Dinlenme vakti gelip yatakhaneye dönen kızlar sessizdi. Sadece Çisil ve Esen arada sırada fısıldaşıyorlardı. Lavin eski ahşap masasında bir büyü kitabı okuyup, notlar alıyordu. Esen'in elinde tarot kartları vardı. Bir karıştırıp bir bozuyor istediği kartları bir türlü seçemiyor gibiydi. Özüm ise derin düşüncelere dalmış Eva’nın bugün söylediği acımasız sözleri hafızasına kazıyordu. “Bir insan nasıl bu kadar acımasız ve kötü olabilir?” diye düşünmeden edemedi.
Yemekte Pamela'nın sorduğu o ilginç sorudan bu yana kızlar birbirleriyle neredeyse hiç konuşmadılar. İçinin sıkıntısı gitgide artan Özüm bugün yaşadıklarını kimseyle paylaşamamış olduğu için kendisini daha da kötü hissediyordu. Eğer Dora yanlarına gelmeseydi Eva bu aptal şakayı daha ne kadar uzatabilirdi? Dora'nın sevecen kalbini ve okyanus rengi gözlerini hatırladı. Yıllardır gelmesini beklediği büyük aşk bir anda kapısını çalmıştı işte. O anı düşündükçe yüzünün kızarmasına engel olamadı. Gerçekten güzel olup olmadığını bilmiyordu ama bunu Dora’dan duymuş olmak ona müthiş bir mutluluk verdi.
Derin sessizlik sürerken Özüm yatmak için hazırlanmaya başladı. Önce Dora'nın verdiği bitki çayının ikinci bardağını içti. Sıcacık duşunu alıp saçlarını kurutup şekillendirdi. Sıcak şu yüzünden kuruyan yüzünü nemlendirdi. Yatmaya hazır olsa da bu gece yanındaki diğer dört kıza rağmen kendini yalnız hissediyordu. Birazdan tüm ışıklar sönecek ve oda karanlığa bürünecekti. Uyumaktan, rüya görmekten korkar olan Özüm dün gece gördüğü korkunç rüyayı kafasından atmaya çalışırken uykunun sıcak kollarına teslim oldu.
Tılsım ve sembollerin havada uçuştuğu karartılarla dolu ormanda tek başına ilerliyordu. Yerler dikenli çalılarla doluydu. Çalıların arasında parlayan ateş böceklerini gördüğünde bu yolu takip etmeye başladı. Ateş böceklerinin aydınlattığı bu yolda ilerlemek zordu. Çamurlara batıp çıkıyor, yol boyunca devam eden dikenleri elleriyle itiyor ama bir türlü temiz bir yola çıkamıyordu. Birden karşısından ona doğru hızla uçan bir karartı gördü. Karartı iyice yaklaştığında onun altın renginde bir ejderha olduğunu fark etti. Bu korkunç yaratık saliseler içinde üzerine atladı.
Kızların seslenmelerine uyandığında kalbi yerinden çıkmak üzereydi.
- Çisil şu açık kalan pencereyi kapat, kapat, kapat!
Koşup pencereyi kapatan Çisil ne olduğunu anlayamadı.
Parmaklar... Parmakları görmediniz mi? Pencerenin kenarlarını çevrelemiş onlarca siyah parmak vardı!
“Canım sakın ol. Sorun yok.” Derken Lavin ve diğerleri ürpermişti. Özüm'e sarıldılar. “Biz buradayız. Hep birlikte güvendeyiz...”
Arada geçen zamana rağmen hiç kimse uyuyamıyordu. Özüm’ün korkulu rüyası henüz etkisini kaybetmiş sayılmazdı. Yine de hepsinin aklını kurcalayan daha önemli bir mesele vardı. Sessizliği Esen bozdu.
Bugün Pamela'nın yemekhanede söylediklerini hepiniz duydunuz. Konuşmak için hep bir fırsat kolladım. Ama hepiniz sustunuz. Ruh klanına sahip kişi kimse ortaya çıksın.
“Ben birinden şüpheleniyorum zaten ama bir itiraf bekliyorum.” Çisil son derece ciddi konuşuyordu.
Herkes Çisil’e baktığında tekrar konuştu. “Hayır bana değil, Lavin’e bakın bence. Dört elementi biliyor, diğer cadı kızlarını ismen de olsa tanıyor, burası ile ilgili bütün bilgileri bize o verdi.”
Lavin susuyordu. Özüm lafa karıştığında kalbinin korkulu atışları tamamen yatışmıştı. “Biraz sakin olun kızlar. Anlatılacak bir durum varsa Lavin anlatır zaten. Üzerine gitmeyin.”
“Evet sizden sakladığım bir şey var.” Çisil biliyordum derecesine başını salladı. Esen ise elini yanağına dayamış küçük parmağıyla dudağındaki derileri soyuyordu.
Ben buralı olmasam da Söğüt klanının melez bir ferdiyim. Melez diyorum çünkü babam büyü işlerinden hiç haz etmeyen sıradan bir adam. Farklı bakış açısı ve ilgi alanları onu buradaki büyücü ailesinden uzaklaştırıp annemin sıradan dünyasına taşımış. Ama bu okul sezonu yaklaştığında ailesinden bir mektup aldı. Benim yarı cadı kanı taşıyor olmam burada gerçekleşecek bir görev için gerekli olabileceğinden bu okula davet edildim. Bildiğim tek şey bu. Ben de en az sizler kadar Pomerta dünyasına yabancıyım. Annem burada olmamı asla istemiyor. Babam ise gelmemin gelmemekten daha az sorun yaratacağına inandığı için ısrarla buraya kaydımı yaptırdı. Ama inanın kızlar Ruh Klanından gelen cadı kim hiç bilmiyorum.
“Yani içimizden biri haberi olmasa da Ruh Klanı’nın kanına sahip. Bu harika bir haber umarım o kişi benimdir.” Gizay çok heyecanlansa da hevesi çabucak söndü. “Bizimkiler o kadar sıradan tipler ki bir cadı genlerine sahip olduklarını hiç sanmıyorum.” diğer üçü de onu onayladılar.
Konuyu Flora'ya mı açsak acaba ondan başka kim bilebilir gerçeği?
“Bence beklemeliyiz Gizay. Bu Pamela'nın bir oyunu da olabilir.” dedi Özüm “Dikkatli davranmalıyız.”
“Ama Lavin gerçekten de bir yarı cadı. Ya biz de öyleysek?” Gizay hala bir umut parçasını içinde barındırıyordu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.03k Okunma |
204 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |