
30 Nisan'ı 1 Mayıs'a bağlayan gece tıpkı Kuzey Avrupa ve İskandinav ülkelerinde olduğu gibi Pomerta'da da hareketli geçiyordu. Walpurgis Gecesi Pagan ve bazı Hristiyan bölgelerinde kutlanan bir bayramdır. Bazı bölgelerde tıpkı Cadılar Bayramı gibi korkutucu kostümler ve ilginç şakalar ile kutlanırken; bazı yerlerde ise halk şarkılarının söylendiği, kötü ruhlardan insanların koruması için ateşlerin yakıldığı bir gecedir.
Sıradan insanlara göre bu gece cadılar büyük ayinler düzenler ve güçlerini en yüksek seviyeye ulaştırırlardı. Bu sebeple Kuzey Avrupalı ve İskandinav insanlar kötü ruhların evlere girmesini önlemek için onlara adak olarak tereyağı ve bal sürülmüş ekmek parçalarından ibaret olan ankenschnitt adını verdikleri yiyeceği bırakırlardı.
Pomerta cadılarının bu bayramı kutlaması ise bir eğlenceden ibaretti. Baharın getirdiği yenilenme enerjisi ile doğanın uyanışını ve toprakların bereketli, verimli bir hale gelmesini kutluyorlardı. Eski zamanlarda bu gece sadece toprağın uyanışı olarak algılanmaz aynı zamanda kışın ağırlığından kurtulan insanların da üremesini ve çoğalmasını kutlarlardı. Bazı gruplarca hala devam edegelen sınırsız şehvetin verdiği özgürlük on yıllardır içine kapanmış ve müzminleşmiş cadılar için utanç kaynağıydı.
Pomerta’nın karanlık yüzü ise halk hikayelerindeki korkulu anlatıların aslını yaşatıyordu. Bölgenin en kuzeyinde toplanan kara büyücü ve cadılar baş cadıdan yeni tılsımları öğreniyorlar, yakın zamanda yapılacak ayinler için gerekli planlamaları bu gece karara bağlıyorlardı. Yakın zamanda Ateş Ejderini göreve getirmek için yapılacak olan ritüelin ayrıntıları burada baş cadıya sunulup ona danışılacaktı.
Ritüelde adak olarak kullanılacak olan kurbanın buraya getirilmesine gerek olmadığına karar verildi. Bu sebeple ikonasını çaldıkları Ateş Ejderi Ritüeli için kaçırılan genç kız Karanlıklar Şatosundaki hücresinde kaldı.
Cezası hala devam eden Sofya da kuzeydeki büyük toplantıya katılamadı. Herkesin kuzeydeki büyük toplantıdan sonra sabahki Beltane Bayramı’na katılacağını, burada çoğalmayı ve cinselliği kutlayacağını biliyordu. Uzun zamandır kafasında kurduğu planı uygulaması için şartlar tamamen lehineydi. Bu geceyi kaçıramazdı.
Ateş Ejderi ritüelinde kurban olarak sunulmak için kaçırılan arkadaşını görmeliydi. En rahat ve sessiz olan ayakkabılarını seçerek dairesinden çıktı. Kurbanın hücresinin bulunduğu dar koridorlardan birine ilerledi. Hangi hücrede olduğunu bulmak onun için zor olabilirdi. Neyse ki hücrenin kapısında büyüyle korunan bir kilit vardı. Bu kilidi yalnızca kapıdaki görevli açabilirdi. Onu nasıl alt edeceğine dair uzun araştırmalar yapmıştı. Hayvanlar üzerinde çokça denemek zorunda kaldığı Crucin büyüsünün etkili olmasını umuyordu...
Üzerindeki siyah cübbenin kafa kısmındaki geniş başlık tüm yüzünü kapatıyordu. Kapıdaki Sofya’ya oranla bir hayli cüsseli görünen görevli gelenin kim olduğunu anlayamadan kız harekete geçti. Crucin büyüsü için kullandığı karışım ve dudaklarının arasından dökülen tılsımlı sözcükler görevliye ulaştığında adam bir işkenceye kapılmış gibi oldu. Kasıldıkça kasıldı... Bedeni tümüyle sarsılırken çektiği acı yüzünden okunuyordu. Deli gibi hareketler yapmaya başladıktan kısa süre sonra adam kendini yere bıraktı. Gözleri açık olsa da en az 20 dakika baygın kalacaktı.
Adamın pelerinin cebinden bir kese çıkarıp kapıdaki bir alevi andıran kilide yöneldi. Kesenin içindeki tozu dikkatlice üfledi. Kilit açıldığında keseyi geri yerine koydu. Hücreden çıktığında yapacağı unutturma büyüsünün ardından buraya hiç gelmemiş, bu olanlar da hiç yaşanmamış gibi olmalıydı. Sessizce içeri girdi. Eskitme tuğlaların örülmesinden ibaret olan duvarlarda ikişer metre arayla soluk bir şekilde yanan lambalar odaya loş bir ışık katıyordu. Az önce yaptığı büyü çok normal bir şeymiş gibi buradaki görüntü onu ürpertti. Dar uzun ilerleyen odanın en uç köşesinde bir karyolada yatan Çisil’i gördü. İki büklüm bir şekilde görünen kızın 2 metre uzağında hareket etmesini kısıtlayacak ateşten bir koruma çemberi vardı. Leambocha denen bu çemberi sadece hazırlayan kişi bozabilirdi. Ne kendisi ne de Çisil bu çemberin diğer tarafına adım dahi atamazdı. Onu buradan kurtarma ihtimali oldukça düşükken tamamen sıfıra inmişti artık...
Arkasında bir hareket sezen Çisil gelenin yemek ve su getiren görevli olduğunu düşünüp arkasına dönüp bakmadı bile. Isırgan otu çorbası ve kuru ekmekten ibaret yemeği sadece açlıktan ölmek üzere hissettiği günlerde yiyordu. Hissizdi... Öfkesi tamamen yok olmuştu. Ne kadar zamandır burada olduğundan haberi yoktu. İlk günler ki çığlıkları, ağlama krizleri tamamen kaybolmuş, gözyaşları kurumuştu. Ona neden burada olduğunu anlatacak tek bir kişi bile yanına gelmemişti. Artık ne olursa olsun diye bekliyordu. Aklını yitirmemek için kaderine razı gelmek yapabileceği en makul şeydi.
Daha fazla dayanamayan Sofya arkadaşına seslendi. Onun dönüşünü izledi. Yüzünün aldığı korkunç ve aynı zamanda acınası ifadeyi gördüğünde dizlerinin üzerine çöktü.
“Sana ne yaptılar böyle?” tanıdık olan sese doğru başını kaldıran Çisil karşısındaki yüzü gizli duran kişiye anlamsızca baktı. Kafasındaki başlığı indiren Sofya başını yere eğdi. Hangi yüzle arkadaşının suratına bakabilirdi?
“Ben Lanet olası bir hainim Çisil... Özür dilerim... Seninle samimiyet kurarken gerçekten içtenlikle yaklaştım sana... Görevimi unutup ilk kez gerçek bir dost edindiğimi düşündüm... Ama ben hem hain hem de aptalım! Pomerta'yı ele geçirmek ve dünyada söz sahibi olmak için Ateş Ejderini bana ve anneme çaldıran Lord, ruh klanının varisini ejderi uyandırma ritüelinde kurban verecek.” sesi gitgide çatallaşıyor, korkunç bir hal alıyordu.
“Seni ruh kullanının varisi zannettikleri için kaçırdılar Çisil. Benim sana olan yakınlığım seni hedef gösterdi. Tüm olanlar için çok çok üzgünüm.”
Çisil çökmüş yüzüyle tanıdığı ve sevdiği o surata uzun uzun baktı.
“Esen sen misin?”
Hıçkırıkları arasında konuşmaya çalışan Sofya mırıldandı. “Ben... Benim adım Sofya. Karanlıklar Şatosunda yaşıyor ve burada kara büyü eğitimi alıyorum. Okuldaki görevim için Esen adıyla sizlerin arasına sızdım. Görevim ruh klanının varisini bulmak ve ona yaklaşmaktı. Bu sayede kaçırılacak ve ritüelde kurban edilecek kişiyi kolaylıkla tanıyacaklardı. Ama seninle gelişen dostluğumuz ve diğerlerinin sevgi dolu kalbi görevimi yapmama engel oldu. Kendimi sizlerden biri gibi zannetmem, senin burada böylece...” daha fazla konuşamadı. Hıçkırıkları bu havasız yerde astım krizlerine dönüşüyordu.
Çisil’in vereceği cevabı beklemeden arkasına döndüğünde az önce yere serdiği adamın ne olduğunu anlamak için hücreye girdiğini gördü. Göğüsünde sakladığı unutturma tılsımlı kömür taşlarını adama doğru sallarken değişik sözcükler fısıldadı. Karşısındaki kişinin gözlerine bakarken ruhunun derinliklerine kadar unuttururcasına adamı tesiri altına aldı. İlk gerçek büyülerini uyguladığı bugünde kendiyle gurur mu duysa yoksa kaderine lanet mi etse bilemiyordu.
10 dakika sonra tamamen kendine gelen adam kapıdaki kilidin yerinde olmadığını fark etti. Korkuyla içeriyi yokladı. Her şey normal gözüküyordu. Lordun vereceği cezanın korkunçluğunu düşünerek hızlıca yeni bir kilit oluşturdu. O görevi başındayken yaşanacak tek bir sorun hayatına mal olabilirdi...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.39k Okunma |
209 Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |