
KEYİFLİ OKUMALAR
🍀
Nazelif'ten
Çalan telefonla masanın üzerine bıraktığım telefonumu geri elime aldım. Numara bana yabancı gelirken "Kim acaba?" diye düşünüp aramayı cevapladım. "Alo?"
“Nazelif?” Yavuz'un sesini duymamla babamın pek hoşnut olmayacağını düşünerek yanından ayrılmaya karar verdim. Ona sessiz bir öpücük atıp odama doğru adımladım. "Yavuz?"
“Numaranı bizim çocuklar buldu. Kusura bakma izinsiz aldım.” Yavuz'dan kusura bakma gibi ince bir davranış duymak beni şaşırtırken söze girdim. "Sorun değil."
“Sabah için özür dilemek için aradım.”
"Burada benim özür dilemem gerekmez mi, babam geldi ve konuşmamız başlamadan son buldu." dediğim an Yavuz'dan hırıltılı öksürük sesi geldi. Şifayı iyi bir şekilde kaptığı belli olurken söze girdi. "Birden gittim ya, onun için özür dilemek istemiştim."
“Sorun değil ne de olsa işin vardı.” dediğim an Yavuz'un güleç sesi doldu kulağıma. “İşim yoktu arayan Kaan’dı.”
“Neden böyle bir şey yaptın ki?” dedim hayretimi gizleyemeden.
“Onlar hakkında babanla konuşmak istemedim." dediği an “Onlar?” diye sordum.
“Annemin eski kocası.” dedi Yavuz.
“Demek ailenle ilgili.” dediğim an Yavuz'un sert sesini işittim. “Benim ailem yok Nazelif!”
"Peki, affedersin.” Söyleyip söylememe arasında kararsız kalırken anlık gelen cesaretle söze girdim. "Anlatmak istersen dinlerim."
"Keyfimiz kaçmasın boş ver."
"Ne zaman Yavuz?" diye sordum. Sorumu anlamamış gibiydi. "Ne ne zaman?"
"Ne zaman kaçmaktan vazgeçeceksin?"
"Bir şeyden kaçmıyorum!"
"Kaçtığın bir geçmişin var, yaşayamadığın bir şu ânın olduğu gibi."
"Anlatmaya değmez." dediği an hızlıca söze girdim. "Anlat, ona ben karar vereyim."
"Başka diyeceğin bir şey yoksa kapatıyorum." Gerçek Yavuz bir kez daha ortaya çıkmıştı.
"Kaanlar biliyor mu?"
"Niye, onlara mı soracaksın?"
"Tabii ki hayır. Sadece onlara anlatabildin mi merak ediyorum." dedim ayakta dikilmeye son verip yatağıma uzanırken.
"Dört yılın sonunda, evet anlatabildim." dediği an kaşlarım yukarı havalandı. "Bir dört yıl da benim mi beklemem gerekecek?"
"Neden bu kadar merak ediyorsun ki?"
"Merak etmiyorum, yardımcı olmak istiyorum."
"Boş ver Nazelif, bu kadar iyi olma. Herkese yardım edilmez, herkes yardımı hak etmez."
"Biliyor musun, kendine çok haksızlık ediyorsun gibi geliyor bana."
"Belki de haksızlık etmeyi hak ediyorum."
"Bir dakika beynim yandı." dedim hafiften gülüyorken. Aslında amacım Yavuz'u güldürmekti ve başarılı da olmuştum. Kısa bir kahkaha attıktan sonra söze girdi. "Diyorum sana boş ver, düşünmeye değmez."
"Daha fazla ısrar etmeyeceğim ama bir gün anlatmak istersen dinlerim."
"Teşekkür ederim."
"Hani teşekkür etmek iyi değildi?"
"Beni de kendin gibi yaptın." dedi bir kez daha kahkaha atarken.
"Nazelif sen bana ne yaptın?" diye devam etti.
"Ne yaptım?" diye sordum anlamamışken.
"Tüm algılarımı yerle bir ettin."
"Nasıl yani?"
"Bilmiyorum ama ilk defa birinin yanında böyle oluyorum. Mutlu..."
"Bu beni çok sevindirdi ama yarın yine değişmenden korkuyorum."
"Bir ânımın diğer ânıma uymadığının ben de farkındayım ama emin ol bile isteye yaptığım bir şey değil."
"Zaten bile isteye yapsaydın sana şizofren demeliydik."
Güldü Yavuz. Çok içten bir şekilde güldü. İstemsizce ben de güldüm.
"Yok o kadar değilim çok şükür." dedi ve devam etti. "Oldu o zaman görüşürüz."
"Hoşça kal."
Hâkim Bakış Açısı
Telefonu kapatan Nazelif de artık otuz iki diş sırıtıyordu. Ama babasının yanına gideceği için yüz ifadesini toplaması gerekiyordu. Hemen numarayı kaydedip yüzünü topladı ve içeri doğru adımladı.
"Yagıçı!" dedi Yavuz'un odasına dalan Kaan. Yatağında uzanmış olan Yavuz'un otuz iki diş sırıttığını görünce tüm endişesini unutup söze girdi. "Lan sen yengeyle mi konuştun lan?"
"Yok müşteri hizmetleriydi." dedi Yavuz hâlâ sırıtırken.
"Ne dedi, ayrıcalıklı indirimden siz de faydalanın. Sen de buna mı sevindin?"
"Ne var lan, ne istiyorsun?" dedi Yavuz tüm neşesinin içine eden Kaan'a tip tip bakarak.
"Ada'ya iş bulmalıyız yoksa gidecek."
"Ooo bro!" dedi Yavuz yatağında doğrulurken. "Bir de benimle dalga geçiyorsun, hayırdır?"
"Abi ben has adamım. Sevdim kızı, al sana da dedim."
"Lan ben has adam değil miyim lan!" dedi sinirle çıkışan Yavuz.
"Sen aşktan korkan bir adamsın, doğruya doğru." Kaan'ın sözüyle Yavuz'un yüzü düştü. "Nedenini biliyorsun."
Ne yaptığını fark eden Kaan toparlamak adına konuştu. "Abi bak özür dilerim, amacım seni üzmek değil. Ama herkes o kadın değil. Bin keredir söylüyorum."
"Boş versene Kan." dedi Yavuz konuyu kestirip atarak.
"Boş vermiyorum Yagıçı. Senin bir derdin var ve bunu yıllardır çözemiyoruz. Bu ne kadar koyuyor biliyor musun?"
"Salla gitsin."
"Belki bizim yapamadığımızı Nazelif yapar."
"Yapamaz Kan kimse yapamaz!"
"Ben buraya yazıyorum Yagıçı. Seni Nazelif'ten başkası düzeltmeyecek."
"He Kan he." diyen Yavuz derin nefesi ciğerlerine doldurdu. "Eee senin konun ne, ne iş olsun."
"Kız gastronomi okumuş. Bir yerde onu aşçı yapsak mükemmel olur."
"Bizim Rahim Ağa vardı bildin mi?"
"Hani şu davarları olan. Çalındığı için bize gelen. Sanki başka işimiz yoktu."
"Söylenme, aynen o." deyip devam etti Yavuz. "İşte onun lokantaları var. Birinde iş buluruz bence."
"E soralım."
"Yarın ararız."
"Aramak olmaz. Sen, ben, Ada ve Nazelif yanına gidelim."
"Her şeyi anladım da Nazelif niye geliyor o kadar adamın arasına." Yavuz'un sözüyle tekrar sırıtmaya başlayan Kaan "Ooo kıskandın mı sen?" dedi ve devam etti. "Şimdi yengeyi senin yanında görsünler de, hastanede görüp sulanmasınlar. Bilsinler ki Üsteğmen Yavuz'un sevdiceği o."
"Ne yapayım yarın alnıma bu benim sevdiceğim mi yazayım?" diye sordu Yavuz.
"Hayır abi yanında ilk kez kadın görecekleri için anlayacaklar."
"Nazelif gelemez, babası gelmiş ya." dedi Yavuz.
"Kız kaç yaşında, gelir." diyen Kaan, Yavuz'u kızdırmak için devam etti. "Hem yakında çocuklarının anası olacak."
Kızmadı Yavuz. Aksine hoşuna bile gitti. Ama bunu Kaan'a belli etmedi. "Tamam mesaj atarım ona."
"Tamamdır Yagıçım benim."
"Yagıçım ne lan!"
"Pardon." diyen Kaan odadan kaçmaya hazırlanıp devam etti. "Onu bir tek Nazelif diyebilir."
Kaan'ın sözüyle, Yavuz sırtına koyduğu yastığı Kaan'a fırlattı. Ancak yastık kapanan kapıya çarpıp yere düştü. "Te Allah'ım." diyen Yavuz Kaan'ın dediklerini düşünmeye başladı. Nazelif ve Yavuz, olur muydu ki...
Doğunun aslanı zor bir adamdı. Her yönüyle zordu. Nazelif'i bile zorladığı konular olmuştu. Rahmetli eşinin vefatından sonra çok katı olmuştu Tahsin Albay. Hataya tahammülü olmayan, kendi deyimiyle gaddar biri olmuştu. Askerlerini daha da zorlamış, kendini daha da kapatmıştı. Çünkü iki gözünün çiçeği gitmişti. Nazelif de olmasa ne yapardı, hiç bilmiyordu.
"Kızım benim." dedi Nazelif'e sıkı sıkı sarılmış olan Tahsin Albay.
"Babacığım." diyen Nazelif de sıkı sıkı sarılırken devam etti. "İyi ki geldin ya."
"İyi ki geldim de çevreni gördüm." dedi iğneleyici tonla Tahsin Albay.
"Baba Yavuz'a haksızlık ediyorsun. Aslında iyi biri o."
"Aman kesin öyledir."
Odasından gelen Ada, Tahsin Albayın mızmızlanmasını görünce kahkaha atmaya başladı. "Aman da aman baba kız hasret gidermeceler."
"Gel kız sen de buraya." Sevdiklerini de tam severdi Tahsin Albay.
Koşa koşa Tahsin Albayın diğer koluna giren Ada ne de özlemişti Tahsin amcasını. "Ay ne özlemişim kız seni."
"Albaya da kız seni denmez be kızım." dedi Tahsin Albay babacan kahkahasıyla.
"Denir, sana denir tontişim." dedi Tahsin Albayın yanaklarını sıkan Ada. Ada'nın bu hareketi üçünü de güldürmeye yetti. "Nazom?" diye devam etti.
"Efendim?"
"Odaya gelsene gülüm bir elbise aldım göstereceğim."
"Hadi hadi yemeyin beni karışınızda albay var." diyen Tahsin Albay kızlarının yanından çekilip ayağa kalktı. "Ben giderim uykum geldi zaten."
Babasına öpücük atan Nazelif gözlerini Ada'ya döndürdü. "Efendim kuzum?"
"Nazom yarın aşiret görmeye gideceğiz." Sevinçten dört köşeydi Ada.
"Ne?" dedi anlam veremeyen Nazelif. Ada tam konuşacaktı ki Nazelif'in telefonu çaldı. Arayan Yavuz'du. Heyecanla aramayı cevaplayan Nazelif, Ada'nın diline düştüğünü fark etmişti bile.
"Yavuz?" Ne de sever olmuştu Yavuz ismini Nazelif.
"Çok arar oldum kusura bakma." dedi Yavuz.
"Şikayetçi olan yok." dedi Ada sessizce. Adayı cimcikleyen Nazelif telefonu ondan uzak tarafa çekti. "Estağfurullah."
"Yarın Ada'nın işi için bir yere gideceğiz. Sen de gelmek ister misin?"
"İşte ben de bunu anlatacaktım." dedi hâlâ aramayı dinleyen Ada.
"Nereye?" dedi Ada'yı dinlemeyen Nazelif.
"Rahim Ağa diye biri var. Lokantaları var. Orada aşçı olarak Ada'ya iş bulmaya çalışacağız."
"Aslan eniştem." diye bağırdı Ada. Gözlerini dört açan Nazelif telefonu kendinden uzaklaştırıp "Ada!" dedi.
"Duymadı duymadı." diyen Ada tekrar Yavuz'la Nazelif'i dinlemeye koyuldu.
"Olur, gelirim."
"Nazelif?" diye sordu Yavuz. "Baban sorun etmez değil mi?"
"Yok yok merak etme."
"Ayy ne de ince düşünceli." dedi Ada erime modundayken.
"İyi geceler o zaman." dedi Yavuz yüzündeki tebessümüyle.
"İyi geceler." dedi Nazelif de aynı tebessümle ve telefonu kapatıp Ada'ya döndü. "Ada?"
"Buyur bacım?" dedi Ada.
"Yavuz da bir şey var. Çok derin bir acısı var. Kendine bile anlatamadığı bir acısı var." dedi Nazelif hüzne boğulmuş sesiyle.
"Kaan bunu biliyor mudur?" diye soran Ada, Nazelif'in cevabını beklemeden tekrar söze girdi. "Ağzını mı arasam?"
"Biliyor ama bunu Yavuz'un anlatmasını beklemeliyiz." dedi Nazelif net bir dille.
"Zaten sorsak da anlatmaz ki." dedi Ada.
Ertesi Gün
Sabahın erken saatlerinde uyanan Yavuz sıcak bir duşa girip kendine gelmeye çalıştı. Duştan sonra gelişigüzel bir kahvaltı hazırlayıp dün evinde kalan Kaan'ı uyandırmayı denedi. Ancak Kaan'ın kalkmaya hiç niyeti yoktu. "Nasıl askersin lan sen." diye söylenen Yavuz bir kez daha Kaan'ı dürttü.
"Git başımdan, daha çok erken Yagıçı."
"Ada kapıda." dedi Yavuz otuz iki diş sırıtarak. Yavuz'un sözüyle ayağa kalkan Kaan "Hani hani nerede?" dedi.
"Lan aç köpek misin lan!"
"Ada nerede?"
"Yok Ada yok, yürü kahvaltıya." Yavuz'un sözüyle oflaya puflaya lavaboya gitti Kaan. İşlerini bitirip mutfağın yolunu tuttu. Yemeğini yiyen Çakır'ın başını okşayıp masaya doğru adımladı.
"Takım elbiseyle mi gideceğiz Yagıçı."
"He Kan çünkü düğüne gidiyoruz. Giy dünkü kıyafetlerini işte." dedi ağzına salatalık atan Yavuz.
"Yagıçı?" dedi ekmek arası çikolatasını yiyen Kaan.
"Hı?" dedi zeytinin kabuğunu çıkaran Yavuz.
"Ne derler bilir misin?"
"Ne derler?"
"Derler ki âşık aşkından her şeyi yapar."
"Kim der bunu?"
"Tabii ki Kan!"
"Kan sen bayağı yanmışsın be oğlum."
"Valla abi artık çifte düğün yaparız." dedi Kaan içli içli.
Çatalıyla kahvaltı masasını gösterdi Yavuz. "Ye kahvaltını da buluş artık çok sevdiğinle."
"Doğunun aslanı evde. Yoksa ben giderdim!" dedi Kaan hüzünlü sesiyle.
"Hem de ne aslan!" dedi Yavuz pek de hoşnut olmayan sesiyle. "Bir Rahim Ağayı arayalım." diye devam edip telefonunu eline aldı. Rehberden Rahim ağanın ismini bulup üzerine tıkladı. Birkaç çalış sonrası telefon açıldı.
"Vay komitanım vay!" Buraların nadir insanlarındandı Rahim Ağa.
Yüzündeki gülümsemeyle söze girdi Yavuz. "Nasılsın ağam?"
"Eyiyem komitanım sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim ağam. Müsaitsen bir kahveni içmeye geleceğiz."
"Vallahi kabul etmem! Akşam yemeğe beklerim!" dedi Rahim Ağa. Doğu insanı böyleydi, misafiri en iyi şekilde ağrılardı.
"Yok ağam hiç zahmet vermeyelim. Biz bir kahveye gelelim."
"Vallahi dedim bak ölümümi gör."
"Allah uzun ömür versin sana ama gelmeyelim."
"Kabul etmem!" dedi Rahim Ağa net bir dille.
Daha fazla direnmeyi gereksiz bulan Yavuz "Tamam o zaman akşama sendeyiz." dedi.
"Buyurun geliniz komitanım." diyen Rahim Ağa vedalaşıp telefonu kapattı.
"Oh akşam yemeği de çıktı." Kaan'a tip tip baktı Yavuz. "Sus lan!"
Akşama doğru herkes büyük bir hazırlık içine girişti. Rahim Ağa tarafı güzel yemek ağırlama derdindeyken, Kaan da Ada'yı görme derdine düşmüştü. Ada'ysa ne giyineceğini kara kara düşünüyordu. "Nazom ne giysem?"
"Giy bir kot, bir seweat."
"Olmaz. İkimiz de şık olmalıyız."
"Yine ne giyeceğiz Ada?"
"Dur düşünüyorum." dedi dolaba bakan Ada. "Buldum! Sen şunları, ben şunları." diyerek kendine siyah deri pantolon, beyaz fırfırlı bluzu; Nazelif'e de mavi, uzun kollu, boğazlı üstle beyaz dar pantolon seçti.
"Sade ve şık." dedi Nazelif beğendiğini belirterek.
"Üzerine de kabanlarımızı alırız, tamamdır." dedi Ada.
Akşama doğru evin aşağısında buluşan dörtlü Yavuz'un aracına binip yola koyuldular. İçlerinden en sessizi Yavuz'du.
"Abi bize şarkı aç." Kaan'ın sözüyle elini teybe götüren Yavuz bir taraftan yola bakarken bir taraftan da şarkı seçmeye koyuldu.
"Müziğin sesini artır Yagıçı." diyen Kaan çoktan moda girmişti.
"Ayy Kaan ne eğlenceli çocuksun." Ada'nın sözüyle Kaan etrafına büyük büyük gülücükler dağıttı.
"Teveccühünüz efendim."
"Geldik." Yavuz'un sözüyle Nazelif'le Ada şaşkın şaşkın birbirine baktı.
"Ne çabuk geldik." Ada'ya cevap Kaan'dan geldi.
"Küçük şehirleri işte bu yüzden seviyorum. Ulaşımı çok kolay."
"Bir de bu konak çok büyük." dedi araçtan inen Nazelif konağa hayran hayran bakarken.
"Sen bir de içini gör." diyen Yavuz, Nazelif'in yanından geçip kapının önündeki Rahim Ağanın yanına adımladı.
"Vay! Komitanım." diyerek Yavuz'a sıkı sıkı sarıldı Rahim Ağa.
"Özlemişiz buraları ağam." dedi Yavuz da Rahim Ağaya sıkı sıkı sarılırken.
"Buralar da sizleri özlemişter." dedi Rahim Ağa buraya has aksanıyla. "Buyurasınız yemeğe, hepiniz hoş geldiğiz." diye devam etti.
İçeri giren dörtlü, Rahim Ağanın komutuyla sağ taraftaki yemek odasına adımladılar. Tam tam kuzuların olduğu birkaç büyük, et ve pilav tabağı etrafındaki yeşilliklerle göz kamaştırıyordu.
"Ellerinize sağlık zahmet vermişsiniz." dedi Ada masaya ilk oturanlardan olurken.
"Ne zahmeti kızım oturun hepiniz." Rahim Ağanın sözüyle yaklaşık elli kişi kendine ayrılan yere oturdu. Yemekle başlayan gün, Ada'nın iş konuşmasıyla devam ederken günden en keyif alan Nazelif'ti. Daha önce deneyimlemediği bu ortam fazlasıyla hoşuna gitmişti.
2 Saat Sonra
Babalardan konu açılınca istemsizce rahatsız olan Yavuz yanına bıraktığı deri ceketini alıp ayağa kalktı ve söze girdi. "Ben bir sigara yakıp geleceğim."
Bir şeylerin ters gittiğini fark eden Nazelif, Yavuz çıktıktan iki dakika sonra dayanamayıp dışarı çıktı. Kabanını almadan çıktığı için pişman olsa da geri dönmedi. Çünkü bir an önce Yavuz'u bulmak istiyordu. Konağın etrafında dönerken sonunda Yavuz'u buldu. Arkası dönük merdivende oturmuş olan Yavuz'un yanına giden Nazelif sesini çıkarmadan Yavuz onu fark etti.
"Niye geldin?" diye sordu.
"Bir şeylerin senin için ters gittiğini anladım." diyen Nazelif, Yavuz'un hemen yanında yerini aldı.
Sigarasını yakan Yavuz paketi Nazelif'e uzattı. "İçer misin?"
"Zehrini benden uzak tut. Mümkünse kendinden de." dedi Nazelif.
"Hem de ne zehir..." diyerek Nazelifi alaya alan Yavuz, Nazelif'in kabanını almadığını fark edince sözlerine hızlıca devam etti. "Üşüdün mü?"
"Biraz." dedi Nazelif.
"Ceketimi vereceğimi sanıyorsan yanılıyorsun." dedi Yavuz sigarasını tüttürürken.
Hayret dolu yüz ifadesiyle Yavuz'a dönen Nazelif "Senden ceketini isteyen mi oldu?" diye sordu.
"Hani romantik anda adam kadına ceketi verir ya işte o hesap bizde işlemez. Ben baştan diyeyim de." dedi Yavuz dumanı dışarı üflerken.
"Fazlasıyla ukalasın. Ceketin sende kalsın istemez zaten."
Tek hareketle yerden kalkan Yavuz elini Nazelif'e uzatırken Nazelif'ten kahkahalı bir ses çıktı. "Elini geri çekip beni düşürmezsin değil mi?"
"Yok o kadar da değil." diyen Yavuz da gülüyordu.
Eli tutup ayağa kalkan Nazelif, Yavuz'un elinin sıcaklığına takılmış, bir an önce eve gidip battaniyeye sarılmak istemişti.
Deri ceketini üzerinden çıkaran Yavuz hızlıca Nazelif'in kollarından geçirip zinciri sonuna kadar kapattı. Ne olduğunu anlamayan Nazelif "Yine de centilmen değilsin." diyerek Yavuz'a hak ettiği cevabı verdi.
Ceketinin cebindeki sigarayı unutmadan alan Yavuz "Anti centilmen zehri olmadan yapamaz." diye ekledi ve yeni bir sigara yaktı.
"Yavuz?" dedi Nazelif.
"Efendim?" dedi Yavuz.
"Ne oldu, niye kalkıp gittin?"
"Üzerime gelme Nazelif." dedi Yavuz kısık sesiyle.
"Affedersin ama üzerine gelmedim Yavuz." dedi Nazelif.
Tam o an yanlarına Şerif geldi. Sinirleri daha yeni dinmişken tekrar sinirlenmek istemiyordu Yavuz. Ama bu pek de mümkün değildi.
"Naz gel sana konağı gezdireyim." Şerif'in sözüyle içinden ne münasebet diyen Nazelif, Yavuz'un ondan önce atıldığını görünce hızlıca elini tuttu. "Yok teşekkür ederim."
"Gel kız." dedi bu kez de bozuk Türkçesiyle.
Artık Yavuz'u tutana helal olsun. "Sen ne laftan anlamaz herifsin lan!"
İleri atılan Yavuz'u bir kez daha tutan Nazelif "Yavuz!" dedi.
"Ne bağırıyorsan lan!" dedi Şerif.
"S*ktir git buradan Şerif!" dedi Nazelif'in elini sıkı sıkı tutan Yavuz. "Kaan'ı dinleyeni s*ksinler." diye devam edip Nazelif'le konağın çıkışına yürüdü.
"Yavuz?" dedi Nazelif.
"Sus Nazelif!" dedi Yavuz.
"Elimi fazlasıyla sıkıyorsun." Nazelif'in sözüyle elini gevşetti ama bırakmadı Yavuz. Hızını daha da artırıp arabaya kadar Nazelif'i ardı sıra sürükledi. Araca binince Kaan'ı arayıp sinirle konuştu. "Nazelif'in kabanını alın gelin çabuk."
"Şimdi o şerefsiz kabanını da koklar." dedi Yavuz bir sabır çekip.
"Yavuz abartma istersen." Nazelif'in sözüyle Yavuz'un alnındaki damar belirginleşti
"Abartma mı? Bu it kim biliyor musun? Onca kadına hallenen, her birinden bir parça eşya alıp koleksiyon yapan bir psikopat." dedi Yavuz sinirle. Aynı sinirle devam etti. "Bak sana ne yapacağım Kan! Lan biz kızları niye getirdik lan."
Nazelif suspus oturup Yavuz'un sinirinin geçmesini beklerken Ada ve Kaan araca doğru geldi. Kaan'ı gören Yavuz'un dinmeyen siniri bir kez daha fırladı. "Lan hadi ben unuttum bu Şerif'i, Kaan nasıl unutur lan?"
"Abi ne oldu?" dedi arka kapıyı açıp koltuğa oturan Kaan.
"Abini s*" Yanındaki kızları fark edince sustu Yavuz. "Lan Şerif geldi lan!"
Yavuz'un yanındaki Nazelif ve arka koltuktaki Ada, Yavuz'un yüksek sesiyle yerlerinde sıçradılar.
"E babası onu ceza diye sürgüne göndermemiş miydi?" dedi Kaan, Yavuz'a rağmen sakince.
"Lan babasının evi ya hani! Gelip gelmeyeceğini ben unuttum sen niye unuttun lan!" dedi volümünü daha da artıran Yavuz.
"Yagıçı!" dedi artık dayanamayan Kaan.
"Bak Kaan tek kelime etme severim belanı." dedi Yavuz oldukça sinirli bir şekilde.
"Yeter lan! Unutmasaydın oğlum, ben mi dedim unut!" Kaan da fazlasıyla sert çıkışmıştı.
"Ha şimdi suçlu ben mi oldum?" dedi arka koltuğa dönen Yavuz.
"Sayıyorsun sayıyorsun susuyorum yeter da!" dedi Kaan sinirle.
"Lan kim dedi kızlar da gelsin lan!" dedi Yavuz tükürüklerini saçarak.
"Ben dedim ulan ben!" dedi Kaan da Yavuz'dan farksız sesiyle.
Bu duruma daha fazla izleyici kalamayan Nazelif "Yeter!" diye çıkıştı. Ama sonrasında ona dönen Yavuz'un gözleriyle o kadar ürktü ki, keşke hiç sesimi çıkarmasaydım dedi. Çünkü siyahları adeta buz kesmişti.
Nazelif'e bir destek de Ada'dan geldi. "Sakin olun bir ya! Tamam anladık Şeref midir, Şerif midir her ne b*ktur bir manyaktır. Ama bakın şu an ortada ne Şerif var, ne de Şeref."
İkili sessizliğe bürünmüştü ama bu saatten sonra araları limoniydi. Ne Yavuz'un, ne de Kaan'ın geri adım atmaya niyeti yoktu.
Yol boyu aracı sessizlik aldı gitti. Tam Kaan'ın evinin sokağına varmışlarken Kaan, Ada'ya hitaben konuştu. "Ben burada ineyim Ada."
Bir saniye bile düşünmeden aracı âni bir şekilde durdurdu Yavuz. Araçtan inen Kaan da kapıyı bir güzel çarpıp kapattı.
Yine yol boyu bir sessizlik oluştu. Araçtan inip asansöre binene kadar, asansörden çıkıp kapıya varana kadar ortamda sesszilik hâkimdi. Ta ki Tahsin Albay kapıya çıkana kadar...
"Yavuz Üsteğmen!" dedi Tahsin Albay hiç olmayacak anda.
Kapısının kilidini açma işini yarım bırakan Yavuz içinden bir sabır çekip arkasına döndü. "Buyurun?"
"Kızlarımın etrafında dolanman hiç hoşuma gitmiyor."
Şokla babasına bakan Nazelif tam söze girecekken Yavuz ondan önce atıldı. "Kızlarınızın etrafında dolandığım yok Tahsin Bey. Birlikte bir yerlere gidip geldik."
"Bir daha olmasın." dedi Tahsin Albay, Yavuz'un damarına basmak ister gibi.
"Buna siz karar veremezsiniz." dedi Yavuz ve kapısını açıp içeri girdi. Ada ve Nazelif ağızları açık, Yavuz'un yanlış olan sözüne takılmışken; Tahsin Albay da "Terbiyesiz." diye bağırdı.
Yavuz'un büyüklere saygısızlık yaptığı asla görülmemişti. Hatta bu yaptığına kendi bile inanamamıştı. Ama bugün çok dolmuştu. Ceremesini de Tahsin Albay çekmişti. Sinirini hiç olmayacak kişiden, Tahsin Albaydan, çıkarmıştı.
"Tahsin amca bak yeminle çok kötü şeyler oldu Yavuz ondan öyle." dedi içeri giren Ada ortamı toparlamak adına.
"Bana o iti savunma Ada!" diye çıkıştı Tahsin Albay.
"Hakikaten ayıp etti." diyen Nazelif babasının gözlerine bakıp devam etti. "Ve ettin baba!"
"Güldürme beni kızım ben mi ayıp ettim?"
"Evet baba sen de, o da çok ayıp ettiniz."
"Saygısız, terbiyesiz olan o!"
"Tartışmayı başlatan sen." dedi Nazelif.
"Ya bir git Allah aşkına." diyen Tahsin Albay holden çıkıp ona ayırılan odaya gitti.
"Ben Kaan kuşumu teselli edeceğim." diyen Ada da kendi odasına çekilirken Nazelif de holde öylece durdu. Ne yapacağını bilmeden durdu. Yavuz'la babası neden bu kadar ters diye düşündü. Düşündü, düşündü, düşündü. İşin içinden çıkamayacağını fark edince de pes ederek odasına adımladı.
Ertesi Gün
Halit Komutan, Yıldırım Timinin askerlerini çağırıp yeni görev hakkında bilgi verecekti. Ancak tek bir sorun vardı, o da Kaan'ın ortada olmayışıydı. Evinde yoktu, aramalara cevap vermiyordu ve resmi bir izin de almamıştı. Tuna ve Selim, Kaan'a ne olduğunu merak ederken kendilerini Yavuz'un odasının önünde buldular. Henüz Yavuz'un hiçbir şeyden haberi yoktu.
"Komutanım?" dedi odaya dalan Selim. "Kaan abi yok." diye devam etti telaşla.
"Nasıl yok?" diye sordu masasından kalkan Yavuz anlamazca.
"Evine gittik yok. Telefonu ulaşılamıyor." dedi Tuna da telaşlı sesiyle.
"İzin de almadı hıyar!" dedi Yavuz merakla.
"Başına bir iş gelmiş olmasın?" diye sordu Tuna merakla.
"Allah korusun." dedi Selim.
"Bir telefon sinyalinnereden geliyor ona bakalım." dedi ve işlem odasına doğru adımladı Yavuz. Oradaki görevliden araştırmasını isterken fazlasıyla telaşlanmıştı. Geçen ona gelen mektupla bir ilgisi olabileceği düşüncesi geldi aklına. Daha da telaşlandı. "Ah Kan ah!"
"Dün siz birlikteydiniz değil mi abi?" diye sordu Tuna.
Başını sallayan Yavuz "Kavgalı ayrıldık." dedi.
"Niye, hayır olsun abi? Sen ve Kan abi kavga mı etti, duysam inanmam!" dedi Selim hayretle.
"Şerif yüzünden, uzun hikaye." dedi Yavuz dün aklına gelirken.
"Komutanım sinyal evini gösteriyor." dedi görevli asker.
"Tamam sağ ol koçum." diyen Yavuz, timiyle birlikte odayı terk edip koridora çıktı.
"Bir daha gidip bakalım evine. Önce benim eve uğrayalım, yedek anahtar bende var." dedi ve yürümeye devam etti Yavuz. Yavuz'u takip eden Tuna ve Selim hâlâ niye kavga ettiklerine anlam verememişken bir an önce Kaan'ı bulmak istiyorlardı.
"Ya da Tuna sen Halit Komutana haber ver." dedi arkasına dönen Yavuz. "Selim sen benle gel." diye devam etti.
Tuna merdivenleri kullanıp ikinci kata çıkarken, Yavuz ve Selim de araca gitmek için binadan ayrıldılar. Kısa sürede Yavuz'un aracına vardılar ve Kaan'ın evine yol aldılar.
Normal hızın biraz üstünde süren Yavuz "İnşallah başına bir iş gelmedi Kan inşallah!" dedi sakin tutmaya çalıştığı sesiyle.
🍀
Merhaba canlar❤️
Nasılsınız?
Bölüm nasıldı?
Hoş kalın, hoşça kalın.
Instagram: marsel.000000
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |