28. Bölüm

PAPATYALI TOKA

Elif Eylül Özmen
margaritga_okur06

Gördüğüm saçma bir kabusla güne yeni başlayan güneş ışınları sayesinde gözlerimi açmıştım. Kabusu hatırlamamak için çabalasam da bu mümkün değildi. Annemi görmüştüm artık sevgiyle değil neredeyse nefretle karışık bir duygu ile. Kendi kendime bunları düşünürken bunaldığım için odamdaki balkona doğru ilerlemeye başladım. Savcıyla balkonlarımız yan yanaydı. O yüzden balkona ona pek yakalanmak istemeden çekinerek çıkmıştım . Ancak yakalansam da hâla onunla o konuyu konuşmadığım için kendimi suçlu hissettiğim için yüzüne bakmayacaktım. Balkona çıktığımda kenardaki sandalyelerden birini çekip oturdum. Savcıyla artık konuşacaktım bunun kaçışı yoktu. Ayrıca yeni bir tane şeyle daha uğraşmak zorundaydım. Dün gelen mesaj ile ne olduğunu şaşırmış ve bir şey yapamamıştım ancak şimdi savcı ile konuşmayı yaptıktan sonra halledecektim. Sandalyeden kalktığımda hemen odama açılan kapıdan içeri girdim. O ana kadar üşüdüğümü fark etmemiştim. Saat sabahın yedisinde olsa da yine de bir soğuk vardı tıpkı kalbim gibi… Elime komodinimin üzerindeki su şişesini alarak su ile ağzımı ıslattım. Saat biraz erkendi ama savcı uyanık olurdu biliyordum. Bilmesem bile öyle tahmin ediyordum. Odamdan bir hışımla çıktığımda savcının kapısına hızlıca varmış ve kapıyı tıklatmıştım. Bir kaç saniye sonra oldukça çabuk açılan kapı ile bir anda ne yapacağımı bilemediğim için savcının yüzüne boş boş bakıyordum. " Ada? Bir şey mi oldu? Bu saate burada olmanın sebebi ne ? İyi misin ? " Bu soru yağmuru ile derin düşüncelere daldım sahiden ben iyi miydim? Bu aralar özellikle şu anki cinayet davasını aldığımdan beri kendimi fark etmemiş sadece yaşamak için yaşamıştım. Ama artık duygularıma da vakit ayırabilecek bir düzeydeydim. Savcıyı normal bir şekilde incelemeye başladım. Koyu kumral saçlarını güneşte parlarken görmüştüm. Saçları bir o kadar düzenli ve parlaktı alnına dökülen bir kaç saç tutamıyla oldukça nefes kesici duruyordu. Ela gözleri ise, bir sonbahar öğleden sonrasının hüznüyle doluydu. Kahverenginin sıcaklığına serpiştirilmiş yeşil kıvılcımlar, sanki düşen yaprakların altındaki saklı cennet bahçesini hatırlatıyordu. Bir bakışıyla hem yakıyor hem de içine çekiyordu insanı. Beni herşeyinle böyle yerle bir etmen

doğru muydu be adam? Ben ona dalmış giderken sanırsam ilk başlarda uzak durmaya çalıştığım adama çekiliyor aşık oluyordum. "Ada ne oldu daldın gittin endişelendiriyorsun bak beni !" diyen ses ile irkilsem de belli etmeden direkt konuya girdim. " Konuşmamız lazım hem de acil." Bu dediğime ilk başta sorgulayıcı bir şekilde baksa da bir şey demeden beni odanın içerisine aldı. Yatağın hemen önündeki koltuklardan iki kişilik olanına oturduğumda savcı da tam karşıma yerleşti. Bir süre ne diyeceğimi bilemeden etrafı süzerken en doğrusunun konuya direkt girmek olduğu olduğuna karar vermiştim. Şanslıydım ki ben her konuya şak diye girip bir süreliğine şok yaşatırdım . " Hani seni unutursam papatyalı o tokayı verecektin yoksa sen de mi beni unuttun ?" Dediklerim ile oldukça afallarken gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Ağzını açıp tekrar kapayınca ne söyleyeceğini bilmediğini anlamıştım. Uzun bir bekleyişten sonra nihayet konuşmaya başlayınca derin bir nefesi dışarı saldım. " Vermedim, o tokayı veremedim çünkü beni unutmadığına inanmak istedim. Ama her bakışın her gülüşün bana öyle yabancıydı ki beni unuttuğunu kabullendim ama yine de veremedim. Şimdi belki bir şey ifade etmez ama al bu tokayı . Şimdiye kadar bunu vermediğim için affet beni bunca şeyi bize ben yaptım." Cebinden çıkardığı tokayı elime hafif bir şekilde bırakınca avucumdaki tokaya kısa bir süre bakarak savcıya doğru döndüm. " Asıl sen beni affet asıl herşeyi ben yaptım. Unutmam deyip unutan bendim o yüzden kusura bakma ama yine de beni istemezsen seni anla-" cümlemi tamamlayamadan dudaklarıma konan dudakları ile kısa bir şoka uğramıştım. Bir eliyle belimi diğer eliyle de yanağımı kavrayınca kendime gelmiştim. Bir elimi düzenli olan saçlarına daldırırken diğer elimi ensesine atıp saçlarıyla oynamaya başladım. Bu hareketim ile birbirimize daha da yaklaşırken tek hissettiğim uzun bir süre sonra gelen gerçek mutluluk hissiydi. Dudakları bende ayrılırken alınını alnıma yaslayarak bir süre nefeslerimizi kontrol etmeye çalıştık. Kalbim küt küt atıyordu ve nefes nefese kalmıştım. Nefeslerinin arasından bana nefes verecek o cümleyi kurduğunda yerle bir olmuştum. "Seni istememek ancak salaklara göre bir hareket olur . Seni hâla seviyorum ve suçlu da değilsin senin hatan yoktu. Evet, seni her halinle kabul ettim yine de kabul ederim." Bu sefer onu öpen ben olmuştum . Uzun bir şekilde öyle kalırken nefes nefese bir şekilde birbirimize sıkıca sarıldık iki dost , iki kardeş, iki arkadaş gibi değil iki sevdalı gibi. Tâki kapı kırılacakmış gibi çalınana kadar sarılmamız sürmüştü. Nefeslerimiz biraz olsun düzene girmişti girmesine ama dudaklarımız kıpkırmızı olmuştu. Bu duruma içimden söylenirken tedirginlikle savcıya baktım. Biraz gergin bir şekilde kapıya ilerlediğinde kapıyı açınca görüş alanımıza Cihangir girmişti . Cihangir güzelce bir şekilde bizi süzerken yüzündeki ciddi ifade bir anlığına da olsa yerini bir sırıtışa bırakmıştı. " Lan iki dakika ya, ne yaptınız siz?" ciddiyetle sorulan bu soru ile savcı ile birbirimize baktık ani bir hızla cevap veren savcı olmuştu. Bir elini ensesine atıp kafasını kaşırken konuştu. " Şey ya Ada biraz sinirlendi ağzıma bir tane yapıştırdı sonra da böyle eşit olmadı diye kendine de vurdu. Saçmalama istersen Cihangir kız neye uğradığını şaşırdı." Cihangir'in yüzündeki imalı ifade giderek genişlerken savcıya yanıt verdi " Ada mı ? Ada yapar öyle şeyler ya çok adaletli bir insandır kendisi." Bunu deyip bana göz kıparken gülüşü daha da büyümüştü. Bu dediğine gözlerimi devirerek yanıt verdim. " Sana ne be ne yaptıysak yaptık sana mı hesap vereceğiz! Sen ne için gelmiştin canım." Cihangir abim gibiydi o yüzden böyle bir şeyi görmesi pek etik gelmemişti ama umursamadım . Hemen bekletmeden cevabı yapıştırdı. " Sus abiye böyle denmez bu yaşta abi terliği yersin bak . Ayrıca ne yaptığınızı anladım ama sormak hoşuma gidiyor . He bu arada ben şey için gelmiştim Pelin'den haber geldi toplantı odasında sizi bekliyorlar. " Birden gülen yüz ifadem yerini ciddiyete bırakmıştı. Cihangir bunları ve bir kaç şey daha söyleyip odadan çıktığında savcı ile ikimiz kalmıştık. " İki dakika rahat yok öyle değil mi sarı şeker. " dediği şey ile kalbim yerinden oynarken beni saran kolları ile kafamı göğsüne yasladım ve bir daha bırakmayacak kadar sıkı sarıldım. Sarı şeker bana önceden söylediği ve söylemekten en çok zevk aldığı lakaptı . Bunu dediğine göre içinde hâla kırgınlıklar olsa da bu kırgınlıklar özlemin gerisinde kalmış demekti . Artık yavaş yavaş eskisi gibi Ada ve Volkan değil de biz oluyorduk içim bu gerçek ile kıpır kıpır olurken kokusunu uzunca içime çektim. Kokusu adeta yağmurun altında ıslanmak, rüzgarı teninde hissetmek, bir ormanda yürüyüş yapmak kadar hafif ve huzur vericiydi. Özlemimizi tam olarak gideremesek de artık bakmamız gereken bir görev vardı. Birden iş kimliğine bürünürken ciddi adımlar ile kapıya doğru ilerledik. Savcı da durumun ciddiyetini bildiği için bu kavuşma faslımıza biraz ara vermeyi göze almıştı. Acaba Pelin hakkında nasıl bir bilgi elde edilmişti? Bir yanım az önceki olay ile kıpır kıpırken diğer yanım Pelin için endişeliydi.

 

Bölüm : 02.08.2025 15:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...