
Sis her yeri kaplamıştı gözlerimi yakıyor nefes almamı zorlaştırıyordu. Duyduğum öksürme sesleri de bunu kanıtlar niyelikteydi. Bir adım ileri atmaya çalışırken kolumdan tutan el ilerlememe engel oldu. O elin sahibinin savcı olduğunu anladığımda büyük bir rahatlamayla nefes verdim. Büyük ihtimalle katil bu sis bombasını atarak kaçmıştı. Yine onu yakalayamamıştım . Ancak yakın bir zamanda her şeyi öğrenecek ve öyle yakalayacaktım. Her ne kadar süreli bu döngü tekrar etsede sabırlı olmam geriyordu. Uzun bir süredir bekliyorduk ama hâla sisten bir şey gözükümüyordu. Kapılar ve olan bütün camlar da açıktı ama katil ne attıysa bir türlü geçmiyordu. Artık ayakta bile zor duruyordum. Tam bu sırada savcının eli belime yerleşti. Şimdi onun sayesinde rahatça ayakta durabiliyordum. Neredeyse yarım saat olmuştu büyük ihtimalle katil de kaçmıştı. Bizim gibi bekleyeceğini düşünmüyordum. Zihnim bulanmaya başlamıştı nefeslerim daralıyordu. Sis artık azalmaya başlamıştı . Gözlerim hâla bulanık görüyordu ve bu durum kısa süre içinde düzelince hızlıca etrafa göz gezdirdim. Rasim başkan, Çınar, Yavuz, Kardelen, Cihangir ve savcı hepsi buradaydı. Bir dakika Pelin, Pelin yoktu. Tekrar baktığımda yine onu göremedim. Allah kahretsin ki Pelin yoktu. Katilin kaçırdığını düşünmeden pozitif bir şekilde olaya baktım ama yine sonuç katile çıkıyordu. Pelin kaçırılmıştı bu gerçekle bir adım daha geri giderken saçlarımı yolacaktım . Derin bir şekilde nefes alırken tekrar emin olmak için etrafı taradım yine yoktu. Delirecektim. Yine birileri elimizden gitmişti. Hemen karşımdaki sandalyelerde oturan kişilerin iplerini çözdüm . Pelin'in sandalyesine bakınca herhangi bir ipucu aramaya başladım. Bir ayakkabıdan başka bir şey yoktu. Pelin'in ayakkabısının bir teki onun dışında hiç bir şey yoktu. Katil kaşla göz arasında yine işini halletmişti . Hemen katilin aramada olan evine gitmeyi düşündüm ama yine bir oyun olabilirdi . Etrafı incelemeye başladım yoksa bu olanlara karşı sinirim hiç geçmeyecekti . Nasıl içeri girmişti bunu çözmem gerekiyordu. Tamam Selim abinin evlatlık kızı olabilirdi ama buraya girmesinin bu kadar kolay olduğunu düşünmüyordum. Aklıma attığı gaz bombası geldi tesistekilerin hepsini bu kadar çabuk alt edebiliyorsa kısa ve etkili bir yöntem olması gerekirdi. Ve bunun içinde bayıltıcı bir gaz salmış olabilirdi. Herkes bu gazın etkisi ile bayılmış olabilirdi. Bütün odaları gezmeye başladığımda gördüğüm görüntüler korkunçtu herkes yerlerdeydi . Bu durum da düşündüklerimin doğruluğunu kanıtlıyordu. Zaten az önce attığı gaz da gitmek bilmemişti . Ben bunları düşünüp tartarken telefonumdan gelen bildirim sesi ile yerimde sabit kaldım. Yine kesin bir şey olmuştu ya da olacaktı. Artık şaşıramıyodum bile . Elim hızlı bir şekilde telefonuma gidince hemen ekrana düşen mesaj ike karşılaştım. Tek bir mesaj vardı ve oldukça sinir bozucuydu.
" İkinci sürprizimi de aldığına göre yeni bir sürprize ne dersin ? Yarın atacağım adrese tam 12.00' da yanlız başına gelirsen bir gerçek ile daha yüzleşirsin. Hem de belki Pelin'i geri alırsın . Ama ölüsü de olabilir belli olmaz."
Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. Yine biri ölsün istemiyordum birini kaybetmekten çok yorulmuştum. Ancak bu mesajı yiyecek kadar salak değildim tabii ki tek başıma gitmeyecektim . Ama Pelin için elimden geleni yapacaktım bu uğurda bir daha ölüm olmayacaktı. Katilin içini ve sırlarını çözmeden bu iş burada son bulamayacaktı. Hemen yapmam gereken şeyleri kendime hatırlattım. Katilin bahsettiği o kolyeyi bulmak istiyordum neden ikimizde de vardı onu bulmam gerekiyordu. Ekiptekiler bayılan insanları kontrol etmek için etrafa dağılmıştı ben ise bunu fırsat bilerek büyük adımlar ile odama ilerledim . Mektupların yanına doğru gitmek en iyisi olacaktı . Odama girince yatağımın yanındaki komodinin çekmecelerine baktım. İlk ve ikinci mektup zarfını da detaylıca incelediğimde bir şey çıkmamıştı. O yüzden elim okumadığım üçüncü mektuba gitti. Hem mektubu okuyacaktım hem de zarfın içini inceleyecektim . Hızlıca üçüncü zarfa yöneldim. Bu sefer mektubun tarihi 26 Ağustos 2013'tü. Bu 26 ile ilgili bir olay var mıydı bu da aklımın bir köşesinde yer ediyordu. Mektubu açınca yine beklediğim o ismi gördüm yine bana yazılmıştı.
Sevgili Ada,
Evet Ada kızım nasılsın büyük ihtimalle başına açtığım bu belalar yüzünden benden nefret ediyorsundur. Haklısın haksızsın diyemem benim yüzümden oldu kabul ediyorum. Ama bir an olsun beni de anlamaya çalış lütfen. Aslında bu mektubu yazma sebebim bir nevi düşüncelerimden kaçmak için ama asıl amacım sana bu kolyeyi vermek. Bu kolyede birlikte son mutlu anımızın olduğu fotoğraf karesi var . Bu an benim için çok önemli umarım sende bir gün değerine varırsın. Ancak hatırlamayacaksın diye ödüm kopuyor ama bir şey yapamayacağımın da farkındayım. Sana bir şey itiraf etmek isterim belki beşinci mektubumda gerçeklere kavuşursun. Ama yine kesinliği yok cesaretime bağlı. Biliyor musun geçende bir şey fark ettim. Ben yaşamak için çabalayan yaşamayı çok seven ben artık bu hayattan zevk almadığımı anladım. Yaşamak bana artık sadece acı veriyor ama sen böyle bir hayat yaşama kendini üzme. Şimdi onun yanına gideceğim seni götüremeyeceğim çünkü bir daha araya gelmeniz pek mümkün değil. Hem sizinle geçecek koskoca iki ayım var iki ay . Kimine göre kısa kimine göre de upuzun bir zaman dilimi. Benim için ne kısa ne de uzun çünkü ben zaten yaşamıyorum. Yaşayan bir ölüden farkım yok sadece ,yiyorum, içiyorum ,uyuyorum ,evde geziyorum bu kadar . Anneler kızlarının kaderini yaşar derler biliyorum sen zeki bir kızsın benim gibi basit bir hataya bulaşmazsın . Hep iyi olmaya bak .
Seni her şeyden çok seven annen Seda.
Mektubu bitirince tek hissettiğim hiç bir şey hissetmediğimdi. Artık bir şey hissedemiyordum sadece katili bulmaya odaklanmıştım. Bu yaşadıklarım bana o kadar saçma geliyordu ki hele bir sonuca ulaşamamak daha da deli olmama sebep oluyordu. Evet gittikçe deliriyordum . Katil bütün sinirlerimle oynamıştı. Ama devam etmemi sağlayan tek şey pes etmeme kararımdı. Ancak bu aralar annem ile aramızda olan bu görünmez bağın kopmaya başladığını hissediyordum. Annemin her mektupta kendini suçlaması ama hiç bir şeyi ısrarla açıklamaması çok saçmaydı. Mektupta bahsedilen gibi zarfı biraz daha inceledim . Karşılaştığım kolye moralimi biraz da olsa yerine getirirken kafamı yastığıma yaslayıp düşünmeye başladım. Ben bunca şeyin arasında tek başıma savaşmıştım ve bazı şeyleri hep kendimce halletmiştim. Bazen o kadar şeyi atlamışım gibi geliyordu ki her türden eksik hissediyordum . Artık yanlız savaşmayacaktım. Her şeyi savcıya onu hatırladığım andan itibaren anlatmaya başlayacaktım. Çünkü aslında farkında değil gibi davranıyordum ama ona karşı boş da değildim bunu anlamıştım. Kafamı koyduğum yastıkta verdiğim kararlar ile sanki daha da hafiflemişti. Bundan sonra tek başıma kendimi bitirmeyecektim. Artık gerçekler ile savaşacaktık. Elime sıkıca bastırdığım kolyeyi hızlı hareketler ile boynuma geçirdim. Biraz inceledim önceki kolyede fark etmediğim bir detayı şimdi fark etmiştim. Kolyenin açılır kapanır kapak kısmının kenarında altın harflerle kazınmış iki tane harf vardı. E ve A arasında da gül sembolü vardı. Bu detay beni derinden sarsmıştı yine bir detay yakalamıştım ama çözemeyecek olma düşüncesi içimi burkuyordu . Bu sırada uykunun beni çeken ellerine istemeden de olsa kendimi teslim ettim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 647 Okunma |
174 Oy |
0 Takip |
33 Bölümlü Kitap |