34. Bölüm

~34.Bölüm~

M. Yaprak Epli
m.yaprak_epli

Arkama döndüğüm gibi Mukaddes ile göz göze geldik.

Mukaddes'in gözü bir benim, bir Melek teyzenin üzerinde gelip gidiyordu. Allah'ım ne olur, bir şeyleri yanlış anlamış olmasın. Amacım Ahmet'in annesini kendi tarafıma çekmek değildi. Yani şu anki durum ne kadar yanlış anlaşılmaya müsait olsa da inşaAllah Mukaddes yanlış anlamaz diye dua ediyordum.


"Aa kızlarım hoşgeldiniz."diye salona damlayan annem sessizliği bozan kişiydi. Ben zaten ağzımı açıp tek kelime edemiyordum yanlış bir şeyler söylerim diye.

"Aa Melekciğim gidiyor musun?"dedi annem Melek teyzenin ayağa kalktığını fark ederek.

"Beyim bekler Salihacığım. Biz Ceylan ile konuşacağımızı konuştuk zaten. Her şeyin hayırlısı inşaAllah."deyince Mukaddes öyle bir bakış attı ki bana, yutkundum. Sonra da başını yere eğdi. Allah'ım şu an o kadar kötü hissediyordum ki bir kez daha Yeni Zelanda'ya kaçıp gitmek istedim. Neden kimse anlamıyordu? Çok zordu çok... Evet, Ahmet ve Mukaddes de bu imtihandan yeteri kadar nasiplerini almışlardı fakat ben arada kalan kişiydim. İmtihanım çok daha büyüktü, sınavım çok daha zorluydu ve ben hâlâ ne yapacağımı bilmiyordum. Allah'ım Sen yardımcım ol Rabb'im.

Annem Melek teyzeyi kapıya kadar geçirirken Seyhan "Ceylan sen kızları yukarı götür. Rahat rahat konuşursunuz. Ben de size çay demleyeyim tamam mı?"deyince başımı salladım sadece. Kızlara yine tek laf edemeyip elimle gitmemizi işaret ettim. Onlar önden, ben arkadan merdivenleri çıkıp yukarıya, odama ulaştık.

Onlar geçip yataklara otururken ben de kapıyı kapatıp sandalyeye oturdum. Bir süre hiç konuşamadık ama en sonunda sessizliği bozan taraf Mukaddes oldu.

"Neden Ahmet'i reddettin Ceylan?"

Şaşkınlıkla ona baktım. Nedeni yeterince açık değil miydi?

"Mukaddes ben en iyi arkadaşlarımdan biri ile sevdiği adam arasına giremem, kusura bakma."

Mukaddes acı acı güldü.

"Ne sevdiği adam Ceylan? Onun çocukluk aşkı sensin. Rüyasında gördüğü saliha kadın da sensin. Benim Ahmet'le hiçbir bağım kalmadı artık. Anla bunu."

Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Her an ağlayacak gibi duruyordu. Kıyamam ya, benim yüzümden ikisi de perişan haldeydiler. Şimdi her şeyi nasıl göz ardı ederdim.

"Ahmet'in çocukluk aşkı muhabbetinden haberi yok."

"Nasıl yani?"

"Yok işte. Seni hâlâ çocukluk aşkı olarak biliyor ve beni sadece rüyasında gördüğü için çağırmış."

"Ceylan neden ona gerçekleri söylemedin peki!"

"Ben... Ben sadece sizin aranıza..."

"Ceylan biz diye bir şey kalmadı artık. Bunu neden anlamıyorsun! Onun benimle olan tüm bağlantısı yanlış anlaşılma üzerine kuruldu bugüne kadar. Onun tek gerçeği sensin."

"Mukaddes sen onu, o da seni seviyor. Benim için bu yeterli bir sebep."

Mukaddes tekrar güldü acı acı.

"Evet, seviyor ama çocukluk aşkı zannettiği için. Gerçekleri öğrendiğinde aslında sevdiği kişinin sen olduğunu anlayacak ve bana dair içinde hiçbir şey kalmayacak."dedi gözünden bir damla yaş dökülerek. Dayanamayıp el koyayım dedim.

"Mukaddes-"

"Hayır Ceylan! Bu konu burada kapanmıştır. Üstelik sen de Ahmet'i seviyorsun. Gözümden kaçtığını düşünme."deyince önce şaşırsam da sonra utançla başımı yere eğdim. İtiraz etmek istedim, hayır demek istedim lakin yapamadım.

"Biliyorum. Ahmet'e hayır demenin tek sebebi benim ama Ceylan gerçek şu ki sen bizim değil, ben sizin aranıza girmişim bugüne kadar. Bunu geç de olsa fark ettim. Bu yüzden Ahmet'ten kaçma artık. Benim tanıdığım Ahmet zaten bu işin peşini bırakmaz. Dolayısıyla senin de. O işlerini hep Allah rızası için yapan biri oldu. Konu evlilik olsa da. Bunun en iyi şahitlerinden biri de benim."

Kapının tıklatılması ile Mukaddes sustu. Seyhan'dı. Çay ve tatlı getirmişti. Kalkıp servis yapmasına yardım ettim ben de. Bugün ne çok şey yaşamış, ne çok misafir ağırlamıştım böyle. Omuzlarımdaki yük katlandıkça katlanıyordu.

"Bugün yaptığım tatlı kızlar. Hadi Afiyet olsun. Tatlı yiyin, tatlı konuşun."dedi ve çıktı. Hiçbirimizden çıt çıkmadı. Ela geldiğinden beri susuyordu zaten. Sanırım Mukaddes ile konuşmamızın bitmesini bekliyordu. Mukaddes ise Seyhan ağladığını görmesin diye başını eğmiş, o gittikten sonra kaldırabilmişti.

"Biliyorum Ceylan. Bu senin için de zor bir durum ama Ahmet için hayırlı olan eş ben değil, sensin. Lütfen kararını buna göre ver. Arada ben olduğum için değil. Senden rica ediyorum."diye uzun uzun bakınca gayri ihtiyari başımı sallamak zorunda kaldım.

"Bu konuyu hallettiğimize göre ben kalkayım o zaman."diye ayaklandı Mukaddes.

"Ama daha çayını ve tatlını bitirmedin. Hem çok erken. Daha yeni geldiniz."

"Buraya gelirken Ela'ya da söyledim. Bu konu üzerimde bir yüktü. Onu atmaya geldim Ceylan. Bunları sana anlatmaya ve içini rahatlatmaya gelmek benim sorumluluğumdu."dedi ve yaklaşıp elimi tuttu. "Ahmet ile aranda hiçbir engel kalmasın istedim. O ben olsam bile. Görevimi hallettiğime göre artık gideyim. Biliyorsunuz evin en büyük kızı benim. Haliyle yemek ve diğer ev işi sorumlulukları bana düşüyor. Akşam da oldu. Babam birazdan eve gelir. Anneme hemen döneceğimi söylemiştim. O yüzden gideyim. Başka bir zaman tekrar görüşürüz inşaAllah. Allah'a emanet ol."

Dayanamayıp boynuna sarıldım.

"Mukaddes lütfen hakkını bana helal et. Eğer buraya gelmeseydim senin de Ahmet ile aran açılmayacaktı. Çok özür dilerim. Beni affet."dedim gözlerimden yaşlar döküle döküle.

Mukaddes hemen kendini benden ayırıp sertçe yüzüme baktı.

"Hiç senin gibi müslüman bir hanıma böyle laflar yakışıyor mu? Duymayayım bir daha Ceylan. Yoksa gerçekten çok kızarım bilesin bak!"deyip gözyaşlarımı sildi. "Bizde Allah ne derse o, unuttun mu? Bizim için hayırlı olanı bilemeyiz güzel arkadaşım. Bak, Ahmet için hayırlı olan kişi ben değilmişim, senmişsin. Bunu kabullenmemek hiç kimseye bir fayda sağlamaz. Ben kabullendim. Sen de artık hiçbir şey için kendini suçlama tamam mı?"

Çok daha iyi hissediyordum artık. Demek ki Mukaddes'in benimle bu konuşmayı yapması gerekiyormuş. Allah ondan razı olsun. Ne güzel bir arkadaş, ne güzel bir müslümandı. Rabb'im ona hayırlı bir eş nasip etsin.

Tekrar sarıldık birbirimize. Ela da dayanamayıp geldi, sarıldı bize. O da ağlıyordu. Allah'ım sırf bu evlilik yüzünden arkadaşlarımla aram açılacak diye çok korkmuştum ama Sana şükürler olsun ki öyle bir şey olmadı. Sana ne kadar şükretsem azdır Rabb'im. Bugün üzerimdeki tüm yükü kaldırdın. Elhamdülillah... Elhamdülillah...

***

"Dikkat et Mukaddes. Allah'a emanetsin."dedik en sonunda arkasından. O da bize el sallayıp gözden kaybolana değin kapıyı kapatmadık Ela ile.

Ela belime sarılıp Mukaddes'in arkasından baktı.

"Ya Ceylan'ım... Her sıkıntıda bir rahmet vardır. Bak, her şey düzeldi sayılır. Ahmet ciddi ciddi eniştemiz oldu. Nereden nereye?"

"Daha her şey düzelmiş değil Ela."

"Ay vallahi hiç söylenmelerine katlanamayacağım şimdi. Yürü yukarıya çıkalım da bana bugün olan biten her şeyin en ince detayına kadar anlatıyorsun. Hadi hadi!"

"Tamam Ela çekiştirme geliyorum ya. Şu meraklı melahata bakın hele."

"Kız Seyhan'ın eli de pek hamarat he. Az önce tatlıdan bir kaşık aldım enfesti ya. Çaylar soğumadan gidelim de tatlının tadını çıkaralım."deyince güldüm.

"Ela alemsin ya. Seyhan'ın maşaAllahı var. Hep yeni yeni şeyler denemeyi seviyor. Yemek yapmayı bu kadar seven bir insan daha önce görmedim desem yeridir. Ben çalışmayı daha çok seviyorum. Yemekle o kadar uğraşmak vakit kaybı gibi geliyor, bilmiyorum."diye konuşa konuşa odaya girdik ve karşılıklı oturup çaylarımızı aldık.

"Ya bunu sohbetin sonuna ekleyelim Ceylan'ım. Ben şu an meraktan ölüyorum. Hadi anlat bir an önce."dedi tatlısına dalarak. Vallahi bu kız tatlıdan da tatlıydı. Tan boşuna aşık olmamıştı buna işte.

Ben de tatlımdan bir kaşık alıp üstüne de çayımı içtikten sonra başladım bugün Ahmet'le yaşadıklarımızı anlatmaya. Sabah Ahmet, öğlen Betül, akşam da Melek teyze ve Mukaddes'ler ile olmuştum tümüyle. Bugün bitmezdi herhalde.

"Ne yalan söyleyeyim Ceylan'ım. Ahmet sana, sen Ahmet'e çok yakışıyorsunuz. Hem tip olarak hem de düşünce olarak. Bu arada her şey iyi, tamam da benim aklıma bir şey takıldı."

Gerçekten de çok güzel yapmıştı tatlıyı Seyhan. İnsan yemeye doyamıyordu. Tatlımdan bir kaşık daha alıp Ela'ya döndüm.

"Neymiş Ela?"

"Ahmet neden sana çok eşlilik hakkında öyle bir soru sordu o zaman?"

Şaşkınlıkla başımı kaldırıp Ela'ya baktım.

"Bilmem, bak bu hiç aklıma gelmedi işte."

"Neden buluştuğunuzda sormadın Ceylan ya?"

"Ela o kadar şok olmuştum ki hiç aklımın ucundan bile geçmedi ama şimdi benim de aklıma takıldı. Nasıl öğreneceğiz şimdi biz bunu."

"Çok basit. Tekrar buluş onunla."

"Ne? Hayır. Utanıyorum. O bana baktığında bile bir tuhaf oluyorum. Tekrar nasıl karşısına çıkarım Ela?"

"Başka çaren yok Ceylan. Hem evlilik konusunda artık önünüzde bir engel kalmadığına göre buluşup bunların hepsini konuşmalısınız. Sonuçta evlilik bu. Şakaya gelmez. Bu sayede neden çok eşlilik hakkında öyle bir soru sorduğunu da sorup öğrenmiş olursun."

"Af Ela. Bilemedim. Başka bir yolu yok mu bunun ya?"

"Ceylan'ım ama ne konuşmuştuk seninle daha önce? Korkularından kaçmak yerine yüzleş. Yüzleş ki işler rayına girsin ama değil mi?"

Bir süre susup yere baktım. Ela'ya cevap veremeden odaya annem daldı. Kulağında da telefon vardı.

"Ne oldu anne?"

"Ceylan'ım, Ahmet oğlum seninle konuşmak istiyormuş..."

-Bölüm sonu-

Bölüm : 07.10.2024 16:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...