4. Bölüm

4. BÖLÜM

Marselkalp
marselkalp

KEYİFLİ OKUMALAR

🍀

Yavuz şu an dönerse Nazelif’le burun buruna geleceğini biliyordu. Bu yüzden başını sallayıp bacağını geri indirdi. Ancak iki dakika sonra yine eski hâline döndü. Bir sabır çeken Nazelif, Yavuz’un bilerek yaptığını düşünürken saçlarının Yavuz’un elleri arasında olduğunu gördü. Yavaşça saçları çeken Yavuz, Nazelif’in kulağına doğru fısıldadı. “Rahat değilsen kucağıma oturabilirsin."

Tamamen Nazelif’i çıldırtmak için bunu yapan Yavuz başarılı da olmuştu. “Çok gıcıksın biliyorsun değil mi?” diye sordu Nazelif.

Bir kez daha Nazelif’in kulağına fısıldayan Yavuz “Biliyorum.” dedi ve kulağına doğru üfledi. Tüyleri diken diken olan Nazelif “Bunu niye yapıyorsun?” dedi.

“Neyi?” diye sordu Yavuz.

“Şu anınla sonraki anın yine uyuşmayacak. Net olsana biraz.”

“Ben buyum, beğenirsen.” dedi Yavuz.

Doğum günü kutlanmış, pastalar kesilmiş, şimdi de içecekler dağıtılıyordu. İçecekler Nazelif’e kalmışken sağdan başlayarak ilk Yavuz’a verdi. Nazelif’in eğilmesiyle açılan göğsü fark eden Yavuz küçük bir yutkunma sonrası Selim’i çağırdı. Yanına gelen Selim’e, Nazelif’in elindeki tepsiyi verip Nazelif’e döndü. “Sen gel yanımda otur.”

Bu duruma bir anlam veremeyen Nazelif iş yapmaktansa oturmayı tercih ederek fazla sorgulamadan yerine oturdu. Nazelif’in pastayı büyük bir iştahla yediğini gören Yavuz kendisine gelen pastayı da Nazelif’e verdi. “Al bunu da ye.”

“Olmaz çok kilo alacağım.” dedi Nazelif.

“Üflesem uçarsın kızım kilo alman gerek.”

Nazelif bir kıza göre ideal uzunlukta olduğundan kilosu çok belli olmuyordu. Hatta Yavuz’un sözlerinde haklılık payı vardı. Biraz zayıftı ama bu zayıflık ona yakışıyordu, bu inkar edilemezdi.

“Aslında hayır diyemeyeceğim.” Tatlıyla fazla arası olan Nazelif şu an kilosunu düşünecek durumda değildi.

Nazelif’in bu hâline gülümseyen Yavuz, Kaan’ın konuşmasıyla onu dinledi. “Eee Ada, yeni mi geldin buralara?”

Kaan’ın sözlerini başıyla onaylayan Ada “Bugün geldim.” dedi.

“Temelli mi?” Feyza’nın sorduğu sorunun cevabı Kaan’ı çok meraklandırıyordu.

“Yani bir iş bulursam temelli.” dedi Ada.

“Bulamazsan memleketine mi döneceksin?” diye sordu Tuna.

“Evet.” dedi Ada. Kaan yıkıldı...

“Biz sana iş buluruz.” dedi Yavuz.

“Vallahi hayır demem eniş-“ Nazelif’in dirsek vuruşuyla ne dediğinin farkına varan Ada hızlıca devam etti. “En içten dileklerimle teşekkür ederim.”

Sözleri anlayan Yavuz aslında beğenmişti bile. Tabii bu beğenme anlık oldu. “Benden bu kadar.” deyip ayağa kalktı.

“Daha kafeye gideceğiz abi.” dedi Selim.

“Ne kafesi yedik ya burada.” dedi ayakta dikilen Yavuz.

“Oyunbozan olma Yagıçı daha dans edeceğiz.” dedi Kaan.

“Biz kalkalım.” dedi Nazelif, Ada’yı da tutup.

“Vallahi ben eğlenceye gideceğim.” dedi Ada.

“Ben gelemeyeceğim.” dedi Nazelif tip tip Ada’ya bakıp.

“İyi o zaman Yavuz seni eve bıraksın.” Ada’nın sözüne hayretlerle bakan Nazelif “Ada!” dedi.

“Olur bırakırım.” dedi Yavuz.

“Hiç zahmet vermeyeyim.” Nazelif’in sözüyle geri yerine oturan Yavuz “Sırtımda mı taşıyacağım?” diye sordu.

Odadaki herkes kahkaha atarken Nazelif gülmüyordu. “Belki sen de partiye gidersin diye dedim.”

“Gitmeyeceğim dedim ya kızım.” diyen Yavuz niye oturduğunu bilmeden tekrar ayağa kalkıp time döndü. “Fazla dağıtmayın sabah antrenman yapacağız. İkili dövüşler artı koşu.”

Herkes oflayıp puflarken kızlar gülüyordu. En çok yakınansa Selim’di. Çünkü koşu demek içinde temizlik paketi demekti. Evet, Yagıçı koşu demişse biraz da karakol temizliği demek istemişti. “Abi hayır ya bari bugünden deme.”

“Yagıçı?” diye sordu Kaan. Yavuz’un ona dönmesiyle devam etti. “Şınav yok değil mi kardeşim.”

“Var.” dedi otuz iki diş sırıtan Yavuz. Sonrasında eliyle Nazelif’e buyur dedi ve birlikte odadan çıktılar. Timle ve Feyza’yla vedalaşan Nazelif asansörü çekerken Yavuz merdivenlere ulaşmıştı bile.

“Merdivenle mi ineceksin?” diye soran Nazelif'e kaslarını gösterdi Yavuz. “Bunları nasıl yaptım sanıyorsun.”

“İyi o zaman ben de merdivenle ineyim.” dedi Nazelif.

“Bu topuklularla mı? diye sordu Yavuz.

“Biz de topuklu yürüyüşte master yaptık herhalde.” Bu kadar büyük konuşmuşken düşmemek için dua etti Nazelif.

“İyi bakalım.” diyen Yavuz basamakları inerken ardından Nazelif geldi.

“Bir beklesene.” diye söylenen Nazelif, Yavuz’a yetişmek için âdeta koşuyordu. Birdenbire durup arkasına dönen Yavuz’la yere kapaklanmamak ve ona çarpmamak için trabzanları tuttu Nazelif. Ancak bu pek işe yaramadı. Yavuz’un göğsüne çarpan Nazelif düşmemek için omuzlarından tutmuşken; Yavuz da tek koluyla Nazelif’in belini sarmıştı.

“Bir sakin olsana kızım.” Yavuz’un sözüyle derin nefesler aldığını fark eden Nazelif az önce düşeceği için çok korkmuştu. Ancak şu an daha önemli bir konusu vardı. “Bana, kızım, deme!”

“Sana kızım diyeceğim.” dedi Yavuz.

“Bunu istemiyorum.” diye sesini yükseltti Nazelif.

“Ben istiyorum.” diye karşılık verdi Yavuz.

Hâlâ aynı pozisyonda olduklarını fark ederlerken tartıştıkları şey için şok oldular. “Yavuz.” dedi Nazelif.

“Hı? “ dedi Yavuz.

“Beni bıraksana.” diyen Nazelif, Yavuz’un omuzundan ellerini çekip yere indirdi.

“Bilmem bırakmak istemiyorsam demek.” dedi Yavuz hâlâ sırıtıyorken.

Nazelif’in aklına Yavuz’un başka kızlarla ilişki yaşadığı gelirken hızlıca söze girdi. “Rahatsız oluyorum.”

“Affedersin.” diyen Yavuz kolunu serbest bırakırken Nazelif de Yavuz’un ağından kurtulmuş oldu. Yavuz’u beğendiği aşikârdı. Ancak Yavuz ona göre doğru adam değildi. Çünkü her an hayatında başka biri vardı. Ve bu da Nazelif’i oldukça rahatsız ediyordu. Basamakların geri kalanında ses etmeden inen ikili araca gelince Yavuz’un telefonu çaldı. Kilidi açıp Nazelif’e binmesini söylerken o da telefonuyla konuşmak için dışarıda bekledi.

Yavuz’un aracına ilk kez binen Nazelif’in dikkatini vitesin yanına düşmüş resim çekti. Resmi eline alıp incelerken arkada bir yazı olduğunu fark etti. Özel olabilir diye okumayıp sadece resme odaklandı. Yavuz’un ergenlik çağlarında olduğunu belli eden resminin yanında orta yaşlarda bir adam vardı.

Aracın kapısını açan Yavuz, Nazelif’in elindeki resmi fark edince sinirle elinden aldı. O derece sinirle aldı ki Nazelif’in eli çizildi. Acıyla elini tutan Nazelif şokla Yavuz’a bakarken Yavuz söze girdi. “Ne hakla o resmi tutarsın!”

Yavuz’un bağırmasıyla yerinde sıçrayan Nazelif “Özür-” konuşamadan Yavuz bir kez daha bağırdı. “Ya sen nasıl birisin ya nasıl alırsın o resmi!”

Yavuz’un âdeta tükürükleri akıyorken Nazelif’in de göz yaşları akmaya başladı. Ne yapmıştı hiç bilmiyordu ama bir daha Yavuz’la konuşmayacağı kesindi.

“Okudun mu o yazıyı!” diye bağırdı bu kez de Yavuz. Başını hızlı hızlı iki yana sallayan Nazelif çantasını eline alıp araçtan indi. İnsanların günlerini bozmamak için yukarı çıkmadı ve yolda yürümeye başladı. Nereye gideceğini, nasıl gideceğini hiç bilmiyordu. Ki zaten şu an hıçkırıklarını durdurmaktan başka isteği yoktu.

Ne yaptığının yeni yeni farkına varan Yavuz başını koltuğa yaslayıp gözlerini yumdu. Yaptığı eşekliğe siniri geçmeyince direksiyona art arda yumruklar vurdu. “Aaah!”

Hâlâ siniri geçmemişken aracı çalıştırıp hızlı bir u dönüşü yaptı ve Nazelif’in yanına doğru sürdü. Camı indirip “Nazelif?” dedi.

Ona bakmayan Nazelif hıçkırıkları arasında göz yaşlarıyla yürümeye devam etti. O kadar korkmuştu ki vuracağını bile düşünmüştü.

“Nazelif nereye gideceksin bu saatte?”

Nazelif’in hâlâ yürüdüğünü görünce aracı durdurup el frenini çekti. Araçtan inip önüne geçti ve “Özür dilerim.” diye bağırdı.

Sinirden gülmeye başlayan Nazelif hızlıca söze girdi. “Vur dök, bir de bağırarak özür dile!”

“Nazelif.” dedi Yavuz tüm bitmişliğiyle. “Nazelif bana yardım et. Nolur bana yardım et.” diye devam etti.

Göz yaşları yavaş yavaş akmayı bırakırken “Efendim?” dedi Nazelif.

Avucunda büzülmüş resmi gösterdi Yavuz. “Bu resim.” dedi, durdu.

“Bu resim?” diye sordu Nazelif.

“Bu resimden sonra beni gömdüler Nazelif.” Çocukça olmasa oturup ağlayacaktı Yavuz. Nazelif’in elini tutup avucunu açtı. Resmi eline bıraktı. Resme bakmayan Nazelif’e “Oku, lütfen.” dedi.

Okumak istemedi Nazelif. Şu an ne Yavuz’a yardımcı olmak istiyordu ne de Yavuz’u görmek istiyordu. Sadece bu andan kurtulmak istiyordu.

Yavuz’un elini tutup resmi avucuna bıraktı Nazelif. “Okumak istemiyorum.” dedi ve arkasına dönüp yürümeye devam etti. “Sana hiç yardımcı olmak istemiyorum.” diye bağırdı arkasına dönmeden.

Yavuz’dan uzak bir köşeye geçip Ada’yı aradı. Hemen gelmesini söyledikten sonra telefonu kapattı. Ada gelene kadar Yavuz orada bekledi. Kadın adama bakmadı, adam kadında yandı.

Sene 2011 yazıyordu fotoğraf karesinde. 'Oğlum karımla beni aldattı.'

Yavuz’un babası buna inanmak istemişti...

Ertesi Gün

Karakola giden Yagıçının aklı dünde kalmıştı. Nazelif’i çok kırmıştı. Çok da kırılmıştı. Time ne koşu ne de başka bir şey yaptırmamış sadece odasında durmuştu. Odasının kapısı çalınca “Gel.” dedi.

“Analiz vakti.” dedi Kaan.

“Yagıçı valla Nazelif’in içine girdin resmen o ne yakınlıktı?” dedi Tuna dünü kastedip.

“Vallahi kulağına kulağına üflediniz komutanım.” dedi Selim.

“Aşıksın sen arkadaş.” dedi Kaan.

Hışımla yerinden kalkan Yavuz her birine sinirle bakıp “Bana bakın lan!” dedi.

“Bir daha dünden ya da Nazelif’ten bahseden olursa onu yakarım.” diye devam etti.

“Abi-” diyen Kaan’ı elini öne uzatarak durduran Yavuz “Kalbinizi çok fena kırarım.” dedi. “Şimdi çıkın gidin.” diye devam etti.

“Yagıçı iyi misin?” diye sordu Tuna.

“Değilim.” dedi Yavuz.

“Abi anlat yardımcı olalım.” dedi Selim.

“Anlatacak bir şey yok koçum. Gidin serbestsiniz.” Yavuz’un sözlerine kulak veren tim gerçekten bir şeyler olduğunun farkındaydı. Yavuz antrenmandan bile vazgeçmişti. İki eli kanda olsa da yaptıracağı o antrenmandan bile vazgeçmişti. Yagıçıya neler oluyordu?

“Seni dinlenmeden gitmeyeceğiz.” dedi Tuna.

“Bakın bile bile sizin de kalbinizi kıracağım.” Yavuz’un sözünden cımbızla laf çeken Kaan hızlıca söze girdi. “Sizin de dediğine göre dün yengenin kalbini kırdın.”

“O benim kalbimi kırdı.” dedi Yavuz yenge lafına takılacak gücü olmadan. Dün geldi aklına. Odada bir tur attı. Geçmedi siniri. Sandalyelerden birine oturdu, yine geçmedi siniri.

“Ne yaptı?” diye sordu Selim.

“Bir şey yapmadı hadi gidin.” dedi yüzünü elleri arasına alan Yavuz.

Yavuz’un karşısındaki boş sandalyeye oturan Kaan “Abi?” dedi.

“Abin batsın.” dedi Yavuz.

“Sen bize hep yardımcı oluyorsun da biz sana niye yardımcı olmuyoruz?” diye sordu Kaan.

Biraz düşünen Yavuz dayanamayıp söze girdi. “Yemin edin Ada ya da Feyza aracılığıyla bu Nazelif’e ulaşmayacak?”

“Bak şerefimiz üzerine yemin ediyoruz.” dedi Kaan.

“Yemin ederim.” dedi Tuna ve Selim.

“Dün ilk defa bir kadından yardım istedim.” dedi Yavuz. “Salak gibi!” diye devam etti.

“Eee sonra noldu?” diye sordu Tuna.

Derin nefes aldı Yavuz. “Bana yardım etmek istemediğini söyledi.”

“Nazelif yenge?” diye sordu şokla Selim.

“Nazelif!” diye düzeltti Yavuz.

“Neden peki?” dedi Kaan.

“Çünkü ona bağırdım.” Fısıltıyla konuştu Yavuz. “Çok bağırdım.”

“Abi.” dedi Kaan. Kısa bir nefesi ciğerlerine çekip devam etti. “Bu huyundan vazgeçmelisin. Evet o kahrolası kadın her şeyin içine etti ama bunda başka kadınların günahı yok. Herkes üvey annen gibi değil.”

“Deniyorum Kan olmuyor.” Sakin bir nefes bıraktı Yavuz. “Al bak ilk kez sırrımı açmak istedim, ne oldu...”

“Biz bunu iletsek Nazelif’e?” dedi Tuna.

Yerinde hareketlenen Yavuz “Sakın!” diye kükredi. “Artık kimseden medet ummam. Söz verdiniz!"

“Zaten sen onaylamadan bir şey yapmayız biz abi.” dedi Selim.

***

Hastalarıyla ilgilenen Nazelif’in aklı dündeydi. Acaba Yavuz neye yardım istiyordu, nesi vardı?

Pişman olmuştu ama gururunu da göz ardı edemiyordu. O bağırışların hiçbirini hak etmemişti, hiçbirini...

Akşama kadar sadece bunu düşündü. Hatta düşünmesi o dereceye vardı ki yanlış tedaviler uygulamaktan korktu. Yine de sorunsuz bir günü daha geride bırakabildi.

Çıkışa doğru hastaneye gelen Ada’yla eve döndü. Dün her şeyi Ada’ya anlatmıştı. Ada da çok sinirlenmişti Yavuz’a. Ne de olsa can kuşunu üzmüştü.

“Daha iyi misin kuşum?” diye sordu Ada.

Başını olumlu yönde sallayan Nazelif “İyiyim çiçeğim.” dedi. Gecenin böyle geçmeyeceğini fark edince de kalkıp kendini mutfağa attı. Tüm mutfağı sil baştan temizledikten sonra çöpü atmak için kapıya çıktı. O an Yavuz’un kapısı da açılınca hemen kapatmaya yeltendi. Ancak Yavuz’un telaşlı sesini duyunca bundan vazgeçti. “Nazelif! Çakır iyi değil.”

Çöpü gelişigüzel kenara atan Nazelif kapıyı dahi kapatmadan Yavuz’un evine koştu. Baygın bir şekilde yatan Çakır’ı görünce küçük bir nefes aldı. “El feneri var mı?” diye sordu soğuk sesiyle.

Görevlerde kullandığı feneri getirmeye giden Yavuz kısa sürede geri döndü. Feneri Nazelif’e verip bir adım geri çekildi.

“Çakır, oğlum?” dedi Nazelif, Çakır’ın gözüne feneri tutarken.

Diğer gözüne geçince devam etti. “Uyan oğlum bak biz buradayız.”

Yavuz’a dönmeden söze girdi. “İyi, sadece gözlerini açmak istemiyor.”

“Neden?” diye sordu Yavuz.

“Muhtemelen o gün aklında.” dedi Nazelif Çakır’ın başını okşarken.

“Ne yapacağız?”

“Onunla konuşuyor musun?” Nazelif’in sesi o kadar soğuktu ki; arada Çakır olmasa hiç konuşmayacaktı ya...

“Evet.”

“Daha çok konuşmalısın.” Kısa bir nefes aldı. “Çakır?”

Çakır sonunda gözlerini aralarken Yavuz da derin bir nefes aldı. “Ah oğlum ah.”

“Tamam iyisin bir şeyin yok.” diyen Nazelif, Çakır’ı telkin etmeye çalıştı. Ayağa kalkarken devam etti. “Yarın yine de bir veterinere götür.”

Başını sallayan Yavuz, Nazelif’i geçirmek için arkasından yürürken “Nazelif?” dedi.

Arkasına dönmeyen ve yürümesini kesmeyen Nazelif sadece “Hı?” dedi.

“Konuşalım mı-” Yavuz’un sözünü yarıda kesen Nazelif “Sen o şansı çoktan kaybettin Yavuz.” dedi ve evden çıktı. Ardına bile bakmadan kendi evine girip kapısını kapattı.

Kapısı hâlâ açık olan Yavuz boşluğa konuştu. “Yarın göreve gidiyorum Nazelif...”

Ertesi Gün : 06.05

“Yıldırım Timi hazır mı!”

“Daima hazır!” sesleri yankılandı karakolun bahçesinde.

Halit Komutan her birine baktı, dikkatle baktı. “Yolculuk Tendürek; görev kodu, Vatan! Sağ salim gidin gelin çocuklar. Vatan için o iti buraya getirin.”

“Emredesiniz komutanım!” dedi hep bir ağızdan Yıldırım Timi. Vatanın gözbebeği tim, sınırların koruyucusu tim; vatanın timi, Yıldırım Timi...

Her biri art arda helikoptere bindi. Sona kalan Yavuz, komutanına baş selamı verip söze girdi. “Gitmek var dönmek yok komutanım. Hakkınızı helal edin, bize her yer vatan.”

“Varsa helal ettik evlat. Bize her yer vatan!”

Yavuz da helikoptere bindi ve helikopter havalandı. Ölüme mi havalandı yoksa geri mi dönecekti? Sevdalar tamamlanacak mıydı, yoksa kavuşmadan son mu bulacaktı. Ciğerler bir kez daha yanıp kavrulacak mıydı, yoksa şenlenecek miydi...

“Yagıçı telefonuna bak!” diye bağırdı helikopterin sesinden Kaan.

Hemen telefonunu eline aldı Yavuz. Gelen resme tıklayıp açtı. Bu Nazelif’in resmiydi. Gözlerini hafif kısmış ama yeşilleri hâlâ belirgindi. Saçında her zaman taktığı tokası, boynunda ay yıldızlı kolyesi vardı. Ay yıldız ne de yakışmıştı Nazelif’e. Vatan gibiydi; özeldi, güzeldi...

Kaan’a döndü yüzündeki tebessümle.

“Bu kıyağımı unutma!” diye bağırdı bu kez de Kaan.

“Olmayacak duaya amin dedirtme Kan.” diye bağırdı Yavuz.

“Ne malum olmayacağı?” diye bağırdı Tuna.

Olacağı ne malum dedi içinden Yavuz. Ne malum diye iç geçirdi. Sonra resme bir daha baktı. Yeşiller nasıl bu kadar güzel olurdu ki? Acaba lens miydi? Ya saçları, saçları nasıl bu kadar düz ve güzeldi? Yüzü nasıl bu kadar kusursuzdu? Nazelif acaba peri kızı mıydı?

“Nereden buldun?” diye bağırdı Yavuz.

“Ada’nın hesabında.” deyip devam etti Kaan. “Geçen yıl yirmi aralıkta paylaşılmış. Doğum gününe beş gün var.”

“Döner miyiz o güne?” diye sordu Tuna.

“Yengeye açılırsın.” dedi Selim.

Gülümsedi Yavuz. Ne sinirden ne de hoşuna gittiğinden. Kendi kendine gelin güvey oluşuna gülümsedi. “Ölmezsek.” diye ekledi.

“Vay sen ciddisin.” dedi Kaan.

“İlk kez olacak gibi geliyor. Zaten olmasa, son kez...” dedi yüksek sesiyle Yavuz.

“Desene düğün var.” dedi Selim.

“Yok oğlunun sünneti.” dedi Selim’le dalga geçen Tuna.

Güldü Yavuz. Çok içten güldü. Büyük bir huzurla güldü. Kahkahası tüm timi şenlendirdi. Her biri gülmeye başladı. Az sonra olacak olan zorlukları düşünmeden inadına güldüler...

Birkaç saatlik yolculuk sonrası Tendürek’e vardılar. Orada onları bekleyen timle buluşup fikir alışverişi yaptılar. Zifir’i düşürmek için en uygun noktayı tespit ettiler. O noktaya konuşlanmak için yürüyerek yol aldılar. Ayazda bir saatlik yolculuk sonrası ulaşmaları gereken konuma vardılar.

“Tugay Üsteğmenin aldığı istihbarata göre Zifir yarım saat sonra buradan geçecek. Tereyağından kıl çeker gibi bir operasyon istiyorum.” dedi Yavuz.

Yıldırım Timinden “Emredersiniz komutanım.” sesleri yankılandı.

“Konuştuğumuz gibi herkes yerlerine. Allah yardımcımız olsun tim!”

“Amin!”

Herkes yerlerine geçerken Yavuz da telsizi eline aldı. “Tugay Komutanım bizim tim yerlerini aldı. Sizde durum nedir?”

“Anlaşılmadı komutanım telsizde kopukluk oldu.” dedi Tugay Komutan.

“Timimiz yerini aldı. Sizde durum nedir?”

“Bizim çocuklar da yerini aldı. Şimdilik bir hareketlilik yok komutanım.”

“Anlaşıldı.”

“Komutanım üç araç yaklaşıyor.” dedi telsizin bir başka ucundaki Tuna.

“Kaç dakika sonra buradalar?” dedi Yavuz uzun namlulusunu iyice kavrayıp.

“Üç dakikaya burada olurlar.”

“Tüm timler!” dedi Yavuz. Namlunun merceğinden bakıp devam etti. “Üç dakika sonra Zifir burada. Herkes tetikte olsun. Hata istemiyorum.”

“Üç araç, rahat on iki kişi var.” dedi Selim uzman.

“Gözün korktu gibi?” diye sordu Kaan Teğmen.

“Ne korkacağım komutanım, ilk hangi aracı patlatsam diye düşündüm.” dedi Selim.

“Zifir’i bulalım sonra patlat koçum, acele etme.” dedi Yavuz.

Tuna’nın sesi geldi. “Zifir ortadaki araçta. Tekrar ediyorum Zifir ortadaki araçta.”

“Selim ilk aracı indir.” diyen Yavuz tüm time hitaben devam etti. “Sonra herkes araçlara.”

İlk aracın patlaması sonrası gizlendikleri yerden çıkan iki timin unsurları da araçlara ilerledi. Emniyetli bir şekilde ilerlerlerken mermilerin sesi gecede yankılanmaya başladı. Yıldırım Timinden ilk mermiyi sıkan Yavuz oldu. Birde bir atışı sonrası timin diğer üyeleri de art arda üç atış yaptı.

“Seslere doluşurlar. Zifir’i alıp çıkmalıyız.” dedi Yagıçı.

“Siz Zifir’in peşinden gidin, burası bizde.” dedi Tugay Komutan.

“Olmaz komutanım destek itler yoldadır. Tim burada size yardıma kalsın ben Zifir’i alır gelirim.” dedi Yagıçı.

“Yagıçı Zifir’in yanında üç it var. Ben de seninle geleyim mi?” dedi Kaan.

“Yok Kan hallederim.” diyen Yavuz kayalıkların arkasından koşmaya başladı. Buranın krokisini iyi bildiğinden kestirme yolu da biliyordu. Uzun namluluyu sırtına takıp belinden tabancasını çıkardı. Bir taraftan koşup bir taraftan da susturucusunu taktı. Her şey hazır olunca hızını daha da artırıp Zifir’e yetişti. Üç adamından biri onlardan iyice uzaktayken bu Yavuz’un işine geldi. Arkadan vurmayı sevmediğinden adama seslendi. “Pışt!”

Adamın dönmesiyle alnının çatında delik açılması bir oldu. “Hedefe kaldı iki.”

Arkalarına bile bakmadan koşan diğer iki terör unsuru ve Zifir adamın düştüğünü görmemişti. Bu yine Yagıçının işine gelmişti.

“Zifir!” diye seslendi tam yanlarına gelince.

“Lan Yagıçı bu!” dedi tir tir titreyen Zifir ve yine kaçmaya başladı. Kayalıkların ve ağacın arkasına saklanan iki teröristten dolayı başını kaldıramayan Yavuz “Bu kez kaçamazsın Zifiir!” diyerek âdeta kükredi. Arkadan dolaşıp önce kayalıktaki sonra da ağaçtaki teröristi indirip tekrar Zifir’in peşine takıldı. Zifir’i bulmasıyla koluna vurması bir oldu. Ağacın gövdesine saklanan Zifir ateş açınca Yavuz da bir kenara geçti. Karşılıklı çatışma Zifir’in mermisinin bitmesiyle son buldu. Kahkaha atarak konuştu Yavuz. “Şimdi ne yapacaksın lan it!”

“Beni yakalarsan bitersin esker. Dış güçler seni bitirir. Var git yoluna.”

“Seni de, dış güçleri de s*ksinler Zifir.” dedi Yavuz ve Zifir’e doğru yürüdü. Tam Zifir’i tutacakken Zifir elinde gizlediği çakıyı Yavuz’un koluna sapladı. Amacı kalbiydi ama Yavuz’un atik hareketi buna engel oldu.

Acıyla kolunu tutan Yavuz, Zifir’in kaçmasına izin vermeyecekti. Çakıyı çıkarıp kolunu tuta tuta Zifir’e doğru koştu. Ensesinden yakaladığı Zifir’i boy farkı sayesinde sürükleye sürükleye götürdü. Kolundaki sızı başını döndürse de geri adım atmadı.

“Zifir bende!” diye anons geçip geri dönütü bekledi.

“Burası da sakin Yagıçı.” dedi Kaan.

Zifir elinden kaçmasın diye çok zorlanan Yavuz timin buluşma noktasına varınca derin bir nefes alıp Zifir’i Tuna’ya verdi. Kolunun acısıyla yere otururken, Selim akan kanı gördü. Çantasından sargı bezi çıkarıp komutanının kolunu sardı ve kulağına eğildi. “Devamını Nazelif yengem halleder komutanım.”

Bu hâlde bile Yavuz’u güldürdü Selim. Nazelif üzülür müydü diye düşündü. O sulu göz ağlardı bile diye iç geçirdi.

“Oh oldu demezse iyidir.” dedi Yavuz düşüncelerinin aksine.

🍀

Merhaba canlaaar🐣

Oy ve yorumlarınızı bekliyoruum.

Hoşça kalıın.

Instagram: marsel.000000

Bölüm : 05.12.2024 18:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...