22. Bölüm

İTİRAF ZAMANI

M. P. K.
m.p_korkmaz

Geceleri ağlayarak uyuyanların çok iyi bildiği baş ağrıları ve ağlamaktan şişmiş gözlerini kapatmak için yaptığı makyajla geçirdi Özüm koca bir haftayı. Bu süre zarfında Lavin ve Gizay dışında hiç kimseyle konuşmadı. Bu hafta sonunu okulda geçirmek en son isteyeceği şeydi. Tüm zamanını büyükanne ve büyükbabasının taş evinde kendisine ayrılan odada harcadı. Kitaplar ve müzik yegâne uğraşıydı. Büyükbabasının onun için getirdiği lezzetli yiyecekleri nezaketen biraz tırtıklayıp, geri gönderdi. Gecenin sessizliği çöküp de yaşlılar ortalıktan elini ayağını çekip odalarına geçtiğinde rahat bir nefes aldı. Aklı Çisil’de olsa da Alaz ile aralarında geçen diyaloğu sık sık hatırlıyor ve kendisine kızıyordu. "Hayır asla ondan hoşlanmıyorum. Aşk mı o da ne? Alaz ya da Dora bu duyguların yanından bile geçemez."

Her ne kadar bu düşünceler beyninde sürekli dolaşsa da her seferinde Alaz'ın ateş saçan gözlerini anımsayıp kendine daha fazla kızıyordu. “O gece içimdeki gerçek hisleri ona anlatmanın bir yolu olsaydı keşke.” diye düşünse de kendine dahi itiraf edemediği şeyleri ona üstü kapalı da olsa anlatamayacağını çok iyi biliyordu. Asla gururunu ayaklar altına alıp ona bunları söyleyemezdi, ne o akşam ne de şimdi. Bu Özüm’e yakışmazdı. Düşünceler beynini sarmış bir şekilde, deli gibi yatakta döneşirken bir 'Çıt' sesi ile irkildi. Asla güven duymadığı bir evde yapayalnız kaldığı bu odada duyduğu bu ses de neyin nesiydi?

İkinci 'Çıt’ sesi geldiğinde cama atılan bir taşın çıkardığı ses olabileceğini düşünerek temkinli bir şekilde perdenin arkasından dışarıyı gözetlemeye çalıştı. Kalbi güm güm atarken bir mesaj sesi dikkatini telefonuna vermesini sağladı. Dora’yı engellediği için o olamazdı. Gizay veya Lavin ise bu saatte ona yazmazlardı. Hemen telefona bakınca kalbi sıkışır gibi oldu. Mesaj Alaz’dandı.

'Cama çıkar mısın? Sadece birkaç dakika, lütfen🙏’

Heyecanla pencereye çıkan Özüm aşağıda onu gördü. Siyahlar giymiş olsa da beyaz teni ay ışığında kendini belli ediyordu. Çalan telefonu aceleyle açtı.

“Özüm böyle olmayacak aşağı inebilir misin? Yüz yüze konuşmalıyız.”

Az önce korkudan neredeyse titreyecek olan Özüm gitmiş, yerine kedi gibi hızlı ve atik ama bir o kadar da sessiz biri gelmişti. Üzerindeki pijamalarına ve kafasındaki dağınık topuzuna aldırmadan aşağı indiğine pişman olsa da, iş işten geçmişti. Bahçeye geçerken hızla saçlarını düzeltse de hala oldukça pasaklı görünüyordu. Akşamın serinliği onu hafifçe titretse de belli etmemeye çalıştı.1

“Ne oldu hakaretlerine devam etmek için mi geldin?”

“Bütün hafta seninle konuşmak için bir fırsat kolladım ama yapamadım.”

“Neden? Aramızda kilometrelerce yol mu vardı?”

“Evet, aramızda yollar olmasa da senin ördüğün sert duvarlar vardı.”1

“Sen hala beni mi suçluyorsun?”

“Hayır. Lütfen özür dilerim. Ben sadece hayal kırıklığına uğradım.” kendini ifade edecek sözleri aramaya koyulan Alaz durakladı. Karşısında duran genç kızı inceledi. Hafif esen rüzgarda ince pijamalarıyla hafifçe titriyordu. Yüzüne düşen saçlarından bir telin yanağından dudak kenarına dolanmasını izledi. Neden sonra aklı başına gelip de ondan cümlesine devam etmesini bekleyen Özüm'e üzerindeki kalın hırkasını çıkarıp verdi. Özüm reddetmeye çalışsa da fazla direnmedi. Omuzlarının üzerine atılan hırkaya sinen parfümün yumuşak kokusunu çaktırmadan içine çekti.

“Özüm hayatlarımız yeterince karışık. Her şeyi daha fazla berbat etmek istemiyor olsam da hislerimi artık içimde tutamayacağım. Dora’dan hoşlanıyor olmanın düşüncesi bile beni çıldırtıyor. Onu gerçekten seviyor musun? Her şeye rağmen...” beklenti dolu bir halde Özüm’ün beyaz yüzüne bakıyor olsa da gözlerini gözlerinden kaçırmaya çalıştı.

“Dora uzun bir süredir benim için bir şey ifade etmiyor. O akşam hesap sormaya sana geldim çünkü, çünkü...” cümlelerini toparlamaya çalışarak bir süre sesiz kaldıktan sonra devam etti Özüm;

“Benim hakkımdaki düşüncelerini önemsiyorum Alaz. Beni değersiz sıradan bir nesne gibi görmeni istemiyorum, anladın mı?” dudakları belli belirsiz kıpırdadı.

Özüm’e doğru yaklaşan Alaz onun kulağına doğru fısıldadı.

“Olan biten her şeyin seni bu kadar yormuş olması, dilimdeki dikenlerin seni bu kadar acıtmış olması beni kahrediyor. Ben içimdeki hisleri açık açık söyleyebilen bir adam değilim Özüm. Dilim dolanır, aklım durur hislerimi ifade ederken. Hele de senin yanında kendimi bu kadar vasat hissediyorken... Susmanın zamanı değil biliyorum.” ağızından çıkan sözlere kendi de şaşırır bir şekilde ateş gibi yanan yanaklarına dokundu. Kendi sıcaklığından güç almış gibi duruşunu dikleştirdi. “Her şeye rağmen yine de beni sever misin?”

Özüm şok olmuş bir şekilde karşısındaki genç adama bakıyordu. Dudaklarından dökülen sözcükler kulağına yabancı bir sese aitmiş gibi geldi.

“Peki sen, karşında soğuktan titreyen bu pijamalı, basit kızı gerçekten sevebilir misin?1

“Çoktan sevdim bile.” derken Alaz sesini kendi bile zor duydu.

İçten bir şekilde gülümseyen zıt renkteki iki çift göz birbirlerini ömür boyunca hiç bırakmamayı diledi. Alaz elini Özüm'e doğru uzattı. Birlikte yaptıkları ilk vals buymuşçasına zarif ama kusurlarla dolu bir dansa başladılar. Müziğin ritmini kulaklarında değil kalplerinde hissediyorlardı. Eğer yaşlı kurt Yafes dışarıdaki sese uyanarak bahçeyi kontrole çıkmasaydı, dansın sonunda gelebilecek masum bir öpücük aşklarının mührü olabilirdi...1

Neyse ki büyükbaba yaşlı bacaklarıyla gelene kadar Alaz hızla gözden kayboldu. Yıldızlarla dolu gökyüzüne bakan Özüm içine ferahlık veren Rabbine teşekkür etti.7

 

Bölüm : 10.02.2025 01:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...