
Kardeşimin evde olduğunu söylemesi ile bir saniye bile durmadan arkamı dönerek bu evden gitmek istedim.
Ancak bileğimden tutulmam ile mümkün olmadı. Hırsla arkamı dönerek,"bırak beni"diye tısladım dişlerimin arasında.
Yüzüne ciddiyet bürüyerek,"hiç bir yere gidemezsin evlendik hatırlarsan. Bundan sonra, yerin benim yanım" dedi beni asla bırakmayacağını belirterek.
Alayla güldüm." Senin yanında kalacağımı sanıyorsan büyük yanılıyorsun"diyerek kolumu tutan elinden kurtuldum.
Çenesi seğirirken sinirlendiğini anlamak çok zor olmadı." Eğer bu kapıdan çıkarsan sana yemin olsun," cebinden telofonunu çıkartarak birkaç tuşa bastı ve bana çevirdi." Bu evden kimse sağ çıkamaz"
Gördüğüm görüntü ile olduğum yerde dona kaldım. Silahın ucunda Aysun anne babam ve Birce vardı. Ona kavuştukları için yüzünde güller açarak birbirlerine sarılıyorlardı.
Ona sanki dünyada ki en iğrenç insanmış gibi baktım. Ki şu daikadan itibaren ondan daha fazla nefret edebileceğim bir insan yoktu.
Telefonu kapatarak cebine koydu. Benim ona attığım nefret dolu bakışları umursamıyormuş gibi,"anlaştığımıza sevindim"dedi bu halimden zevk aldığını gizlemeden.
"Hayatımda gördüğüm en aşağılık adamsın"
Ağzının içinde bir şeyler de dese de alev saçarak bakan gözlerini umursamadım.
***
Kokusunu bir kez daha içime çekerek mutluluk ile gülümsedim. Onu kısacık bir zaman diliminde bile çok özlemiştim.
Nasıl olduysa gerçek beni ailemin evine getirmiş babam ve Aysun anne şaşkınlıktan ağızlarını bile açamamışlardı. Ama onları umursamadan kardeşimi kucağıma alarak doyasıya sarıldım.
Beni görünce önde çıkan iki dişini göstererek güldüğünde ben de ona bakarak güldüm. Onun gülüşüyle yaşadığım bütün olayları kısa süreliğine olsa da unuttum.
Yanaklarından öperek sevdiğim bebeksi kokusunu doyasıya içime çektim.
Üzerimde hissettiğim bir çift siyah gözün farkına varsam da yok sayarak görmezden geldim.
"Bu kadar yeter"diyen sert sesi duymam ile yatışan sinirlerim de yavaş yavaş yattığı yerden doğrulmaya başladı. Birce husursuz olmasın diye yüzüme yansıtmadım.
Onu duymamazlıktan gelerek Birce ile ilgilendim. Ama o, buna sinirlenmiş olacak ki sert sesi ile,"Elizan sana diyorum gidiyoruz"
Ben buraya gitmek için gelmemiştim. Babam beni bu adamdan kurtaracaktı. Bir daha onu görmek zorunda kalmayacaktım. Onunla evliyken nasıl olurdu bilmiyordum.
Gözlerimi ona değirmenden umutla babama çevirdim. Babam da hissetmiş gibi bakışlarını bana çevirdi ve derince yutkundu.
Kaşlarım çatılırken anlamsızlıkla babama baktım. Neden başını yere eğmişti." Baba"dedim sorarcasına. Sesim fısıltıdan ibaret çıkmıştı.
Aysun anne ben ne olduğunu anlamadan Birce'yi elimden alarak uzaklaştı. Ellerim boşluğa düşerken bir kez daha babama baktım.
"Baba"dedim, 'bir şey yap' dercesine. Yumruklarını sıkarak,"git"dedi, sadece.
Hayal kırıklığı adeta gözlerime toplanmış gibi, yüzüme bakmayan babama baktım. Tamam normal baba-kız ilişkimiz hiç bir zaman olmadı ama eve geldiğim adamı sorgulamadan, üstelik beni götüreceğini söylediği halde hiç bir şey yapmaması da fazlaydı.
Yüreğime oturan ağırlık gözlerime baskı yaparken ağlamak istemediğim halde iki damla yanaklarımdan çeneme doğru yol aldı.
Ne ara yanıma geldiğini bilmediğim Gerçek Karasal kolumdan tutarak dışarı sürükledi beni. Sürükledi çünkü adımlarım benden bağımsız onun yönlendirmesi ile hareket ediyordu.
Karşı koymadan onunla gittim. Ne olacağını, nereye gideceğimizi düşünmeden gittim.
Yol boyunca hareket eden arabada sadece akıp giden yolu hissizce izledim.
Arabanın gitgide hızlandığını hissettiğim de ellerim titrese de yok sayarak Gerçek'e döndüm. Birazdan yavaşlardı. Umarım.
Seğiren çenesine, direksiyonu sıkan parmaklarına baktığım da, gaza daha da bastı. Aklıma o görüntüler gelirken,"yavaşla"dedim, sessizce.
Dinlemedi. Beni duyduğundan bile şüpheliydim."yavaşla!"diyerek sesimi biraz daha yükselttiğim de aklıma o gün yaşanan görüntüler bir bir dolarken, gittiğim onca seansın boşa olduğunu biliyordum.
Titreyen ellerime düzensiz nefes alış verişim katılırken, yolu değil de sanki o gün yaşanan görüntüleri izliyordum."yavaşla!"
Ellerimi kulaklarıma bastırarak art arda,"yavaşla! Yavaşla! Yavaşla!"diye bağırıyordum. O gün ki gibi olacak bu arabada yine birisi ölecekti. Ama herkes beni suçlayacaktı. Oysa ben suçsuzdum.
Artık kimse beni suçlamasındı. Ya da nefret etmesindi. Babam gibi aramıza buzdan duvarlar inşa etmesindi. Yemin ederim suçsuzdum. Hem ben küçüktüm öyle olacağını bilmiyordum. Bilseydim yemin ederim böyle bir şey asla yaomazdım. Ölürdüm ama yine de yapmazdım.
"Elizan!" Yanaklarımda hissettiğim ellerden kurtulmak istercesine başımı başka tarafa çevirmek istedim. Ama on kilometre yol koşmuş gibi nefes nefese ve yorgundum. Bu yüzden hareket edemedim.
"Elizan bana bak"uzaktan kulaklarıma yankı yapan ses,"Elizan!"diyerek tekrar seslendi.
Gözlerime ışık vuruyormuş hissi ile ne ara kapattığımı bilmediğim gözlerimi araladım. Araba durmuş, kaza yapmamıştık. Şoför koltuğunda inen Gerçek benim kapımı açarak ondan beklemediğim endişeli bakışlar ile bana bakıyordu.
Onun suçu değilmiş gibi...
"İyi misin?"dedi, hâlâ sesine yansıyan endişeyle. Bir şey demedim. Uzattığı suyu alarak çölde susuz kalmış bedevî gibi içtim. Ne ara bu hale gelmiştim hatırlamıyordum. Uzun zamandır kimse yanımda bu kadar hızlı araba kullanmamıştı.
Gerçek, ona cevap vermemem üzere benim olduğum tarafın kapısını kapatarak kendi tarafına geçti ve arabayı çalıştırdı. Bu sefer normal hızda sürüyordu.
"Şaşırmadım"beklemediğim anda söylediği söz ile anlamaz gözlerle ona baktım. Neye şaşırmamıştı?
Bana değil yola bakıyordu. Ona baktığım biliyor ama yine de kafasını çevirip bakmıyordu.
"Şaşırmadım çünkü zamanında bana da aynısını yaptı"söylediği sözlerin anlamsızlığı ile ona baktım.
Derin bir nefes aldı. Sakinleşmeye çalışır gibi bir hâli vardı." Bak, benim seninle bir derdim yok, bir süre benimle evli kalmak zorundasın" biraz soluklandıktan sonra," ben de sana mecburum. Bu yüzden eski hayatında ki gibi yaşaya bilirsin benim yanımda. Ne istersen yaparsın, kimse sana karışmaz, karışamaz. Aynı evde kalırız sadece"
Kelimeler dudaklarından çıkarken zorlanıyor gibi bir hali vardı. Benden istediği şeyler kaşlarımı çatmama sebep oldu. İyi ama bütün bunların bir sebebi olmalıydı?
Neden benden nefrete ettiği halde bizi birbirimize zorluyordu ki? Anlamsız bakışlarımı ona çevirerek," neden böyle bir şey yapıyım ki?"diye sordum. Hiç bir mantıklı açıklaması yoktu.
Bana baktı, gözleri uzun uzun yüzümü tavaf ederken bir şeyi çözmek ister gibi bir hali vardı." Seni bir şeylere zorlamak istemiyorum"dedi, düz bir sesle." Eğer bana yardım edersen bu işin sonunda, babana söylediğin ancak onun sana, ' senin yüzünden insanlara rezil olacağım ' dediği kafeyi açmana yardım ederim. Hatta nerde ne zaman istersen"
Söyledikleri ile şaşırsam da utanma duygum daha ağır bastı. Babam gerçekten bunu bana demişti. Cemiyette ki iş adamlarına ben kafe açarsam rezil olacakmış. O zaman içimde ki bütün hayalleri bir çırpıda acımadan yırtarak atmıştı.
Cesaret edememiştım. Elimde hiç bir şey olmadan babamın karşısına dikilemezdim. O da gücünü kullanarak önüme betondan duvarlar örerdi. Babamın zorlaması ile işletme okumuştum ama asla istememiştim. Kendime kafe açarak çalışmak babamdan ayrılmak, ona bağlı kalmamak istemiştim.
Ama bunu bile çok görmüştü. Şimdi karşımda ki adam bana bunu teklif ediyordu. Dakikalar önce tanımadığım adamla arkamdan bile bakmaya tenezzül etmeyen babam, beni hiç düşünmeden ateşe atmıştı.
Bu adama da güvenemezdim. Ailem dediğim insanlarla en önemlisi Birce ile tehtit etmişti beni. Düşünceler boşluğunda savrulurken," ee düşündün mü? Akşam oldu" diyen adamın sözleri ile kurtuldum.
Eğer kabul etmeyip gidersem, asla babamın yüzüne bakamayacaktım. Yanlarına gitmezdim bile bu saatten sonra. Benim için üvey de olsa - ki hiç bir zaman ona o gözle bakmadım. Benim için her zaman öz kardeşim olmuştur- sadece Birce vardı.
"Kabul"
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.82k Okunma |
199 Oy |
0 Takip |
16 Bölümlü Kitap |