15. Bölüm

15. Bölüm: Cam kırıkları

Mavi duygu
mavi_su8

 

Dışarda duyulan silah sesleri kulaklarımda çınlatacak kadar şiddetliydi. Odamda yatağın kenarına çökmüş başımı ellerimin arasına almış bekliyordum.

 

Bu seslerin geçmesini bekliyordum.

 

Diğerleri nerde bilmiyordum. Ya da onlara ne olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Korkuyordum. Öyle ki bedenim kontrolüm dışı titremeye başlamıştı.

 

Göz yaşlarım kirpiklerimi ıslatıp parkeyle buluşurken ne yapacağımı bilmiyordum. Kendimi çok çaresiz hissediyordum. Biran önce bu kabustan uyanmak istiyordum.

 

Sesler bir anda kesilirken ne ara kendimi kasarak sıkıca kapattığım anlamadığım gözlerimi araladım. Ellerimi yavaşça kulaklarımdan çekerek temkinli şekilde ayağa kalktım.

 

"Oy emir amcası sevsin küçüğümü" duyduğum sert erkek sesi irkilmeme neden olurken bakışlarım kucağında Birce ile giren adamı buldu.

 

Kardeşimin bu adamda ne işi olduğunu anlamaya çalıştığımda bu karmaşa da onun elinde olması hiç de hayra alamet değildi. Bu adamı daha önce görmemiş birisi olarak bana yaşattığı korkunun arasında sakince kardeşimle ilgilenmesi iyi birisi olmadığının kanıtıydı.

 

Birce'nin onu görmediğim süre zarfında ne kadar da büyüdüğünü gördüğümde içimin burkulmasına engel olamadım. Onu ne çok özlemiştim. Hızlı adımlarla onlara yaklaşarak kardeşime uzandığımda adam geri çekilerek,"cık cık cık"

 

Sinirli gözlerle ona baktığımda," kardeşimi ver"diyerek sertçe konuştum. Adamın sakin kaşları çatılırken," bana bağırmasan iyi edersin. Şimdi kardeşinin iyiliği için beni takip et"

 

Arkasını döndüğünde,"ne istiyorsun?" Kardeşimle ilerlediği için mecburen onun arkasından ilerliyordum.

 

"Sorularını sonraya sakla" beni umursamadan yürümeye devam etti. Aniden merdivenlerde durduğunda arkasını dönerek Birce'yi bana uzattı.

 

"Eğer bağırıp yardım çağırmaya kalkarsan kardeşine acımam haberin olsun" tüm ciddiyeti ile konuştuğunda gergin olduğunu fark ettim. Ancak belli etmemek için büyük bir çaba sarf ediyordu.

 

Kucağıma aldığım Birce bana gülerek ellerini çırpmaya başladım. Onu güzel yanaklarından koklayarak öptüğümde Aysun annenin Birce'yi nasıl bu adama verdiğini düşünmeye başladım. Belki de vermemiş kaçırılmıştı.

 

Yüzüme çarpan gerçekle bir kez daha kendime geldiğimde Birce'ye sıkıca sarıldım. Birce'yi tehlikeye atmak istemediğim için el mecbur ne ara elinde tuttuğunu görmediğim silahlı adamı takip ettim.

 

Dışarda ara ara silah sesleri duyuluyor, bağırış sesleri kulaklarımı dolduruyordu. Birce'nin kulaklarını tek elimle kapatmaya çalışarak diğer kulağını göğüs kafesine yasladım. Huzursuz olsa da beni bu arbede de ağlayarak zora sokmuyordu. Daha küçük yaşta başına gelmeyen kalmamıştı.

 

Arka kapıdan dışarı çıktığımızda asfalt yolun kenarında çalışır hâlde siyah bir araba bekliyordu. Adam bu sefer silahı beline takarak," acele edin" diyerek kolumdan tuttu. Kolumu çekerek yürümeye başladığımda biraz ilerde cesurla beraber ellerinde silahlarla duavra dayanmış Gerçek'i gördüm.

 

Onlara bağırmak yardım istemek istedim ama bu adamın ne yapacağını kestiremediğim için dudaklarımı birbirine bastırarak susmak zorunda kaldım.

 

Daha dün akşam hep beraber salonda oturuyorduk. Ben Gerçek ile konuşmasamda, gece birbirimize laf atmakla Mila ve Cesurun gülmesi ile geçmişti. Şimdi öylece sonumuzun ne olacağı belli olmayan bir yere bu tekinsiz adamlarla gidiyorduk.

 

"Geç" arka kapıyı açarak geçmemi söylediğinde ikiletmeden son kez Gerçek'in arkasından bakarak içeri girdim. O an belki de dünya da isteyeceğim en güzel şey oldu ve Gerçek hissetmiş gibi başını buraya çevirerek bizi gördü.

 

Yüzü gerilirken olduğu yerde kalakaldı. Kaşları çatılırken yüzü endişeyle kasıldı. Ardından buraya doğru bağırarak konuştuğunda yanımda ki adam kısık sesle küfür ederek zorla arkaya bindirdi ve kapıyı kapattı.

 

Camın arkasından bize koşmasını izlerken araba çoktan çalışmış ve ilerlemeye başlamıştı. Gözlerim dolu şekilde onun bize koşmasını izlerken yetişmeyeceğini biliyordum.

 

Yaşadığım hüzün bütün vücudumu ele geçirirken tek yaptığım gözden kaybolana kadar onu izlemek olmuştu.

 

Elimde olsaydı onun yanından bu şekilde ayrılmak istemezdim. Onunla küs geçirdiğim bütün günleri benimle konuşup gönlümü almaya çalışarak geçirmişti ama ben her defasında onu görmezden gelmiştim.

 

Şimdi telafisi olamayacağını bile bile içimi kavuran pişmanlıkla ayrılıyorduk. Gittiğimiz yerde bize ne olacağını bilmeden onunla bu şekilde ayrılmak, içime tarifi olmayan bir ağırlık eklemişti.

 

Tek yapabildiğim kucağımda ki kardeşime sıkı sıkı sarılmak ona gelebilecek olan bütün kötülüklerden korumaktı. Elimde olsa onu içime saklar herşeyden korururdum. Ama tek yapabildiğim sarılmaktı.

 

•וווווו

 

"Gerçek bu yaptığına çok kızacak baba"

 

"Onun ne diyeceği umrumda değil" yaşlı adam elinde tuttuğu sigarasından büyük bir nefes çekerek camdan dışarı baktı. Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş yerini sinire bıraktığında," onun o kıza kapılıp intikamımızı unutacağını biliyordum. Artık buna izin vermem iş başa düştü"

 

Arkasını dönerek onu pür dikkat dinleyen büyük oğluna baktı yaşlı adam." İki saat içinde sana dediğim herşeyi halletmiş şekilde karşımda bekliyorum, Emir"

 

Genç adamın birşey demesini beklemeden," çıkabilirsin" diyerek eliyle kapıyı gösterdi.

 

Genç adam derin bir nefes alarak," peki baba" dedi. Arkasını dönerek odadan çıktığında babasının dediklerini yapmak için çoktan emirler yağdırmaya başlamıştı.

 

*-*-*-*-*-*

 

Burda tutulmamızın üzerinden beş gün geçmiş ancak ne kaçabilmişdim ne de bizi kurtarmaya gelmişlerdi.

 

Tek bildiğim bu evde yaşayan yaşlı bir ruh hastası adam olduğuydu. Bizimle derdinin ne olduğunu bilmiyordum. Ancak her gün beni aynı saatte odadan çıkartır türlü işkencelerine maruz bırakırdı.

 

Ona karşı geldiğim takdirde ise Birce'yi bana karşı kullanmaktan çekinmezdi. Ona birşey olamaması için sesimi çıkartamazdım. Onu benden ayrı odada tutuyorlar sorun çıkartmadığım sürece görmeme izin veriyorlardı.

 

Elimden gelmeyen heran için Gerçek'in bizi bir an önce bulmasına dua ediyordum. Yoksa adam kaynayan bu yerden kurtulmak mümkün değildi.

 

Kapı çalınmadan açıldığında oturduğum yataktan ayağa kalkarak beni buraya getirdiği için lanetler yağdırdığım Emire diktim gözlerimi.

 

Yüzü çok donuk ve mimiksiz şekilde," hadi" diyerek başıyla dışarıyı gösterdi. Yine o saat gelmişti. Birde yaptıkları herşeyin videosunu çekme gibi huyları vardı.

 

İtiraz etmeden dışarı çıktığımda merdivenlerden yan yana inmeye başladık. Her zaman götürüldüğüm bu evin altına özel yaptırılmış bodrum kata geldik. Bu yerin amacının ne olduğunu bilmesem de her türlü araç gereç vardı.

 

Beni masasında bekleyen yaşlı şeytan sandalyesinde sırıtıyordu." Hoş geldin" iğrenç sesiyle konuştuğunda bu hâlimden zevk aldığını saklamıyordu. Nefret dolu bakışlarım bile etkilemiyordu onu.

 

"Senin suratını görmeden önce daha hoş olduğum kesindi" gözlerinin içine tereddüt etmeden bakarak konuştuğumda belli etmek istemese de dişlerini sıktı.

 

"Öyle mi?" Değişen yüzünü saklamaya çalışarak alayla konuştuğunda bu huyumdan nefret ettiğini biliyordum.

 

Onu sinir etmemin ardından canımı yakmaktan çekinmiyordu. İlk başlarda huyuna gitmek istesem de her türlü canımı yaktığı için laflarımı söylemekten çekinmiyordum.

 

"Canın yansın istemiyorsan sus" Emir kulağıma fısıldadığında söylediklerine gülmek istedim. Her gün acı çekmemi izleyen adam beni düşünüyormuş gibi konuşuyordu.

 

"Çok mu umrunda?" alayla sorduğum soruya kaşlarını çatarak karşılık verdi.

 

"Sözlerimi ciddiye alsan iyi olur" gözlerime bakarak ciddiyetle konuştuğunda onu umursamadım. Sözlerinin bir hükmü yoktu. Beni kendi elleriyle ateşe atan adamın sözlerine uyacak değildim.

 

"Ayakkabılarını çıkar" yaşlı şeytanın gür sesi yankılandığında gözlerim onu buldu. Bu seferki işkencenin ayakkabılarım ile ne ilgisi olduğunu anlamaya çalıştım. Ancak sorgulama hakkımı ilk günden ağır bir şekilde elimden aldıkları için dediğini yaparak çıplak ayakla kaldım.

 

"Götürün" ne zaman arkamada durduklarını görmediğim adamlara işaret verdiğinde kalbim hızlanmaya başlasa da belli etmedim.

 

Koluma girerek camlardan küçük bir yol yapılmış olan yere, ben ne olduğunu anlamadan bıraktıklarında tenime batan ağrıyla dişlerimi sıktım. Ayağıma batan binlerce cam kırıklıkları gözlerimin dolmasına sebep olduğunda," yürü" diyen sert sesini duydum.

 

Derin bir nefes alarak yürümeye çalıştığımda ayağımı kaldırmam ile akan sıcak sıvıyı hissetmem bir oldu. Tekrar binlercesi battığında gözyaşlarım benden bağımsız akmaya başlamıştı.

 

Dişlerimi sıkmaktan yüzüm kaskatı olmuştu. Ayağımın altında cam batmayan boş bir yer kalmamıştı. Her attığım adımda ayağımda ki camlar biraz daha derine batarak ayağımda ki acıyı katlanılmaz yapıyordu.

 

Ayağım da ki kanlar atmaya çalıştığım her adımda daha da çoğalırken gözyaşlarım onları takip ediyordu. Karşımda beni çeken kamera olduğu için onlara bu zevki yaşatmamak adına gözyaşlarımı hızla silsemde yenileri hızla ekleniyordu.

 

Ayağımda ki acı katlanmaya devam ederken arada sendelesem de hemen toparlıyordum. Karşımda bu halimden zevk alan adamın kıkırtıları kulağımı doldurduğunda birkez bile ona dönerek bakmamıştım.

 

Camların sonuna geldiğimde daha fazla dayanamayarak kendimi zemine atarak derin nefesler almaya başladım. Bu lanet olası adamın her geçen gün kötüleşen işkencelerinin bir sonu yoktu. Benden ne istiyordu?

 

Karşımda beliren siyah pahalı olduğu belli olan bir çift ayakkabı gördüğümde başımı kaldırmadım." Bana karşı gelmemeyi öğreneceksin" yaşlı şeytan eylenir tonda tepemde konuştuğunda ona bakma tenezzülüne bile girmemiştim. Benim için yok hükmündeydi. Onu deli eden en çok da buydu.

 

Daha fazla konuşmadan yanımdan uzaklaştığında kapının kapanma sesini duydum. Ayağımda ki acıdan dolayı bağırarak ağlamak istesem de kendimi tutuyordum. Ağlamamak için sıktığım çenem bile ağrımaya başlamıştı.

 

Önümde başka bir ayakkabı durduğunda bu sefer kim olduğunu biliyordum. Emir; babasının yaptığı her olaydan sonra beni odama götürmek için o gelir yaralarımı o sarardı.

 

Evet geçen bu beş günde yaşlı şeytanın emirin babası olduğunu öğrenmiştim. İlk başlarda yardımını istemeyip şiddetle ona bağırsamda odamdan yaralarımı sarana kadar gitmediği için kabul etmiştim.

 

"Hadi kalk" kolumdan tutarak kaldırmak istediğinde ayaklarımı kımıldatamadım bile son anda vazgeçerek ellerini bacaklarımın altından geçirerek kucağına aldı.

 

Ona bağırmak istedim ama ayaklarımı bu halleri ile kullanamayacağımı biliyordum. En önemlisi o olmasa bile iki kişi beni sürüyerek götürürdü.

 

Ona temas etmeden odaya çıkarmasını bekledim. Ayağımda ki kanlar zemine damlamaya başladığında acım daha da artıyordu. Emirin dişlerini sıktığını gördüğümde beni buraya o getirmemiş olsa üzüldüğüne inanacaktım.

 

Odaya getirerek yatağın üstüne oturmamı sağladı. Ayaklarım yerle temas etmiyor ancak çok az bir mesafeden bile parkeye yayılmaya başlayan kanı gördüğümde durumun ne kadar ciddi olduğu görebiliyordum.

 

Emir kısa süre sonra elinde ilk yardım çantası ile geldiğinde yüzüme bakarak kaskatı kesildi." Ağlama" diyerek karşımda durduğunda yanaklarımı ıslatan yaşların farkında bile değildim.

 

Canımın bu kadar yandığını hatırlamıyordum." Ağlatma" diyerek ilk defa ona açık olduğumda duraksadı.

 

"Gerçek'e haber ver lütfen, burdan kurtarsın bizi" bana bakakaldığında üzerinde ondan ilk defa yardım istememin şaşkınlığı vardı.

 

"Ağlamak zorunda kalmam"

 

*-*-*-*-*-*-*

 

Merhaba üzümlü keklerim. Umarım beğenirsiniz:)🌼 🍁 🔸

Sizi seviyorum Allah'a emanet 🤍 ❤️ 💗

 

 

 

 

Bölüm : 05.11.2024 20:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...