİLERİM.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |