4. Bölüm

~4.BÖLÜM~

M. Yaprak Epli
m.yaprak_epli

"Özel numara arıyor..."

Özel numara mı?

Özel numaradan kim, beni niye arasın ki?

Neyse...

Açalım da öğrenelim o vakit.

"Alo?"

Sessizlik...

"Alo?"

Kaşlarımı çatıp telefonu kulağımdan çektim ve ekrana baktım kapatmış mı diye ama hayır, arama hâlâ devam ediyordu. Ee neden konuşmuyordu o zaman?

"Alo?"

Yine sessizlik...

Anlaşıldı!

Bazı insanlar eğlence niyetine rastgele bir numara çeviriyorlar ve işletmeye çalışıyorlardı. Bana da denk geldi herhalde bu. Daha fazla konuşmadan kapattım telefonu. Böyle işsizlere harcayacak vaktim yoktu benim. Zira vaktim değerliydi. Ayrıca birileri bunlara telefon ile işletmenin masum olmadığını, tam tersine kul hakkına girebileceğini anlatmalıydı. İnsanların vakitlerinden çalıp kandırmaya çalışmaları ne kadar doğruydu!?

Derken telefon yine çalmaya başladı.

"Özel numara arıyor..."

Yine mi!

Hayır, konuşmuyorsa ne diye bir daha arıyordu? Acaba bir ihtiyaç sahibi mi arıyor? Çekindiği için konuşmuyor olabilir mi? Af, bu vicdanım! Bunun oldukça düşük bir ihtimal olduğunu bilmeme rağmen vicdanıma karşı gelemedim ama mantığım biliyordu ya, kesin işletmek için arıyorlardı.

El mecbur aramayı bir daha yanıtladım, arayan kişinin bu sefer konuşacağını umarak...

"Alo?"

Ve tekrar sessizlik!

Ne diye inanıyorsam! İşletiyorlar işte!

Bekledim birazcık konuşur diye ama aynı sessizlik hâlâ hüküm sürüyordu.

"Alo?"

Alo, alo demekten sıkılmıştım artık. Ve şundan da emindim artık. İşletiyorlardı!

Rabb'im böyle işsizlere mağfiret buyursun duasıyla telefonu kapattım.

O sırada otobüsün gelmesiyle rahat bir nefes verdim. Kartımı bastırıp en arkalara doğru gittim. Saat henüz dokuz civarıydı. Bu yüzden maalesef ki kalabalık kaçınılmazdı.

En arkalarda bulduğum bir yere oturdum. Yaşlı bir teyze vardı yanımda. Ben çantamdan okuma kitabımı çıkarınca şaşkın şaşkın baktı yüzüme. Ben de hafifçe tebessüm ettim. Kaldığım yerden devam ederken birden konuşmasıyla tekrar teyzeye döndüm.

"Vay, demek 'İrade Terbiyesi' okuyorsun ha?"

"Evet efendim. Okumuş muydunuz?"

"Tabi ki okudum ama keşke senin yaşlarındayken okusaydım. Bu kitap senin yaşlarında okunması gereken bir kitaptır. Ee ne dersler çıkardın bakalım?"

"Açıkçası efendim, okunması zor, büyük bir dikkat gerektiren ve anlaması zahmetli bir kitap. Fakat içerisindeki bilgiler müthiş. Çok etkilendim doğrusu. Jules Payot gibi bir hocam olsun veya onunla yaşarken tanışmak isterdim. Adam öylesine gerçekçi konuşmuş ki hayata dair, bunun yanında bu zorlu hayat şartlarında irademizi nasıl terbiye edeceğimizin yöntemlerini akıl ve mantık yoluyla anlatması beni her okuduğumda daha da etkiliyor. Kitabı bitirdikten sonra bir daha okumayı düşünüyorum ki önceki okuduklarımdan kaçırdığım veya anlayamadığım dersleri alabilirim diye."

"Aferin çocuğum sana. Ben öğretim görevlisiyim ve bu kitabı okumaları gerektiğini sık sık öğrencilerime hatırlatsam da hiçbirinin elinde bu kitabı göremedim. Senin elinde de görünce hem şaşırdım hem de mutlu oldum. Çünkü gençken bu kitabı okumayan insan kendine çok yazık etmiş olur. Yaşı geçip de okusa bile benim gibi 'keşke gençken okusaydım' der, durur."

"Çok haklısınız efendim. Ali Fuat Başgil ve Cemil Meriç gibi usta önderler bu kitabı bu kadar övüp benimserken bugünün gençleri anlaşılması zor ve okuması zahmetli diye üşenip ellerine almıyorlar. Oysa böylesine yararlı olan bir kitabı okumak, arzu ve isteklerini bir kenara bırakıp onları daha akılcı kullanmayı ve kendine hakim olabilmeyi öğretir."

"Peki sen nereden duydun bu kitabı? Merak ettim açıkçası. Eğer senin ilgini çekmişse mutlaka diğer gençlerin de ilgisini çekecek bir alandan duymuş olmalısın?"

"Öyle zaten efendim. Sosyal medya aracılığıyla gördüm kitabı. Fakat her sosyal medyayı kullanan böyle değerli kitaplarla karşılaşamıyor maalesef. Sosyal medyayı doğru kullanmak çok önemli bu noktada."

"Seni alıp öğrencilerimle konuştursam mı ne yapsam?"diye güldü. "Sen nasıl bir gençsin ki bu zamandaki diğer gençler gibi eğlenmeyi değil de başarıya merdiven dayayabilecek kadar bilinçlenmeyi seçtin? Gerçekten şaşırmadan edemiyor insan."

"Efendim küçüklüğümden beri bilime epey bir ilgim vardı. Ne yapsam bu ilgimi doyuramadım. Ne okul derslerinde ne de çevremde. Zira bu ülkede çok üzülerek söylüyorum bilim yapmak hiç önemsemiyor. Bu da bilime ilgisi olan öğrencilerin motivasyonunu düşürmesi bir yana canlı olan ilgilerini de öldürüyor."

"Senin ilgin hâlâ canlı anladığım kadarıyla. Peki sen bunu nasıl başardın?"

"Efendim ben de müslümanım siz de müslümansınız. Farklı bir dine mensup iseniz beni düzeltin lütfen."

"Yok, müslümanım tabi ki."

"Hah. Ben müslüman olduğum halde güzel dinim İslam hakkında hiçbir şey bilmediğimi fark ettim. Bunu fark ettiğimde ise daha ortaokulda falandım. Liseye geçtiğimde bol bol okumaya başladım. O zamanlar ilçeye yeni bir halk kütüphanesi açılmıştı. Benim kitap alacak param yoktu ama Rabb'im hamdolsun bana, bizlere bir kütüphane vermişti. Üyeliğimi yaptırdığım o gün beni görmeliydiniz, hayatımda hiç bu kadar heyecanlı ve istekli olmamıştım. Ki okumaya ilgim büyüktü, yaşımdan bile! Ta bu yaşıma kadar sürekli okuyup durdum. Gözlerimin sırf bu yüzden bozulması beni hiç üzmedi. Zira biliyordum ki gülü seven dikenine katlanır. Okumanın yanında araştırmama yardımcı olacak, dil öğrenmemi veya güncel şeylerden geri kalmamam için beni geliştirecek kurs eğitimleri aldım. Teknoloji ve interneti de ilim öğrenmek için kullanmaya çalıştım. Videolar izledim. Sohbetler, seminerler, konferanslar, paneller... Hiçbirini kaçırmamaya çalıştım. Ki ilgi alanıma giren hiçbir sosyal ve bilimsel toplanmaları kaçırmadım elhamdülillah. Bunların hepsi gelişmeme ve kendimi tanımamda yardımcı oldu diyebilirim."

"Çok etkilendim doğrusu."dedi hayran hayran bakarak. "Baksana? Numaramı versem yine böyle sohbet eder miyiz?"

Numara konusunda hassas olsam da bu kadına çok ısınmıştım.

"Olur efendim, nasıl isterseniz."

"Burada mı yaşıyorsun?"

"Hayır efendim. Aslen Erzurum'luyum ama buraya atandım."

"Öyle mi? Senin adına sevindim. Ben de İstanbul'da yaşıyorum. Kızımla torunum burada yaşıyorlar. Onları çok özledim ve ziyaret edeyim dedim."

"Eşiniz evde kalmak istedi herhalde?"

"Eşim rahmetli oldu iki yıl önce."

"Çok özür diliyorum efendim, bilmiyordum."

"Özüre gerek yok tatlım. Hem nereden bileceksin ki zaten, üzülme. Eşim vefat ettikten sonra İstanbul'da tek başıma yaşamaya başladım. Orada öğretim görevlisiyim. Yolun düşerse İstanbul'a, mutlaka beklerim."

"Aslında yılın bu zamanlarında kitap fuarları yoğun bir şekilde düzenlenmeye başladı. Ben ve arkadaşım elimizden geldiğince kaçırmamaya çalışırız. Bu sayede gelirsem mutlaka sizi arayacağım inşaAllah."

"Gerçekten çok sevinirim. Sohbetin çok tatlı."

"Estağfurullah efendim. Benim ineceğim durak yaklaştı. Müsaadenizi isteyeceğim."

"Güle güle tatlım. Tekrar görüşmek dileğiyle."

Ona telefon numaramı verip vedalaştık. Otobüsten indiğimde telefonumu çıkardım ve gördüğüm manzara ile şoka girdim.

"Özel numaradan 28 cevapsız arama..."

Telefonum sessizde olduğu için göremedim herhalde. Sessize ne zaman aldım, onu bile hatırlamıyordum. Bazen elim de çarpabiliyordu pekâlâ. Ama 28 cevapsız arama nedir ya mübarek!?

***

Otelden içeriye girerken aklımı özel numara meselesi kurcalamıştı.

Neden gizleniyordu?

Neden özel numaradan arıyordu?

Ve en önemlisi neden konuşmuyordu?

İşletenlerin yeni yöntemi miydi bu? Kafam karışmıştı. Aslında baştan aramayı cevaplamakla hata yapmıştım. Onlar da bundan cesaret aldılar tabi, uğraştıkça uğraşıyorlardı.

Da... Kafamı kurcalayan bir şey daha vardı? Yahu bu nasıl işsizlik? Müslümanlar olarak işimiz vaktimizden çoktu. Bu işsizlik niye o halde? Bazı insanların eğlence anlayışına şaşırıyordum doğrusu.

Ama özel numaralardan gelen aramaları engellemeliydim ki bir daha vaktimi almasınlar. Da... Bu telefonu yeni almıştık. Çok da karmaşık bir şey. Bizimkiler de ala ala yeni çıkan bir modeli almışlar! Alsaydınız ya normal bir tane. Nereden engelleyeceğim ben bunu şimdi?

Mahmut amcaya selam verip odama geçtim. Telefonu ne kadar kurcaladıysam da nereden engelleyeceğimi bulamadım. Bundan sıkılıp banyoya girdim ve soğuk suyla abdest aldım. Geri döndüğümde telefon yine çalmaya başlamıştı.

"Özel numara arıyor..."

HasbinAllahu ve ni'mel vekil!

Suyunu çıkardınız ama he!

Neden sinirleniyorsam? Kapat, olsun bitsin işte. Hayır, dalga mı geçiyorsunuz!? Arayıp arayıp konuşmamak nedir? Zaten işleten insan, dalga geçmek için işletir ya. Benimkisi de soru işte!

Elimdeki telefon tekrar ötünce düşüncelerimden sıyrıldım.

"Annem arıyor..."

Özel numara zannetmiştim. Şükür ki değilmiş.

"Selamün aleyküm anneciğim?"diye yanıtladım aramayı.

"Ve aleyküm selam kızım. Nasılsın, neler yapıyorsun?"

"Ev meselesini merak ettiğin için aradın değil mi?"diye güldüm.

"Başta onun için arayacaktım ama bu sefer aramamın nedeni başka."

"Hayır olsun inşaAllah. Ne oldu, bir sorun mu var?"

"Yahu bugün eve bir demet çiçek geldi."

"Çiçek mi? Kimden gelmiş?"

"Bilmiyoruz ki. Ne isim ne başka bir şey. Şaşırdık kaldık. Sen göndermişsindir diye sana sorayım dedim."

"Yoo. Ben göndermedim. Kimden geldi acaba? Belki de yanlış gelmiştir."

"Biz de başta böyle düşündük, hatta sorduk, soruşturduk ama kurye sizin adrese gönderildi dedi. Kızım dur kapı çalıyor. Ben seni sonra tekrar ararım tamam mı?"deyince vedalaşıp kapattık.

Allah Allah. Önce özel numara, şimdi de kimden ve nereden geldiği belli olmayan çiçekler... Ne oluyor böyle?

Hayır olsun...

-Bölüm sonu-

Bölüm : 18.09.2024 17:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...