Kap karanlık bi evde hiç ışık yokken sessizce merdivenlerden inerken nefesimi bile tutuyordum. Sık sık arkama bakıyor ve kimsenin olmadığından emin olduğum da devam ediyordum. Sessizce son merdivenlerden inecekken arkamda bi gölge hissettim, bacaklarım titriyordu ama dönüp de arkama bakacak cesaretim de yoktu. Kendi kendime arkama bakmak için yalvarsam da yapamadım, ağlayarak son basamakları indim ve kapıyı gördüm, açıktı.. Nefesim titrerken bi an bile düşünmeden koşmaya başladım, o kadar korkuyordum ki gözlerimi yumup düz yolda koşmaya başladım. Bi an duraksadım ve yavaşlamaya başladım, ben neyden, kimden kaçıyordum?.. Yanan ayak tabanlarımla onlara bakınca çıplak olduğunu gördüm, üstümde beyaz, askılı elbise, bi geceliğe benziyordu. Karanlık da yürürken etrafıma bakmaya başladım, neredeydim ben? “Asil!” sesiyle irkildim, arkamı döndüğüm de nefesim kesildi. 10 metre ilerim de Alaz Ağa ve arkasında bi Ordu gibi dizilmiş adamları vardı. Bana doğru bi adım attığın da hızla ona sırtımı dönüp koşmaya başladım, arkama bir kez bile bakmazken olabildiğince hızlı koşuyordum. Alaz Ağanın sinirle “Asil sakın!” diyerek arkamdan koştuğunu hissediyordum, daha doğrusu ordusunun koşma ayak sesleri bu sessizlikte duyduğum tek sesdi. Hızla sağa dönüp boş yolda ilerlerken araba sesleriyle yakalanacağımı anlamıştım. Karşıma çıkan ağaçlık bölgeye hızla daldığım da Alaz Ağa “Sikim Asil, seni bulunca bunun hesabını çok ağır vereceksin!” dediğin de hala anlamış değildim, ben neden Alaz Ağadan kaçıyordum! Hızla tekrar ormanlık alandan çıktım çünkü büyük ihtimalle beni bulamamaları için ormanda kalacağımı düşünüyorlardır. Sokak lambasının altına hızla girdiğim de üstüme bakıyordum, bi cebim felan var mıydı yada işime yarayacak bir şey diye kendimi hırpalarken arkamdaki sesle dona kaldım. “Asil!” diye bağıran Alaz Ağanın sesi çok yakındı. Etrafıma daire kuran adamlarla ona dönmek zorunda kaldım, gözyaşlarımı silip ona döndüm. Kaşlarını çatıp bana sertçe bakarken bi adım atmıştı ki durdu. Gözü tam kalbimde kaldığın da eğilip baktığı yere yani kalbime baktım, yutkunamadım. Kırmızı bir nokta vardı, vücudum titrerken korkuyla Alaz Ağaya baktım. Gözlerime bakarken “Buraya gel Asil, yanıma gel!” dediğin de bi adım atmayı denedim ama atamadım, vücudum kitlenmişti. Hızlı hızlı nefesler alırken kendime yalvarıyordum, bir adım sadece bir adım! “Asil, buraya gel!” dediğin de Alaz Ağaya baktım, gözlerinin dolduğunu görünce daha çok ağlamaya başladım. “Hadi Asil, bizim için bir adım at! Lütfen!” dediğin de bi şey değişmemişti ve yine aynı ses kulaklarımda çınladı. Silah sesi.. Silah sesini duyduğum anda hızla doğruldum. Korkuyla etrafıma bakarken yanımda ki kişi korkuyla ismimi tekrar ediyordu. Nerde yada ne olduğunu hala anlamamışken hızla uzandığım yerden kalkıp yürümeye başladım. Karşıma geçen kişiyi tanıyamazken bana sarıldığın da göğsüm annemin kokusuyla doldu. Derin bi nefes verdim ve o an anladım ki gördüğüm her şey bir rüyaydı hayır, kabustu.. Annem korkuyla bana sarılırken varlığını hisetirircesine beni sıkıyordu da, nefesim titrerken annemin yardımıyla yatağa geçtim. Annem ağlarken ben de gözyaşlarıyla sessizce yatağa geçtim. Annemin korku dolu sesiyle “Asil” dediğin de ona sırtımı döndüm ve gözlerimi yumdum. Annem tekrar ısrarla “Asil?” derken sesindeki endişeyi belirtiyordu. Onunla konuşmamaya kararlıydım, en azından bi süre, kendi sesimi duyana kadar hiç kimseyle konuşmayacaktım.. Annem odadan çıktığı zaman pencereye döndüm, kalbimin ağrısını uzun bi süre gördüğüm kabusa bağlasam da neden ağrıdığını çok sonra hatırlayabildim, pencerenin önündeki koltuğa oturup yüksek binadan dışarıyı izledim. Farklı bi ülke de olduğumu anlamayacak kadar aptal değildim, küçükken de babam ara ara yurt dışına çıkması gerektiği için bizde onunla bir çok ülkeyi gezdik. Odaya baktığım da hastane odası gibi gözüküyordu ve bu beni bi süre bi hastanede olduğumu düşündürttü ama dışarıyı izledikten sonra buranın da babamın bi eseri olduğunu anlamak zor olmadı. Hastane olsaydı dışarıdan en azından bi kaç doktor yada etraf da hasta yakınları olması gerekirdi ama burası oldukça sakin bi yerdi. Kalbimin ağrısı devam edince yatağa geçtim ve uyumaya çalıştım ama sürekli aklıma gördüğüm kabus geldiğin de korkuyordum, uyumaktan korkuyordum.. Aklım sürekli benimle oyun oynayıp duruyordu, sanki vurulduğum günü net olarak hatırlasam her şey bitecekti ama bi lanet gibi üstüme kazınmıştı. O an ne olmasını istedim bilmeliydim yoksa bu böyle devam edemezdi, bunun sonu delirmekti.. Kapım açılınca hızla gözlerimi yumdum, kimseyi görmek istemiyordum. Yaklaşan adım sesleriyle bizimkilerin olmadığını anladım çünkü annem koşa topuklu, babam ise hep takım elbise altına kundura giyerdi. Pencereye çevirdiğim tek kişilik koltuğu bana çevrildi ve oturarak beni izlemeye başladı. Hangi aptaldı bu! Hafif gülme sesiyle “Ee daha ne kadar uyuma numarası yapacaksın?” diyen sesle gözlerimi hızla açtım, “Çağrı!” diye sevinçle ona bakarken oturduğu yerden kalkıp, anlımı öptü. Yanıma oturması için ona yer açtım. Yüzüme bakan gözlerinde ki gizli hayranlık hiç değişmemişti, sinirli gözükmeye çalışsa da bana bakıp gülünce kafasını çevirdi. Burnuma vurup “Tam bi baş belasısın!” dediğin de ben de güldüm. “Çok uslu bi kızım, iftira atma!” dediğim de şaşırarak “Senden şirretini tanıdıysam namerdim!” dediğin de koluna vurup, “Ne şirretliğimi gördün hayvan herif!” dediğim de güldü ve elini sallarken “Ooo ömrün yetmez valla, dur dur babaannemi çağırayım ben.” diyerek tam kalkacakken hızla elinden tutup geri oturttum, “Bak seni şu camdan atarım he!” dediğim de güldü, “Bak bu en başın da olabilir. Beni her gördüğün de bi yerlerden atıyordun!” dediğin de ciddi ciddi bana kızıyordu. “Napim, sende bana cüce diyordun her gördüğün yerde! Hele bi de kalabalık olunca ooo, az bile yapıyordum!” dediğim de sinirle tekrar burnuma vurunca acımıştı. Eline vurduğum da güldü, gözleri gözlerime dalarken kafasını olumsuz anlamda sallarken söylenir gibiydi “Hiç değişmemişsin.” dediğin de yüzümde ki tebessüm ufaktan silindi, “Aslında çok değiştim biliyor musun? Gerçekten, şaka anlamın da demiyorum.” Derin bi nefes alırken, onun üstüne eğilerek sanki bi sır verircesine sessizce “Sakın sen değişme çünkü değişmek çok zor ama değişmek zorunda olmak daha zor” derken güldüm ama gülmedi, bana baktığın da gözlerim dolmak üzereydi, hızla bu kasvetli havayı dağıtmak için “Se-sen, sen nerden geldin?” Aklıma gelenlerle yüzüm düştü “Yoksa babam mı çağırdı?” dediğim de kafasını olumsuz anlam da salladı. “Hayır, bizimkiler konuşurken duydum buraya gelmişsin ve başından geçen olayları da duydum.” dediğin de gözlerinde ki öfkeye güldüm. “Kimin ağzıyla?” dediğim de kaşlarını çattı ve anlamayarak “Ne” dediğin de “Kimin ağzıyla duydun diyorum, hangi tarafı dinledin?” dediğin de sinirlenerek “Bi de o oruspu ço-“ diyemeden hızla ona kapıyı gösterip “Çık burdan!” dediğim de kala kaldı. “Ne!?” dediğin de aynı sinirle bağırarak “Çık dedim sana Çağrı!” dediğim de sinirle yataktan kalktı, önünde ki koltuğa tekme atınca devrildi. Çıkan sesle irkilip gözlerimi yumdum, kapı kapanınca ağlayarak kapıya baktım. Neden kimse ben yokmuşum gibi davranıyorlardı. Bu süre boyunca benim yaşadığım hiçbir şeyden haberi olmayan kişiler neden bu kadar hayatıma dahil oluyorlardı!? Dikkatlica uzanıp kafamı yastığa gömdüm, kalbimin ağrısı beni zorlamaya başlamıştı ama nasıl bi ağrı bilemiyordum. Sahi kalbimin ağrısının bu kadar çok olması da normal miydi? Kafamı saçma sapan şeyler için yorarken aklıma gelmesini istemediğim olaylardan kaçıyordum am uyumaya çalışırken aslında kaçtığım olayların içine düşeceğimden bi haberdim…
.
.
Aniden yataktan fırladığım da korkudan etrafıma bakıyordum, yüzüme vuran güneşe kısa bi süre baktıktan sonra ağlamaya başladım. Yine görmüştüm, yüne o lanet rüyayı görmüştüm! Alaz Ağa neden yanıma gelmiyor da benden bir adım atmam için yalvarıyordu.. Kapı açıldığın da hızla gözyaşlarımı sildim, yanıma gelen hemşire “Günaydın Asil Hanım.” dediğin de gülümsemekle yetindim. “Bugün nasılsınız?” dediğin de yavaşça uzandım. Önümdeki boş duvara bakarken “Kalbim hala ağrıyor bu normal mi?” dediğim de sevimli kız gülümseyerek “Evet bu sizi biraz zorlayabilir de, ameliyatınız çok uzun sürdü. Sizden tek isteğimiz bu haftayı hem kendiniz hem de bebekleriniz için iyi geçirmeniz.” dediğin de hızla ona döndüm. Bebekleriniz için.. bu ses kulağım da yankılanırken, daldığım düşüncelerden beni uyandıran açılan kapı sesiydi. Annem içeri kafasını uzattığın da sanki benden içeri girmesi için bir onay bekler gibiydi ama ona istediğini vermedim. Çekingen ve sessizce yanıma geldi, hemşire kolumdaki seruma bi kaç iğne sıktıktan sonra “Ağrınız olursa bize seslenmeniz yeterli Asil Hanım.” dedikten sonra çıktı. Annemle başbaşa kakmıştık. Annem elimi elleri arasına aldı ve dudaklarını bastırdı. “Asilim” derken sanki canı yanıyordu, ona döndüğüm de gözlerim dolmuştu. Gözleri ara ara belli etmek istemese de karnıma gidiyor bunun hakkın da konuşmak istiyor ama çekiniyordu. “Anne ben iyiyim.” dediğim de annem tutamadığı göz yaşını sildi. “Serçem benim, güzel kızım.” derken saçlarımı okşuyordu, küçükken de canım yandığın da aynı şeyleri yapardı. Düştüğüm de, ağladığım da annem beni hep serçem derken saçlarımı okşayarak severdi. Artık saçlarım çok hoşuma gitmiyordu, neden bilmiyordum.. yada biliyordum ama kendime söyleyemiyordum. Alaz Ağa da saçlarımı sever, okşar ve koklardı. Sanki onu sakinleştiren şey kokumdu, o gün saçlarımı kısaltacağımı söylediğim de kaşlarını çatıp, gerek yok demişti. Yüzümdeki gülümsemeyi fark ettiğim de hemen unutmaya karar verdim. Anneme dönüp, “Anne beni odaya alın, bu hastane odası gibi şey beni boğuyor.” dediğim de Annem, “Asilim, az daha kal-“ demeden gülümsedim ve “İlaç yada serum saatlerini hemşireler orda da halledebilir, artık iyiyim. Yürümek de zorlansam da yapamıyor değilim.” dediğim de saçlarımdan öpüp, “Ben babanla konuşayım.” dediğin de gülümsedim. Annem odadan çıktığın da dikkatlice yataktan kalktım ve banyoya girdim. Aynadan kendime bakarken gözümün tek odağı, karnım olmuştu. Derin bi nefes alarak elimi karnıma koydum ve gülümsediğimi fark etmeden bi kaç kes okşadım. Yaptığım şeyi fark edince yutkundum, onlar benimdi, benden bi parçaydılar. Gözlerim dolarken bile karnıma bakarken, onlara gerçeği söyledim. “Ko-korkuyorum.. Sizi istemediğimden değil yemin ederim ama çok korkuyorum..” derken kimseye söylemediğim gerçeğimi kendi bebeklerime söylemiştim. Göz yaşlarımı silerken gözüme takılan makasa uzun uzun baktım, elime aldım. Gözüme çarpan saçlarımı açtım ve onları kesmeye başladım.. Neredeyse belime gelen saçlarımı, tam kulak memem hizasında kesmiştim. Madem hayatımda ki her şey bu kadar hızlı değişiyordu, öyleyse Asilin de değişmesi gerekiyordu. Kendisi için.. Aynadaki yansımama bakarken başka birine, sanki bir yabancıya bakar gibi hissediyordum. Dolapları biraz daha karıştırınca saç boyalarını gördüm, elime aldığım kızıl renge güldüm ve saçlarımı boyamaya başladım. Büyük ihtimalle benim için bi oda hazırlatan annem ve babam da çok şaşıracaklardı. Aynadan düştüğüm duruma ve hale güldüm, ne yapıyordum şuan, saçlarımı mı boyuyordum? İyi de ben kestane rengi olan saçlarımın rengini hep çok sevmişimdir, hele birde güneşte.. Saçlarımı en son ortaokulda omzum hizasında saçlarımı kestirmiş ve o gün yemin etmiştim, saçlarımı asla ama asla kısa kesmeyecektim. Saçlarımı boyamaya devam ederken aklıma gelen anılar ve yeminlerle aynadaki Asile bakıyordum, aynaya bakıp kendi kendime “Değişiyorsun” dedim dalga geçerek, tam o an içimde ki ses “Değiştiriliyorsun çünkü kendinden kaçıyorsun.” dediğim de dona kaldım. Aynada ki halime bakıp, benimle oyun oynayan aklıma gülümsedim. Düşünmemeye çalışırken saçlarımı boyamaya devam ettim. İşim bittiğin de, boyanın arkasındaki yazıya baktığım da beklemem gerektiğini söylüyordu. Ayakta durmaktan yorulduğum için yatağa dönmeye karar verdim. Yavaş ve dikkatli adımlarla yatağa ilerledim ve oturdum. Memnundum, öyle birden allıma gelse de buna ihtiyacım olduğundan emindim. Kolumdan çıkardığım seruma baktığım anda kapı açıldı ve hemşire içeri girdi. Bi kaç adım atmıştı ki kafasını kaldırıp bana baktığın da odanın tam ortasın da durdu, aramızda yaşanan uzun bi sessizlikten sonra hemşire, şüpheyle “Asil hanım?” dediğin de güldüm, “Efendim?” dediğim de daha da şaşırmıştı. “Napıyorsunuz?” dediğin de kafamı eğip kendime baktım ve “Oturuyorum, sen?” dediğim de beni incelerken hala odanın tam ortasındaydı “Be-ben duruyorum.” dediğin de gülmemek için çabalarken “Neden?” diye sordum, o an ne yaptığını anlamış gibi “Ay, ben şey için size bakmak için gelmiştim de” dediğin de güldüm. “Baktın mı?” dediğim de nihayet yürümeyi hatırlamış olmalı ki yanıma doğru ilerledi, şaşkınlığı haala üzerindeyken “Pek değil, yani serum-“ diyecekti ki çıkarttığımı gördüğünde sustu. “Asil hanım bu serum bitmeden sizi odaya alamayız.” dediğin de derin bi nefes verdim. “İyi de bunu ben uyurken taktınız şimdi nasıl takacaksın?” dediğim de yutkundu, evet bi tık korkutuyordu iğne beni.. “Ama o zaman Eslem Hanım yada Azad Beyi çağıralım” dediğin de annemin yada babamın iğne yaptırmadıpımı anlattıklarını anlamıştım. “Olmaz! Daha saçlarım hazır bile değil, beni böyle mi görsünler?” diye ona kızdığım da kıkırdadı. Ciddi olmaya çalışırken “Asil Hanım ama bu ilaçları almanız gerekiyor?” dediğin de ona kızarken, “Ya ilaçsa ver yutayım, ne diye vücudumu delip deşiyorsun!” dediğim de şaşkınca bana bakıyordu, “Bakın benim elimde olan bir şey değil, lütfen kolunuzu uzatın.” dediğin de, başımı dikleştirirken “ o zaman bana yardım edeceksin.” dediğim de gözleri büyüdü, “Hayı-“ diyecekken, “Sadece saçlarım için, yardım et de kurtulayım artık!” dediğim de güldü. “Peki, ama sonra iğneyi kabul edeceksiniz?” dediğin de kafa sallamakla yetindim. Genç ve güzel bi hemşireydi. Yatağa dikkatlice oturunca, “İsmin ne?” dediğin de gülümserken “Melis” dediğin de “Pekii, nerelisin?” dediğim de “Ben sivaslıyım” dediğin de güldüm. “Hiç Melis adında Sivaslı tanımadım” dediğim de o da güldü. “Kaç yaşındasın?” diye sorduğum da “21” dediğinde tebessüm ettim, “Çok güzelsin” dediğim de utandı, “Peki siz? Siz kaç yaşındasınız?” dediğin de “Dosyama bakmışsınız ve eminim benim hakkımda epey bi bilgiye de sahipsindir.” dediğim de güldü, “Açıkçası dosyanıza baktım ama pek fazla bilgi yoktu ve yaşını hatırlayamadım?” dediğin de “1 buçuk aydan az bi süre sonra bende 20 oluyorum” diye övündüğüm de güldü. “Ayrıca bana Asil dersen iyi olur.” dediğim de anlamayarak baktığın da “Ee artık suç ortağımsın” diyerek omuz silktim. Hızla yataktan kalkıp, “A-a-ama Asil Hanım, olmaz böyle ben yokum, vazgeçtim.” diyerek telaş yapınca kahkaha attım. “Şaka yapıyorum şaka sakin olur musun! Otur, ya oturur musun lütfen. Rahat olmak için söyledim, bana Asil de” dediğim de zorla oturtuğum için kızgın ve korkuyor gibiydi. “Ba-bakın ben söyleyemem, Azad Bey sorarsa ne derim?” dediğin de “Asil öyle istedi yoksa seni işinden ederim dedi dersin” dediğim de yutkundu, “Yapar mısınız?” dediğinde “Hayır ya, saçmalama rahat olur musun! Of bunun süresi bitmedi mi? Ne zaman çıkartacağım?” dediğim de “Bi dakika bakayım ben” dedikten sonra lavaboya gitti ve elinde boya olan kutunun arkasını okurken içeri girdi. “Iıı evet, artık bence yıka-“ diyecekken kapı açıldı ve Çağrı içeri girdi. Elinde telefonla rahatça girerken beni ve hemşireye baktığın da olduğu yerde kala kaldı. Bi benim boyalı saçlarımı kapattığım boneye bi de hemşirenin elindeki boya kutusuna bakıyordu. Melis korkudan kutuyu düşürünce, Çağrı “Noluya lan burda?” dediğin de hızla işaret parmağımı Melise doğrultup, “O yaptı, Asil hanım saçlarınızı boyarsanız çok iyi olur dedi bana” dediğim de Melis korkudan olduğu yerde kala kalırken, konuşmaya çalışıyordu “A-a be-ben h-hayır ama..” gibi tam söyleyemediği kelimelerle kahkaha attım. Çağrı beni yakından tanıdığı için olayı hemen anlamıştı. Sinirle gözlerini yumarken, hala kendini ifade etmeye çalışan ama konuşamayan Melise döndü ve “Sakin ol, sakin ol ben anladım. Seninle dalga geçiyor sadece, telaş yapmana gerek yok.” dediğin de Melis tek bir söz bile söylemedi, ona dönüp “Ya şaka yapıyorum, alındın mı?” derken haala onunla uğraşıyordum. Melis sinirle “Be-ben gidiyorum!” dediğin de hızla ona “Hayır, dur! Saçlarımı kim yıkayacak?” dediğim de ağlamak üzere olan Melis “Ben hemşirenim Asil Hanım, kuaför değil!” diyerek çıktığın da arkasından bağırdım ve “Seni şikayet ederim! Gel hemen, tamam ya lütfen! Özür dikerim Meliss!” dediğim de bu sefer gülen kişi Çağrıydı. Ona ters ters bakıp, “Hep senin yüzünden!” diyerek yanımda ki kumandayı ona fırlattım ama onu havada yakalarken beni ciddiye bile almadan koltuğa oturdu ve bana hayatındaki en tuhaf şeymişim gibi bakıp, “Salak mısın sen! Ne bu halin?” diye zorbalamaya başladığın da ağlamak istedim. “Seni aptal! Düzgün konuş benimle, çık burdan!” dediğim de koltuktan gülerek kalktı ve burnuma vurup, “Yok ya, Asil bacağım kadarsın zaten öyle her istediğin de beni kovamazsın, seni şu camdan atarım!” dediğin de dalga geçiyordu. Ona bağırarak “Boyuma bakma sen, sırık olan sensin! Sorun bende değil sende!” dediğim de gülerek “Daha iyisine layıkmışım” dediğin de şarkı sözüne devam edince ona eşlik edip “Hangi kitaptan ezber bu miş miş mış ta mış mış mış!” diye bağırdıktan sonra kahkaha attık. Sonradan fark ettiğimiz Melis kapıda bize tuhaf tuhaf bakarken, Çağrı oldukça utanmıştı. Herkese yaptığı ağır abi tavrını neşemi yerine getirmek için hep bozuyordu, ağzının içinden küfür ederken beni öldürmek istercesine bakışlar atıyordu. Melis çekingenle “E-Eslem hanım odayı hazırlatmış ve yarım saat olmadan yemek yemek için sizi aşağı götüreceklermiş, son hazırlıklar yapılıyor haberiniz olsun.” dediğinde ona gülümseyip “Lütfen, lütfen yardım et bi anlık akılla yaptım napıcam onu da tam bilmiyorum ki!” dediğim de kıkırdayarak içeri girdi ve “Peki, tamam o zaman artık saçlarınızı yıksak iyi olur yoksa saçlarınızı yakıcaz” dediğin de ben güldüm ama Melis gelmediğin de ciddi olduğunu anlayınca “Siktir!” dediğim de Çağrı güldü, Melise dönüp “Ne kadar sürer bu işin bitmesi?” dediğin de Melis çekinerek cevap verdi. “Yıkasak sonra rengine göre krem ya-“ diyecekken Çağrı lafını kesip, “Ben anlamam Melis Hanım o işleri sen bana söyle sana ne kadar lazım?” dediğin de Melis olayı yanlış anladığı yüz ifadesinden belliydi, Melis konuşacakken hızla lafa girip, “Zaman! Yani annemleri oyalayacak ya Melis be kadar zaman gerekiyor?” dediğin de Melis çıkardığı pençeleri geri çekti ve utanarak “1saat sürer en fazla ama bittiğin de size haber veririm” dediğin de Çağrı anlamayarak bana baktı, “Başka ne olabilir? Zaman zaman!” diye taklidimi yapınca Melis olayı yanlış anladığı için daha da utanmıştı. “Tamam, Ben onları oyalarım ama acele edin.” diyerek odadan çıkınca Melis konuşmamak için hızla banyoya geçti ve suyu açtı. Banyodan seslenip “Asil Hanım, gelebilirsiniz” dediğin de göz devirdim. “Melis bana Asil de!” diye söylenerek yanına yavaş yavaş gittim. “Ameliyat olalı çok olmadığı için duş almamanız sizin için daha iyi olur çünkü zorlanırsınız. Bunun için dikkatlice kafanızı eğin ve saçlarını yıkayayım.” dediğin de ilk inanmasam da Melisa daha da zorlamak istemiyordum, kafamı eğdiğim de kafamdaki boneyi çıkarttı ve yavaş yavaş saçlarımı yıkamaya başladı, uzun bi süre kafası ters bi şekilde durduğum için midem bulanmaya başlamıştı. “Melis midem bulandı ne zaman bitecek?” dediğim de Melis “Lütfen kusmayın Asil hanım yoksa bende kusarım.” derken sesindeki endişe komikti. Ona kızarak “Bana bir daha Asil Hanım dersen yüzüne kusucam Melis!” dediğim de sustu. Gülümce kalbimin ağrısıyla titredim, korkuyla “Ne oldu, ne oldu kalbin mi ağrıdı? Başıma bela olacaksın gerçekten Asil!” dediğin de ağrımı belli etmemeye çalışarak güldüm ve yalanla “Sana da şaka yapılmıyor” dediğim de ağlayacak gibi sesler çıkardı “Gerçekten korkuyorum!” dediğin de “Sakin ol ama hızlı da ol aynı zamanda çünkü artık midem çok kötü!” dediğim de “tamam tamam, bitti çok az çok az kaldı lütfen kusma” dediğin de onu bir türlü ciddiye alamıyordum.
Suyu kapattığın da sessizce onu beklemek zorun da kaldım, saçlarımı havluya sardıktan sonra belim ve omzumdan tutarak bana yardım etti. Beni odaya geri götürdüğün de koltuğa oturttu, korkuyla ayaklarımın önünde çömelirken ellerimi tuttu ve “İyi misiniz?” dediğin de ona göz devirdim. “Of yeter Melis ban-“ diyecekken elini karnıma bastırıp “Hayır hayır, siz iyi misiniz derken onlar için de endişelendim?” dediğin de yutkundum. Gözlerimi kaçırıp kafa salladım ve gözlerim dolmaya hazırlan “İ-iyiyiz.” dedim. Bana sıcak bi gülümsemeyle “Tamam, bekle de tarak ve makas getireyim, yamuk kısımları düzeltmeliyiz.” dediğin de kafa salladım. Tekrar banyoya gittiğin de gözlerim karnıma gitti, derin bi nefes alıp elimi karnıma koyup “İyi misiniz?” dedim, karnımı okşarken “Lütfen iyi olun, en azından siz iyi olun.” dediğim de gözümden bi yaş aktı. Melis içeri girdiğin de hızla gözlerimi silip, gülümsedim. Arkama geçip saçlarımı taradığın da çok tuhaf hissediyordum hatta doğru söylemek gerekirse kendimi kel gibi hissediyordum. Makas sesleriyle “Melis zaten saçlarımı çok kısalttım, daha kısaltma gerekirse yamuk olsun” dediğin de “Bi şey sorabilir miyim?” dediğin de ne soracağını çok iyi bildiğim halde izin verdim, “Sor.” dedikten sonra elleriyle saçlarıma dokunurken “Neden yaptın, neden kıydın ki o saçlarına?” dediğin de cevabım hazır değildi, omuz silktim ve “Bilmem, öylesine bi an görünce yapmak istedim” dediğim de güldü ve “Kötü bi yalancısın.” dedikten sonra derin bi nefes aldığını duydum. “Bana kızma lütfen ama eşinle mi ilgili, aklıma gelen tek şey bu” derken çekiniyordu. Saçlarım bitmiş olmalı ki önüme geçti ve çömeldi. Gözlerim dolarken kafa salladım, “Çok seviyordu, kıyamıyordu saçlarıma ama bak ben kıydım çünkü saçlarıma kıyamayan adam ban- bize kıydı.” dediğimde elimin karnımın üstünde olduğunu o an fark etmiştim. Eliyle göz yaşımı silerken o da ağlıyordu. Ona tuhaf bi şekilde bakıp, “Çok garip, sanki seni iyi tanıyormuşum gibi Melis neden? Bu kadar kısa süre de nasıl bu kadar yakın olduk yada ben mi çok yalnızım” diyerek güldüm, o da gülerken “İnsanlar sevdiği kişileri yeni tanıştıkları insanlarda ararmış, sen ben de kimi arıyorsun?” dediğin de gülümsedim ve omuz silktim, “Bilemem” demekle yetindim. Konuyu dağıtmak istercesine “Ee hazır mısın? Yeni biriyle tanıştıracağım seni” derken benimle dalga geçiyordu, banyoya doğru yürümem de yardım ederken ona “Yakıştı mı sence?” dediğim de tüm samimiyetiyle gülümseyip “Çok yakıştı” dediğin de gülümsedim ve derin bi nefes aldım. Tam banyonun önündeyken “Kapat gözlerini” diyen Melisi dinledim ve kapattım. Beni bi kaç adım atmamda yardım ettikten sonra elleriyle saçlarımı son kez düzelttikten sonra “Ve hazırr, aç!” dediğin de gözlerimi açtım. “Siktir!” dediğim de Melis güldü. Aynada daha önce hiç görmediğim birine bakıyor gibiydim, sadece saçlarımı kesip ve boyamıştım. A evet galiba büyük bi değişim için yeterli şeylere sahiptim; Saç rengim, saç kesimi, hamilelik, terk edilme vee son olarak unutmadan farklı bi ülke harika! Kafayı yemem için her şeye sahiptim. “Hey, beğenmedin mi?” diyen Melisin sesiyle düşüncelerimden kurtuldum. Gülümsemeye çalıştım ve “Güzel” dedim sadece, kapı açılma sesiyle ikimiz de aynı anda birbirimize baktık. Buraya doğru gelen adım sesleriyle gözlerimi yumdum, derin bi nefes aldım. Kapıda beliren gölgeyle ikimiz de nefesimizi tutarken Çağrı sessizce içeri girdiğin de derin bi nefes aldım, telaşla ve sessizce “Artık bitme- Siktir!” dediğin de Melis güldü, utançla saçımı ellerken “Şey, kötü mü?” dediğim de Çağrı ağzı açık bana bakarken söylediğimi anlamadı bi kaç dakika sürmüştü, “Dur dur, oha sen sanki sen değil gibisin! Ama şey yani baya nasıl desem baya ateşli olmuş” diyerek kafa sakladığın da güldüm. Aklına gelenle “Sikim, Azad Ağa seni almaya gelecekti bunu söylemeye geldim, Melis hemşire biz çıkalım.” dediğin de ikisi de telaşla çıktı. Açıkçası babamın beni almaya gelmesini beklemiyordum çünkü ona aşağıda sürpriz olacağını düşünmüştüm. Yavaş adımlarla yatağa ilerledim, üstümde ki hastane elbisesinden nefret ederken onu parçalamak istiyordum. Üstüme biraz örtü atıp, elime yalandan bi kitap aldım ve rastgele bi sayfasını açtım. Tam o anda kapım çalındı ve ben “Gir” dedim, babam içeri girerken gözüm kitapta gibi gözükmese onu izliyordum. Babam bi kaç adımdan sonra tıpkı Melis gibi yatağın tam karşısın da durdu, kitap okumaya devam ediyor gibi gözükürken kitapta ki bi cümle dikkatimi çekti ve sesli okumaya başladım. “Kadın; giden için mi zordur ayrılık yoksa kalan için mi? diye sordu adama..” dedikten sonra kitapçı kapattım ve bana kaşlarını çatarak bakan adama döndüm. Babam dilerini sıkarken “Ne yaptın böyle!?” dediğin de anlamamış gibi safa yattım ve “Ne? Sabahtan beri bu odada mahsurken ne yapmış olabilirim!?” dediğim de babam elleriyle yüzünü sertçe kapattı derin bi nefes alıp, “Ne bu halin Asil!?” dediğin de ellerimi saçıma götürerek “Aa pardon ben unutmuşum nasıl, yakıştı mı?” dediğim de nefesini tutarken gülümsedi. Dur ne! Gülümsedi mi?! Babam yatağımın yanına gelip, “Hadi gel akşam yemeği için annen hazırlık yaptı ve bizi aşağıda bekliyor.” diyerek yataktan kalkmama yardımcı oldu. Şaşırarak onun koluna girdim ve yavaş adımlarla odadan çıktık, merdivenlerin başına geldiğimiz de babam eğilip beni kucağına alacakken “Ha-hayır dur! Ben inerim” dediğim de “Sadece korkmadan için yavaş davrandım” diyerek beni yine de kucağına aldı, normalde olsa sırtına atardı ama hamileydim. Babam yüzüme bakarken bi şeyi anlamak ister gibiydi, ondan sürekli gözlerimi kaçırmama rağmen sık sık bana bakıyordu “Bakalım Eslem sultan kızının son haline ne diyecek!?” diyerek güldü, yutkundum çünkü annem beni doğrayacaktı! Aşağı indiğimiz de annem sofradaki son eksikleri yardımcılara söylüyordu. Babam anneme seslendiğini de annem “Tam zamanında sofr-“ hazır diyecekti galiba ama beni görünce dona kaldı, bi süre bana baktıktan sonra kimsenin yapmadığını annem yapmıştı, kafasını yana eğip gözlerini açınca korkup “Anne napıyorsun!” diye ona kızdım. “Siktir!” dedi anne- Ne! Annem küfür mü etmişti! Annem hayatında ilk defa gördüğü bi yaratığa bakar gibi bana bakıyordu. “Anne bak yeter şuan çocuklar düşecek!” diyerek son kozumu oynadım. Annem toparlanmaya çalışarak “Kim yaptı bunu?” dediğin de tabi ki Melisin ismini vermeyecektim. “Ben yaptım” dediğim de annem sadece kafa salladı. “Sofraya geçin!” dediği anda babamla aynı anda irkildik. Babam “Yarim valla haberim yoktu benim, nerden bileyim ki ben?” diyerek annemin arkasından mutfağa geçince güldüm, koskoca Azad Ağanın karısına yemin ederek olayla ilgisi olmadığını anlattığını görenler yine de inanmazlardı. Yavaşça sandalyelerden birini çektim ve oturdum, çok aç değildim çünkü iyi hissetmiyordum ama şunu iyi biliyordum ki en acilinden bir telefon bulmalıydım…
Yemekte tuhaf bi sessizlik vardı. Annem, babam, ben ve Çağrı tektik. Sofradaki tek ses çatal bıçak sesiydi. Çağrı ara ara anneme bakıyor ve tam gelecekken vazgeçiyordu. Önümde ki yemeği yemeye çalışırken pek iştahım yoktu, çatalla uzun süre karıştırınca babam dayanamayarak “Yemeğini ye artık” deyince surat asarak, “Yiyemiyorum çünkü canım çekmiyor” dediğim de araya giren annem “Asil zorla, kendin ve bebeklerin için” dediğin de bi şey diyemedim ve çatalı ağzıma götürdüm. Sürekli hamile olduğumu unutuyordum acaba bu normal miydi yada bebekler bunu anlıyor ve üzülüyor olabilir miydi? “Rahat etmen için Eslem Sultan bu kattan oda hazırlattı” diyen Çağrıya gülümsedim ve kafa salladım. Bu çok iyiydi, zor yürüsem de ulaşabileceğim yerler fazlaydı. Uzunca bi süre yemekte oyalandıktan sonra hepimiz salona geçtik, herkes oturuyordu. Yardımcılar önümüze çay getirdiklerin de yüzümü urulturdum. “Ben odama gitmeliyim, midem pek iyi değil” dediğim de çağrı ayağa kalktı ve yardım etti. Annem “Geleyim mi Asil” dediğin de kafa salladım, “Gerek yok anne, sen çayını iç ben biraz uyuyacağım zaten” dediğim de gülümsedi. Odama geçince sonun da normal bi yerde olduğumu hissetmiştim. Çağrı beni yatağa oturttuğunda “Biraz konuşabilir miyiz, lütfen?” dediğim de kaşlarını hafifçe çatıp, “Bi sorun mu var?” dediğin de “Hayır ama seninle bi şey konuşmak istiyorum.” dediğim de yanıma oturdu, gözlerim dolduğun da “Çağrı senden bi şey isteyeceğim ama hemen reddetme lütfen çünkü beni de anlamanı istiyorum.” dediğim de korkmuştu, “Söyle Asil, ne istersen?” dediğin de derin bi nefes alıp, “Ba-bana yardım et ve beni burdan götür, ben bu çocukları kabul ettim ve benimsedim ama onları tek büyütemem, çocuklarımın babalarına ihtiyacı var Çağrı?” dediğim de Çağrının yüz ifadesinden bunu beklemediği fazla belliydi, göz yaşımı sildiğimde “Bak annem ve babamla konuşmak istesem de beni dinlemezler ama lütfen Çağrı bana yardım etmek zorundasın, beni Alaza götür yalvarırım sana.” dediğim de Çağrı tam cevap verecekken ikimizin de beklemediği o ses kulaklarımızı doldurdu. “Asil!” diyen sesle ikimizin de gözleri kapıyı buldu ve o an neler olacağını yada daha da ne olabileceğini tahmin bile edemezdim…
Evet, bu bölümün de sonuna geldiiiik. Uzun zamandır böyle uzun bi bölüm atmamıştım, size hediyem olsun :)
Bu bölümü nasıl buldunuz, sizce ne olacak?
Kapıda olan kişiyi az çok tahmin ediyorsunuzdur ama bunu duyan kişi ne yapacak?
Asil bebeklerimi kabul ettim, benimsedim dedi peki sizce Alaz Ağaya dönme isteği erken mi yoksa geç bile mi kaldı?
Kitabıma beğeni+yorum yaparak destek olursanız çok sevinirim..🥹✨🤍
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
5.16k Okunma |
464 Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |