
Oy yorumlarınızı eksik etmeyin. ♡

☆▪︎☆▪︎☆
Efnan'ın ağzından..
Hayat bazen zorunlu olduğumuz bir yaşamdan ibaret olabiliyordu, aldığımız nefesin zorunluluğu boğazımızda tıkalı kalırken! Yaşamak diye bir eylemde bulunmamız bir zorunluluktu. İnsanın yaşamak için bir sebebi yoksa! Aldığı nefes boştu. Nefesin bir boşluktan ibaret olduğu bir gerçekti, ne için yaşıyor gülüyor, eğleniyorduk? Sonunda öleceğimizi bile bile bu hayatın, insanların kurduğu oyunlarda meze olarak kullanılmak kaçınılmaz bir gerçekti.
Her şeye rağmen gülebiliyorsa insan mecburiyetin bir sonu vardı adına ölüm derlerdi...
Bir gün sonumuz gelecek, ve bu dünyada yaşanılan olan olayları diğer insanlar tarafınca unutulup bir hiçe dönüşülecekti, boşu boşuna nefes almak sonunda yokluğa bulanmaktı.
Hayat hep oynamak istediği oyunu biz insanlar üzerinde oyuncak misali ordan oraya savurur. Savrulmanın sarsıntısı insanın canını yaksa da bize zarar verenlerin de açıkça hayat yerine insanlar olduğunu kabullenmek çokta zor olmamalıydı.
Berzan, arkadaşı Alp'le beraber yarım saat önce gitmişti. Karşımdaki kıza çevirdim bakışlarımı oda sanki konuşacak birşey bulamamış gibi sürekli önündeki kahvaltıya bakıyor arada bana bakıyordu. Güldüm bu halimize eğer Berzan beni Esra ile bıraktıysa eminim ki güveniyordur.
Az gerimizde masada oturmuş Fırat vardı korkmam için hiç bir sebep yoktu. 'Kaldı ki, sen zaten kaçmak istiyordun bu koca şehire ne korku bu ne şiddet celal!' İç sesim söyledikleri haklılık payı varken başımı hızla iki yana salladım. "Eşinle nerde tanıştınız?" Sessizlikten sıkılmış olmalı ki elindeki çatalı bırakarak bakışlarını bana çevirmişti. Bende onun gibi yaparak elimdeki çatalı tabağıma yerleştirdim.
"Görücü usulü." Kısa net bir cevap vermiştim bu konuda ne diyebilirdim ki? Berzan'ı önceden tanıyor muydum? Okul arkadaşımın abisiydi, hiç samimiyetimiz dahi yoktu. Şaşkınlıkla kaşları havalanmıştı.
"Eşin hiçte öyle birine benzemiyor..." Fısıltılı sesi garipsememe neden olurken bana uyum sağlayan kaşlarım hızla gözlerimin üzerine düşmüştü. "Yanlış anlama lütfen, söylemek istediğim şu görücü usulü evlenecek bir adama benzemiyor." Gözleri gözlerimde gezinirken başımı ağırca sallarken dudaklarımı bir birine bastırdım. "Onun görücü usulü değil, kendisi ailesine söyledi, ve burdayım." Açıklamam garibine gitmiş gibi kaşlarının ortası buruşmuştu.
"Ailesine söyledi beni istetti." Dedim daha açıklayıcı olsun diye başını ağırca salladı. "Ha seni seviyor yani." Yutkunarak bir süre gözlerinin içine baktım bu gerçeği defalarca kez duymak çok garip hissettiriyordu. Durduk yere terleyen avuçlarımı masanın altından üzerime sürttüm. "Öyle galiba." Diyerek geçiştirdim benim dile getirmediğimi Esra dile getirmişti.
"Arabayla gelirken yakınlarda lunapark görmüştüm!" Heycan ve merakla bezeli sesimle siyah kahvelerinde gezdirdim. "Bilemedim ki, bu tehlikeli olabilir." Yavaşça saniyelik arkaya bakıp geri Esra'ya döndüm. "Ferhat var yanımızda!" Küçük çocuk heyecanı içimde yer edinirken bu halime gülümsedi. "Emin değilim! Hayatımızda olan adamların etrafı bu kadar karanlıkken eğlenmemiz sence iyi mi?" Cümleleri son bulurken gülümseyen dudaklari düz bir çizgi haline gelmişti.
Yutkunarak başımı salladım. "Haklısın sadece eğlenmek istemiştim..." Sonlara doğru sesimi kısık çıkarırken onun duymaması için çaba sarf etmiştim. Önüne geri dönerken bende kendi önüme dönmüştüm Berzan gerçekten karanlık bir adam mıydı? Daha bilmediğim ne kadar yönü vardı...
☆▪︎☆▪︎☆
Berzan'ın ağzından..
Affetmezdim bana zararı olan hiç bir insanı gözümde hiç bir değeri kalmazdı! Gözünün yaşına dahi bakmaz kökten silerdim, kindar bir insan değildim sadece içimde affedemediğim bir ben vardı.
'Efnan nasıl affedecek..?'
Ben kendimi dahi affedemezken Efnan beni affeder miydi? Affedilmeye dahi hakkım yoktu! Beni affetmesini dahi beklemiyordum. Yakınında bile olmak içimde bir yerlerde yerleşen bu hissi anlayamasam da bazen elimde olmadan onunla uğraşmak çok hoşuma gidiyordu.
Benimle zorunluluk olarak evli olduğu bir gerçekti. Efnan hangi bir insanı affetmesi gerekiyordu ki? Annesini mi, babasını! Beni mi? Yutkundum cama vuran yağmur damlaları içime işler gibi sertçe cama vuruyordu. Başımı hızla iki yana salladım sıktığım avucum beyazlamaya yüz tutmuştu masum bir insanın kanına girmek çok zoruma giderken bunu bile isteye yapmadığım gerçeğiyle kendimi avutmak hiç kolay değildi.
Kahve harelerinde acı gördükçe o gün geliyordu. Aklıma gözlerimin içine bakarken arkadaşının onu götürmeye çalışması geliyordu aklıma çoğu zaman onun bakışları sadece cansızca yerde yatan adamdaydı. Sanki tüm umutlarını orda bırakmış gözlerinde birikip sessizce döküyordu...
Tüm acısını gözlerinde yaş olarak damlatıyordu...
Tam üç yıl boyunca demir parmaklıkları ardında kalırken Miraç'ın onu takip etmesini istemiştim ona borçlu olduğum bir hayat vardı. Neyse ki gelen afla kurtulmuştum bir ay önce istanbul'da hayatımı devam ettirirken Miraç'ın anlattıkları evli olmasına rağmen hala sapkınlığını koruyup Efnan peşinde olan Sezer! O adamı ellerimle boğmak aklıma yer verdiğimde, adamın aklında olan iğrenç fikirleri bir bir yok etmek istemiştim.
İşte ondan sonra başlamıştı, benim yüzümden hayatı mahvolmuşken ardımı dönüp gidemezdim! Efnan'ı sikik şerefsizin eline bırakamazdım. Bu yüzden düşünmeden hareket ettim, Efnan'ı kendime istettim ama bir şey vardı. Efnan şerefsizden kaçmak isterken benden de kaçıyordu haklıydı hayatına bodoslama olarak dalmıştım ama başka çarem de kalmamıştı.
Bu kararı almak ne kadar zor olsa da günün sonun da artık benim karımdı. Belki eski mutluluğunu veremezdim tek yapabileceğim başka hüzünlerin de hayatına girmesine izin vermemekti.
Kaza kurşunu bir masumun canını alırken, Efnan'ı da yanlıza mahkum edip, ak babaların eline bırakmıştım...
Araba durduğun da düşüncelerim sıyrıldım ne zaman geldiğimizin farkında bile olamamıştım. Gündüzün üzerine örttüğü karanlık havada bir kaç saniye gezdirip Alp'le beraber eve doğru ilerledik.
"Kızların haberi olmasın, birde bunu düşünmesinler." Başımı sallarken beraber içeriye girmiştik gözlerim etrafta onu ararken. "Mutfakta." Esra bunu fark etmiş gibi beni açığa kavuştururken başımı sallayarak adımlarımı bu sefer mutfağa doğru ilerletmiştim.
Ürkek bir dişi gibi görünse de bana gösterdiği yıkılmaz olan halleri çok hoşuma gidiyordu. Delirttiğim dahi oluyordu arkası dönük bir şekilde dışarıyı izlerken birkaç adım da yanına ulaştığım da bedenine arkadan sıkıca doladım kollarımı camdan yansıyan bedenimiz sanki kocaman değilmiş gibi daha da irileştirdiği kahve hareleri benden uzaklaşmaya çalışmıştı.
"N-ne yapıyorsun!?" Titrek sesi çatmış olduğum kaşlarımı düzeltirken. "Hiç!" Kollarımı hafif araladım bedenini bana döndüğün de. Hızla kırpıştırdığı kirpiklerinin ardından başını kaldırarak bana baktı. "H-hiç?" Sorgulayan tavrı üstüne üstlük anlamayan saf bakışları harelerimde gezindi.
Yavaşça başımı eğerek kulağına yaklaştım. "Karıma sarılıyorum!" Kulağına nefesimi üflerken irkilen bedeniyle gülümsememi saçlarının arasına bastırdım. Burnuma ulaşan toprak kokusuyla gözlerim kendiliğinden kapanırken kollarımı kapatarak bedenini bedenime yasladım. "Berzan ayıp olacak içeride misafirler var!" Kendine gelmeye çalışması ama bunda pek becerikli olamazken saçlarının arasında bir kez daha güldüm.
Başımı saçlarından çekerken boynumu eğerek kulağına yakınlaştım. "Ayıp başka yerde olur! Ama seni utandırmayayım." Yavaşça kollarımın arasından hafifçe geriye gitti. Ciddi miyim diye bana bakıyordu. "Utandırmanın başka yolları varda ben mi bilmiyorum?" Tek kaşı meraklı sorusuyla kalkarken gözlerimi yüzünü inceledim.
Açık teni hafif kızarmıştı minik burnu bile kırmızıya bezenmişti. İnce kahve kaşları çatılırken, kahve hareleri harelerime tutunmuştu. "Var tabiki karıcım, bunu odamızda hatırlat zevkle yollarını sana gösteririm!" Kıvrılmış dudaklarım saniye saniye büyüyen gözlerinde gezindi kahve hareleri harelerimin içine baktı. "Berzan!" Diye çığırdığında yüzümü buluşturdum.
Kadınları çıldırtmak bu kadar kolaydı işte...
"Bağırmasan ayrı bir güzel olacakta işte." Bedenini hızla kollarımın arasından çıkardı. "Rüyanda görürsün!" Küçük bir çocuk gibi söylediği ile kaşlarımı çattım. "Görmediğimi kim söyledi?" Şok içinde bana bakarken. "Edepsiz adam!" Ayıplar gibi çık çıkladı. "Güzelim edepsizlik böyle olmaz!" Başımı biraz eyerek yüzünü yüzüme yaklaştırdım. "Göstermemi ister misin?" Meraklı sorum bir kaç çırpışta öylece gözlerimin içine baktı.
"Ne?" Dedi daha da bir kıvrıldı dudaklarım. "Ne değil efendim!" Kendine gelirken birkaç adımda benden uzaklaştı. "Edepsiz!" Daha bir şey söylememe izin vermeden hızla mutfaktan çıkarken arkasından öylece baka kaldım.
Gittikçe Efnan'a alışırken bu durum iyi miydi, kötü müydü? İşte buna hiç bir cevabım yoktu. Başka bir adamın yerine geçmiştim, olması gereken mutluluk huzur dibine kadar olmasa da ufak tefekti. Hayat ne garipti, bugün ne olacağımızı bilmeden yaşayıp gidiyorduk iyi yada kötü yaşamımız çok umursanmıyordu.
Katildim ve öldürdüğüm adamın hayatını çalmıştım kıvrılan dudaklarım düz bir çizgi haline bürünürken aklımdan geçen düşünceler hiç susmayacaktı.
'Sen bir katilsin, öldürdüğün adamın hayatını yaşıyorsun...'
☆▪︎☆▪︎☆
Bölüm hakkındaki fikirleriniz?
Efnan, Berzan?
Alp, Esra?
Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere!
Allaha emanet ♡
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 54.14k Okunma |
4.29k Oy |
0 Takip |
54 Bölümlü Kitap |