Okulla ilgili hiçbir bilgisi yoktu. Büyücülük ya da sihir adı her neyse filmlerde ve kitaplarda olurdu. Geçmişinden intikam almak için geleceğini bir bilinmezin içine atmak doğru bir şey değildi. Kızların rahat tavırları ve saçma şakaları içindeki gergin havayı dağıtmaya yetmese bile onu az da olsa rahatlatıyordu. Kaldıkları odanın sade görüntüsü, okulun sıradan beton duvarları kızların anlattıklarıyla hiç mi hiç örtüşmüyordu. Burada geçirdiği ilk üç aylık süre zarfında kararını verecekti. Lavin' in söylediğine göre üç aylık deneme eğitimi sonrası okula asıl katılım töreni yapılacak ve sadece işe yarayacak olanlar burada kalmaya hak kazanacaktı. Bu saçma sapan okulcukta kalıp, iki koca yılı heba etmeye değer miydi? Bunu zaman gösterecekti.
Siyah spor ayakkabıların içinde şişmiş ve serçe parmakları sızlayan ayakları günün tüm yorgunluğunu haykırıyor gibiydi. Beş kız yataklarına serilmişti. Odadan çıt çıkmıyordu. Ayaklarının altına iki yastık alan Çisil çoktan sızmıştı. Gizay kendinden geçmişçesine boylu boyunca uzanmış tavanı seyrederken Lavin bugünkü korkunç derecede yoruldukları Bitki Bilimi dersinden hiç etkilenmemiş gibiydi.
“Sıçarım böyle işe.” odanın sessizliğini bozan Esen bir yandan ayaklarına masaj yapıyor diğer yandan ağlıyordu.
"Bu aptal okula eziyet çekmeye gelmedik değil mi? Ayaklarımız patlayana kadar tırmanıyor, tırnaklarımız kopana kadar ot yolup toprak kazıyoruz. Bu en zavallı köylülerin bile seneler önce yapmayı bıraktığı işleri yapacak başka enayi kalmadı mı?"
“Cadı kazanının ortasına düşmüş olmamız da cabası.” saçlarını savurarak yataktan fırlayıp devam etti Gizay.
"Biz yorgunluktan farmışken gerçek birer ucube olan Maya ve Sara’ nın bizimle dalga geçercesine baktıklarını benden başka fark eden var mı?"
“Tıpkı birer domuz gibi güçlüler.” dedi bacaklarını uzatıp dayadığı duvardan hala çekmemiş olan Özüm.
“Hiçbir yorgunluk belirtisi göstermeden çalışıyorlar ve neredeyse her bitkinin Latince adına kadar her şeyi biliyorlar. Neden buradalar her haltı biliyorlarsa?” kaşlarını çatan Gizay ayaklarını ovalıyordu.
“Çünkü onlar lanet birer cadı.” dedi Lavin sakin bir şekilde.
Sesi odanın içinde kaybolup gitmeden kızlar ona doğru dönmüştü bile. Ona dönen bakışların her birinin ayrıntılı açıklama beklediğini gören Lavin ciddileşti.
"Bakın kızlar artık şu durumun ciddiyetinin farkına varın lütfen. Burası bir cadılık okulu ve bizler burası için özenle seçilmiş beş potansiyel cadıyız. Ama burada daha önemli olan bir nokta var ki; aynı koridoru paylaştığımız diğer üç odada yatıp ne konuştuklarından bir haber olduğumuz o diğer on kızın tamamı cadı genlerine sahip. Her biri kadim Pomerta şehrinin köklü ailelerinden geliyor. Bugüne kadar bu şehirle ilgili neler duydunuz, hepsi gerçek dışı gibi görünen ne hikâyeler dinlediniz bilmiyorum. Ama gerçek şu ki bunların büyük bir çoğunluğunun doğruluk payı var. Lütfen biraz daha dikkatli olun. Kendinizi soruna sokacak şekilde davranmaktan vazgeçin."
Odanın duvarlarına işleyen sessizlik kızların nefesine karıştı ve onları soluksuz bıraktı. Titremeye başlayan Çisil’e sarılan Esen onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
Pomerta şehri ülkenin orta kısımlarında yer alan antik harabeleri ile ünlü bir şehirdi. Şehrin sınırları boyunca göklere doğru yükselen binlerce yıllık surlar şehrin doğal koruma kalkanıydı. Son yirmi senede şehrin her bir bölgesinde devam eden restorasyon çalışmaları surların tamamen tekrar diriltilmesi ile son buldu. Kendi içinde bağımsız dış politik ilişkilerde ise ülkesine bağlı olan bu özerk vilayet ciddi bir ticaret kapısı olarak dünyaya ihracat yapıyordu. Yüzlerce endemik türü içinde barındıran Pomerta’ ya yabancıların girişi kısıtlıydı. İzne tabi olarak gelen turist ve ziyaretçiler sıkı araştırmalara tabii tutulurdu. Sadece yetkililerin eşliğinde düzenlenen geziler yılın belli zamanlarında yapılsa da her ayın ilk on günü birçok antik kent ziyarete açık olurdu.
Mu kıtasının yok oluşundan kaçabilen bir grup insanın ilk olarak bu şehirde hüküm sürdüğü fikri arkeologlar tarafından bulunan bir takım nesneler ile örtüşüyordu. Medeniyetin başlangıcını oluşturmuş olduğu iddia edilen bu insanların ilerleyen dönemlerde bir kısmının Mısır’a kalanların ise dünyanın çeşitli yerlerine dağıldığı öngörülüyordu. Pomerta’nın kuruluşunun bu kadar eski çağlara dayandığı fikri antik kalıntıların varlığıyla kanıtlanmış olsa da Mu Kıtasının varlığı birçok sıradan insana göre hala bir teoriden ibaretti.
Hayatlarına yiyip, içip, yatıp, üreyip saçma eğlence anlayışlarıyla devam eden, kendi kalbinin enerji alanını tamamıyla unutan insanoğlu bu garip şehrin ruhsal bağlantılarını hala kaybetmemiş halkıyla iletişimini neredeyse tamamen kaybetti. Kendi içinde evlenen, çocuklarına eğitimi kendi müfredatlarına göre on yaşta başlatan Pomertalılar kendi içinde kapalı bir hayat sürüyor denebilirdi. Anaerkil yapıda olmalarının sebebinin cadılıkla bir ilgisi olduğuna inanılıyordu. Anadolu halkları bazı sebeplerden dolayı onları lanetli olarak belirlediğinden kadim şehri kendi haline bırakmıştı. Anadolu'nun ve merkezi hükümetlerin insanına kalsa yoksul ve bedbaht olacak olan Pomertalılar kendi göbeklerini kendileri kesti. Tarımsal üstünlüklerini ilan edip dünyaya bitki ihraç eden önemli bir merkez oldular. Dört büyük klan bu özerk şehrin tüm ticari haklarını elinde barındırırken kalan sekiz küçük kılan ise sadece denetim kolunu oluşturuyordu. Bir nevi senatör unvanı olan Mayorler sınıfı olarak adlandırılıyorlardı. Maya, Sara ve diğer sekiz kızın aileleri de işte bu sayılan klanların önemli birer parçası ve varisiydiler. Kendi içlerinde ayrı kollara ayrılıp, birbirlerinin üstüne geçmeye çalışsalar da buradaki beş insan kızına karşı birleşecek olmaları pek de şaşırtıcı olmazdı.
Okulun içinde bulunduğu 5300 hektarlık Kanlıova Ormanı’ nın küçük bir bölümü halka açık durumdayken kalan tüm alan bilimsel araştırmalara konu olmak üzere okula ait olarak kullanılırdı. Okulun her sene sınırlı kontenjanla aldığı öğrenciler sadece Pomerta şehrinden seçilirken bu sene bir esneklik yapılarak beş öğrenci şehrin surları dışından kabul edildi. Bu beş öğrencinin okula kaydı çeşitli araştırmalar sonucu gerçekleşti. Tüm vücut analiz raporları ülkenin çeşitli sağlık kuruluşlarının sistemlerinden alındı. İnternet üzerinden ve çeşitli Mobese uydu görüntüleri incelenerek iki yüz kişilik bir aday öğrenci listesi beş kişiye kadar düşürüldü. Bu iki yüz kadının belirlenmesinde bir takım ölçütler vardı. 2006 yılında doğmuş olan, üniversite çağına gelmiş, her iki kolunun bilekten az yukarısında birer yıldız tozu sembolü olan ben bulunan ve hayatlarının bir bölümünde bir türlü anlaşılamayarak zorbalığa katlanmak zorunda kalan sıradan görünen insan kızları arasından seçildiler. Buradaki beş kız tüm kriterlere sahip olmakla birlikte zeka, vücut ve zihin yeterliliği konusunda ön plana çıkan belli başlı özellikler ile seçilmiş olsalar da hiç bilmedikleri bu yeni dünyadan bihaber sayılırlardı.
Okulun soğuk gri duvarlarının birbiri ardına sıralandığı uzun koridorlar ayak sesleri ile doluydu.
-Bizi bekleyin, derse hep birlikte girmeliyiz.
-Siz de acele edin o zaman. Ezra canımızı yakacak bu gidişle.
-Ezra deme şuna yerin kulağı var. Yakacaksın başımızı.
Omuz silken Gizay saçlarını yana savurarak konuştu ”Niye adı öyle değil mi?”
-Şişşşt, sessiz olun, geldik sayılır eğitmen kapıda olabilir.
Beş çift ayak antrasit rengindeki laboratuvar kapısının önünde durup soluklandılar. Özüm kapıyı tıklatınca kapı ardına kadar açıldı. beş kız eğitmenleri Ezra ile göz göze geldiler.
-Efendim geciktiğimiz için affedin. Laboratuvarı bir türlü bulamadık.
“Biz çok kolay geldik oysa.” Maya Özüm’e doğru sert bir bakış fırlattı.2
Ezra ortadan ayrı kulak hizasına inen saçlarını gözlüklerinin üzerinden arkaya atarken kolunu ileri doğru uzattı “Yerininize lütfen.”
Beş kızın kendilerine ayrılan bölümlere geçmesiyle Ezra sakalsız çenesine dokundu.
“Şunun sıradan insan kızlarına olan ilgisi de beni bitiriyor.” gözlerini kısan Sara bir Ezra'ya bir Özüm’e bakarken yanında oturan Maya'ya doğru fısıldadı:
-Şunlardan biriyle en ufak bir yanlışını yakalasam.
-Duyacak sus artık. Bunu daha sonra aramızda konuşacağız Sara. Benim Ezra ile ilgili bambaşka bir teorim var.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.05k Okunma |
204 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |